Afiyet Olmasın İnşallah - Günaydın * Ayşe Özyılmazel'in Yemekteyiz Yarışmasına Yazısı Zannımca Sebile ithafen CADIARZU
İmdatlar olsun! Aylardır dilden dile dolanıyor, herkes 'Yemekteyiz'den bahsediyordu, üzerinize afiyet bana ancak sıra geldi. Program böyleyken keşke gelmeseydi. Şimdi yemek hazırlamak, sofralar kurmak, sofra başında toplanıp mamaları tatmak dünyanın en keyifli, en güzel işlerinden biri değil midir? Değilmiş. İşin içine yarışma girince onun da gazı kaçmış. Şimdi 19 yaşında bir kızımız var, Selvi. Bugün onun yemek pişirme günü. Hani her hafta beş yarışmacı yarışıyor, her gün biri evinde diğerlerini ağırlıyor ya. Hah! Maşallah kızımız çok bilmiş ve iddialı. İncikleri fırınlıyor, salatasını soğanlıyor, tatlısını balkonda havalandırıyor, sofrayı kuruyor. E güzel! Ve üstünü değiştirmeye gidiyor. Ana! O ne? Mor tuvaletle çıkıyor odadan. Aaa! Nişan mı var, anlamadım. Neyse, dur bakalım. Sırayla konukları geliyor. İki kadın, iki erkek. Suratlar beş karış. Hani hiç hoşlanmadığın akrabanın evine mecburi bayram ziyaretine gidersin ya o hesap. "Canım" derken, içlerinden "Canın çıksın" demiyorlarsa ben Ayşe değilim. Herkes masada yerini alıyor. Önce çorba geliyor. Yayla çorbası. Amaaan! Bir gece evvel sarışın kadının evindelermiş, Selvi onun her yemeğine kusur bulmuş, şimdi sıra onda. "Bu nasıl yayla çorbası" muhabbeti başlıyor. Yayla çorbası kırmızı olmazmış, salçalı sos yapmış, tık-tıktık ne yanlışmış. Bu arada her biri kameralarla baş başa kalıp yorumlar yapıyor. Yap yorumunu karışan yok! Ama masada ev sahibinin yüzüne gülüp de kamerayı bulunca demediğini bırakmak ne oluyor? Ev sahibi kızımız da tam dayaklık cinsinden. Mutfağa gittiğinde kameraya çığlıklar atıyor, "Ben onların burunlarından getirmez miyim?" Bir kase çorbada fırtınalar kopuyor. Hepsinin suratları asık, hepsi mutsuz, kurulmuş kaynana gibiler. Sanırsınız, Gazi- Bilal Ateş (İstanbul'un en iyi iki şefi bence) ustalar ya da gurmeler. Bu ne hava, bu ne derin mutsuzluk, bu ne dedikodusuz, eleştirisiz, yerden yere vurmasız duramazlık anlamıyorum. Topumuzu yarışmalar götürecek vallahi.
gerçekten mi... amma arsızlık bu ....
yuhh yaa bu kadarr olmazz kanalınn sınırlamaa getirmesii lasımm
bu paket, bukadar pirinç için miydi dedi .dış ses. ohhh,ne güzel lafı oturttu...
5 kg pilavlık 5 kg da kırık pirinç aldı dolma için.dolmaya sadece 1 bardağını kullandı.pilava da 2 bardak kullansa ohhh gerisi epey yeter onlara:)kıymayı da 1kg falan aldı galiba.azıcık da ondan koydu dolmaya tamaaamm:)))
saturnn kullanıcısından alıntı
ya bu hikmet amca da akyol marketin iyice bi reklamını yaptı hee.para mı verdiler bunlar acep?bütün görevliler de peşinde maşallah:)
aldığı yağları gördnüz mü2 paket tereyağı aldı sonra da 2 tane 5lt teneke yağlardan aldı.yuh yanii...
niye o kadar alınıyor,arsızlık falan deniliyorda ,ne var alsınlar...hem ayakkabılarıyla evime gelecekler ,hem zahmet ekip alışveriş yapacam,onlara yemek yapacam , gerekli gereksiz yorumları dinleyecem ama sonunda 10 000 ytl yi alamayacağım...en azından 1 aylık masrafım çıksın...
hem kanal programa tonla reklam koyacak , özet diye aynı şeyi 50 kere yayınlayacak , reklamlardan dünyanın parasını alacak ,reytingler kıracak bişi olamayacak , ben fazla fazla alınca terbiyesizlik olacak.....hadi lennnnnnnnnnnnnnnhihoyyyt
zaten 400 lira para veriyorlarmış yanlış bilmiyorsam...yani para da sınırlı..sınırsız diye bişi yokki....
o zaman, bunları, bu akşamki yemek için almıyoruz sadece, denecek. yani açık olunacak ,nesrin. kimseyi kandırmayacaklar. işte pilav yapacağımda pirinç lazım deyipte 5 kilo alınmayacak. geri kalanıda evde kullanacağım denilecek. doğru ve dürüst olunacak. kimseye yalan söylenmeyecek. ben bu kadar emek harcıyorsam , karşılığındada bu verilen paranın bir kısmıyla evimin erzağını alacağım , denilerek,mertçe,konuşulacak.
ecmel, teşekkür ederim. umarım çakma kürktür... gerçek gibi duruyordu çünkü...
Afiyet Olmasın İnşallah - Günaydın * Ayşe Özyılmazel'in Yemekteyiz Yarışmasına Yazısı Zannımca Sebile ithafen CADIARZU
İmdatlar olsun! Aylardır dilden dile dolanıyor, herkes 'Yemekteyiz'den bahsediyordu, üzerinize afiyet bana ancak sıra geldi. Program böyleyken keşke gelmeseydi. Şimdi yemek hazırlamak, sofralar kurmak, sofra başında toplanıp mamaları tatmak dünyanın en keyifli, en güzel işlerinden biri değil midir? Değilmiş. İşin içine yarışma girince onun da gazı kaçmış. Şimdi 19 yaşında bir kızımız var, Selvi. Bugün onun yemek pişirme günü. Hani her hafta beş yarışmacı yarışıyor, her gün biri evinde diğerlerini ağırlıyor ya. Hah! Maşallah kızımız çok bilmiş ve iddialı. İncikleri fırınlıyor, salatasını soğanlıyor, tatlısını balkonda havalandırıyor, sofrayı kuruyor. E güzel! Ve üstünü değiştirmeye gidiyor. Ana! O ne? Mor tuvaletle çıkıyor odadan. Aaa! Nişan mı var, anlamadım. Neyse, dur bakalım. Sırayla konukları geliyor. İki kadın, iki erkek. Suratlar beş karış. Hani hiç hoşlanmadığın akrabanın evine mecburi bayram ziyaretine gidersin ya o hesap. "Canım" derken, içlerinden "Canın çıksın" demiyorlarsa ben Ayşe değilim. Herkes masada yerini alıyor. Önce çorba geliyor. Yayla çorbası. Amaaan! Bir gece evvel sarışın kadının evindelermiş, Selvi onun her yemeğine kusur bulmuş, şimdi sıra onda. "Bu nasıl yayla çorbası" muhabbeti başlıyor. Yayla çorbası kırmızı olmazmış, salçalı sos yapmış, tık-tıktık ne yanlışmış. Bu arada her biri kameralarla baş başa kalıp yorumlar yapıyor. Yap yorumunu karışan yok! Ama masada ev sahibinin yüzüne gülüp de kamerayı bulunca demediğini bırakmak ne oluyor? Ev sahibi kızımız da tam dayaklık cinsinden. Mutfağa gittiğinde kameraya çığlıklar atıyor, "Ben onların burunlarından getirmez miyim?" Bir kase çorbada fırtınalar kopuyor. Hepsinin suratları asık, hepsi mutsuz, kurulmuş kaynana gibiler. Sanırsınız, Gazi- Bilal Ateş (İstanbul'un en iyi iki şefi bence) ustalar ya da gurmeler. Bu ne hava, bu ne derin mutsuzluk, bu ne dedikodusuz, eleştirisiz, yerden yere vurmasız duramazlık anlamıyorum. Topumuzu yarışmalar götürecek vallahi.
"Bu 'Yemekteyiz' programından akan, geçen kötü şeylerden birisi de 'Benim damak tadıma uygun değil'! Karides yiyorsun, Allah Allah yani! Tamam da sen karidesi sevmiyorsun diye, ya da tanımadığı bir yemek 'Ben beğenmedim' diyor. Ama bilmiyorsun! O senin görgüsüzlüğün ve kültürsüzlüğün dolayısıyla olan bir şey!"
Ay karısının donuna varana kadar alıyomuş anladığım kadarıyla bu hikmet efendi.
Tipinden belli zaten herbişeye maydanoz olduğu.
Çok güldük akşam yaa.
:roflol::roflol::roflol: buna bizde çok güldük.
eee tip müsait olacak okadarda:roflol:
Kızlar valla o saatlerde evde bulunamadıgım ıcın puanlamayı kacırıyorum,suan kım önde gıdıyor acaba???
not: alıntıdır
Biri ünlü gurme, biri ünlü bir lokanta sahibi, biri ünlü bir televizyoncu... İşte Yemekteyiz'e çarpıcı yorumlar...
Televizyon Gazetesi'nin haberine göre; Okan Bayülgen, 'Sade Vatandaş' programında son dönemin çok eleştirilen ve çok izlenen 'Yemekteyiz' programını masaya yatırdı.
Bayülgen, programı açarken, son dönemin çok konuşulan programıyla ilgili şu değerlendirmede bulundu: "Bizim prodüktörümünüz 10 yaşındaki çocuğunu, basketbol ya da erotik bir şeyler izlemesi gerekirken, 'Yemekteyiz' programını izlediği için, çok fazla izlediği için onu doktora götürmeyi düşünüyor. Benim birazcık göz misafiri olabildiğim kadarıyla, varolan kültürü de pespaye eden bir program. Çünkü böyle şeylerden bir şey beklememek lazım. Maalesef televizyon sektörü, az koyayım çok kazanayım derdiyle, uyanıklılığıyla her şeyi mahvetmekle meşgul böyle programlarla
Programın konuklarından ünlü Gurme Ahmet Örs, 'Yemekteyiz'i izlerken tüylerinin diken diken olduğunu belirterek şöyle konuştu: "Bu cazip geliyor. İnsanların birbirlerine çamur attığı çok çirkin bir yemek yeme tarzının, çok çirkin bir sunum biçiminin uygulandığı bir program. Tüylerim diken diken oluyor. Bir süre sonra prodüktörünüz oğlunu doktora da götürmeye kalkar, öbürü kızına seyrettirmemeye de çalışır ve buna kollektif tepki gelişir ve bu da yayından kalkar."
Meşhur Hacı Abdullah Lokantası'nın sahibi Abdullah Korun ise programla ilgili olarak şunları söyledi: "Yemek yemek bir sanattır, bir kültürdür. Yemek yemek sadece karın doyurmak değildir. Sadece patlıcandan 283 çeşit yemek yapılırdı Osmanlı döneminde. Sulhi Dönmezer'in kitabında okumuştum, sadece kaybolan yemeklerin sayısının 6 binin üzerinde olduğunu söylüyor. Böyle bir mutfağa ve kültüre sahiptik."
Naim Akman
Daha önce yarışmaya 2 kez katılan Naim Akman ise, Abdullah Korun'un bile yarışmaya katılması durumunda kaybedeceğini söyleyerek 'Yemekteyiz' programıyla ilgili çarpıcı bir değerlendirmede bulundu: "Abdullah Bey, Osmanlı sofrasını ortaya serse bile, emin olun ki yarışmacılar sayesinde en düşük puanı alır. Çünkü yarışmacıların kendi arasında bir rekabet var. Amaç ödül, gösteriş, ön planda olmak, aşağılamak, yerin dibine koymak, başka bir şey değil."
Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi, Marie Helene Sauner Leroy da "'Yemekteyiz'in içinde 'yemek' kelimesi var ama çok fazla yemek ile ilgili bir şey yok içinde! Çünkü bir rekabet oyunu bu. Zaten bu programa katılan yarışmacılar, mecburen rekabet içine girerek başkaları hakkında kötü bir şey söyleyecekler. Maalesef insanlara izin verildikçe onlar da onu kullanıyorlar. Normalde yapmadıkları bir şey için izin verince yarışmacılar da onu kullanıyorlar" değerlendirmesini yaptı.
Programdaki yarışmacıların bir çok söylemi, medyada da yer alarak tepki toplamıştı. 'Damak tadıma uymuyor' sözcüğünü sık kullanan yarışmacılara Okan Bayülgen'in de bir itirazı vardı: "Bu 'Yemekteyiz' programından akan, geçen kötü şeylerden birisi de 'Benim damak tadıma uygun değil'! Karides yiyorsun, Allah Allah yani! Tamam da sen karidesi sevmiyorsun diye, ya da tanımadığı bir yemek 'Ben beğenmedim' diyor. Ama bilmiyorsun! O senin görgüsüzlüğün ve kültürsüzlüğün dolayısıyla olan bir şey!"
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?