dini paylaşım alanı

Kuran'ı Anlayarak Okuyabiliyormuyuz?
Yazar: Ferdi Korkmaz
Eklenme Tarihi: 09.09.2009

Kur'ân-ı Kerim toplumumuzda en çok okunan kitap durumunda ve evinde Kur'ân-ı kerim bulunmayan olmamasına rağmen ne yazık ki en az anlaşılan kitap durumundadır. Allah Kurân'ı sadece bir kısmımızın okuyup anlaması, diğerlerinin anlayamasalar da Arapça metninden okuyup kulluk vazifelerini yerine getirmeleri için indirmemiştir. Bazı ayetlerde "Biz, onu iyice anlayasınız diye Arapça bir Kur'ân yaptık" (Yusuf Suresi 2. Ayet), "İyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur'ân yaptık" (Zuhruf Suresi 3. Ayet) belirtildiği üzere Allah bizim Kurân'ı okuyup anlamamızı ve ibadetlerimizi Kurân'da belirtildiği gibi yapmamızı istemiştir. Yüce Allah kulları arasında mutlak adalet sahibidir. Hiçbir kuluna adaletsiz davranmaz. Kurân'ı sadece belli bir topluluğa değil tüm insanlığa göndermiştir ve herkesin anlaması için Arapça olarak indirmiştir. Bu bize Allahın bir lütfudur.

Kurân'ı anlamadan sadece Arapça metninden okuyarak hikmetlerini tam anlamıyla bilip hayatımıza uygulamamız ne kadar mümkün olabilir sizce? Örneğin günlük hayatımızda ve kıldığımız namazların her rekâtında Fatiha Suresi'ni okuyoruz. Peki, okurken anlamını bilerek okuyabiliyormuyuz. Namazda Fatiha'yı okurken Hamdın Âlemlerin Rabbi olan Allaha mahsus olduğunu, O'nun Rahman ve Rahim olduğunu, hesap gününün sahibi olduğunu, yalnız ona ibadet edip yalnız O'ndan yardım dilediğimizi ve bizi sapmışların yoluna değil doğru yola iletmesini istediğimizi aklımızdan geçirerek okuyabiliyor muyuz? Namazımızı kılarken okumuş olduğumuz surelerin anlamını bilmeden veya rükuya veya secdeye giderken Allah'a nasıl dua ettiğimizi bilmeden namazlarımızı huşu içinde kılmamız ne kadar mümkün olabilir. Tabii ki namazda asıl önemli olan konu ibadet şuurudur ama en azından öğrenebildiğimiz kadarının anlamını öğrenmeye çalışmamız ve bu konuda gayret göstermemiz gerekmektedir. Okuduğumuzun mânasını bilmek ve namazda bunu düşünmek için okuyacağımız Kur'an'ın namazdan önce meâlini okuyup namazda kuran okurken bu mâna ve içerik üzerinde düşünebililiriz ve bu sayade şeytana vesvese vermesi için de fırsat vermemiş oluruz.

Allah'a kulluğumuzu tam olarak yerine getirebilmemiz için Kuran'da Yüce Allah'ın bize Peygamberimiz aracılığıyla bildirmiş olduğu hükümleri bilmemiz gereklidir. Kuranı bilmeden tam anlamıyla ibadet etmemiz mümkün olmaz. Allah bize neyin helal neyin haram olduğunu, neyi yapıp yapmamamızı ve ne şekilde ona kulluk vazifemizi yerine getirebiliriz bunların hepsini bize Kuran'da bildirmiştir. Bunların hepsini bilip hayatımıza uygulayabilirsek tam anlamıyla ibadet etmiş olabiliriz.

Kur'an bize hak ile batılı birbirinden ayırıp doğru yolu bularak hidayete ermemizi sağlamak için bir yol gösterici olarak indirilmiştir. Günümüze bakıldığında Kur'an daha çok ölülerimizin ruhu için, büyü ve nazardan korunma için, hastalarımıza şifa olması için ve namazlarımızda gerekli olduğu için okunmaktadır.Kur'an-ı sadece bu sebepler için değil bize bildirilmiş olanları bilmemiz için de okumamız gerekmektedir.

Kur'an-ı Arapça olarak okumak ve dinlemekte bir ibadettir. Burda belirtmek istediğimiz Arapçayı öğrenip Kur'an-ı anlamak değil, mealler ve tercemeler aracılığıyla Kur'an'da belirtilen hükümleri öğrenmeye çalışmamızdır. Bir çoğumuz Arapça yazıyı okumakta zorlandığı için sadece aklında kalıp ezberledikleriyle yetinmektedir. Bu ve bunun gibi sebepleri bir kenara bırakıp Kur'an'da belirtilen hükümleri öğrenmemiz gerekmektedir. Buda meal ve tercemelerin okunmasıyla mümkün olacağından bunları bol bol okumamız gerekmektedir. Türkçe meal ve tercemelerin de okunması sevap olacağından buda bir anlamda ibadettir.

Allah tüm ibadetlerimizi kabul etsin... (Amin)
 
AYET KÖŞESİ
Onlar, "Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın" dediler. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır" dedi.
(Bakara 2/69)
 
HADİS KÖŞESİ
Zirr İbnu Hubeyş anlatıyor: "Huzeyfe (radıyallahu anh)'ye: "Sen Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte hangi vakitte sahur yedin?'' diye sorduk. Şu cevabı verdi: "Gündüzdü, ancak güneş doğmamıştı.''
Nesai, Savm 20, (4, 142).
 
ESMA-Ü'L HÜSNA
* el-Muhyî *
Hayat veren, can bağışlayan, sağlık veren... Allah Teâlâ, cansız maddelere hayat ve can verir. Her gün, her saat, her saniye yeryüzünde milyonlarca varlık hayat bulup dünyaya gelmektedir. Bütün bunlar, Allah'ın emr ü fermaniyle, yaratmasıyle ve müsaadesiyle olmaktadır. Allah yoğu var edip hayat verdiği gibi, ölüyü de tekrar canlandırabilir. Buna ihyâ, yani, diriltme denir. Hayatı hiç yoktan veren zâtın, ölülere yeniden hayat verip diriltmesi elbette son derece kolaydır.
 
Tam aklımdan geçen konu . şimdi aslında esmaül hüsnayı hepimiz öğrenmeli ve anlamlarınıda bilmemiz gerek bunun için her gün 1 yada 2 esmanın anlamını örneklerle anlatsak nasıl olur ? mesela Ya Fettah zikrini önce anlatacağız sonra günlük okunması gereken ebced değeri 489 , en büyük ebced değeri 239121 ve hadislerden falan örnekler vereceğiz böylelikle ezberlemesek bile kulak aşinalığı olabilir
 


OLUR TABİ ANCAK sağlam bi kaynaktan aktarmamız gerek

var mı senin bildiğin bi kaynak
 
PAYLAŞMAK İSTERSEN DİNLERİM


düzenli oalrak paylaşım yapacağım bi blog ..
ayrıca instagram veya facebook sayfası...
ama hedef 3-5 kişi değil 3-5 kişi ile başlayan ve büyüyen derya deniz hatta okyanus..
okumak gelişmek ve geliştirmek...
belki kitap çıkarmak...
ama şu hayata faydalı Allah yolunda bi iz bırakmak...
 
beni anlattın sanki ama benim facebook hesabım yok ...
 
Edep’tir Vav.

Huşudur, huzurdur, hudu’dur.

Birliktir, dirliktir.

Sevgidir, sevdadır, AŞK’tır.

Vuslatın ta ortasıdır.
 
neden yok peki?

ben ayrı sayfa açmak istiyorum

sistemlii düzenlliii
vardı bir zamanlar sonra facebookta bir şeyler oldu nişanlım kapatılacak dedi bende kapattım aslında mutluyum çünkü insanlar facebooku sadece birilerine ulaşma ve birilerinin hayatına yorum yapma olarak algılıyor tabi ki senin düşündüğün konu çok mantıklı çok anlamlı ona bir lafım yok ama ben sıkılmıştım zaten şimdi kafam çok rahat tekrar bunalmak istemiyorum ... anlatabildim mi ?
 
Bir zamanlar birisi Allah’tan bir çiçek ve bir kelebek diledi. Fakat Allah bunların yerine ona bir kaktüs ve bir tırtıl verdi.
Adam üzgündü, neden dileği yanlış anlaşılmıştı, bir anlam veremiyordu.
Sonra şöyle düşündü; Allah’ın ilgilenmesi gereken o kadar çok insan var ki... Ve sorgulamamaya karar verdi.
Bir zaman sonra, adam öylece bıraktığı dileğinin ne durum- da olduğuna bakmaya gitti. Fakat gördüklerine inanamadı; dikenli ve çirkin kaktüsten güzel bir çiçek ortaya çıkmıştı. Ve göz zevkini bozan tırtıl harika bir kelebeğe dönüşmüştü.
Allah en iyisini bilir. Biz yanlış görürüz, O ise her zaman en doğrusunu sunar...

Uğur Koşar ''Bana Allah Yeter'' kitabından..
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…