Allah'a havale ettim O benim yardımcımdır

Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir. Meşrebin usulünce bundan sonra her türlü gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir. Derviş usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır.

"Vur usturayı berber efendi." der. Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş bir yandan da aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır.


Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak;
"Kalk bakalım kabak derviş, kalk da tıraşımızı olalım" diye kükrer.

Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz olmak gerek. Kaideyi bozmaz derviş. Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. Berber mahcup, fakat korkmuştur. Ne de olsa mahallenin kabadayısı, elinde silah astığı astık kestiği kestik. "Ne diyorsak o'' diye ortalıkta dolaşan bir belalı. Ses çıkaramaz.
Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar. Fakat küstah kabadayı tıraş esnasında sürekli aşağılar dervişi, alay eder. Kabak aşağı, kabak yukarı! Konuşur durur.

Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar.

Berber ise şaşkın; bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyari sorar: "Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?"
Derviş mahzun, düşünceli cevap verir: "Vallahi gücenmemiştim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!
Kabağın da bir sahibi var...
 
Hepimizin tanidiklarina bile bakınca, yardımsever, nazik, görgülü olanlar hastalıklarla boğuşurken, erkenden hayatını kaybederken, kirli işlere bulaşan siyasetçiler, adı skandallara karışan sapıklar, rockefeller gibi silah/uyuşturucu tacirleri, refah içinde 100 yaşını devirip yatağında mis gibi ölüyorlar...
çevremde de bu hep böyle, melek gibi insanlar evlat acısı çeker, kanser olur, iflas eder, nerde acımasız, bencil, çakal varsa her işi düz ayak gider, zaten adamlar onlerine cikani sinek gibi ezip geciyor, o yukselmeyecek de benim gibi enayi mi yukselecek.
 
Pek inanmam ilahi adalete. Her şey ilahi adaletle olsaydı, insanlar yaşadıklarına da "beni Allah'a havale etti, bir şeyler çekiyorsam birine bir kötülüğüm olmuş olsa gerek" diye de düşünür sorgulardı. Şu zamana kadar kendini sorgulayanı görmedim. Kimse kendine bakmayıp başkasının kötülüğü için ilahi adalet istiyor. Benim gözlemlerim de bu yönde.
 
Ilahi adalete bizzat şahit oldum canım. Sıkma canını. Ayrıca ilahi adalet beni de buldu yani Allah benden de çıkardı, kirdigim yerden ben de kırıldım beni kıran da kırdığı yerden kırıldı. en güzeli Allah'a bırakmak.
 
İlahi adalet diye bir şey varsa bu kendini savunamayıp eziyete mağruz kalan hayvanlar, çocuklar için falan vardır bence. Allah'ın sessiz ve savunmasız kulları için yani. Ki bunu ben çok içten istiyorum. Yetişkin insanlar olarak öyle veya böyle, kendi tercihlerimizi, seçimlerimizi yaşıyoruz diye düşünüyorum.
 
Ben kötülerin rahat içinde yaşadığına bakıpta tanrının adaleti hakkında bir yargıya varılmasını anlamıyorum. Belkide tanrının derdi ve sınavları insan kalmak için uğraşanlarladır. Her ne yaşadıysa içinde bir yerde insan kalmayı becerenleri sınıyordur. Bizi birbirimizden ayırında insanlığımız değil mi?
 
"Allah, size kötülük yaparak gidenleri, helallik almak için size geri gönderir"

Oldu da.
 
kesinlikle ilahi adalete inanıyorum. belki çok zaman alıyor, sabır gerekiyor ama sonunda yapılan her şeyin cezasını ve senin sıkıntılarının aynısını yaşıyorlar. ve sen bunu bir şekilde o kişiden uzakta bir yerlerde bile olsan öğreniyorsun. tecrübeyle sabittir.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…