Sandal’a çok binerdim üniversitede. İyi de sürerdim

Bir arkadaşa havalı havalı Sandalı ne kadan da güzel sürdüğümü gösterirken o sırada arkamızda demir atmış bir gemi vardı ve arkadaşım onunla ilgili birşeyler anlatıyordu anlatmaz olasıca

arkamı dönüp ona bakarken dengemi sağlayamayıp oturduğum çıtanın ucundan güm diye aşağı düşüverdim

hop diye değil dikkatinizi çekerim, güm diye

zira bir nebze kiloluydum. Ve ayaklarım yukarı dikildi cümlesinin yaşayan şahidi oldum çünkü önümde az önce oturduğum yer var ayaklarımı koyacak yer yok ve bacaklarım leylek gibi havada asılı kaldı

arkadaşım sağolsun gülme krizine girdiği için elini uzatır gibi yapıyor ama tam anlamıyla uzatamıyor o sırada kahkaha atmakla meşgul olduğu için. Kendimi geri çekemiyorum yer yok ileri gidemiyorum oturak var minnak bir sandal işte bacaklarımı devirmeden nereye kalkıyım. Kıyıdan da göz seçmeyecek kadar uzakta değiliz. Minnak bir yer ayırmışlar sandallar için ne kadar uzaklaşabiliriz ki. Sonunda arkadaşımın gülmesi hafifleyince (yaklaşık yirmi yirmi beşsn o şekilde bekledim

) tutup çekti elimden de oturabildim tekrar. Bu sefer sahilde çekirdek yerken bizi izleyen arkadaşlara takıldı gözüm. Herşeyi net bir şekilde seçmişler ve her biri birbirinin omzuna tutunup kriz geçirmekle meçhul. Diğer izleyicilerde de müstehzi bir gülüş vardı.
Rezil olmak mı dedin? Burdayım şekerim

Tam olarak şuraya düştüm my dear: