2010 şubat anneleri bebek bakım ve eğitim sorunlarını tartışıyor..

yeni topiğimiz hayırlı olsun...
valla yağız yemek yerken illa d smart daki bebeğim tv (luli) izliycek.oradaki civcive dalınca yemeklerini güzel yiyor.zaten çok eğitici bir kanal.renkleri,hayvanları tanıtıyor.ve sürekli bebek gelişimi hakkında bilgiler yazıyor ekranda..
aslında bende çok istemiyorum izlemesini ama mecbur kalıyorum yoksa mama sandalyesinden sallanıyo aşağıya yememek için elinden geleni yapıyo...
 
Hayırlı olsun yeni topiğimiz kızlar çok güzel bir konuyla açılış yapmızsınız tebrikler
derinde reklamlara hasta ki bu aya kadar ilgisini hiç çekmemişti t.v yazmıştım daha öncede ama şimdi reklamlara deliriyor başka bişey değil ama reklam nasıl yapıcaz bilmiyorum ee hayatın gerçeği tv ler nasıl engel olucaz aslında engel olmakta değil kısıtlama getirmeliyiz bence ama şöyle bir sorun var çıcuklarımza gün içinde kendi bakmayan çalışan annelerin işleri sanırım daha zor gibi geliyor nasıl yapıcaz bilmiyorum kızlarr
 
Bende paylaşayım ne düşündüğümü ne yaptığımı, farklı bir bakış açısı olsun...

2004'ten beri tv izlemiyorum, 5 yıllık evliyiz ve evimize hiç tv almadık. Eksikliğini de hiç hissetmedik!
Peki ne yapıyoruz?
*İnternet ve bilgisayar var, izlemek istediğimiz programı, belgeseli, filmi -reklamsız, amaca yönelik izliyoruz ve ardından - başka iyi bir program da izleyip öyle kapatayım derken saatler geçMiyor (tv de sürekli izleyecek iyi bir şeylerde bulabilirsiniz, mesele kötü yayından çok -bizim tv yi değil de tv nin bizi yönetmesi...)
Bu arada kızımız ne yapıyor? Bazı akşamlar 1-2 saat görüntü olan bu alete 1-2 dk. ilk açıldığında bakıyor bazen bakmıyor bile, çünkü onun ilgisini çekecek bir görüntü de olmuyor. Biz engellemiyoruz, buna gerek olacak bir durum olmuyor.
*Radyo dinliyoruz; radyo kulağı çalıştırıyor. Görmezse inanmayan, her şeyin görsele indirgendiği şu zamanda kulağı aktif etmek çok mühim bence. Kulak çalışırsa; dinlemeyi bilir, konuşmayı bilir, hayal gücü ve yaratıcı düşüncesi gelişir, sohbet kültürü oluşur. Kızımızla müzik, tartışma, aile, pedagoji, çocuk vb. tüm programları dinliyoruz ve önemli olan o da dinliyor. Müzik kulağını da geliştirmek isterseniz tv den değil de radyo dan dinletin...
Bize gelen misafirlerimiz önce etrafa bakıp tv yi arıyor göremeyince -tv siz olurmu yaa, diyor fakat ayrılırken de ne iyi etmişsiniz iki çift laf ettik diyorlar... :13:
*Kitap okuyoruz; kızımızı da okuyoruz, seslice eşimle birbirimize de okuyoruz, herkes kendi başına da okuyor. Okunduğu zaman dinliyor zeynep, ona kitaplarını verince de kitaplarıyla konuşuyor yada o da sesli olarak bize okuyor!:) Bence çocuk böyle ailecek yapılan aktivitelerde daha bi huzurlu oluyor.

Velhasıl arkadaşlar bizim düzen böyle, bu şekilde zihnimizin, gözümüzün, kulağımızın daha berrak kaldığını düşünüyorum.
Yalnız bu düzene kızımız dünyaya gelince birden bire geçmedik, biz zaten böyle yaşıyorduk, kızımızda geldi ortak oldu yaşantımıza. Bunun doğru olduğunu düşündüğümüzden ve olumlu geri bildirim aldığımızdan böylece devam ediyoruz.
Bu arada eşim ve ben psikolojik danışmanız. Benim eğitimim pedagoji ağırlıklı (İ.Ü.) Ve diyeceğim o ki gördüğümüz vakaların birinden birine de tv nin olumlu bir ektisini görmedik, aksine doğrudan ve dolaylı sürekli olumsuzluklarını gördük. Tamam şu zamanda çocuğu bazı şeylerden yalıtamazsınız ama şu an için bu düzen herhangi bir özenti bırakmayacak şekilde. Şu an kızıma uzun yıllar yetecek kadar çizgi film, animasyon, eğt. filmleri var ve hafta da bir ailecek izlenecek olan bu filmler eminim daha cazip gelecek. Neyse bunlar sonraki konular bu topik burada devam ederse yıllar sonra bunları da konuşuruz inşaAllah...
Çok uzattım hakkınızı helal edin uzun olmuş...

Biraz daha uzatacağım galiba...
Bende bir blog oluşturmaya başlıyorum, inşaAllah aktif olarak devam edebilirim. Orada çeşitli konular hakkında kendi yazılarım ve alıntı yazılar olacak. Şu an pek bir şey yok ama aklınıda bulunsun

aileBiz

Ayrıca bu konuyu açan zeyl öslem arkadaşıma da teşekkürlerimi sunarım:)
 
Hepinizin yorumunu tabiri caizse can gözüyle okudum:) Birçoğumuz maalesef aynı durumla karşı karşıya çocukların tv merakının oluşmasının sebebi biziz ki onların tanışmasına biz vesile olduk unutmasınıda sağlayabiliriz sanırım.

aise özellikler senin 2004 den beri tv izlememene hatta evde televizyon olmamasına çok şaşırdım ve hayran kaldım. Bu konuyla ilgili istirarını için özellikle tebrik ederim seni.. Keşke bizlerde senin kadar başarılı olabilseydik bu konuda..

Bu kadar zararlı olduğunu bile bile yiğit alp'i tv karşısına oturtup işlerimi yapmak konusunda ne kadar bencilce davrandığımı düşünüp vicdan harbi yaşadım resmen. Çok katı olmamak gerekiyor belki ama benimki kadar meraklı başka çocuk olmadığını görünce kesin bir karar aldım. Sadece yemek saatlarinde (zorladığım taktirde )izlemesine izin vereceğim.

umarım başarılı olabilirim.
 

evet kesinlikle eğer tv y düşkünse mutlaka uzak kalmalı.ayrıca düşkün olmasada yani bakmıyo görünsede konuşmalardan falan etkilnirmiş.ayrıca tv bebekleri hiperaktif yaparmış.uzak tutmak çok zor ama inşallah başarabiliriz elimizden geldiğince...
 
Yani şimdi nasıl başlamalıyız evde herkesin tv var sanırım biz buna nasıl sınırlandırma getirelimm
 
kızlar hepsini okuyamaya bilirsiniz ama özellikle çamaşır bulaşık makinesi kısmına dikkat..



Elektromanyetik Alan konusunda doktora yapmış olan, Doç. Dr. Ayşegül YILMAZ'dan ,

Bir çok işimizi elektronik bir alet yardımıyla gördüğümüz günümüzde, nimet gibi geliyordu bana her alet ve gereğinden fazla kullanıyoruz teknolojiyi. Fakat sonradan öğrendik ki evlerimizin hatta ceplerimizin içinde taşıyormuşuz tehlikeyi. cep telefonlarının zararı ispatlanmadı diyenler, özellikle çocuk ve gençlerdeki lösemi artışını araştırsınlar demişti Ayşegül hanım.



Ayrıca Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, aşırı radyasyona maruz kalanlarda tiroid kanseri riski de artıyor.



Televizyon, bilgisayar, cep telefonu, çamaşır, bulaşık, saç kurutma makinesi, klima, vs gibi hayatımızı kolaylaştıran bu aletlerin, aynı zamanda vücudumuza, özellikle de kanımıza en büyük zararı veren sinsi düşmanlar olduğunu bilseydik vazgeçebilir miydik acaba onlardan? Hayır. Vazgeçemeyiz! Ama en azından bilinçli kullanarak riski en aza indirebiliriz.

Neler yapabiliriz? :

1. En çok manyetik alanı saç kurutma makinesi ve ütü yayar (bunlar çalışırken elektrik saatine bakın), bu aletleri kullanırken acele edin, işinizi çabuk bitirin. Aynı zamanda saç kurutma makinesinin yaydığı manyetik alan sinüzit ve migrene de neden olabiliyor (özellikle süslü kızlar, makineyle fazla oynamayın !..)


2. Yatak odalarında bilgisayar olmamalı. Süleyman Sönmez'in bu konuda yazdıkları çok ilginç: yatak odalarında televizyon, bilgisayar ya da cep telefonu bulunması tahmin edemeyeceğiniz kadar zararlıdır. Havayı iyonize eden elektro manyetik alan yüzünden çoğu zaman bir koku ile algıladığımız ancak gözle göremediğimiz elektrik yüklü parçalar havada asılı kalırlar. Saatlerce havalandırsanız bile tam olarak ortamdan süpürülmezler. Komik gelebilir ama bu iyonize parçacıklarının katı bir süpürge gibi bir örtü kullanılarak odadan çıkarılmaları ya da güçlü bir rüzgârla uzaklaştırılmaları gerekir. Aksi halde her nefes aldığınızda ciğerlerinize bu parçaları çekiyorsunuz demektir.


Bilgisayarı oluşturan temel bileşenlere baktığımızda ekran ve kasa içindeki parçaları incelememiz gerekir. Ekran (monitör) bu parçaların en etkin olanlarından biridir. Vücuda verdiği zararların ilki, bedeni statik elektrik yükü ile yüklemesidir. Bu, topraklanmazsa vücutta biriken elektrik; yorgunluk, uykusuzluk, sinirlilik hali ve saçlarda dökülmeye yol açar. İkinci zarar ise radyasyondur. Ekranda görüntü elde etmek için kullanılan metotların hiçbiri henüz sağlıklı değildir..

Bu elektro manyetik radyasyona elektron tabancası dediğimiz ve katot tüpünün arkasında monitörün içinde bulunan parça, tam anlamıyla bir ışını yani röntgen cihazı gibi çalışarak destek olur. Bildiğiniz gibi röntgen hiç de sevilen bir şey değildir. Yurtdışında hamile bayanlar özel koruyucu giysiler olmadan ekran karşısında çalışamazlar. Ayrıca ekranların bir diğer zararı, kullandıkları renk skalası yüzünden özellikle oyunlarda beyni yormalarıdır.

Yıllar önce Pokemon çizgi filminde kullanılan bir sahnede titreşen, yanıp sönen ekranlar yüzlerce çocuğun hastaneye geçici sara teşhisiyle kaldırılmasıyla sonuçlandı. Birçok ülkede bu nedenle bu dizi yasaklandı. Normal bir ekran saniyede 70Hz dediğimiz bir hızda titreşir ve görüntüsünü tazeler. Oysa sağlık için alt sınır 100Hz dir. Bu, televizyonlar için de böyledir. Daha düşük hızlarda, bozulmaya yüz tutan flüoresan lambalar gibi, gözleri ciddi anlamda yorarlar.


Ekran dışında, kullanılan işlemci; içinde sürekli elektrik akımı gezen ve manyetik alanı son derece güçlü olan bir parçadır.

Keza hard disklerin de en yavaşı bile dakikada 5400-7200 kez döner. Dile kolay, bu saniyede yüz dönüş demektir. Oluşturduğu manyetik alanı siz düşünün. Bilgisayar hakkında çok konuştuk ama maalesef bitmedi.


Elinizin hemen altındaki klavye ve mouse ise her hareketinizde elektrik sinyalleri gönderir. Aynı şekilde uzun süreli klavye ve mouse kullanımı maalesef bilekleri ve eli deforme etmektedir. RSI (Repetitive Strain Injury) denen sürekli aynı bedensel hareketlerin tekrarıyla oluşan eklem rahatsızlıkları ve Karpal Tunnel Sendorumu (tekrar eden hareket sendromu)ciddi sonuçları olan ve ameliyat gerektirebilen hasarlar verirler. Lazer baskı yapan yazıcılar, çalışmaları sırasında ozon gazı üretirler.

Uzmanlar kanser ve bağışıklık sistemi hastalıklarının, manyetik alanın zayıflattığı bünyelerde oluştuğunu söylüyorlar. Mesela çoğumuzun kullandığı Bluetooth kablosuz bağlantısı için HP firmasının resmi kitapçığı lütfen sağlığınız için bir metreden kısa mesafede Bluetooth kullanmayın diyor. Oysa bir dizüstü bilgisayarda siz 30 cm.den kullanıyorsunuz cihazı. Öyleyse neden manyetik alan bu kadar zararlı? Çünkü bedenin emir komuta ve iletişimde kullandığı temel dili elektro-kimyasaldır.. Güçlü manyetik alanların bu hassas iletişimi zedelediği biliniyor.


Bütün bunlara rağmen gibi teknolojinin terk edilmesi mümkün değil. Bunun yerine gereken kurallara ve önerilere uyulması gerekir. Mesela eğer bütçeniz yetiyorsa LCD dediğimiz ince ekranlardan alın. Bunun radyasyon seviyesi daha düşüktür. Bilgisayar kasanızı bedeninizden uzak tutun. Kabloları mümkün olduğunca uzun tutarak çevrenizdeki boş alanı uzatın, dizüstü bilgisayarları asla ve asla kucağınızda, dizinizin üstünde kullanmayın.

Bilgisayar masanızı metal aksamdan değil ahşap ve elektrik yükü tutmayacak şekilde oluşturun. Bilgisayarınızın bağlı olduğu prizi mutlaka topraklı yaptırın. Günde bir kaç saatten fazla keyif, oyun ve web gibi zorunlu olmayan aktiviteler için bilgisayar karşısında zaman harcamayın. Son olarak bilinen tüm elektronik cihazlarda elektromanyetik alanı yakalama becerileri yüzünden özellikle ametist kristalleri kullanmanızı ve bilgisayarınızın yakınına koymanızı önereceğim. Bu ametist kristalleri belli aralıklarla deniz suyuyla topraklandıklarında elektrik yükleri sıfırlanarak gereken koruma alanını sağlamaya devam ederler.


3. Eğer acil servis doktoru falan değilseniz, cep telefonu uyuyacağınız odada asla açık olarak kalmamalı. Özellikle yavuklularından mesaj ya da çağrı bekleyen zamane veletleri, teknoloji özürlü anne ve babalarını, sabah kalkmak için alarmı kurdum gibi modası geçmiş bahanelerle kandırmaya çalışabilirler. Bu ebeveynleri uyarmayı yine bir ebeveyn olarak vazife kabul ediyorum ve vazifemi yapıyorum; telefon kapalı iken alarmının çalmaması için, o telefonun bir takoz olması gerekir sevgili veliler, günümüz telefonları kapalı iken de alarmları çalar, kanmayın, telefonları yatarken kapattırın!


Bazı hatlar çok ucuz ( hatta bedava ) konuşturuyor diye cep telefonları ile uzun konuşmamalı (beni tanıyanlar öyleyene bak demesinler lütfen). Yapılan araştırmalara göre 20 dakika boyunca cep telefonu ile kesintisi konuşanların, bir sağlık kuruluşunda beyin kontrolünden geçmesi gerekiyor. Nitekim telefon ile konuşurken sınırı aştığımızda hep başımız ağrır. Bütün bunların yanında, telefon şarj olurken konuşurken telefonun patlama gibi bir tehlikesi oluğunu da unutmayalım.

Telsiz telefonlarda da benzer tehlikeler mevcut, ev telefonunuz telsizse değiştirin, kablolu alın. (Bu fikir beylerin daha çok hoşuna gidecek sanırım, çünkü telefonla konuşurken gezemeyeceğimizden telefon faturası belirgin bir biçimde düşer! Doğruluğu denenerek ispatlanmıştır)


4. Kablosuz internet erişiminin kansere neden olduğu, ilk olarak da çocukları ve gençleri etkilediği ispatlandı. İnternet bağlantınız da kablolu olsun ve çocuklarınız internette az önce belirttiğimiz gibi sınırlı kalsınlar, onların internet bağımlısı olmalarını engelleyin. İnternet bağımlılığının tedavi gerektirecek kadar önemli bir hastalık olduğunu, bunun için birçok ülkede ve de İstanbul'a internet bağımlıları için rehabilitasyon merkezleri açıldığını unutmayın.


5. Çamaşır ve bulaşık makineleri çalışırken yanında durmayın (mesela bulaşık makinesini çalıştırıp yanındaki masada keyif çayı içmeyin veya masa keyfi yapmayın), çünkü çok manyetik alan yayarlar. Özellikle çamaşır makinesinin, çamaşırları döndürme aşamasında hemen uzaklaşın.


6. Son olarak; kullanmadığınız aletleri fişten çekin. ABD'de yapılan araştırmaya göre, stand by'da yani bekleme modunda kalan aletler, ABD'ye yılda 4 milyar dolara mal oluyor ve California eyaletinde geçen yıl çıkarılan yasaya göre artık bilgisayar, DVD player, Play Station gibi elektronik cihazların kitapçıklarında, bekleme modunda tükettikleri elektriğin de belirtilmesi gerekiyor.

ABD'de bekleme modunda tüketilen elektriğe vampir elektrik deniliyor. Bu da gösteriyor ki elektronik aletler fişten çekilmediği, en azından güç düğmesinden kapanmadığı sürece bizim için tehlike yaymaya devam ediyor.
Tüm bu aletlerin neden olduğu masraf ve küresel ısınma yetmiyormuş gibi, bizi de tüketiyorlar yavaş yavaş.

Gördüğünüz gibi hayat kolaylaşırken kısalıyor sanki. Kolay ve hızlı; fakat kısa. Bu manyetik kirlilik içinde, eğer dikkatli olmazsak, bizim küçükken birlikte yaşadığımız nine ve dedelerimiz, gelecekte birer masal olacaklar sanırım, insanların genç yaşlarda hayata veda etmelerine bakılırsa yeni nesil nine ve dedelerini tanıyamayacak çünkü.
 
Arkadaşlar şu an çocuklarımız "tv aç izlieyeceğim!" gibi bir talep de bulunmuyor yani tüm mesele bizim onu kapatıp kapatamamızla alakalı. Fakat kapattığınız zaman yerine alternatif bir şey üretmezseniz 2 gün sonra tekrar tv yi açık bulursunuz... :18:
Sırf onlar için bir çok şey yaptığınız çocuklarımız için yapacağınız en önemli şeylerden biri bu...
En azından 2 hatta 4 yaşına kadar...
 
ne gibi alternatifler mesela.. ben şuan evdeyim onunla oyunlar oynayabilrim ama bir çok annemiz iş yerinde kimi bebekler yalnız bakılmıyor yanında ya kardeş ya kuzen ya yeğen var.. bir şekilde mecburen açılacak o televizyonlar..
 
Yani evet mesela derin evde annemle yani çok tepkilide olmak istemiyorum ama unutturmam lasım ona bi şekilde
 
seldacım bu alternatifleri herkes kendi yaşamına, zevkine, diğer aile üyelerine göre oluşturacak. herkese uyumlu bir cevabı yok. mesela ben başka bir yere gittiğimizde çoluk çocukta olsa tv yi kapatıyorum, o çocuklarla bi oyun kuruyoruz onlar onu oynuyo, benim kız da bi onlara bi bize geliyo genelde çocuklarla oluyo. akşamları evde eşim, kızım ve ben varsak daha önce yazdığım yazıdaki gibi radyo, kitap, oyun vb. her şeyi yapıyoruz... Ve eğer tv yi kaldırırsanız hayatınızdan ne kadar çook zamanınız kaldığına hayret edersiniz. yapacak bir sürü şey oluyor. Yine bi örnek bu demde dilsiz kavala merak saldım evde gitarda var kızım gitar çalıyo :) bende kaval çalamaya çalışıyorum ! :) çok eğleniyoruz!! Eşimde söylüyo ya da kovalıyo bizi!!

yani herkes bulunduğu ortama göre...

Annenin bakmadığı durumlarda maalesef bi denetleyicilik yok, sadece tv konusunda da değil, zor bir durum, fikri olan varsa bende duymak isterim. Açmayın diye uyarırsın ve onlara şunu bunu yapın diye bişiler sunarsanız belki...
 
Son düzenleme:
oğlum da müptelası olmadığından bu tv konusunu çok kafama takmıyordum aslında
ama bahsettiğiniz işitsel kısım benim kafama takıldı
izlemesek dahi tv hiç kapanmaz böyle süregelmiş bi alışkanlık

oğlum annemle kalıyor.. annem tv seyretmeyi pek sevmez sadece de haber kanalı izler genelde boş vakitlerinde kendine iş yaratır.. çoğunlukla Berkuşla oyun oynar onu gezdirir
tvli odada olduklarında çocuk kanalını açık bırakıyor onun için ama dediğiniz gibi düşündüğümde çocuk kanallarında çok fazla gürültü var çoğu da programlarından değil reklamlardan ötürü

sanıyorum anne baba olarak bizim de izlemesek te açık olan o tv yi kapatmamız şart
eve döndüğümüzde onun uyku saatine kadar onunla uğraşıyoruz ama haftasonları sanki daha fazla vakit varmış gibi tvye o uyanıkken de bakıyoruz

sanıyorum bu durumda sanki vakit geçirme aracıymış gibi düşündüğümüz ve mutlaka izlemek istediğimiz şeyi o saatte izlemek zorunluymuş gibi o araca bağımlılığımızı azaltıp dilediğimiz programları internetten de takip derek hayatımızdaki yerini küçültmeliyiz

bu konuyu akşama annem ve eşimle bi konuşucam
ancak hep birlikte bişeyler yaparak çözülebilecek bi konu bu
 
Zeynep gibi bu sorun bizim için de büyük dert…Evet Toprakta tvyi çok seviyor bu benim için çok şaşırtıcı bi vaka oldu çünkü bizim ailedeki bebekler tv izlemeyi hiç sevmezler.
Hiçte beklemediğim bu sorunla çok erken aylarda karşılaşmamda bi o kadar enteresan gelmişti bana.Toprak nerdeyse 2 aylıktan beri tvye ilgi duyuyor diyebilirim..
Tv dediğim tabi ki reklamlar…
Az diyaloglu,0 iletişimli çok hızlı akan renkli şaşalı görüntüler…Bi çoğu gibi bizim de asıl problemimiz bunlar.
Tv eşim ve benim için vazgeçilmez bi iletişim aracı değil.Nitekim şu an evimizde ki tvde yayın yok.Sadece dvd seyretmek için kullanıyoruz.Önceki evimizde de aylar sonra kayınpederim kurmuştu.Buraya gelince canımız sıkılıyor diye.
Lakin tvyi tamamen hayatımdan çıkarıyorum diyenler bile çıkaramazken,”biz tv seven bi aile değiliz” deyip işin içinden sıyrılabileceğimizi de sanmıyorum.
TV seyretmediğini söyleyen Amerikalıların % 8’inin televizyon karşısında geçirdiği ortalama süre 10 saat
Kaynak: Connoisseur, Eylül 1989

…

Toprak’ın tvye olan ilgisini fark edince hemen tutuştuk biz eşimle.Eşim katiyetle katlanamıyordu reklamlara kitlenmesine.
Ben tv konusunda hep şöyle derdim velilerime filan:”Tvnin kumandası var,o da sizin elinizde.Tv,pc bunlar çağımızın getirdikleri bunları yasaklayarak değil nasıl kullanıldığını öğreterek doğru davranmış oluruz.” Demek ki ben başıma böyle bişeyin geleceğini hesap ederek konuşmamışım.Zira evdeki hesap çarşıya uymadı…Günde değil ayda bi kere bile olsa Toprak’ın tvye kitlenmiş halini görmek benim içimi parçalıyor. TV izlerken beynimizin yaydığı elektromanyetik dalganın frekansı değişiyor. Alpha yaymaya başlıyoruz ki bu beynimizin kendini kapatması gibi bir şeye denk geliyor.Yani oğluma tv izletmiş olmuyorum.Beynini kapatmış oluyorum!

Ayrıca yapılan araştırmalarda bebeklerin % 90’ı 2 yaşına gelmeden düzenli TV izleyicisi haline geldiğini söylüyor.Daha kendi seçimleri tercihlerini yapamayan,eğitimsiz bir bebeden tvyi doğru kullanmayı öğrenmesini nasıl bekleyebiliriz ki? Yüzde doksanlardan bahsediyoruz kızlar…Nerdeyse bütün çocuklar demek oluyor bu!
Yo yo bu kadar basit bir biçimde koruyamayacağımdan eminim yavrumu tvnin çok çok kötü olan etkilerinden…
…
Gündüzleri açmayarak bi nebzede olsa çözüm bulmuştuk.Lakin kayınvalidemlerle yakın oturuyor olmamız bu noktada olayları biraz karıştırdı.İki günde bi görüşmek ve onların tvsiz duramaması benim kararımı uygulamama engel oluyordu.Görümcemin oğlu muhakkak tvyi açıyor,tv açık oluyor öyle hayatına devam ediyor.Bir… İki… Kaç kere müdahale edebilirsin ki?
Bi de o kadar anlatmamıza rağmen kayınvalidem Toprak’ın tvye kitlenmiş halini görünce,bak nasılda izliyor diye seviniyor.”Dur oğlum bak sana ne açıcam” deyip alıyor kumandayı eline…
Taşınmamızdan sonra tvyi bu evde kurmamamız biraz bu konuda ne kadar ciddi olduğumuzu anlamalarına sebep olmuştur umarım.
Tv’nin etkileri ile ilgili bi kaç araştırmayı paylaşmak istiyorum şimdi.Sonra da tv sorununa kendi çözümlerimi yazayım istiyorum.

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi`nden çocuk hastalıkları ve nörolojisi uzmanı Prof. Dr. Adnan Yüksel`e göre, bebeğin sosyal gelişiminde karşılıklı iletişim, doğru organizasyon için ciddi ehemmiyet arz ediyor. Bebeğin, jest ve mimiklerine karşılık bulabilmesi son derece önemli. Çocuklarda karşılıklı göz kontağı ile yapılacak iletişimin yerine; cansız, jest ve mimiklere cevap vermeyen, üstelik frekansı çok yüksek görüntü akışı (TV) beyin hücre bağlantılarında yanlış organizasyona sebep oluyor.

Pedagog Adem Güneş, 0-2 yaş arası çocukların beynini, `yeni dökülmüş `beton kalıp`a benzetiyor ve şu uyarıyı yapıyor: `Bu dönemde bu kalıp üzerine düşeceğiniz not ileride katılaşmış bir hayat felsefesi olacaktır.` Güneş, özellikle `klip` ve `reklam` spotlarında birkaç saniye içine sıkıştırılmış aşırı ışık, flaş, ses ve görüntü kirliliğinin çocuğun gelişmekte olan zihnini şaşkına çevirdiğini ifade ediyor.
…
BİLİMSEL ARAŞIRMALARIN ÇARPICI SONUÇLARI

Amerikan Çocuk Hastalıkları Akademisi`nin, 0-3 yaş grubu 2600 çocuk üzerinde 7 yıl boyunca yaptığı araştırmanın sonuçları çok çarpıcı. Buna göre, günlük 3 saat televizyon karşısında oturmak, çocukların zihinsel problem yaşama oranını yüzde 30 oranında artırıyor. Bu tür çocukların karşı karşıya kaldığı zihinsel problemlerin başında, kendi enerjisini kontrol altında tutamaması geliyor. Televizyonlardan alınan aşırı ışık, ses ve hareketlilik çocukların beyninde birtakım yıpranmalar oluşturuyor. Beyin hücrelerinde meydana gelen bu sakatlanmalar neticesinde, çocuklar kendilerini kontrol etmekte zorlanıyor, bir türlü sakin durmayı ve dinlenmeyi beceremiyor, hiç durmak bilmeyen el, kol ve vücut hareketleri ile dikkat çekiyor. Zihnî fonksiyonları zarar gören bu gruba dâhil çocuklar ayrıca, dikkatlerini bir noktada odaklamakta zorlanıyor ve konsantrasyon problemleri yaşıyor.

Amerika`da yapılan diğer bir araştırma da ekrandan yayılan aşırı görsel uyarıların beyinde zarara yol açması ve epilepsi gibi hastalıkların, TV seyretme alışkanlığıyla ilintili olduğunu somut bir şekilde ortaya çıkarıyor. CNN International, Aralık 1997`de 700 epilepsi hastası üzerinde yapılan bir araştırmayı yayımladı. Araştırmanın sonucu dikkat çekiciydi. Gözlem altında tutulan hastalar, izledikleri `Pokemon` isimli çizgi filmde, `Pikachu`nun gözlerinin 8 saniye yanıp sönmesinin hemen ardından (20 dakika içinde) epilepsi nöbetine girmişti.

…

Bir de tv ilgisini çekmeyen,çekmediği içinde yanında rahatça tv izlenen çocuklar ile ilgili yapılan bi araştırma var. Bir grup çocuk televizyon açıkken ve kapalıyken oyun oynatılıyor, konsantrasyon süreleri ölçülüyordu.

Çocuk o sırada izlemiyor yalnız, sadece açıkken oyun oynuyor. Televizyon açıkken, çocuğun oyuna konsantrasyon süresinin ciddi şekilde düştüğü gözlemleniyor.

"Sorun aslında izlenen görüntünün içeriğinde değil, - az diyalog, az etkileşim ve sürekli değişen görüntüler- asıl sorun bebeklerin beyninin gelişme şekli. Çocukların beyni iki yaşından önce çok hassas. Sürekli nöral bağlantılar kuruluyor ve beynin boyutu büyüyor. Bu hassasiyet nedeniyle bebeklerin bol bol etkileşimli uyaran alması gelişmeleri ve öğrenmeleri için çok önemlidir. Araştırma eğitim DVDlerinin böyle bir imkan sağlamadığını göstermiştir."

An itibariyle tv ile ilgili düşüncelerimiz şöyle:

Şu an için evimizde tv yok.Takip etmek istediğimiz şeyleri Toprak uyuyunca internetten takip ediyoruz.
Toprak şu an tvnin ne olduğunu çokta bilmiyor,çabucak unuttu diyebilirim.Kumanda hastalığı da yok pek tabi. Tvyi tanımıyor ama yayın nedir biliyor.Bazen yanında beğendiğim bir diziyi izlediğim oluyor.Bazen de çizgi film benzeri programlar açıyorum net üzerinden…Bunlar onun tv hakkında az da olsa fikir edinmesinde şimdilik yeterli sanıyorum.
Şu an için bunlar bile beni mutlu etmeye yetiyor tv ile ilgili.İlerde ne olur ne düşünürüz bilemiyorum.Kesin bişey söylemek için çok erken…2 yaşından önce tvnin kötü etkilerinden uzak tutabiliyor olmak…Şu an benim için önemli olan bu.
Tvye alternatif olarak anlama kotası yükseldikçe yeni şeyler geliştiriyoruz…Bunlardan bitanesi müzik eşliğinde, çektiğimiz resimlere bakmak…Bizatihi bunun için resimler çektik babasıyla.Parkta ördeklerle oyanarken,bardakla su içerken,yemek yerken,banyo yaparken,uyurken,üstünü başını kek yapmışken,anesiyle dayısıyla oynarken-onlar istanbulda oturdukları ve bu aralar sık görüşemediğimizden unutmamasına da faydası olur diye düşünüyorum-sabah babasını uyandırmaya çalışırken,aile fertlerinin net belli olduğu v.b gibi resimlere bakıyoruz.Uzun uzun kalıyor resimler ekranda.Bende anlatıyorum.”Bak baba..Aaa gitmiş.Bu Toprak.Mama yiyor.Imm ımm mis mis mama yiyor.Bıcı bıcı.”
Hem birlikte vakit geçirmiş oluyoruz hemde kelimeleri,kavramları,eylemleri öğretmeye çalışıyorum.Hafızasını canlı tutmasını sağlamaya çalışıyorum.Tuhaf bi gülümseme oluyor yüzünde.Anımsıyor buna eminim…Babasına bakmaktan çok hoşlanıyor.Ekrana sarılıp cici yapıyor Bildiği kelimeleri bazen söylüyor bazen söylemiyor.Zamanla daha çok söyleyecek inşallah
Tabi bi de tvnin kurtarıcı yanı var.Bende açıyorum bazen yalan yokTv yok ama tivibu varr Onun stabil kalmasını benimse yanında olmamı gerektiren durumlar oluyor.Şimdilerde tv açmak yerine çektiğimiz videoları izletmeye başladık.Daha sakin,ev hayatının olduğu,tanıdığı yüzler,tanıdığı sesler,çoğu zaman ana karakterin kendisi olduğu komik,eğlenceli gerçek hayattan gerçek görüntüleri açıyoruz.Anlaşılır olanlarını izletmeye gayret ediyoruz.Videolarda da favorisi banyo videolarıDün akşam eşimin fikirlerini tekrar almak için konuyu açtığımda yeni fikirler aklımıza geldi.Kendi eğitim videolarımızı çekebiliriz diye düşündük.Kendi hayatımızdan,kendi bildiği insanların,bildiği ya da öğrenme aşamasında olduğu şeylerin yer aldığı videolar çekelim dedik.

Ne çok yazdım kızlar hakkınızı helal edin ya
Dahada yazıcam bıraksalarda benim adam gelecek varayım gideyim yemekleri ısıtayım
 
özlemcim çok güzel anlatmışsın dkkatle okudum..
benm sana bi sorum olacak..burak deilde utkuyla ilgili..utku çok çok aşırı şekilde düşkün tv ye..nasıl etsek bilemiyorum.okuldan geliyo ilk işi tv yi açmak oluyo..ben okulda ne yaptınız falan diye soruyorum biraz anlatıyo sıkılıyo..aslında oyun oynamayı çok seviyo..benmle oynamak istiyo sürekli..bende biraz oynayınca skılıyorum ve hadi sen oyna falan diyorum..hemen tv ye kitleniyo..napıcamı bilemiyorum..süreklide yanında olamıyorum haliyle..bugün öğleden sonra hiç açmadık tv yi..baya baya oynadı daldı oyuna...sonra hadi açıym lütfen anne diyo..

daha çok da özet geçtim...
 
Son düzenleme:
Özlemcim
Yazın güzel özetlemiş. Tv nin, kendi hakkındaki itiraflarını anlattığı bir yazı olmuş!
Lakin bu yazıyı okumamıza rağmen yine de - ama - diye vazgeçememek Tv nin üzerimizdeki etkisini göstermiş oluyor sanki!:44:
Aslında "onsuz" oluyor, hatta daha güzel oluyor...
 
biz de varız..........ne güzel bir topic olmuş bu..ecem 25 şubat doğumlu,evde pek tv açılmaz..eşim de ben de eğitimciyiz..hatta bu konu ile ilgili bir çok ödev de hazırladık..tv konusunda hemfikiriz ancaaaaaaaaak benimilk çocuğum olduğundan yanından ayrılmasam da sanki onunla oyun oynayamıyormuşum gibi geliyor..epeyce oyuncak aldık eceme..ayına uygun zeka geliştirici..markalı oyuncak ama o gidip kabloyla,kumandayla,cep telefonuyla oynamak istiyor ve ben dahil olamıyorum..kızımla haftanın 4 günü tamamen 2 günü yarım gün birlikteyiz yani dersimçok az..ev işlerine de pek bakmıyorum ama gözüm sürekli yeni oyuncaklarda ve oyunlarda..siz ne gibi oyunlar oynuyorsunuz ve nasıl vakit geçiriyorsunuz merak ediyorummm?
 
Kızlar bende sizinle dün derinle ilgili yaptığım bişeyi paylaşmakl istiyorum
eve gittik ve hiç tv yi açmadık ve gerçektende bayağı oyalandı yani oyun oynadık yemeğini yedik beraber portakal suyu sıktık ve şunu anladımki gerçektende aklına görmezse gelmiyoır evet onun ne işe yaradığını biliyor ama istemiyor.bunu başarabilirim diye düşündüm kendimce eşimede anlatmaya çalıştım anladığını umuyorum...
Ve kayınvalideme çıktık tv ye orda ara ara baktı daldı tabi onların hoşuna gidiyor bu durum ben çok istemiyorum bakmasını dediğimdede bizim diğer çocuklarda bişey varmı bak cin gibiler cevabını aldım ve onlara bişey söyliyemiyosunuz işin garib tarafı bu...
 
özlem yazı için teşekkürler. dikkatle okudum.
serapcım bana da gelen tepkiler aynen dediğin gibi. "izlesin,nolucak"
belki bi çizgi film izlese tamam izlesin derim ama maalesef ipek sadece reklam ve kliplere kitleniyor,gerisine pek bakmıyor. hatta geçen günlerde meltem in bahsettiği gibi durduk yerde ağlamaya başladı. halamlardaydık,ipek dedemin odasına girmiş, e dedem yaşlı bütün gün tv açık bişey görmüş ve nasıl ağlıyor anlatamam...
şimdi disney in eğitici seti var ya onu,ya bebeklere uygun bi çizgi filmi beraber kısa süre izliyoruz. yoksa bütün gün elinde kumanda açmaya çalışıyor. vakti giderek kısaltarak böyle böyle tv yi unutturmayı umuyorum...
ama maalesef herkes benım kadar duyarlı degıl. ya ben calısırsam ve babanesı ızlettırırse???
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…