Sizi suçlamayan ve durumunuzu yargılamayan bir mesaj yazmaya geldim. Bu kadar dobra(!) yorumun içinde belki benim benzer tecrübem bir nebze fikir olur.
Doktora ders dönemindeyken evlenmeye karar verdik. Annem konuyu babama açınca babam “keşke doktorasını bitirip evlenseydi” demiş ben bu fikri ile dalga geçip “doçentliği alıp evleneyim daha iyi olur” demiştim ve Allah cezamı verdi
Zaten çok disiplinli ve sistemli çalışan biri olmadığım için, bir de zor bir konu ve metoda atlayan bir hayalperest ve gizli mükemmeliyetçi olduğum için 7 yıllık çileme merhaba dedim. Kızım doğduğunda evliliğim 2 seneyi geçmişti ve benim elimde sadece kızıma 7 aylık hamileyken yapmış olduğum saha çalışmasının bulguları vardı. Tezimi sunduğumda kızım 2,5 yaşındaydı.
Ben bu süreçte ağırlığı teze değil çocuğa verdim ancak bu da mükemmel çözüm değildi. Bu kısıma dikkatinizi çekerim.
Doktoranın 6. senesinde bana bi geldiler. Bir şekilde bitirmem gerek dedim. Her konuda olduğu gibi geniş zamanda rahat yapılacak işi, çok kısa bir zamana sıkıştırdım. İki yılda düzenli çalışma ile geleceğim noktayı yaklaşık 6 ayda bitirdim desem yalan olmaz ama her şeye yetme, çocuğuma yansıtmama derdine kendimi perişan ettim.
Tezimi bitirdiğim tarihten tam bir yıl önce tesadüfen bir ilkokul arkadaşımla karşılaştım ilkokuldan sonra hiç görmemiştim haliyle derin bir sohbete başladık. İlkokuldayken de disiplinli ve hırslı bir kızdı. Biraz ketumca anlatayım adres göstermeyeyim. Zor bir alanda ve bulunduğumuz şehre çok yakın bir şehire uzmanlığını yeni almıştı. O alanda bizim şehirdeki üniversitede fakülte kurulacaktı ve kendisi buraya geçecekti. Bana kadro beklediğini söyledi. Sen napıyosun deyince “doktora aşamasındayım ama bişey yapamıyorum kızım küçük odaklanamıyorum” dedim. Annene bırak çalış dedi. Zaten gün içinde genelde öyle yaptığımı söyledim.
Amirlerim anlayışlı davranıyorlardı. Yıllarca eziyet edip ordaki son senemde hidayete ermişlerdi

öğlene doğru evden çıkar kızımı iş yerime çok yakın olan anneme bırakırdım. Öğleden sonra 2,5-3 saat uyurdu mutlaka ben de 5’te gelirdim. Yumuşak bir geçiş oldu bizim için. Bunu arkadaşıma anlattığımda “öyle demiyorum tamamen bırak” dedi. Kendisi öyle yapmış. Çocuğu yaşına girmeden bu şehre getirmiş, uzmanlığı bitene kadar çocuk annesinde kalmış. Başka türlü çalışamazdım dedi. Ben çok şaşırdım ama bişey demedim. Gerçekten yapabileceğim bişey değil. Varsın geç olsun ama dengeli olsun dedim.
Sona yaklaşırken son 2-3 ay gece gündüz çalıştım o süreçte çocuğumda bariz bir yoksunluk görmesem de vicdan yaptım.
Keşke vicdan yapmasaymışım. Çünkü çocuğumla bağımda bir sorun yok. 10 yaşında ve konu ne olursa olsun açık bir iletişimimiz var. Ayrıca bazı durumlar sebebiyle zor bir çocuk ve ben şimdi doçentliğe hazırlık sürecinde de aynı doktoradaki gibi bin parçayım. Bu sefer birken iki oldular

5’e kadar okuldalar.
Geri kalan süreyi tamamen birlikte geçirdiğimi söyleyemem. Bazen babaları ile 1-2 saat takılırlar ben çalışırım. Bazen gece dersim, öğrenci görüşmem olur anneanne ya da babaannelerinde bizi beklerler eşim işten geç çıkıyor. Hatta babaanneye gidince yalvar yakar gece orda kalmak isterler sabah gider alırım. Biz böyle bir denge kurduk ve gözüm hep açık. Çocuklarımda bir durgunluk, yabancılaşma vs hissetsem anında sistemi değiştiririm.
Varsın doçentlik de doktora gibi geç olsun temiz olsun herkesin hayatında herşeyin zamanı var. Bu arada yukarda bahsettiğim arkadaş uzun süre kadro bekledi ve kaderin cilvesi mi diyeyim ikimiz de aynı ilanda aynı dönemde kadroya atandık.
Mesleğimiz çok emekli, yıllarımızı verdik ve sadece geçinmek için yapılacak bir meslek asla değil bu sebeple özel hayatımızla dengelemenin bir yolunu bulmamız gerek. Çünkü toplum maalesef çocuğun bakım yükünü ve fiziksel olduğu kadar duygusal ihtiyaçlarını olması gerektiği gibi anne babanın eşit paylaşmasına hazır değil

Vermişler bize gazı “annelik şöyle böyle sen başında olmazsan çocuk seri katil olur, toplumu anne yetiştirir her şey senin sorumluluğun her başarısızlık senin suçun…” Baba nerde?
Neyse uzatmayayım.
Kendi adıma bu koşullarımın da avantajları olduğunu söyleyebilirim. Çocuklarımın böyle bir anne modeli ile büyümesinden yana içim rahat. Çünkü nitelikli zaman da geçiriyorum çocuklarımın duygusal ihtiyaçlarına ben çocukken ev hanımı olan annemden daha fazla kafa patlatıyorum. Kendimi de biliyorum Allah var

24 saat evde oturmaya yüreğim yok. Evde bunalıma giriyorum kendime faydam olmaz ki çocuğa olsun
Konu sahibi ben de sosyal bilimciyim ama alanlarımız farklı olabilir. Sizin çalışmalarınız benimkilerden ağır olabilir. Benim doktora tezim başarılı olmayabilir (büyük umutlar ve hayalkırıklığı

ciltlendikten sonra bir hafta kapağını açmadım bu rezaleti okuyamam dedim

) üniversiteniz ve alanınızdaki duayenleriniz benimkilere göre daha nitelikli, daha kurumsal ve zorlayıcı olabilir. Bu sebeple daha yoğun bir çalışma temponuz vardır anlıyorum. Size tek tavsiyem her gün olmaz tabi ama bazı günler erken paydos edin. Bu günler çok çabuk geçiyor daha çok zaman geçirin ama benim yaptığım hatayı yapmayın.
Ben belki doktora sürecinde biri iken kızımı öncelemeyi tercih edip onla daha çok zaman geçirdim ama tezim her zaman kafamın içinde bir çuval taş gibi ağırlık yaptı. Oyunlar oynadık parka gittik vs ama belki mutsuzluğumu yansıtmışımdır (asla kötü davranarak değil) belki de mutsuzluğumu yansıtmamak için kendimi yemişimdir bu da bana zarar verdi. Yazları tatil planı yapmadım o dönem. Tez dururken tatili hak etmiyorum diye düşündüm. E o zaman otur yaz. O da yok

ilk profesyonel psikolojik desteği o zaman aldım. 6 seans sonra adam beni salladı

Siz artık gelmeyin sizin bir derdiniz yok tez bitince ortada sorun kalmayacak dedi.
Allah var bir taktiği çok işe yaradı sizinle de paylaşayım. Motive olmak için imajinasyon yöntemi deneyin dedi yani kendinizi tezi sunarken, tez bittikten sonra hayal edin dedi. Ortada tez yok ben her gece sunumu kafamda yaşıyorum, tezden sonra çıkacağım tatili kurguluyorum

Yalnız söylemesi ayıp tezi iyi sundum eksikliklerimi öyle bi makyajladım ki

Tezi teslim ettikten sonra eksikleri tamamlayıp sunu dosyasına ekledim. Savunma esnasında “sayın hocalarım elinizdeki nüshalarda bu kısım, tablo, şema vs. yok sizlere danışmak istedim sizce tezde yer alması uygun olur mu?” dedim. Tez sonrası hukukum olan bir jüri üyesi “bize edecek laf bırakmadın çenemizi kapattın” dedi. Başka sebeplerle benden hoşlanmayan açık aramaya çalışan jüri bir ay sonra kendi öğrencisine “böyle sunum mu olur? Hiçbişey bilmiyosan bari carmenin sunumunu dinleseydin” demiş.
O yaz hayatımın en rahat, güzel ve bol tatilli yazıydı. Kızımla bütün açıkları kapattık. Kendisi oldukça özgün, aristokrat ruhlu ve bilmiş bir şahıstır ama bizimle herşeyi konuşur, hakkını da çatır çatır savunur. Yüzüme ifade etmez (babasına çekmiş) ama kayınvalideme benimle ilgili övgü ve güven dolu şeyler söyler.
Önemli olan koşulsuz sevgi, önemli olan özen göstermek. Bunu 24 saat yapabileni alkışlarım ama benim hayat serüvenim buna müsaade etmiyor. Ben çalışma hayatına geç başlayan ama öğrencilerinin hâlâ hayranlıkla bahsettiği öğretmen bir annenin kızı olarak onunla gurur duyuyorum mesleğimde onu model alıyorum. İlkokuldayken babamı yakın bir şehre idareci olarak görevlendirdiler. Haftanın beş günü orada lojmanda kalır haftasonu gelirdi. Çocukken anlamazdık ama büyüdükçe çevremizden babamın oradaki mücadelesini dinledik. Terör bölgesi olan bir yerde nasıl dirayetle insan kazandığını duyduk. Daha geçen sene bir memur bana babamın o dönemde memurlara yaklaşımını, devlet erkânını ağırladıkları zamanlarda babamın cüzdanını aşçıya bırakıp “ne gerekiyorsa burdan al” dediğini anlattı. Bunlar benim için çok kıymetli

Zaten babam evde olsa oturup tv izleyecekti o dönem babaların tolünü bilen erkek sayısı çok azdı
İsterim ki çocuklarım da benim topluma katkılarımı görsün ilham alsın. Kendilerine verdiğim değeri idrak edebilsinler çocukluklarını güzel anılarla hatırlasınlar. Evet “annem geç saate kadar çalışırdı, bazen bilgisayarın başından ayrılmazdı şehir dışı yurt dışı seyahat ederdi ama bizimle oynardı gezerdi pikniğe giderdi tatilde şunu bunu yapardık” da desinler.
İki karpuzum var ikisini de düşürmeden taşımaya çalışıyorum. Adımlarım yavaş kollarım yoruluyor ama birini diğerinden ayrı göremem. Çocuklarım dünyam, servetim en kıymetlilerim ama ben anne olduğum kadar bir eşim, arkadaşım, öğretmenim, akademisyenim. Önce kendi çocuklarıma sonra çocuğum gibi gördüğüm öğrencilerime, mesleğimin özü itibariyle topluma hizmet etmeliyim ve biraz duygusallaşayım bu donanımı edinirken destek olan aileme, eşime bu ülkeye ve Atatürk mirasına borcumu ödemeliyim (aşırı dramatik tez önsöz örneği gibi oldu)
Sevgili konu sahibi dengeyi kurabilmek için sürekli tetikte olmak sürekli sorgulamak yorucu ama emin adımlarla yürütüyor. Kızımın arkamdan kapıyı kapatırken “hadi sen okuluna git biz anneannemle eğlenicez” diye gülerek beni uğurladığı günlerde daha verimli çalıştım. Teze bir gün kala sunu hazırlamak için babası ile eve gönderdiğim kızım apartmana girerken birden dönüp “sen de gel” diye mızmızlanınca ve babası dikkatini dağıtıp eve götürdüğünde içim burkuldu. O unutmuştur ve iz bırakmamıştır ama bende kaldı.
Gönül isterdi ki ben de en geç hamileyken savunmaya gireyim ama olmadı. Bekar, çocuksuz ya da çocuğu yetişmiş büyümüş annelerden ve her koşulda ev ve çocuk sorumluluğunu kadına yükleyen erkek akademisyenlerden çok daha fazla yıprandım ama geçti gitti. Bizim işimiz diğer işlere pek benzemiyor bu adanmışlığı anlamayanları anlayışla karşılıyorum. Nitelikli ya da niteliksiz başka bir işimiz olsaydı ücretsiz izni veya işten ayrılmayı diğer koşullarla birlikte ben de düşünebilirdim ama pek çok sebeple bunu düşünemiyorum. Doçent olmadan da emekli olabilirim derdim unvan değil. Puan ve atıf odaklı da değilim. Yaptığım işin hakkını vereyim, bir soruna çözüm bulayım, alnımın terini akıtayım varsın yavaş olsun az olsun…
Okuyucuların büyük bir kısmını 87 paragraf önce kaybettim ama sosyal bilim doktorantı olan konu sahibinin son cümleyi gören kişi olduğunu garanti edebilirim
