Ölü doğum yapan anneler tecrübeleriniz neler? Birdaha ne zaman hamile kaldınız?



Gözlerim dolu dolu okudum yazdıklarınızı… Hikayeler farklı ama hisler aynı… İnanın, insanın içine düşen o yangın ve boşluk hissi hiç geçmiyor. Zaman geçse de yaşananları anlatırken sanki daha yeni olmuş gibi oluyor; aynı acı, aynı titrek ses… Hâlâ doktora konuyu anlatırken sesim titremeden, gözüm dolmadan konuşamıyorum. Acımızda boğuluyoruz…


Sizinki daha çok yeni sayılır… Bedeniniz iyileştikçe en azından biraz olsun hafiflersiniz, çünkü sürekli aklı meşgul eden bir acı bu. Neden mi böyle söylüyorum? Çünkü sezaryen sonrası dikiş ağrıları, karındaki seyirmeler, sanki hâlâ hamileymişsiniz gibi hissettiren o kıpırtılar… Organların yeniden yerleşme süreci, her defasında sizi istemeden de olsa o günlere götürüyor. Ne yaparsanız yapın, konu zihninizden çıkmıyor. Kalabalıklar içinde bile içinizde hep o süreci, o günü yaşıyorsunuz.


Yolda, işte, markette… Ansızın süzülen gözyaşları… İnsan çok kırılgan, çok hassas oluyor. Ve dediğiniz gibi; çevrenin vermediği desteği, insan kendi kendine vermeye çalışıyor. Konuşmak isterseniz de “gençsin, yeniden yaparsınız, canınıza bir şey olmasın” gibi cümleler daha da moral bozuyor. Bir de üstüne yargılayıcı tavırlar… Sizin acınız yetmezmiş gibi herkes o gün kendi yaşadığını anlatıyor, sanki sizin acınızdan bir adım öne geçmeye çalışıyorlar.


Eşimim annesini aslında çok severim ama doğum sonrası gittikleri mezarlık ziyaretinde, “sana oğlunun kokusunu, selamını getirdik; ben ölünce torunumun üstüne beni gömün” demesiyle aklımı kaçıracak gibi oldum. Kendime bu kadar yabancılaştığım, zor nötrleştirdiğim bir öfke yaşadım. Derken doğumdan sonra ilk bayramda yine mezarlığa gitmek istemesi… O gün gözlerinin önünde üzüntüden hastalandım. Ama hâlâ, mezarın hangi adada olduğu, ne kadar para ödendiği gibi konuları rahatlıkla konuşması inanılmazdı…


Üç yıldır mezarlığa gidemedim. Gidemedim… Defin işlemlerini dahi soramıyorum. Ben hastaneden taburcu olmadan defin yapılmıştı. Yapayalnız kaldım. Ailem başka şehirde, eşimin memleketindeyim. Annem gelmek istedi ama burayı bilmiyordu. Ona da haber veremedik, yaşlı, evde yalnız kalıyordu; ona da bir şey olur diye korktuk…


Herkesin kundaklara sardığı bebeğini kefene sarmak… Aklıma geldikçe dayanamıyorum. Zaten acılısınız, bir de üzerine kimse baş sağlığı bile dilemeden “nasıl oldu, anlatsana” gibi sorular… Her biri başka bir yara.


Siz gebelikte sorunlar yaşasanız da insan içindeki umudu kaybetmiyor. Konduramıyor bebek ölecek diye… Umutla bekliyor. Ama düşünüyorum da; içimde bir can taşırken, onun canı uçtuğunda bunu hissedememek… Uyurken mi öldü, yürürken mi, gülerken mi… Ben kendi dünyamda yaşarken içimdeki can nasıl uçabildi? Yavrum ölmüş de benim nasıl haberim olmamış… Yazıya, kelimelere yetmeyen, tarifsiz duygular, kırılganlıklar… Yaz yaz bitmiyor…


Ama biliyorum ki Rabbim bizi de sevindirecek. Sağlıklı, sıhhatli kavuşmalar nasip edecek. Büyük bir sınavdan geçtik… Dilerim, bu sınavı geçmişizdir de hem cennette hem dünyada mükâfatını verir bize. Yüreği yaralı tüm annelere hem ruhen hem bedenen şifa diliyorum. Dua edelim ki, kuş gibi hafif, kolay geçsin ve yavrularımıza kavuşalım.


Eğer kendinizi bedenen biraz iyi hissediyorsanız çok da zaman kaybetmeye gerek yok. Ruhun iyileşmesi zaman alıyor, ama belki de kucağınıza aldığınızda her şey geride kalacak. Biz o gün zamanı durdurmuş gibi kaldık…


Üç yıl… Kısa ama bir o kadar da uzun… İyi ki çalışan biriyim. Doğum izninden sonra işe başlamak, evde olmamak bana iyi geldi. Ama bir de ansızın ortaya çıkan bebek eşyaları… Eşim çoğunu ben gelmeden toplatmıştı ama kalanlar, en umulmadık zamanda karşıma çıkıyor. İçim burkuluyor. İhtiyaç sahiplerine vermek istiyorum ama ellerim gitmiyor. Öylece kaldılar… Tekrar bebek olursa bile sanki onları kullanamam gibi geliyor.


Ve evet… Kesinlikle inanıyorum, nazar haktır. Ve yaşadıklarımızın nazarla ilgili olduğunu da düşünüyorum. Eğer tekrar hamile kalırsak, çevremde kimseyle paylaşmayı düşünmüyorum. İnsanlar fersah fersah yol alırken kimseye imrenmezken, bizim dirhem dirhem yaşadıklarımızı gözlerinde büyütmeleri… Eşimim kuzeni doğum yaptı bu bayramda. Çok bol giyinmişti, kilo aldı sandık. Meğer hamileymiş, doğum yapınca öğrendik. Açıkçası ben de bu şekilde gizlemeyi planlıyorum.


Eşinize ve size Allah uzun ömürler versin. İçinizdeki hasrete kolaylıkla kavuşmayı nasip etsin. Ne yaşamış olursak olalım; eğer Allah yaşamasını isteseydi, bir vesile yaratırdı. Demek ki Rabbim yavrularımızı cenneti için yaratmış. Onları bize vesile kıldıysa, vardır bir hayır, vardır bir hikmet… Buna tutunup içimizi serinletmemiz gerek…
 

Yazınızı ve her yerde paylaşılan anneler günü storylerini gördükten sonra o kadar çok ağladım ki toparlanmam biraz zaman aldı.
Sizinle konuşmamız hiç bitmesin isterim. Karşımda kendimi hiç yormadan beni anlayan biriyle karşılaşmak bana iyi geliyor buradan konuştuğum arkadaşla da yakın olmayı çok isterdim bazen birbirimize gider gelirdik keşke evlerimiz yakın olsaydı da sarılabilseydik diyoruz. Meğer etrafımda bana yabancı olan anlamayan o kadar çok insan varmış hiç fark edemedim.
Bir tek ben böyle hissediyorum sanıyordum ama öyle değilmiş. yavrusunu kaybeden her annenin acısı, hissettikleri, eksikleri aynıymış. Mesela ben yüreğimin üstünde o kadar büyük bir taş hissediyorum ki bazen bu taş nefesimi kesiyor bazen konuşmamı, bazen ise o kadar çok ağlamak istiyorum ki sanki hiç dinmeyecekmiş hissi veriyor ama bir başkası sanki yüreğime bir alev düştü de içimdeki herşeyi aldı götürdü diye söylüyor. Dediğiniz gibi acılar hep aynı.

Benimde durumumu hala bilmeyen arkadaşlarım var. Özellikle doğum iznindeyken hiç dışarı çıkmak istemedim olur da biriyle karşılaşırsam bebek nerde diye sormasınlar diye ama öyle olmuyor şuan bile bebiş nasıl diye soranlar oluyor. kimi zaman mecburen çıkıyordum ve öyle bir algı olmuştu ki beynimde, resmen tüm hamileleri karşıma çıkarıyordu algıda seçicilik derler ya ben kaçtıkça her yerden yeni doğan veya gebe insanlarla karşılaşıyordum, hala gördükçe üzülüyorum ve o anlarım aklıma geliyor.

Her doktora gittiğimde benimde hala sesim titrer, korkularım kaygılarım hiç bitmez. o hastane koridordunda beklerken o haberi aldığımızı, ameliyathaneye çıktığımızı insanların bana bakışlarını hiç unutamıyorum. Ben o an tüm hastaneyi yıkarcasına acı çekerken sadece sustum ve bekledim ne yasımı yaşayabildim ne de acımı. En nefret ettiğim şey ise bana her zaman güçlü durmam gerekiyormuş gibi davrandılar. Kimsenin yanında hüngür hüngür ağlayamadım oysa sarılmaya elimin tutlmasına, başımı birinin omzuna koymaya o kadar çok ihtiyacım oldu ki…en yakınlarıma eşime ablama kıyamadım diğerleri de zaten halimden anlamadı.
Eşimle konuyu açtığımızda çok ağlıyordum sonra hiç konuşmama kararı aldık konuştukça yorulduk ve aynı şeyleri yaşadık. Ben o üzülmesin diye tüm korkularımı saklamak zorunda kaldım o da çok pimpirikli ve takıntılı ben başım ağrıyor desem akşama kadar sorar başın nasıl oldu diye. Onu da daha fazla yıpratmamak adına konuşmuyoruz ama yanlış yaptığımızın farkındayız başlarda beni mezarlığa götürmek istemiyordu. Zaten biraz mecbur hissettiği için gönderdi. Bayram zamanı yaşlı bir akrabası sordu gittiniz mi diye ağlamaya başladım yok dedim gidin gidin şeker götürün gittiğiniz zaman cennetten ona haber verirler bende 6 tane ölen bebeğimi sabah ziyarete gittim dedi çok ağladığım için görümcemle gittik ama o zaman bile içimi dökemedim. Neyle karşılaşacağımı hiç bilmedim.
Gidince görümceme sadece bu küçücük mezar mı benim oğlum dedim sonrası yok…
Haykırmak çığlık atmak üstümdeki elbiseleri yırtmak istiyordum. O sırada az çok tahmin edersin teselli cümlelerini beni birazda olsa anlasın diye abla çok zorlanıyorum diyebildim sadece. Ama nafile kimse içindeki depremin şiddetini bilemedi. Doya doya ağlayamadığım için o günün akşamı eve geldiğimde yürüyüşe çıktım yalnız başıma, yağmur yağıyordu. Gökyüzüne bakıp canım çıkarcasına oturup ağladım. Ağladım ağladım ağladımmm

Biraz diner sandım ama yok olmuyormuş şuan yine bayram gelecek herkes bebeğini süsleyecek ben mezarlığı. Herkes bebeğinin yüzünü sevecek benim elime toprak gelecek.

Mezarlıkta İçimden oğlumla konuşuyordum. Annecim bak ben geldim hiç kokunu alamadım sesini duyamadım kucağıma alamadım. Sütümü bile veremedim sana. Senin için akan sütün bir damlası bile nasip olmadı sana. Sana aldığım onca şey senin için yaptırdığım odaya ne yapacam şimdi. Tam bir felaketti sanki. Bir evin üstüme yıkıldığını kıpırdayamadığımı hissettim o an.
Oradan ayrılacam ama yavrum toprağın altında. Hiç görmediğim 7 ay karnımda taşıdığım, tekmeleriyle sevindiğim evladıma hiç kavuşamadım. ameliyat sonrasında hemşireye oğlum nerde gerçekten öldü mü diye sordum. Yazarken çok zorlanıyorum…
Bugün ekstra hassasım. Anneler gününde bir benim elim boş gibi hissediyorum. Herkes eşlerine hediye alırken bir ben köşede ağlıyorum gibi…
Her neyse…

Bende de aynı sorunlar vardı benim derdim bana yetmezmiş gibi insanların cümleleri o kadar saçma gelirdi ki bana boşver takma diyorlardı. Ameliyatın ilk haftası geçmiş olsuna gelen bir akrabamız maaşın yatıyor mu diye sordu bana. Ev sizin mi kira mı arabanız var mıydı. İş yerinden gelen arkadaşlarım kaç hafta izinlisin diye sormuşlardı. Sanki ben keyfiyetten izin almışım da devlet beni ödüllendirmiş gibi izin kullanıyordum onlara göre. Kimse yavrusunu kaybetmiş ameliyat olmuş gibi bakmıyordu.
Her gelen ayrı bir şey soruyordu.
Hiç doktora gitmedin mi niye?
Yıllık izin mi rapor mu kullanacaksın,
Cinsiyeti neydi erkek olsa üzülecekler kız olsa olsun bir şey olmaz diyeceklerdi,
Kaynanan geldi mi kaç gün kaldı yanında,
Hastanede kim vardı kaynana geldi mi,
Tekrar Ne zaman hamile kalacaksın,
Ameliyattan sonra hemşire bebek emiyor mu diye sormuştu gibi gibi bir sürü saçma soru ve hiç unutmayacağım cümleler…
Geçmiş olsuna bebeği ile gelen bile vardı.

Ağlıyordum niye ağlıyorsun isyana girer şikayet etme derlerdi. Toparlanmaya çalışıyordum yok yok iyisin hastane modundan çıkmışsın derlerdi. Herkes bir şey der geçerdi ama ben hep aynı anda aynı zamanda takılı kalmıştım. Gerçekten çok zor zamanlardı hala da öyle Rabbim en kısa hayırlı vakitte gönlümüzden geçenleri nasip etsin.
Haklısınız demek ki her yerde insanların merakları hiç değişmiyor hiç tanımadığım komşumda beni gördü geçmiş olsuna gelecektim evde değildiniz dedi teşekkür ederim annemlerdeydim dedim ayak üstü neden öyle oldu ki dedi Sonra ben eşime hiç sevmiyorum öyle insanları resmen merakı için gelecek konuşmak istemiyorum dedim tartıştık hatta neden kimsenin sana yaklaşmasına izin vermiyorsun diyordu hep.
Benim arkadaşa ihtiyacım yoktu ki ben kimseye anlatmak istemiyordum kimsenin yüzünü bile görmek istemiyordum ama işte erkekler daha farklı yaklaşıyor olaylara.

En çok üzüldüğüm yer de yavrum ölmüşte benim nasıl haberim olmamış dediniz ya.
Benim haberim oldu da naptım ki
Eve gidip beklemek zorunda kaldım.
Meğer benim bedenim yavruma mezar olmuş. Meğer içimde büyüttüğüm evladımın son çırpınışlarıymış, Cansız bir şekilde oradaydı ve son günümüzdü. Nasıl sabah olacaktı bunu bile bile nasıl uyuyacaktım nasıl delirmeyeyim nasıl sakince bekleyeyim nasıl su içeyim nasıl nefes alayım nasıl ya nasıl …
Resmen içimde can vermişti ve ben sabahı beklemek zorunda kalmıştım.
Şimdi ben duygularımı kime nasıl anlatayım??sabır kelimesi içinde o kadar çok anlam yüklüyor ki sabretmeyen ne bilsin gecenin gündüze döndüğünü.
Ben kafayı yercesine kendimle savaşırken bana güçlü olmak zorundasın dediler hep.
Geçen aylarda daha izindeyken sevdiğim bir arkadaşın evine gitmiştim orada tesadüfen çalıştığım yerdeki amirim gelmişti ortak tanıdığımızdı. Bana bebiş nasıl diye sordu.
Şimdi ben neye üzüleyim 4 ay boyunca işe gitmemişim bu kız nerde diye sormadı mı
Hiç mi duymadı? Bebeğim yok nasıl öldü diyeyim o cümle nasıl ağzımdan çıkacak kafamda o kadar çok şey döndü ki. Sonra dışarda biraz ağladım ama çok sakin ağladım arkadaşım bana sakin ol güçlü olmak zorundasın dedi hiç bir şey diyemedim kime neyi anlatacam ki.
Ben niye güçlü olmak zorundayım ben deliremez miyim, kötü hissedemez miyim, niye ya iyi değilim işte çok kötü durumdayım kimse mi görmüyor kimse mi ölüp dirildiğimi düşünmüyor. Bir ameliyattı oldu bitti yani öyle mi ben neler yaşadım neler hissettim hiç mi ya hiç mi bir önemi yok şuan fark ediyorum lohusalığım da çok ağır geçmiş hep tek başıma atlatmaya çalışmışım.
Ayy bilemiyorum bu sefer toparlayamıyorum cümlelerimi gözyaşlarım hiç dinmedi bu sabah. Bir yanım mezarlığa gitmek istiyor bir yanım ise kolunu kaldıracak ne hali var ne dermanı.

Az önce bakara suresinin ayetine denk geldim
“Geçip giden bir şeye üzülüyor musunuz. Yemin ederim sizin için hayırlısı olsaydı kalırdı”…
Bu şekilde hiç dinmiyor acımız hep taze hep en derinde.
Karıncayı bile gören Rabbim bizi es geçer mi?
Elbette bizim de yolumuz çizilmiştir.
Rabbim bizi yeniden toparlayacak hem de hiç dağılmamışız gibi. İnşallah en hayırlı en kısa vakitte sağlıklı doğumlar yaparız da gelecek yıl bebeklerimiz durmuyor diye söyleniriz.
Rabbim öyle bir şifa versin ki bedenimize hiç bir hastalıktan eser kalmasın. Ve en kısa zamanda sağlıkla kucağımızı doldursun Aminnn.
 
Merhaba korkmayın mesajınızı rastgele okudum benim oğlum dekolman ile doğdu rabbim bize bağışladı onu ben de sizin gibi birden bire gittim hastaneye sezaryen ile doğum yaptım şanslıymışız ki bebeğim de ben de sapasağlam çıktık doğumdan, sizin gibi daha sonra çok araştırma yaptım dekolman sonrası gebeliklerde dekolman ihtimali var ama düşük her plasenta her gebelik kendine has olduğu için sapasağlam bir gebelikte geçirilebilir örneklerini okudum başka forumlarda
 
Merhaba.evladinizi sag saglim kucaginiza almaniza sevindim.saglikla buyutun insallah.evet doktorumda oyle dedi hicbir skinti olmayadabilir dedi.ilk dogumunda bu tarz skinti yasayan gebelere daha cok dikkat ediyorlar.benim iki oglum hic problemsiz ne dogumda ne hamilelikte.bu yuzden genetik test bile yapmasan olur ama yinede aklinda kalmasin istersen hakkin var yaptir dedi doktor..tam 44 gun sonra korunmayi birakacagim resmen gun sayiyorum.hic skintisizda gecebilir insallah oyle olur.herkezede banada Rabbim kolay gebelik ve dogum nasip etsin
 
Her nefeste, derin üzüntüler ve hisler insanı yaralıyor, acıtıyor. Zaten kırılgan ve hassas biriysen, etrafında olup bitenler daha da yıkıcı oluyor. Ne yazık ki hayatın telaşı içinde çevremize karşı sağır, kör ve dilsizleşiyoruz. Bu karmaşanın içinde kaybolmak çok normal… Düşünemiyoruz bile.
İnce ruhlu olmak, hassas olmak, karşındakinin yarasını incitmemeye çalışmak herkesin harcı değil. Hele ki hayatı gelişi güzel yaşayanların hiç değil.
Zaten bir doğumu başlı başına gerçekleştirememiş olmak, insanı yeterince sarsan ve sorgulatan bir duygu. Evladın hem varlığı hem yokluğuyla aynı anda sınanıyorsun. Halden anlamaları çok zor. Etrafında olan biteni görmezden gelmek kolay değil. Sürekli kendini teselli etmeye, motive etmeye çalışıyorsun ve bu da toparlanma sürecini daha da zorlaştırıyor.
Hayat zıddı ile müsemma… Maddi ve manevi anlamda sınanmak gerçekten ağır bir yük. Yaşadıkların, hissettiklerin öylesine derin ki artık yönetilemez gibi geliyor. Ama bu da yasın, acının bir parçası. Güçlü olmak ya da güçlü görünmek zorunda değilsin. Yas tutulmalı, acı yaşanmalı ve sonra yola devam edilmeli.
Allah nasip ederse tekrar evlatlarımız olur; onları kucağımıza almak nasip olursa, sağlıklı ve mutlu bir annenin varlığına en çok o zaman ihtiyaçları olacak. Bu yüzden yaşadıklarının ve hissettiklerinin tamamen normal olduğunu ve bir süre sonra bu kadar yoğun hissetmeyeceğini kendine sık sık hatırlat. Çünkü ötelenen ve dile gelmeyen her duygu, ileride daha çok acıtıyor.
Ben de uzun süre kendimi güçlü olmak zorunda hissettim. Sanki derdimi paylaşsam yargılanırım, suçlanırım korkusuyla konuşamadım, dertleşemedim. Bu konu açıldığında bile bir saldırı gibi hissederdim. Ne zaman özgürce konuşabildim, ne zaman beni acıtan insanları susturabildim, sınırı aşanlara içimden geçenleri söyleyebildim, işte o zaman iyileşmeye başladım. Yoksa her ima, her hadsiz soruda içim yana yana cevap verirken (ki aslında cevap vermek zorunda değiliz), ortamdan uzaklaşıp kıyıda köşede gizlice gözyaşlarımı siliyordum.
Bu bastırmalar da zamanla farklı hastalıklar olarak bedenimize yansıyor. O yüzden bu süreçte duygularını bastırmadan yaşamak senin hakkın. Ve seni inciten kişilere de bunu açıkça hissettirmelisin.
Şu an hayatının en çok anlayışa, en çok dinlenmeye ihtiyaç duyduğun dönemindesin. Ama bunu bulamadığın yerde de kalmak zorunda değilsin.
İşe döndüğünde de maalesef gerçek bir yüzleşme başlıyor. “Bir şey yaşadın diye sürekli seni mi alttan alacağız?” diyenler, “Bu kadar da duygusal olunmaz ki canım” diyenler peydah oluyor. Bu tip insanların içinde iyileşmenin tek yolu, onlara hak ettikleri cevabı vermek. Sustukça hem yasın uzuyor hem de içinin ateşi büyüyor. Zaten geçmeyen bir boşluk, bir eksiklik var; bir de çevresel faktörlerle daha da derinleşiyor.


Açıkçası ben de Anneler Günü’nde ne dışarıdaydım ne sosyal medyada. Evde kendimi oyaladım. Zorunlu bir Anneler Günü kutlamasında “Allah sana da versin, sen de tat bu duyguları, sen de anne olursun” dediklerinde içim burkuldu. Biz yavrumuzu kucağımıza alamadık diye anne olmadık mı? Ruhu üflenmiş evlatlarımızı içimizde son ana kadar taşıdık. Bu bizi anne yapmıyor muydu?
Satır satır yazsam da bitmez. Ama en azından dile geldikçe hafifliyor. Her şeye rağmen ümitli olmak gerekiyor. Allah’a sığınmamız, ondan afiyet dilememiz, evlatlarımızı istememiz gerekiyor.



Rabbim inşallah bekleyen tüm annelerin kucaklarını kolaylıkla doldurur. Beklediklerini sınanmadan nasip eder. Biz umarız ki bu sınavı geçmişizdir ve mükâfatını da alacağımız günleri Allah bize gösterir.
Bu kadar duygu yoğunluğu, bu kadar üzüntü içinde isyana düşmemek bile büyük bir lütuf. Nice anne var ki yaşadığı acılar yüzünden isyan ediyor, kendini kaybediyor. Ama biz şükür ki Allah’a yöneliyoruz. Rabbim yol boyu merhametini, rahmetini bizden eksik etmesin...
 
Yüreğinize sağlık…
Konuşma bana çok iyi geldi teşekkür ediyorum
Rabbim en hayırlı kısa vakitte sağlıklı gebelikler nasip edip yavrumuzu kucağınıza almayı nasip etsin
 
İki evladınızın sıkıntısız doğması çok güzel bir duygudur çok mutlu oldum sizin adınıza benim ilk doğumumdu psikolojik olarak çok zorlandım bu süreçte ikinci bir kardeş istersek sonucunda ne olacak diye düşünüyorum bazen rabbim en hayırlısını bilir tabi ama ben de sizin gibi tedirginim aslında
 
Tesekkur ederim.kesinlikle haklisiniz.saglik olarak toparlasak bile psikolojik olarak toparlamak vakit aliyor.ve bence yeni bir bebek olmadan toparlamak cok zor.hergun cocugumun esyalariyla uyuyorum.iki tane evladim oldugu halde yenisi icin ugrasiyorum.cunku bu yasananlar bizi cok yipratti.cocuklarimda kardes istiyor onlarda etkilendi.ama doktor beni biraz rahatlatti umarim surec skintisiz ilerler basladik bakalim..
 
Hayırlısı olsun umarım sağlıkla kucağınıza alırsınız bebeğinizi en kısa sürede
 
Yazınızı okurdum yüreğim parçalandı.Benim de bebeğim karnımda öldü anneler gününde henüz çok büyük değildi ama yine de bu acının üstesinden gelemiyorum.Sizin çektiğiniz acıyı tahmin bile edemiyorum.Allah sabır versin diyebiliyorum sadece.
 
Başınız sağolsun Allah sağlıklı gebelikler nasip etsin.
Üstesinden gelememek çok normal özellikle anneler gününde bu acı haberi öğrenmeniz daha kötü olmuş Rabbim sabırlar versin kolaylıkla sağlıkla kısa vakitte kucaklarımızı boş bırakmasın
 
şuan bu yazılar içimden ağlayarak okudum. Benimde ilk gebeliğim 16 haftada kalp durmasıyla yek yumurta ikizlerimi kaybettim. Hem kanamalı bir hamilelikti bittince rahatladım sandım. Anlayamadım ne oldu Allah verdi aldı dedim bakmadım teselli ettim. Haziran 7 sonra tekrar hamile kaldım 5 haftalık kese oluştu ama mol teşhisi ölebilirsin dediler kendimden korktum Bebek bile oluşmamıştı haziran 3 de kürtaj oldum sonuç temiz geldi. 32 yaşında tekrar hamile kaldım bu sefer her şey çok güzeldi bebeğim çok sağlıklı biz çok mutluyduk her gün şükürler geçti. Suan size bunları doğum haneden yazıyorum. 3 gün önce 23 haftalıkken te suyum geldi erken doğum yaptım. Bebeğim gitmek istemedi son ana kadar kalbi attı 2 gün onu öyle bekledim hareketleri tekmeleri bırakma beni der gibiydi çaresizdim suyu bitti doğum yaptım yaşayamadı 560 gram ölü bebek gözümün önünde masada ayak izi alındı küçücük Bedeni morga götürülmek için hazırlandı masada bebeğin eşini çıkarırken her şeyi gördüm. Çok istedim şimdi ne yaşadığımı anlıyorum nasıl mücadele edeceğimi bilmiyorım her gelen beneğini doğup kucağınca çıkınca 2 gecedir ağlayan bebek sesleri gitmiyor kuşağımdan. Şimdi ne olacak korkudan 2 parça bir şey almıştım arkadaşlarım ailemin hediyeleri evd bebeğimin yüzünün resimleri evde onlara nasıl kıyacam yarın morgtan teslim alacaz nasıl veda evip evime dönecem riskli diye başka şehire geldik burda bırakıp evime döbecem 23 hafta ben onu nasıl büyüttüm sevdim konuştum tekmelerini hissettim şimdi karnım boş kolum boş evime mi gidecem nasıl delirmediniz 2 kere doğum yaptım ilkin de de unuttum bu çok acı çok içim yanıyor. Elimden bir şey gelmiyor. Doktorlar bir daha hamile kalırsan 11. Hafta rahmini dikecek diyor ben nasıl hamile kalırım yine aynı olur mu 3. Kez aynı şeyi ya yaşarsam korkusu. Pcosluyum hemen de olmuyor zaten acaba istiyor muyum ben ne yapayım bilmiyorum acılarınızı ağlayarak okudum . Suan bebeğine mama yapan anne senin bebeğin nerde dedi bana ne diyeceğimi bilemedim başım sağolsun dedi bana başım sağ mı olsun Of allahım bize dayanma gücü ver hepimize sabır ver isteyen herkesin kucağını sağlıkla kolaylıkla doldur
 
Ben bu konuyu okuduğumda bebeğim benimleydi karnımdaydı hastaydı benim oğlum doktorlar riskli demişlerdi ama inanamamıştım doktorlar hep yanılırdı benim oğlum bunun üstesinden gelirdi ben hiç ölü görmemiştim bu yaşıma kadar ilk gördüğüm ölünün minicik kefeniyle oğlum olmasını kaldıramıyorum

26 mayısta doğum yaptım ağladı avaz avaz bebeğim ohh dedim iyi galiba inşallah doktorların dediği gibi olmayacak hemen kontrol ettiler müşahedeye aldılar ben doğumdan toparlanıp odama çıkarken görmek istedim yavrumu gösterdiler parmağımı sıktı hiç üzülme alıcam seni iyileşiceksin çıkıcaz burdan demiştim olmadı iki gün yaşadı yavrum 28 inde vefat etti. Yüzü bir an gözümün ününden gitmiyo geçmiyo hiç içimdeki acı.
Siz gidememişsiniz mezarına oysaki ben gittikçe rahatlıyorum onun yanında olmak bana iyi geliyo kaçıp kaçıp gidesim var ama sık gidemiyorum diye üzülüyorum.
 
Kızlar merhaba hepinizin başı sağ olsun rabbim bir daha yaşatmasın
Benim biraz daha küçüktü 19 haftalıktı rahim açılmasıyla erken doğum oldu normal doğumla doğurdum bebegimi ve canlıydı hiç görmek istemedim adini koyup gomdu esim
Eve gelince sütüm gelmeye başladı sağım yaptım sağdıkça karnımın içi ağrıdı çok zor bir süreçti bazı doktor 3 bazisi 6 son gittiğim doktorda 1 yıl bebek yok dedi ama ben araştırdım çok fazla makale okudum kesinlikle bunun bilimsel bir yanı yok yani olacak bebeğin zarar görebileceği veya rahmin dinlenmesi gerektiği falan hicbirir yazmiyor ki etrafınızda illa ki duymuşsunuzdur kırki cikinca hamile kalıp doğuranları hatta belki yazar bilmiyorum burada bir arkadaşı yazmıştı onda okudum 38 haftada ölü doğum yapmış bebeği Dr tüp bebekle olmus doktoru demiş hiç korunma zaten zor oluyor belki tutar ve bebegi tutmus sağlıklı doğum yapmış o yüzden doktorun belirledigi süreyi baz almaya gerek var mı bilemiyorum ben tabi ki herkesin kendi vereceği bir karar ama rahmin kendine gelmesi 40 gün tamamen vücudun eski haline donmesini beklerseniz iki yıl zaten bence herkes bu durumu kendi psikolojisine göre yönetsin mesela ben dayanamadım aynaya her baktıkça karnıma her baktıkça çok kötü oldum ve tam iyileştiğimi düşündükten sonra yani iki ay sonra korunmayı bıraktım ve şuan hamileyim he yine korkularım var ama hayat bu başına gelecekten kaçamıyorsun rabbim hepimize sağlıkla kucagimiza almayı nasip etsin
 
Bende 22 mayısta bebeğimi kaybettim. 32+5 haftalıktı. Gebeliğim boyunca hiçbir sorunla karşılaşmadım şeker tansiyon vs yoktu. Doktorumun tek dediği bir hafta geriden geliyor gelişimi geç döllenme olabilir demişti. Bir anda hareketleri durdu ve kalbinin durduğunu öğrenmemle doğuma alındım. Bugün 1 ay kontrolüne gittim. Sezaryen olduğum işin doktor bir sene bekle dedi ama ben kayıp vermiş bir anne olduğum için bir yılın çok uzun bir süre olduğunu söyledim doktoruma. Minimum 6 ay bekle o zaman dedi. Elden gelse de keşke o kadar bile beklemesem bu durum beni çok üzüyor. Hiçbir sorun olmaması bir yandan üzüyor bir yandan sevindiriyor. Önümüzdeki ay şehir hastanesine gidip tekrar muayene olacağım ve genetik test yaptıracağım. Normalde takibim özel hastanede yapıldı ama artık perinatoloji tarafından takip edilmem gerekecekmiş en azından gebelik öncesi takibim olsun istiyorum.
 
Size katılıyorum gerçekten bende geçen ay 32. Haftada kaybettim bebeğimi çevremdekilerden duydum sezaryen olup 3 ay sonra hamile kalıp sağlıkla doğurmuşlar aslında ne olursa olsun başımıza geleceği Allah biliyor bir evladın yiyecek ekmeği varsa her türlü doğuyor. Benim bebeğimin hiçbir sağlık sorunu yoktu doğal ölüm olarak geçti vefatı kimi hikayeler okudum hastanede yatanlar ağır tanılar konan yavrular sapasağlam doğmuşlar bu korku hep içimizde olacak rabbim kucağımızı doldursun sağlıkla hayırlısıyla tekrar anneliği tadalım inşallah
 
 
Başınız sağ olsun bende 13 şubatta aynı şekilde bebeğimi kaybettim sorunsuz bir gebeliğin 34. Haftasında daha sonra yapılan genetik testlerde bende kan pıhtılaşmasına yatlıklık çıktı ama bunun kesin yapmış olabileceğini söylemediler hatta bu kadar ileri haftada bebeğe zarar vermez dediler 4. Ayımdayım bekliyorum ama çok zor beklemekte alışmakta zaman geçtikçe özlemde boşlukta artıyor sizi çok iyi anlıyorum
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…