dini paylaşım alanı

Hayırlı sabahlar Arkadaşlarım insan kuranı okudukça anlamını inceledikçe daha mutlu daha sakin daha huzurlu daha araştırmacı oluyor bunu fark ettim dün akşam mekan çalışması yaptım uzun zaman sonra hem ruhum dinlendi hem bedenim hem kalbim
Rabbimiz şükür edin diyor bol boşver edelim inşallah elimizdeki nimetlere sahip olduklarımıza şöyle bir şükür edilecek ne dediğimiz var hep birlikte gözden geçirelim mi sizin çok şükür dediğiniz neler var mesela paylaşalım
 
Ramazan ay olarak, insanların örfleri ile belirledikleri bir festival dönemi değildir. Mesela Müslüman halkların, günaha düşmeyecek şekilde belirledikleri bir eğlenme, birleşme veya helal ticaret üretme zamanı asla değildir. Ramazan’ı Ramazan yapan, Allah Teâlâ’nın ona kudsiyet yüklemesidir. Cuma namazı üzerinde belirleme ve şekillendirme açısından insanların ne kadar etkisi varsa Ramazan ayı ve o aydaki gerekenler açısından da o kadar insan etkisi söz konusudur. Buna göre de Müslümanların, Ramazan ayında neler yapacakları hususunda hiçbir yetkileri ve katkıları yoktur, olamaz da. Tıpkı cuma namazında olamayacağı gibi.

Ramazan ayının nasıl olacağı bu duruma göre ancak Allah Teâlâ tarafından belirlenebilir, belirlenmiştir de. Allah’ın tek temsilcisi ve yetkili örneği Peygamber aleyhisselam efendimiz her konuda olduğu gibi Ramazan konusunda da önümüzde örnek olarak bulunmaktadır. O örneği incelediğimizde karşımıza şunlar çıkmaktadır:

1- Bedene ve beyne tutturulan bir oruç,

2- Bedir, Mekke Fethi örneklerinde izlenebilecek fiili cihat,

3- Fazlaca sadaka,

4- Camiye kapanma ve insanlardan uzaklaşma,

5- Gece ibadeti yoğunluğu, teravih,

6- Kur’an tilaveti.

Örneğimiz ve önderimizin Ramazan programı ana hatlarıyla böyledir.

Bu programı ana hatalarıyla taklit etmeyen bir program, bize Ramazan emreden Allah’ın rızasına yakın olamaz. Kendi kendimize ibadetler icat ederek hoş mü’min görüntüsü veremeyiz.

Fani dünyaya ebedi değerler yüklememizin akıbeti.

nurettin Yıldız
 
ahh canım dün buraya yazarken içimden sen geçiyordun ne oldu ne yaptı acaba diye inşallah öyledir rabbimbu mübarek günlerde herpinizi müjdelerele sevindirsin hayırlısı neyse nasip etsin yine bizlere yazarsın sonuçları
 
rabbim huzurlu sağlıklı evlilik yuva iman dolu evlatlar nasip etsin inşallah
 
yarına kan tahlili yaptıracağım ablam çok içimde heyecan var ablacım duanı isterim inşallah hayırlarla sağlıcakla sevinme zamanım gelmiştir amin
 
hayırlı sabahlar arkadaşlarım..
ramazan ayımız nasıl geçiyor?
bu ayın feyzini güzelliklerinşi kaçırmaylım inşaallah..
 
ORUÇ DOYURUR

Bedeni doyurmanın yolları belli. Beden zaten acıktığında verdiği somut tepkilerle, beni doyur diye bağırıyor. Ruhun tepkileri daha derinde olduğu için, ruhu doyurmak aklımıza ya geliyor ya da gelmiyor. Bedeni doyurmak, bedene bazı maddi şeyleri eklemekle, yüklemekle gerçekleşiyor. Peki ya ruhu nasıl doyuralım? Sufiler bu konuda bize neler söylüyor?
Oruç, bedeni açlık üzerine kurulu bu ibadet, bedendeki etkisinin tam tersine olarak ruhu doyuruyor. Beden acıktıkça ruh doyuyor, beden doydukça ruh acıkıyor. Ramazan, ruhun sofrasının kurulduğu bir mübarek mevsim oluyor böylece.
Ramazan dışında bu açlığa tahammül etmenin zor olduğunu herkes tecrübe etmiştir. Sair zamanlarda oruç tutmak, Ramazan’da tutmaktan daha güç, daha müşkil. Ramazan’da ise, şeytanların bağlanması örneğinde olduğu gibi, oruç da, aç kalmak da kolaylaşıyor, zahmetsizleşiyor. Dolayısıyla, sair zamanlarda zor olan ruhu doyurmak, Ramazan’da kolay ve rahmetli bir işleme dönüşüyor. Bunları göz önünde bulundurunca, ya Ramazan olmasaydı ne yapardık diyesi geliyor insanın?
Sahabeler bu rahmetin tamamen farkında oldukları için, bu açlık ayını, bu ruh doygunluğu ayını dört gözle beklerlermiş. Bu ayda diğer aylarda olmayan ikramın ve bağışların bütünüyle farkındalarmış.
Ramazan doymaya başlayan ruha, tilavetle, teravihle, zikirle yapılacak desteklerle, bizi diğer on bir aya hazırlıyor. Bu bir aylık ziyafet sayesinde on bir aylık yolculuğumuzu salimen yapabilmemiz mümkün oluyor.
Bu ayki dosyamızda bu konuyu ele aldık: Ramazan ve orucun manevi hayatımızdaki tesirlerini ele almaya çalıştık. Orucu sadece bir zahmet olarak değil, dört gözle beklenmesi gereken bir rahmet olarak görmeye dikkat çekmek istedik.
Hayırlı olması temennisiyle...

ORUCUN RUHU RUHUN ORUCU
YRD. DOÇ. DR. İBRAHİM BAZ
 
Kur’an’da ve Sünnet’te savm şeklinde geçen oruç, Farsça’da gün anlamına gelen ruz kelimesinden türetilmiştir. İslam’ın beş şartından biri olan oruç, mü’minlerin Allah ile irtibatını sürekli tutmanın ve onları huzur-ı İlahiye mutmain ve kâmil olarak çıkarmanın en önemli vasıtalarından biridir.
İslam’ın beş şartı içinde yer alan namaz, oruç hac ve zekat başta olmak üzere Allah’ın bütün emir ve yasaklarının sonsuz hikmetleri bulunmaktadır. İlimden irfana, hükümden hikmete yol yürüyen ve kapı aralayan sufiler, bu ibadetleri kelamcıların yaptığı gibi inanç ve iman tartışmaları yahut fıkıhçıların yaptığı gibi yalnız ibadet ve taat tahlilleriyle bırak¬mamış, onlara gönül penceresinden bakarak deruni boyut kazandırmışlardır. Bir başka ifadeyle iman, ibadet ve ahlakı aşk-ı İlahi merkezli yorumlamışlardır. Zira sufiler, savm u salat u hac ile sanma biter zahit işin/ insan-ı kâmil olmaya lazım olan irfan imiş diyerek dinin derununa yol almayı kendilerine meslek edinmişlerdir. Bu zaviyeden bakarak zahiri temizlik yani taharet ve abdesti tevbe; namazı, muhabbet ve aşk; zekatı, cud ve sehavet; orucu, riyazet; haccı ise müşahede olarak tanımlamışlardır.
Bireyin ve toplumun hem maddi hem de manevi yönden sıhhat ve istikamet bulmasını sağlayan bu ibadetler ihlasla yapıldığında, insanı aşama aşama inşa ve imar etmektedir. Bu ibadetler arasında orucun ayrı ve özel bir yeri bulunmaktadır. Bir hadis-i kutside bu hakikat şöyle ifade edilmiştir: “Ademoğlunun her ameli kendinindir. Yalnız oruç müstesna. Çünkü o benimdir. Onun mükafatını verecek olan benim.” (Buhari, Savm, 2)

PEYGAMBER EFENDİMİZİN RAMAZAN’I
PROF. DR. SELAHATTİN YILDIRIM
 
Gerek İsra ve Miraç olayında gerekse ezanda ve kelime-i şehadette Peygamberimizin peygamberlik vasfından önce kulluk vasfının öne çıkarıldığını görmekteyiz. İsra hadisesinden bahseden ayette, “Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir.” (İsra, 1); Miraç gecesinde indirilen vahiy hakkındaki, “Allah kuluna vahyedeceğini vahyetti.” (Necm, 10) mealindeki ayette de görüldüğü gibi yine Peygamberimizin kulluğu öne çıkarılmıştır. Şifa-ı Şerif’te Kadı Iyaz’ın bildirdiğine göre Peygamberimiz (sas) yirmi dört saatini üç bölüme ayırarak bunlardan bir bölümünü kulluk vazifelerine tahsis eder, bir bölümünde ailesinin ihtiyaçlarını karşılar, üçüncüsünde de ümmetinin problemlerini hallederdi. O, kulluğunu hep zirvede yaşamıştır. En çok sevdiği ibadetler Kur’an okumak, namaz kılmak ve oruç tutmaktı. Ramazan ayında ise daha çok ibadet ederdi.

Efendimiz Ramazan’a hazırlanırdı
Enes bin Malik’ten (ra) gelen bir rivayette Peygamberimiz, Recep ve Şaban ayları içerisinde, “Allah’ım! Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına kavuştur.” şeklinde dua ederdi. (Ahmed bin Hanbel, Müsned, I, 259) Böyle dua etmesinin sebebi, “Büyük günahlara dalma¬mak şartıyla beş vakit namaz, iki cuma ve iki Ramazan kendi aralarındaki günahlara kefaret olur.” mealindeki hadis olmalıdır. (Müslim, Taharet, 16) Çünkü bu hadisten anlaşıldığına göre büyük günah olmamak kaydıyla beş vakit namaz günlük günahların, iki cuma haftalık günahların, iki Ramazan da yıllık günahların affını sağlamaktadır
 
HOŞ GELDİN EY RAMAZAN!
YRD. DOÇ. DR. CÜNEYT GÖKÇE

Ezberimizi bozan, alışkanlıklarımızı dağıtan, bizi bir şeylerin farkına vardıran muhteşem Ramazan, hoş geldin!
Sen gittiğinden beri biz gaflete daldık. Sahip olduğumuz tüm nimetleri doğal hakkımız zannederek onlara normal bir gözle bakmaya devam ettik. Onlardan bir an bile uzak durabilme ihtimalini hiç mi hiç düşünmedik. Ancak şimdi elimizin altında olan bu nimetlerden imsak-iftar arası yararlanamamamız bizi silkeledi. Bizi uyandırdı. Sayende kendimize geldik. Ezberimiz bozuldu, ülfetimiz dağıldı; hoş geldin!

Seninle tanışan melekleşir!
Şükre vesile olan mübarek Ramazan, hoş geldin! Yokluk ve yoksulluğun ne demek olduğunu yavaş da olsa, sanki anlamaya başladık. Sahip olduğumuz pek çok imkanın çokça aşağısında yaşayan ve standardımızı yakalayamayan çok sayıda insanın varlığını müşahede ederek halimize şükrettik. Bu şükre sen sebep oldun, senin bu konuda katkın çok fazla, hoş geldin!
Seninle tanışan ve seninle arkadaş olan insanların melekleşmesine vesile oluyorsun. Melekleşmemize katkı sağlayan kıymetli misafir, hoş sefa geldin.
Seninle tanışmak, seninle vakit geçirmek ne kadar da güzelmiş. Günlerdir yolunu bekledik durduk, sen geleceksin diye değerli Ramazan! Caddeler, sokaklar, mahyalar, minareler. Yer gök her mekan senin için hazırlık yaptı. Seni karşılamak için adeta birbiriyle yarıştı. Arz ve sema senin için süslendi. Hoş geldin!
Ekonomiyi canlandırıp hareketlendiren Ramazan hoş geldin! Seninle birlikte altın değerindeki esnaf ile hilebaz ve düzenbaz fırsatçılar birbirinden ayrıldı.
Vicdanlarını rafa kaldıran nasipsizler bu canlılıkta köşe dönmeye çalıştı. Ancak, haramın bereketi yok ki! Perişan olup kaldı! Diğer taraftan pek çok sektör seninle hayat buldu; vicdan seninle devreye girdi. Tekrar hoş geldin!


(Dosya yazılarının tamamı İlim ve İrfan dergisinin Haziran (2016) sayısında.)
 
1. Şehid Kimdir?

Allah yolunda canını feda eden bir Müslümana şehid denir.

Şehidlik, İslâm'da en büyük mertebedir. Şehidlerin Allah katında kadir ve kıymetleri pek yücedir. Âhirette en büyük rütbenin peygamberlikten sonra şehidlik olduğu belirtilmiştir. Bunun içindir ki, şehidlerin bütün günah ve kusurları Allah tarafından afvedilmektedir.

Müslümanları, düşmanlarına üstün kılan en mühim esaslardan biri "Ölürsem şehidim, kalırsam gazi!.." inancıdır. Bu durum, ayette "iki güzelden biri" şeklinde ifade edilmiştir. (Tevbe, 9/52) Yani, mü´min için savaşta iki güzel neticeden biri vardır: Ya galip gelecek, ya şehit olacaktır. (İbnu Kesir, IV/102; Nesefi, II/130)

Halid b. Velid´in İran komutanına söylediği şu sözler, şehitlik kavramının Müslümanlara neler kazandırdığını gösteren güzel bir misaldir:

"Sizin, hayat ve şarabı sevdiğiniz kadar, ölümü seven bir orduyla size geldim." (Abdürabbih, s. 387)

Şüheda hayatı, ruhani bir hayat, daha doğrusu hakiki bir hayattır. (Yazır, I/547)"Şehit kendini hayatta bilir." (Nursi, Hutbe-i Şamiye, s. 122) Ölümün acısını hissetmeden, kendini daha güzel bir alemde bulur.

Hz. Peygamber (asm), Uhud´da hayatını kaybeden yetmiş şehitle ilgili olarak şunu bildirmiştir:

"Kardeşleriniz Uhud´da şehit olunca, Allah onların ruhlarını yeşil kuşların cevfine koydu. Cennetin nehirlerinden içerler, meyvelerinden yerler. Arşın gölgesinde asılı altından kandillerde yerleşirler. Yiyecek, içecek ve istirahatlerinin güzelliğini görünce,

"Keşke, derler Cennette hayatta olup, rızıklandırıldığımızı biri dünyadaki kardeşlerimize haber verse. Ta ki, cihaddan geri kalmasınlar, savaş esnasında kaçmasınlar." Cenab-ı Hak,

"Sizin bu halinizi onlara ulaştıracağım." der ve şu ayetlerle bildirir." (Ebu Davud, Cihad, 25)

"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler, Allah´ın lütfundan kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde, Rableri katında rızıklandırılırlar. Arkalarından gelecek olanlara şunu müjdelemek isterler: Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmezler. Allah´tan bir nimeti ve lütfu ve Allah´ın mü´minlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelemek isterler.” (Âl-i İmran, 3/169-171)
 
şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum
sevenlerine ailesine yakınlarına sabr diliyorum
Rabb im bizleri de şehitlerin kıymetini bilen onları hatırlayan onlar için fedakarlık ve güzellikler yapanlardan eylesin inşaallah...
 
hayırlı sabahalr kardeşlerim
nasılsınız
ramazanı şerifimiz nasıl geçiyor

benim adetim yeni bitiyor..Kur an okumak istiyorum..
hedeflerime uymak istiyorum..Rabb im yardım et inşaallah...
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…