Bu konuda aşağıda ki yazımı belki veliler beğenmeyecek ama yazmadan da edemedim. Konuda öğretmen ne demiş ne dememiş bilmiyorum belkide haksızdır ama yazımı ben yine de sizinle paylaşayım ;
İnsanoğlu sopa yemeyi arar mı ?
Arar hacı hemde mumla arar...
Bazen düşünüyorum bizim nesil acaba acıdan mı hoşlanıyordu diye ?
Düşünsenize ;
Düştüğünüz zaman anneniz sizi neden düştün diye terlikle döverdi !
Siz sopa yerken anne diye ağlardınız !
Bu nasıl bir manyaklık ?
Biz çocukken de gençken de hiperaktive diye bir rahatsızlık ta yoktu, Mahmut amcanın oğlu yaramaz derlerdi. Hiç öyle doktora filan da götürmezlerdi. Mahmut amcanın o yaramaz oğlu doktora gitmedi diye sapık ta olmadı, karısını da dövmedi çok enteresan o yaramaz çocuk askere gidip gelince tedaviyi olmuş gibiydi.
O kadar yaramaz çocuk vardı ama bugün ki gibi ; sapkınlık, seri katillik bir durum olmadı. Belki oldu ama sapkınlıkları iletişim ağlarının darlığı sebebi ile hiç duymadık biz.
Yeni nesil başka bir rahatsızlık ta "dikkat eksikliği" ! Arkadaş ben öğrenciyken hiç mi bu rahatsızlık yoktu ? Bence vardı da adı başkaydı. Adam bildiğin salak, dersi anlamıyor, derse katılamıyor bunun adı dikkat eksikliği. Neymiş benim çocuğum zehir gibi ama dikkat eksikliği var. Çocuğuna salak diyemiyor da dikkati dağılıyor diyor. Mübarek çocuğu görsen Einstein....
Yaşadığım köyde her velet ilkokulda takdirname alıyor, şunu oku diyorum adam ilk okul son sınıfta okuyamıyor ve bu öğrenciye takdirname veriliyor. Hadi annem hadi....
Öğretmenlerimizden köpek gibi korkardık, saygıda kusur asla etmezdik. Aradan 25 sene geçti torunlarımız olacak yaşa geldik hala yanlarında ne sigara içebiliriz, ne de bacak bacak üstüne atabiliriz. Bu köpek gibi korku benzetmemden değil de saygıdandı !
Bu arada saygı ısmarlama olan bir duygu da değil. Sopayla verilen bir duydu hiç değil. İçimizden gelirdi, annemizden babamızdan aldığımız ahlak duygusundan gelirdi. Sonrasında da öğretmenlerimizin bize verdikleri ile oluşan bir duyguydu.
Bir şimdi ki nesile bakıyorum, acaba diyorum biz mi hastalıklı yetiştirildik ?
Sorun Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini ikiye bölen de ! Bol bol Din okulları açtık Dindar olduk ama ahlakımızı kaybettik....
Aslında sorun şimdiki nesilde ki saygısızlık değil, bu nesli yetiştiremeyen bizlerde...
Sorun X fakülteyi bitireni, öğretmen yapanda. Ne zaman ki öğretmen okulları kapatıldı, hiç bir öğretmen kusura bakmasın ama eğitim veremeyen, eli kolu bağlı bir yeni nesil öğretmen hortladı. Arkeolojiyi bitiren Matematik öğretmeni oldu... İş bulamayan, garanti iş arayan öğretmen oldu... tabi ortalık vasıfsız öğretmen doldu...
Bir harf öğretenin 40 yıl ....
anladınız siz beni ....
hocam saygıyla ellerinizden öperim...
1989 4BT/506
Görevini layıkıyla yapan öğretmenleri tenzih ederim .....
kal geldi kimse cevap vermedi :)
henüz okul çağında çocugumda yok, veli değilim.
32 yaşıma koşuyorum.
berbat bir öğretmene sahip olmak ne demek biliyorum.
neyseki bir noktada şansım döndü, mükemmel bir öğretmene sahip olmak ne onu da biliyorum.
fiziksel şiddet konusunda çok netim.
insan değerlidir, insana vurulmaz, diye diye kardeş kavgalarımızı böldü babam.
ben de cocuklarıma aynısını söylüyorum bugün.
insan değerlidir'in önemini ben hala anlama aşamasındayım
bu değerli insan eşinse üzmezsin, annen-baban ise rızalarını önemsersin,
komşunsa, onu rahatsız etmezsin,
arkadaşınsa kırmazsın,
öğretmeninse, terbiyesizlik etmezsin,
çocuğunsa gözünden sakınırsın, sokakta muhtaçsa el uzatırsın,
yaşlıysa yardım edersin,
öteleniyorsa sarılırsın, yanında durursun.
neden? çünkü insan değerli.
eskileri anlatmışsın ne ala...
ben de anlatırım bir ton örnek hayatı kararanları.
burada da var özellikle anneleri tarafından hırpalanan kadınların konularını aç oku bakalım, şiddetle yaralanan kocaman kocaman kadınlar
yıllar geçmiş çocukluklarını tedavi etmeye calısıyor.
o meshur anne terliği ve daha fazlasının bugüne yansıması.
belki kadınlar ve erkekler aynı degildir.
belki değersiz büyüyen ve korkutulan kız çocukları yüzünden ipin ucu kaçmıştır.
kendi yaşadıklarını yaşamasınlar diye çocuklarını dunyanın merkezi yapmışlardır.
belki senin etkilenmediğinden sıra arkadaşın etkilenmiştir.
e erkek çocuğu her şekilde sadece pipisi var diye bile bir pohpohlanırken,
askere giderken havalara atılırken,
milli olduğunda alkışlanırken,
düğünü olduğunda sırtı sıvazlanırken,
yediği 3-5 dayak vız gelir bencede.
burada en çok şaşırdığım şakaklarından saçını çek, başın belaya girerse de inkar et diyen öğretmen oldu.
hayır.
saçını çekemez.
he velev ki çekti,
inkar edip yalan söyleyemez.
çocuk bu davranışa maruz kaldı,
aile de öğretmene güvendi.
çocuğu yalancı çıkaran öğretmen yüzünden çocuk hayat dersini alır.
kendinden zayıfı ez, ve yapabiliyorsan yalan söyle.
meseleyi bu noktaya getiren ise ah ki ah eskiden sıfır verilirdi, sınıfta bırakılırdı diyip özenmekti en başında.
işimize geldi mi her çocuğun eline tutuştururuz beyaz zambaklar ülkesinde diye bir kitabı.
eee?
finlandiya da böyle mi eğitmişler peki çocukları? not mu varmış?
bugün dünyadaki eğitim sınavsız nasıl olur diye konuşurken biz tehditlerle iş yapacagız hala.
yıl 2019
bundan 3-5 sene sonra vr ile bulunacak çocuklar sınıflarda, ama biz hala sınıftan atmayı tartışıyoruz.
he dersen ki biz kim medeniyet kim, teknoloji kim alışmadık götte don durmaz.
ona bir şey diyemem.
he bir de evet o çocuk einstein.
Einstein çocukluğunun ilk dönemlerinde ciddi anlamda konuşma bozukluğu; ilkokula başladığı dönemde ise öğrenme ve iletişim güçlüğü yaşamıştı. Okuldaki otorite ve eğitim sistemiyle çatışan ve tüm hayatı boyunca okuldan nefret eden Einstein; aslında ailesinin o dönemde korktuğu gibi ‘gerizekalı’ değil sadece Disleksi hastasıydı…
neyseki einstein mış. ali yada mehmet olsaymış, okuldan alıp tarlada çalıştırırmışız :)