Nasıl bir nesil yetişiyor?

Öncelikle herkese merhaba bayanlar ve özellikle sevgili anneler

Ben bir öğretmenim. Malum okullar yeni açıldı. Okulların da açılması değil aslında yeni yetişen nesili yetiştiren biz anneler (şuan burda olmasa da babalar) sizlere bir sorum bir sorunum var benim.

Bir çok konu okudum burada yıllardır. Çocuğum şöyle, çocuğum şöyle, çocuğumun okulu, çocuğumun kursu, çocuğumun öğretmeni, çocuğumun .............. diye devam eden. Kendi çocukluğumuzu düşünüyorum da bizler bu kadar el üstünde büyümedik. Elbette ki anne babalarımız severdi bizleri ama bizlerden sonra gelen kuşak yani bizim çocuklarımızı bizler şımartıyoruz.

Katıldığım bir seminer de ünlü bir konuşmacı demişti ki eğitim sırasında "O üşümeden giydirilen, acıkmadan yedirilen, o düşünmeden onun adına düşünülen bir nesil yetişiyor". Gerçekten de öyle olduğunu görüyorum. Çocuklarımızı düşünmek adı altında sıkmaya başlıyoruz sanki. Onunla ilgili bir durumda ondan fazla çaba sarf ediyoruz. O çabayı çocuklar sarf etmeli bizler değil. Yarın öbür gün kaybımızı yaşadıklarında hayatla baş etmeyi öğrenmeliler. Yani kısacası onları düşünelim ama bunun bir sınırı olsun istiyorum .

Yani diyorum ki onlar acıkmadan yedirmeyin bırakın acıksınlar açım desinler farına varsınlar. Üşüdüklerini bilsinler. Düşünmeyi öğrensinler.

Sizlerin yorumlarını bekliyorum. Teşekkürler

Evet ve böylelikle aileye "bağımlı" bireyler yetişiyor. Anne baba gözlemlemeli destek olmalı ama her şeyi çocuklarının yerine yapmamalı. Benim kv böyle, çocuklarını resmen bağımlı yetiştirmiş, ben eşimle evlendiğimde 37 yaşındaki adam daha hayatında markete gidip ekmek almamıştı, hepsini evlendikten sonra öğrendi ve hala öğreniyor. Bu normal değil.
 
Yok be kuzum, benim oğlan hastanede serum almak zorunda kaldı, kilosunun altına düştü.
Öyle "Aç bıraktım, acıkınca yiyecek paşa paşa" her çocuğa sökmüyor. @Birgaripinsan a katılıyorum; anne olmadan "Asla, mümkünsüz, ya böyle yapmam kesinlikle" dediğim çok şeyi, kendi oğlumdan sonra "Olabiliyormuş" sorgusuna açtım.
Bi siz bilmiyorsunuz çocuğa nasıl davranılacağını; bizim de elimizin altında bilgi, okuduklarımız-gördüklerimiz- kıyasladıklarımız-deneyince güzel sonuç alacağımızı düşündüklerimiz oldu ama her çocuğa her yöntem uymuyor, bunu da yaşayarak gördük. Artı istemsizce sen gerilmeye ve "Yeterli olamıyorum" düşüncesiyle anneliğini sorgulamaya başlayınca daha berbat bir hale gelebiliyorsun, sen de yiyemiyorsun bir şey boğazından geçmiyor çünkü çocuğunun aç olduğu düşüncesini kafandan atamıyorsun, bir gün boyunca 1 buçuk yaşındaki bacak kadar şey hiçbir şey yemeyince ve diğer gün de reddetmeye çalıştıkça.

Şöyle bir çocuğun olsa anlardın:
https://www.kadinlarkulubu.com/forum/threads/benden-3-4-tane-klonlasalar-ne-guzel-olur.1035691/

Ha ama şu an çorba gibi çok sıvı yiyecekler hariç; kaşık-çatal ile kendi yemeğini kendi yiyebiliyor, öğün biliyor, uyuyor. 2 yaşında.

Kolay gelinmedi bu günlere, hala daha üzerine çalışmam gereken davranışları var; ama öyle "Asla olmam" deme, çocuğun çok güzel olduruverir hiç belli olmaz. :)
Katılıyorum Gangsta,yeme meselelerinde aşırı panikleyen bir anne olmasam da benimkileri büyütürken gözlemlediğim şu ki,adeta vitamın hapı kadar bir lokmayla akşamı rahat edebiliyor çocuklar.
O açlık duygusunu bastırınca gerisini aramıyor.
Peki nerede kaldı dengel beslenme,düzenli yemek saatleri?
Küçüklüklerinden beridir düzenli öğünler olarak yemek hazırladım.Nasıl ki "uykusu gelince uyur nasıl olsa"diyerek saldım çayıra davranmadıysam,yemeklerinde de aynı düzeni kurdum.Yemedikleri örneğin havuç,karnabahar vs,aldırmaz görünerek bir dahaki piştiğinde sadece 1 çatal tattırarak alıştırdım.
Dışarıdan kolay görünüyor"biz küçükken bulduğumuzu yerdik"vs demek.
Keşke bazı şeyler o zamanlardaki gibi olsa.
Ama dünya değişti,çocuklar farklı,ilgiler farklı,şartlar farklı.
Örneğin saatlerce sokaklarda oynayan çocuklar eve aç düşerdi.
Şimdi enerjilerini dökecekleri alanlar yok,annelerimizden çok daha endişeliyiz sokaklardan.
Konu sahibinin demek istediğini anlıyorum ama.
Hazır bir hayat sunuluyor çocuklara,sunuyoruz,belki bizden iyi yaşasınlar diye,kendi eksikliklerimizi tamamlamak adına.
Fakat herşeyin kolaylaştıkça değersizleştiği de bir gerçek...
 
Katılıyorum Gangsta,yeme meselelerinde aşırı panikleyen bir anne olmasam da benimkileri büyütürken gözlemlediğim şu ki,adeta vitamın hapı kadar bir lokmayla akşamı rahat edebiliyor çocuklar.
O açlık duygusunu bastırınca gerisini aramıyor.
Peki nerede kaldı dengel beslenme,düzenli yemek saatleri?
Küçüklüklerinden beridir düzenli öğünler olarak yemek hazırladım.Nasıl ki "uykusu gelince uyur nasıl olsa"diyerek saldım çayıra davranmadıysam,yemeklerinde de aynı düzeni kurdum.Yemedikleri örneğin havuç,karnabahar vs,aldırmaz görünerek bir dahaki piştiğinde sadece 1 çatal tattırarak alıştırdım.
Dışarıdan kolay görünüyor"biz küçükken bulduğumuzu yerdik"vs demek.
Keşke bazı şeyler o zamanlardaki gibi olsa.
Ama dünya değişti,çocuklar farklı,ilgiler farklı,şartlar farklı.
Örneğin saatlerce sokaklarda oynayan çocuklar eve aç düşerdi.
Şimdi enerjilerini dökecekleri alanlar yok,annelerimizden çok daha endişeliyiz sokaklardan.
Konu sahibinin demek istediğini anlıyorum ama.
Hazır bir hayat sunuluyor çocuklara,sunuyoruz,belki bizden iyi yaşasınlar diye,kendi eksikliklerimizi tamamlamak adına.
Fakat herşeyin kolaylaştıkça değersizleştiği de bir gerçek...

Doğru, bilgi= artan endişe=araştırma isteği=bilgi=artan endişe=araştırma isteği=bilgi döngüsü içinden çıkmak da inanılmaz zor.

Yakın zamanda bir konuda "Çocuklarımızın ağırlığından çok bilgimizin ağırlığını taşımaya çalışıyoruz" temalı uzun bir yorum yazmıştım: https://www.kadinlarkulubu.com/forum/threads/keske-anne-olmasaydim.1090360/page-51#post-57337323

Biz cahilliğin mutluluğunu tadamayan anneleriz, her kafadan da bir ses çıkıyor. Güç bela düşün taşın, kendini psikolojik olarak hazırla derken, bir, bilemedin iki çocuğu ancak yapabilen, yaptığı çocuklarla da kafayı bozan anneler :)

Ama gördüm ki, öyle her şey planlandığı gibi olmuyor.
Ben bana sunulan imkanlardan, annemin davranışlarından çok bunalmış bir çocuk olarak senelerce gözlemledim ve anlamaya çalıştım. (Annemin tedaviyle 8 sene sonra olan ve 9 yaşına kadar tek çocuk kalan, ilk çocuğuyum) Yarı yarıya endişelerine-gayret ve önüme serilmelerine hak verdim (Ben de yemezmişim, kalktım bi de anneme - sen bilmiyormuşsun aç koymamışsın ki ben acıktığımı hatırlamıyorum bile dedim, sonra kendi oğlumda bizzat yaşadım nasıl olduğunu tokat gibi suratıma çarpıldı; yani bazı istisnaları var).. Ama çocuk büyüdükçe, bazen onların büyüdüğünü gözden kaçırdığımız oluyor, buna da katılıyorum.
(Annem kaçırdı. O zamanının pedofili vakalarını çok iyi bilirdi çünkü günlük gazetesini okur -bunlar haber yapılanlar, bir de haber yapılmayanları var- derdi. Özel bölge eğitimim 3-4 yaşta neredeyse tamamdı ve bana kötü dokunanı ayırt edebilme, bunu kendime saklamak yerine haykırabilme farkındalığım gayet yerindeydi) Annem çevreye o kadar güvenemedi ki, biraz da bana güvenmesi gerektiğini unuttu :)

Yani Yosun, annelik zor zanaat ve kendime-oğluma bakınca, kimsenin anneliğini onu bilip tanımadan eleştirmeye hakkım yok derim. Sadece kendimizi çok kaptırmamamız, gereksiz yorup saçmalamamamız, bazen "Saldım çayıra Mevla'm kayıra, çocuk benim, öğrettim gösterdim anlattım, gerisi yaşının/aklının kapasitesine göre onda" diyerek bırakmak.

Bu da şansım olan öğretmenim; anama babama ders vermeye kalkmazdan önce hakkımızda her bilgiyi toplayıp, anamı babamı da anlayıp, kendine hayran bıraktırıp öğrencisi yapabilecek nezaket-bilgi ve hoşgörüde kahraman:
https://www.kadinlarkulubu.com/foru...ten-egitimciler.1091288/page-17#post-57368155

Yani benim yaşadıklarım, bana bunları gösterdi, böyle düşünmeye itti. Bakalım, elimizden gelen ne kadar olacak.
 
Maalesef o kadar haklısınız ki. Sadece belkide son zamanlarda daha da çoğaldılar ancak bu ailelerden her dönem vardı. 26 yaşına gelmiş karnım ağrıyor sence doktora gitmelimiyim diye babasına telefon açan gördüm. Baba da sen gidip gitmemen gerektiğine kendin karar veremiyormusun demek yerine ben senin için randevü alır seni götürürüm diyor. yaş 26 daha hastaneye gitmesi gerektiğine kendisi karar veremiyor, eğer gidecekse randevüsünü alıp gidemiyor.
4 yıl direndim oğluma telefon almamak için ama maalesef bu yıl bizde aldık hemde üzülerek. Dışarı çıkıp koşup terlemesi gereken çocuk evde internette oynuyor.
 
ilkokuldan üniversite bitimine kadar ailem bir kere derslerime yardımcı olmuş değil

küçükken bu konuda kendimi hep üzgün hissederdim ama üniversiteye gelince sakallı sakallı adamların annem yanımda olmayınca ders çalışamıyorum dediklerini duyunca anladım ne kadar doğru yaptıklarını

bağımlı karaktere dönüşmüşler resmen her konuda hazırcı olmuşlar
 
Bir araştırma vardı yeni nesil üzerine. Şu anki gençlerin birçoğunun sosyal medya kullanımı yüzünden şekilci, bencil ve mutsuz olduğundan bahsediliyordu. Gençler her gün envai çeşit foto atıyorlar medyaya ve kaç beğeni alacak diye telefon başında bekliyorlar. Bütün hayatları sosyal medya üzerinden alacakları beğeni üzerine kurulu. Hepsinin hayali fenomen olmak. Kızların birçoğunun burnu yapılmış, dudakları şişirilmiş... Çünkü beğeni almak için güzel olmak şart. Güzel kim? En ünlü, en çok konuşulan kim? Estetik harikası kadınlar...

Neyse çok dağıldım. Bunun üzerine bir de bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan ebeveynler eklenince inanılmaz bencil ve ukala bir nesil oluştu.

Çocuklara özgüven kazandırmak önemli. Ama özgüven nedir, ne değildir bilmek lazım. Arkadaşlarına zorbalık yapan gençlerin davranışları bile özgüven olmuş.

Mükemmel çocuk yetiştirme blogları, instagram hesapları ve Facebook grupları... Bütün anneler buraları okuyup uygular olmuş. Ama unuttuğumuz bir şey var: her çocuk farklıdır. Her çocuk kendine hastır. Birinde işe yarayan yöntem diğerinde işe yaramayabilir. Ama kabullenemiyoruz. Çünkü hepimizin çocuğu birer prens, birer piremses...

Çocukları akşama kadar o kurs senin, bu etkinlik koşturuyoruz. Okula gitmeli, etüte de gitsin, kemandan da eksik kalmasın, aaa tenis de öğrenmeli... Çocuğumuzun spora veya müziğe yeteneği ve ilgisi var mı umrumuzda değil. Yeter ki çocuğumuz Naciye'nin çocuğundan geri kalmasın.

Oyun çağındaki çocuk oyuna doyamadan kurs kurs gezmeye başlıyor. Sonuç olarak mutsuz bir çocuk oluyor.
 
biliyormusun 1996 yılında ilk okula başladığımda ailem tamamina öğretmenine birakmişti...
ailem o konuyu karışmazdi... ödevlerimi dahi aileme yaptırmadik... danişnmadik hepsini kendimiz yapıyorduk..
şöle böle yapın emir vermezdi. hiç kimse..
1996 yıl-2018 yılı arasi bir degil.
çok değişiyo.. farklı bir dünya ile tanişmiş oluyoruz....
ilkokuldayken aç bile kaldik.. şimdiki çocuklar aç degil ..
ben yeni nesil yetişitirmesinden memnun degilim. kimse memnun degil. o halde çocuklarinizi kendinizi nasıl yetişitirildiği gibi yetişirin.... herşeyi kendinize üstelemek zorunda misiniz? birakin çocuklar yapsin çok akıllılar:)
 
biliyormusun 1996 yılında ilk okula başladığımda ailem tamamina öğretmenine birakmişti...
ailem o konuyu karışmazdi... ödevlerimi dahi aileme yaptırmadik... danişnmadik hepsini kendimiz yapıyorduk..
şöle böle yapın emir vermezdi. hiç kimse..
1996 yıl-2018 yılı arasi bir degil.
çok değişiyo.. farklı bir dünya ile tanişmiş oluyoruz....
ilkokuldayken aç bile kaldik.. şimdiki çocuklar aç degil ..
ben yeni nesil yetişitirmesinden memnun degilim. kimse memnun degil. o halde çocuklarinizi kendinizi nasıl yetişitirildiği gibi yetişirin.... herşeyi kendinize üstelemek zorunda misiniz? birakin çocuklar yapsin çok akıllılar:)
Eskiden o eti benim kemigi senin lafi vardi, cok uzucu birsey. O zamanda aileler bu kadar ilgili degildi bencede. Herkes ister cocugunu istedigi gibi yetistirmek ama disari yollasan cocugunu oynayacak cocuk yoksa.. ortam yoksa.. ebeveyn napsin? Simdi oyun evleri filan var eskiden yoktu ama yoklugunu aramiyodukki.. isimiz gucunuz sokakti bizim.. ailemizde endise duymazdi bu durumdan
 
bir konu acmistim,
cocuklarin odasini ayirayim mi diye,
cocuklar daha 2-5 yasindalar, ama esimin resit olana kadar kendine ait bir odasi olmadigi icin cocuklara kisisel oda yapma hevesindeydi.
neyse simdilik ayirmadik cocuklari.

Ama genel olarak bu var hepimizde, ister istemez, kendimizin icimizde kalan kirikliklarimizi cocuklarimiz yasamasin istiyoruz. O yuzden de belki farkli hatalar yapiyoruz.
E biz de insaniz, mazur gorelim kendimizi.

Ama tabi guzel konu bence, insan bir durup yaptiklarini dusunmeli. Ve cocuga yasina gore sorumluluk vermeye baslamali.
biri de bana HADI sozunu nasil dilimden silerim onu anlatsa pek bir memnun olurum, zira buyuk ogluma gunde 500 kez falan hadi diyorum, ben kendim bile kendimden bunaliyorum, ama o kadar yavas ki deli oluyorum....
 
Eskiden o eti benim kemigi senin lafi vardi, cok uzucu birsey. O zamanda aileler bu kadar ilgili degildi bencede. Herkes ister cocugunu istedigi gibi yetistirmek ama disari yollasan cocugunu oynayacak cocuk yoksa.. ortam yoksa.. ebeveyn napsin? Simdi oyun evleri filan var eskiden yoktu ama yoklugunu aramiyodukki.. isimiz gucunuz sokakti bizim.. ailemizde endise duymazdi bu durumdan
işte bi degil farkli bir nesli çagindayiz..
orasi farkli ama ödevleri ebeyvenlere degil. kendisi yapsın.:)
sokakta oynasin... eğlensin... çocukluğunu yaşamasina izin vermelisin... (tabi parka tek başına salmalariyla degil)
teknoloji bagimlisi olmasinlar..derslerine önem versin de toplumda kazansin.birilerine güvenip güvenmeyip biz yol göstermeliyiz... çocuğa 'Dikkat et kendine.. ' desin..
ben öğretmenlerden yeterice ilgi görmedim teşekkür takdir almadim.. en son bi tane teşekkür takdir olsun da bitsin nede olsa alamiycam deyişiyle almişim:KK70: zekiydim ama ders çalışmazdim..sokakta oyun oynadim gezdim eğlendim.. :KK70: şimdi çok şükür kamudamemurum. işim de var.. ailem meslegi ilgili hiç karişmadi.. beni kendi haliyle birakmişti.. mutlu bir çocuk geçirdim.:)
çocuğu meslegi kendi seçmeli ne isterse onu yapmali.
 
Konu sahibi size sonuna kadar katılıyorum . Bütün veliler çocuk psikolojisini müthiş biliyormuş gibi benim çocuğumun psikolojisi bozulmasın mantığı altında mutlu olamayan , doyumsuz bir nesil yetiştiriyorlar. Her dediği yapılan çocuk gerçek hayatla karşılaştığında dut yemiş bülbüle dönüşüyor. Anne babası onu pamuklar sarıyor ama gercek hayat çakıl taşlarıyla dolu. Kendi cocuklarimiza iyilik degil kotuluk yapıyoruz . Bunun sonucunu kötü ödemeyiz insallah
 
Bir ekleme daha yapacağım, birkaç yorum gördüm; kafanızdaki keskin "Bu davranış = bu sonuç" olayını biraz irdelemeniz adına. Genele yazıyorum (Çoğunuzun esas vurgulamak istediğim şeyi anlamayacağınızı da biliyorum); kusurlu bir insan/anne olarak, diğer kusurlu annelere, üzerine alınmak isteyen mükemmel anneler de alınabilir:

Çocuklar sadece anne ve babalarından ibaret yaratıklar değil, bunu aklınızın bir köşesine yazıp "Şöyle yaptı şöyle oldu" örneklerini başka annelerin birkaç davranışını görüp yargıya bağlamadan önce bi düşünün, kendinize bakın.

Çocuğum, sokakta sürekli kucağıma tırmanmak isterken "Kucağa alıştırınca işte böyle oluyor, ne kadar ağlarsa ağlasın bırakacaktın" bakışını-lafını az işitmedim. Altının hangi sebeplere bağlı olduğunu bilmeyenler gelip böyle, sizin hakkınızda atıp tutunca rahatsız oluyorsunuz ama genelleyip başkalarına sallarken de gayet rahatsınız; çok ilginç. (Çocuğum kendi kusmuğunda boğulana kadar ağlayan-susmayan bir çocuktu; sonucunun kusarak biteceğini bildiğiniz 8-10 aylık bebeğinizi ağlamaya ancak bir yere kadar bırakabiliyorsunuz ve biliyor musunuz, canınız cehenneme hiçbirinizin önyargıları çocuğumun çektiği acı ve benim verdiğim emeğimden önemli değil)

Sokakta "Kimseyi rahatsız etmemek-daha çok yargılanmamak" adına çocuğumla doğru düzgün yürüyüşe çıkamazken, çıktığım birkaç yürüyüşte yaşanan sağa sola fırlamaların da sebebi sizin bu "Ay çocuğu terbiye edememiş, alıştıramamış" yargılarınız yüzünden, çocuğumu alıştıracak ortamı son ana kadar ertelemeye çalışmam-zapt etme çabasında gerilmem. Rahatsız olun be; hepiniz rahatsız olun çocuğum yerde 10 dk ağlayarak tepinip tepinmemesi gerektiğini öğrenene kadar. Çünkü sokak onun da sokağı. Gidip kütüphanenin ortasında zırlamıyor!

Çocuğu düşünce yerden kaldırma olayı... Düşünce kaldırdım çünkü o anki dünyayı algılama biçimine bir de bu fazla gelecekti, buna ihtiyacı vardı; onu ben tanıyorum, sen değil. Şimdi düşünce göz göze geliyor ve benim tebessümümle ayağa kalkıyor. Şu an bensiz ama benim onayımla ayağa "Sağlam çıktım" düşüncesi ile kalkıyor. Sonra o göz temasını da keseceğim mesela.

Yeri gelecek "Ödevini yap" da diyeceğim, yeri gelecek "Yardım da edeceğim", yeri gelecek "Artık bunu tek başına yapabilirsin" de diyeceğim; çocuğumun ihtiyacını herkesten iyi bilirim.

Annem, başımda 2371246 kere ödevini yap demiş insandır; ödevi bilinçli olarak yapmazdım-istemezdim. Ne oldu? Sorumluluk bilmeyen insan mı oldum? :))) Her dalga deniz kabuğu taşımaz, yıldız, yosun da taşır.

Bu genellemelerden bıktım, yeni neslin hep kötü tarafına bakıp durmanızdan sıkıldım; anneanneme benziyorsunuz.
Anneleri, gereksiz baskı altına iterek daha saçma hale getiriyorsunuz; bunu, kendi kendinize yapıyorsunuz. Bu yarışı burada dahi görüyorum, şu konu içinde bile; siz kimi yiyorsunuz? :)

Önyargılarınızı bi kırın önce.
Elalemin çocukları üzerinden tek görüşte hüküm verdiğiniz tahammülsüzlüğünüzü de kendinize saklayın.
 
Son düzenleme:
çok haklısınız mücadele etmeyi asla öğretemeyeceğiz çocuklarımıza...Bende çok üstüne düşüyorum çocuklarımın doğru olmadığını biliyorum ancak çalışan anneler olduğumuzdan vicdanımızı böyle mi rahatlatıyoruz acaba aman ben onlar için çalışıyorum hiç bi şeyi eksik kalmasın hiçbir şeye ihtiyaç duymasın o istemeden alayım vs vs bu uzar gider ama kesinlikle hak veriyorum konunuza keşke böyle olmasak düşünmelerine istemelerine yada red etmelerine izin versek.....
 
Bir ekleme daha yapacağım, birkaç yorum gördüm; kafanızdaki keskin "Bu davranış = bu sonuç" olayını biraz irdelemeniz adına. Genele yazıyorum (Çoğunuzun esas vurgulamak istediğim şeyi anlamayacağınızı da biliyorum); kusurlu bir insan/anne olarak, diğer kusurlu annelere, üzerine alınmak isteyen mükemmel anneler de alınabilir:

Çocuklar sadece anne ve babalarından ibaret yaratıklar değil, bunu aklınızın bir köşesine yazıp "Şöyle yaptı şöyle oldu" örneklerini başka annelerin birkaç davranışını görüp yargıya bağlamadan önce bi düşünün, kendinize bakın.

Çocuğum, sokakta sürekli kucağıma tırmanmak isterken "Kucağa alıştırınca işte böyle oluyor, ne kadar ağlarsa ağlasın bırakacaktın" bakışını-lafını az işitmedim. Altının hangi sebeplere bağlı olduğunu bilmeyenler gelip böyle, sizin hakkınızda atıp tutunca rahatsız oluyorsunuz ama genelleyip başkalarına sallarken de gayet rahatsınız; çok ilginç. (Çocuğum kendi kusmuğunda boğulana kadar ağlayan-susmayan bir çocuktu; sonucunun kusarak biteceğini bildiğiniz 8-10 aylık bebeğinizi ağlamaya ancak bir yere kadar bırakabiliyorsunuz ve biliyor musunuz, canınız cehenneme hiçbirinizin önyargıları çocuğumun çektiği acı ve benim verdiğim emeğimden önemli değil)

Sokakta "Kimseyi rahatsız etmemek-daha çok yargılanmamak" adına çocuğumla doğru düzgün yürüyüşe çıkamazken, çıktığım birkaç yürüyüşte yaşanan sağa sola fırlamaların da sebebi sizin bu "Ay çocuğu terbiye edememiş, alıştıramamış" yargılarınız yüzünden, çocuğumu alıştıracak ortamı son ana kadar ertelemeye çalışmam-zapt etme çabasında gerilmem. Rahatsız olun be; hepiniz rahatsız olun çocuğum yerde 10 dk ağlayarak tepinip tepinmemesi gerektiğini öğrenene kadar. Çünkü sokak onun da sokağı. Gidip kütüphanenin ortasında zırlamıyor!

Çocuğu düşünce yerden kaldırma olayı... Düşünce kaldırdım çünkü o anki dünyayı algılama biçimine bir de bu fazla gelecekti, buna ihtiyacı vardı; onu ben tanıyorum, sen değil. Şimdi düşünce göz göze geliyor ve benim tebessümümle ayağa kalkıyor. Şu an bensiz ama benim onayımla ayağa "Sağlam çıktım" düşüncesi ile kalkıyor. Sonra o göz temasını da keseceğim mesela.

Yeri gelecek "Ödevini yap" da diyeceğim, yeri gelecek "Yardım da edeceğim", yeri gelecek "Artık bunu tek başına yapabilirsin" de diyeceğim; çocuğumun ihtiyacını herkesten iyi bilirim.

Annem, başımda 2371246 kere ödevini yap demiş insandır; ödevi bilinçli olarak yapmazdım-istemezdim. Ne oldu? Sorumluluk bilmeyen insan mı oldum? :))) Her dalga deniz kabuğu taşımaz, yıldız, yosun da taşır.

Bu genellemelerden bıktım, yeni neslin hep kötü tarafına bakıp durmanızdan sıkıldım; anneanneme benziyorsunuz.
Anneleri, gereksiz baskı altına iterek daha saçma hale getiriyorsunuz; bunu, kendi kendinize yapıyorsunuz. Bu yarışı burada dahi görüyorum, şu konu içinde bile; siz kimi yiyorsunuz? :)

Önyargılarınızı bi kırın önce.
Elalemin çocukları üzerinden tek görüşte hüküm verdiğiniz tahammülsüzlüğünüzü de kendinize saklayın.


Nasrettin hoca hikayesindeki gibi durumlar durumlar;

Alintidir:

Hoca komşu köye gitmek için yola çıkar. Yolda bunları gören bir köyün delisi gülerek:
- “Hocam eşeğin boşta ama siz yürüyorsunuz.” Deyince Hoca hemen oğlunu eşeğe bindirmiş giderken yolda karşılaştıkları bir ihtiyar:
- “Ayıp kardeşim, ihtiyar babasını yürütüyor kendi eşeğe binmiş.” Diye Hoca’nın oğlunu yadırgar.
Bunun üzerine Hoca eşeğe kendi biner. Biraz sonra bir grup kadın karşılarına çıkar:
- “İnsaf et Hocam el kadar çocuğu yürütüyorsun kendin eşeğe biniyorsun.” Derler. Hoca tutar oğlunun elinden ve arkasına oturur ve beraber yola devam ederken katırcı ile karşılaşırlar katırcı:
- “Yazık Hocam zavallı bir eşeğe bu sıcakta iki kişi binilir mi hiç?” Sonunda Hoca dayanamaz hayatta bir kişinin herkesi memnun etmesi mümkün değildir der ve oğluyla birlikte eşeği sırtlanıp giderler.
 
Nasrettin hoca hikayesindeki gibi durumlar durumlar;

Alintidir:

Hoca komşu köye gitmek için yola çıkar. Yolda bunları gören bir köyün delisi gülerek:
- “Hocam eşeğin boşta ama siz yürüyorsunuz.” Deyince Hoca hemen oğlunu eşeğe bindirmiş giderken yolda karşılaştıkları bir ihtiyar:
- “Ayıp kardeşim, ihtiyar babasını yürütüyor kendi eşeğe binmiş.” Diye Hoca’nın oğlunu yadırgar.
Bunun üzerine Hoca eşeğe kendi biner. Biraz sonra bir grup kadın karşılarına çıkar:
- “İnsaf et Hocam el kadar çocuğu yürütüyorsun kendin eşeğe biniyorsun.” Derler. Hoca tutar oğlunun elinden ve arkasına oturur ve beraber yola devam ederken katırcı ile karşılaşırlar katırcı:
- “Yazık Hocam zavallı bir eşeğe bu sıcakta iki kişi binilir mi hiç?” Sonunda Hoca dayanamaz hayatta bir kişinin herkesi memnun etmesi mümkün değildir der ve oğluyla birlikte eşeği sırtlanıp giderler.

Haah işte bu Goha.
Elalem ne der'den, Elalem çocuk görsün çocuk olayına geçiş değil de nedir bu? :) Türk kadınlarının en büyük travması olan elalem, içimize sirayet etmiş, hala devam ediyor. Herkes öbürüne elalemlik yapıveriyor :D

Ayy, yeter. Acıkmadan yediresim vardı yedirdim, üşümeden giydirdim oh. Hasta olunca başını ben bekliyorum, üşüyeceği zaman da olur üşür görür. O kadar. Kolayı zoru da akıllandıkça idrak eder.
 
Haah işte bu Goha.
Elalem ne der'den, Elalem çocuk görsün çocuk olayına geçiş değil de nedir bu? :) Türk kadınlarının en büyük travması olan elalem, içimize sirayet etmiş, hala devam ediyor. Herkes öbürüne elalemlik yapıveriyor :KK70:

Ayy, yeter. Acıkmadan yediresim vardı yedirdim, üşümeden giydirdim oh. Hasta olunca başını ben bekliyorum, üşüyeceği zaman da olur üşür görür. O kadar. Kolayı zoru da akıllandıkça idrak eder.

hatasiz kul olmaz,
hatamla sev beni En Büyük KK



bu isin kitapta yazilan bir cozumu yok ki zaten. Ben hep soyle yapmaya calisiyorum, evet degisik onerileri okuyorum arastiriyorum, boyle yapin diyen pedagogu okuyorum, ustune gidip tam tersini yapin diyen pedagogu da okuyorum. Sonrasi bana, cocuguma, benim bulundugum ortama hangi yontem uyuyorsa o, ya da elimden nasili geliyorsa. Ben de insanim, ne kadarini yuzde yuz hatasiz yapabilirim ki. Kendimi bu konuda sartlandirip uzmemin de cocuguma bir yarari yok. Onlar da bizi insan olarak degerlendirirler buyuduklerinde. Yeter ki donusu olmayan bir hata ihmal yapmayalim.
 
hatasiz kul olmaz,
hatamla sev beni En Büyük KK



bu isin kitapta yazilan bir cozumu yok ki zaten. Ben hep soyle yapmaya calisiyorum, evet degisik onerileri okuyorum arastiriyorum, boyle yapin diyen pedagogu okuyorum, ustune gidip tam tersini yapin diyen pedagogu da okuyorum. Sonrasi bana, cocuguma, benim bulundugum ortama hangi yontem uyuyorsa o, ya da elimden nasili geliyorsa. Ben de insanim, neyi yuzde yuz hatasiz yapabilirim ki. Kendimi bu konuda sartlandirip uzmemin de cocuguma bir yarari yok. Onlar da bizi insan olarak degerlendirirler buyuduklerinde. Yeter ki donusu olmayan bir hata ihmal yapmayalim.

Aynen katılıyorum; mümkün olduğunca çabalarız ama nereye kadar tamam oluruz Goha?
Çocuğuma bakıyorum, neye ihtiyacı var görüyorum az buçuk ama elbette hatalarım olacak, insan olmak böyle bir şey; anne olunca kutsallığa geçiş yapmıyoruz ki. Anne ne kadar az stres = Çocuk o kadar rahat. Ben bunu anladım bunu gördüm, benim doğrum bu oldu. Gerisini de kendi aklımızca/tahlilimizce seçeceğiz göreceğiz.
 
Anneler ve babalar olarak proje çocuk yetiştirme çabamız yüzünden maalesef hatalarımız çok var.

Suyunu ,yemeğini ayağına getirerek.onun yerine düşünerek çocuğu bir bireylikten çıkararıyoruz.

Çocuk nasılsa annem ,babam hallaeder diye düşünmesine sebeb olduğumuzdan özgüveni yerlerde bir çocuk yetiştiriyoruz.

İlgi ayrı birşey Çocuğa sürekli hizmet etmek ayrı birşeydir. Engelli değilse eğer bırakın kendi işlerini kendi halletsin
Ve bi zahmet ne yapması gerektiğini kendi düşünsün.

Yoksa (Özellikle erkek çocukları) evlendiğinde annesinin dizinin dibinden ayrılmayan, annem de annem de diyen bireyler olurlar.
 
Çalışan anne çocuğuydum.
Yarı aç yarı tok büyüdük, ocak yakmak yasaktı, Sandviç yada kahvaltılıklarla geçiştirirdik öğlen yemeklerini,
Annem boynuma evin anahtarını astığın da 7 yaşındaydım, Akşam 18:00 de gelirdi servisi kapıya ödevleri bitirip kapıya çıkardım annemin O servisten indiğini görmek ne mutluluktu. Soba yanacak, yemek yenecek, TV açılacak... HE-MAN izlenecek.....
38 yaşımdayım,
Benim kaderim oğlumun kaderi oldu,
Oğlumun boynuna anahtarı 8 yaşında astım, (9 aylıktı kreşe verdiğimde artık gitmiyordu etüt veya kursa bıkmıştı)
sabah kahvaltımızı eder okula bırakır oradan işe devam ederim.
Öğlen okuldan gelirdi, Akşamdan tabağını hazır ederdim mikrodalgaya koyar yemeğini ısıtırdı.
Hava karardığında evin bütün ışıkları ışıl ışıl yanardı, Kapıyı açıp da eve girdiğimde beni öyle bir karşılardı ki
-Annemmmmm diye atılırdı boynuma gözleri parlardı kuzumun, sanki uzun zamandır görmüyormuşçasına
-Sen çalışırken kim baktı dediklerinde mikrodalga dedim.
Oğluma annelik borçlu hissettim hep kendimi.
Belki bu yüzden hep vicdan yaptım.
 
Öncelikle herkese merhaba bayanlar ve özellikle sevgili anneler

Ben bir öğretmenim. Malum okullar yeni açıldı. Okulların da açılması değil aslında yeni yetişen nesili yetiştiren biz anneler (şuan burda olmasa da babalar) sizlere bir sorum bir sorunum var benim.

Bir çok konu okudum burada yıllardır. Çocuğum şöyle, çocuğum şöyle, çocuğumun okulu, çocuğumun kursu, çocuğumun öğretmeni, çocuğumun .............. diye devam eden. Kendi çocukluğumuzu düşünüyorum da bizler bu kadar el üstünde büyümedik. Elbette ki anne babalarımız severdi bizleri ama bizlerden sonra gelen kuşak yani bizim çocuklarımızı bizler şımartıyoruz.

Katıldığım bir seminer de ünlü bir konuşmacı demişti ki eğitim sırasında "O üşümeden giydirilen, acıkmadan yedirilen, o düşünmeden onun adına düşünülen bir nesil yetişiyor". Gerçekten de öyle olduğunu görüyorum. Çocuklarımızı düşünmek adı altında sıkmaya başlıyoruz sanki. Onunla ilgili bir durumda ondan fazla çaba sarf ediyoruz. O çabayı çocuklar sarf etmeli bizler değil. Yarın öbür gün kaybımızı yaşadıklarında hayatla baş etmeyi öğrenmeliler. Yani kısacası onları düşünelim ama bunun bir sınırı olsun istiyorum .

Yani diyorum ki onlar acıkmadan yedirmeyin bırakın acıksınlar açım desinler farına varsınlar. Üşüdüklerini bilsinler. Düşünmeyi öğrensinler.

Sizlerin yorumlarını bekliyorum. Teşekkürler
cocugu mali gibi gören aileler de var, birey olarak goren de var.
 
Back
X