Hanımefendi, "kadın zayıftır" dememişsiniz ama kadınların erkek gibi olmaları veya erkeksi tavırlar sergilemelerinin iğreti olduğundan bahsetmişsiniz ve "kadınlığı" kalıplara sokmuşsunuz. Benim demek istediğim de zaten kadınların erkeksi tavırlar sergilemeleri yönünde değil. İş öyle olduğunda kadınlık haliyle bir sıfır yenik oluyor. Kadın nedir? kadınlık nedir? Bunu bir kalıba sokup; narin, zayıf... gibi sanki "kadın olmanın kurallarıymış" gibi kadına atfedilmesini doğru bulmuyorum. Geleneksel tarım kültü başlamadan önce erkekler ve kadınlar arasında hiçbir ayrım yoktu. Hatta bazı kabilelerde evlerini kadınlar geçindiriyor, çocuklara erkekler bakıyordu. Bu ilkel diye bahsedilen dönemde aslında kişilikler, haklar ne derece eşit olduğunu görebiliyor musunuz? Şimdi ise "erkek ağlamaz" denir. Neden canım, o da can değil mi? Aslında bu erkeğe atfedilen "erkeklik" rolü de erkek üzerinde yıkıcı etkilere sebebiyet veriyor. Siz ayrıca bu cinsiyet meselesini fiziksel güç anlamında algılıyorsunuz ama cinsiyet meseleleri bahsettiğiniz kadar somut gösterilebilir şeyler değildir. 20. yüzyılın başlarında bir takım kadın grupları eşitlik arzusuyla yola çıktıklarında mesele fiziksel güç değil, toplumsal hiyerarşide kadına layık görülen en alt tabakanın kadın üzerinde hem fiziksel, hem ruhsal, hem düşünsel yıkıcı etkileriydi. Yani şu anda eşitlik diye bahsettiğimiz sadece fiziki güç değil. Ama ben de bir kadın olarak kendimi fiziksel anlamda güçlü ve dayanıklı hissediyorum. Bir erkeğin otobüste bana yer vermesi gerekmiyor ya da eşimin bana ona güzel yemekler pişirdiğim için kadınım demesi gerekmiyor. Ben kadınım ve kadınlığın ne olduğunu biliyorum.