Yemekkolizmden kurtulmanın çareleri / Dr. Haluk Saçaklı

NILBERA

SeVGi KeLeBeĞi
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
6.086
95
37
Yemekkolizmden kurtulmanın çareleri


Dr. Haluk Saçaklı

Yemekkolizmden kurtulmanın ilk aşaması açlığı tanımlamaktır. Her şeyden önce kişi ne zaman ve ne yemek istediğini keşfetmeli, en çok ne yemek istediğini bulabilmelidir.

Sevilen yiyecek büyük bir özenle hazırlanıp yenmeli ve tadına varılmalıdır. Tadına varmak için ise yavaş yavaş yemeye dikkat edilmelidir. Tat alma duyusu dildir. Dilin ucu tatlı-tuzlu, tabanı acı, yan kısımları ise ekşiye duyarlıdır. Demek ki midede bu işi yapabilecek bir sistem yoktur. O nedenle yavaş yavaş, sindire sindire yemek, yiyeceklerden haz duymaya sebep olacaktır.

Yenen yemeklerin en güzel tadının ilk üç lokmada olduğu unutulmamalıdır. ıştahı frenleme süresi 12 dakikadır. Yavaş yiyerek psikolojik açlık uyarısından kurtulmak mümkündür. Bu süreden sonra, beyindeki merkezden mideye doyduğuna dair uyarılar gider. Bu esnada ne kadar yemek istendiği düşünülmeli, doyulduğunda bırakılıp bırakılmayacağı araştırılmalıdır. Eğer yiyecek karşısında korkusuzca durulabiliyorsa, doyulduğunda da yemeyi kesmek kolay olur.

Bu yöntemde amaç, suçluluk duymadan yemek yemeye özendirmektedir. Yeni beslenme modeli kişiye yeni kapılar açacak, yemekkolikliğin kişisel geçmişte kökleri olduğu anımsatılacaktır. Bu sorunlar keşfedilmeye başlandığında her yemek yeme deneyiminin bir değişim fırsatı olduğu hatırlanacaktır.

Atıştırmadan kurtulmanın yolları

Atıştırmaya başladığınız anda hemen kalbin sesini dinleyin. Kalbin sesi, şayet atıştırma sonrası kişinin kendini daha kötü hissedeceğine dair uyarılar veriyorsa, hemen soluklanıp bu ortamdan uzaklaşmaya çalışılmalıdır. Bu başarılamadığında can sıkılmamalı, atıştırma sonrası tekrar yemek için acıkıncaya kadar, yani mideden sesler gelinceye kadar beklemek gerektiği unutulmamalıdır. Bu yöntemle, zamanla bir sonraki atıştırmalarda elde edilecek başarı düşünceleri kişiyi rahatlatacaktır.

Doyma duygusu hassas bir mekanizma gibidir. Kötü kullanılırsa sistemde arızalar çıkar. Beyinden mideye giden uyarılara cevap veremez, doyulduğuna karar veren bedensel süreçlerle ilişki kopabilir.

Lokmalar arasında çatalı bırakmak, yemek sırasında rahatça oturulan sandalyeye sırt dayamak, olumsuz duyguların uzaklaşmasını sağlayabilir. Bu arada duygularla mücadele edildiğinden, bu bir anlık duygusal boşluk ortadan kalktığında duyguların kontrolünün yiyecekte değil de, kişinin kendi ellerinde olduğunun mutluluğu hissedilir.

Acıkmadan yemeğe başlamak en büyük hatadır. Zira yemeyi kesmek daha zor olur. Bu durumdan kaçınmak için kesinlikle acıkmadan yemeye başlamayın. Çevredeki dostların desteklemesi kişiye büyük bir mutluluk ve özgüven verir. Bu bedenle bilinçli bir uyuma sebep olur. Sık sık deneyimlerin beyne kaydedilmesi sağlanmalıdır.

Yemek yemenin fiziksel açlıktan olduğuna karar verildiğinde acele etmeden, ne ve neden yemek istendiği düşünülüp hayata geçirilmelidir. Tepkileri kontrol etmede acele etmemek şarttır.

Fiziksel görünüşünüze dikkat edin!

Sabah uyanır uyanmaz bedenle olumsuz mücadeleye girmek büyük hatadır. Her yeni doğan güneş yeni bir hayatın başlangıcı olabilir. Yeni bir güne yaşam dolu başlandığında nefret duygularından arınma sağlanır. Yataktan kalkınca ilk iş bedene duyulan saygı ve övgü olmalıdır. Yatağa uzanıp yavaş yavaş ayak parmakları, ayak ve bilekler incelenmelidir. Sonra da omuzların üstünde baş hissedilmeli, bedenin sevildiği telkin edilmelidir. Geriye yaslanıp gözleri kapayarak, biraz sonra yapılacaklar düşünülmelidir.

Gün boyunca vücut akıldan çıkarılmamalıdır. 'Bedenimle değişime hazırım; bedenimi seviyorum' sözcükleri sık sık tekrarlanmalıdır.

Kişinin kendine daha çok saygı duyması kendine daha iyi bakmasına; kendine daha iyi bakmak da kendine daha çok saygı duymaya yol açar. Yeter ki bir yerden başlansın.

Acılarla, zorluklarla mücadele edebilecek kadar güçlü ve yeterli olduğunu hissetmek şarttır. Bu duygular kişiye mutlaka öz saygı, öz sevgi ve öz güven olarak geri dönecektir. O zaman daha mutlu, daha üretken olarak yaşama bağlanılır.

alıntıdır
 
Son düzenleme:
Yemekkolizm...



Çocuklarımızı beslenme konusunda bilinçlendirmek ve doğru yetiştirmek çok önemlidir. Beslenme alışkanlıkları, biz büyüklerin verdiği beslenme eğitimi ve davranışları ile kazanılacaktır.

Şişmanlık, vücuttaki yağ oranın olması gereken değerlerinin üzerine çıkması olayıdır. Şişmanlık için birden çok neden gösterilmektedir. Bunlardan biride kaygıya karşı savunma aracına dönüşen yeme alışkanlığı, geceleri bile süren duraksız bir tıkanma halini alabilmektedir.

Yemekkolizm nedir?

Kendisiyle barışık olmayan kişi beslenmek için değil, kendisini iyi hissetmek için yer. Öfke, endişe, depresyon ya da sıkıntı gibi olumsuz duygular karşısında kişinin çareyi öncelikle yemeklerde araması çok tehlikelidir. ınsanın hallemediği duyguları yiyecekler aracılığıyla kapatmaya çalışması strese bağlı oburluk olarak adlandırılır.

Çözülmesi için emek sarf edilmemiş her duygu, eğer sizi yemek yemeye iterse; ileride duygusal kargaşayı bir kez daha yaşamanıza neden olacaktır. Duygular hiçbir zaman yiyeceklerde yaşamazlar. Yiyecekler geçici bir mutluluk sağlarlar. Çözülmeyen duygular karşısında geçici bir kalkan oluştururlar.

Yemekkoliklerin en önemli özelliklerinden biri de, fiziksel açlığı hiç hissetmeyecek şekilde yemeleridir. Midelerindekinin yaklaşık yarısı tamamen psikolojik nedenlerle yenilenlerle doludur.

Aşırı kilolu insanların kilo almalarının en büyük sebebi, problemleri esnasında yemek yemelerinden kaynaklanır. Bu nedenle vücutlarıyla kontakt kuramazlar ve gerçekten ne zaman acıktıklarını anlayamazlar. Örneğin yanlış beslenmeden doğan aşırı şişmanlık problemini yaşayan insanlar, susuzluk ve açlık duygularını dahi birbirlerine karıştırırlar. Atıştırmalar sadece kan şekerini normal düzeye getirmek içindir, problemleri unutmak için değildir. Karbonhidrat yönünden zengin olan kek, kurabiye gibi yiyecekler beyindeki seratonin seviyesini artırır. Sakinleştirici özelliği olan seratonin ise kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlar. Ama bu tedavi biçimi zamanla oburluk haline gelir ve belli bir süre sonra yemek yemenin verdiği olumsuz duygular diğerleriyle birleşerek çözülmesi zor bir kısır döngüye dönüşür. Yemekkoliklik, açlık ya da tokluğu gösteren bedensel uyarılara aldırış etmeden yemek yeme olarak tanımlanır.

Ülkemizde kadın ve erkekleri yemekkolikliğe iten bir çok psikolojik nedenler vardır.

Yemekkolizmin nedenleri...

1) Özveri: Çocuk doğuran kadın yedirir, içirir, büyütür, ailenin tüm fertlerini besleme görevini üstlenir. Anne hep vericidir, kendisi için hiç zaman ayırmaz. Ama sorunlarla karşı karşıya geldiğinde kendini yalnız ve güçsüz hissedebilir. Bu iç güvensizlik onu tıka basa yemek yemeye sevk eder.

2) Baskı altında geçen çocukluk: Baskı altında geçen çocukluk sonucunda birey kendini kanıtlamak için yemeğe saldırır.

3) Beslenme alışkanlıkları: Annenin çocuğu besleme de yaptığı hatalar da ergenlik çağında çocukları yemekkolizme itebilir. Anne babanın kendi gençliklerinde elde edemediği bir takım başarıları, çocuklarında görmek istemeleri, onların bir yarış atı gibi yüksek beklentilere sevk etmeleri çok hatalıdır.

Bir yemekkolik olmak, yeme bağımlısı olmak anlamına gelir. Nasıl sabah kalkar kalkmaz su içmek yerine kafein tüketenler, yine gün boyunca kafeinsiz yaşamın olamayacağını zannederler. Sigara ve alkol bağımlıları da aynı duyguları yaşarlar. Yemekkolik bir insanın normalde doyma noktasını oluşturabileceği miktarın çok çok üstüne çıkar. Yemekleri hızlı yemeleri krizi bir an önce atlatmalarını istemeklerinden kaynaklanır. Fakat yemek yeme işi sona erince yemekkolik tüm kötü duygularıyla baş başa kalır.

Anorexia nervosa yemekkolikliğin öbür yüzüdür. Anorexia larda yemekkolikler gibi zaman zaman aşırı yerler sonra pişmin olup yediklerini çıkarırlar. Bazen de kendilerini açlık grevine sokarlar.

Yemekkolikliği, aslında çocuklar ve büyükler arasındaki karmaşık ilişkilerin bir dışa vurumu olarak değerlendirebiliriz.

Yemekkoliklik açlık ya da tokluğu gösteren bedensel uyarılara aldırış etmeden yemek yeme olarak tanımlanır.

alıntıdır
 
Son düzenleme:
X