Öncelikle herkese merhaba. anlatacağım konuda aklım o kadar karışıkki ileride pişman olacağım hatalara düşmek istemiyorum. Tanımadığım insanların olaya daha objektif bakacağını düşünerek buraya yazmak istedim. Nişanlımla 7 yıllık bir ilişkimiz var. Bu 7 yıl içinde çok büyük sıkıntılar çekti ve ben her zaman onu destekledim ve bu süre içerisinde üniversitemi okudum beraber el ele vererek bütün sıkıntıları atlattık ve geçen sene haziran ayında nişanlandık. Herşey güzel gidiyordu. 1 ay sonra düğünümüz vardıki evi tuttu eşyaları dizdi. Farklı şehirlerde yaşıyoruz o işi gereği deprem bölgesinde yaşadığı için çok eşya istemedim sadece birkaç parça al ihtiyacımız dışında hiçbirşey alma dedim hatta kendi beğenip aldı onada karışmadım. Tam nikah tarihi alacakken annesi hastayım dedi. Aileside büyükşehirde yaşıyor her türlü imkan varken annemi ve kardeşlerimi yanıma getirip hem hastane işlerini hallederim hemde bir süre bende kalsınlar dedi. Zaten erkek kardeşi 1 aydır yanında kalıyordu. Bende daha benim kullanmadığım eşyaları onlarmı kullanacak diye sordum. Hem orası deprem bölgesi neden oraya götürüyorsun bu ne kadar doğru bir karar dedim. Yaşadıkları şehirde çok daha iyi hastanr doktor imkanı var dedim. Kıyametler koptu telefonu yüzüme kapattı bir daha beni arama nişanı atıyorum dedi. Ben neye uğradığımı şaşırdım. Yıllardır verdiğim emekleri ve onun için çektiğim sıkıntıları hiçe sayarak bu lafları söyledi bana. Eşya veya gösteriş meraklısı biri değilim ama evimi benden önce kullanmaları açıkçası zoruma gitti. Bilmiyorum benmi haksızım ne düşüneceğimi şaşırmış durumdayım. Sizlerden ricam fikrinizi yazabilirmisiniz bu durumda onca emeği heba edip yanlış bir karar vermek istemiyorum şimdiden teşekkürler
Türkiye'deki toplumsal yapının ve kadın-erkek ilişkilerine dair tabuların bir sonucu olarak birbirini seven veya sevdiğini zanneden çiftlerin evlilik öncesi ortak bir yaşamları olması ne yazık ki mümkün değil. Bu yüzden evlenip aynı çatı altına girene kadar geçen süre özellikle ilişkideki kadın tarafından geleceğe yönelik bir yatırımdan ibaret görülüyor. Evlenmeyi beklerken geçen süreleri bu sitede okuyorum da, dört sene, yedi sene biriyle evlenmeyi beklemek, ki çoğu zaman arada uzak mesafeler varken, kimseye garip gelmiyor.
Yurt dışında insanlar sonunda evlenmek mecburiyeti hissetmeden, birlikte geçirdikleri zamana kutsal ve kaçınılmaz bir misyon yüklemeden, sırf sevdikleri veya birlikte olmaktan zevk aldıkları için ilişkileri sürdürüyorlar. Bu süre zarfında hayatlarını askıya almıyorlar. Gezip tozuyorlar, aynı evde yaşıyorlar, sevişiyorlar. Birlikte geçen süre sonunda anlaşamamaları, birbirlerini tanıdıkça sevmekten vazgeçmeleri, hatta başka insanlara aşık olmaları halinde ise herkes kendi yoluna gidiyor. Yaşanan zaman yanlarına kar kalıyor. "Ben bu ilişkiye 7 yıl verdim, emeklerimi çöpe mi atayım" diye ne kadın ne de erkek kendini mutsuz bir evliliğe mahkum etmek zorunda hissediyor.
Nişanlınız ya değişmiş, ya da değişen şartlar sonucu size gerçek yüzünü yeni yeni göstermeye başlamış. Anlamakta zorlandığım kadar uzun bir süre tüm zorluklara rağmen kendi ailesi aldırmazken yanında olmanızı, sırf onunla mutlu olmak için taleplerinizden fedakarlık etmenizi hiçe saymış. Annesinin bir bahane olduğu bariz olan evlilik öncesi kendini evinize ve hayatınıza kalıcı olarak dahil etme tuzağına (bence gayet isteyerek ve farkında olarak) düşmüş. Sizden pek de kolay vazgeçmiş.
Şeker hastalığı kolayca idare edilebilen, evini barkını bırakıp ailecek deprem bölgesinde yaşayan oğlunun evlenip yaşamak üzere olduğu eve süresiz olarak taşınmayı gerektirmeyen bir hastalıktır. Nişanlınız ne kendini kandırsın, ne de sizi kandırdığını sansın. Evet, aile ve hastalık söz konusu olduğunda eşyaları kim önce kullanış önemli değildir, ama bu durumda ortada iyi niyetli bir yaklaşım yok. Siz üzülmekte ve geleceğe yönelik endişelenmekte çok haklısınız.
Nişanlınızla evlenmeyi beklerken hayatınızı askıya aldığınızın ve geçen yılları aslında gönlünüzce yaşamadığınızın farkındayım. Ama giden yıllarınız ziyan olmuş olmasın diye evlenip gelecek yıllarınızı da ziyan etmeyin. Düğünden sonraki ilk haftanızı hayal edin. Ama "hayal" değil de gerçekçi olarak düşünmenizi rica ediyorum. Balayınız nasıl geçiyor? Balayına çıkabildiniz mi? Kayınvalide ve görümce kendi evlerine kalıcı olarak döndüler mi? Eşiniz gösterdiğiniz anlayış için ellerinizi öpüyor ve size minnet duyuyor mu? Benim gözümde aslında bunların tam tersi bir senaryo canlanıyor ama belki ben kötü niyetliyimdir.
Size bir ablanız olarak tavsiyem geçen zamanı ziyan olmuş olarak değil de bir okul olarak görüp bir an önce mezun olmanız. Colin Hay'in çok sevdiğim şarkısında söylediği gibi gerçek hayatınızın başlamasını beklemeyi bırakın. Sizi hak etmeyen bir adamı ve yanında eşantiyon olarak gelecek bencil ailesini üzerinize hızla yaklaşan bir lokomotifi bekler gibi beklemekten vazgeçin. Lütfen raylardan çekilin. Bari hayatınızın geri kalan yıllarını ziyan etmeyin.
Çok uzun yazdım kusuruma bakmayın. Sanırım nezdinizde bu sitede "nişanı atardım da emeklerime acıyorum" diye mutsuz evliliklere razı olan tüm kadınları uyarmak ve dürtmek istedim. Umarım hayatınızın geri kalanında çok ama çok mutlu olursunuz.