Muhteşem Yüzyıl Star Tv

Eski Hürrem Sultan Meryem Uzerli diziden ayrılması sizi nasıl etkiledi ?

  • Bir daha bu diziyi izlemem

    OY: 54 23,3%
  • Gelen gideni aratacak gibi ama izlerim

    OY: 45 19,4%
  • Kimse vazgeçilmez değildir. Emeğe, ekibe saygı aynı keyifle izlemeye devam

    OY: 65 28,0%
  • Kararsızım ama eski tadı kalmadı. İzlesem de olur izlemesem de.

    OY: 84 36,2%

  • Ankete Katılan
    232
[/B]

Süleymaniyedeymiş hürremin mezarı meğer..
ülen, kaç sene önünden geçmişim işe giderken..:44:
bilsem ara sıra uğrardım..
Fettan kadınların piri diyeeee..:86::86:
 


ölüm anında bunları söyleyebileceğini hiç düşünmüyorum ben. internetteki bilgi kirliliği işde.
 

Peki ibrahim hangi ibrahim..Pargalı mı?
 
bir suru ıddıa var,bı zaman makınesı olsaydı ne guzel olurdu,direk ibrahimin yanına gıderdim
 

ölüm anında bunları söyleyebileceğini hiç düşünmüyorum ben. internetteki bilgi kirliliği işde.

bende öyle olduğunu düşündüm gerçeklik payı yoktur heralde çünkü mantıksız olan ilk çocuk mehmet olmasına rağmen beyazıd ibrahimin çocuğuymuş giya hürrem ibrahimle onu sultan sülaymanla birlikte olabilmeye ikna etmek için birlikte olmuş ve hürrem de bunu koz olarak kullanrak ibrahime her istediğini yaptırmış ama dizide öyle bir durum söz konusu değil ibrahim hürremin hiçbir dediğini yapmazki

birde ibrahim haticeye bukadar aşıkken hürremle birlikte olmuş olabileceğini hiç sanmam
 
Peki ibrahim hangi ibrahim..Pargalı mı?

sanırım ondan bahsediliyor çünkü sülümanın odasına girebilmek için birlikte olduğuna göre o ibrahim olsa gerek ama gerçeklik payı yoktur diye düşünüyorum yada birinin saptırma yorumuda olabilir internette buldum yazıyı yani öyle güvelilir bir kaynaktan alıntı yapmadım
 
kızlar ya bişey sorcam hani süleymanla gülfem konuştular ya süleyman bana ah ettin galiba falan dedi ya bunların arasında daha önce ne geçmiş ben orayı çözemedim ?

gülfem süleymanın eşi olan hatunlardan biri ve bebeğini düşürmüş ordan geliyo muhabbetleri diye biliyorum
 
neyse bu topik dizi de geçenler hakkındaki yorumlar için açılmış olduğundan gerçekte olanları değilde dizide izlediğimiz kısımları eleştirmek sanırım daha doğru olacaktır aksi taktirde kafalar bayağı bir karışacak çünkü gerçek olduğu sanılan internnetten okuduğum bazı yazılar var diziyle tamamen farklı yerler var o yüzden iyisimi biz dizi olarak izleyip yorumlamaya devam edelim
 
gülfem süleymanın eşi olan hatunlardan biri ve bebeğini düşürmüş ordan geliyo muhabbetleri diye biliyorum

anladım canım teşekkür ederim gülfem, hanımefendi kimseyle işi olmayan biri olduğu için hanımlarından biri olacağı aklıma gelmemişti hürrem ve mahidevran arasındaki kıskançlıkların kavgaların o kadar dışında o kadar kendi halinde ki,ben onu sadece haticenin yardımcısı olduğunu sanıyordum.
tabii diziyi çok sonradan izlemeye başladığım için bazı olayları anlamakta güçlük çekiyorum.
açıklaman için tekrar teşekkürler.
 

Bu da yine kurgulanmış bir kitaptan alıntı.


Katılıyorum size.Dizi zaten genelinde Moskof Cariye Hürrem'e benzer şekilde Meral Okay'ın kalemi de işin içine girince ortaya bu benzerlik çıkıyor.

Karakterleri elbette eleştirme hakkımız var ama ''benim babam senin babanı döver.'' tadında olmamalı bu.
Ki daha önce de bahsettiğim gibi dizide salt iyi salt kötü karakter yok.Biri melekken diğeri şeytan değil.Görmesini bilene.
Hürrem'in kendince sebepleri var yaptığı şeyler için..
İbrahim'in kibri.
Kanuni'nin Hürrem'e yenilecek olması.
Mahi'nin aşık biri olarak hata üstüne hata yapması.Ölesiye kıskançlığı.
Sümbül'ün bile;halvet meselesini kendi yapmış etmiş gibi üzerine alması.Aynı zamanda Gülnihal'e saf duygular besliyor...
 
Hürremci olduğumu kim söyledi?Benim yazdıklarımdan bunu mu çıkardınız bravo.
Siz kendi tepkilerinizi inceleyin önce.Üç beş mesajınız sayesinde başlık karıştı bir ara resmen Mahi-Hürrem geyiğine döndü.
Dizide karakterlerin iyi-kötü karışımının gayet iyi verildiğine inanıyorum.Biri bir karakterin dediğine doğru der,kimi yanlış der.Kimi masum görür kimi görmez.Bu subjektif bir meseledir,kurgu değildir..
 
kızlar burası karışmış baya bi yorumlarınıza bakıyorum da:44: bende takip edemedim acaba neler oldu dün
 
günaydın arkadaşlar
konu içinde tartışma,karşılıklı konuşma olmasın
rahatsızlık duyduğunuz mesajlar için kötü içerik butonunu kullanınız
 
daye hatun ve nigar kalfa aynı kıyafetmi giyiyor dikkatimi çok çekti

hatice sultan beni çok dugulandırdı küçük şehzadeyi annesine götürdü garibim çatlıycaktı ağlamaltan

şehzade mustafa gözükmüyor
 
Ahmed Şahin den alıntı....

Kanuni ve Hürrem'in hayatından örnekler
Soru: Osmanlı'nın en büyük hükümdarı Kanuni, Hürrem'le nasıl evlenmiş? Cariyelikten gelen Hürrem'in sarayda Osmanlı sultanını yönettiği iddiası doğru bulunmuş mu?


Cevap: Bu konuda, çoğu niyet okuyuculuğuna dayanan farklı görüşler ortaya atılmıştır. Ben de kendi görüşümü takdim edip hükmü sizin takdirinize arz etmiş olayım.

Tarihî tespit ve yorumlardan anlaşıldığına göre, ailesi savaşta öldürüldüğü için Kırım Hanı tarafından teslim alınarak Osmanlı sultanına sunulan 16-18 yaşlarındaki genç Hürrem, Osmanlı sarayındaki cariyeler arasında iyi bir eğitim almış, bu eğitimle kendisini çok iyi yetiştirdikten sonra makul ve mantıklı davranışlarıyla saray mensuplarının takdir ve sevgisini kazanmıştır.

Kanuni'nin, bu kabiliyet ve başarısından dolayı kendisine karşı duyduğu derin ilgi sebebiyle evlenme teklifine ilk başta çok da arzulu görünmemiş, azat edilip cariyelikten çıktıktan sonra nikâhlanmayı kabul edebileceği şartını ileri sürmüştür...

Kanuni, bu şartı zorlanmadan kabul edip tarihte benzerine rastlanmayan biçimde Hürrem'i azat ederek nikâhlamış; 40 yıl süren bu evlilikten de dört oğlan bir de kız çocuğu dünyaya getiren Hürrem'in 58 yaşında vefatına kadar Kanuni, yeni bir kadınla ilgilenmeye ihtiyaç duymamış, Hürrem'i kendi inanç ve kültürüyle bir padişah hanımı olarak yetiştirmeye de özel bir gayret göstermiştir.

Nitekim bu özel ilgiyle kendini yetiştiren Hürrem, cihan padişahının zevcesi olma vasfını tam iktisap etmiş, aldığı İslamî eğitim, benimsediği doğru inanç ve tavrıyla da bir padişah zevcesi olma özelliğine sahip olmuştur.

Ne var ki Hürrem Sultan, girdiği saray hayatında karşılaştığı çeşitli siyasi olaylar sebebiyle çok rahat bir ömür de sürmemiştir. Bir müddet sonra en büyük oğlu Şehzade Mehmed'in 23 yaşında Manisa'da vali iken çiçek hastalığından aniden ölmesi, her anne gibi Hürrem'i de iyice sarsmış, ayrıca taht adayı geride kalan kardeşlerin kavgalarının da içinde bulunup halledemeyişi sebebiyle iyice sıkılmış, kendisini hayır hasenat yaparak teselli etmeye yönelmiştir. Bu sebeple bir ömre sığıştırılamayacak kadar çok cami, hastane, imaret gibi hayır kurumları inşa ettirip hatıra olarak o günkü halkın hizmetine sunmuştur.

Aksaray-Topkapı arasında bulunan Haseki Hastanesi'ni de inşa ettirmiş, yanında da kubbeli cami, imaret, medrese gibi kalıcı hayır eserlerini tamamlamaya muvaffak olmuş. Bugün bile halen insanlara hizmet veren Haseki Hastanesi, Hürrem Sultan'ın yöneldiği derin maneviyatına şahitlik etmektedir.

Ayrıca o günlerde devlet yönetiminde önemli yer tutan Edirne'ye de bol miktarda su getirtip şehrin muhtelif çeşmelerinden akıtmış, Uzunköprü'de inşa ettirdiği kervansaray, cami ve imareti de hizmete sunmuştur. Kudüs'te ise yoksulların açlık çektiği yolunda rapor gelmesi üzerine halen binası ayakta duran bir imarethane inşa ettirerek muhtaçların her gün ekmek alıp çorba içmelerini sağlayan aşevini imdada yetiştirmiştir.

Hürrem Sultan'ın bir ömre sığmayacak kadar çok olan bu gibi hayır kurumlarını şahsına ait imkânlarını harcayarak yaptırdığından dolayı o günkü halk kendisine 'Hayırsever Hürrem' adını verme ihtiyacı duymuştur. Sevgili eşi Kanuni de bu hayırsever Hürrem'inin adına vefatından sonra başka hayırlar da yaptırıp vakıflar kurmakla kalmamış, Süleymaniye Camii avlusunda kendisi için hazırladığı türbenin hemen yanı başına ayrıca bir de Hürrem'i için muhteşem bir türbe yaptırmış, böylece hayatı boyunca birlikte olduğu Hürrem'inin ölünce de yakınında olmasını istediği anlaşılmıştır.

Bütün bunlar gösteriyor ki; Kanuni, 40 yıllık evlilik hayatı boyunca sadık bir eşi, vefalı, samimi bir yardımcısı olarak gördüğü Hürrem'inin kendisini yanlışa yönlendirdiği yolunda bir şüphe ve pişmanlığı söz konusu olmamış, tam aksine her başarılı erkeğin arkasında başarılı bir hanımın bulunduğu düşüncesiyle, kendi başarısına destek gördüğü Hürrem'i ölünce de yakınında yaptırdığı Hürrem Sultan Türbesi'yle de ona olan itimat ve sevgisini tüm dünyaya ilan etmiştir.
 
yine Ahmet Şahinden Alıntı..
Hürrem aleyhindeki rivayetlerin kaynağı...
Kanuni'nin, Hürrem Sultan'dan önceki hanımı Mâhidevran'dan olan oğlu Şehzâde Mustafa'sı vardı.


Sempatik ve mertliğiyle halkın sevgisini kazanmış bu şehzadenin padişahın ölümünden sonra yerine geçeceğine kesin gözüyle bakılıyordu. Ancak genç şehzadenin etrafını saran taraftar, kitleler onu erkenden tahrik edip kışkırtmaya başladılar. Şehzade Mustafa da sağda solda, "Ben padişah olsam şöyle yaparım, böyle ederim" diye tedbirsizce konuşmaya başladı. Bu sıralarda gittikçe yaygınlaşan yalanlarla dolu isyan söylentileri Kanuni'yi, oğlunun gizli bir isyan hazırlığı içinde olduğuna inandıracak boyutlara ulaştı... Geçmişteki kardeş kavgasının bir daha tekrar etmesinden endişe eden Padişah, vicdanı sızlayarak isyan hazırlığı içinde olduğuna inandırıldığı öz oğlu Mustafa'nın idamına karar verdi.

İşte bu idam olayını, tahta kendi çocuklarının çıkmasını isteyen Hürrem Sultan'ın teşvik ettiği söylentisi yayıldı. Hatta Hürrem Sultan, bu idamın biricik müsebbibi olmakla da suçlanarak, niyet okuyucuları tarafından, doğruluğu tartışılabilecek birçok rivayetler ortaya atıldı. Halbuki Kanuni gibi hayatında büyük işler başarmış, iradesi kuvvetli bir büyük hükümdarın, Hürrem'in sözüyle kendi ciğerparesini öldürmeye kalkışacağını akıl ve vicdan pek kabul etmemektedir. Çünkü Mustafa, padişahın kendi kanından ve canından olan öz oğludur.

Ancak imparatorluğun taht kavgasıyla bölünüp parçalanması ihtimali söz konusu olunca, şefkatli padişah baba gider, ülkesinin birlik beraberliğini korumaya kararlı bir Hünkar çıkar, imparatorluğunun çökertilmesine sebep olacak bir iç savaşı önlemek için (doğru olmasa da) kendi yavrusuna kıymayı dahi göze almış olur. Hürrem Sultan, bu olaya belki de çok üzülmemiştir; ama bundan onu tek başına sorumlu tutmak da pek makul görünmemektedir. Çünkü Kanuni, Hürrem'in oğlu Şehzade Bayezid'i de kardeş kavgasını önlemek için feda etmekte tereddüt etmemiştir. Şayet Hürrem, Kanuni'ye istediğini yaptıran biri olabilseydi, oğlu Bayezid'i feda etmesine engel olurdu.

Hünkar'la Hürrem'in ruh dünyasını büyük çapta ahirete yönelten önemli bir olay, çok sevdikleri Şehzade Mehmed'in ani ölümü ile gerçekleşmiştir. Henüz kardeş kavgası gibi şaibeli bir davranışın içinde görülmediği bir devrede çok sevdikleri Şehzade Mehmed'in genç yaşta ölümüne çok üzülen Kanuni ve Hürrem Sultan, büyük bir uhrevi duyguya yönelme gereği duymuşlardır ki, "Şehzadeler güzidesi Sultan Mehmed"im diyerek, vefatına tarih düşen Kanuni, onun adına Sinan'a yaptırdığı muhteşem Şehzadebaşı Camii'yle teselli olmaya çalışmıştır. İlk olarak böyle bir evlat acısıyla sarsılmış olan Hürrem Sultan da, hep hayır kurumları inşa ettirmeye yönelerek teselli olmaya çalışmıştır.

Nihayet son kışını, çok sevdiği Hünkarı Kanuni ile Edirne'de geçiren Hürrem Sultan, rahatsızlığı artınca İstanbul'a dönerek içinde bir de hastanenin bulunduğu Eski Saray'a yerleşmiştir. 1558 yılında 58 yaşında iken oğlu Selim'in 8 sene sonraki tahta çıkışını göremeden hayata gözlerini yumduğunda, cenazesini vezirler omuzlarında taşımış, Şeyhülislâm Ebussuud Efendi'nin kıldırdığı namazdan sonra dualarla cami avlusunda yapılacak türbesi yanına defnedilmiş, genç yaşta ölümü bütün İstanbul halkını üzüntüye boğmuştur.

Cihan padişahı Sultan Süleyman, Hürrem'inin ölümünden sonra ona olan sevgi ve saygısını açıkça göstermek istemiş, Süleymaniye Camii avlusunda kendine ayırdığı yerin hemen yanında bir de Hürrem için yaptırdığı türbede günün 24 saatinde 130 hafıza gece gündüz nöbetleşe uzun zaman Kur'an okutarak Hürrem'in Kur'an'a karşı duyduğu derin saygı ve sevgisinin gereğini yerine getirmiştir...

Hürrem'in Rüstem Paşa ile evlendirdiği kızı Mihrimah Sultan ise dindar annesinden aldığı terbiye ile Edirnekapı'daki meşhur Mihrimah Sultan Camii'ni yaptırmakla yetinmeyip bir de Üsküdar'daki 'İskele Camii' denen muhteşem külliyeyi Sinan'a inşa ettirmiştir. Tahtakale'deki Rüstempaşa Camii de bu tarihi eserler dizisinden değerli bir hatıra olarak halen hizmette bulunmaktadır.

İşte bütün bu olaylar kimin kimi yönettiğini ifade etmektedir. Hepsinin de ruhları şâd olsun. Benzeri hizmetler yapmayı Rabb'imiz benzerlerine de nasip etsin. Mahrumiyetleri, kıskançlıklarına sebep olmasın.

Bizim geçmişimize ait zanni konulardaki prensibimiz bellidir:

- Ecdadınıza hüsnüzanla bakın, yanılırsanız vebali yoktur! Suizanla bakmayın, yanılırsanız vebali çoktur!..
 
Ahmet Şahin Den alıntı...
Kanuni'nin cephede vefatı, oğlu Selim'in göreve çağrılışı, Selimiye'nin inşası
Soru: Kanuni Sultan Süleyman'ın, oğlu Selim için tahta çıkarılması vasiyetinde bulunduğu doğru mu? Doğruysa böyle bir vasiyet geçerli sayılır mı?


Cevap: 46 yıllık hükümdar Kanuni Sultan Süleyman, Macaristan'daki Zigetvar kalesinin fethinden bir gün önce 71 yaşında kale alınmak üzere iken vefat etmiş, böylece ülkesine son bir zafer daha hediye ederek cephede hayata gözlerini yummuştur. Ancak bu sırada oğlu Selim'in tahta çıkarılması yolunda bir vasiyeti söz konusu olmamıştır.

Nitekim savaş meydanındaki vefattan sonra dirayetli devlet adamı Sokullu Mehmed Paşa, büyük bir basiretle Padişah'ın vefatını kimseye duyurmamış, Kütahya sancak beyliğinde bulunan tahtın tek adayı Şehzade Selim'i durumdan haberdar etmek üzere gönderdiği posta, 23 günde Kütahya'ya ulaşmış, 43 yaşındaki Şehzade ise Kütahya'dan mahmuzladığı atıyla üç günde Üsküdar'daki hemşiresi Mihrimah Sultan'ın köşküne gelerek İstanbul'daki Şeyhülislam ve diğer devlet ricalini durumdan haberdar etmiş, bunun üzerine Şehzade Selim'in padişahlığının başladığını Ebussuud efendi ile devlet ricali ilan etmişlerdir. (1566)

İki günlük bu dinlenmeden sonra genç padişah, yanına aldığı bir süvari alayı ile süratli bir yolculuk daha yaparak 20 günde Belgrad'a ulaştığı sırada Hünkâr'ın cenazesi de tahnit edilmiş olarak Zigetvar'dan Belgrad'a getirilmişti. Tecrübeli devlet adamı Sokullu, tahtın tek adayı Şehzade Selim'in geldiğini anlayınca Cihan Padişahı'nın vefatını saklamaya artık gerek görmemiş, ha.fızlar hep bir ağızdan yüksek sesle Kur'an okumaya başlayınca durumu anlayan tüm asker, paşalar, halk, koca hünkar için gözyaşı dökmeye başlamışlardır..

Bu karşılaşma sırasında 43 yaşındaki genç padişah Selim, huzuruna vardığı tecrübeli devlet adamı Sokullu Meh.med Paşa'nın elini öpme tevazuu göstermiş, ancak So.kullu daha çabuk davranıp kayınpederi de olan Selim'in eteklerine kapanarak asıl eli öpülecek olanın tahtın tek sahibi Şehzade Sultan olduğunu ifade etmek istemiş, böylece askere de itaat mecburiyeti mesajını da vermeyi başarmıştır.

Genç Padişah Selim Han, bu anlayış içindeki Sokullu'yu görevinden hiç ayırmayarak 8 senelik padişahlığı sırasında ona hep vefa duygusuyla bakarak, gölge padişah gibi görevinde ibka etmiştir.

Tahtın tek vârisi şefkatli Selim, bir vefa örneği daha göstermiştir. O da merhum hünkar babasının ilk hanımı, gözden düşmüş olan Mahidevran'ın Bursa'da oğlu Mustafa'nın mezarı yanında yoksul halde yaşamasına son vermek olmuştur. Bunun için hemen emrini vermiştir:

- Hünkâr babamın birinci hanımı Mahidevran annemize, kimseye muhtaç olmayacak miktarda emekli aylığı bağlansın. Ayrıca başucunda beklediği Mustafa'sının mezarı üzerine de büyük bir türbe yapılsın.

Kısa zamanda Mahidevran anneye emekli maaşı bağlanır, merhum Şehzade Mustafa'ya da annesini memnun edecek güzellikte bir türbe yapılır, nihayet sevgili annesi de vefatında o türbeye yavrusunun yanına defnedilir.

Kıbrıs'ı fethetmek gibi değerli cihad hizmetlerinden sonra sıra gelir hayalinde hep canlı tuttuğu Edirne Selimiye Camii'nin inşasına. Düşüncesini çok sevdiği baba yadigarı koca Sinan'a anlatır:

- Hünkar babam der, genç yaşta ölen Şehzade Mehmed ağabeyim için Şehzade Camii'ni yaptırdı. Arkasından kendi adına da Süleymaniye Camii'ni inşa ettirdi. Şimdi sıra benim camime geldi..

Baba yadigârı Koca Sinan, genç padişah Selim Sultan'ın bu arzusuna ümitli cevap verir:

- Şehzadebaşı çıraklık devremin, Süleymaniye ise kalfalık devremin eseridir. Senin camin Selimiye ise inşallah ustalık devremin eseri olacaktır. Hatta Ayasofya'yı dahi geçebilecektir inşallah..

Nitekim geçmiştir de. Selimiye'de kubbe yüksekliği 43 metre, genişlik ise 31 metreyi aşmıştır.

Bu muhteşem eserden dolayı İkinci Selim Han, sekiz buçuk senelik padişahlığından fazla, 6 senede yapılan Selimiye gibi eşsiz bir mabedin sahibi olmasıyla meşhur olmuştur ve halen dünyaya iftiharla ilan ettiğimiz örnek eserlerimizin en başında Edirne Selimiye Camii gelmektedir.

Osmanlı sultanları büyüğüyle de küçüğüyle de ölmez eserler bırakarak gitmişlerdir bu dünyadan. Hizmet eden ecdadımızın hepsine de hürmet ve minnet borçluyuz. Ruhları şad olsun cümlesinin de..
 
kızlar nolmuş burda ya dün giremedim şimdi sayfaları okumaktan göslerim ağrıdı artık karışmış yine ortalık

neyse genel olarak güzel bir bölümdü...hürremin etek öpmesine ve ondan sonraki bakışmaya hasta oldum sülümanlaçok şekerlerdi...mahinin hasodanın kapısından geri dönmesinede üzüldüm acıdım,daha sonra pargalının mahiyi bozmasınada sevindim mahreminizi bana anlatmayın dedi ya

bişe aklıma takıldı bu hürroş niye dayenin karşısında eğiliyor hani haseki olmuştu sülüman sultanım demişti niye hala onun karşısında eğilio mahi eğilmiyor:26:

diğer bir konuda hürrem at sarayımıdır nedir oraya giderken neydi öle o kilosouylla yaaa acayip göründü gözüme fil gibin mübarek


ama illaki inna sabirin inna sabirin sümbülümmmm kuşsuz kuşum benim o yaaaa
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…