Sabırla Bebeğini Bekleyenler

beklenmeyen adetim gelirse yine başlarım.acaba zararlımı yaa 2aydır üst üste iğne oluom bu ayda olursa 3.ayım olucak
inş. kırmızılar değil bebiş gelir canım bu ay sende şu iğnelerden de kurtulmuş olursun
kızlar bakın size dün akşam yaptığım limonlu kekle peynirli poğaçalardan ikram edeyim.


Eki Görüntüle 167689

Eki Görüntüle 167690
saracım hamarat hatunum benim gene yaptın yapcanı
canım bana bunu yapamazsın çok umutlandım yaaa okuyunca inşallah gerçek olur

hg selincim nasılsın tatlım

KIJLAR BEN BİRAZ YOKUM ORTALIĞI TOPLAYIP GELİYOM
 

çayımı aldım geldim ama herkes gitmi
 
kızlar,herkeze hayırlı cumalar,fazla vaktim yok,diğer topiğe dulara amin demeye girdim,yoksa hiç açmıyodum p c yi,hepinize sevgiler
güzle gelişmelerle görüşmek dileğiyle.
 
kızlar başım fırıl fırıl dönüyo,önce tuzlu ayran içtim,sonra tatlı bişeyler yedim de biraz düzedim,tansiyonum düşmüş halbuki troitim düzeldi ve tansiyonum 12-13 e 7 ydi,Allah ım hayırlara çıkarsn inş.
 

geçmiş olsun tatlım tansiyonunu ölç baktın olmadı bi doktora görün inşallah hamilesindir ama herşeyi hamileliğe bağlama Allah korusun tansiyon önemli bişey.
 
UZAKLARI YAKIN ET, GEL ARTIK!

Kırık kalemimin gözyaşlarıyla ıslandı yalnızlık şatomun duvarları. Kanayan yüreğimin kan kırmızısı ateşini giyerken yitik düşlerimin silueti; kanadı kırılmış bir kuşun resmini çizdi aşk aynasına Leonardo Da Vinci ruhum. Uzakları yakın et; gel artık!


Sensizliğin dayanılmaz karanlığında müebbet aşka mahkûm olmuş çilekeş kalbim sevda şarkılarının notalarını hücresinin duvarına yazdı, kanayan parmaklarıyla. Feryadı yükselirken mutsuzluktan şikâyet eden bestekâr gönlümün, umut sokağında yankılandı seni çağıran türkülerimin hazin nağmeleri. Uzakları yakın et; gel artık!

Yediği kurşunlardan paramparça olurken düşler atölyemin pencereleri, kırık camları süpüren bir çöpçünün ezikliğindeki çocukluğum saklambaç oynadı sonsuza dek prens ve prenses kahramanlarıyla. Uzakları yakın et; gel artık!

Zamanın ırak yalnızlığındaki ruhlar bulvarındayım. Hasret türküleri besteleyen kalbimin çığlıkları yankılanıyor çıkmaz sokakların kuytuluklarında. Unutulmuş şarkılar hatırına uzakları yakın et; gel artık!


“Neşeli Günler” filminin sıcak atmosferindeyim, eski turşucu dükkânlarının özlemiyle yanıp tutuşan ruhlara yarenlik ediyorum milenyum çağının yalnızlığında. Uzakları yakın et, gel artık!

Eski kitapların gizemi çekiyor kendine baharat kokulu kervansarayların loşluğundaki düşlerimi. Vuslatı özleyen hayallerim hatırına uzakları yakın et, gel artık!

Evrenin beyaz karanlığında derin uykuya dalmış ırak umutlar ülkesindeyim. Ücra düşlerim fethedilmeyi bekliyor. Uzakları yakın et, gel artık!

Hasret cehenneminde yanan şarap kızıllığındaki tutkularım, gözyaşları denizinde boğulmakta durmaksızın. Cennet gözlerindeki sevda ışıltısının hiç sönmemesi uğruna uzakları yakın et, gel artık!

Eski fotoğraf albümlerine gizlenen mazinin ayak sesleri bölüyor siyah- beyaz rüyalarımı. Hani insan gecenin bir yarısı ağlayarak uyanır ya, sevgiye susayarak! Bir şeylerin eksikliğini hisseder ya benliğinin en gizli köşelerinde. İşte ben öyle gecelerin tutsağıyım. Azat etme mutluluğunu tatmak için uzakları yakın et, gel artık!

Sensiz geçen günlerin anlamsızlığını duyumsuyorum, tüm benliğimle. Uzakları yakın et, gel artık!

Bilge Tonyukuk
 
YANMAK
Dört tane kelebek bir gün bir ateş görmüşler. Bunun nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istemişler. Birinci kelebek ateşe biraz yaklaşmış ve üzerinin aydınlandığını görmüş. Arkadaşlarının yanına gelmiş ve:

--Bu ateş aydınlatıcı bir şey!, demiş..

İkinci kelebek bununla yetinmeyerek daha fazla şey öğrenmek istemiş. Biraz daha yaklaşmış ve ısındığını hissetmiş; Demiş ki:

--Aynı zamanda bu ateş ısıtıcı bir şey!

Üçüncü kelebek bununla da yetinmemiş, Biraz daha biraz daha yaklaşmış. Bir anda ateşin kanatlarını yaladığını hissetmiş ve yanmış kanatlarıyla geri dönmüş; Şöyle demiş:

--Ve bu ateş yakıcı bir şey!

Sonuncu kelebek daha da çok şey öğrenmek istiyormuş. Biraz yaklaşmış, aydınlandığını görmüş. Biraz yaklaşmış, ısındığını hissetmiş. Biraz daha yaklaşmış, ateş kanatlarını kavurmuş.

ve biraz daha yaklaştıktan sonra tamamen yanan kelebek "poff !" diye ortadan kayboluvermiş...

Ateşin gerçekten ne olduğunu belki bir tek o öğrenmiş ama geri dönüp söyleyememiş;
Çünkü o kaybolmuş ateş içinde ve bir şeyi, ancak içinde kaybolan bilebilirmiş!...
 
ANLATAMAM DERDİMİ DERTSİZ İNSANA

Anlatamam derdimi dertsiz insana
Derd çekmeyen dert kıymetin bilemez
Derdim bana derman imiş bilmedim
Hiçbir zaman gül dikensiz olamaz

Gülü yetiştirir dikenli çalı
Arı her çiçekten yapıyor balı
Kişi sabır ile bulur kemali
Sabretmeyen maksudunu bulamaz

Ah çeker aşıklar ağlar zarınan
Yüce dağlar şöhret bulmuş karınan
Çağlar deli gönül ırmaklarınan
Ağlar ağlar göz yaşların silemez

Veysel günler geçti yaş altmış oldu
Döküldü yaprağım güllerim soldu
Gemi yükün aldı gam ilen doldu
Harekete kimse mani olamaz

AŞIK VEYSEL
 
DELİ GÖNÜL DEĞME ÇAYDAN BULANMAZ

Deli gönül değme çaydan bulanmaz
Coşarsa dalgası kendinden olur
Derdsiz aşık diyar diyar dolanmaz
Gezdirir kavgası kendinden olur

Gönüle delidir demiştik baştan
Üşenmez borandan ıslanmaz yaştan
Boğulmaz denizden yenmez ateşten
Ateşi kor közü kendinden olur

Gönül bir deryadır dalgası dinmez
Her güzele meyil verip dost denmez
Taşıma su ile değirmen dönmez
Dökülür çarka su kendinden olur

Yüce dağlar ova gibi düzlenmez
Veysel muhannetten kerem gözlenmez
Tilki gölgesine arslan gizlenmez
Yiğidin gölgesi kendinden olur

AŞIK VEYSEL
 

saracım bu şiire bayıldım canım tam bizlik
 

evet saracım çocuksuzluk ateşinin içindede biz yanıyoz başkası anlayamaz
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…