İnceldiği yerden kopmalar, kop kop 300 500

Üzügünüm ama geçilmemesi gereken sınırı çoktan geçmiş yırtılmaması gereken perdeyi çoktan yırtmışsınız. Yama tutmaz.
 
Ne güzel çabalayan bir eşiniz var...
Anlattığınız her şeyi ben de yaşıyorum, kaldı ki 1 yıllık evliliğimde..
Bizim sorunlarımızda eşim gelip, konuşalım demez..
Ben de demiyorum..
Onun tarafından bir adım atılıyor ve öyle devam ediliyor..
Sizin yıllar sonra bu duruma gelmiş , ben 1 yılda bu durumdayım :KK43:
Sonumuz iyi değil bizim evliliğin, hayırlısı ..
 
Taa zamanlar önce "Belamı istiyorum" demiştim, sanırım duam kabul oldu :/
Selam bu arada, nasıl gidiyor hayat? Ben bu ara fena bozuğum. Gerçi birkaç güne nazaran toparladım ya, fenadan daha az fena bir hal sanırım.

Yazsam mı yazmasam mı düşündüm de, hani yerden yere vurulacak, eleştiri kaldıracak halim de pek yok; ama yine de yazacağım, burada dursun, belki seneler sonra baktığımda "Yav ne biçim günlerdi, biz bu günden çıktıysak, bundan da çıkarız" derim bir başka derdim için. Ya da başka şeyler derim, nasıl da bitti gitti filan gibisinden, bilmiyorum artık. Geleceğe mektup gibi olsun. Uzun olacak, baştan belirteyim.

Çok açmayacağım, altı 4 senelik bir birikimle dolu, bu kadarını söyleyeyim; değerlendirecek olursanız bu noktayı atlamayın, aniden bu hale gelinmedi ve üzeri de oldukça kapalı kalacak, birkaç olay haricinde diğerlerini anlatmayacağım, yorgunum. Artı, zaman karışık gelebilir, bazen iyi olundu, bazen kötü olundu, ama toplamda dağdan yuvarlanan taş gibiydik; altına ala ala büyüyüp giden, aşağı doğru. Hızı artan, daha öfkeli, daha dönülemez hale gelen bir şey... Öyle işte yani anlayın; küs-barışık hallerin ardında tam manasıyla bir çözüme ulaşılamadığı için daha saçma durumlara gelinen, kopmaların arttığı, sevgiden, muhabbetten tüketen bir şey.

Son basit tartışmamız günü gününe ne zaman başladı bilmiyorum ama çocuğun doğum günü alış-verişi sırasında birbirimize yeniden bilenmeye başladık. Zaten aylardır dolup duruyorduk, tatile gittik iyi gelsin diye; gittik geldik aynı tas aynı hamam. Tatil boyu iki arkadaş gibi takıldık, o aktivite bu etkinlik derken sanki sadist koçu tarafından koşu bandına zincirlenmiş kurbanlar gibi, bacaklarımızın üzerinde duramayacak kadar yorgun döndük eve; bkunu çıkardık, birbirimizleydik ama değildik de... İnsanlar dinlenmeye gidiyor, biz kopmalara gitmişiz kendi başımıza buyruk; bir romantik an dahi paylaşmadan, atv üzerinde, yok bilmem ne safaride tamamladık geldik tatili... Kanka gibi, ölümüne kankalar... :işsiz:

Eve döndüğümüz günden itibaren aramızdaki uzaklık arttı; libidom kulaklarımdan fışkıracak ama adamdan adım yok. Biz bu konuyu aştık sanırdım; inat ettimdi, kendisi tıpış tıpış gelene kadar teklif yok dedimdi ve işliyordu da ufaktan; yoluna koymuştuk. Ama koymamışız. Gittikçe kötüleşti, nerede çocuktan öncesi zaman, nerede sonrasında yaşananlar... Aramızdaki uyum bozuldu, heyecan tükendi, nicelik de nitelik de sıfırlandı, bu da sonun başlangıcı oldu. Bizi birlikte tutan şeylerden birisi olan cinsellik, bitti.

Sinirim, inadım, kırgınlığım sevgimden yemeye başladı. Biz güya çocukluk arkadaşıyız bir de, konuşacak ne çok şeyimiz var, ama sustuk. Adam akıllı konuşmayalı sanırım 3-4 ay oldu. Ancak tartışmalar sonrası toparlarken, uzattığımız elleri tutmak için konuştuk, konuşmadan sayılırsa. Göz temasını keseli ise daha uzun zaman oldu... Belki bir sene... Birbirimizin yüzüne, gözünün içine baktığımız anlar, bitti.

Buralara çok girmeyeceğim; sadece şu kadarı net ki başlatan ben değilim.

"Çocuk sonrası çiftlerin mutlu evliliği bozulur mu yav? Nasıl başladıysa öyle gider, mutluysan, çocukla daha mutlu olursun." derdim; bu düşüncenin istisnası olduk. Çocuk sonrası fitil ateşlendi; sanki evliliğimizden geri saymaya başladık. Şunu belirteyim ki kadınlığımdan ödün vermedim tüm bu "Annelik" sürecinde, yani oradan gelinip çözülecek bir sorun değil, hatta gittim sarışın oldum çeşit olsun diye; aldığım 30 kilonun 25ini verdim ve devam ediyorum ve daha nicesi...

Aynı dönemde eşim 15 kilo aldı, 5 kilo verdi belki o kadar; giyimi değişmeye başlamıştı, onu düzeltti bari, çok uğraştım. Vs... Sanki ben doğurmadım adam doğurdu yani öyle bir şey işte özetle.
Konuştum açık açık, dinledi de neresine dinledi... Söyledim de, kendim de uğraştım... Her yönüyle irdeledim, "Başkası mı var"a kadar... Yok. Somut hiçbir sebep yok, başka kadın yok, fiziksel sorun yok, bakımsızlığım yok, yok oğlu yok... Uzun hikaye valla, çook uzun hikaye.

Yoruldum, tüm bu süreçte öyle böyle değil, baya tükendim. Kendimi ayağa kaldırdım adam indi, adamı düzelttim ben düştüm, pişman oldu, özür diledi, "Tekrar baştan" dedik... 2. haftayı görmeden tas-hamam olayı yeniden. Sanırım 23462386 kez aynı özrü dinledim, aynı sözleri duydum şu son bir sene içinde... Artık son 2-3 ayda "Konuşmaya gerek yok" a bağladım. Doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı; bizi bir arada tutan şeyleri gün ve gün kaybettik, o sadece baba oldu, bir süre sonra ben de sadece anne... Tek ortak noktamız evladımız kaldı "Anne-baba" olarak. "İttir et, bununla da geçer ömür be" dedim, ama "Kadın"lığıma ağır geldi; uzaklaşmayı perçinleyen şey de burada başladı yani aramızdaki bağı incelten kişi eşim iken, kopacağımız yere götüren tren de ben oldum. Bu hale getirdi... Bilmem kaç haftalar sonra istedi, reddettim. Sonra yine ret, bir ret daha... Kendimin bu kadar dayanacağını bile bilmezdim. Sonra bir gerçekle yüzleşmem gerekti: Gerçekten istemiyordum.

Kalp çok acayip bir şey, sevginin tükendiğinin sinyallerini verdi, bunu dile getirdim; sanırım bize bir şey olmaz sandı. O kadar emindi ikimizden, belki ben de emindim ne bileyim. Bizim evlilik yıkılmaz, bir iki sallansa da bir şey olmaz derdim. Oldu.

Alış-veriş sırasında güya şakalaşıyordu ve bana bağırdı. Dandik plastik bir tabak için.
Açmayacağım...
Ses etmedim. İlginçtir ki tepki vermedim, daha fazla rezil olmayalım diye belki de.

Eve geldik, birkaç sipariş vardı; almayı unuttu. Ailesini ilgilendiren önemli şeyleri 3298472385. unutuşu. 38496234. söz verişi ve yine aynı şeyi yapışı...
Açmayacağım.
"Not mu alıyorsun, telefonuna alarm mı kuruyorsun, parmağına ip mi bağlıyorsun artık hatırla be, bize, bana dair bir şeyi de önemse!" diye bağırdım.

Birkaç şey daha üzerine...
Ve 4-5 şey daha...

En son birbirimize avazımız çıktığı kadar bağırarak kavga ediyorduk. Sonra "Ne yapıyorum?" dedim, "Yalnız kalalım, git başımdan daha kırıcı olmadan" dedim. Gece böyle geçti. Tek lokma yemeden yattı zıbardı...
Ben de dünyaları yedim ve geceyi gündüz ettim.

Sabah kahvemi yaptım, sigaramı yaktım; başımda inanılmaz bir ağrı, gözüm yanıyor. Geldi dibime "Günaydın!" diyor. Dümdüz bir ses, bir görev. Hiçbir şey söylemedim. Ve papağan gibi başladı "Günaydın, günaydın, günaydın... Günaydın diyorum, günaydın, günaydın" ... "Tamam! Günaydın!" dedim. Sabrının sınırında insana yapılmaz bu...

Sonrasında son kalan eksikler için liste istiyor, listeyi yapıyorum bir yandan da düşünüyorum "Allahım ya ben yarın nasıl -Mutluyuz, süperiz- rolü yapacağım bu halde diye, çok gücüme gitti... Yüzümü gülümseme halinde tutmam gerektiğini düşündükçe, çok daha iğrenç hissettirdi.

10 kere aynı soruyu sordu, açıkladım, ettim yok. "Ne istiyorsan alalım" deyip istediğimi söyleyince "Ne gerek var buna?"'ya döndü yine ve yine...
"Tamam o zaman alma" dedim. "Alma demiyorum, alalım da ne gerek var" diyor hala. "Şunun şunun için gerekli" diyorum. "Onu şöyle de yapabilirsin" diyor, "Tamam alma o zaman öyle yaparım, yeter bi git başımdan" dedim. Konuşmaya devam ediyor... Üstelik "Sinirin bi bitmedi" diyerek... Eh, siniri tutan sabır bitti, elimdeki kahve bardağını üzerine fırlattım "Doğum günü iptal!!! Bitti tamam yeter, doydum!" dedim; o da başladı, sanırım o sabah; baya ileri gittik... Evliliğimiz boyunca hiç telaffuz edilmemiş kelimeler telaffuz edildi, eskiler deşildi döküldü, geçmiş-şimdi-gelecek birbirine girdi, parmaklar sallandı suçlanıldı ve boşanma fikri ilk kez dile getirildi "Boşamazsan adam değilsin"lere kadar.. Ben de öldürücü darbeyi vurdum: Senden tiksiniyorum! Aklına gelebilecek her manada! Üzerine kusasım geliyor! dedim. Daha ağır ve açık cümlelerle. Dondu kaldı karşımda, sanırım o an ona dank etti. Benim de mideme kramp girdi zaten, gerçek manada olmasa da cümle olarak kustum işte ne varsa.

Gittim sonra. "Sakın gelme, cinnetin eşiğindeyim, çocuğu babasız anasız koyarım! Sakın gelme!" dedim; o da gitti, gittik... 2 gün hiçbir şekilde iletişime geçmedik. Kavga öncesini bir tutam açma gereksinimi hissettim, "Bu kadar basit bir şeyden ne hale gelmişsiniz" olayı olmadığı bilinsin. Dostken, aşkken, iki düşman olmuşuz 4 senede. Zerre pişmanlık duymuyorum söylediklerimden, bire bir tanıyan insanlara sorsanız, ağzımdan böyle cümlelerin çıktığına inanmazlar. Nereden, nereye... Ne hale gelmişim be. Son bir senede...

Neyse işte; yeminimi de bozdum; 9-10 senenin ardından içtim. İyi geldi. Dişlerimi ne kadar sıktığımı fark ettim çenem kendini salınca. Öncesinde drama queene bağladım baya; oy oyy, kessem bileğimi "Ölümüne Müslümcüyüz" yazısı akardı herhalde. :) Ve o süre zarfında buraya yazmadım. Sakinleşmeyi bekledim, dediğim gibi eleştiri kaldıracak halim pek yok şu an bile o kadar, hoş, eleştirilecek bir yanı da yok ya yaşananların. Evlilik terapisti önerilir en fazla... Eh onu da denedik, sallamadı adam. Neyse aman işte böyle oldu.

Geldi sonra; konuşalım diye. "Bir bka yaramayacağı için, boşuna konuşup kendimi daha da yorasım yok" dedim. Öyle sessiz durduk. Gözünü dikti gözümün içinde yüzümü tuttu, "Kaçırma gözünü sadece bak" filan dedi. Öküz-tren minvalinde bakıştık, ya da inek-ot da olabilir, böyle ruhsuz, dandik.
Sonra konuştuk. Ben konuştukça ağladı. Öyle işte... Sonra yeniden özür faslı. "Doydum, rica ederim yeter, yeni bir özür daha duymak istemiyorum" dedim. "Ben anladım hatalarımı" dedi yine 2198631. kez...

"Yeniden başlayacağız, son bir şans. Sen hep bizi taşıdın, sıra bende, ben de kalbine yeniden gireceğim, yemin ederim yapacağım. Seni ne kadar sevdiğimi ve kaybetmeye dayanamayacağımı anladım, sana ne kadar haksızlık ettiğimi gördüm. Sen sadece uzattığım eli çevirme, benim adımlarıma adım at, senden tek istediğim bu; gerisi bende" dedi yeminler ede ede. "İki sevgili olduğumuz ilk gün, yarın başlayacak; bu gece eski arkadaşlar gibi dertleşip, barışıp el ele vereceğiz" filan dedi... Daha dedi de, kafam güzeldi bir kısmını da anlamadım.

Sabah kahvaltı hazırlamış, öperek uyandırdı.
Evliliğimizin yeni bir dönemi başladı, bakalım bu kaç hafta sürecek, istemsizce, otomatik olarak böyle düşünüyorum artık."Bakalım yine nerede patlak verecek?" ... :işsiz:
İnanmak istiyorum, aramızdaki bu aptallığın biteceğine ve eskisi gibi olabileceğimize inanmak istiyorum ama nasıl bezdiysem, tesiri yok gibi, var gibi yok gibi... Yeniden yeşerir mi aramızda bir şeyler, bilmiyorum. Ben tarafı ölü.. Ölüyü diriltmeye çalışıyor. Kalbime yeniden girecekmiş... "Nasıl yapacak?" diye merak bile etmiyorum.
İyiyim ama bugün, en azından daha berbat hissetmiyorum. Yüzümü güleç tutabilecek enerjim var. Öyle karman çorman bir şey oldum ne bileyim. Zaman gösterecek diyeyim bari...

İkiniz de birbirinizi seviyorsunuz. Bundan daha önemli ne olabilir? Destek olun birbirinize ve onun çabasını küçümsemeyin. Burdaki evlilikleri okuduktan sonra evlilikten soğuyor insan. Sizinki öyle değil. İnşallah atlatacaksınız.
 
Yorumlar için teşekkür ederim.
Üzerine pek konuşasım yok, bilirsiniz tek tek alıntılar cevaplardım elimden geldiğince. Bu kez mazur görün lütfen.

Durumun gidişatı hakkında şunu söyleyebilirim, olumlu yönde değişimler var, tabi sürekliliği hakkında net bir şey söylemek ve sevinmek için erken. Sadece benim biraz daha zamana ihtiyacım var gibi, az tatsızım. Kendince bir şeyler yapmaya çalışıyor, bu da bir şeydir diyorum öyle. Çünkü hiç oralı olmayabilirdi de. Öyle... Ne diyeyim.

Tekrar teşekkürler vakit ayırıp "Düzelirsiniz" diyerek moral verdiğiniz için.
 
Yorumlar için teşekkür ederim.
Üzerine pek konuşasım yok, bilirsiniz tek tek alıntılar cevaplardım elimden geldiğince. Bu kez mazur görün lütfen.

Durumun gidişatı hakkında şunu söyleyebilirim, olumlu yönde değişimler var, tabi sürekliliği hakkında net bir şey söylemek ve sevinmek için erken. Sadece benim biraz daha zamana ihtiyacım var gibi, az tatsızım. Kendince bir şeyler yapmaya çalışıyor, bu da bir şeydir diyorum öyle. Çünkü hiç oralı olmayabilirdi de. Öyle... Ne diyeyim.

Tekrar teşekkürler vakit ayırıp "Düzelirsiniz" diyerek moral verdiğiniz için.
Gangsta eşin depresyonda olmasın.

Yani aslında tam sorunu da anlayamıyorum, beraber geziyorsunuz tatile gidiyorsunuz, konuşuyorsunuz(ben de bunları yapamadığımız, yapmak istemediği için şikayetçiyim) , sana ilgisi mi yok sevgisini mi hissettirmiyor, sıkıntı burdan mı çıkıyor? Yani çoğu evliliğe göre çok iyi görünüyor sizinki. Kısa zamanda bu hale geldi diye mi üzüntün , anlayabildiğim bu kadar :)

2 şey söyleyeceğim, yine daha önce burda okumuştum, erkekler çocuk olduktan sonra karısını anne konumuna koyup eş gibi görmüyormuş, o konuyu açan konu sahibi(kimdi hatırlamıyorum) aile terapisinden çok fayda gördüğünü, eşinin depresyon tedavisinden sonra epey düzeldiğini yazmıştı ( madonna fahişe sendromu demiyormuş buna, istersen Google dan bi bak, benziyormu )

2. Side ondan istediklerini beklentilerini sen yap bakalım nasıl olacak, mesela güzel söz mü söylemiyor , sevdiğini mi söylemiyor sen söyle. Süpriz mi yapmıyor sen yap, yani ondan beklentin ne ise sen ona yap, belki böyle böyle anlar. Birde cinselliği reddetme, istediği zaman reddettim sonrada bende istemedim demişsin ya , bence aranızdaki bağı güçlendirir, yavaş yavaş bi yerden başla bence. İnşallah toparlarsınız, olmuyorsa da destek alın , temeliniz sağlam sizin, sadece hedef biraz şaşmış :)
 
bence bu sefer olacak gibi, öyle hissettim, insallah hayirlisi olur.
esin seni seviyor.
sabrinin tükendigini anlamis daha dogrusu görmüs.
her seye simdiye kadar tahammül ettigin icin belkide cok gec anladi.

fazla ümitlenmeden, beklentiye girmeden akisina birak
olursa ne mutlu olmazsada vardir Bunda da bir hayir.
birak o yapsin, yorma kendini, yüz verme, kötüde davranma.
Zaman...
 
Gangsta eşin depresyonda olmasın.

Yani aslında tam sorunu da anlayamıyorum, beraber geziyorsunuz tatile gidiyorsunuz, konuşuyorsunuz(ben de bunları yapamadığımız, yapmak istemediği için şikayetçiyim) , sana ilgisi mi yok sevgisini mi hissettirmiyor, sıkıntı burdan mı çıkıyor? Yani çoğu evliliğe göre çok iyi görünüyor sizinki. Kısa zamanda bu hale geldi diye mi üzüntün , anlayabildiğim bu kadar :)

2 şey söyleyeceğim, yine daha önce burda okumuştum, erkekler çocuk olduktan sonra karısını anne konumuna koyup eş gibi görmüyormuş, o konuyu açan konu sahibi(kimdi hatırlamıyorum) aile terapisinden çok fayda gördüğünü, eşinin depresyon tedavisinden sonra epey düzeldiğini yazmıştı ( madonna fahişe sendromu demiyormuş buna, istersen Google dan bi bak, benziyormu )

2. Side ondan istediklerini beklentilerini sen yap bakalım nasıl olacak, mesela güzel söz mü söylemiyor , sevdiğini mi söylemiyor sen söyle. Süpriz mi yapmıyor sen yap, yani ondan beklentin ne ise sen ona yap, belki böyle böyle anlar. Birde cinselliği reddetme, istediği zaman reddettim sonrada bende istemedim demişsin ya , bence aranızdaki bağı güçlendirir, yavaş yavaş bi yerden başla bence. İnşallah toparlarsınız, olmuyorsa da destek alın , temeliniz sağlam sizin, sadece hedef biraz şaşmış :)

Depresyon değil. Eşim büyük ihtimalle şöyle bir rahatlığa girdi "Çocuk oldu, tamam ya" rahatlığı; hani kopmaz bir bağ oldu aramızda, artık ekstra bir özene, dikkate gerek yok tarzında. Giyimi değişti, kilo aldı, iş-ev arası bir adam oldu; eve gelirdi oğlu kucağında gezer, bir yandan araba videoları izler, olduğu yerde uyuyakalır, uyanır yine çocuğa sarar, enik gibi koynunda gezdirir, çay içer, meyve yer, yatar ve 5 dk demez uyur. Hatta dalga geçiyordum başlarda "Overdoz baba oldun olm" filan diye, hakikaten adam o hale geldiydi, sanki yıllardır beklediği hayatı yaşar gibi, öyle huzurlu, öyle relaks, öyle umursamaz. Bir şeyler için çabalamasına gerek yok, neden? Çünkü Gangsta organize eder, Gangsta herkesin yerine hatırlar-unutana sabırla milyon kez hatırlatır, Gangsta kendi kendini idare eder-planlar, ooh adam rahat, niye kassın, niye ekstradan düşüsün, niye aklını kullansın, Gangsta herkesin yerine düşünüyorken? Nasılsa kadın cepte, değil mi?

Geziyoruz, tozuyoruz da; hep ben planlarım, hep söyler, talep eder, ayarlarım. Adam sadece teşrif eder, hazıra katılır. Bu. "Bazı bazı sen yap bak, akıl etmek zor değil. İlişkimizi taze tutar, ne istediğim belli-neye sinirlendiğim de belli, beni tanıyorsun; bi akşam -Çay içmeye gidelim gel- de çıkalım gidelim. Bunu biraz da sen de artık, çok monotonlaştık" dedim, çok dedim. Yok.

Kırk yılın başı bir şeye heves ettim, güya destek olacak, köstek oldu, baltaladı.
Bu adam el değil, benim neye sinir olacağımı çok iyi bilen birisi, uyarılarıma rağmen damarıma basmaya devam etti.
Bu da ayrı bir konu gerçi; adam sinirlendirerek eğleniyor, ben sinirlenince -Oyy sinirlenir miymiş benim karım- diye sevmeler filan. Hiç hazzetmem ama onun tarzı bu dedim kabul ettim, uyuyorum ona. Ama onun da bana uyması gerekiyor aynı noktada; barut fıçısının önünde elindeki meşaleyi sallamayı seviyorsun ok, patlamıyorum ama rüzgar her zaman aynı yönden esmez işte, her zaman olmaz. Bunu anlatamıyorum adama. Neyse, bu başka bir sorunumuz. :işsiz:

Sıfır kaybetme korkusu, ben durumun bu olduğunu düşünüyorum açıkçası.
"Tartışırız filan ama terk etmez, iki sinirlenir söylenir, nasıl olsa yine susar. Niye çabalayayım ki? Özür diler, 1 gün suratını çekerim yine geçer, düzelir nasılsa. Zaten ayrılacak ne yaşıyoruz ki? Arada geçimsiziz bu kadar" kafası bu. Şimdi niçin tutuştuğunu açıklayan bir şey aynı zamanda.

Ne yapacağını şaştı şu günlerde; çiçek böcek aklına ne geliyorsa eline alıp balım gülüm bebeem demeler filan. Yaklaşmaya çalışmalar, aniden sarılmalar ben tersledikçe öpmeye çalışmalar, yatmadan önce tıraş olmalar parfüm sıkmalar? Uyumadan beklemeler bakış atmalar filan. Hayır gülesim de geliyor şebeklik yapıyor ama o kadar kolay değil bu kez.

Şimdi neden böyle oldu? Korktu da ondan, gördü ki bu kadın ciddi, "Çocuğum için yaşar giderim, zaten iyi bir adam, iyi bir baba.. Beni sallamıyor, eh oluverir o kadar, evlilik zaten yani daha nolsun?" deyip geçmeyeceğim; şimdi nereden ne yapacağını şaştı. Oraya buraya rezervasyon yaptırıp götürüyor, gözümün içine bakmaya çalışıyor, ben konuşurken elindekini bırakıp dinliyor. Önceden bir şey söylerken kafasını telefondan kaldırmaz, ben bir şey anlatırken de "Sen anlat, dinliyorum" der video izlemeye devam ederdi ki en nefret ettiğim şeyler sıralamasında ilk 10daki hareketlerden biri. Birileri laf anlatırken yüzüne, gözüne bakılır. Sonra aynı şeyi 5-10 kez tekrar ederim, deliririm filan... Off...

Demek öyle depresyonmuş, kutsal annelik, babalık tükenmişlik vs sendromu değilmiş, adam yayılmış, rahat rahat yayılmış evlilik içine. Şimdi o çok güvendiği evliliği, ilk ciddi yıkılma sinyalini alınca, oturduğu yerden kalktı ve aklını çalıştırmak, bazen eşi için daha özenli davranmak zorunda olduğunu, sevdiği kadını memnun etmesi gerektiğini idrak etti.

Bakalım ne kadar sürecek diyorum sadece; bakalım.
Ben hiç değişmedim bu evlilik içinde, elbette farklıyız, ilk hallerimiz gibi değiliz; sorumluluklar arttı, yeni insanlara karıştık, bir çocuğun hayatını emanet aldık, bir arada bulunmanın gereği kendimizden ödün verdiğimiz noktalar oldu, fedakarlıklar, zor anlarda destek olmalar, karşılıklı alttan almalar... Yaptık, götürdük ama o çok değişti, benim evlendiğim adam olmaktan çıktı tamamen. Diyorum ya elbette farklılaşacaktık, elbette huyumuzdan suyumuzdan kapacaktık ya da törpülenecektik vs... Ama o heyecanı bitirdi, tutkuyu bitirdi, sevgiden yedi, saygıyı zedeledi, arkadaşlığımızı bile asker arkadaşı kıvamına getirdi. Şimdi çekecek ceremesini elbette, sürtülecek burnu.

Biz evlenmeden önce oturduk konuştuk da, aldım karşıma "Bak beni sadece arkadaş olarak tanıyorsun, sevgili olarak zaten canım cicimiz şimdilik ama ben zor bir insanım, zor olduğu kadar idare etmesi de bir o kadar basit. Sen beni baharda tut, ben evimizi, evliliğimizi rengarenk yaparım. Karşında hiçbir zaman sır küpü olmam, açık ve net davranırım, bunu iyi kullanmalısın. Sinirli bir yapım var biliyorsun, gelişi belli olur, beni bile bile o yöne sürükleme. Göze alıyor musun? Emin misin benle olmak istediğine?" tarzında affedersin bkuma kadar anlattım, nasıl davranırsa nasıl bir tepki alacağına kadar, tartışmalarda hangi cümlelerin yelkenlerimi suya indireceğine kadar, ters yönlerime kadar, o kadar açıktım-ki çoğuna da arkadaşlığımız döneminden şahitti. Evlenirken nasıl bir kadın ile ömür geçirme kararı aldığını en ince ayrıntısına kadar biliyordu ve hepsine dolu dolu tamam, "Sen yeter ki benle ol, senin her halin benim cennetim" dedi, öyle romantik bi adamdı ya... O yüzden her seferinde özür dilerken bir hal oluyor, nitekim ona bilmediği bir hayatı-Gangstayı sunmadım, her şeye hakimdi, tanıdığıydı, hangi davranışın hangi sonucu doğuracağı aleniydi.
O ise bildiğim insan olmaktan tamamen çıktı, başkalaştı.
Biz evliliğimizin her anı iletişimdeydik, bizi götüren şey buydu; konuşabilirdik ama artık konuşamaz haldeyiz-haldeyim.
Hatalar var illa ki, bende de vardır, kim hatasız ki? Ancak farkında olmak, önemsemek-gayret etmek ayrı bir şey. Bu yüzden tekrarladı durdu. 9473284632 kez özür dilemeleri -günü kurtar- olayına döndü. Gayret yok, özen yok, gelişim-değişim yok... Bomboş özürler...

Bizim durumun özeti böyle bir şey.
Toparlanmamız ona bağlı, ben yorumlarda da denildiği gibi "Ayağımı uzattım ve izliyorum"; o, kendini bana ispatlayacak ki samimiyetine yeniden inanacağım.
 
Evlilikten korkma sebebim tam olarak bunlar..nedense evlnemeden eminim bunlari yasicagima.en azindan bir seyleri duzeltmeye cabalayan bir esiniz var umarim bunlar ilerde gulup gectiginiz eski anilar olarak kalir.
 
Depresyon değil. Eşim büyük ihtimalle şöyle bir rahatlığa girdi "Çocuk oldu, tamam ya" rahatlığı; hani kopmaz bir bağ oldu aramızda, artık ekstra bir özene, dikkate gerek yok tarzında. Giyimi değişti, kilo aldı, iş-ev arası bir adam oldu; eve gelirdi oğlu kucağında gezer, bir yandan araba videoları izler, olduğu yerde uyuyakalır, uyanır yine çocuğa sarar, enik gibi koynunda gezdirir, çay içer, meyve yer, yatar ve 5 dk demez uyur. Hatta dalga geçiyordum başlarda "Overdoz baba oldun olm" filan diye, hakikaten adam o hale geldiydi, sanki yıllardır beklediği hayatı yaşar gibi, öyle huzurlu, öyle relaks, öyle umursamaz. Bir şeyler için çabalamasına gerek yok, neden? Çünkü Gangsta organize eder, Gangsta herkesin yerine hatırlar-unutana sabırla milyon kez hatırlatır, Gangsta kendi kendini idare eder-planlar, ooh adam rahat, niye kassın, niye ekstradan düşüsün, niye aklını kullansın, Gangsta herkesin yerine düşünüyorken? Nasılsa kadın cepte, değil mi?

Geziyoruz, tozuyoruz da; hep ben planlarım, hep söyler, talep eder, ayarlarım. Adam sadece teşrif eder, hazıra katılır. Bu. "Bazı bazı sen yap bak, akıl etmek zor değil. İlişkimizi taze tutar, ne istediğim belli-neye sinirlendiğim de belli, beni tanıyorsun; bi akşam -Çay içmeye gidelim gel- de çıkalım gidelim. Bunu biraz da sen de artık, çok monotonlaştık" dedim, çok dedim. Yok.

Kırk yılın başı bir şeye heves ettim, güya destek olacak, köstek oldu, baltaladı.
Bu adam el değil, benim neye sinir olacağımı çok iyi bilen birisi, uyarılarıma rağmen damarıma basmaya devam etti.
Bu da ayrı bir konu gerçi; adam sinirlendirerek eğleniyor, ben sinirlenince -Oyy sinirlenir miymiş benim karım- diye sevmeler filan. Hiç hazzetmem ama onun tarzı bu dedim kabul ettim, uyuyorum ona. Ama onun da bana uyması gerekiyor aynı noktada; barut fıçısının önünde elindeki meşaleyi sallamayı seviyorsun ok, patlamıyorum ama rüzgar her zaman aynı yönden esmez işte, her zaman olmaz. Bunu anlatamıyorum adama. Neyse, bu başka bir sorunumuz. :işsiz:

Sıfır kaybetme korkusu, ben durumun bu olduğunu düşünüyorum açıkçası.
"Tartışırız filan ama terk etmez, iki sinirlenir söylenir, nasıl olsa yine susar. Niye çabalayayım ki? Özür diler, 1 gün suratını çekerim yine geçer, düzelir nasılsa. Zaten ayrılacak ne yaşıyoruz ki? Arada geçimsiziz bu kadar" kafası bu. Şimdi niçin tutuştuğunu açıklayan bir şey aynı zamanda.

Ne yapacağını şaştı şu günlerde; çiçek böcek aklına ne geliyorsa eline alıp balım gülüm bebeem demeler filan. Yaklaşmaya çalışmalar, aniden sarılmalar ben tersledikçe öpmeye çalışmalar, yatmadan önce tıraş olmalar parfüm sıkmalar? Uyumadan beklemeler bakış atmalar filan. Hayır gülesim de geliyor şebeklik yapıyor ama o kadar kolay değil bu kez.

Şimdi neden böyle oldu? Korktu da ondan, gördü ki bu kadın ciddi, "Çocuğum için yaşar giderim, zaten iyi bir adam, iyi bir baba.. Beni sallamıyor, eh oluverir o kadar, evlilik zaten yani daha nolsun?" deyip geçmeyeceğim; şimdi nereden ne yapacağını şaştı. Oraya buraya rezervasyon yaptırıp götürüyor, gözümün içine bakmaya çalışıyor, ben konuşurken elindekini bırakıp dinliyor. Önceden bir şey söylerken kafasını telefondan kaldırmaz, ben bir şey anlatırken de "Sen anlat, dinliyorum" der video izlemeye devam ederdi ki en nefret ettiğim şeyler sıralamasında ilk 10daki hareketlerden biri. Birileri laf anlatırken yüzüne, gözüne bakılır. Sonra aynı şeyi 5-10 kez tekrar ederim, deliririm filan... Off...

Demek öyle depresyonmuş, kutsal annelik, babalık tükenmişlik vs sendromu değilmiş, adam yayılmış, rahat rahat yayılmış evlilik içine. Şimdi o çok güvendiği evliliği, ilk ciddi yıkılma sinyalini alınca, oturduğu yerden kalktı ve aklını çalıştırmak, bazen eşi için daha özenli davranmak zorunda olduğunu, sevdiği kadını memnun etmesi gerektiğini idrak etti.

Bakalım ne kadar sürecek diyorum sadece; bakalım.
Ben hiç değişmedim bu evlilik içinde, elbette farklıyız, ilk hallerimiz gibi değiliz; sorumluluklar arttı, yeni insanlara karıştık, bir çocuğun hayatını emanet aldık, bir arada bulunmanın gereği kendimizden ödün verdiğimiz noktalar oldu, fedakarlıklar, zor anlarda destek olmalar, karşılıklı alttan almalar... Yaptık, götürdük ama o çok değişti, benim evlendiğim adam olmaktan çıktı tamamen. Diyorum ya elbette farklılaşacaktık, elbette huyumuzdan suyumuzdan kapacaktık ya da törpülenecektik vs... Ama o heyecanı bitirdi, tutkuyu bitirdi, sevgiden yedi, saygıyı zedeledi, arkadaşlığımızı bile asker arkadaşı kıvamına getirdi. Şimdi çekecek ceremesini elbette, sürtülecek burnu.

Biz evlenmeden önce oturduk konuştuk da, aldım karşıma "Bak beni sadece arkadaş olarak tanıyorsun, sevgili olarak zaten canım cicimiz şimdilik ama ben zor bir insanım, zor olduğu kadar idare etmesi de bir o kadar basit. Sen beni baharda tut, ben evimizi, evliliğimizi rengarenk yaparım. Karşında hiçbir zaman sır küpü olmam, açık ve net davranırım, bunu iyi kullanmalısın. Sinirli bir yapım var biliyorsun, gelişi belli olur, beni bile bile o yöne sürükleme. Göze alıyor musun? Emin misin benle olmak istediğine?" tarzında affedersin bkuma kadar anlattım, nasıl davranırsa nasıl bir tepki alacağına kadar, tartışmalarda hangi cümlelerin yelkenlerimi suya indireceğine kadar, ters yönlerime kadar, o kadar açıktım-ki çoğuna da arkadaşlığımız döneminden şahitti. Evlenirken nasıl bir kadın ile ömür geçirme kararı aldığını en ince ayrıntısına kadar biliyordu ve hepsine dolu dolu tamam, "Sen yeter ki benle ol, senin her halin benim cennetim" dedi, öyle romantik bi adamdı ya... O yüzden her seferinde özür dilerken bir hal oluyor, nitekim ona bilmediği bir hayatı-Gangstayı sunmadım, her şeye hakimdi, tanıdığıydı, hangi davranışın hangi sonucu doğuracağı aleniydi.
O ise bildiğim insan olmaktan tamamen çıktı, başkalaştı.
Biz evliliğimizin her anı iletişimdeydik, bizi götüren şey buydu; konuşabilirdik ama artık konuşamaz haldeyiz-haldeyim.
Hatalar var illa ki, bende de vardır, kim hatasız ki? Ancak farkında olmak, önemsemek-gayret etmek ayrı bir şey. Bu yüzden tekrarladı durdu. 9473284632 kez özür dilemeleri -günü kurtar- olayına döndü. Gayret yok, özen yok, gelişim-değişim yok... Bomboş özürler...

Bizim durumun özeti böyle bir şey.
Toparlanmamız ona bağlı, ben yorumlarda da denildiği gibi "Ayağımı uzattım ve izliyorum"; o, kendini bana ispatlayacak ki samimiyetine yeniden inanacağım.
İnşallah toparlarsınız , eşin aklını başına almıştır umarım, keşke erkekler bizim kadar duyarlı olabilseler ama işte hepsinin özünde odun var sanırım :)
 
İnşallah toparlarsınız , eşin aklını başına almıştır umarım, keşke erkekler bizim kadar duyarlı olabilseler ama işte hepsinin özünde odun var sanırım :)

İnşallah.
4 senede marangoz atölyesi kıvamına geldik, artık bundan sonra ne olur, neye dönüşür, toparlar mı göreceğiz.
 
X