Bundan bir kaç ay önce mutlu, huzurlu bir ilişkim vardı. Hani toz konduramazsınız ya bir insana, kendinizden çok ona güvenirsiniz kimi zaman; Sakın yapmayın bunu. Sizin o gözünüz kapalı güvendiğiniz insan, siz gözünüzü kırpar kırpmaz size büyük acılardan birini yaşatıyor. Öyle güzel bir oyunun içine girivermişim ki, düşündükçe üşüyorum. Sağlam tuğlalarla, sevgiyle, güvenle kurduğum-uz- o ilişki, aslında sadece büyük bir kandırmacadan ibaretmiş. İşte zaten insanın canını en çok acıtan da bu oluyor. Sanki sizi tanıyan, tanımayan herkes arkanızdan gülüyor, " nasıl da uyutmuş" ya da " çok safmış " diye sizinle alay ediyorlar. O kadar zor ki gerçeklerle yüzleşmek, aynaya baktığında gözlerinin dolmamasını sağlamak. Bir kadının "güven" kavramı tamamen yok oluyor bir kişi yüzünden. Çünkü o bir kişi, bir zamanlar size en çok güven, değer veren kişi. Çaresiz hissediyorum kendimi, öyle gururum var ki esip gürleyemiyorum, içime atıyorum. Sekiz ayın bir ayı, yaşanmamış kabul ediliyor birden bire, hafızam o bir ay içinde geçen bütün "sana aşığım, sensiz yaşayamam"ları reddediyor. Belki hafızam, belki midem almıyor. Oysa ben hâlâ şokun etkisindeyken mantıklı düşünmeye çalıştığım için hata üstüne hata yapıyorum. Bir hafta reddediyorum her şeyi, açıklama bekliyorum. Yapılan her açıklamayla ayrı ayrı yüzleşiyorum içimde. En sonunda olayın diğer karakteri hanım kızımız :)la yüzleşiyorum ve inanır mısınız ki en zoru da o oluyor. Yüzsüzlük, ses tonundaki o alaycı ifade. İnsan o kadar bencil ki, bi gün yaptıklarının kendine döneceğini hiç düşünmüyor. O hanım kız :) da aynen öyle yaptı. Sanki bi yarışmayı birincilikle bitirmiş gibi, zaferini kutluyor. Olanlar böyle bitmedi, yalvarış yakarışların sonu tükenmedi. Bir yanım kendine kızdı, diğer yanım ağladı. Ama haketmedim, üstüne titrediğim insanın beni kandırmasını haketmedim. Haketmedim, bana dokunduktan sonra onun gözlerinin içine bakmasını. İçim bu yüzden çok yanıyor. Bir hafta bana yaşattıklarının kısa bir özetini yaşattım ona, kendimce intikam aldım. Bir haftanın sonunda akli dengesini yitirdi, arkadaşları topladı. Olanların üstüne üstüne gitmek için, en yakınımdaki, beni seven ama benim ona o gözle bakmadığım bir insanı hayatıma aldım. O an anladım değerin ne demek olduğunu, güven kavramının çoktan üstünü karaladığım için, güvenin yüzüne bakmadım. Bir ay boyunca sadece değerle yaşadım. O süre içinde tekrar tekrar gelen başrol oyuncunun mesajlarını okumadan sildim. Her yerden engelledim, ama haberlerin bir şekilde ona ulaştığını biliyordum. Herşeyin üzerinden üç ay geçti, ben şu an inat uğruna başlattığım ilişkimle üçüncü ayımdayım, iki gün hala bana ulaşmaya çalışan başrol, yine kendine yakışanı yapıp, arkasından demediğini bırakmadığı ve beni aldattığı hanım kıza :) geri dönmüş. İşte o an içimdeki bütün öfke ortaya çıktı ve kendime hiç yakıştırmayacağım bir şeyi yapıp kızı aradım, ağzıma geleni çekinmeden söyledim. Sinirim geçmedi, eski sevgilimi aradım, açmayınca uzun bir mesaj attım. Mesaja da aramama da geri dönüş alamadım, ki eminim ki kendini tutmak için büyük bir çaba harcadı. Şu an kendime öyle kızıyorum ki, tek keşkem bu oldu sanki. İntikam denen şey ya çok gereksiz, ya da ben iyi niyetimden beceremedim. Biraz uzun oldu, ama içimi dökmem gerekiyordu. Eğer benim yaşadıklarımın bir benzeyenini yaşayan varsa tek söyleyeceğim kimseye güvenmeyin, oldu da aldatıldınız diyelim, intikamı unutun ve "gün gelir devran döner" demeye bakın, bakın ki kimse benim kadar üzülmesin..