Hanımlar, merhaba!
Şimdi size “derdini seveyim” diyeceğiniz bir soruyla geldim. Uzun zamandır buradayım. Burası benim için guilty pleasure derler ya, işte öyle bir yer. Fakat ilk kez hesap açıyorum.
Benim derdim şu: Ben kitap okuyamıyorum.
Eskiden çok okurdum ama birden duraklama dönemine girdim. Kitabı elime alıyorum, hadi bir beş on sayfa okuyorum, sonra canımdan can gidiyor sanki. Bir de babaannelerimiz gibi kitap karakterlerine kızar oldum.
Geçen Martin Eden’ı okuyayım dedim; kestane kabuğundan çıkmış da kabuğunu beğenmemiş hesabı, dürzünün biri aristokrat kızı görünce dibi düşüyor. Kendi de işçi sınıfından olmasına rağmen olduğu yeri beğenmiyor. Herkesin sevdiği kitap karakterini yolasım geldi. Ne demekmiş “çalışan kadınların eli nasırlı oluyormuş”? Kitabı sabır çeke çeke okuyorum.
Ha derseniz “Hiç mi bir şey okumuyorsun?” — okuyorum elbet.
Bilen bilir, fanfic diye bir şey var. Genelde yabancı dizi, film, kitaplarda yakıştırdıkları iki çifti ya da olmasını istedikleri olay örgüsünü değiştirip kitap gibi yazıyorlar. Kısaca anlatırsak:
Atıyorum, Harry Potter okudum. Orada Hermione ile Ron’u beraber yapmıyorlar da gidip Draco ile ilgili güzelce bir hikâye oluşturuyorlar. Ya da Harry’nin ailesi ölmüyor da ailesiyle birlikte yaşasaydı nasıl olurdu diye hikâyeyi değiştirip devam ettiriyorlar.
Yalan olmasın, bazıları gerçekten çok iyi bu işte. Kitap bassa sırıtmaz.
Zaten Türkçede pek kaynak bulamadığımdan İngilizce okumak zorunda kalıyorum. Dili de söktük sayesinde. Ama yine de biri “Ne okuyorsun?” diye sorunca insan fanfiction demekten utanıyor.
Kitap okuma alışkanlığımı geri nasıl kazanabilirim?
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Yapıcı yorumlarda bulunursanız beni çok mutlu edersiniz.
kitaplar yazarın gözünden bakıp kendi bakış açılarınızı oluşturacağınız nesneler aslında. yazarın size aktarım şekli kutsal ve değiştirilemez değil, herkesin sevdiği karakterleri sevmek zorunda değilsiniz zaten.
Martin Eden gibi klasikler sayesinde biz geçmişin insanını ve dönemin sosyo-psikolojik durumunu yorumlayabiliriz. yani karakter çalışan kadınlara burun kıvırıyorsa yazarın o kitabı yazdığı dönemi, yazarın içinde bulunduğu toplumsal sınıfı ve o toplumsal sınıfın diğer sınıflara nasıl yaklaştığını anlamaya çalışırız. aynı hissi varoluşçu, post-modern yazarların kitaplarında ben de yaşıyorum. mesela Yusuf Atılgan'ın Anayurt Oteli'nde, Saramago'nun Körlük'ünde, Yaşar Kemal'in İnce Memed'inde ya da Dostoyevski'nin Ölüler Evinden Anılar'ında kitap okumaktan soğumuştum. Çünkü karakterler beni inanılmaz irrite ediyordu. Sonra fark ettim ki okuduğum kitaplar benden farklı ortamlar ve zamanlarda yaşamış olan insanlar tarafından yazılmış sosyolojik/psikolojik nüveler sunuyor. bu bende keşfetme aydınlanması yaşattı, yalnızca tarihsel ya da sosyolojik değil kendim de hangi kısımda neden rahatsızlık duyduğum üzerine durup düşünerek kendime dair yeni şeyler keşfetmeye başladım.
bir kitabı okumaya karar verme süreci de önemli bu arada. Schopenhauer ve daha birçok düşünür kalitesiz kitabı okumanın büyük bir zararı olduğunu söylerler ekseriyetle. ayrıca çok fazla kitap okumak da tıpkı fazla yemek yenildiğinde mide fesadı geçirmek gibi zihni zehirler derler. aşırı romantize edilen kitaplar çoğunlukla kalitesiz olur, öznel fikrim. kurgu dışı kitap okumayı denediniz mi bilmiyorum ama denemelerden oluşan kitaplar bana çok iyi gelmişti vaktinde. Montaigne, Borges, Jung, Yakup Kadri yahut araştırma yazılarından oluşan Uğur Mumcu, Atilla İlhan(hangi...? kitapları), Falih Rıfkı, Halide Edip, Mümtaz Turhan, Cemil Meriç hatta ve hatta eski siyasilerin(örn: Celal Bayar "Ben de Yazdım")/komutanların anılarından oluşan biyografiler beni gerçekten başta aşırı sıksa da sonradan ufkumu genişletmişti.
Ama elbette kurgu dışı kitaplar kurgu okumaya alışmış bir insan için oldukça sıkıcı, bunaltıcı okumalar oluyor. Peyami Safa, Cengiz Aytmatov gibi yazarlar da epey sağlamdır. ANCAK benim sizin durumunuzda esas tavsiyem bilim kurgu romanlar okumanız. Öncelikle Douglas Adams Otostopçunun Galaksi Rehberi sizi aşırı eğlendiren çerezlik absürt ama tutarlı bir çizgide ilerleyerek okumaya tekrar şevk duymanızı sağlar bence.
Arkasından başlıca: H.P. Lovecraft, Mary Shelley(ki hayatını araştırırsanız feminist alana da ilginiz artar, ayrıca kendisi ilk bilim kurgu yazarıdır), Ursula K. Le Guin(aynı şekilde metaforik anlatımlarıyla ciddi feminist söylem yaratmıştır), Isaac Asimov, Frank Herbert, Aldous Huxley gibi isimler zengin bir anlatımla günümüz kadın bakışını rahatsız etmeden çok güzel romanlar yazmıştır. Sonra zaten kurgu dışı kitaplara da fazlaca ilginizin gelişeceğini düşünüyorum.
Tavsiyelerimin arasında okuduklarınız olabilir. Zaten esasında okuma alanınızı ne kadar zenginleştirebileceğinizi göstermek adına yazdım tüm bu isimleri. Aralarından nefret ettiklerim de var, çok sevdiklerim de.
temelde okuma şevkimi ortaokul ve lisede kazandığım Wattpad Fanfic/Webtoon/çizgi roman seviyesinden daha üst kademeye çıkartmama yardım eden birkaç kitaptan bahsettim, belki size de yardımı dokunur.