• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Uyum süreci depresifliği

salinger29

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
17 Ocak 2017
640
1.537
33
34
Merhaba hanımlar,

Çok büyük bir dert değil ama içimden geldi paylaşmak istedim.

Üniversitede 3.5 ay kadar Londra'da staj yapmıştım. O kadar çok sevmiştim ki, inşaallah eşimle buraya tekrar gelirim diye de dua etmiştim son gün. Aylar yılladı kovaladı derken yaklaşık 1 sene önce evlendim, enteresan bir şekilde, hiç akılda yokken, eşimin işi dolayısıyla 2 ay önce İngiltere'ye taşındık. Normalde Erasmus'tan gelen her Türk genci gibi senelerimi yurtdışının ne kadar süper olduğundan bahsederek geçirdim ama şimdi buraya yerleşince içime derin bir yalnızlık hissi çöktü.

Normalde hayatta peşinden koştuğum bir çok şey zevk vermez oldu bana, hayal kuramıyorum nedense. Evlenmeden 5-6 ay önce işimden ayrılmıştım, daha sonra sağlık problemlerim yüzünden Türkiye'de çalışamadım, iyileşince de kendimi burada buldum. Şimdi de kendimi kotaracak kadar diyeyim, emlakçıyla, tamirciyle konuşacak, alış veriş, banka vesaire işleri halledecek, ufak tefek hoş beş edebilecek kadar İngilizce bilsem de alanımda bir iş için tercih edilecek kadar iyi olmadığımı düşünüyorum. Konuşmaya başladığımda bol bol ııı,ııı, sorry?, ııı sesleri yükseliyor benden, iyice içime kapandım. Kendimi çok başarısız hissediyorum, kötü şeyler yaşamamama rağmen özgüvenim azaldı sanki.

O kadar istediğin yere geldin neden böylesin diye kendime soruyorum cevap bulamadım bir türlü. O zaman 23 yaşında bir öğrenciydim ve ülkeden ülkeye kendimi yuvarlamak istiyordum. Evlendikten sonra anneme babama çok düşkünleştim, buranın keyfini çıkarmak yerine eski evimi düşünüp hüzünleniyorum.
Acaba eşim mi enerjimi öldürüyor diye bile düşünüyorum ya da kendi iç çatışmamın hesabını ona kesiyorum bilemedim.

Bendeki bu problem yaştan kaynaklı mı( şimdi 28 yaşındayım), evlendikten sonra insanda böyle bir durulma, törpülenme mi oluyor, o zaman öğrenciydim, ev bulma, evin sorunlarıyla uğraşma, hesap açtırma vb. bu memlekette zor olan şeylerle uğraşmama gerek yoktu, şu an bunlarla uğraşmak mı beni yordu, yoksa o zaman geçici bi süre için geldiğimden keyfini çıkardım da şimdi belirsiz süre olduğu için hafakan mı basıyor karar veremedim. Canım sürekli yemek yemek istiyor , bu da sorunumun yan etkisi.

Var mı böyle sorunlar yaşayan veya fikir vermek isteyenler. Çok bunaldım :'(
 
Kuzenim yaşadı bu durumu.İlk evliliği bittikten sonra iş yerinde ortak iş yaptıkları biri ile görüşmeye başladıktan sonra şimdiki eşinin ısrarları sonucu Hollandaya gitti.Kendisi iyi bir universiteden mezun olmuştu ingilizcesi çok iyiydi fakat flemenkce hem ingilizce ile alakası yoktu hemde kulak dolgunluğu 0:) Ama azimliydi burada dil okuluna gitti,oraya gittiğinde devam etti,sonra bir yere vatandaş olmadığı için getir götür işleri,sonra cocugu oldu çizgi filmler,eşinin ailesi,cocugunun arkadaslarının anneleri,derken kendi komsuları falan derken öğrendi.Şimdi Hollandalı kadar iyi flemenkçe konuşuyor.Hollandaya gittiğinde 35-36 yaşındaydı.Demem o ki insanın kendisi zorlaması gerekiyor biraz.Sizin ingilizcenizin kötü olduğunu sizden başka kimse düşünmüyor.Önemli olan derdinizi anlatmaya çalışmanız ve kendinize güvenmeniz.Fakat daha iki ay olmuş ne bu bezginlik.Ben sizin yerinizde olsam hemen dil kursuna yazılırdım.Ücret konusunda bir fikrim yok ama bunu kendiniz için yapmalısınız.Basit cocuk kitapları okuyun,çizgi film izleyin sergilere gidin cafelerde oturun,yavas yavas diliniz gelişince işe de girersiniz.Evde oturup yemek yiyip kilo alınca mutlu olmayacaksınız ki.
 
Merhaba hanımlar,

Çok büyük bir dert değil ama içimden geldi paylaşmak istedim.

Üniversitede 3.5 ay kadar Londra'da staj yapmıştım. O kadar çok sevmiştim ki, inşaallah eşimle buraya tekrar gelirim diye de dua etmiştim son gün. Aylar yılladı kovaladı derken yaklaşık 1 sene önce evlendim, enteresan bir şekilde, hiç akılda yokken, eşimin işi dolayısıyla 2 ay önce İngiltere'ye taşındık. Normalde Erasmus'tan gelen her Türk genci gibi senelerimi yurtdışının ne kadar süper olduğundan bahsederek geçirdim ama şimdi buraya yerleşince içime derin bir yalnızlık hissi çöktü.

Normalde hayatta peşinden koştuğum bir çok şey zevk vermez oldu bana, hayal kuramıyorum nedense. Evlenmeden 5-6 ay önce işimden ayrılmıştım, daha sonra sağlık problemlerim yüzünden Türkiye'de çalışamadım, iyileşince de kendimi burada buldum. Şimdi de kendimi kotaracak kadar diyeyim, emlakçıyla, tamirciyle konuşacak, alış veriş, banka vesaire işleri halledecek, ufak tefek hoş beş edebilecek kadar İngilizce bilsem de alanımda bir iş için tercih edilecek kadar iyi olmadığımı düşünüyorum. Konuşmaya başladığımda bol bol ııı,ııı, sorry?, ııı sesleri yükseliyor benden, iyice içime kapandım. Kendimi çok başarısız hissediyorum, kötü şeyler yaşamamama rağmen özgüvenim azaldı sanki.

O kadar istediğin yere geldin neden böylesin diye kendime soruyorum cevap bulamadım bir türlü. O zaman 23 yaşında bir öğrenciydim ve ülkeden ülkeye kendimi yuvarlamak istiyordum. Evlendikten sonra anneme babama çok düşkünleştim, buranın keyfini çıkarmak yerine eski evimi düşünüp hüzünleniyorum.
Acaba eşim mi enerjimi öldürüyor diye bile düşünüyorum ya da kendi iç çatışmamın hesabını ona kesiyorum bilemedim.

Bendeki bu problem yaştan kaynaklı mı( şimdi 28 yaşındayım), evlendikten sonra insanda böyle bir durulma, törpülenme mi oluyor, o zaman öğrenciydim, ev bulma, evin sorunlarıyla uğraşma, hesap açtırma vb. bu memlekette zor olan şeylerle uğraşmama gerek yoktu, şu an bunlarla uğraşmak mı beni yordu, yoksa o zaman geçici bi süre için geldiğimden keyfini çıkardım da şimdi belirsiz süre olduğu için hafakan mı basıyor karar veremedim. Canım sürekli yemek yemek istiyor , bu da sorunumun yan etkisi.

Var mı böyle sorunlar yaşayan veya fikir vermek isteyenler. Çok bunaldım :'(
dünyayı gezmek en üyük hayalim birkaç ülkeyi görme fırsatım oldu ama ben her türlü koşulda aileme yakın olmak ve tr de yaşamak isteyenlerdenim...
3 ay kadar abd de kaldım özgürlükler hayaller ülkesi ama bence her ülke sadece turist olarak yada gezgin olarak gittiğinizde cazip geliyor insana, alışkanlıklar, kültür farkı, dil ve dinin insan üzerindeki etkileri çok büyük oluyor..
aile ve arkadaş çevreniz tr de kaldı,eşiniz dışında kimseniz yok, yalnız ve kimsesiz kaldınız ve çalışmadığınızdan sosyalleşme şansınuz da düşük ee ingilizlerin bizim kadar sıcak kanlı olduklarını da düşünmüyorum bu nedenle hisleriniz çok normal..
bence maddi anlamda zorlamayacaksa dil kursuna öncelik verin, spora yazılın , çevre gezilerine çıkın müze vs takılın boş vakitlerinizde zamanla çevre edinir ve dil problemini çözüp kendinize güveninizi yeniden kazanabilirsiniz...
ve uzaktada olsa aileniz her daim yanınızda bunu unutmayın bır telefon uzagınızdalar..
 
Kuzenim yaşadı bu durumu.İlk evliliği bittikten sonra iş yerinde ortak iş yaptıkları biri ile görüşmeye başladıktan sonra şimdiki eşinin ısrarları sonucu Hollandaya gitti.Kendisi iyi bir universiteden mezun olmuştu ingilizcesi çok iyiydi fakat flemenkce hem ingilizce ile alakası yoktu hemde kulak dolgunluğu 0:) Ama azimliydi burada dil okuluna gitti,oraya gittiğinde devam etti,sonra bir yere vatandaş olmadığı için getir götür işleri,sonra cocugu oldu çizgi filmler,eşinin ailesi,cocugunun arkadaslarının anneleri,derken kendi komsuları falan derken öğrendi.Şimdi Hollandalı kadar iyi flemenkçe konuşuyor.Hollandaya gittiğinde 35-36 yaşındaydı.Demem o ki insanın kendisi zorlaması gerekiyor biraz.Sizin ingilizcenizin kötü olduğunu sizden başka kimse düşünmüyor.Önemli olan derdinizi anlatmaya çalışmanız ve kendinize güvenmeniz.Fakat daha iki ay olmuş ne bu bezginlik.Ben sizin yerinizde olsam hemen dil kursuna yazılırdım.Ücret konusunda bir fikrim yok ama bunu kendiniz için yapmalısınız.Basit cocuk kitapları okuyun,çizgi film izleyin sergilere gidin cafelerde oturun,yavas yavas diliniz gelişince işe de girersiniz.Evde oturup yemek yiyip kilo alınca mutlu olmayacaksınız ki.

enteresan şekilde mailime bildirim gelmedi, hatta ordan da kendime mesaj çıkardım; kadınlar kulübünde dahi kendimi düzgün ifade edemeyip, cevap alamadığım bir hayat... şeklinde depresyonumu katmerliyordum :)
dediğiniz gibi biraz inatçı olmak lazım, ben nasıl olduysa ilk haftadan duygusala bağladım evim de evim diye. Eşyaların bir türlü gelmemesi, tuttuğumuz evde akla hayale gelmedik sorunlar çıkması falan da beni epey yordu. Kendimi 3 gün zorlayıp 4.gün yatakta öğlene kadar dönerken buluyorum. Geçen gün hasbelkader eve bir tamirci geldi, adamı bile ingilizcem çok kötü yaa diye bezdirdim sanırım ki evden çıkınca üzülüp, aslında gayet iyi diye mesaj atmış..
kuzeninizi aklıma getireceğim bundan sonra içim bayılıp hevessizleşince:) çok teşekkürler yorumunuz için.
 
dünyayı gezmek en üyük hayalim birkaç ülkeyi görme fırsatım oldu ama ben her türlü koşulda aileme yakın olmak ve tr de yaşamak isteyenlerdenim...
3 ay kadar abd de kaldım özgürlükler hayaller ülkesi ama bence her ülke sadece turist olarak yada gezgin olarak gittiğinizde cazip geliyor insana, alışkanlıklar, kültür farkı, dil ve dinin insan üzerindeki etkileri çok büyük oluyor..
aile ve arkadaş çevreniz tr de kaldı,eşiniz dışında kimseniz yok, yalnız ve kimsesiz kaldınız ve çalışmadığınızdan sosyalleşme şansınuz da düşük ee ingilizlerin bizim kadar sıcak kanlı olduklarını da düşünmüyorum bu nedenle hisleriniz çok normal..
bence maddi anlamda zorlamayacaksa dil kursuna öncelik verin, spora yazılın , çevre gezilerine çıkın müze vs takılın boş vakitlerinizde zamanla çevre edinir ve dil problemini çözüp kendinize güveninizi yeniden kazanabilirsiniz...
ve uzaktada olsa aileniz her daim yanınızda bunu unutmayın bır telefon uzagınızdalar..

kesinlikle haklısınız, ne kadar süre kalacağını bilerek gelmekle bir bilinmeze gelmek arasında çok fark oluyor. bir de ben o zaman çöpsüz üzüm tarzında istediğim gibi yaşıyordum, şimdi evlilik illaki bir mutabakat gerektiriyor, iradelerimiz çatışıyor eşimle kimi zaman. Bu da bana şu an eskisine nazaran bazı konularda daha güçlü bazı konularda da daha güçsüz hissettiriyor.
Tavsiyelerinize uyup dil kursu araştırması yapacağım, konfor alanımdan çıkmaya çalışacağım. Önerilerinizin için çok teşekkür ederim:)
 
Bende tatil amacı dışında her zorunlu yurt dışı seyahatimde bitsede memlekete gitsek al bayrağı, kutsal toprağı öpsem gurbet ne zor ulan moduna giriyorum kısa süreli bile olsa En Büyük TÜRKİYE
Ama tatil için gittigimde Allah'ım nolur biraz daha kaliyim nolur nolur diye dua ediyorum:KK48:
 
Bende tatil amacı dışında her zorunlu yurt dışı seyahatimde bitsede memlekete gitsek al bayrağı, kutsal toprağı öpsem gurbet ne zor ulan moduna giriyorum kısa süreli bile olsa En Büyük TÜRKİYE
Ama tatil için gittigimde Allah'ım nolur biraz daha kaliyim nolur nolur diye dua ediyorum:KK48:

ben de Türkiye'de sürekli 'domatesine biberine kurban, cennet bu ülke cennettt' şeklinde konuşan yurt dışından emekli amcalarla karşılaşıyordum, içimden meyve sebze için ülkemi sevilir diyordum ki işin aslı öyle değilmiş. Yerel marketlerde üzerlerinde bilmemne tarım 053... tarzı yazan kasalar görünce hemen böyle gözlerim kalp kalp oluyor, domatesin kokusu da bir başka yaa diye eşimin burnuna burnuna dayıyorum. O amcalardan oldum ben de 2 ayda..:)
 
Ben uzakdoğuda yaşıyorum eşimin işi nedenyle geldik ve ne kadar kalacağımız belli değil burana kullanılan dil inglizce bile değil yemej kültürü bizimkinden uzak gezmek istesen tek başına çıkılmaz e eşimde işte yoğun, 1 ay dışarı çıkmadığımı bilirim markete bile gitmedim evin içinde tek başıma çok ağladım çok üzüldüm ama bazı zamanlar katlanmak alışmak gerekiyor bu halimize çok şükür. Özlüyoruz ama bi telefonla alo dedikten sonra o bile yetiyor. Zamanla aşarsınız inşallah en azından avrupa ülkesi tadını çıkarın buralar çok kötü..
 
İngiltere ve Amerika'da toplamda 3 yıl yaşadım iş dolayısıyla. (Daha önce de dil kursu/erasmus ile ikisine de gitmiştim zaten) Ama her gittiğimin ertesi günü beni evime gönderin babamı özledim diye ağladım. Çalıştığım halde. İnsanın karakteriyle alakalı. Ben çok evcimenim mesela, evimde oturayım, anama babama yakın olayım istiyorum. Yaşadıklarınız neredeyse herkesin başına gelir, yavaş yavaş alışacaksınız. İngilizlerin aksanını anlamak zaten zordur,zaten 50 çeşit aksanları var, Güney Londra,Cockney,İrlanda,İskoç,Gal, Manchester.... hele Londrada her türlü aksanı duyarsınız. Kulağınız alışacak, alışınca da daha rahat edeceksiniz. Anlayın zaten hayatınız yüzde 70 rahatlayacak, çok konuşmanıza gerek yok :D Bana İngilteredeki müdürüm 6 ay demişti, 6 ay katlanabilirsen, 6 aydan sonra gitmek istemezsin. Adam görmüş geçirmiş bir bildiği vardır, Hotelci, her yıl dünyanın her yerinden elemanlarla muhattap dedim, vaz geçtim Türkiyeye dönmekten. Doğru söylüyormuş. Önemli olan rutinlermiş. Kendi rutininizi oturtunca hayat size çok da zor gelmiyor.
 
İlk gittiğinizdr bir amacınız varmış.

İkinci eşiniz için olmuş, ama sanki siz kendiniz için hiç plan yapmamışsınız gibi geldi bana. Kendinize bir amaç bir hedef bulmanız lazım. Şu şekilde Türkiye de de olsanız sıkılırsınız.
 
  • Beğen
Reactions: KV_
Ben uzakdoğuda yaşıyorum eşimin işi nedenyle geldik ve ne kadar kalacağımız belli değil burana kullanılan dil inglizce bile değil yemej kültürü bizimkinden uzak gezmek istesen tek başına çıkılmaz e eşimde işte yoğun, 1 ay dışarı çıkmadığımı bilirim markete bile gitmedim evin içinde tek başıma çok ağladım çok üzüldüm ama bazı zamanlar katlanmak alışmak gerekiyor bu halimize çok şükür. Özlüyoruz ama bi telefonla alo dedikten sonra o bile yetiyor. Zamanla aşarsınız inşallah en azından avrupa ülkesi tadını çıkarın buralar çok kötü..

Allah yarcımınız olsun, orda güzel bir ortam versin size inşaallah. Buraya gelmeden önce youtube da japonic diye birinin japonyayı anlattığı videolara bakıp hayretlere düşüyordum. İnsan gittiği yere mecburen alışıyor tabi ama o zamana kadar yıpratıcı olabiliyor. Telefonu, interneti bulan, görüntülü konuşmayı keşfeden herkese sarılıp teşekkür etmek istiyorum ben de ara ara..
 
İngiltere ve Amerika'da toplamda 3 yıl yaşadım iş dolayısıyla. (Daha önce de dil kursu/erasmus ile ikisine de gitmiştim zaten) Ama her gittiğimin ertesi günü beni evime gönderin babamı özledim diye ağladım. Çalıştığım halde. İnsanın karakteriyle alakalı. Ben çok evcimenim mesela, evimde oturayım, anama babama yakın olayım istiyorum. Yaşadıklarınız neredeyse herkesin başına gelir, yavaş yavaş alışacaksınız. İngilizlerin aksanını anlamak zaten zordur,zaten 50 çeşit aksanları var, Güney Londra,Cockney,İrlanda,İskoç,Gal, Manchester.... hele Londrada her türlü aksanı duyarsınız. Kulağınız alışacak, alışınca da daha rahat edeceksiniz. Anlayın zaten hayatınız yüzde 70 rahatlayacak, çok konuşmanıza gerek yok :KK70: Bana İngilteredeki müdürüm 6 ay demişti, 6 ay katlanabilirsen, 6 aydan sonra gitmek istemezsin. Adam görmüş geçirmiş bir bildiği vardır, Hotelci, her yıl dünyanın her yerinden elemanlarla muhattap dedim, vaz geçtim Türkiyeye dönmekten. Doğru söylüyormuş. Önemli olan rutinlermiş. Kendi rutininizi oturtunca hayat size çok da zor gelmiyor.

Müdürünüz de olayı çözmüş gerçekten inşaallah onun dediği gibi olur bana da. Daha eşyamız buraya ulaşmadan geri mi dönsek moduna girdim. Cambridge'de oturuyorum Londra'ya yakın olmasına rağmen buranın bile çok başka bir aksanı var, aşırı British, kelimeleri yuvarlamak ata sporları olmuş adeta, biriyle uzun süre konuşursam 1 saat beynim ağrıyordu ilk başlarda. samimi bulduğum ingilizlere kronik yakınmalarımı yaptığımda amaan biz de birbirimizi anlamıyoruz zaten diyorlar:D Allah'tan İskoçya'da Liverpool'da falan değilim, orda işler iyice sarpa sarardı. Şimdi özlüyor musunuz peki?
 
İlk gittiğinizdr bir amacınız varmış.

İkinci eşiniz için olmuş, ama sanki siz kendiniz için hiç plan yapmamışsınız gibi geldi bana. Kendinize bir amaç bir hedef bulmanız lazım. Şu şekilde Türkiye de de olsanız sıkılırsınız.

Evet, sıkıntımda bunun da payı var. Türkiye'de aile arkadaş ortamı arasında günler geçince, sanki çok büyük meşguliyetlerim varmış gibi hissedip hayatımı çok sorulamıyordum, şimdi 'içerdeyken düşünecek çok vaktim oldu:deli:' modundayım.
Zaten eveneli daha 1 sene bile olmadı, ameliyatım ve buraya taşınmam derken sürekli bir hengame içinde geçti Türkiye'deki son zamanlarım, ondan dolayı sıkılamadım. Ama çok rutin bir hayata dönüşseydi buradaki kültür şoku kısmı hariç gene boşluktan sıkıntıya düşerdim sanırım.
Umarım iyi bir sonuca ulaşır bu bunalımlarım, yararlı bişeylere yönelirim yeniden:)
 
Müdürünüz de olayı çözmüş gerçekten inşaallah onun dediği gibi olur bana da. Daha eşyamız buraya ulaşmadan geri mi dönsek moduna girdim. Cambridge'de oturuyorum Londra'ya yakın olmasına rağmen buranın bile çok başka bir aksanı var, aşırı British, kelimeleri yuvarlamak ata sporları olmuş adeta, biriyle uzun süre konuşursam 1 saat beynim ağrıyordu ilk başlarda. samimi bulduğum ingilizlere kronik yakınmalarımı yaptığımda amaan biz de birbirimizi anlamıyoruz zaten diyorlar:KK70: Allah'tan İskoçya'da Liverpool'da falan değilim, orda işler iyice sarpa sarardı. Şimdi özlüyor musunuz peki?

Ben Brighton, Londra ve Cardiff'te yaşadım. Her defasında bu hangi dil ya diye kaldım.Hele Cardiff'te, meğersem Welsh diye kendi dilleri varmış neredeyse hiç sesli harfi olmayan, sonradan rezil olarak öğrenmiştim :D Eminim siz de alışırsınız. Ben Amerika'yı hiç ama hiç özlemiyorum ama İngiltere'yi çok özlüyorum. Düzeni, insanların saygısı, samimiyeti... Otobüse bin, merhaba, markete gir bugün nasılsınız. 1 dal sigara isterler hemen ne kadar ödemem gerek diye sorarlar. Londra'dan bahsetmiyorum tabii, her metropol gibi yozlaşmış, ama küçük illeri... Tadından yenmez valla... Vizem bitmese ve tekrar alması çok zor gelmese doğumdan önce tekrar gitmek çok isterdim...
 
Ben Brighton, Londra ve Cardiff'te yaşadım. Her defasında bu hangi dil ya diye kaldım.Hele Cardiff'te, meğersem Welsh diye kendi dilleri varmış neredeyse hiç sesli harfi olmayan, sonradan rezil olarak öğrenmiştim :KK70: Eminim siz de alışırsınız. Ben Amerika'yı hiç ama hiç özlemiyorum ama İngiltere'yi çok özlüyorum. Düzeni, insanların saygısı, samimiyeti... Otobüse bin, merhaba, markete gir bugün nasılsınız. 1 dal sigara isterler hemen ne kadar ödemem gerek diye sorarlar. Londra'dan bahsetmiyorum tabii, her metropol gibi yozlaşmış, ama küçük illeri... Tadından yenmez valla... Vizem bitmese ve tekrar alması çok zor gelmese doğumdan önce tekrar gitmek çok isterdim...

Cardiff in dil durumunu duymuştum daha önce geldiğimde, Yunan bir arkadaşım gidip şoka uğrayıp dönmüştü:) gerçekten 5 senedir rüyalarımda görüyordum sürekli, geldiğim an büyü bozuldu. İnsan ulaşamadığının delisi ulaştığının nankörüdür diye bir söz vardı, canlı kanıtıyım adeta. Biraz kıymet bilmeye vaktimi doldurmaya çalışayım en iyisi, teşekkür ederim:)
 
Back
X