• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

üniversite


Size kesinlikle katılıyorum, aynı şeyleri farklı cümlelerle anlatmışız zaten, kafamızın içindeki enstütüler derken kendimzi üniv. okumadan da geliştirebileceğimizi anlatmak istemiştim. Ama eski devirlerdeki usta çırak ilişkisi buna ne kadar örnek gösterilebilir bilmiyorum, üniv. ler geçmiş dönemdeki o eğitim sisteminin devamı değil mi zaten? Üniv. okunmalı mı sorusunu henüz medreselerin kurulmadığı ve yayılmadığı döneme göre çekimlersek, ''bir ustanın yanında meslek öğrenmeli miyiz?'' şekline dönüşmez miydi? Ayrıca katılmadığım bir konuda kişinin 4 yıl okuyup üniv. hayatından hiç ama hiç bir şey kazanmayabilmesidir, üniversiteler dört duvar içindeki sıralardan ibaret değil, asıl öğrendiklerimiz onun dışında gelişen ve kendi başımıza bir birey olarak hayata atılamamızı sağlayan çevremizden kaynaklanıyor bence. İnsanın hayat pratiğini arttırması anlamına geliyor ki eğitimin kitaplardan önce temeli bence bu.





lisede ortaokulda munazaralarda "universite okunmalı"nın savunulmasını ve kazanmasını desteklerim
fakat gercek hayatta boyle bir sart yok.

universite ile neler kazanıldıgını once sıralayabilmelisin ki bunların dısardan da kazanılabilinecegini savunasın.

arkadas, paylasım, kendi ayakları uzerinde durmak genelde liseden sonra yuvadan ucmak uzere itilen kuslar gibi oldugumuzdan dolayı universitede yasayabiliyoruz. ama yurt dısında bu yas daha kucuk olmuyor mu...? onların lise-ortaokul donemlerine denk geliyor.
hatta genclik kampına katılmıstım, ebeveynler cocuklarının her turlu deneyimi yasaması icin buraya yolluyorlar. biz turkler olarak tırsmıs basımıza bir iş gelir diye cadırdan cıkmamıstık gece.

eger uni. kulturel gelisim saglıyorsa -ki dogru- bunu sadece okumaya ilgili olan insan kazanıyor.
yoksa uni.ye ot gibi gelen giden kisi cok var tanıdıgım.
hatta meslekleriyle ilgili bir soru sorsan bile bos bos bakanı var. 4yıl ne okudu bu cocuk dersin.
onemli olan insanın her yasta her donemde okuması arastırması bir seyler uretmek icin cabalaması.

uni.ler meslek kazanmamazı saglıyorsa -ki bu da dogru- meslek okulları ne ise yarıyor dersin :34:
onemli olan, hangi egitim seviyesinde olunursa olunsun insanın calıstıgı alanda en iyiyi yapabilmesi dersin.

gecmis yuzyıllardan ornek vererek tıp icin işin ehlinin yanında yetisildigini,
mimarlıkta usta cırak iliskisi ile ilerlendigini vs soyleyebilirsin.
bir cok zanaatkarın okulsuz oldugunu fakat hayatlarında ve islerinde gosterdikleri azimlerinden sabırla verdigi emekten dolayı yukseldiklerini soylersin.
fakat su bir gercek ki bulundugumuz yuzyılda teknik bir insan olacak isen, bilim adamı olmak istiyorsan bunun egitimini ancak uni. de alabilirsin.

sana su an yasadıgımız gunden bir tarihci ornegi vereyim turkiyeden, adam kutuphanede basit bir memur. bir cok sanat tarihi veya normal tarih ogrencisinden daha meraklı ve her gun bir kitap okuyor... memuriyetten emekli olunca su an profların seviyesinde arastırma kitapları var ve buyuk kürsülerde bu adam konuk olarak agırlanıyor kabul goruyor.
bende kitabı yok o yuzden adını da hatırlamıyorum. ama int.ten bulabilirsem yazarım.
demem o ki sosyal bilimlerde uretmek icin sadece yazılı kaynaga ihtiyac duydugundan uni. okumak hala sart degil...

hele ki sanatsal alanlarda... bunlar zaten kisinin kendisini gelistirmesi ve yaratcılıgına kaldıgından ötürü uni.den verilen egitimin katkısı olsa dahi okuman gerekmiyor.
mesela yine turkiyeden bir ornek, adam tıp ogretimi gormus ama dunyanın en iyi tanbur ve ney sanatcısı.
bunu da kucuk yastan beri evde kendisi calarak gelistirmis biri.
su an doktorlugu bıraktı, yurticinde bile konserleri sayılı, surekli yurtdısında konser veriyor.
 
Son düzenleme:
Limonlu_Cheescake aslinda iyi yerlere gelebilmek icin üniversiteden ziyade tanidik sart. :9::9::9::9:
Bir de üniversiteye giden arkadaslarin cogu özellikle is bulamadigi icin bir de üzerine yüksek lisans yapanlar, degisik islere atilma hayalleriyle dolu oluyorlar, mesela bir kafe acmak, butik otel acmak vs. gibi. :9:
Bir de ögrencilerin istedikleri bölümlerden cok puanlarinin yettigi, popüler olan ya da ailelerinin istedigi bölümlere itildigini düsününce durum daha da vahimlesiyor. :43:

Bu arada konu sahibine de karsit fikirlere cevap yetistirme sansi doguyor böylece ama keske konu sahibi ortadan kaybolmasaydi. :) Bu yazdiklarimizi yarina okuyabilecek mi o bile belli degil. :26:

evet tanıdık torpil çoook önemli ama artık günümüzde lise mezunları tanıdıkla bile iş bulamaz. her yer üniversite doldu.

üniversite okumak bir artı değil elbette ama lise mezunu da artık okul okumuştan bile sayılmıyor.

iyi yerlere gelmek derken herkesin anlayışı farklıdır. ben mühendis olarak doktor olarak iyi yerlere gelmekten bahsediyorum. bunlar üniversite okunmadan olunmaz. çok para kazanmaktan insanları yönetmekten bahsetmiyorum.

bugün iyi firmalara baktığımızda çoğu iyi üniversitelerden mezun olmuşlardır. ama ona rağmen çoğunun iyi referansları olmasa giremezlerdi oralara. yani ne demek istiyorum iyi bir üniversite bile bitirsen torpile ihtiyacın var ama iyi firmalarda çalışmak istiyen bir insan önce yine iyi üniversiteleri bitirmek zorunda.
 
:1::1: Aynen öyle, kütüphaneler beter ya, zaten kütüphane kalmayacak yakinda, herkes bilgisayar basindan "online" kaynaklari
tarayacak. Üniversite egitim sistemini anlatsak roman olur valla. :) 300 kisiyle ayni sinifa girip not alip cikmanin, acik ögretimden ne farki var diye düsündügüm de cok olmustu mesela. :) Ezberle ezberle sinavlara gir, sinavlarda senin kendi yorumunu katman beklenmesin. Yine sinirlendim bak. :1:

hem de ne ezberleme :1: sistematigi olmayan maddelerin sırasını yanlıs yazmana bile puan kırdıklarını bilirim :95:
elindeki cevap kagıdından kontrol ederken zannediyor ki sen ortadaki maddeyi unutmussun en sonunda da yeni madde uydurmussun :47: ayyy aklıma geliyor da bu sınav kagıtları ve hocalarla ilgili ne hikayeler var...

intihal aldı başını gidiyor zaten :19: hazırcı olmaya pek bir meraklı herkes, online kaynak hem sıkıntılı hem de kontrol etmede yardımcı olabilir gerci.
 

Size kesinlikle katılıyorum, aynı şeyleri farklı cümlelerle anlatmışız zaten, kafamızın içindeki enstütüler derken kendimzi üniv. okumadan da geliştirebileceğimizi anlatmak istemiştim. Ama eski devirlerdeki usta çırak ilişkisi buna ne kadar örnek gösterilebilir bilmiyorum, üniv. ler geçmiş dönemdeki o eğitim sisteminin devamı değil mi zaten? Üniv. okunmalı mı sorusunu henüz medreselerin kurulmadığı ve yayılmadığı döneme göre çekimlersek, ''bir ustanın yanında meslek öğrenmeli miyiz?'' şekline dönüşmez miydi? Ayrıca katılmadığım bir konuda kişinin 4 yıl okuyup üniv. hayatından hiç ama hiç bir şey kazanmayabilmesidir, üniversiteler dört duvar içindeki sıralardan ibaret değil, asıl öğrendiklerimiz onun dışında gelişen ve kendi başımıza bir birey olarak hayata atılamamızı sağlayan çevremizden kaynaklanıyor bence. İnsanın hayat pratiğini arttırması anlamına geliyor ki eğitimin kitaplardan önce temeli bence bu.

konus sahibi hazırlık yaptıgından dolayı yorumların dagınık olmaması amacı ile sizin yazdıgınızla benzer bir perspektiften cevap yazacagım icin alıntılamıs, detaylandırıp dusuncelerimi eklemistim.

universitelerin çıkış noktası meslek sahibi olmaktan ziyade felsefi tartısmaların yapıldıgı akılcıl bir kurum arayışı oldugu icin oyle bir ornek vermistim. benzer bir şekilde medreseler; ders verilen yerler anlamında kullanılan, astronomi, matematik felsefesi, din felsefesi gibi konuların tartısılıp gelistirildigi yerler oldugundan teknik elemanların usta çırak ilişkisiyle yetiştiğini söylemeye çalışmıstım.

ilaveten, bugun dahi 'bir ustanın yanında meslek ogrenmeli miyiz' sorusunun sorulabilecegini ve sanatsal ugrasların, sosyal bilimlerin, , teknik bilgilerin edinimi veya pratikte uygulanmasının bu sekilde ogrenilebilecegini veyahut gelistirilebilecegine inanıyorum.

ne yazık ki günümüzde -özellikle ülkemizde- üniversiteler; 4yıl boyunca ezber yapılan, yoruma açık konularda dahi felsefeyi es geçen, gençlerin düşünce yapısını tek tipleştirmeye yonelik egitim ve ögretim yapan, diplomalar ile imza yetkisini resmileştirerek yarı ücretli olarak dağıtan kurumlar olmanın ötesine geçemiyor.
hayat pratigi konusunda ise dogru düzgün kampüsü bile olmayan universiteleri veya acık ögretimi düsününce onlarda da bunların kazanılacak ortamların yaratılabilindigi pek soylenemez bence.

bu ve önceki yazdıklarımdan üniversite okunmamalı gibi bir anlam da çıkarılmasın lutfen, konu sahibinin sorusu olumluluk içeren bir sekildeydi ve bunun olumsuzlanan halinin gayet gerçekci oldugunu anlatmaya calısmıstım. sonucta munazarada karsı tarafa karsı arguman istiyordu. yoksa burada tum arkadasların yorumunda yer alan her seyi universite okuyarak kazanmamak icin kimsenin önünde bir engel yok, yeter ki insanlar kendi kafalarındaki engelleri aşabilsinler.
 

Türkiyenin eğitim sistemi eleştiriliken haksızlık yapıldığını düşünüyorum, bunu bizim sistemizden daha kötü durumda olan yabancı üniversiteleri görmüş biri olarak söylüyorum ancak daha iyilerini görmediğim içim yargımın dayanağı çok sağlam olmayabilir. Mesele sizin de dediğiniz benim de savunduğum gibi kendimizi geliştirebilme kapasitemizse eğer zaten bunun da pek önemi yok. Diploma herşey değildir ancak eğitim herşeydir savını savunmak konu sahibi arkadaş için en pratik çıkış yolu gibi geldi bana. Tabi sizin çıkış yöntemiz de bir alternatif ama tamamen 'üniversite okumak zorunda değiliz' diye düşünen biri medreselerin ucundan tutarak bu düşüncenin aksini savunsa bile zayıf kalır diye düşündüm. Amma velakin bir tarafım da medreseler konusunda bile hak veriyor size şöyle bir gerçek var ki; orta asya ve Anadolu Türklerinin islamla tanıştığı o ilk dönemlerde bilim dünyasına katkıları, Avrupa nın bile ancak haçlı seferleri ile kazandıkları doğunun bilim teknolojisi, sonrasında medreseler saray mektepleri ile gelişmeye devam eden kültürel anlamdaki bilimsel herşey; medreselerin torpil kayırma ile ulema sınıfını seçmesiyle ve daha da kötüsü müderrisliği bile babadan oğula geçen bir saltanat olarak görmeye başlamalarıyla birlikte çöküntüye uğramıştır. Bu eğitim sistemindeki bozukluk koskoca bir imparatorluğun yıkılma sürecine girmesinin en önemli nedenlerindense eğer, tarih de tekerrür ve tecrübe birikimiyse sizin de bakış açınıza göre evet kesinlikle medreseler örnek verilerek de içinden çıkılabilir.
'bir ustanın yanında meslek öğrenilebilir mi' ile 'üniversite okunmalı mı' yargıları günümüzde tabi ki yine de geçerli ancak ortak noktaları az olan farklı şeyler. Geçmiş zamana göre çekimlerken kullanmamın sebebi, daha önceki yorumunuzda verdiğiniz usta çırak örneğinin zaten üniversitelerin temelini oluşturmasıydı...








konus sahibi hazırlık yaptıgından dolayı yorumların dagınık olmaması amacı ile sizin yazdıgınızla benzer bir perspektiften cevap yazacagım icin alıntılamıs, detaylandırıp dusuncelerimi eklemistim.

universitelerin çıkış noktası meslek sahibi olmaktan ziyade felsefi tartısmaların yapıldıgı akılcıl bir kurum arayışı oldugu icin oyle bir ornek vermistim. benzer bir şekilde medreseler; ders verilen yerler anlamında kullanılan, astronomi, matematik felsefesi, din felsefesi gibi konuların tartısılıp gelistirildigi yerler oldugundan teknik elemanların usta çırak ilişkisiyle yetiştiğini söylemeye çalışmıstım.

ilaveten, bugun dahi 'bir ustanın yanında meslek ogrenmeli miyiz' sorusunun sorulabilecegini ve sanatsal ugrasların, sosyal bilimlerin, , teknik bilgilerin edinimi veya pratikte uygulanmasının bu sekilde ogrenilebilecegini veyahut gelistirilebilecegine inanıyorum.

ne yazık ki günümüzde -özellikle ülkemizde- üniversiteler; 4yıl boyunca ezber yapılan, yoruma açık konularda dahi felsefeyi es geçen, gençlerin düşünce yapısını tek tipleştirmeye yonelik egitim ve ögretim yapan, diplomalar ile imza yetkisini resmileştirerek yarı ücretli olarak dağıtan kurumlar olmanın ötesine geçemiyor.
hayat pratigi konusunda ise dogru düzgün kampüsü bile olmayan universiteleri veya acık ögretimi düsününce onlarda da bunların kazanılacak ortamların yaratılabilindigi pek soylenemez bence.

bu ve önceki yazdıklarımdan üniversite okunmamalı gibi bir anlam da çıkarılmasın lutfen, konu sahibinin sorusu olumluluk içeren bir sekildeydi ve bunun olumsuzlanan halinin gayet gerçekci oldugunu anlatmaya calısmıstım. sonucta munazarada karsı tarafa karsı arguman istiyordu. yoksa burada tum arkadasların yorumunda yer alan her seyi universite okuyarak kazanmamak icin kimsenin önünde bir engel yok, yeter ki insanlar kendi kafalarındaki engelleri aşabilsinler.
 
Back
X