dini paylaşım alanı

80,8 gramı aşarsa zekat düşüyor canım. Ama diyaetin görüşüne göre eğer parayı ev veya başka bir ihtiyaç için biriktirmişsen düşmüyor. Ben de hem ev hem de tüp bebek için biriktirdim. Asli ihtiyaç için yani.
 
Kardeşim işsiz ve babamın maaşıyla geçiniyor. Geliri ve malı yok. Ona zekat verebiliyor muyum acaba? Sonuçta fakir değil ama geliri yok. benden aldıklarını biriktirip öğrenim kredisi borcunu ödeyecek; çeyiz yapacak vesaire.
 
ben bekarken de zekat vermedik evimiz yoktu kiracıydık arabamız da babam vefat ettikten sonra da zaten eş dost çevremizden anneme fitre getirdiler hep onları da ben okurken bana veriyordu şimdi de kardeşime veriyor
 
ben bekarken de zekat vermedik evimiz yoktu kiracıydık arabamız da babam vefat ettikten sonra da zaten eş dost çevremizden anneme fitre getirdiler hep onları da ben okurken bana veriyordu şimdi de kardeşime veriyor
Benim kardeşim fakir sayılır mı acaba? Sonuçta geliri yok. Benden geleni biriktirip öğrenim kredisini ödeyecek, çeyiz yapacak.
 

ooo daha çok yolum var zaten
ben borçları ödemek için biriktiriyorum
yada bebek olursa çalışmadığım dönem kullanırım diyorum
henüz net değil
ayrıca ev araba falan yok üzerimize
anca düğün borcu ödüyoruz
sanki çırağanda yaptık öde öde bitmiyo meret
 
zaten borcun varsa düşmüyor. Biriktirdiğin parayı da 1 yıl içinde hiç el sürmemişsen zekata tabi oluyor. İlla ki el sürüyorsun ihtiyaçlar için. Ev araba eğer kullanıyorsan ve oturuyorsan zekata tabi değil.
 

anladım
bu konuyu iyice bi araştırmak lazım
 
anladım
bu konuyu iyice bi araştırmak lazım
Evet çok hassas bi konu ve de çetrefilli Senelerdir hep kafamı karıştırır durur. Hiç malım mülküm olmadı ama arada bi kenara attığımız 3-5 kuruşumuz oldu tabi. Sonuçta kaç senedir çalışıyorum. Ama parayı da hep ihtiyaçlar için biriktirdim.
 
Değerli kardeşimiz;
- Zekât kelimesinin sözlük anlamı: “artma, çoğalma ve berekettir”. Zekâtın farz olması için kabul edilen şartlar arasında, “zekât” kelimesinin bu sözlük anlamına uygu olan “artma, çoğalma” şartı da vardır. Bu sebeple, ticaret için kullanılmayan ev ve araba gibi artma/çoğalma özelliği olmayan şeylerde zekât yoktur. Bunlar aynı zamanda insanların zarurî ihtiyaçlarındandır. Bir nokta daha vardır ki, eğer çoğalma özelliğinde olmayan malların zekâtı verilirse, birkaç yıl içerisinde ilgili sermaye de biter. Onun için bu konuda herhangi bir çelişki söz konusu değildir.

- Fakir kavramı, Kur’an’da “fakir-miskin” kelimeleriyle ifade edilmiştir. Fakir ile miskinden hangisinin daha fakir olduğu konusunda farklı görüşler vardır.

Hanefilere göre, fakir: ev ve ev eşyası gibi aslî ihtiyaçlarını karşılayamayan, nisap miktarından daha az malı bulunan kimsedir. Miskin ise, hiçbir geliri ve malı olmayan kimsedir.

Şafiilere göre ise, fakir; kendisinin ve bakmakla mükellef olduğu kişilerin ihtiyaçlarını gidermeye yeterli malı ve kazancı olamayan kimsedir. Miskin ise; kendisine ve geçimini sağlamakla yükümlü olduğu kişilerin ihtiyaçlarını karşılayacak durumda olmamakla beraber, sahip olduğu mal ve kazançla kıt kanaat geçinebilen kimsedir.

Özetlersek, Hanefilere göre, miskin fakirden daha fakir; Şafiilere göre ise, fakir miskinden daha fakirdir. Bu her iki mezhebe göre de, zekât almaya hak eden muhtaçlar;

a. Hiçbir malı ve geliri olmayanlar ile,

b. Malı ve geliri olmakla beraber yine de kendilerinin ve bakmakla yükümlü oldukları kimselerin geçimleri temin edemeyen kimselerdir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Benim kardeşim fakir sayılır mı acaba? Sonuçta geliri yok. Benden geleni biriktirip öğrenim kredisini ödeyecek, çeyiz yapacak.

Canım bu bilgileri buldum senin için
 
zekat konusunu annem yapıyor bizim için Ramazanda annem babam ben ve kardeşim için etrafta kim varsa para yada farklı bi şekilde yardım yapılıyor mahallemizde sevdiğim bi komşum var kocası çok seneler oldu vefat edeli evi var ama kadının maaşı yok çocukları ne verirse ben o teyzeye bazen elini öpmeye diye giderim kapının önünde kimse anlamadan elini öperim avcuna sıkıştırırım o da hemen anlar gülümser Allah razı olsun kızım el öpenlerin çok olsun der annemden böyle gördüm böyle yapıyorum teyzeye de derim anneme söyleme yaptığım şeyi sadece Allah bilsin derim . benimde 100 gramı gecik altınım var nişanda takıldı ben bunu diyaneti arayıp sordum o da bana altınlar sende duruyorsa bir yılı doldurduğu zaman zekatını vermen gerekiyor dedi altınlar bana kasım ayında geldi yani benim altınların süresi 2016da doluyor o zaman vereceğim nasip olursa . arada bizim kuzenlerin okul arkadaşlarına yardım yaptık ama hepsini ben yapmadım arkadaşlarla toplu yaptık 40 , 50 ,20 içimizden ve elimizden ne kadar verebilirsek o kadar verdik toplayıp alışveriş yaptık . işte geçende bahsettim hasta bi çocuk var daha doğrusu genç bi adam diyeyim ama yatağa bağımlı idrar kesesi ve bağırsakları dışarıdaymış mamayla besleniyormuş içinizden bi arkadaş benim hesabıma para gönderdi Allah daha çok versin bi hanım arkadaşım daha gönderecek onu bekliyorum kendimde ekleyeceğim önümüzdeki ay ona yardım edeceğiz Rabbim nasip ederse ...
 
Canım nişanda takılan altınlar tam anlamıyla sana ait olmuyor diye biliyorum. Tabi ki Rabbim muhafaza etsin ama herhangi bir ayrılık durumunda geri vermen gereken şey senin malın sayılmaz.
 
O zaman benim kardeşim miskin oluyor . Kardeşime verebilirim o zaman. Çok sağol canım.
 
Canım nişanda takılan altınlar tam anlamıyla sana ait olmuyor diye biliyorum. Tabi ki Rabbim muhafaza etsin ama herhangi bir ayrılık durumunda geri vermen gereken şey senin malın sayılmaz.
işte bende kararsız kaldığım için diyaneti arayıp sordum o da vermen gerekiyor dedi
 
Ateistken Müslüman olan Dorothee Aiboud

Müslüman oldu. Dorothee, Müslüman olduktan sonra ismini Sümeyye diye değiştirdi. Sümeyye, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in kendisine yol gösterdiğini söyleyerek; “Kur’an-ı Kerim’i okuyunca insanın gideceği yolun çok belli olduğunun farkına vardım. İslâm’da bir hata ve çelişki yok. Kur’an’da hata ve çelişki olmadığı için, İslâm dinine girmem kolay oldu. İslâm dininde önünüzde bir Kur’an var ve gideceğiniz yol belli” dedi.

Hüseyin Kulaoğlu’nun haberi…

Dorothee Aiboud ateistken İslâm’ı seçerek Müslüman oldu ve Sümeyye ismini aldı. Sümeyye, İslâm’la tanışana kadar zor günler geçirdi. Almanya Berlin’de yaşarken yaklaşık 18 yıl önce Cezayir’de ikamet etmeye başlayan Sümeyye, evli ve 5 çocuk annesi. Sümeyye, hidayete erme sürecini Vakit’e anlattı…

İslâm’dan önceki hayatında aile ilişkilerinin iyi olmadığını söyleyen Alman Sümeyye, babasının ve annesinin sürekli dışarıda olduğunu ve çalıştıklarını kaydetti. Sıradan bir hayat yaşadıklarını ve insanî ilişkilerin soğuk olduğunu bildiren Sümeyye, ailesiyle iletişim kuramadığına dikkat çekti.

“İSLÂM DİNİ, AKLA VE MANTIĞA UYGUN”

Arap kökenli eşi ile karşılaştığında eşinin kendisini yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim ile tanıştırdığını belirten Sümeyye, eşinin kendisini İslâm hakkında bilgilendirdiğini ve dinî konulardan bahsettiğini söyledi. Alman Sümeyye, İslâm’ı tanıdıktan sonra İslâm dininin akla ve mantığa uygun olduğunu gördüğünü belirtti.

Sümeyye; “İncil okuyordum. İncil’de hatalar ve çelişkiler gördüm. Kur’an-ı Kerim’i okuyunca ise insanın gideceği yolun çok belli olduğunun farkına vardım. İslâm’da bir hata ve çelişki yok. Kur’an’da hata ve çelişki olmadığı için İslâm dinine girmem kolay oldu. İslâm dininde önünüzde bir Kur’an var ve gideceğiniz yol belli” dedi.

“KUR’AN SİZE YOLUNUZU GÖSTERİYOR”

Kur’an’ın kendisine geleceğe yönelik ümitler verdiğini ve hayata tutunabilmesini sağladığını bildiren Sümeyye; “Müslüman olduğunuzda hayatta karşılaştığınız problemler karşısında Kur’an size yolunuzu gösteriyor. Siz bu yolu takip ettiğiniz zaman kendinizi güçlü hissediyorsunuz. Hayatta karşılaştığınız sıkıntılar ve güçlükler sizi etkilemiyor, sizi hayattan düşürmüyor. Kur’an insana sabır ve güç veriyor” diye konuştu.

Eşinin vesilesi ile hidayete erdiğini ifade eden Sümeyye, Dorothee olan ismini de Müslüman olduktan sonra Sümeyye olarak değiştirdiğini belirtti. Müslüman olduktan sonra ailesinin kendisine çok sert tepkiler verdiğini dile getiren Sümeyye, şu anda sadece tatillerde ailesinin yanına gittiğini ve aralarındaki iletişimin az olduğunu söyledi.

“CAHİLİYE DÖNEMİMİ SİLDİM”

İslâm’dan önceki hayatını sildiğini ve bir daha aklına bile getirmek istemediğini vurgulayan Sümeyye, Cahiliye dönemindeki hayatını kesinlikle sevmediğini ve Allah’a uygun bir hayatı olmadığını kaydetti.

Şu anda Cezayir’de yaşamaktan dolayı çok mutlu olduğunu söyleyen Alman Sümeyye, arkadaşları, dostları olduğunu ve Cezayir’de insanların kendisini sevdiğini bildirdi.

“Peygamberimiz (s.a.v) HERKESE ÖRNEK”

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) herkese örnek teşkil ettiğini ifade eden Sümeyye, Kur’an-ı Kerim’de kendisini Rahman ve Fecr Sûrelerinin çok etkilediğini belirtti. Sümeyye, Kur’an’da; Allah’ın gökten yağmur indirerek insanlar için çeşitli ürünlerden rızk çıkarttığını söylediği âyetini hatırlattı. Sümeyye bu âyette Allah’ın, “Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah’a eşler koşmayın” uyarısının kendisini etkileyen âyetler arasında olduğunu söyledi. Allah’ın sürekli Kur’an-ı Kerim’de “Hatırlamıyor musun?”, “Görmüyorlar mı?” şeklinde sorular sormasının insanı kendisine getirdiğini kaydetti.

Kaynak: Vakit
 
işte bende kararsız kaldığım için diyaneti arayıp sordum o da vermen gerekiyor dedi
canım onlar seni evli sanmış olmasın. Sonuçta mantıken düşündüğümüzde o altınlar sana emanet. Neyse canım ya 100 gram altının zekatı 250 tl. Zekat olmasa da hayrın olur, sadakan olur.
 
canım onlar seni evli sanmış olmasın. Sonuçta mantıken düşündüğümüzde o altınlar sana emanet. Neyse canım ya 100 gram altının zekatı 250 tl. Zekat olmasa da hayrın olur, sadakan olur.
ama ben hatta bi kaç defa sordum oda altınlarda sende durduğu için vermen gerek dedi bakalım inşallah verebilirim
 
Hristiyan bir misyonerken Müslüman olmaya karar veren Malezyalı Ferahan

İslam son yıllarda bütün dünyada büyük bir ilgi görüyor ve her türlü olumsuz propagandaya rağmen İslam’a girenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Muhammed Ferhan da daha önce Hıristiyan olup daha sonra Müslüman olmaya karar veren bir Malezyalı. Muhammed Ferhan’ın İslam’a girmeden önceki ismi Pastor Yuhanıs’mış. Babası bir papaz olan Muhammed Ferhan Hıristiyanlığı yaymak için gerçekleştirilen misyonerlik faaliyetlerinin içinde de bizzat bulunmuş. İslam’a giriş hikayesi oldukça ilginç olan Ferhan şu an Malezya’nın ileri gelen İslam Davetçileri arasında sayılıyor. Yaptığı davet çalışmalarıyla 2 binden fazla kişinin İslam’a girmesine vesile olan Ferhan’ın ayrıca İslam ve Hıristiyanlık üzerine hazırladığı kitapları da bulunuyor.


-Hıristiyan bir papazken Müslüman olmaya karar verdiniz. Bize Hıristiyanlıktan İslam’a doğru uzanan hayat serüveninizi anlatır mısınız?

Babam Malezya’daki Hıristiyan Katolikler arasında itibar ve saygı gören bir papazdı. Benim de çocukluğumun büyük bir kısmı kilisede geçti ve babam beni küçüklüğümden itibaren iyi bir Hıristiyan olarak yetiştirdi. 7 sene boyunca babamdan Hıristiyanlıkla ilgili özel dersler aldım. Bu özel dersler daha sonraki yıllar başka öğretmenlerin gözetiminde de sürdü. Daha sonra insanları Hıristiyanlaştırmak için misyonerlik çalışmalarına katıldım.

-Nerede?

Endonezya’nın Badun Bölgesi’ne giderek önce iyi bir misyoner olmak için kilisede eğitim gördüm. Daha sonra misyonerlere katıldım. Endonezya’daki eğitimimi ve davet çalışmalarımı tamamladıktan sonra Malezya’ya geri döndüm ve Seba Bölgesi’nde bir lisede öğretmenlik yapmaya başladım. Okulda hem Müslüman, hem Hıristiyan, hem de Hindu dinine mensup öğrenciler eğitim görüyordu. Birgün okuldaki Müslüman öğrencilerin derslerine giren öğretmenle aramızda İslam hakkında bir tartışma gerçekleşti. Bu tartışmanın ardından kendi kendime Kur-an okumaya karar verdim. Kuran’ı okumaktaki amacım Kuran’ın açıklarını ve çelişkilerini bulup Müslümanlara özellikle de okuldaki Müslüman öğretmenlere karşı tartışmalarda galip gelmekti. Kuran’ı okumaya başladıktan sonra İslam’a olan ilgim de artmaya başladı.

Kur-an okumak düşünce dünyanızda ne gibi değişikliklere neden oldu?


Kur-an’daki Meryem, Yusuf ve Saf Surelerinden çok etkilendim. Kuran üzerine araştırma yapmaya başladıktan sonra okuldaki Müslüman öğrencilere ders veren öğretmenle İslam ve Kur-an üzerine yaptığımız sohbetler daha da gelişti. Bazı zamanlar tartışıyorduk, bazı zamanlar da ondan Kuran’dan okuduğum bazı ayetleri bana açıklamasını istiyordum. Daha önce Hıristiyan bir din adamıyken Müslüman olup insanları İslam’a davet etmeye başlayan Ahmet Dedat’ın kitaplarının tamamına yakınını da okudum. İslam’ı daha iyi anlama noktasında Ahmet Dedat’ın kitaplarından ve video konuşmalarından çok faydalandım. Ayrıca Müslüman din adamlarıyla Hıristiyan din adamları arasında gerçekleşen tartışmalara da katıldım. 1989 yılında Bernames İncilini okum. Bernames İncilinde açık bir şekilde Ahmed adında gelecek bir peygamberden bahsedildiğini gördüm.

“1O SENE İSLAM’I ARAŞTIRDIM”

-Müslüman olmadan önce İslam üzerine kaç sene araştırmalar yaptınız?

Tam on sene boyunca İslam üzerine araştırmalar yaptım. Bu on senenin sonunda İslam’ın Allah tarafından gönderilen son din olduğuna tamamen inandım. İslam ile Hıristiyanlık, Kur-an ile İncil arasındaki farkı net bir şekilde anladım ve 1990 yılında Müslüman oldum.

-İncil ile Kur-an arasındaki farklar nelerdir?

En önemli fark inanç alanında. Hıristiyanlar teslis inancına inanıyorlar. Teslis inancına göre dünya 3 ilah tarafından yönetiliyor. Fakat Müslümanların ilahları tek. O ilah yeri, göğü bütün alemleri yaratan Allah-ü Taala’dır. İncil kendi içinde Tevhid’e uymayan, Tevhid’e muhalefet eden bir çok virüs barındırıyor. İncil ile Kur-an’ı okuyup birbirleriyle kıyasladığınızda bu virüslerin farkına varırsınız. Ayrıca Müslüman olmamda gördüğüm bir rüyanın da etkisi oldu.

-Bu rüyayı bize anlatır mısınız?

Bu rüyayı Müslüman olmadan kısa bir süre önce görmüştüm. Rüyamda bir çukurun önünde duruyorum. Çukurun içi vahşi ve yırtıcı hayvanlarla dolu. Birden bir nur halkası yanıma yaklaşarak bana çukura girmek istemiyorsam Fatiha Suresi’ni okumamı söyledi. Ben de nur halkasına Fatiha Suresi’ni okumayı bilmediğimi ifade ettim. Bunun üzerine nur halkası Fatiha’yı okumaya başladı. Nur halkası Fatiha’yı okurken ben de uyandım. Bu rüya beni çok etkiledi ve kalbimin İslam’a daha da ısınmasını sağladı.

-Müslüman olduktan sonra hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?

Hayatım tamamen değişti. Öncelikle İslam’ı öğrenmek için ders almaya başladım. Malezya’nın Klantan Bölgesi’ndeki Davet ve İslam Okulu’ndan mezun oldum ve Kur-an’ı ezberledim. Hafızlık eğitimimin ardında Kahire’deki Ezher Üniversitesi’ne giderek Ezher’de 3 sene eğitim gördüm. Mısır’dan dönünce Seba Bölgesi’ne 2 Kur-an kursu açtım. Kur-an kurslarında okuyan öğrencilerim şu an hafızlık yapıyorlar. Bu kurslarda eğitim gören 50 öğrenci Seba Bölgesi’nde yaptığımız davet çalışmaları sonucu İslam’a girdi ve Kur-an’ı ezberlemeye başladı. Müslüman olduktan sonra ayrıca ailemle özellikle de babamla çok ciddi sorunlar yaşadım.

“BABAM BENİ ÖLDÜRMEK İSTEDİ”

-Ne tür sorunlar?

İslam’a girdikten sonra evde namaz kılmaya başladım. Annem namaz kıldığımı görünce bana niçin Müslümanlar gibi namaz kıldığımı sordu. Anneme Müslüman olduğumu söyleyince annem benim Müslüman olduğumu babama haber verdi. Babam son derece sinirli bir şekilde yanıma gelerek bana annemden duyduklarının doğru olup olmadığını sordu. Babama da Hıristiyanlığı terk ettiğimi ve İslam’a girdiğimi söyledim. Babam öyle sinirlendi ki duvardaki tüfeği alarak bana doğrulttu ve beni öldürmek istedi. Hatta tüfeği bana doğrulttuğu sırada tüfek ateş aldı; fakat annem son anda babamın elindeki tüfeği iterek tüfekten çıkan kurşunun bana isabet etmesini engelledi ve bu olaydan sonra evden kaçtım. Babam tanınan bir papaz olduğu için Müslüman olmam onu çok üzüyordu ve bana karşı çok kızgındı. 7 yıl boyunca anne ve babama İslam’a girmeleri için mektuplar yazdım. Ayrıca geceleri hacet namazı kılıp Rabbim’den anne ve babamın İslam’a girmesini istedim. Bu 7 senenin sonunda bir zamanlar Malezya’da ileri gelen bir papaz olan babam, annem ve akrabalarımın tamamına yakını Müslüman oldu. Babam şu an imamlık yapıyor ve benimle birlikte kur-an kursunda hafızlık yapan öğrencilerle ilgileniyor.

-Siz ayrıca Malezya’da tanınan bir davetçi ve hatipsiniz. Yaptığınız davet çalışmaları sonucu şu ana kadar toplam kaç kişi Müslüman oldu?

Allah 2 binden fazla kişinin İslam’a girmesinde bizi vesile kıldı. 15 köyde yaptığımız davet çalışmaları sonucu köylülerin tamamına yakını Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldular.

“DİYALOĞUN AMACI MÜSLÜMANLARI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK”

-Hıristiyan olduğunuz dönemlerde misyonerlik faaliyetlerinin içinde bulunduğunuzu ifade etmiştiniz. Müslümanları Hıristiyanlaştırmak için ne gibi faaliyetler gerçekleştiriyordunuz?

Hepimizin çalıştığı farklı alanlar vardı. Örneğin ben Müslümanlarla yürütülecek diyalog çalışmalarından sorumluydum. Diyalog çalışmaları vasıtasıyla Müslümanlara Hıristiyanlığı anlatma ve sevdirme imkânı buluyorduk.

-“Diyalog çalışmalarının amacı genel olarak Müslümanları Hıristiyanlaştırma amacı güdüyor” diyebilir miyiz?

Evet, diyebiliriz. Biz diyalog çalışmalarını bu amaçla kullanıyorduk.

-Son olarak ne söylemek istersiniz?

İman biz Müslümanlar için büyük bir nimettir. Müslümanlar olarak bu nimetin değerini bilmeliyiz.

Adem Özköse / Dünya Bülteni
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…