Yaaa yazdıktan sonra fark ettim epey uzun oldu ama neyse artık :) Okumak isteyen buyursun.
Çok sevdiğim erkek arkadaşımdan ayrılmıştım. Çünkü artık ilişkiyi iteklemeye mecalim kalmamıştı. Nedenine girmiyorum. İkizler erkeği idi. Sanırım anlaşılmıştır.

Ben de tabi kendimi sanal aleme vurdum ama ayrılalı 1 yıl olmuştu. Toparlamıştım yani. Biriyle tanıştım. Bir sohbete başladık aman Allah'ım. Geyik kafamız o kadar uydu ki. Çok eğleniyorduk. Rahatsız edici hiçbir tavrı yoktu. Ve konuştukça ortak tanıdıklarımız çıktı. Hatta kurumsal olarak da dolaylı şekilde iş yapıyormuşuz meğer. "Aaaa şu programda sen de mi oradaydın? Aaaa demek aynı anda kaç kez aynı yerdeymişiz ama tanışamamışız" falan derken ben onu kendime gittikçe yakın hissetmeye başladım. Hatta bir iş sebebi ile onun kurumu ve benim kurumum bir proje yaptı bizim tanıştığımız süreçte. Bu yüzden internet tanışıklığının verdiği o şüphe, soğukluk, acaba kimdir nedir tedirginliği pek olmamıştı ben de. Sanki senelerdir arkadaşız gibi davranıyorduk. Her gün mesaj atıyor, arıyor. Gayet normal bir iletişim sürdürüyorduk. O sırada ben yüksek lisans yapıyordum. Son dönemdeydim. O da yeni başlamıştı. Tecrübe paylaşıyordum. O kadar tatlı gidiyordu ki her şey. Instagram'dan da takipleşmeye başlamıştık. Tabi biraz stalk yapmıştım o zaman ben

Arkadaş listesi kalabalık değildi. Ama takipleştiği bir kız dikkatimi çekmişti. Kızın profili açıktı herkese. Aynı semtte oturuyorlardı. Kız hemşireydi. Biz konuşmaya devam ederken o kız bir ara arkadaş listesinden çıktı karşılıklı olarak. Bizim sohbet iyi gidiyordu ama bana biraz görgüsüz gelmeye başlamıştı. Aşırı lüks düşkünü ve bunu göze soka soka gösteren tavırlar seziyor ama o öyle yaptıkça ben ilgilenmiyordum. Anlattıkça "hııı evet, anlıyorum" deyip geçiyordum.
Bir gün sözleştik ve buluşmaya 2 gün kalmıştı. Ses yoktu beyimizden. Mesaj atıp kesin görüşüp görüşmeyeceğimizi sordum ve bana cenazesi çıktığını söyledi."Şehir dışına çıktım" dedi. "Çok üzgünüm erteleyelim" dedi. Haber vermeyip ben sorduğumda anca yazması tuhaf geldi. Aslında ben o an hissetmiştim bunda bir şeyler olduğunu ama "tamam" dedim, geçtim. Ondan sonra ortadan kayboldu.

Ne aradı ne sordu. Baktım o kızla yeniden takipleşmeye başlamış. O ara hatta bir fal baktırmıştım ve falcı bana tip olarak o kızı tarif etmiş, ismindeki harfleri bile vermişti. "Ne cenazesi, cenaze falan yok. Eskisi geri dönmüş ama yine bitecek. Sana dönecek" demişti. Hatta "at gibi giden it gibi döner" diye bir laf etmişti falcı

Tam da dediği gibi oldu. Birkaç ay sonra bu bana yeniden ve sanki hiçbir şey olmamış gibi yazmaya başladı ısrarla görüşmek istiyor hatta benim iş yerimin yakınlarına gelip "iş çıkışı seni alayım" falan diyordu. Bir gün yine gelmişti emrivaki yapıyordu. Ve bu odunluğu beni deli ediyordu. Artık zaten onunla olma gibi bir hevesim de, heyecanım da kalmamıştı. Ama buna bir ders vermem gerekiyordu. İşten çıkmama yarım saat kala beni aradı. "Daha önce haber vermen gerekirdi. Alışverişe gideceğim çıkışta" dedim. O kadar bozulmuştu ki "ne yani çok mu önemli alacakların o kadar yol geldim görüşmeyecek misin benimle" dediğinde "evet daha önemli çünkü bana geleceğini söylemedin ve ben planımı bozmak istemiyorum" demiştim.

Böyle iki kez daha reddettikten sonra bir yaz akşamı evde tektim ve kunduz vazgeçmiyordu.

Mesaj attı ve bende yalnız olduğumu söyledim. "Dışarı çıkalım mı" dedi. Kabul ettim. Bütün cool ve seksi kadın havamı takınıp süslendim çıktım. Artık köprüden önce son çıkıştı. Bir açıklama bekliyordum kendisinden. Öyle ya da böyle bana kendisini nasıl savunacak bu konuda merak ediyordum. Bir anda ortadan kaybolmasını neye bağlayacaktı? Ama yok yani adam 5 dakika normal ise peşine mutlaka bir kekoluk geliyordu. O böyle oldukça ben bütün realistliğimle kesinlikle istemediğime daha da emin oluyordum. Arabanın sunroof'unu bile açarkan bana bakış atıyordu adam ya. "Aloo bak sunroof da var ha boru değil"der gibi falan okuyordum ben adeta o bakışları.

Her tavrı bana batıyordu. Ağır bir parfüm kokusu vardı arabada. "Çakma mı bu parfüm yoksa sen şişenin içine mi düştün ne kadar ağır kokuyor içerisi yaaa" dedim.

Tabi bunu bilerek yaptım normalde demezdim ama görgüsüzlüğü Allahu Ekber dağlarına çıkaran kendisiydi. O bakışı şu an bile hatırımda. Yüzü düştü bir an. "Çok mu kötü yaaa. X marka arkadaşıma özellikle getirttim yurt dışından. Ya ciddi misin gerçekten mi beğenmedin” dedi. "Pek tarzım değil. Tabi sen beğenmişsin bir şey diyemem ama biraz az kullanmanı tavsiye ederim. Ama camı biraz açalım mı hava girsin içeri dedim.

Sonra bir yerde oturduk. Muhabbet devam ederken hemşirelik mesleğinin ne kadar zor olduğundan falan bahsetmeye başladı.

Nöbetleri falan anlatıyordu. Ben kafamdaki parçaları artık iyice birleştiriyordum.

Tatlı yemeyi teklif etti. Ben toktum sadece kahve içmek istediğimi söyledim. O zaman bir tane alalım. Seninle bir şeyleri paylaşmak çok güzel deyip gülümsedi ve göz kırptı.

Garson geldiğinde siparişi verirken "bir tatlı, iki servis ve hanımefendiye bir kahve getiriyorsun" dedi. O kadar kaba ve oduncaydı ki. Adamı ezer bir ses tonuyla. Ya sen kimsin, ne biçim konuşuyorsun insanlarla. Ben ne istediğimi söyleyemez miyim? Hadi sen söyledin insan gibi konuşsana.
Kalktık beni eve bırakma vakti geldi. Hala bir açıklama yapmamıştı ve bana şu cümleyi kurdu. "Demsun, o kadar cool ve kendinden emin bir kadınsın ki. Senden uzak kalamıyorum. Çünkü beni kendine çekiyorsun ve ben buna engel olamıyorum. Ama ben seni üzerim. Kendimi biliyorum" dedi. Paşama bak sen yaa.. Hadi hadi söyle. Sen daha iyilerini hak ediyorsun. Ben sana layık değilim de. Sen harika bir kadınsın ama ben p*çin tekiyim de. De hadi de deeee
Ben de bana açıklama yapmak zorunda olmadığını, aniden muhabbeti kesip yeniden ortaya çıkmış olmasına rağmen kendisinden bir beklentimin olmadığını güzel bir akşam geçirdiğimi söyledim. "Nasıl yani bana kızmadın mı dedi?

"Yoo. Neden kızayım. Sen benim erkek arkadaşım değilsin. Yani aramızda bu kopuşu sorgulamam için bir bağ zaten yok ki. Ben o kadar kendi işlerimle meşguldüm ki görüşmediğimiz süre nasıl geçti anlamadım.

Zaten sonra da sen aradın. (Yani ipe ipe geldin kapıma bebeğim. Sen geldin sen! asdjjdjdffjhk) Ve şu an buradayız. Sorun yok. Hadi beni eve bırak" dedim.
Sonra nasıl oldu hala anlamıyorum saniyeler içinde dudaklarıma yapıştı ve ben olayı idrak ettiğimde biz öpüşüyorduk. Aynı bir film sahnesi gibi oldu ve onu bütün gücümle geri ittim.

"Bunu sakın bir daha deneme" dedim.

“Neden böyle bir şey yaptın?” dedim. Napiyim sen de bana gelme diyen bir tavır var evet ama sana gelmem gerektiğini hissettiren de bir enerjin var dedi. "Yani sen şimdi bu geceyi benimle geçirmek istiyorsun öyle mi dedim. Pat diye Evet dedi yaa

Kunduz bastığı yeri bilmiyor düşeceği ağa doğru ilerliyordu.

Ama sonra çok komik bir şey oldu kızlar. Taş varmış bunda. Böbreğinden bir sancı girdi mi?

Beni bir gülme aldı mı?

Bir yandan içimden gülüyorum bir yandan korkuyorum. Araç kullanıyor dedim gel hastaneye gidelim. Yok ama sanırım seni eve bırakmam gerekecek duracak gibi değilim dedi

Hayaller, hayatlar derken o ağrı sızı içinde beni eve bıraktı bir süre bilerek yazıştım. Rahatsızlığını falan sordum ve tıpkı onun bana yaptığı gibi de sonra birden ortadan kayboldum. Cevap vermeyi kestim. Bütün mecralardan bana ulaşmaya çalıştı. Çünkü yatacaktık ya sözde. Parmağına çalınan bal yarım kalmıştı.

Hatta sosyal medya hesabıma attığı mesaj diğer kutusuna düşmüş ve ben bunu 10 ay sonra fark ettim ve hesabına baktığımda evli ve çocukluydu. Fotoğraflar vardı profilde. Şok oldum. Bana mesaj attığı süre içinde biriyle birlikte olup evlenmesi, çocuk yapması ve çocuğun doğması imkansızdı. Yani bu evlilik süreçleri devam ederken de bana yazmaya devam etmiş. Şimdi arasam eminim gelir. Karaktersizliğinden bir şey kaybetmediğine o kadar eminim ki...
İşte böyle.. Ondan sonra yok niye bilendin, yok herkes bir değil. Yok duvar örme. Gel de örme.