Hatası sizden çözüm üretmenizi beklemesi. Ne yapayım diye soracağına kendisi karar vermeli ne yapacağına. Elbet bazen tıkaniriz, duygusal yaklaşırız ancak o ilişki içinde kalacak, ilişkinin iyi ya da kötü yönlerini yaşayacak olan sensin arkadaşım. Karar senin benim fikrim bu derim ben olsam. Çokta açıkça eleştirmek doğru olmayabilir çünkü ayar kaçabilir. Bir arkadaşımda bize dertlerini anlatırdı benim verdiğim cevaplar onu incitiyormus meğerse çünkü kendi yapabileceklerimi söylüyordum. Onda ise sen yapabilirsin tabi ama ben yapamam hissi uyandırmış. O an fark etmemiştim. Bana bunu açıkça söyleyince anladim. Ve dikkat etmeye calisiyorum artik. Yardim etme niyetiyle yaklaşıp kişiyi çaresiz hissettirmekte iyi olmuyor demekki.
Herkesin yapip yapamayacakları farkli. Bu sene farkındalığım artti bu hususta. Psikoloji alanıni da kapsayan bir alanda yüksek lisans yapıyordum ve hocamız bana çok güzel bir hayat dersi öğretti.
Kimseye direk açıktan akıl vermemek.
Bunu yaptığınızda o kişiyi kendinize bağımlı kilarsiniz, her derdinde yine size gelir. Kendi çözmek yerine sizin çözmenizi ister.
Çözümünüz ise yararsa ne iyi ama yaramazsa suçlu siz olursunuz. Aklı sen vermiştin, seni dinledim de bu hale geldim diyerek suçlama ihtimali çok yüksek.
Ve kendi açımızdan da bize bağımlı birey oluşturursak ondan hep alacaklı hissederiz. Zamanla öfkemiz oluşur, hep bana minnet etmeli, beni dinlemeli, ne dersem yapmalı , aklımı beğenmiyorsa neden soruyor gibi düşünceler öfkeye yol açar dedi hocam.
Iletişim konusunda harika biridir:) benimde kafama cok güzel oturdu. Artik bir sorun yasadigimda 10 dk sakinlesmek icin bekliyorim oncelikle. Hemen kimseye anlatmıyorum. Sonra bir şeylerle meşgul oluyorum. Kafa dağıtıyorum. Akşama doğru geçmezse belki birilerine anlatırım o da çok nadir oluyor. Genelde kendi kendime geçiriyorum. Çözümlerim bana ait, cevaplarım bana ait. Sonucu da.
Bağımlı yetiştirilen çocuklarda çok sık görülen bir durum sanirim sürekli danışma hali.
Oysa ki bu özgürlük ruha çok iyi geliyor.