- 30 Ocak 2018
- 52
- 34
- 38
- Konu Sahibi misafir300
- #1
Ne ister Kadın?
İlk çağlardan beri her kadının istediği şey aynıdır aslında. Sevmek, değer görmek, delicesine gözü kör olana kadar sevilmek. İsterki erkeği sadece onu sevsin onu görsün. Paylaşmak istemez bu sevgiyi kimseyle. İyisiyle, kötüsüyle bütün karanlık taraflarıyla her şeyiyle kendini sevsin ister.Onda güven duymak, sarıldığında herşeyi unutup mutlu olabilmek ister. Farkedilmek ister. Sevdiği tarafından farkedilmek.... İşte budur saçımızın rengi değiştiğinde, yeni bir kıyafet giydiğimizde anlamadıklarında kızmamızın nedeni . Biz söylemeden onlar görsün, farketsin isteriz. Kimimiz içine kapanık kimimiz hırslı bazılarımız belki çok sakin bazılarımız çok sinirli,agresif kişiliğimiz karakterimiz ne olursa olsun; verdiğimiz tepkiler farklı da olsa istediğimiz şey aynıdır aslında.
Bunlar çok masumane kalır kıskançlığımızın yanında. Kıskanırız çünkü. Hemde çok kıskanırız. İlk çağlardan bu yana aynıdır kadın. Değişmez. Sevilmek ister ve kıskanır.Nesiller, çağlar, yaşam biçimleri değişir. Ama kadın değişmez. O hep vardır. Kıskançlık. Önce babasını, sonra eşini ve nihayetinde de oğlunu. Bu değilmi zaten gelinler ve kaynanaların çatışma sebebi.Gelinken kayınvaldesinden eşini kıskanır, kayınvalide olunca gelininden oğlunu kıskanır.Kendi isteyipde eşiyle yapamadığı bir şeyi oğlu bir başka kıza yapıyor diye kıskanır. Kişiler nesiller yaşlar değişir, zamanlar ve imkanlar değiştikçe şartlar olanaklar değişir ama bu göz önünde olmadan sadece kıskançlık duygusuyla kendi yaşadığı imkansızlıkları gelini yaşamıyor diye kızar içten içe. Mutlu olmayı denemez, çünkü kendi hayatının acısını çıkartacak birisini ister kendine. Ve oğlunu elinden aldığını düşünen kişiyi kendisine bir rakip, düşman olarak görmeyi tercih eder. Ne gelinken kayınvalide olacağını düşünür, ne de kayınvalide olunca gelinken yaşadıklarını hatırlar.Yani oğlunu evladını yetiştirirken bir kadın olarak yaşadıklarını ve yaşattıklarını hiç düşünmez. Oğlunu yetiştirirken eşine destek olmasını, onu sevmesini, kibar davranıp ona bir köle muamelesi yapmadan çiçek gibi davranması gerektiğini öğretmelidir anne. Ama içimizdeki kıskançlık duygusu galip gelirse değişen şartlarda oğluyla gelininin hayatı birlikte omuzlamalarına bile tahammülü olmayan biri haline geliriz.
Bir kadın eşinden kötü muamele görüyorsa onun sorumlusu da bir bakıma başka bir hemcinsidir asılnda. Her anne sadece kendi evladını sevgi dolu kadınlara değer veren seven sayan birisi olarak yetiştirirse bir başkasının evladına zarar gelmesini engellemiş olur. Belkide o anda başka bir yerlerde farklı bir kadın aynı şeyi yaparak onun kızına zarar gelmesini engelliyordur. Empati yaparak kendisine ve etrafındaki insanların varlığına saygı gösteren evlatlar yetiştirmeliyiz.Nasıl yaparız bilmiyorum ama her anne gibi hissediyorum. Çünkü her anne evladı için doğru olan şeyi bilir ; sadece bunu uygulamaya geçirmek gerekir.Şimdi içimizdeki kıskançlık duygusundan sıyrılıp sahip olduğumuz amozon ruhuyla bu savaşı kazanmalıyız.
Annelik sadece doğum yapmak, temel ihtiyaçlarını gidermek olmamalı bizim için. Kalbini, beynini tertemiz tutup sevgiyle doldurabilmek, Onun ruhunu doyurabilmek, sevmeyi sevilmeyi öğretebilmek......
O zaman belki sevgiyle boğulur kötülükler ve değişir dünyamız.
İlk çağlardan beri her kadının istediği şey aynıdır aslında. Sevmek, değer görmek, delicesine gözü kör olana kadar sevilmek. İsterki erkeği sadece onu sevsin onu görsün. Paylaşmak istemez bu sevgiyi kimseyle. İyisiyle, kötüsüyle bütün karanlık taraflarıyla her şeyiyle kendini sevsin ister.Onda güven duymak, sarıldığında herşeyi unutup mutlu olabilmek ister. Farkedilmek ister. Sevdiği tarafından farkedilmek.... İşte budur saçımızın rengi değiştiğinde, yeni bir kıyafet giydiğimizde anlamadıklarında kızmamızın nedeni . Biz söylemeden onlar görsün, farketsin isteriz. Kimimiz içine kapanık kimimiz hırslı bazılarımız belki çok sakin bazılarımız çok sinirli,agresif kişiliğimiz karakterimiz ne olursa olsun; verdiğimiz tepkiler farklı da olsa istediğimiz şey aynıdır aslında.
Bunlar çok masumane kalır kıskançlığımızın yanında. Kıskanırız çünkü. Hemde çok kıskanırız. İlk çağlardan bu yana aynıdır kadın. Değişmez. Sevilmek ister ve kıskanır.Nesiller, çağlar, yaşam biçimleri değişir. Ama kadın değişmez. O hep vardır. Kıskançlık. Önce babasını, sonra eşini ve nihayetinde de oğlunu. Bu değilmi zaten gelinler ve kaynanaların çatışma sebebi.Gelinken kayınvaldesinden eşini kıskanır, kayınvalide olunca gelininden oğlunu kıskanır.Kendi isteyipde eşiyle yapamadığı bir şeyi oğlu bir başka kıza yapıyor diye kıskanır. Kişiler nesiller yaşlar değişir, zamanlar ve imkanlar değiştikçe şartlar olanaklar değişir ama bu göz önünde olmadan sadece kıskançlık duygusuyla kendi yaşadığı imkansızlıkları gelini yaşamıyor diye kızar içten içe. Mutlu olmayı denemez, çünkü kendi hayatının acısını çıkartacak birisini ister kendine. Ve oğlunu elinden aldığını düşünen kişiyi kendisine bir rakip, düşman olarak görmeyi tercih eder. Ne gelinken kayınvalide olacağını düşünür, ne de kayınvalide olunca gelinken yaşadıklarını hatırlar.Yani oğlunu evladını yetiştirirken bir kadın olarak yaşadıklarını ve yaşattıklarını hiç düşünmez. Oğlunu yetiştirirken eşine destek olmasını, onu sevmesini, kibar davranıp ona bir köle muamelesi yapmadan çiçek gibi davranması gerektiğini öğretmelidir anne. Ama içimizdeki kıskançlık duygusu galip gelirse değişen şartlarda oğluyla gelininin hayatı birlikte omuzlamalarına bile tahammülü olmayan biri haline geliriz.
Bir kadın eşinden kötü muamele görüyorsa onun sorumlusu da bir bakıma başka bir hemcinsidir asılnda. Her anne sadece kendi evladını sevgi dolu kadınlara değer veren seven sayan birisi olarak yetiştirirse bir başkasının evladına zarar gelmesini engellemiş olur. Belkide o anda başka bir yerlerde farklı bir kadın aynı şeyi yaparak onun kızına zarar gelmesini engelliyordur. Empati yaparak kendisine ve etrafındaki insanların varlığına saygı gösteren evlatlar yetiştirmeliyiz.Nasıl yaparız bilmiyorum ama her anne gibi hissediyorum. Çünkü her anne evladı için doğru olan şeyi bilir ; sadece bunu uygulamaya geçirmek gerekir.Şimdi içimizdeki kıskançlık duygusundan sıyrılıp sahip olduğumuz amozon ruhuyla bu savaşı kazanmalıyız.
Annelik sadece doğum yapmak, temel ihtiyaçlarını gidermek olmamalı bizim için. Kalbini, beynini tertemiz tutup sevgiyle doldurabilmek, Onun ruhunu doyurabilmek, sevmeyi sevilmeyi öğretebilmek......
O zaman belki sevgiyle boğulur kötülükler ve değişir dünyamız.