• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Kitap okuma alışkanlığımı geri nasıl kazanabilirim?

Martin Eden beni inanılmaz etkileyen bir kitaptı. Müthişti. Burada beğenmeyenler olunca şaşırdım :)
Beğenmemek değil de daha kitabın başlarında işçi sınıfını hor görmesi ve acıması sinirimi bozdu. Ben kitap okurken karakter analizi yapmaktan çok hoşlanıyorum ve aslında Martin Eden'ın o bilgiye açlığının içindeki kibri gördüğüm için kendisinden hoşlanmadım.
 
Benim dikkatim çabuk dağılıyor, evde çöp poşetlerini yenileyip banyoya yeni,temiz havlu serdikten sonra çamaşırları kurutma makinesinden çıkarıp katlıyorum,ayrı ayrı dolaplara koyuyorum. O sırada bulaşık makinesindeki temiz bulaşıkları dizeceğimi düşünüyorum:) kitap okurken de canlandırma yapıyorum. İlgimi çekmeyen kitap olunca sıkılıyorum, başka kitaba geçiyorum:) dizi film izlerken bile sıkılıyorum artık. Dikkatim o kadar çok bozulmuşki ekrandan. Her gün düzenli olarak kitap okumaya devam edersem düzelir umarım.
ben de bir sonraki güne çok önemli bir işim yetişecekse o işi yapmamak için her şeyi yapıyorum :) buna bir çare bulsak keşke
 
Beğenmemek değil de daha kitabın başlarında işçi sınıfını hor görmesi ve acıması sinirimi bozdu. Ben kitap okurken karakter analizi yapmaktan çok hoşlanıyorum ve aslında Martin Eden'ın o bilgiye açlığının içindeki kibri gördüğüm için kendisinden hoşlanmadım.
Ama o da zamanla değişiyor. Yaşanan olaylarla dönüşüyor. Yüzleşiyor sahteliklerle. Karakter analizlerinden hoşlanıyorsanız aslında bu anlamda da çok iyi bir kitap.
 
Ama o da zamanla değişiyor. Yaşanan olaylarla dönüşüyor. Yüzleşiyor sahteliklerle. Karakter analizlerinden hoşlanıyorsanız aslında bu anlamda da çok iyi bir kitap.
bunu bitirmeyi düşünüyorum zaten. bir de yani en azından hepimiz bir kere çalışmışızdır bunun çalışan kadınlar hakkında yorumlarını gördükçe niye biz eşek başı mıyız diye düşünmeden edemiyor insan. kitap bir noktada sınıf kinimi tetiklediği için sinirlendim
 
Beğenmemek değil de daha kitabın başlarında işçi sınıfını hor görmesi ve acıması sinirimi bozdu. Ben kitap okurken karakter analizi yapmaktan çok hoşlanıyorum ve aslında Martin Eden'ın o bilgiye açlığının içindeki kibri gördüğüm için kendisinden hoşlanmadım.
Tess’in kitaplarını severek okudum,Garange,ın taş meclisi ve küllerin günü kitapları da gayet güzel.
Wulf Dorn’un kitaplarını da öneriyorum özellikle Psikiyatrist
 
Ne tür kitaplar mesela? Reading slump diyorlar buna. Şimdi tekrar okuma alışkanlığı kazanmak için klasiklerden başlamak hata mı, daha hafif şeylerle mi başlamalıyım sizce?
İLk sayfadan itibaren sürükleyen merak uyandıran ağır olmayan kitaplar okuyabilirsin.Şermin Yaşar,Ceren Ceran öeririm.Hem çöp kitap tabir edilenlerden değildir hem de akıcı gider.Söyleme Bilmesinler şermin yaşarın mesela yılın kitabı seçildi.Bu arada herkesin övüp uçurduğu Martin Eden bitiremedim ben.
 
Ne isterseniz okuyun ya kime ne 😄
Herkesin okuduğu klasikleri beğenmek zorunda değilsiniz. İlla denicem derseniz içeriği, yorumlatı araştırıp ona göre seçin kitapları. İnsan değiştikçe okumayı sevdikleri de değişiyor. O yüzden geçici olabilir.
 
Hanımlar, merhaba!
Şimdi size “derdini seveyim” diyeceğiniz bir soruyla geldim. Uzun zamandır buradayım. Burası benim için guilty pleasure derler ya, işte öyle bir yer. Fakat ilk kez hesap açıyorum.

Benim derdim şu: Ben kitap okuyamıyorum.
Eskiden çok okurdum ama birden duraklama dönemine girdim. Kitabı elime alıyorum, hadi bir beş on sayfa okuyorum, sonra canımdan can gidiyor sanki. Bir de babaannelerimiz gibi kitap karakterlerine kızar oldum.

Geçen Martin Eden’ı okuyayım dedim; kestane kabuğundan çıkmış da kabuğunu beğenmemiş hesabı, dürzünün biri aristokrat kızı görünce dibi düşüyor. Kendi de işçi sınıfından olmasına rağmen olduğu yeri beğenmiyor. Herkesin sevdiği kitap karakterini yolasım geldi. Ne demekmiş “çalışan kadınların eli nasırlı oluyormuş”? Kitabı sabır çeke çeke okuyorum.

Ha derseniz “Hiç mi bir şey okumuyorsun?” — okuyorum elbet.
Bilen bilir, fanfic diye bir şey var. Genelde yabancı dizi, film, kitaplarda yakıştırdıkları iki çifti ya da olmasını istedikleri olay örgüsünü değiştirip kitap gibi yazıyorlar. Kısaca anlatırsak:
Atıyorum, Harry Potter okudum. Orada Hermione ile Ron’u beraber yapmıyorlar da gidip Draco ile ilgili güzelce bir hikâye oluşturuyorlar. Ya da Harry’nin ailesi ölmüyor da ailesiyle birlikte yaşasaydı nasıl olurdu diye hikâyeyi değiştirip devam ettiriyorlar.

Yalan olmasın, bazıları gerçekten çok iyi bu işte. Kitap bassa sırıtmaz.
Zaten Türkçede pek kaynak bulamadığımdan İngilizce okumak zorunda kalıyorum. Dili de söktük sayesinde. Ama yine de biri “Ne okuyorsun?” diye sorunca insan fanfiction demekten utanıyor.


Kitap okuma alışkanlığımı geri nasıl kazanabilirim?
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Yapıcı yorumlarda bulunursanız beni çok mutlu edersiniz.
Martin Eden çok güzel bir kitap. Kitabın biraz ruhuna inmeyi deneyebilirsiniz. O ona aşık oluyar yok kızı görünce dibi düşüyor basitliginde bir kitap değil kesinlikle. Olay olarak anlatsam beş dakikada biter kitap ama koca bir kotap yazılmış neden ruhuna inmak için.
 
Hanımlar, merhaba!
Şimdi size “derdini seveyim” diyeceğiniz bir soruyla geldim. Uzun zamandır buradayım. Burası benim için guilty pleasure derler ya, işte öyle bir yer. Fakat ilk kez hesap açıyorum.

Benim derdim şu: Ben kitap okuyamıyorum.
Eskiden çok okurdum ama birden duraklama dönemine girdim. Kitabı elime alıyorum, hadi bir beş on sayfa okuyorum, sonra canımdan can gidiyor sanki. Bir de babaannelerimiz gibi kitap karakterlerine kızar oldum.

Geçen Martin Eden’ı okuyayım dedim; kestane kabuğundan çıkmış da kabuğunu beğenmemiş hesabı, dürzünün biri aristokrat kızı görünce dibi düşüyor. Kendi de işçi sınıfından olmasına rağmen olduğu yeri beğenmiyor. Herkesin sevdiği kitap karakterini yolasım geldi. Ne demekmiş “çalışan kadınların eli nasırlı oluyormuş”? Kitabı sabır çeke çeke okuyorum.

Ha derseniz “Hiç mi bir şey okumuyorsun?” — okuyorum elbet.
Bilen bilir, fanfic diye bir şey var. Genelde yabancı dizi, film, kitaplarda yakıştırdıkları iki çifti ya da olmasını istedikleri olay örgüsünü değiştirip kitap gibi yazıyorlar. Kısaca anlatırsak:
Atıyorum, Harry Potter okudum. Orada Hermione ile Ron’u beraber yapmıyorlar da gidip Draco ile ilgili güzelce bir hikâye oluşturuyorlar. Ya da Harry’nin ailesi ölmüyor da ailesiyle birlikte yaşasaydı nasıl olurdu diye hikâyeyi değiştirip devam ettiriyorlar.

Yalan olmasın, bazıları gerçekten çok iyi bu işte. Kitap bassa sırıtmaz.
Zaten Türkçede pek kaynak bulamadığımdan İngilizce okumak zorunda kalıyorum. Dili de söktük sayesinde. Ama yine de biri “Ne okuyorsun?” diye sorunca insan fanfiction demekten utanıyor.


Kitap okuma alışkanlığımı geri nasıl kazanabilirim?
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Yapıcı yorumlarda bulunursanız beni çok mutlu edersiniz.
Gizem sever misin? Ben Freida Mcfadden’in kitaplarina baslayinca isi gucu birakiyorum.
 
“Martin Eden ile empati kurmak yerine onun hayatından ibret almamız gerek. Sosyalist bir yazarın böyle bir romanı yazma sebebi nihilizm yaymak olamaz. Bütün sorumluluğun bireyde olduğunu savunan çarpık toplumun, bir insan birey olmaya kalktığında onu nasıl parçaladığının romanıdır”
Biçiminde bir yorum var mesela.
Yani kitap kötü değil de siz kitabı değerlendirecek birikimden yoksunsunuz
 
Hanımlar, merhaba!
Şimdi size “derdini seveyim” diyeceğiniz bir soruyla geldim. Uzun zamandır buradayım. Burası benim için guilty pleasure derler ya, işte öyle bir yer. Fakat ilk kez hesap açıyorum.

Benim derdim şu: Ben kitap okuyamıyorum.
Eskiden çok okurdum ama birden duraklama dönemine girdim. Kitabı elime alıyorum, hadi bir beş on sayfa okuyorum, sonra canımdan can gidiyor sanki. Bir de babaannelerimiz gibi kitap karakterlerine kızar oldum.

Geçen Martin Eden’ı okuyayım dedim; kestane kabuğundan çıkmış da kabuğunu beğenmemiş hesabı, dürzünün biri aristokrat kızı görünce dibi düşüyor. Kendi de işçi sınıfından olmasına rağmen olduğu yeri beğenmiyor. Herkesin sevdiği kitap karakterini yolasım geldi. Ne demekmiş “çalışan kadınların eli nasırlı oluyormuş”? Kitabı sabır çeke çeke okuyorum.

Ha derseniz “Hiç mi bir şey okumuyorsun?” — okuyorum elbet.
Bilen bilir, fanfic diye bir şey var. Genelde yabancı dizi, film, kitaplarda yakıştırdıkları iki çifti ya da olmasını istedikleri olay örgüsünü değiştirip kitap gibi yazıyorlar. Kısaca anlatırsak:
Atıyorum, Harry Potter okudum. Orada Hermione ile Ron’u beraber yapmıyorlar da gidip Draco ile ilgili güzelce bir hikâye oluşturuyorlar. Ya da Harry’nin ailesi ölmüyor da ailesiyle birlikte yaşasaydı nasıl olurdu diye hikâyeyi değiştirip devam ettiriyorlar.

Yalan olmasın, bazıları gerçekten çok iyi bu işte. Kitap bassa sırıtmaz.
Zaten Türkçede pek kaynak bulamadığımdan İngilizce okumak zorunda kalıyorum. Dili de söktük sayesinde. Ama yine de biri “Ne okuyorsun?” diye sorunca insan fanfiction demekten utanıyor.


Kitap okuma alışkanlığımı geri nasıl kazanabilirim?
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Yapıcı yorumlarda bulunursanız beni çok mutlu edersiniz.

kitaplar yazarın gözünden bakıp kendi bakış açılarınızı oluşturacağınız nesneler aslında. yazarın size aktarım şekli kutsal ve değiştirilemez değil, herkesin sevdiği karakterleri sevmek zorunda değilsiniz zaten.

Martin Eden gibi klasikler sayesinde biz geçmişin insanını ve dönemin sosyo-psikolojik durumunu yorumlayabiliriz. yani karakter çalışan kadınlara burun kıvırıyorsa yazarın o kitabı yazdığı dönemi, yazarın içinde bulunduğu toplumsal sınıfı ve o toplumsal sınıfın diğer sınıflara nasıl yaklaştığını anlamaya çalışırız. aynı hissi varoluşçu, post-modern yazarların kitaplarında ben de yaşıyorum. mesela Yusuf Atılgan'ın Anayurt Oteli'nde, Saramago'nun Körlük'ünde, Yaşar Kemal'in İnce Memed'inde ya da Dostoyevski'nin Ölüler Evinden Anılar'ında kitap okumaktan soğumuştum. Çünkü karakterler beni inanılmaz irrite ediyordu. Sonra fark ettim ki okuduğum kitaplar benden farklı ortamlar ve zamanlarda yaşamış olan insanlar tarafından yazılmış sosyolojik/psikolojik nüveler sunuyor. bu bende keşfetme aydınlanması yaşattı, yalnızca tarihsel ya da sosyolojik değil kendim de hangi kısımda neden rahatsızlık duyduğum üzerine durup düşünerek kendime dair yeni şeyler keşfetmeye başladım.

bir kitabı okumaya karar verme süreci de önemli bu arada. Schopenhauer ve daha birçok düşünür kalitesiz kitabı okumanın büyük bir zararı olduğunu söylerler ekseriyetle. ayrıca çok fazla kitap okumak da tıpkı fazla yemek yenildiğinde mide fesadı geçirmek gibi zihni zehirler derler. aşırı romantize edilen kitaplar çoğunlukla kalitesiz olur, öznel fikrim. kurgu dışı kitap okumayı denediniz mi bilmiyorum ama denemelerden oluşan kitaplar bana çok iyi gelmişti vaktinde. Montaigne, Borges, Jung, Yakup Kadri yahut araştırma yazılarından oluşan Uğur Mumcu, Atilla İlhan(hangi...? kitapları), Falih Rıfkı, Halide Edip, Mümtaz Turhan, Cemil Meriç hatta ve hatta eski siyasilerin(örn: Celal Bayar "Ben de Yazdım")/komutanların anılarından oluşan biyografiler beni gerçekten başta aşırı sıksa da sonradan ufkumu genişletmişti.

Ama elbette kurgu dışı kitaplar kurgu okumaya alışmış bir insan için oldukça sıkıcı, bunaltıcı okumalar oluyor. Peyami Safa, Cengiz Aytmatov gibi yazarlar da epey sağlamdır. ANCAK benim sizin durumunuzda esas tavsiyem bilim kurgu romanlar okumanız. Öncelikle Douglas Adams Otostopçunun Galaksi Rehberi sizi aşırı eğlendiren çerezlik absürt ama tutarlı bir çizgide ilerleyerek okumaya tekrar şevk duymanızı sağlar bence.

Arkasından başlıca: H.P. Lovecraft, Mary Shelley(ki hayatını araştırırsanız feminist alana da ilginiz artar, ayrıca kendisi ilk bilim kurgu yazarıdır), Ursula K. Le Guin(aynı şekilde metaforik anlatımlarıyla ciddi feminist söylem yaratmıştır), Isaac Asimov, Frank Herbert, Aldous Huxley gibi isimler zengin bir anlatımla günümüz kadın bakışını rahatsız etmeden çok güzel romanlar yazmıştır. Sonra zaten kurgu dışı kitaplara da fazlaca ilginizin gelişeceğini düşünüyorum.

Tavsiyelerimin arasında okuduklarınız olabilir. Zaten esasında okuma alanınızı ne kadar zenginleştirebileceğinizi göstermek adına yazdım tüm bu isimleri. Aralarından nefret ettiklerim de var, çok sevdiklerim de.

temelde okuma şevkimi ortaokul ve lisede kazandığım Wattpad Fanfic/Webtoon/çizgi roman seviyesinden daha üst kademeye çıkartmama yardım eden birkaç kitaptan bahsettim, belki size de yardımı dokunur.
 
Geçen Martin Eden’ı okuyayım dedim; kestane kabuğundan çıkmış da kabuğunu beğenmemiş hesabı, dürzünün biri aristokrat kızı görünce dibi düşüyor. Kendi de işçi sınıfından olmasına rağmen olduğu yeri beğenmiyor. Herkesin sevdiği kitap karakterini yolasım geldi. Ne demekmiş “çalışan kadınların eli nasırlı oluyormuş”? Kitabı sabır çeke çeke okuyorum.
Aslında orada anlatılan aşk hikayesi değil, Arka planda dönemle tarihle ilgili bilgiler veriliyor. Toplumsal kurallar dönüşümler, sınıfsal farklılıklar, bakış açıları vs. Fransız ve Rus klasiklerinde de aynı. Çoğunu okudum diyebilirim ve mesela o dönemin Rusya veya Fransasında yaşayış nasıl onu görebiliyorsun. Ben Martin Eden karakterinin Jack London'un yarı biyografisi olduğunu bilerek heyecanla okumuştum. Bu tarz kitaplar size belki de dil olarak eski geliyor. Yani günümüz konuşmasından uzaklar. Uzun satırları ifadeleri takip edemiyor olabilirsiniz. Elinize aldığınız kitabı bitirmek zorunda değilsiniz, kendinizi buna şartlamayın. Bu sizin okuma hevesinizi köreltir.

Ben de çoklu kitap okuyucusuyum. Ağır olanları yatmadan önce 20-30 sayfa okurum. Diğer daha hafif denecek kitapları hafta sonları okurum. Yalnız benim sosyal medya hesaplarım yok. Yani o alemde takılmadığım için kitaba vakit ayırabiliyorum. Aksi türlü zor, çünkü sosyal medya insanın çok zamanını alıyor. Bir sorun da bizde kütüphane kültürünün bitmeye yüz tutması. Sadece akademik olarak faydalanılıyor. Öğrenci olmadığı halde kütüphane üyeliği olan var mı? Okumak için kitap alan kaldı mı? İstediğin kadar dijitale geç her ülkede kütüphaneye hala çok önem veriliyor. Maddi durumun kısıtlı bile olsa istediğin kadar kitabı ücretsiz okuyabiliyorsun.
 
Sakın yalan söyleme
Yazarın en sevdiğim kitabı diyebilirim
Benim okuduğum ilk kitabıydı. Çok iyiydi gerçekten. Sakın yalan söyleme ile yazarla tanışıp diğer kitaplarına yöneldim. Yakın zamanda erkek arkadaşı bitirdim ben de çok sürükleyiciydi. Öğretmeni alacağım şimdi sanırım.
 
Benim okuduğum ilk kitabıydı. Çok iyiydi gerçekten. Sakın yalan söyleme ile yazarla tanışıp diğer kitaplarına yöneldim. Yakın zamanda erkek arkadaşı bitirdim ben de çok sürükleyiciydi. Öğretmeni alacağım şimdi sanırım.
Bu tür okumayı seven bir insan için freida çok iyi bir seçim. Özellikle hizmetçi ile başlamak gerek. Ben kısa sürede öğretmen ve erkek arkadaş hariç hepsini okudum yazarın. O kitap okuyamama durumunu çözüyor.en sevdiğim gerilim yazarı olur kendisi. Dili basit ve bölümler kısa. Kendini okuttturuyor.
 
Benim okuduğum ilk kitabıydı. Çok iyiydi gerçekten. Sakın yalan söyleme ile yazarla tanışıp diğer kitaplarına yöneldim. Yakın zamanda erkek arkadaşı bitirdim ben de çok sürükleyiciydi. Öğretmeni alacağım şimdi sanırım.
Öğretmen benim de listemde.Erkek arkadaş diye kitabına denk gelmedim ben iş arkadaşı olabilir mi dediğiniz kitap?
Öğretmen hariç hepsini okudum çünkü
 
Back
X