dini paylaşım alanı

8. Zamanınızı İyi Değerlendirin
Zamanınızı iyi değerlendirmek için en önemli görevlerinizi belirleyin ve her gün bunları ilk önce yapın ki zamanınızı israf etmeyin. Sürekliliği olan görevlerinizi rutin bir şekilde yapın, dolayısıyla da daha önemli olan görevlerinize konsantre olabilirsiniz.

Sıkılmak sizin için bir stres kaynağı ise, o zaman zamanınızı Kuran ayetlerini anlamak ve öğrenmek için ya da ezberlemek için kullanın. İbn Abbas ın da dediği gibi Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) derdi ki:

‘’İnsanların kaybedebileceği iki nimet vardır; sağlığı ve iyi bir iş için kullanabileceği zamanıdır.’’ .
 
9. Elinizdekilerle Yetinin
Çoğumuz elimizdekilerle yetinmeyi, mutlu olmayı bilmiyoruz. Terfi edilmemizi stres edebiliyoruz, mesleğimiz/maaşımızla memnun olmayabiliyoruz ya da çocuklarımıza kolayca sinirlenebiliyoruz. Unutmayın ki sizden daha kötü şartlarda olan inşalar var; bazıları evsiz, bazıları işsiz, bazılarının çocukları yok…

‘’Dünyevi konularda sizden daha alt konumdakileri bakın (üst konuma bakmak sizi kıskançlığa ve memnuniyetsizliğe sürükleyebilir) dini konularda ise daha iyi bir takvaya sahip olmak için sizden üst konumdakilere bakın.’’

Allah ın size verdikleri için her zaman şükredin. İstediğiniz şeyin sizin için daha iyi olduğunu düşünebilirsiniz ama Allah sizin için neyin iyi olduğunu daha iyi bilir. Allah size ihtiyaç duyduğunuz şeyi verebilir ya da ona dua etmeniz için imanınızı ve takvanızı test edebilir. Yürüdüğünüz yol o doğruluğu henüz göremeseniz de sizin için doğru olan yoldur.

Stres sorunlarınızı halletmez, özellikle sağlığınızda veya sosyal yaşantınızda daha fazla soruna yol açar. Bu yüzden elinizdekiyle yetinin, sabırlı olun, elinizden gelen her şeyi yapın ve Allah a dua edin.

Allah der ki: ‘’Öyle ise Beni zikredin ki Ben de sizi zikredeyim. Bana şükredin ve Bana nankörlükte bulunmayın’’

Gerçek hayatta günlük yaşamımızda karşılaştığımız sayısız stres kaynaklarından kurtulmamız elbet de çok zor, ama stresin hayatınızı kontrol etmesine asla izin vermeyin. Her gün sağlığınız ve mutluluğunuz için kendinize vakit ayırın, çünkü bunlar Allah ın size bahşettiği birer nimettir.

İnşaallah bu yöntemler sizin stresten kurtulmanıza ön ayak olabilir.
 
AKAİD VE FIKH, İSLAM, LİSTE
Günlük Kılabileceğiniz Nafile Namazlar





Günün hemen her ânına tekâbül eden bir nâfile namazı mevcuttur. Nâfile ibadetler kulu Allah’a daha çok yaklaştırır ve cennetteki mertebesini de yükseltir. Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve selem-:

Müslüman bir kimse, farzların dışında nâfile olarak her gün Allah rızası için on iki rek`at namaz kılarsa, Allah Teâlâ ona cennette bir köşk yapar” (Müslim, Müsâfirîn 103. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 1) buyurmuştur. Nâfile namazların, kıyâmet gününün dehşetli ânında hesâb verirken zor durumda kalan sâhibinin imdâdına yetişeceğini de yine Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve selem- haber vermiştir:

Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabb’i:

- Kulumun nâfile namazları var mı, bakınız? der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir.”(Tirmizî, Salât, 188)

Farz namazları cemaatle kılmaya âzamî derecede gayret eden Efendimiz -sallallahu aleyhi ve selem- nâfile namazlarını daha çok evinde kılmayı tercih eder ve şöyle buyururdu:

“Ey İnsanlar! Evinizde namaz kılınız. Zira farz namaz dışındaki namazların en makbûlü, insanın evinde kıldığı namazdır.” (Buhârî, Ezân 81; Müslim, Müsâfirîn 213)
 
1) Teheccüd Namazı




Yatsı namazından sonra , daha uyumadan veya bir miktar uyuduktan sonra, kılınacak nafile namaza “gece namazı“denir. Bir miktar uyuduktan sonra kalkılıp kılınırsa “Teheccüd” adını alır. Teheccüd namazı iki rekettan on iki rekata kadardır. İki rekatta bir selam verilmesi daha faziletlidir. (Muhammed Bin Abdullah Hanî, Âdâb, s. 264)

Teheccüd namazı, Rasul-i Ekrem -sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimize vacip yani farz hükmündeydi. Bu namaz O’nun ümmeti için sünnet-i müekkededir.

Gece namazına devam ediniz. Zira bu sizden önceki salihlerin ibadetidir. Çünkü gece ibadeti, Allah’a yakınlık günahlara kefaret olup insanı bedeni hastalıklardan korur ve günahlardan uzaklaştırır.” (Tirmizi, Deavât, 101)

Allâh Teâlâ çok sevdiği ve kâinâtı hürmetine yarattığı Habîb-i Edîb’ne daha fazla lütuflarda bulunmak için teheccüd namazını ona farz kılmıştı.

“Gecenin bir kısmında da sadece sana mahsus bir nafile olmak üzere uykudan kalk, Kur’ân ile teheccüd namazı kıl, Yakındır ki Rabbin seni bir makam-ı mahmuda eriştire.” (el-İsrâ/17, 79)

Teheccüd Namazı, kılınışı, ilgili hadisler, soru ve cevaplara ulaşmak için tıklayınız.
 
2) İşrak Namazı



İşrak namazı, Güneş bir iki mızrak boyu yükseldikten, yani güneş doğduktan kırk-elli dakikalı zaman geçtikten sonra kılınır.

Saati olmayan bir kimse, çenesini göğsüne yapıştırarak güneşe bakar, şayet güneşi bu vaziyetteyken göremiyorsa, kerahat vakti çıkmıştır. Bundan sonra artık İşrak namazı kılınabilir.

İşrak namazı iki rekatır. Bu namazın fazileti hakkında Fahr-ı Kainat -sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurur.

“Bir kimse sabah namazını cemâatle kıldıktan sonra oturup güneş doğuncaya kadar zikir ile meşgul olsa, güneş doğunca da iki rekat (İşrak) namaz kılsa, bir nafile hac ve umre sevabına nail olur.” (İhyâ, I. 336)
 
3) Duha (Kuşluk)Namazı




Duha (kuşluk) namazının vakti, güneş doğup bir miktar yükseldikten sonra başlar, istiva (öğle kerahet vaktinin başladığı zaman) zamanına kadar sürer. Yada (kuşluk vakti, güneş doğduktan 50 dakika sonra başlayıp, öğleye 20 dakika kalana kadar olan vakittir.)

Kuşluk namazı mendub bir namazdır. 2, 4, 8 veya 12 rek’at olarak kılınır. Resûl-i Ekrem`in (asm) kılmayı sevdikleri bir namazdı. 8 rek`at olarak kılınması daha faziletlidir.

Kuşluk namazı ile ilgili Resûl-i Ekrem`den (asm) şu hadîs-i şerîf mervîdir:

“Kim kuşluk vaktinde namaz kılmaya devam ederse, günahları deniz köpüğü kadar dahi olsa (kul hakkı hâriç) mağfiret olunur.” Taberânî Mu’cemü’l-Kebir

Kuşluk, teheccüd gibi nafile namazları iki rekatta bir selam vererek kılmak daha iyidir. Ancak dört rekatta bir selam vererek kılmak da uygundur. Eğer dört rekatta bir selam vererek kılınırsa ikindi namazının sünneti gibi kılınır.
 
4) Evvabin Namazı




Evvâbin namazı: Evvâbîn, evvâb kelimesinin çoğulu olup, tevbe ve istiğfar ederek Allah Teâlâ’ya çokca yönelen kişi demektir.

Ammâr b. Yâsir (r. anhümâ)’den şu hadis rivayet edilmiştir: “Her kim akşam namazından sonra altı rekat namaz kılarsa denizin köpükleri kadar da olsa Allah Teâlâ onun günahlarını mağfiret eder.”

Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: Hz. Peygamber Evvabin namazına devam ettiği kadar Duha namazına devam etmezdi. (Hakim, fil-Mustedrek)

“Bir kimse Akşam namazından sonra hiç konuşmadan altı rekat namaz kılsa, o namaz (sevap bakımından) on iki senelik ibadete denk olur.” (Tirmizi, Mevakit, 204)
 
Emin misin Kalbinin Temiz Olduğundan?



Doğrudan demek istediğimden başlayayım.

Eğer kalbim temiz diyorsan el-Basir olan Allah’a denklik taslıyorsun demektir, bunun şirke kadar yolu var…Hemen tevbe et, vazgeç…Allah muhafaza,içinde bulunduğun depresyonu,mutsuzluk halini kalbinin mühürlenmesine ya da ölmesine yoruyorsan da şeytanın gazına geliyorsun demektir,bir an önce eûzu besmele ile Allah’a sığın…

Demek istediğim o ki bizler asla kalbimizin durumu hakkında mutlak hüküm veremeyiz. Necm Sûresi 32. ayette kendimizi temize çıkarmamamız emredilmekte ve kimin ne olduğunu en iyi Rabbimizin bildiği belirtilmektedir. Başlığı atmamda etkili olan yegâne ayet budur ve yeterlidir uyanmak için…


Günümüz Türkiye’sinde oldukça revaçta olan ve seküler, …. olup dinle arası problemli olan bazı insanımızın dilinde olan bir sözdür bu…”Benim kalbim temiz, kimseye zararım yok ki…” İyi de:

1. Nereden biliyorsun kalbinin temiz olduğunu?Ya nefsin seni aldatıyorsa?
2. İyi insan olmak başkasına zarar vermemekle mi sınırlı?İyiliğin tarifi nasıldır?

İyilik konusunu aradan çıkarayım istiyorum; Allah (C.C.) iyiliğin tarifini Bakara 177’de yapmıştır. Hatırlayalım:

“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah’ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!” Diyanet Vakfı Meali

Ayet konuyu kapatmakta olduğundan ve muhkem bir ayet olduğundan ilave şeyler söyleme gereği duymuyorum.

Gelelim konumuza…Kanaatimce bir insan son nefesine kadar asla kendisinden emin olmamalıdır. Ancak anlık olarak istikametinin doğru olduğu kendisine kalb yoluyla ilham edilebilir diye düşünüyorum. Yani akl-ı selim ile düşündüğünde, akleden kalbi ile düşündüğünde eğer doğru istikamette olduğunu hissediyorsa ve buna Kur’an’dan deliller getirebiliyorsa o kişi anlık olarak kendinden emin olabilir diye düşünüyorum. Ama bu dediğim gibi anlıktır. Allah (C.C.) kalpleri evirip çeviren olduğundan, kalp sürekli devir daim içinde bulunan tabiatı gereği kaymalar, sapmalar yaşayabileceğinden, anlıktır. Bu sebeple her an agâh olunmalı ve kontrol elden bırakılmamalıdır.

Bu yazdıklarım sizde rahatsızlık yaratan bir düşünce oluşmasına sebep olduysa bu iyi haberdir. Üzerine gidiniz ve yüzleşiniz. “Sen şer bir düşüncesin” deyiniz ve bırakınız zamanla sizden uzaklaşsın. Siz güzel bir uğraşa kendinizi veriniz,hoşunuza giden rahmani bir meşgale edininiz.

Acizane bahsetmeye çalıştığım gibi bu dünya hayatında kendinden emin olmak bir afettir ve sizi uyutup gaflete oradan da helâke sürükleyecek bir afettir. Rabbimizin tecellileri el-Hallâk ismi gereği sürekli yeni bir iş ve oluş içerisinde iken biz kulları nasıl olur da kendimizden emin bir halde saltanat sürmeye çalışırız. Bu olacak iş değildir ve bir an önce tevbe edilip, vazgeçilmesi gereken bir afettir.


Şöyle bir soru gelebilir: “Peki o zaman emin olmayacaksak nasıl hayatımızı sürdüreceğiz? Sürekli bunun tereddütü içerisinde mi olacağız?” Güzel bir şeytani sorudur bu, aman eûzu besmele çekin ve kendinize gelin derim. Eğer müslümanım diyorsanız, tek bir ilaha, Allah’a (celle celaluhu) inanıyorum ve O’na kulum diyorsanız sürekli uyanık ve kontrollü olmak ZORUNDASINIZ. Çünkü su uyuyor düşmanınız şeytan ve askerleri uyumuyor. Onlar sürekli plan program yaparak imanınızı ve ihlasınızı çalmaya çalışıyorlar. Bu sebeple sürekli uyanık ve kontrollü olmak ZORUNDASINIZ. Şöyle bir soru gelebilir: “Bu çok yorucu değil mi?” Eğer ihlaslı olursanız değildir çünkü artık bu dünyada koruma altına alınırsınız ve bir süre sonra tabiri caizse nefsiniz otomatik pilota bağlanır ve şeytandan ve askerlerinden size bir şey ulaştırmamaya başlar. Bu sebeple sürekli uyanık ve kontrollü olma nefsinize ağır geliyorsa ihlaslı olmaya gayret edin, Allah’tan ihlas dileyin ve iyi bir kul olmaya hatta dost olmaya gayret edin. O (celle celaluhu) size bizzat Kendisi, melekleri ve güzel kulları dostları ile yardımcı olacaktır. Allah’a emanet olunuz…

#SUFFAGAH
 
arkadaşlarım yeni bir islami site keşfettim ''sorgulayanmüslüman'' diye...

sizler için geneline bir bakayım bi kaç video yazı vs beğendim :))

hemen paylaşıyorum
 
KUR’AN’A GÖRE DÜŞÜNEN ORGAN KALP MİDİR?

Kur’an’da yer alan “Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi?” (Muhammed Suresi 47. Ayet) gibi ayetlerden hareketle Kur’an’ın düşünen organın kalp olduğu iddiasında olduğunun ve dolayısıyla Tanrı kelamı olamyacağı çünkü modern bilimin düşünen organın aslında beyin olduğu modern bilimin verileriyle yanlışlandığı iddiası çokca ateist sayfa ve gruplarda dile getirilmektedir.

Kur’an’da kalp kelimesi düşünen organ, kan pompalayan organ olarak ve de mecaz anlamda birçok şekilde kullanılır. Peki kalp nasıl düşünebilir? en büyük felsefecilerden biri olarak bilinen Aristoteles kalbin zekanın analitik düşünmenin merkezi olduğunu zannediyordu. Aristonun eserleri ve eserlerinin etkisi tıpkı kilisenin üstünde olduğu gibi Kur’an’dan önceki araplarda da gözüküyordu.Arapların çoğu aristoteles gibi kalbin düşünme özelliği olduğunu sanıyorlardı. Bu yüzden hatalı da olsa araplar düşünmenin kalpde olduğuna inanıyorlardı, kalp kelimesinin İslam’dan önce ”akıl” ve ”zeka” gibi anlamları vardı. O dönemde arapça’da düşünme organı için alternatif bir kavram yoktu .Dolayısıyla o zaman dilimindeki bir insanın için ”kalbimle düşünüyorum” demek düşünen organın kalp olduğunu sanmak demek değildi.

Kuran’da ”düşünecek kalpleri” ifadesinden Kuran’ın yazarının kalp organının düşündüğünü sandığı sonucu çıkartılamaz çünkü kalbin o zamanki anlamlarından biri akıl merkezi idi. Kuran”da kalp kelimesine düşünmek/akletmek fiilinin atfedilmesi gayet doğal bir durumdur. Kur’an’da göğüslerinin içindeki kalp organları düşünmüyor mu benzeri ayetler olsaydı bu çelişki iddiası geçerli olacaktı. Bu şekilde bir ayet olduğunu Ai İmaran suresinin 119. ayetine bakarak iddia edecek bireyler olabilir;Allah göğüslerde olanı bilir.

Ayette geçen göğüs (sadr) kelimesi bir çok farklı anlamlar barındırmaktadır. (zeka, iç dünya, kalp, zihin)
Ayette geçen göğüz kelimesinin mecazi olarak alınabileceğinin mümkün olduğuna dair Kur’an’da Şuara suresinin 13. ayeti delil olarak gösterilebilir ; ”(Musa dedi ki) göğsümün daralacağından ve dilimin dolaşacağından korkuyorum; onun için Harun’a da risalet ver.”

Detaylı bir şekilde Kur’an’ın geneline bakarak bu konuya eğilen herkesin göreceği gibi Kur’an’da kalp organının düşünme fonksiyonunun olduğu iddiasının yanlış olduğu anlaşılacaktır.


''sorgulayan müslüman'' sitesinden alıntıdır
 
arkadaşlarım yeni bir islami site keşfettim ''sorgulayanmüslüman'' diye...

sizler için geneline bir bakayım bi kaç video yazı vs beğendim :))

hemen paylaşıyorum
adnan oktardan sonra bu tür bir şeyleri ispat etmeye çalışan sitelerden korkmaya başladım
ispata ihtiyaç olmadan direk sorgulamadan ben bu dine inanıyorum
ben de size bir site önerisinde bulunmak isterim
sosyaldoku
bir de akrafm in programları çok kaliteli gerçekten,her konuda
 
5 Madde İle Gerçek Dostun Özellikleri
{


Hayatımızda edindiğimiz arkadaşlıklar zamanla kişiliğimizi etkiler. Dolayısıyla kimlerle dost olmamız gerektiğine, dostluğun temel ölçütlerinde nelerin olması gerektiğine çok dikkat etmeliyiz. Hayatta daima Allah’ ın rızalığını kazanacağımız dostluklar kurmalıyız. Sizler de; Allah’ ın razı olduğu gerçek bir dosta sahip olduğunuzu düşünüyorsanız ya da hakikî bir dostum diyorsanız bu yazıyı mutlaka okumalısınız.


1. Allah' ı Hatırlatmalı


Arkadaş seçimlerinde çok dikkatli olmalıyız. Dürüst, cömert, akıllı, ilim sahibi, güvenilir ve hayalı insanları seçmeliyiz. Seçtiğimiz dostlar ile Allah yolunda yürüyebilmeliyiz. Bizleri nefsi, şeytani fikirlere yönelten, günah işlememize vasıta olacak kişilerden uzak durmalıyız. Bizlere Allah’ı hatırlatan ve daima Allah’ı zikreden insanlarla dostluk kurmalıyız. “Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.” ( Tirmizî, Zühd: 45) hadisi bizlere arkadaş seçiminin önemini açıkça ifade etmektedir.





2. Sabah Namazına Uyandırmalı


Sabah namazı için camilerde kampanyalar bile başladı.”Hoca beni namaza kaldır” kampanyasıyla; telefon numaranızı bırakıyorsunuz ve sabah namaza uyandırılıyorsunuz =) Hoca cemaati düşünürken, arkadaş arkadaşını düşünmez mi? E peki dostlar sizler neden birbirinizi namaza kaldırmıyorsunuz ? O halde bugünden itibaren ilk uyanan dostlarını arasın ve kendiyle birlikte sevdiklerinin de Allah’ın himayesi altına girmesini sağlasın.” Sizden biriniz, kendisi için arzu ettiğini kardeşi için de arzu etmedikçe iman etmiş olamaz.” ( Riyazü-s Salihin 1/1829)





Arkadaşlar arasında muhakkak sırlar olur. Fakat bu sırrı ikisi dışında yalnızca Allah bilir. Arkadaşımızın samimiyetimize güvenerek paylaştığı sırrını bir başkasına asla anlatmamalı. Çünkü arkadaşın bu sırrı sana verirken; senden bir söz almıştır. Bu söz aynı zamanda Allah’a verilmiş bir sözdür. Bu yüzden bu sırrı kimseyle paylaşmamalıyız. Arkadaşımızın hatasını, ayıbını gördüğümüzde ya da duyduğumuzda; onu deşifre edecek bir harekette bulunmamalı ve ayıbını örtmeliyiz. “Bir kimse, etrafına bakınarak bir söz söylerse, o söz dinleyene emanettir.” (Birr, Sıla,39) Hadiste bizi tembih etmeden, etraftan gizlenerek söylenen bir sözün bize emanet olduğunu belirtirken; bir de bizden söz alıp, tembih edilerek söylenilen sözün bedelini siz düşünün.



4. Gıybete Müsaade Etmemeli


Arkadaşımız yanımızda yokken bile onun hakkında olumsuz şeyler söyleyen kişileri uyarmalı ve hakkında gıybet etmelerine müsaade etmemeliyiz. Duyduğumuz üzücü ifadeleri de arkadaşımız ile paylaşmamalıyız. “Allah, zulme uğrayanların dışında, çirkin sözün açıkça söylenmesinden hoşlanmaz. Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir.” ( Nisa Süresi 148. Ayet )



5. Şifa Olmalı


Arkadaşlar birbirlerine yardım etmeli, karşılıksız iyilikte bulunmalı ve eksiklerini tamamlamalıdır. Kimse arkadaşının derdini, sıkıntısını, üzüntüsünü bir yük olarak görmemeli, derdini kendi derdi gibi benimsemeli, üzüntüsünü paylaşmalı. Arkadaş ne dert olur ne de yük. Olsa olsa şifa olur. Birbirine şifa olan bir dostluğu hatırlayalım. Hz. Mevlânâ ile Şems-i Tebrîzî nin dostluğu; Şam’dan Konya’ya uzanan bu dostluk hikayesi bugün dünyada dilden dile dolaşıyor… Şems halkın baskısı yüzünden dostuna olan sevdasını korumak için yürüye yürüye geldiği o yolları iki kez gizlice terk etmiştir. Her terk edişinin ardından derin bir üzüntüye kapılan Mevlânâ; kendisini odasına kapatıp, günlerce hatta aylarca gözyaşı döker, gazeller söyler ardından ve hastalanır âdeta dünyaya küser. Ondan gelen her habere inanır olmuş. Hatta yalan bir haber için hırkasını verdiğini gören bir kişiye: – Doğrusu için canımı verirdim, demiş. Şems’in her dönüşü onun için şifa olur. Şems gelir yine Allah yolunda dostlukları devam eder ta ki bu dostluğu kıskanıp fitneliğe, düşmanlığa tekrardan başlayan Konya halkının Şems’in canını alana kadar. Bugün bu dostluğun meyveleri olan eserleri okuyarak, anlamaya çalışarak birçoğumuz gerçek dostluğu tanıdık. Bu hayatta bizlere şifa olacak Şemsleri bulalım. Fitneyi, fesadı, düşmanlığı yenebilecek dostluklar kuralım. Allah rızası için kurulan dostluk en hakiki dostluktur…







SUFFAGAH
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…