Kafam karisik, bir cok seviyorum bir sevmiyorum. Bir cekip gitmek istiyorum, bir huzur doluyum.
Ki sanirim hormanlarinda bu duruma katkisi büyük, PMS [Premenstrüel sendrom] hastasiyim dolasiyla her ay kücük capli bir duygu durum
dalgalanmasi yasiyorum.
Ama sunu tüm samimiyetimle söyleyebilirim, sosyal bir insanin asosyal biriyle yasamasi cok zor.
Rutinin konforu diye birşey var.
Hayat rutine binince,konforlu geliyor,güvenli ve rahat olmaya başlıyor.
Sürpriz yok,heyecan yok,herşey düz.Ama herşeyin belli olması tuhaf,güvenli bir çark etkisi yapıyor.
Erkekler daha çok seviyor bu rutini sanırım.
Yani onlar çoğu zaman,kur yaparken sergiledikleri davranışları içlerinden geldiği için değil,öyle gerekir diye,görev olarak yapıyorlar.
Arada rutini kırmak lazım.Rahatı bozmak lazım :)
Bazen yemek yapmadım,dışarıda yiyelim demek,bazen emrivaki bir bilet veya misafir vs...
Hatta bazen kavga çıkarmak :)
Senin sorunun biraz da büyüdüğün ülkeden ve sevdiklerinden ayrı olmanla alakalı olabilir.
Herşeyi eşinden beklemen hayalkırıklığı yaratıyor sanırım.
Ne yap biliyor musun ? Sen koş,eşin sana yetişsin.
Yani sen istediğin hayatı yaşa,O sana ayak uydursun.
Yorumların tamamını okudum,
pek çok kişi Esin'e eşin sana uymuyorsa sen eşine uy taktiği vermiş....
Neden arkadaşlar?
Neden hep erkege uyan kadın olsun, erkek alıştıgı düzene devam etsin,
kadın saçını süpürge etsin...
Neden erkek de denemiyor, eşini mutlu etmek için bir şeyler yapmıyor?
Kaldı ki Esin de çok fedakarlık yapmış bu ilişki için...
Evlilik iki ikişiliktir.Bir taraf mutsuzsa orada bir düşünüp durmak gerekir...
Herkesin kendi hayatıdır , ancak adamın içkisi kumarı olmaması, evine vaktinde geliyor olması ,
onun iyi eş oldugu anlamına gelemez.
Evet beterin beteri var ama Esin bu adama güvenip gözü kapalı çocuk sahibi olmayı düşünemiyor...
Neden?
Çünkü biliyor ki çocuk dogdugunda adam yine tv karşısında maç, dizi izliyor olacak...
Esin'in tek başına aldıgı sorumluluk 2'ye katlanacak...
Zaman geçtikçe iyice yıpranacak.
Kadınlar buna mahkum olmamalı. Evlilik bu degil.
Esin sen elinden geleni yapmışsın. 4 yıldır degişen bir şey olamamış.
karşında iki güzel sözle senin gönlünü aldıgını düşünen bir erkek var.
O mutlu hayatından, ama sen degilsin.
Eşini seviyorsun aslında, yoksa bir şeylerin düzelmesi için bu kadar kafa yormazdın.
İşte olayın kilit noktası bu.
Sen bu kadar kafa yorarken eşin ne yapıyor?
Aynı tas aynı hamam devam ediyor...
Aslında sen de ne yapacagının farkındasın.
Bir cinnet her şeyi çözer.
İlişkinizde şöyle bir deprem etkisi yaratacak, eşini kendine getirecek bir şey lazım....
Bir cinnet herşeyi çözer :) güzel cümle. Ama kurtarılacaklar icin denemeye değer minikkuşum. Ben bir erkek icin ömür feda edilmesindense bir sevgili icin caba harcanmasından yanayım. Yani fedakar olan taraf kadın demiyorum. İnsan sevdigi icin bicimlenmemeli bicimlenmiş halini sevmeli, onu değiştirmemeli.
Bu konuda hemfikiriz zaten canım
Elbette ki karşımızdakini oldugu gibi kabul etmeliyiz.
Ama burada bir fark var.
Önceden romantik olan, Esin'i evlenmek için ikna eden, bunun için çabalayan,
belki de ne sürprizlerle gönlünü alan adam,
şimdi onu mutlu etmek için hiç bir şey yapmıyor...
Neden yani? Niye degişiyor?
Esin bu adamı böyle sevmedi ki...
İşte sorun burada...
Ya da adam hep böyleydi Esin bunu sonradan farketti...
Bence öyle. Adam hep öyleydi. İlişkinin ilk heyecanıyla yaptı onları. Aslında yapıyor da esini tatmin etmiyor. Ona yeterli gelmiyor.
Anlattim, ama anlasildigmi hic sanmiyorum.
O kadar baskayiz ki.
Insan ufacikta olsa bir süprizde yapmaz mi, bir sms romantik bir tanecik sms
yazmaz mi, yazmiyor iste.
Kendimi cok yalniz hissediyorum ve bunu acik ve net ifade ediyorum.
Ama anlamak istemiyor.
ya merak ediyorum bizim gibi evli çiftler napıyo mesela gün içinde arayıp konuşuyo musunuz? öyle naptın nettin oldu görüşürüz modunda değil,gerçekten özlendiği için arandığını hisseden var mı ? yada akşam napıyosunuz? haftasonları filan yani karı-koca olarak ne paylaşıyosunuz merak ediyorum hakikaten ?
Benim bu ilişkiden edindiğim tecrübe şu oldu: Biz kadınlar sevgili bulduğumuzda, evlendiğimizde her şeyi eşimizle yapalım; romantik bir ilişki yaşayalım istiyoruz. Her birimiz tek tek birey olduğumuzu unutup 2 kişilik yalnızlıklar yaşamaya doğru kendimizi itiyoruz. Oysa hayat 2 kişilik değil. Önce birey olarak kendi hayatımızı inşa edebilmek zorundayız. Ve kendimizden ödün vermeden, tercihlerimizden, hayatımızdan ödün vermeden ilişkilerimize yön vermek zorundayız.
Unutmamamız gereken şu var: Bu ilişkiye başlamadan önce de bir hayatımız vardı. Elbette, her iki taraf da küçük fedakarlıklar yapacak ilişkinin devam edebilmesi için. Ama benim kast ettiğim, kişilerin - özellikle kadınların - eşleri uğruna kendilerini feda edip kişiliksizleşmemeleri.
Benim size tavsiyem; evlenmeden önceki hayatınızı yaşamaya devam edin. Kendinizi evli gibi düşünmeyin. O cafe'lere tek başınıza gidin. Tek başınıza tatile çıkın, parklara gidin, çimenlere uzanın kitap okuyun, güneşlenin, müzik dinleyin. Sinemaya, tiyatroya gidin, eski arkadaşlarınızı arayın, onlarla programlar yapın. Bir sertifika programına yazılın, kursa gidin. Kendinizi geliştirin. Hayatın tadını çıkarın. Önce kendinizi düşünün, bırakın evliliği. Zaten evlisiniz, evde bir kocanız var. Eee?... Siz neden dert ediyorsunuz ki bunu? Bırakın eşiniz düşünsün.
Siz her şeyden önce bireysiniz, sizin de bir hayatınız, zevkleriniz, tercihleriniz var. Hayat evlilikten, kocadan ibaret değil. Kocaman bir renk cümbüşü aslında. Bu evliliğin sorumluluğunu siz taşımak zorunda değilsiniz, bu sorumluluğu bırakın kocanız taşısın. Hem evlenmeye sizi o ikna etmemiş miydi?...
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?