o kadar hic katilmiyorum ki
benim de hayatima cok insan girdi - hatta tanidigim en kabarık ask gecmisi olan insan kendimim.
hic de kimsede parçam kalmadi, bölünmedim de.
tam tersine cok sevgiyle cogaldim, bana yapilmasindan cok hoslandigim seyleri icsellestirdim ben de yapmaya basladim. ya da bana verilen bir tepkiyi oyle sevdim ki kendi hayatimda kullandım, cogaldim bence:)
hayatimda cogu kez aski hissettigime eminim, dolu dolu da yasadim ama her ask "bir omur beraber mutlu yaşayacak" bir ask degildir ki.
bazen yildirim gibidir gelir carpar sonra gider , eski hislerin de biter.
sirf bir zamanlar kalbin delice carpti diye uzatmaya gerek yok noktayi koyup önüne bakmak lazim.
su hissi evliligimde yaşıyorum. esimin tüm cocukluk anilari bana cok ilginc geliyor, tüm hikayelerini duymak istiyorum. Anlattigi basit seyler hakkinda bile uzun uzun konusuruz. o da benim cocukluk zamanimla cok ilgilenir, annemdeki fotograf kutusunu karistirmaktan cok zevk alir devamli biz gittikçe açilir o kutu, bulunur benim fotolarım. cok basit birsey bile anlatsam cocukluguma dair mutlaka hafizasina atar, yeri gelir ondan bahseder.
ikimiz ortak bir cocuk yetistirmeyi gercekten cok istiyoruz. bu hani kaşı ona benzesin burnu bana benzesin degil kesinlikle.
ama bir cocugun büyüyüp hayatindaki insanın dizine yatıp cocukluk anıları diye bizim ona kurdugumuz dunyayi anlatmasi fikri bile bize cok cilginca geliyor.
esimin ailesi fakir bir aileymis, oyle cok oyuncak- hediye falan almazmis. ama bir noelde annesi babasi elleriyle tahtadan bir sehir yapmislar advent calendar seklinde her gun birsey aciyorsun. icine de sadece cikolaya koymuslar - sonra her sene aynı kutuyu vermisler

mesela istiyoruz ki biz de cocugumuza ellerimizle onu cok heyecanlandiracak kocaman bir adventcalendar hazirlayalim, her sabah uyaninca kosa kosa bir tanesini açsın- heyecanla beklesin. bunu da hep hafizasinda hatirlasin.
gibi gibi...