2010 Mart Anneleri Paylaşım Alanı


kaydirigubbakcemile3


Sinir yapmışıızzz eyvahedigeldismile


Amanın :)
Gerekmesin inşallah...



Meyve pürelerini cam rendede yapıyorum, hafif pütürlü bırakıyorum, Doruk severek yiyor.
Dışarda olduğumuz zamanlar kavanoz meyve pürelerinden veriyorum.




Oooo çok güzel haber...
Hadi hayırlısı olsun...
 
bugün gelcek perşembe gitcek canım:))
sen nereye geliyosun???
:)) bi bilsem nereye geldiğimi:) sen neresindesin antalyanın kociş gelsin bi sorayım nereye geliyormuşum

çok mutlu oldu tüm günü 2 saatcik uykuyla bitirdi..
 
ahhahahhhhh:)
kimdir bu adam yaw?
canım bu adam çok ünlü bir çocuk doktoru.internette bir siteden bu doktora soru yöneltiyorsun oda kısa bir sürede cavaplıyor sağolsun:asigim:
kaydirigubbakcemile3

Sinir yapmışıızzz eyvahedigeldismile

hemde ne sinir öyle böyle değil.önüme geleni kapıcak ardıma geleni tepecek kadar asabiyim.
bu arada gözünaydın canımcım kurtulmuşsun senin sülüklerden.

 

Harika laf, çok beğendim kaydirigubbakcemile3

Valla kolay değil, haklısın, ama napsın annesi, bilerek yapmıyor ki o da, annemi üzeyim sinirlendireyim diye...
Şöyle bi yarım saat babaannesine bırakıp çıkıp bi hava alsan ya da evde kendi kendine vakit geçirsen, sakinleşirsin aslında...
 
Kızlar geçmişe bakamadım kusura bakmayın inşallah herşey yolundadır. Son sayfadan açtım hemen tv ile ilgili mesajı gördüm ben daha önce buraya bir pedegog'un sanırım ntv'deki röportajını yapıştırmıştım. TV bebekleri otistik çocuklara dönüştürüyor diye. O haberi şu an bulamadım ama alın başka bir yazı. Bu arada fransa'da 3 yaş altı çocuktalar baby tv'lerde dahil televizyon kesinlikle yasaklanmış zararlı etkilerinden dolayı.

Google'da aratırsanız radikal gazetesinde bu haber var.



günlük yaşantımız içinde yoğun kullanım alanı bulan teknolojik ürünler, bir yandan yaşantımızı kolaylaştırırken, diğer yandan da mevcut yaşam biçimimizde köklü değişiklikler yaratmıştır. İnsanlık tarihi için oldukça kısa sayılabilecek bir sürede gerçekleşen bu teknolojik gelişmelerin yeni nesiller üzerindeki etkileri henüz yeni anlaşılmaktadır. Burada üzerinde durulmak istenen konu; her evde bulunan ve günde zamanımızın hiç de azımsanmayacak bir süresini karşısında geçirdiğimiz Televizyonun çocuklarımızın dil, sosyal ve ruhsal gelişimleri üzerindeki etkilerinin neler olabileceğine ışık tutmaktır.

Sosyal varlık olmamıza rağmen, bu becerinin kazanılması ancak uygun kültürel ve çevresel koşulların varlığına bağlıdır. Yeni doğanlarda iletişim, ihtiyaçların giderilmesi üzerinden gelişir. Acıkan, altı kirlenen veya uykusu gelen bebek, bu ihtiyacını etrafındaki bireylere ağlayarak iletir. Böylece ihtiyaçların giderilmesi esnasında ilk sosyal temas sağlanmış olur. Bu ihtiyacın giderilmesi sırasında bebek ile sağlanan temasın süresi ve kalitesi sosyalleşme sürecinin temel belirleyicisidir. İhtiyaçlarının giderilmesinden haz alan bebek ilişki kurmaya başlar. Acıktığı zaman ağlar, annesinin üzerinden beslenmesini gerçekleştirdiği için annenin varlığı ve kokusu onu rahatlatır. Dolayısıyla annesinin kokusu ile beslenmesi arasında bağ kurar. Bu güven ilişkisi kendisini sadece fizyolojik bağlamda değil, duygusal bağlamda da gösterir. Bebek ile anne arasında kurulan bu bağlanma, çocuğun ilerdeki kişilik yapısının da temel zeminini oluşturur. Her ihtiyaç giderilmesi sırasında alınan haz, rahatlama duygusu ve oluşmaya başlayan güven, annenin konuşmaları ve dokunuşları ile bir üst boyuta taşınır. Belli bir süre sonra anneden duyulan seslere cevap verme çalışmaları agulamalar ile kendini gösterir. İhtiyaçların giderildiği bu anlar iletişim, sosyalleşme ve güven gelişimi için sihirli anlardır. Çocukların sosyal, duygusal ve dil gelişim alanlarının sağlıklı olabilmesinin birinci şartı çocukla bu sihirli anlarda kurulan sağlıklı iletişimdir. Bu sihirli anlarda kurulan doğru iletişim sağlıklı bağlanmanın gerçekleşmesini sağlar.

Bağlanma kuramı, yeni doğanlarda ihtiyaçları gideren bireyin yeni doğanla aynı ortama gelmesi ve/veya ayrılması anında diğer insanlara göre farklı anlamlı tepkiler vermesidir. Bağlanma sürecini sağlıklı bir şekilde gerçekleştiremeyen bebeklerin duygusal, sosyal ve dil alanındaki gelişmeleri de doğal olarak geri olacaktır. İşte televizyon 0-2 yaş grubunun bu gelişimsel sürecini kesintiye uğratan bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Reklamlar ve video kliplerinde görüntünün çok hızlı değişmesi, görüntülerin üzerine bindirilen konuşmalar. Örneğin dans eden inek görüntüsü üzerine “Ayran yararlıdır ……….. ayran.” 0-2 yaş grubundaki bir çocuğun bu ilişkiyi anlaması, anlamlandırması mümkün değildir. Konuşan inek midir? İnek dans edebilir mi? Gibi soruları çevresindeki yetişkinlere sorarak öğrenemez. Bu yaş grubunda zihinsel şemaya inek dans eder ve konuşur olarak yerleşmesi söz konusudur. TV’de monolog şeklinde olan konuşmalar ve diyaloglara katılmama durumu iletişim becerisinin gelişmesinde önemli bir engelleyici faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Amerikan Pediatri Birliği 0-2 yaş grubunda çocuklara TV seyrettirilmesine kesinlikle karşı olduğunu yayınladığı bir bildiri ile duyurmuştur. Bu savı destekleyici açıklamalar İngiltere gibi pek çok batı ülkelerinden de gelmektedir. Ülkemizde TV’nin çocuklar üzerinde olumsuz etkileri konusunda pek çok açıklamalar bulunmakla birlikte, 0-2 yaş çocuk grubu ile ilgili spesifik araştırmalar henüz yapılmamıştır.

0-2 yaş grubuna televizyon izlettirilmesi sonucunda dil gelişim geriliği, sosyal ve duygusal gelişim bozuklukları görülebilmektedir. Sonuçta yaygın gelişimsel gerilik olarak tanımlanan ve otistik belirtilerle kendini gösteren gelişimsel bozuklukların çıkmasında televizyonun etkisinin olduğu kabul görmektedir. Semptomları itibariyle otizm ile sıkça karıştırılan ve gerekli önlemlerin alınmaması durumunda sonu yine otizme varabilen “tepkisel bağlanma bozukluğu” nda aşırı televizyon izlenmesinin önemli bir rolü vardır. Bu nedenle “0-2 yaş 0 TV“ sloganı ile bu yaş grubunu televizyondan uzak tutarak oluşabilecek olumsuz durumlardan korumak sorumluluk sahibi tüm kurum ve kişilerin görevidir.

Eğitim Programcısı

Amir AKDAĞ
 
ne yapıyonuz canolarrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr

Nehir, dün zeynonun kahvaltıyı çok sevdiiğini yzmışsın, nasıl hazırladın kahvaltıyı? Bugün 60 cc mamanın içine yumurta krem peynir pekmez ve bebe bisküvisi karıştırdım. 6-7 kaşıktan sonra bıraktı. Ağzına pütür geldiğinde öğürüyor... Korkmaya başladım ben.

Hasret gözünüz aydın, umarım hakkınızda hayırlısı olur...
 

sengözlerimebaksanab
babanne deyince birden sakinleştim burcucum kendime geldim kalsın ben bakarımkafamçokkarıştı
ya alp ten dolayı değilki sadece canımcım bu kaşıntı mahvediyor beni heryerim kabarcık.ee tabi birde uykusuz kalınca böyle error verebiliyorum aradasempatiksalakcinni
 
Esrin, çok güzel bi yazı, paylaştığın için teşekkürler...


Bak ne kadar işe yarıyor babaanneler, canlarım benim sempatiksalakcinni


HASRETTt ev bulmuşsun inşaallah hayırlısı ile olur canım.
ev al da ist .gelince geleyim bana mamalar yap.

Bize gelmicen mi senağlama
 
Esrin, çok güzel bi yazı, paylaştığın için teşekkürler...



Bak ne kadar işe yarıyor babaanneler, canlarım benim sempatiksalakcinni

Bize gelmicen mi senağlama

ahh ben bir istanbul a gelsem gelmem mi tabi geleceğim.hepinizi çok seviyorum ve görmek istiyorumolumunekankayizsmile.
 
yaaa kimse beni özlememiş kaç gündür yokum bir soranım bilem olmamış.........
CANAN geçmiş olsun canım inşallah damar açılır çabuk iyileşir baban.benim anlamadığım şu niye herşeyin içine mama koyuyosunuz.sebze çorbalarına mama,yoğurta mama kahvaltıya mama bence çok yanlış bebeklerinize sadece mama tadı aldırıyosunuz....
bu kahvaltıyı 6.ayda vericem istersen bir dene bir tatlı kaşığı krem peynir,yine aynen tereyağ,yumurta sarısı,pekmez birazda ceviz içinede tatlandırsın diye bisküvi bak nasıl yiyo ben kızıma böyle yedirdim.ayrıcada meyveli muhallebiler var armutlu elmalı falan kesinlikle almayı düşünmüyorum milupanın sütlü pirinçlisimne karıştır yarım armutu alsana armutlu muhallebi.ay hele o kavonoz mamaları sırf yoğurt yapmak için bir kavonoz aldım 7 sebzelimi neydi bi tadına baktım iğrenç kesinlikle yedirmem doğana doğru çöpe kavonuzuda yoğurt için/COLOR]
 

idrarı tahriş ediyor olabilir.arada bezini çıkartıp havalandır canım.biz günde 2 saat en aZ bezsiz dolaşıyoruz:):)


hayırlısı olsun hasretcim:)


iice dinlenmşsindir ne güzel olmuş:)
canım bu tv konusu kızdırıyordu beni arkadaşın yazdığı alıntıyı okuyunca moralim bozuldu.hiç baktırmamaya calışıcam.
oyun oynayınca duruyor benimki herzamanda bakmıyor ama oyunları o kadar yorucu ki...
insan arıyor yavrucak yanına başka odada oyalamayı dene istersen sen de
 
hasret umarım ev işi olur antalyaya nereye geliceni yazda haberim olsun özelden yada faceten no atarım.ben içinden değilim yanlız hepatit içinde merkezde yani
 
tv ile ilgili bir yazı daha

Televizyon bebeklerin ve çocukların bakıcısı olmamalı!
Geçen ay Fransa’da alınan bir karar çocuk kanalları konusunun ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Söz konusu karar, Türkiye’de gazetelere ‘Fransa’da çocuklara TV yasağı’ başlığı ile yansıdı. Fakat haberlerde, yasağın neyi kapsadığı ve nasıl uygulanacağı konusunda ayrıntı verilmiyordu. Çocukların TV seyretmesine nasıl engel olunacağı, yasağın uygulanıp uygulanmadığının ne şekilde kontrol edileceği gibi sorular kafaları karıştırmıştı. Yoksa her eve TV alarmı mı yerleştirilecekti? Biraz araştırıldığında işin aslı ortaya çıktı: Herhangi bir yasak yoktu. Fransa’nın radyo televizyon üst kurulu CSA (bizdeki RTÜK), 1 Kasım 2008’den itibaren geçerli olmak üzere çocuk kanalları ve programlarının öncesinde ‘3 yaş altındaki çocuklar için TV zararlıdır’ uyarısını koyma zorunluluğu getiriyordu. Bu uyarı, özellikle ulusal yayın yapan çocuk kanalları için geçerliydi. Kararın arkasında ise 16 Nisan’da yapılan bir araştırma vardı. Araştırmayı değerlendiren çocuk psikiyatristleri televizyonun 3 yaş altı çocuklar üzerinde ‘pasifleştirme, dil öğreniminin gecikmesi, ajitasyon, dikkat eksikliği, uyku problemleri ve bağımlılık oluşturma’ gibi olumsuz etkileri olduğunu belirtmişti. Fransız 20 Minutes Gazetesi’nde yer verilen çocuk psikiyatristlerinin konuyla ilgili görüşleri ise çok daha sertti. Uzmanlar, 6-13 aylık çocuklara yönelik programların tamamen yasaklanmasını savunuyorlardı.



Bebek TV

Öte yandan 28 ülkede yayın yapan Baby First’ün Avrupa Genel Direktörü Arié Guez, televizyonun toplumun bir parçası olduğunu ve çocukların ondan uzaklaşması hâlinde realiteden de uzaklaşacaklarını savunuyordu. Guez, bununla da kalmıyor, televizyonun interaktif bir kitap olduğunu iddia ediyordu: “Biz çocuklarımıza ‘parkta oynamayın, TV seyredin’ demedik hiçbir zaman. Bu konuda şeffafız. Tabii ki, televizyon anne-babaların yatmadan önce anlattıkları hikâyenin önüne geçemez.” Çocuk Psikanalisti Serge Tiseron ise bu kanalların çocukları pasif bir seyirci konumuna düşürdüğünü, bunun ortadan kalkmasının yolunun da sorumlu ebeveynlerden geçtiğini düşünüyordu. Ayrıca çocukların yakınında bir TV bulundurmanın ‘onların geleceğini riske atmak’ ile eş değer olduğunu ifade ediyordu.

Aslında bu tarz uygulamalar ilk kez Fransa’da ortaya çıkmadı. Daha önce İsveç’te 12 yaşından küçük çocuklara yönelik TV’lerin reklam yayınlaması yasaklanmıştı. Belçika’nın Flaman kesimi ile Yunanistan, çocuklara yönelik reklamların yayın saati ve süresini kontrol altına almıştı. Hollanda ‘bebek’ televizyonunun şifreli yayınlar arasında olmasını kararlaştırmıştı. İspanya ise sadece AB üretimi oyuncakların TV reklamlarına izin veren bir karar almıştı.

Ülkemizde henüz bu konuda atılmış bir adım yok. Ancak uzmanlar meseleye en az Fransa’dakiler kadar hassas yaklaşıyor.

Pedagog Adem Güneş’e göre, bu uygulamaların amacı, çocukların hem ticaret aracı olarak kullanılmasını önlemek hem de reklam şirketlerinin çocuk televizyonlarından uzak durmasını sağlamaktı. Güneş, her ne kadar yasaklardan yana olmasa da Fransa’daki bu uygulamayı destekliyor. Zira o da 0-4 yaş arası çocukların TV seyretmesine tavizsiz karşı çıkıyor. Özellikle 2 yaşından küçük çocukların TV seyretmesini ‘cinayet’ olarak nitelendiriyor. Bu düşünce ilk başta biraz katı gibi görünebilir. Fakat uzmanlar çocukların TV seyretmemeleri konusunda genelde hemfikir.

ÇOCUKLARIN DÜŞMANI: KLİP VE REKLAMLAR

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden çocuk hastalıkları ve nörolojisi uzmanı Prof. Dr. Adnan Yüksel’e göre, bebeğin sosyal gelişiminde karşılıklı iletişim, doğru organizasyon için ciddi ehemmiyet arz ediyor. Bebeğin, jest ve mimiklerine karşılık bulabilmesi son derece önemli. Çocuklarda karşılıklı göz kontağı ile yapılacak iletişimin yerine; cansız, jest ve mimiklere cevap vermeyen, üstelik frekansı çok yüksek görüntü akışı (TV) beyin hücre bağlantılarında yanlış organizasyona sebep oluyor.

Pedagog Adem Güneş, 0-2 yaş arası çocukların beynini, ‘yeni dökülmüş ‘beton kalıp’a benzetiyor ve şu uyarıyı yapıyor: “Bu dönemde bu kalıp üzerine düşeceğiniz not ileride katılaşmış bir hayat felsefesi olacaktır.” Güneş, özellikle ‘klip’ ve ‘reklam’ spotlarında birkaç saniye içine sıkıştırılmış aşırı ışık, flaş, ses ve görüntü kirliliğinin çocuğun gelişmekte olan zihnini şaşkına çevirdiğini ifade ediyor.

Milliyet Gazetesi TV eleştirmeni Sina Koloğlu ise televizyonun bağımlılık yaptığını kabul etmekle birlikte, çocuklara sınır konmasını biraz anlamsız buluyor. ‘Bağımlılığı engellemek’le ‘TV gerçeğini kabul etmek’ arasında bir denge kurulması gerektiğini savunuyor. Aksi takdirde, bu tarz engellemelerin, ülkemizde genel TV izleyicisi için bir süredir uygulanan akıllı işaretlerde olduğu gibi çok fazla umursanmayacağını düşünüyor. Zira çocukların, yetişkinlere uygun dizileri, hatta şiddet içeren görüntüleri bile seyretmesine göz yumuluyor.

TELEVİZYON ‘OTİZM’İ TETİKLİYOR

Prof. Dr. Adnan Yüksel televizyonun otizm üzerinde de etkili olduğunu anlatıyor: “Otizmin de içerisinde bulunduğu yaygın gelişimsel bozukluk grubu hastalıklar son 10 yılda 10 kart arttı. Bu süre içerisinde bizim genlerimiz değişmediğine göre, bunun sebebi çevre faktörlerinin değişmesidir. Son 20 yıldaki pratiğime dayanarak iletişimi olmayan veya zayıf olan, konuşması gecikmiş çok sayıdaki çocukta aşırı televizyon seyretme öyküsünün fazla olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bazı olgularda televizyonun yasaklanması sonrası çocukların iletişiminin tekrar başladığı, konuşmanın ilerlediği sık karşılaştığımız bir durum.” Tüm bu bilgiler değerlendirildiğinde Yüksel, çocuğun 3 yaşına kadar televizyon seyretmesinin uygun olmayacağını belirtiyor: “Çocukların bu dönemde sosyalleşmek için bile olsa televizyona ihtiyacı yok. 3-6 yaş çocuklar ise eğitici olmak ve günlük 3 saati geçmemek şartı ile televizyon seyredebilir.”

Sosyal Pediatri Derneği’nin 24 Ocak 2007’de düzenlediği ‘Basın Yayında Çocuk Sağlığı’ sempozyumunda, anne-babaların çocuğa iki yaşından önce TV izletmemesi ve TV’yi âdeta bir ‘bakıcı’ gibi kullanmamaları gerektiği vurgulanmıştı. Pedagog Güneş’in söyledikleri söz konusu uyarının ne kadar yerinde olduğuna dikkat çekiyor aslında: “Aileler, günün yorgunluğunun altında ezilirken, çocuklarını televizyona emanet etmeyi bir kurtuluş olarak görüyor. Öte yandan, kardeşsiz evde yetişen ve küçük bir apartman dairesi içine sıkışmış çocukların bitmeyen isteklerinin anne babaları bunalttığı da bir gerçek. Bu durumda televizyon anne babalar için bir ‘can simidi’ gibi görülüyor. Bir yandan anne babanın ‘hadi git televizyon seyret’ teşviki, diğer yandan programların cazipliği, çocukların televizyon alışkanlığı kazanmasının kısır döngüsünü oluşturuyor.” Adem Güneş, tam da bu noktada Türkiye’de hâlihazırda bir medya pedagogu olmadığını ve üniversitelerde pedagoji bölümünün 1980’den sonra kaldırıldığını da hatırlatıyor.

ÇOCUK KANALLARI NE KADAR GÜVENLİ?

Ebeveynler genelde çocuk kanallarına güven duyuyor. Zira bu kanallarda yayınlanan programların belli bir süzgeçten geçirildiğini düşünüyorlar. D Smart Yabancı Tematik TV Kanalları Genel Yayın Yönetmeni Ebru Eren, D Çocuk’ta şiddet, erotizm, cinsel sapkınlık, argo, küfür barındıran programlar yerine, eğitici yönü olan, çeşitli konularda bilgi edinmeyi sağlayan programlar seçmeye gayret ettiklerini belirtiyor.


d-smart dijital TV platformu
Hatta sakıncalı bölümleri kestiklerini, gerekirse uzman görüşüne başvurduklarını kaydediyor. Eren, uzmanların aksine programlarının çocuğun gelişimine faydalı olduğunu düşünüyor: “Bazen çocuklar, özellikle de bebekler bir kelebeği, renkleri, şekilleri ilk defa televizyonda görüyor. Doğada bunlarla karşılaştıklarında da daha kolay adapte oluyorlar. Her şeyi ebeveynlerinden sorarak değil, görüp duyarak kendileri keşfediyor. Ebeveynlerin bile bilemeyeceği bilimsel, teknolojik konularda bilgi sahibi oluyorlar.”

Yumurcak TV Genel Yayın Yönetmeni Meryem Akbal ise çocuk kanallarının açılma sebebini ve faydalarını şöyle özetliyor: “Çocukların ilgisini çekecek, onlar için faydalı programlar yapmazsanız onlar da yetişkinler için hazırlanmış, hiçbir filtreden geçirilmemiş yapımları seyretmeye devam edecek. İlköğretimi, liseyi, üniversiteyi aynı çatı altına taşıyalım demek ne kadar doğruysa, çocuklarla yetişkinlerin aynı televizyon kanallarını uzun süre izlemesi de o kadar doğru. Çocuk televizyon kanallarının sayılarının yakın bir gelecekte yetişkin kanalları kadar artacağını düşünüyorum. Hatta çocuk tematik kanallarının dahi olabileceğini düşünmek lazım.”

Her iki kanal yöneticisi, televizyonun kontrolsüz seyredilmesinin olumsuz etkiler doğuracağı konusunda hemfikir. Ebru Eren bu olumsuz etkinin doğru bir seçim ve zaman ayarlamasıyla telafi edilebileceğini düşünürken Meryem Akbal bu noktada biraz ayrılıyor: “Gelişim özellikleri göz önünde bulundurularak hazırlanmış yapımlar bile çocukları az ya da çok olumsuz etkiler. Bunları gidermek için herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Yapımcılar nitelikli programlar hazırlamalı. Anne-babalar seçici ve sorumlu davranmalı. Yetkili kurumlar, elbette kamuoyu da bu konuda denetleyici olmalı. Tıp eğitimi almamış birinin doktorluk yapması ne kadar tehlikeli ise iletişim eğitimi olmayan birinin televizyonculuk yapması da izleyici açısından o kadar tehlikelidir. Konu çocuk programcılığı olunca iletişimle birlikte pedagoji de işinizin önemli bir parçası oluyor.”

ÇOCUKLAR POKEMON’DAN NE ÖĞRENECEK?

Pedagog Adem Güneş’in çocukların TV seyretmesiyle ilgili uyarıları önemli. Zira televizyonun tüm olumsuz etkileri göz ardı edilse, hatta eğitici olduğu düşünülse bile bu yaştaki çocuklar ‘öğrenme’ değil ‘taklit’ döneminde oluyor. Çocuk bu dönemde annesi ayakta yürüdüğü için ayağa kalkmaya çalışıyor, babası konuştuğu için onu taklit ediyor. Güneş, “Şimdi soruyorum, televizyonda garip kılıklı bir ‘Pokemon’dan, çocuk hangi hayat gerçeğini taklit edecek? Cansız ve şekilsiz bir figür çocuğun insan olmayı taklit ettiği böyle kritik bir dönemde nasıl olur da onun karşısına konulur?” diyor.

Meryem Akbal da zaten hedef kitlesi 3 yaş üstü olan Yumurcak TV’de çocukların uygulayabileceği, günlük hayatta onlara olumlu katkı yapmasını sağlayacak programlar izlettiklerini belirtiyor. TRT Çocuk da bu sebeple Batman ya da Supermen gibi yabancı figürler yerine yerli kahramanların çizgi filmlerini yapma niyetinde. Fakat Sina Koloğlu, bugünün internet çocuğunun yerli yapım Keloğlan seyretmeyeceğini düşünüyor.


Pokemon epilepsi krizine sebep oluyor.
Tüm bunlar göz önüne alındığında anlaşılıyor ki, televizyon programları ne kadar eğitici olursa olsun özellikle 3 yaş altı çocuklar için hem fizyolojik hem de psikolojik olarak zararlı. Ama her evde en az bir televizyon olduğunu ve teknoloji çağında yaşadığımızı düşünürsek çocuk kanallarının konumunu da yadsımamak gerekiyor. Çünkü bu kanallar, bir şekilde TV seyreden çocukları en azından seçilmiş programlarla karşı karşıya bırakıyor. Sorun da zaten çocuk kanallarının varlığından ziyade, ebeveynlerin çocuklarıyla TV arasındaki trafiği kontrol edememelerinden kaynaklanıyor. 3-4 yaşındaki çocuğuyla oturup Kurtlar Vadisi seyreden anne-babalar olduğunu hesap ettiğimizde, durumun vahameti daha iyi ortaya çıkar. Unutulmaması gereken bir husus var: Kumandayı anne-babalar yönlendirmeli, çocuklar değil. Bunu yaparken de son derece seçici ve bilinçli davranmak gerekiyor.

BİLİMSEL ARAŞIRMALARIN ÇARPICI SONUÇLARI

Amerikan Çocuk Hastalıkları Akademisi’nin, 0-3 yaş grubu 2600 çocuk üzerinde 7 yıl boyunca yaptığı araştırmanın sonuçları çok çarpıcı. Buna göre, günlük 3 saat televizyon karşısında oturmak, çocukların zihinsel problem yaşama oranını yüzde 30 oranında artırıyor. Bu tür çocukların karşı karşıya kaldığı zihinsel problemlerin başında, kendi enerjisini kontrol altında tutamaması geliyor. Televizyonlardan alınan aşırı ışık, ses ve hareketlilik çocukların beyninde birtakım yıpranmalar oluşturuyor. Beyin hücrelerinde meydana gelen bu sakatlanmalar neticesinde, çocuklar kendilerini kontrol etmekte zorlanıyor, bir türlü sakin durmayı ve dinlenmeyi beceremiyor, hiç durmak bilmeyen el, kol ve vücut hareketleri ile dikkat çekiyor. Zihnî fonksiyonları zarar gören bu gruba dâhil çocuklar ayrıca, dikkatlerini bir noktada odaklamakta zorlanıyor ve konsantrasyon problemleri yaşıyor.



Amerika’da yapılan diğer bir araştırma da ekrandan yayılan aşırı görsel uyarıların beyinde zarara yol açması ve epilepsi gibi hastalıkların, TV seyretme alışkanlığıyla ilintili olduğunu somut bir şekilde ortaya çıkarıyor. CNN International, Aralık 1997’de 700 epilepsi hastası üzerinde yapılan bir araştırmayı yayımladı. Araştırmanın sonucu dikkat çekiciydi. Gözlem altında tutulan hastalar, izledikleri ‘Pokemon’ isimli çizgi filmde, ‘Pikachu’nun gözlerinin 8 saniye yanıp sönmesinin hemen ardından (20 dakika içinde) epilepsi nöbetine girmişti.

ÇOCUKLARI TV’DEN KORUMAK İÇİN…

Sosyal Pediatri Derneği’nin çocukları TV’nin zararlarından korumak için geliştirdiği bazı öneriler şöyle:

İnternet ve televizyon kanallarının kullanımı konusunda ulusal güvenlik duvarı oluşturulmalı.

Çocuğa iki yaşından önce televizyon izlettirilmemeli ve televizyon bebek bakıcısı olarak kullanılmamalı.

Bebeklerin beyin gelişimi için televizyondan gelen mekanik ve edilgen uyarı yerine, temel bakım veren kişi (anne, bakıcı vs.) çocukla göz teması kurarak konuşmalı, oyunlar oynamalı, şarkı söylemeli ve birlikte kitap okumalı.


Reklamlar ve klipler çocuklarda ciddi zihinsel problemlere yol açabilirler.
Televizyon programları çocuk ya da ergen ile birlikte izlenmeli. İçeriğin olumlu ve olumsuz yönleri birlikte tartışılmalı ve gerçek hayatta olamayacak yönler anlatılmalı.
Anne babalar kendi medya seçimleri ile çocukları için iyi bir örnek olmalı.
Anne ev işleri ile uğraşırken çocuğu televizyon karşısında oyalamaya çalışmamalı, gerektiğinde mutfakta kendisine ufak yardımlar yapmasını istemeli.

Çocuğa bakan kişilerle televizyon izleme süresi ve programlar konusunda fikir birliğine varılmalı.

Çocukların yatak odalarında televizyon ve bilgisayar bulundurulmamalı.
 
mrb annişler nasılınız bebikler napıyo evet kızlar kesinlikle tv izletmeyin bebişlere benim eniştim özel çocuk eğitim uzmanı yani otizmli olan çouklarla ilgileniyo özellikle şu anki durumlarında izlemeyin
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…