farmasicim bugün 635den bir cumhuriyet altını daha aldım işin garibi bir kaç tane kuyumcuya sordum fiyatlar çok değişkendi 640-645-637 filandı tuhaf geldi aynı olması gerekmezmi neyse Allah bin bereket verir inşallah
kızlar bugün aklıma geldi ve sizlerle istişare edeyim istedim
listede bildirim yapan arkadaşları ifade etmek için belirtilen ''tamam'' yazan sütunun yanında yani sağtarafında sadece bildirim yaptığımız aya ait birikimimizi görebileceğimiz bir sütun açma fikri oluştu bende sol tarafa zaten ekleyerek devam etmeyi ama sondaki sütunda da sadece o aya ait olan birikimimizi eklemeyi nasıl bulursunuz arkadaşlar?
kızlar mesajlarınızı sildiğim için kim ne kadar bildirdi sadece bu aya ait onu bilemiyorum o nedenle ekleyemedim kusura bakmayın
süpper fikir canım:13: o zaman bana da nisan ayı için bir cumhuriyet bir de yarım yazabilirsin
bu arada unutmadan afiyet olsun:))
kızlar bu ne sessizlik.. nerelerdesiniz.. kızlar şu konuyu okudum çok üzüldüm Allah kimseyi doğru yoldan ayırmasın içki batağına düşürmesin vee geçim sıkıntısıyla imtihan etmesin...
http://www.kadinlarkulubu.com/esi-e...-es-icki-sorunlu-sozde-aile.html#post24393117
kızlar face de güzel bi yazıydı sizle paylaşmak istedim..
Yavuz Bahadıroğlundan "Evimiz ve kullanılmayan eşyalarımız " üzerine çok güzel t...espitler :)
Dairelerimiz çok küçük olmasına rağmen, çoğumuz salonlarımızı kullanmıyoruz. Neymiş efendim: Her an misafir gelebilirmiş! Bu yüzden eşyalar eskitilmemeli, misafir için daima yeni ve daima hazır tutulmalı imiş...
Böylece evimizin en aydınlık, en geniş ve güzel bölümünü, gelip gelmeyeceği bile belirsiz konuklara tahsis etmiş bulunuyoruz. Ev halkına “girmek yasak!” Sadece levhasıyla tel örgüsü eksik. Ev halkı salondan arta kalan kısma sığışmaya çalışıyor!
Hiç düşündünüz mü: Ne zaman geleceği belli olmayan, bazılarını çok da iyi tanımadığımız insanlara evimizin en mükemmel mekânını açıyoruz da, evin gerçek sahipleri ve emektarları olarak kendimizi neden daracık alanlara hapsediyoruz?
Misafir gelmeden biz gidersek (ölürsek) ne olacak?..
Onca emek ve değer verdiğimiz evimizin en güzel bölümünü mezar olarak mı kullanacağız? Unutmayın: Hiç kimseyi evinin, köşkünün, malikanesinin salonuna gömmezler.
•
Zaten salonda otursak bile fark etmiyor artık: Eskiden insanların saltanat sürdüğü bu bölümde artık eşyalar saltanat sürüyor!..
En güzel yerde koltuklar oturuyor! Üzerinde çok seyrek olarak yemek yenen kocaman yemek masası bir gösteriş tuzağı. “Amma kocaman yemek masaları var, kimbilir üstünde ne nadide yemekler yiyorlar” desinler...
İrili ufaklı sehpalar, salonda yürümek isteyenlere geçit vermiyor. Hava olsun diye salonun şurasına burasına atılmış küçücük halı ve kilimler insanın ayaklarına dolaşıyor...
Bunlara bir de gösterişli vazolar, yapma çiçekler, mumlar, müzik seti ve televizyon ekleyin.
İçi kullanılması yasak tabaklarla, çatallarla ve incik boncukla dolu kocaman vitrin tüm duvarı kaplıyor...
Ama onca yer tutmasına karşın içindeki tabaklarla ıvır zıvırlar hemen hemen hiç kullanılmıyor. Yüz altmış parça yemek takımından biri kırılsa takım bozulurmuş.
Misafirin işi-gücü yok da bizim yemek takımını mı sayacak?
“1, 2, 3, 9, 119, 159... Sizi gidi!.. Bana yutturamazsınız: Takımda bir eksik var. Oysa bizim yemek takımı tam takım, değil mi hanım?”
Hayatta böyle bir şey olabilir mi? Öyleyse neden kullanmadığımız tabakları yıllar boyu yıkayıp, kurutup, sarıp sarmalayıp vitrine istifliyoruz?..
Sonra bir deprem: Vitrin devriliyor, yepyeni yemek takımları ve incik boncuklar tuzla buz oluyor!Sen sağ, ben selamet!
•
Ne mi yapacaksınız?..
Hemen bu akşam tüm aileyi toplayın. Ama ondan önce salonun kapısına kırmızı bir kurdele gerin (hani tesis açılışlarında gördüğümüz türden). Sonra da eşinizle birlikte kurdeleyi kesip salonu ev halkına açın ve artık içindekilerle birlikte tepe tepe kullanın!..
Böylece evinizde eşyanın insana hâkimiyetine bir son verin. Zira hiçbir şey insandan daha değerli değildir.Sakın “yarın olsun” demeyin: Hayatın yarını yoktur. ALLAH gecinden versin, ama yarın çok geç olabilirUnutmayın: Sadece yaşadığınız “an” sizindir.“An”ı değerlendirin...Hayatı ve umudu asla ertelemeyin.
Güzel bir yazı canım. Ben de misafir yokken koltukların üstünün örtülmesine çok gıcık olurum.
kızlar face de güzel bi yazıydı sizle paylaşmak istedim..
Yavuz Bahadıroğlundan "Evimiz ve kullanılmayan eşyalarımız " üzerine çok güzel t...espitler :)
Dairelerimiz çok küçük olmasına rağmen, çoğumuz salonlarımızı kullanmıyoruz. Neymiş efendim: Her an misafir gelebilirmiş! Bu yüzden eşyalar eskitilmemeli, misafir için daima yeni ve daima hazır tutulmalı imiş...
Böylece evimizin en aydınlık, en geniş ve güzel bölümünü, gelip gelmeyeceği bile belirsiz konuklara tahsis etmiş bulunuyoruz. Ev halkına “girmek yasak!” Sadece levhasıyla tel örgüsü eksik. Ev halkı salondan arta kalan kısma sığışmaya çalışıyor!
Hiç düşündünüz mü: Ne zaman geleceği belli olmayan, bazılarını çok da iyi tanımadığımız insanlara evimizin en mükemmel mekânını açıyoruz da, evin gerçek sahipleri ve emektarları olarak kendimizi neden daracık alanlara hapsediyoruz?
Misafir gelmeden biz gidersek (ölürsek) ne olacak?..
Onca emek ve değer verdiğimiz evimizin en güzel bölümünü mezar olarak mı kullanacağız? Unutmayın: Hiç kimseyi evinin, köşkünün, malikanesinin salonuna gömmezler.
•
Zaten salonda otursak bile fark etmiyor artık: Eskiden insanların saltanat sürdüğü bu bölümde artık eşyalar saltanat sürüyor!..
En güzel yerde koltuklar oturuyor! Üzerinde çok seyrek olarak yemek yenen kocaman yemek masası bir gösteriş tuzağı. “Amma kocaman yemek masaları var, kimbilir üstünde ne nadide yemekler yiyorlar” desinler...
İrili ufaklı sehpalar, salonda yürümek isteyenlere geçit vermiyor. Hava olsun diye salonun şurasına burasına atılmış küçücük halı ve kilimler insanın ayaklarına dolaşıyor...
Bunlara bir de gösterişli vazolar, yapma çiçekler, mumlar, müzik seti ve televizyon ekleyin.
İçi kullanılması yasak tabaklarla, çatallarla ve incik boncukla dolu kocaman vitrin tüm duvarı kaplıyor...
Ama onca yer tutmasına karşın içindeki tabaklarla ıvır zıvırlar hemen hemen hiç kullanılmıyor. Yüz altmış parça yemek takımından biri kırılsa takım bozulurmuş.
Misafirin işi-gücü yok da bizim yemek takımını mı sayacak?
“1, 2, 3, 9, 119, 159... Sizi gidi!.. Bana yutturamazsınız: Takımda bir eksik var. Oysa bizim yemek takımı tam takım, değil mi hanım?”
Hayatta böyle bir şey olabilir mi? Öyleyse neden kullanmadığımız tabakları yıllar boyu yıkayıp, kurutup, sarıp sarmalayıp vitrine istifliyoruz?..
Sonra bir deprem: Vitrin devriliyor, yepyeni yemek takımları ve incik boncuklar tuzla buz oluyor!Sen sağ, ben selamet!
•
Ne mi yapacaksınız?..
Hemen bu akşam tüm aileyi toplayın. Ama ondan önce salonun kapısına kırmızı bir kurdele gerin (hani tesis açılışlarında gördüğümüz türden). Sonra da eşinizle birlikte kurdeleyi kesip salonu ev halkına açın ve artık içindekilerle birlikte tepe tepe kullanın!..
Böylece evinizde eşyanın insana hâkimiyetine bir son verin. Zira hiçbir şey insandan daha değerli değildir.Sakın “yarın olsun” demeyin: Hayatın yarını yoktur. ALLAH gecinden versin, ama yarın çok geç olabilirUnutmayın: Sadece yaşadığınız “an” sizindir.“An”ı değerlendirin...Hayatı ve umudu asla ertelemeyin.
kızlar face de güzel bi yazıydı sizle paylaşmak istedim..
Yavuz Bahadıroğlundan "Evimiz ve kullanılmayan eşyalarımız " üzerine çok güzel t...espitler :)
Dairelerimiz çok küçük olmasına rağmen, çoğumuz salonlarımızı kullanmıyoruz. Neymiş efendim: Her an misafir gelebilirmiş! Bu yüzden eşyalar eskitilmemeli, misafir için daima yeni ve daima hazır tutulmalı imiş...
Böylece evimizin en aydınlık, en geniş ve güzel bölümünü, gelip gelmeyeceği bile belirsiz konuklara tahsis etmiş bulunuyoruz. Ev halkına “girmek yasak!” Sadece levhasıyla tel örgüsü eksik. Ev halkı salondan arta kalan kısma sığışmaya çalışıyor!
Hiç düşündünüz mü: Ne zaman geleceği belli olmayan, bazılarını çok da iyi tanımadığımız insanlara evimizin en mükemmel mekânını açıyoruz da, evin gerçek sahipleri ve emektarları olarak kendimizi neden daracık alanlara hapsediyoruz?
Misafir gelmeden biz gidersek (ölürsek) ne olacak?..
Onca emek ve değer verdiğimiz evimizin en güzel bölümünü mezar olarak mı kullanacağız? Unutmayın: Hiç kimseyi evinin, köşkünün, malikanesinin salonuna gömmezler.
•
Zaten salonda otursak bile fark etmiyor artık: Eskiden insanların saltanat sürdüğü bu bölümde artık eşyalar saltanat sürüyor!..
En güzel yerde koltuklar oturuyor! Üzerinde çok seyrek olarak yemek yenen kocaman yemek masası bir gösteriş tuzağı. “Amma kocaman yemek masaları var, kimbilir üstünde ne nadide yemekler yiyorlar” desinler...
İrili ufaklı sehpalar, salonda yürümek isteyenlere geçit vermiyor. Hava olsun diye salonun şurasına burasına atılmış küçücük halı ve kilimler insanın ayaklarına dolaşıyor...
Bunlara bir de gösterişli vazolar, yapma çiçekler, mumlar, müzik seti ve televizyon ekleyin.
İçi kullanılması yasak tabaklarla, çatallarla ve incik boncukla dolu kocaman vitrin tüm duvarı kaplıyor...
Ama onca yer tutmasına karşın içindeki tabaklarla ıvır zıvırlar hemen hemen hiç kullanılmıyor. Yüz altmış parça yemek takımından biri kırılsa takım bozulurmuş.
Misafirin işi-gücü yok da bizim yemek takımını mı sayacak?
“1, 2, 3, 9, 119, 159... Sizi gidi!.. Bana yutturamazsınız: Takımda bir eksik var. Oysa bizim yemek takımı tam takım, değil mi hanım?”
Hayatta böyle bir şey olabilir mi? Öyleyse neden kullanmadığımız tabakları yıllar boyu yıkayıp, kurutup, sarıp sarmalayıp vitrine istifliyoruz?..
Sonra bir deprem: Vitrin devriliyor, yepyeni yemek takımları ve incik boncuklar tuzla buz oluyor!Sen sağ, ben selamet!
•
Ne mi yapacaksınız?..
Hemen bu akşam tüm aileyi toplayın. Ama ondan önce salonun kapısına kırmızı bir kurdele gerin (hani tesis açılışlarında gördüğümüz türden). Sonra da eşinizle birlikte kurdeleyi kesip salonu ev halkına açın ve artık içindekilerle birlikte tepe tepe kullanın!..
Böylece evinizde eşyanın insana hâkimiyetine bir son verin. Zira hiçbir şey insandan daha değerli değildir.Sakın “yarın olsun” demeyin: Hayatın yarını yoktur. ALLAH gecinden versin, ama yarın çok geç olabilirUnutmayın: Sadece yaşadığınız “an” sizindir.“An”ı değerlendirin...Hayatı ve umudu asla ertelemeyin.
çok güzel bir paylaşım olmuş canım eline emeğine sağlık
9 sene salon , oturma odasını ayrı tuttum son 2 yıldır kurdale filan kesmeden de olsa küçük çocuk odasını ardiye- kiler yaptım ,oturma odamı da çocuklar için ferah ferah bir oda yaptım salonu da yaz-kış gece gündüz oturma mekanı yaptım kendimize yemek masamı filan attım .
mutfağım çok geniş kocaman bir yemek masası ve köşe takımı aldım o kadar rahatladım ki.... köşe takımım küçük değil üst üste oturulacak gibi değil adete bank gibi koltukları çok ferah
dediğin gibi zaten biz bu evler de asıl misafir değil miyiz ?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?