Ben katılmıyorum.
Aldatmayı işlemek var, işlemek var.
Utc'yi okul yangınına kadar izledim (Ama o sündüre sündüre bol hatalı ve abartı bölümde -öff- deyip kapattım, kapatış o kapatış)
Aldatmayı ciddi, gel gitleriyle, sorgularıyla işlemek; düşünme payı da koyuyor.
Aşk-ı Memnu'da da öyle; mesela tüm o olayların içinde en büyük kurbanın Bihter olduğunu düşünürüm. Eşini aldatmasına rağmen. Psikolojik örüntüleri vs vs... Neyse.
Ama bu bahsedilen diziden, konu ve işleniş olarak, oturup izleme şansım olmamasına karşın, sürekli dönen tanıtımlarından birine zaplarken denk geldiğim için özetçe haberdar oldum. Seçilen müziklerinden tut, olayı basitleştirmesine, erkekleri bilmem ne peşindeki çocuk gibi göstermesinden, kadınların aleni aşağılanmasına ve erkek kadın ilişkisini karı-koca değil, anne-evlat gibi bir düzene itmesine kadar; üzerine bir de bunu güle oynaya, komiklikler olarak vermesi; baştan sona cinsiyetçi ve kadına hakaret bir dizi olduğunu düşünüyorum.
Zerre açıp izleyemem bu aptallığı, vaktime yazık.
Ayırımcılık elbette yapılacak.
İkisi de meyve ama biri elma, öbürü çürük domates.