dini paylaşım alanı

2016’ya Kadar İslam, Ülken ve Kendin İçin Yapabileceğin 4 Şey
{total}<\/strong>shares<\/small>"}" style="box-sizing: border-box; -webkit-tap-highlight-color: transparent; -webkit-font-smoothing: subpixel-antialiased; text-align: center; display: inline-block; margin-right: 15px;">192SHARES

Share on TwitterShare on Facebook
ARALIK 4, 20150 LİKE 394


Özgür insanlar zaman ve paralarını kontrol edebilirler. Köleler kontrol edemez. Hayatımız için plan yaparak kendimizi motive edelim. Çünkü burada, kazanmak ve harcamak gibi sıradan rutinlerin ötesinde bizim varlığımızın bir amacı var.

Allah, bizim dikkatli, ümitli bir şekilde dünya ve ahiret için çalışmamızı istiyor.

”Ey iman edenler! Allah’ın emirlerine uygun yaşayın ve herkes yarın için önden ne (yapıp) gönderdiğine baksın. Allah’ın emirlerine aykırı davranmaktan sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” [Haşr Suresi/18]

Aşağıda düşünme ve planlama sürecinizi canlandırmaya yardımcı olacak fikirler var.

1. Kendinize Daha Fazla Zaman Ayırın




Dualarımız sadece arzularımızın değil amaçlarımızın da beyanıdır. Müslümanları çok yaptığı bir dua:

”Onların kimi de: ‘Ey Rabbimiz! Bize dünyada da güzellik, âhirette de güzellik ver ve bizi cehennem azabından (ateşinden) koru.’ der.” [Bakara Suresi/201]

Allah’tan her iki dünya için en hayırlısını istemeli ve bunu göz önüne alarak plan yapmalıyız.

Kendinize Bir Sorun:
— Geçen yıl için plan yaptım mı?
— Geçen seneden beri yeni beceriler öğrendim veya bilgiler edindim mi?
— Geçen seneye göre daha fazla para kazanıyorum?
— Topluma olan katkımdan memnun muyum?
— Bugün daha fazla hayırlı arkadaşım var mı?
— Geçen seneye göre daha iyi bir müslüman, komşu ve vatandaş mıyım?
— Amellerim beni Cennet’e sevk ediyor mu?

Planınıza Dahil Edebileceğiniz Şeyler:

— İletişim becerileri öğrenin. İletişim becerileri uyumlu bir aile hayatı, başarılı bir kariyer ve dava çalışmalarının anahtar kısmıdır.

— Konuşma ve yazma derslerine kaydolun. Mescidiniz kişilerarası iletişim, yazma, konuşma ve aksan düzeltme derslerine başlamalı.
— Yerel kütüphaneye/halk eğitim merkezlerine ücretsiz veya düşük fiyatlı dersler veya seminerler için müracaatta bulunun.
— Bir kütüphane görevlisinin, danışmanın veya internet araştırmasının yardımıyla iletişim becerileri ile ilgili bir okuma listesi oluşturun.
— TV seyretmektense daha çok okuyun, okuyun ve okuyun.
— Editörlere, yayıncılara, tefsircilere mektuplar yazın.
— Öğrenciyseniz, dereceniz ne olursa olsun yazma, topluluk önünde konuşma, gazetecilik, ses/video veya multimedya prodüksiyon vb kursların eğitimini alın.
— Gazetecilik, yayıncılık, yazarlık alanlarına geçiş yapmayı düşünün veya en azından bu alanlarda yan dal yapın.
— Ailenizi hep birlikte bir kitap yazmak için organize edin.
— Aile çevrenizde ayda bir özgün yazma etkinliği düzenleyin veya bir sunum yapın.
— Dijital kamera veya bilgisayar kullanarak TV prodüksiyonunun en basit halini deneyin.

Liderlik Becerilerini Öğrenin:
Bu, yönetim becerilerinin yanısıra zamanı verimli kullanma becerisini de içerir. Müslümanlar olarak bizim kişisel hayatımızda, camilerde, İslami merkezlerde veya gençlik gruplarında bu becerilere son derece çok ihtiyacımız var. Bu ihtiyaç topluma yol gösterirse, bu şekilde de topluma daha büyük katkılarda bulunabilir ve haklarımızı en iyi şekilde savunabiliriz.

Aile Bağlarını Kuvvetlendirin:
Müslüman evlilikleri tehlikede. Bugün Kuzey Amerika’daki müslüman evliliklerinin %34’ü boşanmayla sonuçlanıyor. Eğer evlenmeyi düşünüyorsanız, gerekli yerlerden evlilik öncesi eğitimi alın. Zaten evliyseniz, eşinizle oturup dürüstçe evliliğinizin durumunu ve nasıl daha iyi olabileceğini konuşun.

2016 için bir okuma listesi oluşturun. Gönüllü olarak çalışmak istediğiniz bir alanı seçin.

”Onların kimi de: ‘Ey Rabbimiz! Bize dünyada da güzellik, âhirette de güzellik ver ve bizi cehennem azabından (ateşinden) koru.’ der.” [Bakara Suresi/201]

2. Komşularınıza Daha Fazla Zaman Ayırın


Komşularımız da bizim gibi TV’ye diğer insanlara ayırdığı vakitten daha çok vakit ayırıyor. TV olayları abartır. TV olanları bozar. TV İslamofobiye neden olacak kötü haberler yayar.

Ama komşular karşılaştığı zaman birbirlerindeki yardımseverliği görürler. 9 Eylül saldırılarından sonra birçok vicdan sahibi kimsenin müslümanlara destek olduğunu unutmayın.

Komşularınızla nasıl bir ilişkiniz var? Şu hadis-i şerif’i hatırlayın: Hz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: Cebrail (as), devamlı olarak bana komşuyu tavsiye ediyordu, hatta zannettim ki, Cebrail (as) komşuyu (komşuya) varis kılacak. [Buhari ve Müslim]

Kendinize Bir Sorun:
— Komşularıma ne kadar zaman ayırıyorum?
— Komşum bana herhangi bir soru soracağı zaman rahat davranıyor mu?
— En son ne zaman komşularıma Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) hadislerinden bahsettim?

Dua: Ey Allah’ım! Kalplerimizi komşularımıza aç, onların kalplerini de bize aç.

3. İslam’a Daha Fazla Zaman Ayırın




Cennet bedava değil. Allah’ın rahmetini dileyip sonsuz istirahat ve huzur yeri olan Cennet’e girmek için dua etmeli ve çalışmalı, boş durmamalıyız. Çalışma vakti şimdi. Yarın değil. Öteki hayatta değil.

Türkiye’de birçok çocuk cuma hutbesinden mahrum büyüyor. Birçok çocuk büyüdüğünde camiye gelmiyor. Biz öldükten sonra kim yerimize camiye gitmeye devam edecek?

Eğer siz ve aileniz toplumun dinamik bir parçasıysanız, Allah’ın bizi imanımızda ve sonsuz hayatta başarılı kılacağına inanıyoruz.

Kendinize Bir Sorun:
— İslam için ne kadar çalışıyorum? TV seyretmekle bunu kıyasladığımda nasıl bir sonuç çıkıyor?
— Ailemdeki hanımlar liderlik ve iletişim sanatını öğreniyorlar mı?
— Şehrimdeki müslümanlar birlik içinde çalışıyor mu?
— İslamofobi ve diğer önyargı çeşitleri hakkında neler biliyorum?
— İmanım yoksul ve ezilenlerin yaşadıklarına eğilmemi sağlıyor mu?

Planınıza Dahil Edebileceğiniz Şeyler:
— İslam için bir geziye çıkın. Bir veya iki haftanızı İslam davasına adayın.
— Müslüman birliğin bir üyesi olun. Eğer müslüman dernekler ortak bir gâye için birlikte çalışırsa İslam ve Türkiye için çok daha iyi şeyler yapabiliriz.
— Tanıdığınız müslüman liderlerin müslüman toplumu bir araya getirmek için neler yaptığını öğrenmek için onlarla buluşma ayarlayın, onları arayın veya onlara yazın.
— Aşevlerinde veya evsizler için işletilen barınaklarda gönüllü çalışın.
— Kütüphanenizde ne kadar islami kitap ve görsel-işitsel malzeme olduğunu kontrol edin.
— Yerel dinlerarası, işgücü veya barış ve adalet ağlarına katılın. Bazen sadece gözükmek işin yarısıdır.

Dualar: ”(Onlar derler ki:) Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra, kalplerimizi (haktan) çevirme! Bize yüce katından bir rahmet bağışla. Şüphesiz sen bağışı en bol olansın.” [Âl-i İmrân/8]

Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dua ederdi: ”Allah’ım! fayda vermeyen ilimden, huşu duymayan kalpten sana sığınırım.”

4. Hanım Kardeşlere Fırsat Tanıyın




Bilinçli ve İslam’ı hayatında tatbik eden olan birçok müslüman hanım tanıyorum. Ne var ki, artık camiye gidemiyorlar. İslam’ın müslüman hanımlara ihtiyacı var, müslümanlar olarak bizim de hanımların zaman ve becerilerini imanımız için kullanmasına ihtiyacımız var.

Her zaman müslüman hanımlar hakkında güzel kitaplara, makalelere ve eserlere ihtiyaç duyacağız. Ama aynı zamanda hanım kardeşlerin müslüman topluluklara etkin olarak iştirak ederek toplumumuzun Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve vesellem) yolunda dengeli bir şekilde büyümesine yardım etmesine ihtiyacımız var.

Kendinize Bir Sorun:
— Camilerde Mescid-i Nebevi’deki gibi hanım kardeşlere ayrılmış bir bölüm var mı?
— Anneler için mevcut bir bölüm var mı?
— Ailemdeki hanımlar İslam için zaman ayırabiliyorlar mı?

Planınıza Dahil Edebileceğiniz Şeyler:
— Ailenizde şura (danışma) modelini uygulayın.
— Bülten/gazetelerde hanım kardeşlerin katkıda bulunmasına önem verin. İzlenimlerime göre, hanımlar genelde daha iyi yazar ve tasarımcı oluyorlar. Onlara yer verin.
— Ailede yemek yapan tek kişiyseniz, diğerlerini de yemek yapmayı öğrenmeye ve eve bakmaya teşvik edin.
— Evli değilseniz, evliliğe dair görüşlerinizi yazın veya anlatın. Olası eşiniz sizin bu konudaki görüşlerinizi bilmeli. Evlilik öncesi eğitim almayı ihmal etmeyin.
— Hanımlara yönelik hutbe vermesi için imamla konuşun.

Dua: Ey Allah’ım, İslam’ın sadece erkekler için olmadığını anlamamıza yardım et. Ey Allah’ım, toplumumuzda hem hanımlar hem de erkekler için adaleti tesis etmemize yardım et.

Netice:
Hayat hakkında en kesin şeylerden biri de belirsizliktir.

Bu dünyaya yalnız geldik ve buradan yalnız döneceğiz. Ne yaparsak yapalım, kendi faydamızadır. Mezarlarımızda buradaki paramızı sayılmayacak. Sayılacak olan şey, güzel amellerimiz olacak.

Güzel amelleriniz paranızın ve zamanınızın bereketli olmasına vesile olur. İyi bir bütçe ve planlama ile ahirette iyi bir hayatı kazanırken bu dünyadaki hayatınız da daha iyi olabilir.

Allah, salih niyet ve amellerimizi muhafaza etsin.



soundinfo.com’dan alınarak Mekteb-i Suffa ekibi tarafından Suffagah.com için çevrilmiştir.
 
İçsel Yolculuğumuzdaki 6 Durak
{total}<\/strong>shares<\/small>"}" style="box-sizing: border-box; -webkit-tap-highlight-color: transparent; -webkit-font-smoothing: subpixel-antialiased; text-align: center; display: inline-block; margin-right: 15px;">133SHARES

Share on TwitterShare on Facebook
ARALIK 4, 20150 LİKE 217


Ben özlenen İslam çiçeğinin sadece gübresiyim diyen bir şahsiyetin, böylesi terbiye edilmiş bir nefsi nasıl elde ettiğini öğrenmek için Üstad’ın beyitleri ışığında küçük bir tasavvuf yolculuğuna çıkıyoruz.Yazımızda bu yoldaki bazı duraklardan bahsedeceğiz. Dikkat kendi içinize doğru çıktığınız bu yolda kaybolabilirsiniz endişe etmeyin zaten asıl mesele kendinde kaybolup, yok olup İslam’da dirilmektir.


1.Fikir Sancıları
Lâfımın dostusunuz , çilemin yabancısı,
Yok mudur, sizin köyde, çeken , fikir sancısı ?

Üstad’ın yaşadığı fikir sancısını anlatan bu beyit çile sahibi olmanın manevi yolun ilk adımı olduğunu anlatır.Oysa ki bu çile kişiyi arayışa çıkaran bir nimettir.



2.Yaradan'ı Fark etme Süreci
Tam otuz yıl saatim işlemiş, ben durmuşum;
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum!

Necip Fazıl Kısakürek’in yaşadığı materyalist dünya ruh aleminde büyük buhranlara yol açar artık kendinden kaçar hale gelir. Üstad yaşadığı o materyalist zamanları şöyle ifade eder; “Kabus şehrindeki hayatımı anlatmaya hicabım ve islami edebim manidir.” Gökyüzünden habersiz bu zamanlardan sonra büyük bir arayış başlar otuz yıl sonra…





3.O'nu Bulduranı Bulma Süreci
Bana, yakan gözlerle, bir kerecik baktınız;
Ruhuma, büyük temel çivisini çaktınız !

Yangınına çözüm arayan Necip Fazıl yarasına merhem olamayan doktor, hoca herkesi denedikten sonra yangını resimden seyredenlerle, yananlar arasındaki mesafeyi fark etmiş çözüm umuduyla tasavvuf yolunu denemeye karar vermiştir. Üstad vapurda Nakşebendi tasavvuf ve terbiye yolunun mürşidi Abdülhakim Arvasi Hazretleri’nin bir müridi ile karşılaşır. Mürit ona bir sohbet yerinden bahseder. Arkadaşı Abidin Dino ile Beyoğlu Ağacamii’ne gider. İşte o ilk karşılaşmada o ilk bakışta nakış nakış işlenmiş, bir dava adamının, temel çivisi çakılmıştır. Çıktığımız yolda daha önce bu yolu defalarca gidip gelen, bu yolu aydınlatacak tecrübeye sahip kişiler her zaman temel çivimizi çakabilecek usta bir el konumundadır. Necip Fazıl o usta ele erişmiş olmanın şaşkınlığı içinde dile getirir yukarıdaki dizeleri…



4.Oluş Sırrını Çözme Süreci
Ve uçtu,tepemden birden bire dam
Gök devrildi künde üstüne künde…”

Tek dava O’nu (celle celaluhu) bulmakta, bulduracak olanı bulmaktaydı der Üstad. Bulduğu zamanda alt üst olan ruh halini yukarıdaki dizelerde anlatır.



5.Manevi Yolun İniş Çıkışları
Çıktım çıktım, inilmez dağlar elimden tuttu;
İndim indim, çıkılmaz çukurlar beni yuttu!

Kişinin kendi içine ettiği manevi yolculukta, dünya imtihanında en çukuru da en zirveyi de gören Üstad yolculuğumuzun engebelerinden ve nefis belasından bir çok şiirinde bahseder.Ne olursa olsun yılmamak ve arayışa devam etmek yegane amaçtır. “İnsan kendini aramaya ve bulmaya memur bir yaratıktır.”



6.Dava Adamı Olma Süreci
Genç adam, at yorganı!
Sana haram uyuman

Üstad son nefesine kadar İslam davası için uğraşmıştır. Davasını da şu sözlerle ifade eder; İslami nizamı propaganda ettiğimizi söylüyorlar! Şüphe mi var? Biz yalnız bu işi yapmıyor, bu işi yapmak için yaşıyoruz! Bu yolda, bu davada en önemli işleri gençlerin omuzlarında görür Üstad. Gençliğe Hitabesinde bu yüce göreve layık görünen gençlere, yol gösterir. uyarılarda bulunur ve dua eder. Bu davanın ise gençliğin, yorganını üstünden atıp dava taşını gediğine oturtmakla çözümleneceğini söyler. İslam davasını layıkiyle omuzlanmak kendinde yok olup İslamda dirilmektir, bu davada benlik yoktur. Unutma bu yolun bize ihtiyacı yok ama bizim bu yola ihtiyacımız var. Yorganı üstümüzden atmak için daha uygun bir zaman yok!





Paylaşmak Sünnettir:
 
Allah(c.c) ‘ın 99 ismi (Esma-ül Hüsna) Sır ve Faziletleri – Kaç Kere Zikir Edilmeli ?
Yazar: Zahir FakirTarih: Mart 18, 2013Kategori: Esmâ-ül Hüsna16 Yorumlar
Allah(c.c) ‘ın 99 ismi (Esma-ül Hüsna) Sır ve Faziletleri – Kaç Kere Zikir Edilmeli ?

1 – ALLÂH : [ Tüm isim ve sıfatlan kendinde toplayan yüce Allah’ın zatının, başka hiçbir varlığa verilemeyen ismidir. ]

Allah zikrine devam eden kişinin derecesi hem Allah katında hem de insanlar katında artar. İnsanlar arasında; sevilen, sayılan, sözü geçen kıymetli bir kişi olur. Duaları kabul görür. Nefis şeytanının şerrinden kurtulur. Güneş doğarken gümüş veya altın levha üzerine Allah ismini yazan ve üzerinde taşıyan şeytan şerrinden korunur. Soğuk havada bu levha üzerinde iken Allah diye zikrederse soğuğu hissetmez. Balgam hastalığı olan kişi taşırsa balgam hastalığından kurtulur. Kişi 7 gün oruç tutup, gece yarısında 2 rekat Allah rızası için namaz kılıp, ardından 66 defa Allah zikrini yaparsa; Allah bir melek görevlendirir. O melek, o kişiyi tüm kötülüklerden koruduğu gibi, hal ve hareketlerinde, işlerinde o kişiyi yönlendirir, yönetir ve yardımcı olur. Allah ismini kağıda gül suyu, safran ve misk karışımıyla yazıp, üzerinde taşıyanı Allah her türlü kötülükten korur. Amir veya makam sahibi kişilerin yanında riayet görür. Düşmanlarına karşı galip gelir. Cuma günü oruçlu olarak, sabaha doğru gümüş yüzüğe Allah ismini yazıp, sağ elinin parmağına takan kişinin her isteği insanlar tarafından karşılanır. İşi görülür. Sol elinin parmağına takıp bir mahkemeye giden kişi haksızlığa uğramaz.

Allah Cenabı Hakk’ın Celal ve Cemal gibi bütün isimlerini kapsamaktadır. Allah diye zikreden Cenabı Hakk’ı bütün isimleri ile anmış olur. Bütün isimler Allah isminde gizlidir. Diğer isimler Allah İsmi Azamına birer sıfattır. Allah ismi hiç bir isme sıfat olmaz. Cenabı Hakk’ın Zatına mahsus bütün isimlerin özellikleri Allah isminde vardır. Allah ismi; ruhi hastalıklardan, kalp katılığından, küfürden, maddi ve manevi bataklıktan, nefsin istek ve arzularından kurtulmak, düşmanlarını yenmek, merhamet sahibi olmak, Allah’ın istediği şekilde hayat sürmek, son nefeste imanlı ölmek, kalbin nurlanması, imanlı olması ve şifa bulmak, güç, kuvvet ve rızık kazanmak, gizli sırlara vakıf olmak, hem dünya, hemde ahiret saadetine ermek için zikredilir.

Allah ismi iki şekilde zikr olunur;

1) Ya Allah

2) Allah, Allah… diyerek Ya: Yardım isteme, aman ve ah gibi medet talep etmeyi ifade eder.

Zikretmek iki şekilde olur;

1) Kişiye Cenebı Hakk’ın ilham yoluyla telkin etmesi şekliyle yapılan zikir.

2) Kişinin alim bir zat’a el verip / (nispet edip), ders alıp onun dediği ve tavsiye ettiği şekilde zikretmek.

Zikre başlamadan önce abdest alınır. Niyet edilir. ; Dünya kelamından uzak, dünyayı unutarak, ismin hem dil, hemde kalb ile birlikte ifadesine başlanır. Manevi alemlerin sultanı olmak için YA HU YA ALLAH ismi azamı zikredilir. Bu zikir Allah dostlarının, veli kullarının zikridir. HU ismi şerifi dışında Allah isminin önüne hiç bir isim geçemez. Allah ismini insanlardan uzak, tenha bir yerde abdestli olarak zikredene; Meleklere mahsus alemlerin kapıları açılır. Maneviyatı güçlenir. Yüksek makamlara ulaşır, nurlanır. Hergün Ya Allah Ya Hu diye 1000 defa zikirde bulunanı Allah, kemaliyle rızıklandırır. Şifa için Allah ismi 70 defa bir kağıda yazılıp, yazı su içinde silindikten sonra, hastaya içirilirse; hasta şifa bulur.

- See more at: http://www.muhammed.gen.tr/allahc-c...kac-kere-zikir-edilmeli/#sthash.C3jRHIAr.dpuf
 
AŞKIN ŞAİRİ HZ. ÂİŞE
Nurdan Damla / Ocak Şubat Mart 2015



Resul hanesinin şeyda bülbülüydü Âişe... Vahyin nefesini adım adım takip ediyordu. Efendimizden (a.s.m.) aldığı nurla Allah’ın emir ve yasaklarını hem yaşıyor hem de yayıyordu. Sürekli yeni şeyler öğrenmek çok hoşuna gidiyordu. Efendimiz (a.s.m.) ona “Hümeyra” derdi. Hümeyra kırmızı yanaklı şirin ve sevimli demekti. Bir bardak su bile olsa içeceği, Âişe’nin içtiği yerden içerdi. Onunla şakalaşır, onunla koşar, onunla neşelenirdi.


Mekke’nin asil ailelerinden birine mensuptu Hz. Âişe… Doğrulukta ün yapmış bir babanın, Ebubekir-i Sıddık’ın kızıydı. Annesi Ümmü Ruman nahif ve zarif bir hanımdı. Farklı bir çocuktu Âişe... Ezber kabiliyeti yüksek, zekâ ve kabiliyette üstündü. Onu özenle büyütüp terbiye ettiler. Erken yaşta okumayı ve yazmayı sökmüştü. Hayatı çok erken kavramış olgun bir çocuktu.

Genç kızlık çağı geldiğinde bahtına muazzam bir güneş doğdu Âişe’nin… Cebrail aleyhisselam, Âişe’nin resmini ipek bir örtü içinde Resulullah’a (a.s.m.) getirmiş ve “Bu, senin dünya ve ahirette zevcendir” demişti. Nikâhları gökte kıyılmıştı. Hiç tereddütsüz hazırlıklara başlandı ve düğünleri yapıldı. Onların evliliği Efendimizin (a.s.m.) arzusuyla değil, Allahu Teâlâ’nın emriyle gerçekleşmişti. Peygamberimiz (a.s.m.) bu durumu sevgili Hz. Âişe’sine şöyle izah ediyordu:

“Seni üç gece rüyada gördüm. Bir melek ipek kumaşa sarmış, ‘Bu senin hanımındır’ dedi. Ben de yüzünü açtım ve ‘Eğer Allah tarafından ise Cenab-ı Hak imza eylesin’ dedim.
 
Yuvaları ilahî bir mektepti

Efendimiz (a.s.m.) ile Hz. Âişe, mutlu ve mesut bir yuva kurdular. Karşılıklı muhabbet ve samimiyet içindeydiler. Dünyaya ait hırs ve tamahları yoktu. Yuvayı mektep kılmışlardı. Geceler boyu kıyam, gündüzler boyu tebliğ, saatler boyunca süren Kelam-ı Kadim zikri, vahyin gelişi ve tebliğin işleyişi günlerinde hep Âişe yanındaydı Hz. Peygamber’in (a.s.m.)...

Resul hanesinin şeyda bülbülüydü artık Âişe... Vahyin nefesini adım adım takip ediyordu. Efendimizden (a.s.m.) aldığı nurla Allah’ın emir ve yasaklarını hem yaşıyor hem de yayıyordu. Sürekli yeni şeyler öğrenmek çok hoşuna gidiyordu. Efendimiz (a.s.m.) ona “Hümeyra” derdi. Hümeyra kırmızı yanaklı şirin ve sevimli demekti.

“Dininizin yarısını bu Hümeyra’dan alınız” diyordu. Bir bardak su bile olsa içeceği, Âişe’nin içtiği yerden içerdi. Onunla şakalaşır, onunla koşar, onunla neşelenirdi.
 
Edibe bir kadındı

Hz. Âişe, büyük şairlerin şiirlerini ezbere bilir, çok fasih ve düzgün konuşur, Efendimize (a.s.m.) şiirler yazardı:



“Yusuf’u gördüklerinde ‘bu bir melektir’ diyen Mısırlı kadınlar,

Efendimi görselerdi hançeri kalplerine saplarlardı.”



Bir gün ayakta ip eğiriyordu. Efendimiz (a.s.m.) ise nalınını tamir ediyordu. Ak alnından ter damlaları aktıkça; her tarafa nur saçıyor, gözlerini kamaştırıyordu Âişe’nin… İp bükmeyi bırakıp hayran hayran seyretti O’nu... Efendimiz (a.s.m.) fark ederek sordu:

“Ne oldu ey Âişe, neden öyle dalgın duruyorsun?”

“Ya Resulallah,” dedi. “Mübarek yüzünüzdeki nurların parlaklığına ve mübarek alnınızdaki ter tanelerinin saçtığı ışığa bakarak kendimden geçtim.”

Ardından bir şiir mırıldandı:



“Ne iyi o gözler ki, güzele bakmaktadır.

Ne talihli o kalp ki, onun için yanmaktadır!”



Resulullah elindekileri yere bıraktı ve Âişe’nin yanına gelerek onu alnından öptü ve buyurdular ki:

“Ya Âişe, Allahu Teâlâ sana iyilikler versin! Beni sevindirdiğin gibi, ben seni sevindiremedim.’’

“Ey gözümün nuru,” diyordu Âişe. “Beni seviyor musun?”

“Evet ya Âişe, tabii ki seviyorum.”

Hz. Âişe zapt edemediği merak duygusuyla:

“Nasıl seviyorsun?”

Peygamberimiz (a.s.m.) Âişe’nin her sorusuna açık ve net örneklerle cevaplar verirdi:

“Kördüğüm gibi ey Âişe!”

Bu cevap çok hoşuna gitmişti. Kördüğüm gibi sıkı ve sağlam demekti bu. Aradan bir süre zaman geçmişti ki Hz. Âişe:

“Ey Allah’ın Resulü, kördüğüm ne âlemde?” diye sordu.

Efendimiz (a.s.m.), Vedud burcundaki tebessümüyle:

“İlk günkü gibi ya Âişe. Hâlâ o şekilde!”
 
“En çok Âişe’yi seviyorum”

Eşsiz bir kabiliyet, keskin bir zekâ, geniş bir ufka sahipti Hz. Âişe… Hemen her konuda bilgi sahibiydi. Efendimizin (a.s.m.) tedrisinde yetişiyordu. İnen ayetlerin manalarını, helali ve haramı, Arap şiirlerini ve nesep ilmini bütünüyle kavramıştı. Tıp, astronomi, İslam hukuku konusunda da bir hayli donanımlıydı.

Onun bu ilme düşkünlüğü, merakı ve kapasitesi Efendimizin (a.s.m.) çok hoşuna giderdi. Sahabe de bunun farkındaydı. Efendimize (a.s.m.) getirdikleri hediyeleri Hz. Âişe’nin odasında ona sunarak Efendimizin (a.s.m.) sevgisini kazanmak isterlerdi. Bu durum Efendimizin (a.s.m.) diğer eşlerinin dikkatini çekmişti:

“Ya Resulallah,” dediler. “Ashabına emir buyursanız da, hediye getirmek isteyen, hangi zevcenizin yanında iseniz oraya getirse” dediler. Resulullah:

“Beni, Âişe hakkında incitmeyiniz,” buyurdu. “Cebrail bana yalnız Âişe’nin yanında iken geldi.”

Annelerimiz tevbe edip af dilediler. Kızı Hz. Fâtıma’ya:

“Ey kızım,” diyordu Efendimiz (a.s.m.). “Benim sevdiğimi sen sevmez misin?”

“Elbet severim” demişti gül goncası Hz. Fatıma. Bunun üzerine:

“O halde, Âişe’yi sev” buyurmuştu.

Sevgili Peygamberimiz (a.s.m.), Hz. Âişe’yi çok seviyordu. Sahabe soruyordu:

“Ya Resulallah, en çok kimi seviyorsun?”

“Âişe’yi!”

“Erkeklerden kimi seviyorsun?” dediklerinde ise:

“Âişe’nin babasını” buyurmuştu.

Aynı soruyu Hz. Âişe’ye sorduklarında ise tevazuyla:

“Fâtıma’yı severdi” diyordu.

“Erkeklerden en çok kimi severdi?”

“Tabii ki Fâtıma’nın zevcini” diyerek şımarıklığa ve rekabete meydan vermiyordu.
 
Resulullah’ı (a.s.m.) teselli ederdi

Efendimizi (a.s.m.) memnun etmek için, gecesini gündüzüne katardı Hz. Âişe... Onu birazcık üzgün görse, teselli etmek için elinden gelen her şeyi yapardı. Hatta Resulullah’ın akrabalarını da gözetir, onlara karşı da her türlü iyiliği yapardı. Fasih ve düzgün konuşurdu. Kendisi anlatıyor:

“Gün içinde karnım iyice acıkmadan ikinci kez yemek yiyordum. Resulullah (a.s.m.) yanıma gelerek:

‘Ya Âişe,’ dedi. ‘Yalnız mideni doyurmak, sana her işten daha tatlı mı geliyor? Günde iki kere yemek de israftandır. Allahu Teâlâ israf edenleri sevmez’ buyurdu. O günden sonra hiçbir zaman doyasıya yemek yemedim” diyordu ağlayarak ve devam ediyordu:

“Efendimizin (a.s.m.) karnı hiçbir zaman yemek ile tıka basa doymamıştır. Bu hususta hiç kimseye yakınmazdı. İhtiyaç içinde olmak, O’nun için zenginlikten daha iyiydi. Bütün gece açlıktan kıvransa bile, bu durum O’nu gündüz orucundan alıkoymazdı.”
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…