dini paylaşım alanı

Kul için en hayırlı olan Efendimizin yaşayış tarzıydı

Hz. Âişe, Efendimizin (a.s.m.) hane-i saadetinde zühdü ve takvayı öğrenmişti. Biliyordu ki kul için en hayırlı olan Efendimizin (a.s.m.) yaşayış tarzıydı. O eğer isteseydi Rabbi yeryüzünün bütün hazinelerini, meyvelerini ve refah hayatını önüne sererdi. Ama o birçok kez açlıkla kıvranırdı. Hz. Âişe, Efendimizin (a.s.m.) bu hâlini görünce dayanamaz ağlardı. Eliyle Efendimizin (a.s.m.) mübarek karnını sıvazlarken:

“Canım sana feda olsun ya Resulallah” derdi. “Sana güç verecek, şu dünyadan bazı menfaatler, yiyecek ve içecekler temin etsek olmaz mı?”

Cevap verirdi Sevgili:

“Ey Âişe, dünya benim neyime! Ulülazm olan peygamber kardeşlerim, bundan daha çetin olanına karşı tahammül gösterdiler. Fakat o hâlleriyle yaşayışlarına devam ettiler, Rablerine kavuştular. Bu sebeple Rableri, onların kendisine dönüşlerini çok güzel bir şekilde yaptı, sevaplarını artırdı. Ben refah bir hayat yaşamaktan hayâ ediyorum. Çünkü böyle bir hayat, beni onlardan geri bırakır. Benim için en güzel ve sevimli şey, kardeşlerime, dostlarıma kavuşmak ve onlara katılmaktır.”
 
Onların sohbeti ilim, beraberlikleri ibadetti

Hümeyra’sına tavsiyelerde bulunuyordu:

“Ey Âişe,” diyordu. “Geceleri şu dört şeyi yapmaktan geri durma: Kur’an-ı Kerim’i hatim etmeden, benim ve diğer peygamberlerin şefaatlerine kavuşmadan, mü’minleri kendinden hoşnut etmeden, hac etmeden sakın uyuma.”

Gülümsedi Hz. Âişe:

“Ey iki cihanın kutbu ve güneşi olan Efendim! Annem, babam, tatlı canım yoluna feda olsun. Bana dört şeyi yapmamı emrediyorsun. Ben bunları o kadar kısa vakitler içinde nasıl yapabilirim?”

Efendimiz (a.s.m.) tebessüm etmişti:

“Ey Âişe,” dedi. “Ondan kolay ne var? Üç İhlas-ı Şerif’i ve bir Fatiha Suresi’ni okursan, Kur’an-ı Kerim’i hatmetmiş; bana ve diğer peygamberlere salavat getirirsen, şefaatimize kavuşmuş; önce mü’minlerin ve sonra da kendi affını dilersen, mü’minleri kendinden hoşnut etmiş; ‘Sübhânallahi velhamdülillahi ve lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh. Lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr’ tesbihini okursan hac etmiş sayılırsın.”

Onların sohbeti ilim, beraberlikleri ibadet, ilişkileri muhabbet üzere akıp giderdi:

“Ey Âişe, yumuşak ol. Zira Allahu Teâlâ bir ev halkına iyilik murat ederse, onlara rıfk, yumuşaklık kapısını gösterir.”

“Ey Âişe bilmez misin; kul secde ettiği zaman, Allah onun secde yerini yedi kat yerin sonuna kadar tertemiz kılar.”

“Ey Âişe, hiç hayâsız söz söylediğimi gördün mü? Kıyamet gününde Allah katında en kötü insan, şerrinden kaçarak insanların terk ettiği kimsedir.”
 
Efendimiz (a.s.m.) son günlerini onun yanında geçirdi

Efendimizin (a.s.m.) son günleriydi ve çok hastaydı. Hz. Abbas ve Hz. Ali’nin omuzlarına dayanıp, Hz. Âişe’nin odasına götürdüler. Diğer eşlerinden izin alarak son günlerini onun yanında geçirdi. Döşeğe yattılar. Mübarek başı Hz. Âişe’nin göğsündeyken Refik-i Âlâ’ya yürüdü. Hz. Âişe’nin odası Resulullah’ın (a.s.m.) türbesi olmuştu. Hz. Âişe, Efendimizin (a.s.m.) vefatından sonra yine odasında O’nun yanında kaldı ve ömrünü o odada geçirdi.

O âlime ve zahide bir hanımdı. Ömrü boyunca iki elbisesi olmuştu. Birini yıkar, yamalar giyer; o kirlenince ötekini onarır, giyerdi. Günlerinin çoğu oruçla geçerdi. Gece namazı onun hayatının bir parçasıydı. Fıkıh ilminin kurucularından olan Hz. Âişe yaygın bir rivayete göre fıkıh ve dinî ilimlerin dörtte birini nakletmişti. İslam ilimlerine vâkıf, müçtehit, edibe, mücahide, züht ve vera sahibi, çok cömert bir annemizdi. Onun vefatında bütün Müslümanlar ağladı. Çünkü o ümmü’l-mü’minîn idi.

Selam ey adına ayet inen, iffeti ayetlerle tenzih edilen annemiz Âişe! Zorluklara karşı direnmeyi ve sabrı biz senden öğrendik. Tut ellerimizden! Bu hasta ve mariz asrın çocuklarını yalnız bırakma! Resul hanesi hanımefendilerinin ahlakına ve duruşuna muhtaç bu nesil... İlminle kuşat kalbimizi! İffetinle pirüpak eyle bizi! Aşkına ve şefkatine çok muhtacız. İlmi ve edebi biz senden öğrendik. Tut ellerimizden ne olur! Resulün (a.s.m.) en sevgilisi olarak bize de şefaat eyle
 
Kizcelerim...

Ozellikle namazlardan snra tesbihatlarimizi yapalim insaallah

Subhanallah

Elhamdulillah

Allahuekber

Gerisini cogaltabiliriz biiznillah ☺
 
İslam Büyükleri Serisi: Hz. Ali El-Murteza Kerremallahu Veche
{total}<\/strong>shares<\/small>"}" style="box-sizing: border-box; -webkit-tap-highlight-color: transparent; -webkit-font-smoothing: subpixel-antialiased; text-align: center; display: inline-block; margin-right: 15px;">96SHARES

Share on TwitterShare on Facebook
ARALIK 6, 20150 LİKE 40


Bismillahirrahmanirrahim. Velhamdulilahi rabbil alemin. Vesselatu vesselamu ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Esselamu Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatuhu kıymetli kardeşler,

Yeni bir seriye bismillah diyoruz inşaAllah. Bu serimizde İslam büyüklerinin hayatlarından kesitler anlatacağız inşaAllah. Salihlerin anıldığı yere rahmet iner. Bu vesileyle Allah kalbimize üzerimize rahmetini yağdırsın. Çocuklarımız, gençler emperyalistlerin sahte süper kahramanları ile büyüyor. Onlara gerçek İslam kahramanlarını anlatalım bilinçlenelim bilinçlendirelim inşaAllah. Her hafta bulunduğumuz şehir de bir büyüğün kabrini ziyarete gidip Fatiha okuyup hayatını çocuklarımıza anlatsak büyüklerin hallerini düşünsek bu vesileyle rahmete ersek ne güzel. Biz de haddimiz olmayarak böyle bir işe kalkıştık. Dualarınızı bekleriz. Bu Büyüklerimiz hakkında bilinçlenmek için bir adımdır. Anlattıklarımız okyanustan bir damladır. Sizler de bu bilgilerle kalmayıp okuyun daha iyi araştırın bu yazılarımız buna vesile olsun inşaAllah. İlk yazımız da Hz. Ali kerremallahu veche Efendimiz’in hayatından bahsedeceğiz inşaAllah. Hz. Ali’yi radıyallahu anh sevmek bakımından bizler de aleviyiz. Kendilerini Alevi olarak tanıtan kardeşlerimiz de Hz. Ali radıyallahu Anh Efendimiz’i iyi tanısıyıp O’nun radıyallahu anh mübarek hayatına göre hayatlarını yaşamaya çalışmalılar. Sevmek ve yolundan gitmek böyle olur çünkü. Hz. Ali kerremallahu veche haşa içki içmezdi,Cami’nin karşısına cem evi açmazdı. Camiye namaza gelirdi. O’nu radıyallahu sevenler de Rasulullah’ın aleyhissalatu vesselam yolundan giden Hz. Ali Efendimiz’i radıyallahu anh takip etmelidir.

1- Hz. Ali’nin Çocukluğu



İki cihan güneşi Efendimiz aleyhissalatu vesselam kendisini küçüklüğünde himaye eden amcası Ebu Talip’in çok çocuğu olmasından dolayı henüz küçük bir çocukken Hz. Ali Efendimiz’i radıyallahu anh yanına alarak bakmayı teklif etmiştir. Bunu üzerine henüz 4-5 yaşlarında bir çocuk olan Hz. Ali radıyallahu anh Efendimiz Sevgili Peygamberimiz’in aleyhissalatu vesselam himayesine girmiştir. Daha Sonra İslam geldiğinde de putlara tapmadan,cahiliye pisliklerine bulaşmadan küçük yaşta ilk müslümanlardan olmuştur. Bu yuzden adı anıldığında kendisine Hz. Ali kerremallahu veche diyoruz. Anlamı Allah vechini (yüz, yön, taraf) mükerrem (şerefli) kılsın anlamında duadır. Neticede Hz. Ali radıyallahu anh daha çocukken Peygamber Efendimiz’in aleyhissalatu vesselam yanında evladı gibi yetişmiştir. Daha Sonra Efendimiz’in sallallahu aleyhi ve sellem kızı Hazreti Fatımatü’z-Zehra radıyallahu anha ile evlenme şerefine ererek Efendimiz’in sallallahu aleyhi ve sellem damadı olmuştur.

2- Allah ve Resûlü Onu Sever, O da Allah ve Resûlünü Sever

Hz. Ali radıyallahu anh Efendimiz Tebük savaşı dşında Allah Resulü’nün sallallahu aleyhi ve sellem katıldığı her savaşa katılmıştır. Tebük Savaşı’na katılmaması da yine Peygamber Efendimiz’in sallallahu aleyhi ve sellem emriyle olmuştur. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Tebük Seferinde kendi yerine Hz. Ali’yi radıyallahu anh bırakmıştır. Hz. Ali kalmakradıyallahu anh istemediğini Rasulullah Efendimiz’e sallallahu aleyhi ve sellem bildirdiğinde Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır:

“Benimle Hz. Musa ve Harun misali olmak istemez misin? Ancak şu var ki, benden sonra peygamber yoktur.”
( Tirmizi, Menakıb, 20; Süyuti, Celaleddin, Tarihu’l Hulefa, Daru’l- Kütübi’l- İlmiyye, Beyrut, 1988, s. 133.)

Hayber’in Fethinde Server-i Kâinat salallahu aleyhi ve sellem buyurdular:

“Yarın sancağı öyle birisine vereceğim ki Allah ve Resûlü onu sever, o da Allah ve Resûlünü sever. Allah, onun eliyle fethi gerçekleştirecektir”
(İbn Hişam; Buharî, Sahih, c. 3, s. 51; Ahmed İbn Hanbel, Müsned, c. 3, s. 353.)

Mücahitleri bir merak sardı: Acaba, bu büyük şerefe nâil olacak zât kimdi? Her mücahidin gönlünde uyanan samimi arzu ve duygu, Hz. Fahr-i Âlem’in elinden mübarek ve şerefli sancağı alabilmekti! Geceyi bu ümit ve arzu ile ge¬çirdiler. Sabah olunca, merak ve heyecanları daha da arttı. Bu heyecan ve samimi arzusunu sadece Hz. Ömer radıyallahu anh sonradan,

“Kumandanlığı o günkü kadar arzu ettiğim, hiçbir zaman olmamıştır!” diyerek dile getirmiştir.

(Müslim, Sahih, c. 4, s. 1872.)

Her bir mücahit, aynı arzu, aynı heyecan, aynı ulvî duygular içinde merakla bekleşirken, sabah namazından sonra Nebiyy-i Ekrem Efendimiz sancağın getirilmesini emretti. Sancak derhal getirildi. Artık bütün dikkatli bakışlar Efendimizinaleyhissalatu vesselam mübarek elinde bulunan sancağın üzerinde, kulaklar ise mübarek ağızlarından çıkacak ve fâtihi belirleyecek söze pür dikkat kesilmişti. Bu merak ve heyecan dolu manzara arasından Hz. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Ali nerede?” diye sordu.
Artık fatih belli olmuştu.
Gariptir ki o sırada Hz. Ali radıyallahu anh gözlerinden rahatsızdı.
“Yâ Resulullah, onun gözleri ağrıyor” dediler.
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buna rağmen, “Olsun! Çağırın, gelsin!” buyurdu.
Haberi alan Hz. Ali radıyallahu anh, derhal huzura çıkıp geldi. Ağrıyan gözleri Fahr-i Kâinat’ın aleyhissalatu vesselammübarek duasıyla şifa buldu.
(İbn Hişam, Buharî)

Neticede Hayber de İslam devleti hudutlarına girmiş oldu.

3- Hz. Ali'nin Radıyallahu Anh Lakapları

Hz. Ali radıyallahu anh Efendimiz dünyada Cennetle müjdelenen sahabilerdendir rıdvanallahu teala aleyhim ecmain. Kendisinin bir çok lakabı vardır. Mürteza, Esedullahi’l-Gâlib ve Ebu Türab gibi lâkaplarla anılır. Mürteza, Allah’ın razı olduğu kişi manasına kullanılan bir lâkaptır.Ebu Turab toprak babası demektir. Hz. Ali radıyallahu anh, bu künyeyi çok severdi
Bu lakablarını merhum Es’ad Coşan Hocaefendi rahmetullahı aleyh şöyle anlatıyor:
“Bir seferden gelirken bir ağacın altına yatmış, istirahat edecek… Büyük kahraman, yorgun olmuş, toprağa bulaşmış, oradan “toprak babası” anlamında “Ebû Turâb” denilmiş. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 263; Hâkim, III, 151.)
Bir başka rivayet daha var: Fatıma anamızla biraz münakaşaları olmuş, mescide gidip orada yatmış. O zaman mescid halılı değil. Üstü hurma dallarıyla örtülü ama mescidin zemini temiz kum idi. Kumların üstüne yatmış. O sırada Peygamber Efendimiz kızı Fatıma anamızın evine varmış.
“Ali nerede?”
“Babacığım aramızda biraz münakaşa oldu. Evi terketti gitti.” demiş.
Peygamber Efendimiz mescide bakmış, orada başını yere koymuş uyuyor.
“Kalk yâ Ebâ Turâb!” demiş. “Ey toprağa bulanmış kalk!” anlamında.( Buhârî, “Mesâcid”, 25; “Fezâilü’s-sahâbe”, 9; “İ’tisâm”, 40; “Edeb”, 113.)
O kadar hoşuna gitmiş ki şaka yollu iltifat. Ondan sonra Hz. Ali Efendimiz kendisine Ebû Turâb denmesini severmiş. “Toprağın babası” tevazu oluyor, bir de güzel bir hatırayı canlandırıyor.
Bir insanın adı vardır, künyesi vardır, lakabı vardır… Araplar’da adını söylerken baba adını da söylerler: Ali b. Ebî Tâlib, “Ebû Tâlib’in oğlu.” Ebû Tâlib de Peygamber Efendimiz’in amcasıdır. Ona himaye kanatlarını germiş ve korumuş olan amcasıdır.
“Lakapları nedir?”
Bir tanesi “Haydar” hatta “Haydar-ı Kerrâr.” Haydar “Arslan” demektir. Kerrar “tekrar tekrar saldıran” demektir. Düşmandan kaçmıyor, korkmuyor, aslan gibi cesur, tekrar tekrar saldırıyor. Hakikaten öyle olduğundan adı Haydar-ı Kerrâr’dır.
Diğer bir lakabı “Esedullâhi’l-Gâlib”dir. Allah’ın arslanı ama galip olan. Hangi mübarezeye girse yenmiş. Eskiden ordular savaşmak için karşı karşıya geldiklerinde saf bağlarlar, dizilirlermiş. Onlar burada diziliyor, ötekiler de karşı tarafta diziliyor, bekliyorlar. Silahlar ellerinde, zırhlar varsa üzerlerinde olduğu halde bekliyorlar. Birisi çıkarmış, atına binmiş veya yaya;
“Ben şöyle kimseyim, böyle kimseyim, şöyle kahramanım, şu kadar insanı şöylece yendim, şöyle şöhretim var, böyle kıymetim var. Sizin içinizde de bir er varsa çıksın karşıma!” dermiş. Buna mübariz deniyor. Aradan çıkıyor bariz oluyor, görünüyor, ortaya tek olarak çıkıyor. Bu taraftan da bir kişi, bu adamın karşısına kimi çıkaralım diye düşünürmüş taşınırmış. Bir tanesi çıkarmış. “Er mi istiyorsun al sana bir er, ben de çıktım karşına!” dermiş. Bunlar teke tek çarpışırlar, iki taraf da seyrederlermiş. Eski savaşların usulü bu… Töre… Hop diye birbirlerine saldırmıyorlar, işin biraz keyfini çıkarıyorlar, biraz heyecanlanıyorlar böyle. Ondan sonra girişiyorlar birbirlerine… Hz. Ali Efendimiz’in karşısına kim çıksa devirirmiş, galip gelirmiş. Esed “arslan” demektir. Esedullah; “Allah’ın Arslanı” demektir. Allah’ın dinine hizmet ediyor. Saff sûresinde Allahu Teâlâ hazretleri hepimize iltifat ediyor.
“Ey iman edenler! Allah’ın yardımcıları olun.” (61/Saff, 14.) Allah’a yardımcı olun deyince insanın koltukları kabarıyor. Allah yardıma muhtaç değil. Herşeye kâdir, yardıma ihtiyacı yok. Neden “Allah’ın yardımcıları olun.” diyor? Allah’ın dinine yardım etmek çok sevaplı olduğundan bize iltifat ediyor. Allah, kendi dini için çalışana Allah’a yardım etmiş payesini veriyor. Hz. Ali Efendimiz de Allah’ın dinine yardım eden bir kahraman olduğundan Esedullah, Allah’ın Arslanı. Arslan biliyorsunuz, hiçbir şeyden korkmayan, herşeye saldıran, herşeyi alt eden kuvvetli bir yaratıktır.”

(Mahmud Es’ad Coşan, Tarihi ve Tasavvufi Şahsiyetler Server yayınları)

4- Hz. Ali Radıyallahu Anh Hakkında Bazı Hadis-i Şerifler


“Ali bendendir, ben de ondanım.”

( İbn Mace, el-Hafız Ebu Abdullah Muhammed b. Yezid, Sünen-i İbn Mace, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992, c.I, s.44; Tirmizi, Menakıb, 21.)

“Ben ilmin yuvasıyım, Ali de onun kapısıdır.”

(Tirmizi, Menakıb, 21.)

Rasulullah ashabı arasında (Hicretten sonra Medine’de ensar ve muhacirin arasında) kardeşlik akdi yaptı. Bu esnada Ali, gözlerinden yaş akar halde ağlayarak Rasulullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem huzuruna geldi ve:

“Ey Allah’ın Rasulü, ashabını birbirlerine kardeş ettin, beni ise kimseye kardeş etmedin.” dedi.

Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“(Ey Ali) Sen dünya ve ahirette benim kardeşimsin.” buyurdu.

(Tirmizi)

Hayatını Allah ve Rasulünün aleyhissalatu vesselam yolunda geçiren Hz. Ali Efendimiz Halifeliği sırasında bir Harici tarafından şehit edilmiştir. Allah şefaatlerine nail eylesin. Amin. Ruhlarına bir Fatiha ve Üç İhlas okuyalım inşaAllah.Elhamdulillahi rabbil alemin. Vessalatu vesselamu ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.

Paylaşmak Sünnettir:
 
İslam Büyükleri Serisi: Hz. Ali El-Murteza Kerremallahu Veche
{total}<\/strong>shares<\/small>"}" style="box-sizing: border-box; -webkit-tap-highlight-color: transparent; -webkit-font-smoothing: subpixel-antialiased; text-align: center; display: inline-block; margin-right: 15px;">403SHARES

Share on TwitterShare on Facebook
ARALIK 6, 20150 LİKE 181


Bismillahirrahmanirrahim. Velhamdulilahi rabbil alemin. Vesselatu vesselamu ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Esselamu Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatuhu kıymetli kardeşler,

Yeni bir seriye bismillah diyoruz inşaAllah. Bu serimizde İslam büyüklerinin hayatlarından kesitler anlatacağız inşaAllah. Salihlerin anıldığı yere rahmet iner. Bu vesileyle Allah kalbimize, üzerimize rahmetini yağdırsın. Çocuklarımız, gençler emperyalistlerin sahte süper kahramanları ile büyüyor. Onlara gerçek İslam kahramanlarını anlatalım bilinçlenelim bilinçlendirelim inşaAllah. Her hafta bulunduğumuz şehirde bir büyüğün kabrini ziyarete gidip Fatiha okuyup hayatını çocuklarımıza anlatsak büyüklerin hallerini düşünsek bu vesileyle rahmete ersek ne güzel. Biz de haddimiz olmayarak böyle bir işe kalkıştık. Dualarınızı bekleriz. Bu Büyüklerimiz Allah hepsinden razı olsun hakkında bilinçlenmek için bir adımdır. Anlattıklarımız okyanustan bir damladır. Sizler de bu bilgilerle kalmayıp okuyun daha iyi araştırın bu yazılarımız buna vesile olsun inşaAllah. İlk yazımızda Hz. Ali kerremallahu veche Efendimiz’in hayatından bahsedeceğiz inşaAllah. Hz. Ali’yi radıyallahu anh sevmek bakımından bizler de aleviyiz. Kendilerini Alevi olarak tanıtan kardeşlerimiz de Hz. Ali radıyallahu Anh Efendimiz’i iyi tanıyıp O’nun radıyallahu anhmübarek hayatına göre hayatlarını yaşamaya çalışmalılar. Sevmek ve yolundan gitmek böyle olur çünkü. Hz. Ali kerremallahu veche haşa içki içmezdi,Cami’nin karşısına cem evi açmazdı. Camiye namaza gelirdi. O’nu radıyallahu anh sevenler de Rasulullah’ın aleyhissalatu vesselam yolundan giden Hz. Ali Efendimiz’i radıyallahu anh takip etmelidir.

1- Hz. Ali’nin Çocukluğu



İki cihan güneşi Efendimiz aleyhissalatu vesselam kendisini küçüklüğünde himaye eden amcası Ebu Talip’in çok çocuğu olmasından dolayı henüz küçük bir çocukken Hz. Ali Efendimiz’i radıyallahu anh yanına alarak bakmayı teklif etmiştir. Bunu üzerine henüz 4-5 yaşlarında bir çocuk olan Hz. Ali radıyallahu anh Efendimiz Sevgili Peygamberimiz’in aleyhissalatu vesselam himayesine girmiştir. Daha Sonra İslam geldiğinde de putlara tapmadan,cahiliye pisliklerine bulaşmadan küçük yaşta ilk müslümanlardan olmuştur. Bu yuzden adı anıldığında kendisine Hz. Ali kerremallahu veche diyoruz. Anlamı Allah vechini (yüz, yön, taraf) mükerrem (şerefli) kılsın anlamında duadır. Neticede Hz. Ali radıyallahu anh daha çocukken Peygamber Efendimiz’in aleyhissalatu vesselam yanında evladı gibi yetişmiştir. Daha Sonra Efendimiz’in sallallahu aleyhi ve sellem kızı Hazreti Fatımatü’z-Zehra radıyallahu anha ile evlenme şerefine ererek Efendimiz’in sallallahu aleyhi ve sellem damadı olmuştur.

2- Allah ve Resûlü Onu Sever, O da Allah ve Resûlünü Sever

Hz. Ali radıyallahu anh Efendimiz Tebük savaşı dşında Allah Resulü’nün sallallahu aleyhi ve sellem katıldığı her savaşa katılmıştır. Tebük Savaşı’na katılmaması da yine Peygamber Efendimiz’in sallallahu aleyhi ve sellem emriyle olmuştur. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Tebük Seferinde kendi yerine Hz. Ali’yi radıyallahu anh bırakmıştır. Hz. Ali kalmakradıyallahu anh istemediğini Rasulullah Efendimiz’e sallallahu aleyhi ve sellem bildirdiğinde Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır:

“Benimle Hz. Musa ve Harun misali olmak istemez misin? Ancak şu var ki, benden sonra peygamber yoktur.”
( Tirmizi, Menakıb, 20; Süyuti, Celaleddin, Tarihu’l Hulefa, Daru’l- Kütübi’l- İlmiyye, Beyrut, 1988, s. 133.)

Hayber’in Fethinde Server-i Kâinat salallahu aleyhi ve sellem buyurdular:

“Yarın sancağı öyle birisine vereceğim ki Allah ve Resûlü onu sever, o da Allah ve Resûlünü sever. Allah, onun eliyle fethi gerçekleştirecektir”
(İbn Hişam; Buharî, Sahih, c. 3, s. 51; Ahmed İbn Hanbel, Müsned, c. 3, s. 353.)

Mücahitleri bir merak sardı: Acaba, bu büyük şerefe nâil olacak zât kimdi? Her mücahidin gönlünde uyanan samimi arzu ve duygu, Hz. Fahr-i Âlem’in elinden mübarek ve şerefli sancağı alabilmekti! Geceyi bu ümit ve arzu ile ge¬çirdiler. Sabah olunca, merak ve heyecanları daha da arttı. Bu heyecan ve samimi arzusunu sadece Hz. Ömer radıyallahu anh sonradan,

“Kumandanlığı o günkü kadar arzu ettiğim, hiçbir zaman olmamıştır!” diyerek dile getirmiştir.

(Müslim, Sahih, c. 4, s. 1872.)

Her bir mücahit, aynı arzu, aynı heyecan, aynı ulvî duygular içinde merakla bekleşirken, sabah namazından sonra Nebiyy-i Ekrem Efendimiz sancağın getirilmesini emretti. Sancak derhal getirildi. Artık bütün dikkatli bakışlar Efendimizinaleyhissalatu vesselam mübarek elinde bulunan sancağın üzerinde, kulaklar ise mübarek ağızlarından çıkacak ve fâtihi belirleyecek söze pür dikkat kesilmişti. Bu merak ve heyecan dolu manzara arasından Hz. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Ali nerede?” diye sordu.
Artık fatih belli olmuştu.
Gariptir ki o sırada Hz. Ali radıyallahu anh gözlerinden rahatsızdı.
“Yâ Resulullah, onun gözleri ağrıyor” dediler.
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buna rağmen, “Olsun! Çağırın, gelsin!” buyurdu.
Haberi alan Hz. Ali radıyallahu anh, derhal huzura çıkıp geldi. Ağrıyan gözleri Fahr-i Kâinat’ın aleyhissalatu vesselammübarek duasıyla şifa buldu.
(İbn Hişam, Buharî)

Neticede Hayber de İslam devleti hudutlarına girmiş oldu.

3- Hz. Ali'nin Radıyallahu Anh Lakapları

Hz. Ali radıyallahu anh Efendimiz dünyada Cennetle müjdelenen sahabilerdendir rıdvanallahu teala aleyhim ecmain. Kendisinin bir çok lakabı vardır. Mürteza, Esedullahi’l-Gâlib ve Ebu Türab gibi lâkaplarla anılır. Mürteza, Allah’ın razı olduğu kişi manasına kullanılan bir lâkaptır.Ebu Turab toprak babası demektir. Hz. Ali radıyallahu anh, bu künyeyi çok severdi
Bu lakablarını merhum Es’ad Coşan Hocaefendi rahmetullahi aleyh şöyle anlatıyor:
“Bir seferden gelirken bir ağacın altına yatmış, istirahat edecek… Büyük kahraman, yorgun olmuş, toprağa bulaşmış, oradan “toprak babası” anlamında “Ebû Turâb” denilmiş. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 263; Hâkim, III, 151.)
Bir başka rivayet daha var: Fatıma anamızla biraz münakaşaları olmuş, mescide gidip orada yatmış. O zaman mescid halılı değil. Üstü hurma dallarıyla örtülü ama mescidin zemini temiz kum idi. Kumların üstüne yatmış. O sırada Peygamber Efendimiz kızı Fatıma anamızın evine varmış.
“Ali nerede?”
“Babacığım aramızda biraz münakaşa oldu. Evi terketti gitti.” demiş.
Peygamber Efendimiz mescide bakmış, orada başını yere koymuş uyuyor.
“Kalk yâ Ebâ Turâb!” demiş. “Ey toprağa bulanmış kalk!” anlamında.( Buhârî, “Mesâcid”, 25; “Fezâilü’s-sahâbe”, 9; “İ’tisâm”, 40; “Edeb”, 113.)
O kadar hoşuna gitmiş ki şaka yollu iltifat. Ondan sonra Hz. Ali Efendimiz kendisine Ebû Turâb denmesini severmiş. “Toprağın babası” tevazu oluyor, bir de güzel bir hatırayı canlandırıyor.
Bir insanın adı vardır, künyesi vardır, lakabı vardır… Araplar’da adını söylerken baba adını da söylerler: Ali b. Ebî Tâlib, “Ebû Tâlib’in oğlu.” Ebû Tâlib de Peygamber Efendimiz’in amcasıdır. Ona himaye kanatlarını germiş ve korumuş olan amcasıdır.
“Lakapları nedir?”
Bir tanesi “Haydar” hatta “Haydar-ı Kerrâr.” Haydar “Arslan” demektir. Kerrar “tekrar tekrar saldıran” demektir. Düşmandan kaçmıyor, korkmuyor, aslan gibi cesur, tekrar tekrar saldırıyor. Hakikaten öyle olduğundan adı Haydar-ı Kerrâr’dır.
Diğer bir lakabı “Esedullâhi’l-Gâlib”dir. Allah’ın arslanı ama galip olan. Hangi mübarezeye girse yenmiş. Eskiden ordular savaşmak için karşı karşıya geldiklerinde saf bağlarlar, dizilirlermiş. Onlar burada diziliyor, ötekiler de karşı tarafta diziliyor, bekliyorlar. Silahlar ellerinde, zırhlar varsa üzerlerinde olduğu halde bekliyorlar. Birisi çıkarmış, atına binmiş veya yaya;
“Ben şöyle kimseyim, böyle kimseyim, şöyle kahramanım, şu kadar insanı şöylece yendim, şöyle şöhretim var, böyle kıymetim var. Sizin içinizde de bir er varsa çıksın karşıma!” dermiş. Buna mübariz deniyor. Aradan çıkıyor bariz oluyor, görünüyor, ortaya tek olarak çıkıyor. Bu taraftan da bir kişi, bu adamın karşısına kimi çıkaralım diye düşünürmüş taşınırmış. Bir tanesi çıkarmış. “Er mi istiyorsun al sana bir er, ben de çıktım karşına!” dermiş. Bunlar teke tek çarpışırlar, iki taraf da seyrederlermiş. Eski savaşların usulü bu… Töre… Hop diye birbirlerine saldırmıyorlar, işin biraz keyfini çıkarıyorlar, biraz heyecanlanıyorlar böyle. Ondan sonra girişiyorlar birbirlerine… Hz. Ali Efendimiz’in karşısına kim çıksa devirirmiş, galip gelirmiş. Esed “arslan” demektir. Esedullah; “Allah’ın Arslanı” demektir. Allah’ın dinine hizmet ediyor. Saff sûresinde Allahu Teâlâ hazretleri hepimize iltifat ediyor.
“Ey iman edenler! Allah’ın yardımcıları olun.” (61/Saff, 14.) Allah’a yardımcı olun deyince insanın koltukları kabarıyor. Allah yardıma muhtaç değil. Herşeye kâdir, yardıma ihtiyacı yok. Neden “Allah’ın yardımcıları olun.” diyor? Allah’ın dinine yardım etmek çok sevaplı olduğundan bize iltifat ediyor. Allah, kendi dini için çalışana Allah’a yardım etmiş payesini veriyor. Hz. Ali Efendimiz de Allah’ın dinine yardım eden bir kahraman olduğundan Esedullah, Allah’ın Arslanı. Arslan biliyorsunuz, hiçbir şeyden korkmayan, herşeye saldıran, herşeyi alt eden kuvvetli bir yaratıktır.”

(Mahmud Es’ad Coşan, Tarihi ve Tasavvufi Şahsiyetler Server yayınları)

4- Hz. Ali Radıyallahu Anh Hakkında Bazı Hadis-i Şerifler


“Ali bendendir, ben de ondanım.”

( İbn Mace, el-Hafız Ebu Abdullah Muhammed b. Yezid, Sünen-i İbn Mace, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992, c.I, s.44; Tirmizi, Menakıb, 21.)

“Ben ilmin yuvasıyım, Ali de onun kapısıdır.”

(Tirmizi, Menakıb, 21.)

Rasulullah ashabı arasında (Hicretten sonra Medine’de ensar ve muhacirin arasında) kardeşlik akdi yaptı. Bu esnada Ali, gözlerinden yaş akar halde ağlayarak Rasulullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem huzuruna geldi ve:

“Ey Allah’ın Rasulü, ashabını birbirlerine kardeş ettin, beni ise kimseye kardeş etmedin.” dedi.

Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“(Ey Ali) Sen dünya ve ahirette benim kardeşimsin.” buyurdu.

(Tirmizi)

Hayatını Allah ve Rasulünün aleyhissalatu vesselam yolunda geçiren Hz. Ali Efendimiz Halifeliği sırasında bir Harici tarafından şehit edilmiştir. Allah şefaatlerine nail eylesin. Amin. Ruhlarına bir Fatiha ve Üç İhlas okuyalım inşaAllah.Elhamdulillahi rabbil alemin. Vessalatu vesselamu ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.

Paylaşmak Sünnettir:
 
sevgili arkadaşlarım

nasılsınız
namazlar ibadetler maddi manevi gelişimler nasıl gidiyor

neler yapıyorsunuz hem uhrevi hem dünyevi yaşam için_?
 
İnternetten İslâmi Sohbet İzleyenlere 11 Tavsiye
{total}<\/strong>shares<\/small>"}" style="box-sizing: border-box; -webkit-tap-highlight-color: transparent; -webkit-font-smoothing: subpixel-antialiased; text-align: center; display: inline-block; margin-right: 15px;">1.1kSHARES

Share on TwitterShare on Facebook
MAYIS 29, 20155 LİKES 2,582
1- Sessiz, sakin ve kimsenin sizi rahatsız edemeyeceği bir yer seçin.



Ev halkından veya arkadaşlarınızdan size katılmak isteyen olursa birlikte bir sohbet izleyin; fakat fazla ısrarcı olup soğumalarına sebep olmayın.



2- Vakti girmiş olan namazı kıldıktan sonra izlemeye başlayın, sohbet izlerken ara vermeyin.
3- Yazmaya hoşlanacağınız bir not defteriniz ve sevimli kalemleriniz olsun.





4- Sohbete başlamadan evvel dua edin.


Bismillahirrahmanirrahim.

رَّبِّ زِدْنِي عِلْمًا

“Rabbim, benim ilmimi artır.”



5- Odaklanmak için kulaklık ile dinleyin veya başkalarını rahatsız etmeyecek derecede hafif bir şekilde sohbetin sesini açın.


Fazla kısık ses ile dinlemeniz bir süre sonra odaklanma problemi oluşturabilir.



[reklam1]

6- Sohbet esnasında önemli gördüklerinizi muhakkak not alın.


Daha sonra araştırmak istediğiniz bir konuyu, sizi çok etkileyen dakika aralıklarını, sohbetin ana maddelerini, sizi etkileyen sözleri not alabilirsiniz. Bu notlar, daha sonra okuduğunuzda sohbetin büyük bir kısmınızı hatırlamanızı sağlayacaktır biiznillah.



7- Sohbet bittiğinde sohbetin ana hatlarından maddeler oluşturarak bir tablo hazırlayın ve odanızda görünecek bir yere asın.




8- Sohbette dinlediklerinizi ailenizden bir kimseye veya bir arkadaşınıza anlatın.


Bu sayede hem dinlediklerinizin aklınızda kalmasını kolaylaştırır hem de başkalarının da istifade etmesini sağlarsınız.

9- Dinlediklerinizi en kısa zamanda uygulamaya koyulun.


İlmi, amel için öğreniniz. Çokları bunda yanıldı. İlimleri dağlar gibi büyüdü, amelleri ise zerre gibi küçüldü.

| İbrahim bin Edhem



10- Yeni sohbetler için Facebook sayfalarımızı ve Youtube kanalımızı takip edin


Bkz. mektebisuffa.com/bizi-takip-edin



11- Sizin aldığınız feyzi, bereketi ve ilmi başkalarının da alması için hem sohbeti hem bu yazıyı beğenin, yorum yapın, paylaşın:)




Paylaşmak Sünnettir:
 
canımcım iyim ama ben mazeretliyim o yüzden haftasonu sadece ya Fettah zikri çekebildim sen nasılsın
bn çok şükür çok iyiyim manevi anlamda...
Rabb im davet ediyor ve beni de icabet ettiriyor namazlara secdeye..
inşaallah daim olsun..
zikirlerim namazlarım kazalarım konsunda elhamdülillah dolu odluyum buara
RABB İM kabul buyursun ve daim eylesin inşaallah :)
 
İnşallah cannım bende cuma gecesi uyurken sabah namazında kaza kılacağım diye yattım ama gece kalktığımda mazeretimle karşılaştım o yüzden bu hafta inşallah kılacağım kaza namazım çok var kılmam gereken bi ara 300küsür sadece sabah namazının kazasını kılmıştım sonra yine bıraktım bakalım inşallah yine devam ederim
 


oo maşaallah ne kdar güzel :)

daim olsun kuzum :)
 
İNŞALLAH CANIM BENİM HEPİMİZİN DAİM OLSUN İNŞALLAH SEN NASLSIN MİDE BULANTIN FALAN VAR MI


canım amin amin :)

sabahları çok az...ara ara az...

şimdilik durum çok şükür iyi...

Rabb im yardım etsin her şey güzelleşir inşaallah

sağlıklıca hayırlıca..
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…