Kapanan konu, dilimde kelimeler ve gençlik..!

Kizimin oyun grubunda annelerle tanistim. Cocuklari biraktiktan sonra bir yerde cay kahve iciyorlarmis. Bir iki gittim baktim ücüncü sefer kadinlarin biri digerinin cocugu icin giysiler getirdi. Artik olmuyorlar sen kullanabilirsin dedi, diger kadin da cok tesekkür etti ve aldi. Ben biraz da samimi olmalarina güvenerek benim kizlarimin da var kücülen giysileri isterseniz getirebilirim dedim Bir sonraki hafta götürdüklerimi kapistilar. Ben de zamaninda ay cok güzel, bu ne tatli diye diye gözünü cikarmisim giysi almanin. Bu kadinlarin hepsinin de geliri cok iyi yani Isvicre'de banka calisani mesela cok kazanir. Eski yeni demeden benim kizlarin giysilerini ayakkabilarini kullandilar ve kendi cocuklarina kücülünce baska cocuklara da verebilirmiyiz diye izin istediler. O parayi yine harciyorlar cimrilik yapip kismiyorlar. Ama nedir tiyatroya götürüyorlar, el becerisi kursuna yazdiriyorlar, bilim merkezlerini ziyaret ediyorlar hatta ilk bahar yaz mevsimiyse ciftlikleri ziyaret ediyorlar. Bir gün boyunca tohum nasil ekilir, sulanir, toplanir hayvanlar nasil beslenir bunlari ögreniyorlar. Hadi Anadolu'da az cok kaldi böyle seyler. Memleket ziyaretinde cocuk toprak tarla görüyor, ya büyük sehirdekiler?? Teknolojinin kucaginda oturan hangi cocugu kaldirip ta ciftlige götürebilirsin??

Cocuk 2 ya da 2,5 yasina geldi mi bebek arabasini kaldirirlar. Yürütürler, scooter veya kücük pedalsiz bisikletler var ona bindirirler. Okula yürüyerek ya da 3. siniftan itibaren bisikletle giderler. Cogu yerde yasli calisan var. Kadin erkek gocunmadan her iste calisiyorlar. Postacimiz yasli bir bayan, yine marketteki kasiyer yasli, yanimizdaki bina boyandi boyacilar kadin. Trendeki cöp kutularini bosaltan adam veya insaatta calisan isci aksam mesaisi biter evine gidip temizlenir esiyle sevgilisiyle kaliteli bir restorana yemege gidebilir. Bu ülkelerin bizden yüksek refah icerisinde yasamalarinin nedeni herseyi basit tutup mütevazi olmalari. Meclisin önünde otobüs duragi var, belki yanimda oturan kisi milletvekili ama otobüsten inip meclise giriyor. Biz en lüks arabanin pesindeyiz. Meclisin bahcesinde bankta oturup öglen yemegi yiyebilirsin ya da satranc kösesinde oynayabilirsin. Ego sifir adamlarda.

Kuzenim ablamdan 2 yas büyük, ablam da benden 2 yas büyük. Ben cocukken bana yeni bir sey alindigini bilmem. Hep baska birine kücülen kiyafeti giydim. Bu insanlar yüksek gelirlerine ragmen alt tarafi cocuk giysisi en fazla 3 ay giyebiliyor zaten deyip varsa baskasindan geleni kabul ediyorlar. Yoksa da uygun magazalardan aliyorlar. Bu H&.. ve C&... gibi magazalardaki ürünler disarda cay kahve icme parasi. Bizde bu magazalar lüks semtlerde yüksek rakamlarda satis yapiyor. 2. el bebek cocuk ürünleri satan dükkanlar full doludur hep. Oyuncak, kitap, giysi... akliniza gelebilecek herseyi satiyorlar hem de cok ucuz. Büyük oyuncaklari da mesela Barbie evi gibi satin alamiyorsan kiraliyorlar. Atiyorum 20'ye satiyorsa 5'e kiraliyorlar. Bir iki ay cocuk oynuyor sonra ayni sekilde kutusunda geri götürüyorsun. Kendi annem bile alma kizim hastalik filan bulasir dedi bana. Yani koca ülkede herkes aliyor kullaniyor ama bir tek bizim cocuklarimiza hastalik bulasir. Görümcemin kizi oldu, daha dogurmadan önce nerdeyse iki bavul dolusu esya götürmüstüm Cogu da organic bio pamuk. Burada büyük markete gir yiyecek alisverisini yap ayni anda da organic kiyafet al cocuguna. Üretme, ithal gelsin, döviz patlayinca da hersey ates pahasi olsun.

Bu ikinci el dükkani yeni geldigimizde esimin müdürü de söylemisti. Cahillik iste önce kizdim ne saniyor bizi de gidin 2. el dükkana diyebiliyor diye. Yani 2. el giymek giydirmek hakaret gibi algiladim. Esim sacmalama adam kendi cocuklarina da gidip aliyormus dedi. Sonra baktim her oyun grubu, kres yaninda bu dükkanlardan var ve her gelirden insan girip alip cikiyor. Yavas yavas alici gözle bakmaya basladim ve zaman zaman ben de birseyler aldim. En cok oyuncak ve kitap aldim.

Bizdeki bozulma 90'larda basladi. Hersey ithal, üretim yok tüketim fazla fazla. Ben simdi disaridan bakinca cok net görebiliyorum. Kiyafet alip ne olacak canim alt tarafi kac para, iki giyer atarim diyen cok. E saticilar da ona göre ürün satmaya basladi. Bir tane alsin uzun kullansin yerine her mevsim gelsin alsin sonra onu atsin yenisini alsin... Ben cocukken annem bir etek gömlek alirdi. Kaliteli iyi dikilmis bir kiyafet ama yillarca giyerdi. Cizme bot yine, en az 3-4 sene giyerdi bir kadin.

Eskiler buna çocuğun yediği helal giydiği haram derler ben de alıp verme taraftarıyım, aldım da verdim de çocuğunun b.kunda boncuk bulmuş gibi davranan anneleri anlamıyorum

Ama ne biliyim bi doğumgünü de yapılır yaa, ısrarla çocuk eğlenmiyor anlamıyor aklı ermiyor demek abartı bence, çocukken hiç resmimiz çekilmese miydi o zaman, tabiki doğumgününü otel lobisinde yapın demiyorum ama ne biliyim hayata hosluk katmakta gerek
 
Eskiler buna çocuğun yediği helal giydiği haram derler ben de alıp verme taraftarıyım, aldım da verdim de çocuğunun b.kunda boncuk bulmuş gibi davranan anneleri anlamıyorum

Ama ne biliyim bi doğumgünü de yapılır yaa, ısrarla çocuk eğlenmiyor anlamıyor aklı ermiyor demek abartı bence, çocukken hiç resmimiz çekilmese miydi o zaman, tabiki doğumgününü otel lobisinde yapın demiyorum ama ne biliyim hayata hosluk katmakta gerek

Dogum günü yapiyorlar tabii. Ama gidip te dünya kadar para verip pastaneden katli temali pastalar almiyorlar. 15 cesit yiyecek hazirlayip masa donatmiyorlar. Kadin kendi yapiyor evinde pastayi. Süslüyor icine ne malzeme kondugunu biliyor. Bebekse bütün yakin akrabalarini cagiriyorlar. Balonlar cocugun resimlerini falan asiyorlar. Cocuk dogum günlerini de aktivite merkezlerinde yaptiriyorlar. Mesela el isi kursu veya sanat atölyesi var. Oraya bir pasta götürüyorlar. Cocuklar 2 saat aktivite yapip sonra da pastayi kesiyorlar. Okulda nasil kutladiklarini söylesem sasirirsiniz. Büyük örgü ekmekleri var bizdeki paskalya cörekleri gibi veya kücük porsiyonluk ekmekler var. Bunlardan ve birer tane de cubuk seklinde cikolata götürüyorsunuz dogum günü icin. Her cocuga ayni olmali. Ailesi ister zengin ister fakir olsun okulda esitler. Ama istersen cocugun icin yukarida bahsettigim tarzda bir organizasyon da yapabilirsin. Benim iki kizim da yaz mevsiminde dogdugu icin dogum günlerini hep annemlere gelince yapardim. Gecen yaz arkadaslariyla ormanda yaptik. Agaclar arasinda ipler var, tirmaniyorsun agactan agaca geciyorsun. Cok büyük bir alan ve dogum günü icin cocuk parkuruna gitmistik. Limonata, taze meyve suyu ve pasta yaptim evde götürdüm. Cok abartiyoruz biz, 5 cesit tatli, 5 cesit tuzlu, cerez, meyve, dondurma, sekerlemeler... Hem maddi hem de manevi yük degil mi böylesi.
 
Bir kismi dogru evet ama cocugun egitimi gelecegi konusunda yapılan hicbir sey fazla degil. Imkan varsa neden koleje gitmesin neden devlette olacaksa da iyi ogretmende okumasin? Herkes cocugu icin en iyisini ister. Insanlar daha bilinclendi. Egitime yapilan yatirim bos degildir. Biz cocukken bu imkanlari gormedigimiz halde bir yerlere geldik, gorsek ne olurduk düşündünüz mu.
Ayrica imkani olan her devirde ona gore yasiyordu, tuketiyordu.Cocuguna sunduklari da ona goreydi. Ama simdiki kadar gorunur degildi. Simdi sosyal medya var gosterme modası var o yuzden cogalmis sanıyoruz ama her zaman vardi bu tuketim meraki.
 
Neden böyle biliyor musunuz? Herşeyi elde edebildikleri için. Bir şeyi ne kadar zorlukla elde edersen o kadar kıymeti olur. Azı karar çoğu zarar felsefesi yani. 90lı 80li yılların çocukları için her bir anısı çok özeldir mesela. öyle çok oyuncaklarımız olmazdı bir tane bez bebeğimiz olurdu arkadaşımız gibi, okuma fişlerimiz olurdu, ansiklopedilerden bulurduk saatlerce ödevlerimizi. şimdi bilgisayar ekranından bile yazmaktan aciz çoğu öğrenci. okulda mürekkep çalışmalarımız olurdu ne heyecanla giderdim o gün :) şimdi on çeşit kalemi olsa dönüp yüzüne bakmıyor çocuklar mızmız ödev yapmak istemiyorlar. kolaycılık arttıkça yaşam amacı azalıyor bence. ve tadı da kalmıyor. bu hepimiz için böyle aslında. ne özenerek aldığın mont iki gün sonra yeşilini neden almasıydama dönüşüyor..
 
Gorgusizce tuketim meraki olarak da ortadogu kafasinda olanlar boyle...ortadogulular b.kunu çıkartırcasına alus veris ve harcama merakindalar...zengin her yerde belki ayni ama orta ve orta ust kesimdeki gereksiz luks harcamalar tipik ortadogu kafasi...
 
ya kadın burda ne güzel konu yazmış yok okumadımlar yok vaktim yoklar ya o zaman neden yazıyorsunuz ki yazmayın konuyu sabote etmeyin ama muhalefet olupta okumadım vaktim yok diye yazmaya vakit buluyorsunuz bu nasıl bir tezatlık acaba...........

elinize kolunuza sağlık nasılda güzel özetlemişsiniz hayatımızı çocuklarımızı aynen dediğiniz gibi oluyor izninizle bunu kopyalamak istiyorum sosyal ağlarda herkes illaki kendine bir ders çıkartır.

Daha geçen gün bir başka üye sevgisinden ayrıldığı vs konusunda (belki o bile olmayabilir çok sıkıcıydı) edebii uzun uzun bir yazı yazmıştı.Bende onda çok sıkılmıştım ama herkezin dibi düşmüştü.Dönüp yazmadım ay çok sıkıcı diye..
 
belki de sorun çocukların hayata alıştırılmamasındadır.
hani çocuktur dediğimiz yaşlar.
kaçarı yok, hayat değişti, elbette çocukluk da değişecek, elbette çocuk yetiştirme metotları da değişecek.
doğru yöntemle çocuk yetiştirmek de tam olarak mümkün değil, sürekli hata yapıyoruz.
peki anne baba olarak neyi hedefleyeceğiz.

Adem Güneşin burada bir bakış açısı var, ben de paylaşıyorum.
Diyor ki, bugününün çocuğunu çocuk olduğu için sevin şımartın, ama geleceğin büyüğü olduğu için de saygı duyun, rehber olun ona.
O yüzden oğlumu yetiştirirken elbette çok hata yapsam da temelde hedefim geleceğin büyüğünü yetiştirmek ve ona her zaman bir birey olarak davranmak şeklinde. Hedefime uygun olmayan davranışlarım da oluyor, düzeltmeye çalışıyorum.

Ama yine de beni en çok etkileyen kendi anne babam. Babam bir keresinde demişti ki, ben kızlarımı meslek sahibi olsunlar, ekonomik güçleri olsun vs. diye okutmuyorum. Ben onları bir dertleri olduğunda kendilerini her ortamda çekinmeden ifade edebilsinler diye okutuyorum. Hatta bize en çok kızdığı zamanlar bizim bir şeyi söylemekten, bir kişi ile iletişim kurmaktan çekindiğimiz zamanlardır.
 
psikolojisi bozuk, anne baba olmaya uygun olmayan bireyler basit bir sevişme sonrası çocuk sahibi oluyorlar.
beyin yok, rahim var.
başka ne olacaktı ki içi boş bir nesilden öte.
yazdıklarınızın çoğuna katılmıyorum. mevzu anne babanın çalışması, hafta sonları şımartması filan değil.
mevzu zamanında iyi yetiştirilmeyen insanların günümüzde ebeveyn olması.
 
Malum konular kapanıyor, yazdıklarımızda bizde kalıyor.

Berk'li, Burak'lı konuyu tekrar hortlatmak istemiyorum, zaten yasak.

Benim derdim şu, bu gençliğin hali sahiden üzüntü verici.

Bu açıdan;
Malum konuya yazdığımı buraya aktarıyorum.

Gençlik ve çocuk yetiştirmede yanlışlarımız neler.
Siz neler dikkat ettiniz?
Fikirlerinizi/görüşlerinizi almak istiyorum.

......
Moderatörlere not;
Siyasi ya da dini değildir.
Fıstık yeşili saç boyası nereden alınır tarzında değildir.
Kapanan konu ya da pasif üye için açılan konu değildîr.
BDV midir?
Fazlasıyla evet.
Gençlik nasıl BD'miz olmaz?!?!
Düzeltilmesi gereken varsa fişi çekmek yerine bir kere uyarmanız yeterli olur.

......


BERKLER, TUĞÇELER, YAZI DİLİ KÖTÜ, 140 KARAKTERLİ OKUMAYAN GENCLIK...!

Bu nesil manyak mı?
Hiç mi kitap okumaz, hatır için iki gazete de mi okumaz?

Nasıl bir yazı şekli...?!

Noktalama işaretleri, paragraf, cümlenin kıçı-başı, öznesi-yüklemi, kelimelerin yazılımı.... Facia.

Konu ne, amaç ne, soru ne, karakterler kim, kaç kişiler, özelikleri neler giriş-gelişme-sonuç....

Yok, yok, yok...

Bu neslin kabahati de yok.!
Kabahat bizde...! ! !

Kendi başaramadıklarımızı ve içimizde kalan uhdeleri, çocuklar üzerinden gerçekleştirmeye çalıştık.

Çünkü_
Klasik müzik dinledik hamileyken, öyle yazıyordu kitaplarda.
Baby shower'lar yaptık; Nurten'ler de yaptığı için.

Saatle uyutup saatle uyandırdık, kitaplara bakıp çocuk yetiştirdik.

Acıkmayan çocuğun peşinde elimizde kaşıkla "uçak" olup koşturduk, türlü şebeklikler yaptık.
Uykusu gelmeyen çocuğu, saati geldi diye derin bir sessizlik ve karanlığa boğduk.

Daha lüks evlerde oturup daha iyi arabalara bineceğiz diye, deli gibi çalıştık, yuvamızla ilgilenmedik.

Yuva ve ev kavramını ayıramadık ki zaten..?!

Eski kafa eski nesil diye; eşyaların yerini değiştiriyor diye, çocuklar yüz buluyor, düzenimiz bozuluyor diye; anne ve kayınvalidelere çocuk baktırmak istemedik, bakıcılar tuttuk.

6 ayda bir bakıcı değiştirdik.
Onlara çocuk baktırmanın yanında; ütü yaptırdık, çamaşır yıkattık, ev temizlettik, "günümüz" var diye kek döktürttük, markete yolladık.

Biz ebeveynler olarak sadece para kazandık.
Deli gibi iş/para/kariyer diye didindik.
Bahanemiz de hazır: "Ama herşey çocuğumuz için, ona daha iyi bir gelecek hazırlamak için, yoksa ben de istemez miyim... kem küm.."

Tüm gün göremediğimiz çocuklara karşı eksiklik ve suçluluk duygusu hissetmemek için; kısıtlı gördüğümüz akşam ve haftasonlarında onların her dediğini yaptık, yüzsüz ve şımarık yetişmesine zemin hazırladık.

Bebl.clar, he..obabyler, ilaçlar, ek besinler vs.
Küçük kavanozlarda bol yazılı, süslü kutulu hazır gıdalar; bisküviler havada uçuştu.

1 litre süte biraz şeker biraz nişasta koyup muhallebi yapmak zor geldi de; çantamızdan eksik etmedik sporcu takviyesi gibi! küçük renkli cam şişeleri.

Küçük başarılarını gözümüzde büyüttük,
küçük hatalarını da büyüttüğümüz gibi:
"Hadi odana", "2 saat tv yasak", "benden özür dileyene kadar seninle konuşmayacağım", "kendi kararın sonuçlarına katlan" "odanı toplama cezası veriyorum" gibi cezalar verip, çocuğa ulaşmayan/değmeyen özenti ve eğreti cümleler kurduk.

El bebek gül bebek büyüttük, ikinci el hiçbirşey kullanmayıp, 2 ay kullanacağı yürüteçlere tonla para verdik.

Süsledik, püsledik, marka kıyafetler aldık, evin her yeri etiket/marka doldu, odasına özel mobilyalar yaptırdık.

Anlayacağı çağda sade ve samimi bir toplanma yapmadık yaş günü için.
Çünkü parti şarttı..!!
Dünyadan bihaber çocuğa 1 yaşında şatafatlı, herkesin çağrıldığı ve büyüklerin podyuma çıkar gibi süslendiği, sahte kahkahaların havada uçuştuğu, bebek doğum gününe gelenlerin çocuk sesinden uzak yerlere kaçtığı (tezata bak!), balkonlarda sigara içme yarışına girildiği, durumu olmayanların hediyelerinde eziklendiği; samimiyet, sıcaklık ve sadelikten uzak d.günü partileri düzenledik.
Evlere de sığmadık, kafelere, trend mekanlara koştuk.

Ufacık çocuklardan moda ikonu yaratmaya kalktık.
Kaşmirlere, özel yünlere, "çocuklar için özel hazırlanmış" mottolu bol renkli bez parçalarına dünyaları bayıldık.
Atkısı, beresi, botu, taytı elli çeşit oldu ama teyzesi, amcası, kuzeni olmadı, uzak oldu.

Kıçımızı yırttık en iyi anaokuluna göndereceğiz diye.

Elli bin kere araştırdık hangi özel okul daha iyi ya da hangi devlet okulunda en iyi öğretmen var diye.

Borç bulup kredi çekip okula yazdırdık, ya da paramız vardı, döktük hepsini.

İmkanı olmayan özentili olanlarımız boş mu durdu?
Adres değiştirdi, araya tanıdık soktu, okula yardım yaptı, iyi bir devlet okulunda iyi bir öğretmen için...!

Kıyafet, ayakkabı, kalem, çantanın en iyisini aldık.
Pardon en pahalısını..!
Çünkü, pahalı olanın, çok revaçta olanın en iyisi olduğunu sandık.

Öğretmen sesini yükseltse soluğu okulda, müdürün yanında, bimere şikayette aldık.

Bacak kadar çocuğu at gibi koşturduk.
Tuttuk elinden yüzmeye, baleye, kemana, piyanoya NLP seminerlerine, mental aritmetiğe, basketbola, at binmeye, buz patenine yazdırdık.

İzin vermedik kendi basit çalgısını kendisi kısıtlı imkanlarla yapsın, isteğini kendi belirlesin.

Berna'yı aşağıladı Sudenaz, "Ben koleje gidiyorum diye"..!
Sınav manyağı çocukları yetmedi sosyal manyak da yaptık.

Bir Allahın kulu da sorgulamadı:
Kimse "okul öncesi olsun, okul zamanı olsun ders ve yardımcı kitaplarda dil ne kadar kötü, cümleler ne kadar devrik, sorular ne kadar anlamsız, masal kitaplarında bile ne kadar uzun ve karmaşık cümleler var" demedi.

X'in kızı oğlu ne yaptıysa onu yaptık.
Doldurduk odayı oyuncakla, 1 günde sıkıldı, kenara attı. Gittik yenisini aldık.
Ağlayarak her istediğini yaptırabileceğini çok güzel öğrettik.

Gülben, Demet, Cem vb çocuğuna ne öğrettiyse, ne kursuna yazdırdıysa ona yetişmeye çalıştık kendi çapımızda.

En kral harçlığın, en basit kahvaltının yanından bile geçemeyeceğini hiç özümseyemedik.

Kirliliği, yırtığı eskimeyi, sabrı, kıymet bilmeyi, hüznü, hayal kırıklığını, hatayı, yanlışı, başarısızlığı, hasta olmayı, ikinci olmayı hep gizledik çocuklardan.

Kusursuz olmalıydı bizim çocuğumuz.
Öbürleri "tü kaka"...
Lider ruhlu olsun diye, koç burcu doğacak şekilde takvime göre seviştikten sonra yapılmıştı zaten.
Oluşu sağlam...!

Kusursuz, güzel, sağlıklı, en zeki, en akıllı, en başarılı, en hızlı, manken gibi, artist gibi, saçı başı yapılı, renkli gözlü olmalıydı.
Dergiler, tvlerde, reklamlarda öyleydi çünkü.
Fotoğraf stüdyosunun duvarına asılan çocuktan ne farkı vardı bizim kızımızın/oğluşumuzun...
Olmamalıydı zaten...!!!

Modern ve açık görüşlü olmakla edepsizlik ve saygısızlığı karıştırdık.
Özentinin içinde boğulduk.

Yanında sigara içtik, dedikodu yaptık, kavga ettik, alkol aldık, mezelerden yedirdik, 15 yaşında çocuğun sevgilisini eve davet edip karşılıklı yemek yedik, bira içtik.
Yemeğe otururken besmele çekmesini, suyu içince şükür demesini; köylülük, bağnazlık, geri kafalılık saydık, öğretemedik.
"Aksiyon" kelimesini 3 dilde öğrendi de; çocuk "bereket" nedir hiçbir fikri olmadı.

20 sene yabancı dil eğitimi aldı ama Türkçe'yi öğretemedik.
100 kelimeyle hayatını sürdürdü senelerce, yarısı yabancı, diğer yarısında ise sesli harfleri kullanmadan...

Uzun yazı okumadı, toplantı/seminer/sempozyum dinlemedi, gazete almadı eline magazine bakmak dışında.
10 dk bir şeye odaklansa, sevindik; durum o kadar kötüydü.

Kaykay, paten, scooter, kask, boks eldiveni, dizlik, bileklik ne varsa aldık da; bir resim defteri bir kara kalem verip çiz demedik.

150 ekran tv aldık, ipad aldık, 6 ayda bir akıllı telefon aldık, laptop aldık, tablet aldık, internet aldık hem de sınırsız ve 16 mbit...
Ama, bir eski fotoğraf makinesi almadık, öğretemedik filmleri fotoğrafçıya götürmeyi... Öğrenmedi pikseli, digital zoom-optik zoom farkını, teknolojideki zamanla gelişmeyi.

Gitar, keman, piyano, bateri aldık almasına da; bir kere de telini değiştirmesini, yağlamasını, dik asmasını öğretemedik, beklemedik ki zaten.
Unutturduk bağlamayı, curayı, cümbüşü, udu.
Klarnet çaldı da, ney üflemek aklına dahi gelmedi.

M.Matiz'i, M.Cyrus'u belledi de Barış Manço, Cem Karaca, Neşet Ertaş bilemedi.
Çünkü görmedi.

Çünkü misafirlikte zırlamasın diye telefona onlarca "Calliuo" yükledik, ağlayınca eline verdik ama hiç aklımıza gelmedi "Adam olacak çocuk" ve "Susam Sokağı"ni diske yükleyip izletmek...!

Doldurduk evi eşyayla; yoğurt makinesi, çorba makinesi, yumurta pişirme makinesi, waffle makinesi, 3 çeşit kahve makinesiyle...
Kitaplığımız olmadı. Olanın içine vazo, süs, fotoğraf doldurduk.

Kitapların eğriliği, sıralaması, cildi mühimdi; şeklen güzel görünmeliydi, aralarında mumlarla.
Ama Türk ve dünya klasikleri eksiksiz olacak ve hepsi muhakkak okunacak demedik.

Her Cuma sinemaya, her pazar kahvaltıya gittik, arada pasta yapma günü, mangal günü, dizi günü organize ettik.
Ama,
Fişleri çekip kitap okuma saati organize etmedik...

Bizim ergenler Murat Boz'un arabasına özendi, Kenan'ın bıyığına, Elçin Sangu'nun da kızıl saçlarına...
Ama keşke Uğur Mumcu'nun kırılan gözlüğüne ve Necip Fazıl'ın kalemine özenseydi...!
Çetin Altan'ın Yaşar Kemal'in ölüm tarihlerini bilseydi, Amy Winehouse için ağlamak yerine...!

Samimiyetsiz, sığ, 140 karakterle hayatını idame ettiren, floresan değiştirmekten bihaber gençlik....

Ve sonuç ortada:
Burak'lar, Berk'ler, Tuğçe'ler, kankiler, aşkitolar, babişko'lar, mummy'ler...

"yeeaaa", "ufff", "sıkıldımmm", "sus be salak", "evet, aynen, aynen, hı hı, evet aynen, yeeaanniii aynen, tabikisi", " mrb a$qtm sni bklyrm şq ozldm mucks by", "süt gibi kız tost mu yapsak orti", "taş gibi oğlan ben bunu götürürüm her türlü kanki " diye konuşan 40 wp gruplu gençlik...

Az biraz büyür, diğer konu başlıklarında da gördüğümüz gibi:
"fiziksel olarak çekim var, ruhen yok, sevişsem bana bağlanır mi?"
"Köpek olsun istiyorum, napsaaam acaba"
"Sevişesim var, Ilgın'dan ayrılmasını bekliyorum, acaba Orçun'la yatsam kıskanıp bana gelir mi?"... vs vs

Velhasıl eksisiyle artısıyla, istisnalarıyla mübalağalarıyla durumumuz budur.

.....

Konuya dönecek olursak;
Berk de Burak da seni sevmiyor, ama denk getirirlerse yatmaktan çekinmezler, haberin olsun.

Kankin çirkin değil ama senin onun için çirkin diye düşündüğünün farkında, ondan huysuzluk yapıyor.

Sen de kendine fazla önem atfediyorsun.

Çözüm?
İki wp grubundan da çık, bundan sonra ödevini başka grupla yap, kartonları yedekli al, birini unutursan diye.

Kankan olmasın düşmanın da, kanki ayağa bok ayağa(ı).

Arkadaşların, dostların, simaen tanıyıp ismen bilmediğin kişiler olsun, yeter.

Telefonla az vakit geçir.
Kpss ye çalış, okuduğun şehri gez...
Okudum. Okumaya değer olduktan sonra uzun olmasi sorun değil aksine daha hoşuma gitti. Ellerine sağlık
 
X