Kısım kısım haklısınız. Kimse çocuğun anneye ihtiyacı yok demiyor, süt bebeği babaya verilsin ya da anne velayeti babaya versin haftalarca, aylarca çocuğuyla görüşmesin demiyor. Neden olmasın deniyor.
Anneniz anneannenizin yanına gittiğinde oluşan soğukluğu ben de babam köye gittiğinde hissederdim mesela. Her akşam aynı saatte kapının çalmaması, o nefret ettiğim haber programlarının izlenmemesi bile üzücü gelirdi. Aynı şekilde eşim yurtdışındayken arkadaşlarımızla ailecek görüştüğümüzde oğlumun babasının eksikliğini hissedip arkadaşlarımızın eşlerine yaklaşmaya çabalaması da başta çocuğum sonra da benim için çok üzücüydü. Kendimden yaşça epey küçük bir kardeşim var. Onun doğumundan birkaç yıl sonra babam emekli oldu ve başka ailevi sebeplerden bizden aylarca uzak kaldığı oldu. Köye daha fazla gitmesi gerekti vs vs. Maalesef bu da kardeşimin psikolojisini kötü etkiledi. Aralarındaki bağ, bizim babamla sahip olduğumuz bağla oldukça farklı. Herhangi bir ebeveynin yokluğu çocukları etkiler.
Benim burada karşı çıktığım şey annenin rolünün aşırı derecede yüceltilip babanınkinin de önemsizleştirilmesi. Babanın yokluğunun 'kabul edilebilir' bulunup, annenin velayeti babaya vermesinin çocuğuyla sürekli görüşmesi halinde bile 'dünyanın en büyük kötülüğü' olarak görülmesi.
Babanın rolünün önemsizleştirilmesi kısmını benim savunma imkanım yok. Daha önceki mesajımda da belirtmiştim. Ben babamla hayatım boyunca çok iyi anlaştım ve benim üzerimde çok emeği vardır biz kız çocuğu olarak. Fakat sanırım burada karıştırılan şeyler, bir kaç sayfa öncesinde yazmıştım bunların her vakaya özgü çok subjektif konular olması.
Her boşanma aynı değil. Her boşanmanın sebebi aynı değil. Her boşananın sonrasında yürüttüğü süreç aynı değil. Evet ideal bir boşanma tablosu çizilebilir, her şeyin direkt en üst noktadan herkesin yararına olduğu..Fakat gerçek hayat bu "olması gereken/ideal" senaryolardan çok farklı işliyor. Ben size bir örnek vereyim; diyelim evde şiddet var, kadın erkeğe, erkek kadına farketmez. Ne diyoruz gürültü patırtı tartışma kavga ortamında çocuk büyümesin. Boşanılsın. Buraya kadar tamam. Peki boşanılıyor. İdeal hikayede yüksek düzeyde bir nafaka verilsin, ev araba vs çocuk nedeniyle düzen bozulmasın diye kadına bırakılsın, kadın ve erkek ideal düzeyde mahkeme görüş gününe bile bağlı kalmadan (çünkü yetersiz) tamamen dostça mükemmel bir düzen kursun. Bu olması gereken, aklı olan herkes bu konuda hemfikirdir.
Peki şunu sorayım kaç tane böyle örnek gördünüz gerçek hayatta? (eminim vardır, ama oranlarsak iş değişir) Evlilik birliği içinde akşam ne yiyecekleri konusunda bile uzlaşamayan insanların nasıl bu şekilde muhteşem işleyen saat gibi bir iletişim ve ortak payda kurabileceğini düşünüyoruz? Zaten yapabilseler evlilikte kalırlardı.
İkinci nokta ise boşanmanın idealize edilmesi. Zaten asla ve asla evlilik birliği içindeki çocuğun ebeveyn bağları ile boşanmış bir ailede olan çocuğunki aynı olamaz. İstediğiniz kadar idealize edin. Yine basit bir örnek vereyim: evlilik birliğinde o gün toplantısı olduğu için çocuğun etkinliğine gelemeyen baba ile boşanmış babanın gelememesi aynı sonucu yaratmaz. Daha bir sürü örnek de sayabilirim.
Burada benim söylediğim annenin imkansızlıklardan dolayı babaya bırakması "nasıl annesin" meselesi değil. Yukarıda da söyledim her vaka kendine özgü. Fakat bu konuda benim konu sahibine söylediğim tek şey kendisi de okudu zaten, imkanları şu an el vermiyorsa, çocukların düzenini bozmadan babayla yaşamaları, babayla da anladığım kadarıyla kavga gürültü ilişkileri yok, bu şekilde devam etmesi. Benim eleştirdiğim her anne bu şekilde vermiyor, siz de yazmışsınız, annenin de o güne dek yapmak istedikleri, telafi edecekleri olabilir düşüncesi. Anne olacaksanız önceliğiniz çocuğunuz olmalı, maalesef ben böyle düşünüyorum.
20li yaşlarda cehaletle evlenip, çocuk yapıp, eğitimi bırakıp, çalışmayı bırakıp, (kendi tercihiyle yapanları söylüyorum) 30'lu 40'lı yaşlarda boşanınca "ben içimde kalanları yapıp, yeni bir ben yaratıcam" kısmına -Çocukları ön planda olmadığı sürece-bu insanların haklarının olmadığını düşünüyorum.
İşini kariyerini çocuktan önce oturtan, işine kariyerine çocuk için ara vermek zorunda kalan, ya da kendi yapacakları, hayalleri, istedikleri olup çocuk yapmayan da bir sürü kadın var. Bu kadınların suçu ne?
Kendini gerçekleştirmeyi yıllarca aklına getirmeyen insanlar boşanınca tüm kaybettiklerinin nedenini çocuk olarak görüyor. Bir annenin böyle bir lüksü yok.
Anneler de insandır evet, buna hemfikirim. Fakat kendine özel şartları olmadığı sürece; hayatımı ve eski kaybettiklerimi geri alıcam diye, diğeri çocuksuz kaldı öyle olmaz diye, adam evlendi diye, çocuk yanımda olursa sevgilim istemiyor diye çocuk babaya verilmemeli. "Anne olmayı seçen kadının" böyle bir lüksü olduğunu düşünmüyorum.
Söylediğim gibi hepimiz aynı fikirde olmak zorunda değiliz zaten, önemli olan farklı fikirlere saygı göstermek.