sinifi susturamiyorum. agliycam

Mune dediklerinin bir çoğunu biz de yaşıyoruz ne yazık ki.. Kızı okula gidiyorum deyip okul çevresinde yabancı kimselerle takılıyor diye gerçekten iyi niyetle uyardığımız veliden "Benim kızımın ne yaptığından size ne?" diye tepki alıyoruz. Uyarmasak bu sefer başına bir şey gelse Allah korusun, yine biz suçlu oluruz eminim.
Saçını kıpkırmızı boyayan öğrenciyi uyardığımızda öğrenci "Annem babam izin veriyor size ne?" diyebiliyor. Ve bu çocuğa uygulayabileceğimiz hiçbir yaptırım yok. Zaten olsa da olay milli eğitime gittiği an veli olay çıkarmasın diye sindirilen yine biz öğretmenler oluyoruz.
Çocukların dizisi varmış, ertesi günkü sınava çalışamazlarmış diye sınav tarihini değiştirmemi talep eden, değiştirmediğim için de beni veli gruplarında çekiştiren veliler de mevcut..
Dediğim gibi hangi birini anlatayım ki?
2 hafta hastanede yattım, geçen hafta taburcu oldum. Taburcu olduğumun ertesi günü okula başladım. Neden? Çünkü idare sıkıştırıyor, veliler öfkeyle geliyormuş da bu hoca neden bu kadar zamandır gelmiyor diye soruyorlarmış. Kaldı ki velilerime haber verdim hastanede yatıyor olduğumu..
Bu gidişat nereye ben bilemiyorum artık..
Allah şifa versin size yazdıklarınızda zerre haksızlığınız yok.
 
Çok geçmiş olsun Tikkabilla Tikkabilla 12 yıl kızının peşinde okullarla iç içe olan bir veli olarak sizi çok iyi anlıyorum, inanın kız lisesindeki velilerin sınıf öğretmenine verdiği cevapları duyunca şok olmuştum, evet anne babaların evlatlarının arkasında olması mükemmel bir şey, herkes evladının arkasında dursun ama yanlışları mükafatlandırmadan, şahsen öğretmeni kızımı saçları boyalı geliyor, çantasında ders kitapları yok full makyaj malzemesi, kızınız okuldan kaçıp falanca yerdeki nargile cafede pek de uygun olmayan kişilerle birlikte diye uyarsa ben o öğretmenin elini öperim.

Benim kızın aklı çıkardı o yüzden okul giriş çıkış saatlerinde velisi olarak ben veya babası öğrencilere görünürdük çünkü para almak için kızları döven kız çeteleri vardı, erkek arkadaşıma yan baktın kavgaları hiç eksik olmazdı, kızım gibi sakin mizaçlı kızları ezik bunlar diye sindirmeye çalışan da çok olurdu, ki biliyorsunuzdur özellikle lise çevrelerinde maalesef çocuklara uyuşturucu satmaya çalışanlarda kol geziyor, kızımı hem okuldaki bazı öğrencilerden hem de dışarıdaki tehlikelerden korumak için akla karayı seçtim desem yalan olmaz, mezun olunca yemin ediyorum derin bir nefes almıştım, veliler çocuklarını bilir aslında ya da bilmeli, evdeki çocukla okuldaki çocuk aynı olmayabiliyor, öğretmenliğini kötüye kullananlar müstesna, veliler öğretmenlerin çocuklar hakkındaki uyarılarını dikkate almalı, benim çocuğum yapmaz dememeli, ben evde sakin görünüşlü ama dışarıda yaşıtlarına kök söktüren ne çocuklar gördüm, o yüzden söz konusu okul olunca öğretmen veli işbirliğine inanıyorum, öğretmenin yetkisini kötüye kullanmadan çocuğa disiplin uygulamasının da yanlış olmadığını düşünüyorum çünkü yeri geliyor öğretmenler çocuklarımızı bizden çok fazla görüyor ve daha objektif değerlendirebiliyor.
 
Bu konuda aşağıda ki yazımı belki veliler beğenmeyecek ama yazmadan da edemedim. Konuda öğretmen ne demiş ne dememiş bilmiyorum belkide haksızdır ama yazımı ben yine de sizinle paylaşayım ;

İnsanoğlu sopa yemeyi arar mı ?
Arar hacı hemde mumla arar...

Bazen düşünüyorum bizim nesil acaba acıdan mı hoşlanıyordu diye ?

Düşünsenize ;
Düştüğünüz zaman anneniz sizi neden düştün diye terlikle döverdi !
Siz sopa yerken anne diye ağlardınız !
Bu nasıl bir manyaklık ?

Biz çocukken de gençken de hiperaktive diye bir rahatsızlık ta yoktu, Mahmut amcanın oğlu yaramaz derlerdi. Hiç öyle doktora filan da götürmezlerdi. Mahmut amcanın o yaramaz oğlu doktora gitmedi diye sapık ta olmadı, karısını da dövmedi çok enteresan o yaramaz çocuk askere gidip gelince tedaviyi olmuş gibiydi.

O kadar yaramaz çocuk vardı ama bugün ki gibi ; sapkınlık, seri katillik bir durum olmadı. Belki oldu ama sapkınlıkları iletişim ağlarının darlığı sebebi ile hiç duymadık biz.

Yeni nesil başka bir rahatsızlık ta "dikkat eksikliği" ! Arkadaş ben öğrenciyken hiç mi bu rahatsızlık yoktu ? Bence vardı da adı başkaydı. Adam bildiğin salak, dersi anlamıyor, derse katılamıyor bunun adı dikkat eksikliği. Neymiş benim çocuğum zehir gibi ama dikkat eksikliği var. Çocuğuna salak diyemiyor da dikkati dağılıyor diyor. Mübarek çocuğu görsen Einstein....

Yaşadığım köyde her velet ilkokulda takdirname alıyor, şunu oku diyorum adam ilk okul son sınıfta okuyamıyor ve bu öğrenciye takdirname veriliyor. Hadi annem hadi....

Öğretmenlerimizden köpek gibi korkardık, saygıda kusur asla etmezdik. Aradan 25 sene geçti torunlarımız olacak yaşa geldik hala yanlarında ne sigara içebiliriz, ne de bacak bacak üstüne atabiliriz. Bu köpek gibi korku benzetmemden değil de saygıdandı !

Bu arada saygı ısmarlama olan bir duygu da değil. Sopayla verilen bir duydu hiç değil. İçimizden gelirdi, annemizden babamızdan aldığımız ahlak duygusundan gelirdi. Sonrasında da öğretmenlerimizin bize verdikleri ile oluşan bir duyguydu.

Bir şimdi ki nesile bakıyorum, acaba diyorum biz mi hastalıklı yetiştirildik ?

Sorun Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini ikiye bölen de ! Bol bol Din okulları açtık Dindar olduk ama ahlakımızı kaybettik....

Aslında sorun şimdiki nesilde ki saygısızlık değil, bu nesli yetiştiremeyen bizlerde...

Sorun X fakülteyi bitireni, öğretmen yapanda. Ne zaman ki öğretmen okulları kapatıldı, hiç bir öğretmen kusura bakmasın ama eğitim veremeyen, eli kolu bağlı bir yeni nesil öğretmen hortladı. Arkeolojiyi bitiren Matematik öğretmeni oldu... İş bulamayan, garanti iş arayan öğretmen oldu... tabi ortalık vasıfsız öğretmen doldu...

Bir harf öğretenin 40 yıl ....

anladınız siz beni ....

hocam saygıyla ellerinizden öperim...
1989 4BT/506



Görevini layıkıyla yapan öğretmenleri tenzih ederim .....

İlkokul öğretmenime dair güzel anılarım yok.
Haksız dayaklar yedik.
Neden diye sormaya gerek duymadan yüklenirdi hatırlıyorum.
Gık diyemezdik. Bu haksızlık diyemezdik.
Düşünüyorum keşke diyebilseydik aslında.
Çalışkan, tembel, zengin, fakir ayrımını da açıkça yapan biriydi.

Yine de üzerimde emeği muhakkak var, sırf bunun için saygı duyuyorum.

Şimdi çocuklar da veliler de daha çok emeğe rağmen daha bir saygısız, daha nankör..
Çok ilginç yanlışı bile isteye yapıyorlar bile diyemiyorum.
O kadar normalleşmiş ki saygısızlık.
Beni gerçekten sevdikleri halde onun istediğini yapmadığım için ''Gıcıksınız işte gıcık!''
diyen öğrencim var.
Sınıfımın en iyilerinden bu üstelik..

Allah'tan sizli diyor onu sen dese ne yapardık Allah korusun!

İlerleyen senelerde onu da göreceğiz diye korkmaktayım..

Türkçe etkinliği soru: Hayaliniz nedir?

Cevap: Seksi kızla evlenmek.

Sil onu yavrum diyorum.
''Ama öğretmenim benim hayalim buuuuuu...'' diyor.

Şımarıklık mı desem, özgüven patlaması mı?

Bunlar ilkokul bebeleri arkadaşlar..

Tekrar ediyorum.
Beni gerçekten sevdiklerine inanıyorum.
Ben de onları çok seviyorum.
Ama sayılıyor muyum gerçekten?

Sayılmayan bir meslek oldu öğretmenlik..

Bizim zamanımızdaki gibi de olmasın ama böyle de olmasın yahu!
 
Öğretmen dendiğinde benim aklıma gelen ilk kişi ilkokul öğretmenim oluyor; bir başka konuda da bahsetmiştim:

Allah rahmet eylesin; ömrümde gördüğüm en mükemmel insanlardan biriydi ve "Öğretmen nedir, kimdir, nasıl olmalıdır?" sorusunun cevabıdır benim öğretmenim. Çünkü benim gibi bir öğrenciyi kazandı. Ve meslek hayatında, daha kaçımızı kim bilir.

Görüp görebileceğiniz en asi, uyumsuz, sıkılgan, laftan sözden anlamaz, hakkını almak için başkalarına kendi belirlediği cezayı biçen bir çocuktum. Çocuk da dövdüm, sınıfın kapılarını da çarptım, sıraların üzerinde de tepindim, müzik öğretmenimin kafasına flütle vurdum, sınıf öğretmenime "Salaksın, bir şey bilmiyorsun" vb. de dedim.

Ailem çok mu berbattı, evimde fiziksel şiddet mi gördüm ya da terbiye edilmedim mi? Aksine, annem düzen takıntılı, full terbiyeleme mode on bir anneydi, annem-babam önümde bir kere bile kavga etmiş insanlar değil ve her şeyin en iyisini öğretmek için kendilerini paraladılar. Başkasının malına dokunulmaz, büyüklerle şöyle konuşulur, kendini savunmak harici vuramaz-dövemezsin, kötü kelimeler kullanmamalısın vs... Annemi, babamı ve o zamanki beni tanısanız, benim öyle bir ailenin elinden çıktığıma ihtimal veremezdiniz. Sürekli şiddet ve küfürlü bir ortamda büyüdüğümü filan düşünürdünüz, ya da aşırı şırmartılmış, zerre disipline edilmemiş ve hiçbir ahlaki değer öğretilmemiş bir çocuk olduğumu.

Ama tam tersine, hepsini bile bile yapardım.
Neden?

Çünkü kendimi bildim bileli aylık-haftalık, düzenli iğne vurulmam gerekirdi ve dünyaya karşı çok öfkeliydim. Sürekli canımın acıması, hiçbir teselli cümlesi ile dindirilemiyordu, hiçbir gerekçe "Neden bunun benim başıma geldiğini" açıklamaya yeterli değildi benim için. 6 yaşındaki bir çocuğa, kıçı cam iğnelerle kevgire dönerken ve bunun ne çeşit bir ceza olduğunu anlamaya çalışırken, oturun da görgü kurallarını, terbiyeyi öğretin ve sorunsuz uymasını bekleyin.

Beni, ilkokul öğretmenim adam etti hanımlar. Dayakla, bağırarak, söverek, saçımı çekerek değil.
Dinleyerek, anlayarak; hakkımda bilgi toplayarak, gözlemleyerek, ihtiyaçlarımı görerek, ilgi alanlarıma itina ile girerek, sabırla ve sevgiyle. Kalıba sokmaya çalışmadan, yasaklamadan, suçlamadan, zerre yargılamadan. Yattığı yer nur olsun ikinci babamdır.

Ne diller döktü... Millet ders işlerken, ben resim yaptım, bahçede gezdim, hep gözüyle takip etti. "Sıkıldığın yerde söyle bana, başka bir şey bulalım Gangsta" dedi. Hakkın vurup kırarak alınamayacağını, öyle haksız hale gelineceğini bıkmadan usanmadan anlattı, oyunlarla dünyamı fethetti.

Bana bir sıra dayakçı öğretmen denk gelseydi, kırık, kayıp bir insan olurdum; öfkesini daha da arttırmış biri belki. Belki lisede bir arkadaşımı sakatlardım?? Belki ileride benden doğacak çocuğun hayatını kaydırırdım?? ... Ya da ben yok olur, hiçbir şeye fayda sağlayamayan, küskün cahil biri olarak kalır, bu cahillik hastalığını da doğuracağım 2-3 çocuğa daha bulaştırır, bugünlerin o şikayet ettiğiniz; çocuklarını şımartan manyak velilerinden biri olurdum. O veliler muhtemelen dayakçı öğretmenlerin ellerinden geçtiler ve şimdi çocuklarını canhıraş, haklı haksız gözetmeksizin ayarı kaymış halde öğretmene karşı savunuyorlar, hım?

Bu velileri kimler eğitti??
20-30 sene öncenin disiplinden(!) ölen öğretmenlerinin elinden çıkmadı mı bugünün velileri?
Ya da düşünce, bir de annesinden dayak yiyenlerin(!) çocukları değil mi şu an konuştuklarınız?
Bi düşünün bakalım son sorularımı.

Bugüne dünlerden gelindi. Havadan zank diye inmedi bugün.
 
Hepsini okumadm ama gırdıgınız sınıflarda kendı duzenızı yapın bır hocam oyle yapıyordu. Bir erkek bir kız seklınde yapsanız. Sessız duranlarla eslestırın yazılı olarak kagıta tutun ve sız gelmeden sınıf sızın ıstedıgınız duzene gecsın hem sızın kararlı oldugunuzu gorur oturmak ıstemeyen olursa sert cıkın etkılı bır sıstem olmustu bızım lısede ama bunu sene basında yapın ve verdıgınız karardan vazgecmeyın. Allah kolaylık versın
 
Bir öğretmen olarak,bu ve benzeri konularda tabiri caizse,dumura uğruyorum.
Şiddeti savunan öğretmenler,hem velilerle,
hem duruma itiraz eden meslektaşlarıyla tartışıp,durumu normalleştirmek için ciddi
ciddi uğraşıyorlar.
Sanki bu onlara verilmiş bir hak ve yetkiymiş gibi gayet rahatlar.

Hiç tanımadığı üyeleri,sırf yorumlarından yola çıkarak 'İpsiz sapsız çocukların,ipsiz sapsız velileri' şeklinde tanımlayan meslektaşlarımı,
uyguladığı şiddeti inkar etmeyi hiç sıkılmadan tavsiye edip,bu konuda eleştirildiği halde hiç özeleştiri yapmayan meslektaşlarımı,
kendisine verilen cevaplara karşı tez geliştiremeyince,kısacası tartışmayı beceremeyince,ortada ne bir hakaret
ne ithamkar tutum olduğu halde,
muhatabını 'benimle polemiğe girdi' diye @Mune'ye şikayet eden meslektaşlarımı,
eğitim-öğretim konusunda yaşanan tüm sorunları, 'terbiye edilmemiş saygısız öğrencilere' ve 'onları yetiştiremeyen bilinçsiz ve beceriksiz ailelere' ailelere yükleyen meslektaşlarımı gördükten sonra,
bu ve benzeri konularda kimseye bir şey anlatmaya çalışmamak en güzeli diye düşünüyorum.
En azından ben bundan böyle,
öyle yapacağım.

Bu forumda 'Eğitimci' sıfatını taşıyanlardan bir kısmının,tartışma adabından uzak olması ve insanlara beddua ve hakaret dışında söyleyecek söz bulamamasından dolayı,
bu kişilerle sağlıklı bir tartışma ortamı,
zaten doğal olarak sağlanamıyor.
Meşhur laftır 'ben önce söylenen söze bakarım,sonra söyleyenin üslubuna'.
Bazı üyelere prim vermeye ve muhatap olmaya hiç gerek olmadığını düşünüyorum artık.
 
Okullarda olanlara aklınız hayaliniz durur
Bazı öğrencilerimiz kendi ağzıyla diyor
hocam biz size yaptıklarımızı sokaktan geçen herhangi birine yapsak sonuçları düşünmek istemiyorum diye
Her türlü rezillik tamamıyla serbest
Disipline öğrenci gönderirsen kötü öğretmensin
Zaten sene sonunda bütün cezalar af edilir
Çok nadir af edilmediyse ilçeden geri döner veli çocuğumun eğitim hakkını elinden almak istiyorlar diye olay çıkarır
En sonunda sınıf arkadaşından bıçak çekerek haraç isteyen çocuk sırıta sırıta okuluna sınıfına geri döner
Bunun adı ise öğrenci merkezli eğitim olur
 
Bir öğretmen olarak,bu ve benzeri konularda tabiri caizse,dumura uğruyorum.
Şiddeti savunan öğretmenler,hem velilerle,
hem duruma itiraz eden meslektaşlarıyla tartışıp,durumu normalleştirmek için ciddi
ciddi uğraşıyorlar.
Sanki bu onlara verilmiş bir hak ve yetkiymiş gibi gayet rahatlar.

Hiç tanımadığı üyeleri,sırf yorumlarından yola çıkarak 'İpsiz sapsız çocukların,ipsiz sapsız velileri' şeklinde tanımlayan meslektaşlarımı,
uyguladığı şiddeti inkar etmeyi hiç sıkılmadan tavsiye edip,bu konuda eleştirildiği halde hiç özeleştiri yapmayan meslektaşlarımı,
kendisine verilen cevaplara karşı tez geliştiremeyince,kısacası tartışmayı beceremeyince,ortada ne bir hakaret
ne ithamkar tutum olduğu halde,
muhatabını 'benimle polemiğe girdi' diye @Mune'ye şikayet eden meslektaşlarımı,
eğitim-öğretim konusunda yaşanan tüm sorunları, 'terbiye edilmemiş saygısız öğrencilere' ve 'onları yetiştiremeyen bilinçsiz ve beceriksiz ailelere' ailelere yükleyen meslektaşlarımı gördükten sonra,
bu ve benzeri konularda kimseye bir şey anlatmaya çalışmamak en güzeli diye düşünüyorum.
En azından ben bundan böyle,
öyle yapacağım.

Bu forumda 'Eğitimci' sıfatını taşıyanlardan bir kısmının,tartışma adabından uzak olması ve insanlara beddua ve hakaret dışında söyleyecek söz bulamamasından dolayı,
bu kişilerle sağlıklı bir tartışma ortamı,
zaten doğal olarak sağlanamıyor.
Meşhur laftır 'ben önce söylenen söze bakarım,sonra söyleyenin üslubuna'.
Bazı üyelere prim vermeye ve muhatap olmaya hiç gerek olmadığını düşünüyorum artık.
Ben bir tartışmamızda başka bir üyeyle haksızsam banla beni diye söylediğim için koyu kısmı üstüme alındım
Kimseye bir şey anlatmamak dediğiniz gibi en doğrusu sanırım çünkü anlaşılmıyoruz tüm sorun Veli’yle alakalı değil tabi ki tüm sorun öğretmenlerle alakalı olmadığı gibi
Sürekli bu konu hakkında tartışmaktansa herkes önce kendini eleştirse veli öğretmen ve öğrenci üçlüsünde sanırım çok daha iyi yerde oluruz
Düşüncelerinizde haklısınız
 
Ben bir tartışmamızda başka bir üyeyle haksızsam banla beni diye söylediğim için koyu kısmı üstüme alındım
Kimseye bir şey anlatmamak dediğiniz gibi en doğrusu sanırım çünkü anlaşılmıyoruz tüm sorun Veli’yle alakalı değil tabi ki tüm sorun öğretmenlerle alakalı olmadığı gibi
Sürekli bu konu hakkında tartışmaktansa herkes önce kendini eleştirse veli öğretmen ve öğrenci üçlüsünde sanırım çok daha iyi yerde oluruz
Düşüncelerinizde haklısınız
Siz üzerinize alınmayın,
sizi kastetmedim.
Bizzat beni şikayet eden kimse,
onu kastederek yazdım.
 
Bu konuda aşağıda ki yazımı belki veliler beğenmeyecek ama yazmadan da edemedim. Konuda öğretmen ne demiş ne dememiş bilmiyorum belkide haksızdır ama yazımı ben yine de sizinle paylaşayım ;

İnsanoğlu sopa yemeyi arar mı ?
Arar hacı hemde mumla arar...

Bazen düşünüyorum bizim nesil acaba acıdan mı hoşlanıyordu diye ?

Düşünsenize ;
Düştüğünüz zaman anneniz sizi neden düştün diye terlikle döverdi !
Siz sopa yerken anne diye ağlardınız !
Bu nasıl bir manyaklık ?

Biz çocukken de gençken de hiperaktive diye bir rahatsızlık ta yoktu, Mahmut amcanın oğlu yaramaz derlerdi. Hiç öyle doktora filan da götürmezlerdi. Mahmut amcanın o yaramaz oğlu doktora gitmedi diye sapık ta olmadı, karısını da dövmedi çok enteresan o yaramaz çocuk askere gidip gelince tedaviyi olmuş gibiydi.

O kadar yaramaz çocuk vardı ama bugün ki gibi ; sapkınlık, seri katillik bir durum olmadı. Belki oldu ama sapkınlıkları iletişim ağlarının darlığı sebebi ile hiç duymadık biz.

Yeni nesil başka bir rahatsızlık ta "dikkat eksikliği" ! Arkadaş ben öğrenciyken hiç mi bu rahatsızlık yoktu ? Bence vardı da adı başkaydı. Adam bildiğin salak, dersi anlamıyor, derse katılamıyor bunun adı dikkat eksikliği. Neymiş benim çocuğum zehir gibi ama dikkat eksikliği var. Çocuğuna salak diyemiyor da dikkati dağılıyor diyor. Mübarek çocuğu görsen Einstein....

Yaşadığım köyde her velet ilkokulda takdirname alıyor, şunu oku diyorum adam ilk okul son sınıfta okuyamıyor ve bu öğrenciye takdirname veriliyor. Hadi annem hadi....

Öğretmenlerimizden köpek gibi korkardık, saygıda kusur asla etmezdik. Aradan 25 sene geçti torunlarımız olacak yaşa geldik hala yanlarında ne sigara içebiliriz, ne de bacak bacak üstüne atabiliriz. Bu köpek gibi korku benzetmemden değil de saygıdandı !

Bu arada saygı ısmarlama olan bir duygu da değil. Sopayla verilen bir duydu hiç değil. İçimizden gelirdi, annemizden babamızdan aldığımız ahlak duygusundan gelirdi. Sonrasında da öğretmenlerimizin bize verdikleri ile oluşan bir duyguydu.

Bir şimdi ki nesile bakıyorum, acaba diyorum biz mi hastalıklı yetiştirildik ?

Sorun Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini ikiye bölen de ! Bol bol Din okulları açtık Dindar olduk ama ahlakımızı kaybettik....

Aslında sorun şimdiki nesilde ki saygısızlık değil, bu nesli yetiştiremeyen bizlerde...

Sorun X fakülteyi bitireni, öğretmen yapanda. Ne zaman ki öğretmen okulları kapatıldı, hiç bir öğretmen kusura bakmasın ama eğitim veremeyen, eli kolu bağlı bir yeni nesil öğretmen hortladı. Arkeolojiyi bitiren Matematik öğretmeni oldu... İş bulamayan, garanti iş arayan öğretmen oldu... tabi ortalık vasıfsız öğretmen doldu...

Bir harf öğretenin 40 yıl ....

anladınız siz beni ....

hocam saygıyla ellerinizden öperim...
1989 4BT/506



Görevini layıkıyla yapan öğretmenleri tenzih ederim .....
kal geldi kimse cevap vermedi :)

henüz okul çağında çocugumda yok, veli değilim.
32 yaşıma koşuyorum.
berbat bir öğretmene sahip olmak ne demek biliyorum.
neyseki bir noktada şansım döndü, mükemmel bir öğretmene sahip olmak ne onu da biliyorum.

fiziksel şiddet konusunda çok netim.
insan değerlidir, insana vurulmaz, diye diye kardeş kavgalarımızı böldü babam.
ben de cocuklarıma aynısını söylüyorum bugün.

insan değerlidir'in önemini ben hala anlama aşamasındayım
bu değerli insan eşinse üzmezsin, annen-baban ise rızalarını önemsersin,
komşunsa, onu rahatsız etmezsin,
arkadaşınsa kırmazsın,
öğretmeninse, terbiyesizlik etmezsin,
çocuğunsa gözünden sakınırsın, sokakta muhtaçsa el uzatırsın,
yaşlıysa yardım edersin,
öteleniyorsa sarılırsın, yanında durursun.
neden? çünkü insan değerli.

eskileri anlatmışsın ne ala...
ben de anlatırım bir ton örnek hayatı kararanları.
burada da var özellikle anneleri tarafından hırpalanan kadınların konularını aç oku bakalım, şiddetle yaralanan kocaman kocaman kadınlar
yıllar geçmiş çocukluklarını tedavi etmeye calısıyor.
o meshur anne terliği ve daha fazlasının bugüne yansıması.
belki kadınlar ve erkekler aynı degildir.
belki değersiz büyüyen ve korkutulan kız çocukları yüzünden ipin ucu kaçmıştır.
kendi yaşadıklarını yaşamasınlar diye çocuklarını dunyanın merkezi yapmışlardır.
belki senin etkilenmediğinden sıra arkadaşın etkilenmiştir.
e erkek çocuğu her şekilde sadece pipisi var diye bile bir pohpohlanırken,
askere giderken havalara atılırken,
milli olduğunda alkışlanırken,
düğünü olduğunda sırtı sıvazlanırken,
yediği 3-5 dayak vız gelir bencede.

burada en çok şaşırdığım şakaklarından saçını çek, başın belaya girerse de inkar et diyen öğretmen oldu.
hayır.
saçını çekemez.
he velev ki çekti,
inkar edip yalan söyleyemez.
çocuk bu davranışa maruz kaldı,
aile de öğretmene güvendi.
çocuğu yalancı çıkaran öğretmen yüzünden çocuk hayat dersini alır.
kendinden zayıfı ez, ve yapabiliyorsan yalan söyle.

meseleyi bu noktaya getiren ise ah ki ah eskiden sıfır verilirdi, sınıfta bırakılırdı diyip özenmekti en başında.
işimize geldi mi her çocuğun eline tutuştururuz beyaz zambaklar ülkesinde diye bir kitabı.
eee?
finlandiya da böyle mi eğitmişler peki çocukları? not mu varmış?
bugün dünyadaki eğitim sınavsız nasıl olur diye konuşurken biz tehditlerle iş yapacagız hala.
yıl 2019
bundan 3-5 sene sonra vr ile bulunacak çocuklar sınıflarda, ama biz hala sınıftan atmayı tartışıyoruz.
he dersen ki biz kim medeniyet kim, teknoloji kim alışmadık götte don durmaz.
ona bir şey diyemem.

he bir de evet o çocuk einstein.

Einstein çocukluğunun ilk dönemlerinde ciddi anlamda konuşma bozukluğu; ilkokula başladığı dönemde ise öğrenme ve iletişim güçlüğü yaşamıştı. Okuldaki otorite ve eğitim sistemiyle çatışan ve tüm hayatı boyunca okuldan nefret eden Einstein; aslında ailesinin o dönemde korktuğu gibi ‘gerizekalı’ değil sadece Disleksi hastasıydı…

neyseki einstein mış. ali yada mehmet olsaymış, okuldan alıp tarlada çalıştırırmışız :)
 
Hocam sert bir ogretmen olun :)malesef bundan anlarlar
Sozlu notu herzaman bir kozdur onu kullanin verin 20.30 verin susarlar
 
henüz okul çağında çocugumda yok, veli değilim.
32 yaşıma koşuyorum.
berbat bir öğretmene sahip olmak ne demek biliyorum.
neyseki bir noktada şansım döndü, mükemmel bir öğretmene sahip olmak ne onu da biliyorum.

fiziksel şiddet konusunda çok netim.
insan değerlidir, insana vurulmaz, diye diye kardeş kavgalarımızı böldü babam.
ben de cocuklarıma aynısını söylüyorum bugün.

insan değerlidir'in önemini ben hala anlama aşamasındayım
bu değerli insan eşinse üzmezsin, annen-baban ise rızalarını önemsersin,
komşunsa, onu rahatsız etmezsin,
arkadaşınsa kırmazsın,
öğretmeninse, terbiyesizlik etmezsin,
çocuğunsa gözünden sakınırsın, sokakta muhtaçsa el uzatırsın,
yaşlıysa yardım edersin,
öteleniyorsa sarılırsın, yanında durursun.
neden? çünkü insan değerli.

eskileri anlatmışsın ne ala...
ben de anlatırım bir ton örnek hayatı kararanları.
burada da var özellikle anneleri tarafından hırpalanan kadınların konularını aç oku bakalım, şiddetle yaralanan kocaman kocaman kadınlar
yıllar geçmiş çocukluklarını tedavi etmeye calısıyor.
o meshur anne terliği ve daha fazlasının bugüne yansıması.
belki kadınlar ve erkekler aynı degildir.
belki değersiz büyüyen ve korkutulan kız çocukları yüzünden ipin ucu kaçmıştır.
kendi yaşadıklarını yaşamasınlar diye çocuklarını dunyanın merkezi yapmışlardır.
belki senin etkilenmediğinden sıra arkadaşın etkilenmiştir.
e erkek çocuğu her şekilde sadece pipisi var diye bile bir pohpohlanırken,
askere giderken havalara atılırken,
milli olduğunda alkışlanırken,
düğünü olduğunda sırtı sıvazlanırken,
yediği 3-5 dayak vız gelir bencede.

burada en çok şaşırdığım şakaklarından saçını çek, başın belaya girerse de inkar et diyen öğretmen oldu.
hayır.
saçını çekemez.
he velev ki çekti,
inkar edip yalan söyleyemez.
çocuk bu davranışa maruz kaldı,
aile de öğretmene güvendi.
çocuğu yalancı çıkaran öğretmen yüzünden çocuk hayat dersini alır.
kendinden zayıfı ez, ve yapabiliyorsan yalan söyle.

meseleyi bu noktaya getiren ise ah ki ah eskiden sıfır verilirdi, sınıfta bırakılırdı diyip özenmekti en başında.
işimize geldi mi her çocuğun eline tutuştururuz beyaz zambaklar ülkesinde diye bir kitabı.
eee?
finlandiya da böyle mi eğitmişler peki çocukları? not mu varmış?
bugün dünyadaki eğitim sınavsız nasıl olur diye konuşurken biz tehditlerle iş yapacagız hala.
yıl 2019
bundan 3-5 sene sonra vr ile bulunacak çocuklar sınıflarda, ama biz hala sınıftan atmayı tartışıyoruz.
he dersen ki biz kim medeniyet kim, teknoloji kim alışmadık götte don durmaz.
ona bir şey diyemem.

he bir de evet o çocuk einstein.

Einstein çocukluğunun ilk dönemlerinde ciddi anlamda konuşma bozukluğu; ilkokula başladığı dönemde ise öğrenme ve iletişim güçlüğü yaşamıştı. Okuldaki otorite ve eğitim sistemiyle çatışan ve tüm hayatı boyunca okuldan nefret eden Einstein; aslında ailesinin o dönemde korktuğu gibi ‘gerizekalı’ değil sadece Disleksi hastasıydı…

neyseki einstein mış. ali yada mehmet olsaymış, okuldan alıp tarlada çalıştırırmışız :)
Daha önce belirtmiştimde siz hatırlamazsınız yazım diliniz çok sempatik :)
 
Öğretmenlikten gelmiş biri olarak konuşuyorum; öncelikle yeni öğretmenseniz şayet bunu belli etmeyin hiç. 8. sınıfların sınava hazırlanması gerekiyor o yüzden branşınızı bilmiyorum ama sınavda çıkan bir derse giriyorsanız sınava yönelik çalıştırın onları. Bunun haricinde onlarla konuşun rehberlik yapın yani. Gerektiği zaman kendi yaşamınızdan örnek verebilirsiniz.
 
Back
X