Erken doğumdan sonra bebeğini kaybedenler

merhaba kızlar nasılsınız ben hala iş aramakla geçitiyorum günlerimi eşimide çıkardılar işten askerlik nedeniyle bugünde gittim diş çektirdim offf dahada şim var sizide özledim kimseyle konuşmadık geçmişe bakıcam ama mhtp ne yaptı bugğn alıcak demi oğluşunu kucağına inşallah hayırlı ve kolay doğum geçirir Allah yardımcısı olsun.
 

neden olmasın canım olabilir ben il hamileligimde adetimden 10uncu gün midem bulanmıştı ama bende senin gibi düşündüm hayırlısı olsun inşallah canım bekliyecegiz işte..


geçmiş olsun canım allah şifa versin inşallah bulursun iş eşin askeremi gidecek çok zor işin desener allah yardımcın olsun..
 
Hadi canım hayırlısıyla keseyi gördün mü için rahatlar. Bu arada bebekler demişsin yoksa ikiz olma ihtimali mi var.
farkında değilim öle yazdığımın belki Allah söletmiştir :))ama sanmıyorum beta değeri yüksek değil. ya da bebekler derken hepimizin bebeklerini kastetmişimdir Allahım tez zamanda bizim topiğimizde gebe olmayan kalmasın:Saruboceq:.. ben yanlış bişey söyleyipte sizi incitirim diye foruma bile girmiyorum..
bu arada çok geçmiş olsun canım , migren benimde korkulu rüyam özellikle hamilelik döneminde bende parol ve minoset kullanıyorum, doktorum onları öneriyor.
evet canım illa ki korkuyo insan ama umut dünyası işte sağlıcakla bebklerimize kavuşabilmek için yapmayacağımız şey yok ..

inş. canım seninde bu haftasonu hayırlı haberlerini bekliyoruz,
 

geçmiş olsun canım .inş. en yakın zamandaii bir iş bulursun ..
 
sinanuraycım maşallah kalp atışını duymuşsun bebeğinin ..yavaş kalp atışınıda yeni duydum , sen sıkma canını stres yapma canım dinlen bol bol keyfine bak.
 
 
sinanuraycım maşallah kalp atışını duymuşsun bebeğinin ..yavaş kalp atışınıda yeni duydum , sen sıkma canını stres yapma canım dinlen bol bol keyfine bak.

ahhh yatmaktan sıkıldım ya sende inşallah keseyi görürsün için rahtalar biraz aslında yavaş olması iyi oldu ufaktır diye olmuştur da haftaya tekrar çağırdıya bidaha görürüm meleiğim kardeşini
 

Canım asıl sen veya herhangi bir hamile arkadaşımız böyle düşünüp de foruma girmemezlik yaparsa biz çok inciniriz. Senin söyleyeceğin hiçbir söz bizi incitmez. Biz nasıl burada acılarımızı paylaşıp birbirimizin acısına ağladıysak şimdi de sizin mutluluğunuz bizi mutlu eder. Daha önümüzde paylaşacağımız güzel günler var. Lütfen hamileler topiğe daha çok girsin de hem umudu, hem de hamileliği diğerlerine bulaştırsın.

bence haziranda gelincikle premeteden güzel haberler alacağız

İnşallah canım. Ağzından bal damlıyor.


Yatmaktan sıkılmak yok. Gerekirse bebişimizin sağlığı için sıkılmadan 9 ay yatacaksın. Bak Mthp neredeyse 9 ay boyunca yattı ama sonuçta sabrının mükafatını aldı. Niye sıkılıyorsun buraya girersin işte laflarız, biz seni oyalarız.
 
Kızlar umarım herkez iyidir. Ben eskisi girip yazı yazamıyorum, işyerinde işlerim yoğun. Ama zaten pek de keyfim yok hayat anlamsız boş gibi geliyor. Genelde kendimi iyi hissetmeye çalışıyorum ama işte uğraşıyorum uğraşıyorum bir anda karamsar oluveriyor. Beklemekten sıkıldım zaman geçmiyor, benimde hamiş kalmak için sıramın gelmesini istiyorum.
Biraz önce şöyle bir gazateye baktım Monica Belluci 46 yaşında 2. bebeişini doğurmuş. Maşallah. Ben de hayırlısıyla bebişimi koynuma almak istiyorum. Ya Allah herlezin gönlüne göre versin. Hiç istemezsin zaman hızla akar gider, işte neredeyse oldum 35 yaşında. Şöyle iki ay geçse tedaviye başlasam , hamile olduğumu öğrensem, sonrada bebişimi kucağıma aldığım günler gelse diyorum. Bir gün zor geçiyor. Allahım yardım et.
 

canım bigün gelecek bebişlerin etrafında senin oturmana bile izin vermiyolar yaramazlık yapıyolar ee arada anlaşamayıp kavga da ederler bi bakarsın geriye dersin zamanında ne sıkılıyodum şimdi çocuklardan sıkılmaya fırsatım bile yok boşver sen rabbim verecek bebişlerini buğünün tadını çıkar sonra hamileyken daha başlıyo sıkıntılar ama tatlı sıkıntılar hiç üzülme sen rabbim sabrımızı mükafatsız bırakmıycak bak kadın 46 yaşında çocuk yapıyo tıp ilerledi seninde zamanın var bikaç ay sonra başla tedavine allah hiç aratmıycak
 
ya kızlar deniz demişti hatırlarsınız bacaklarım ağrıyo adet olucağım diye hamileydi bende adetime yakın bel ve bacak ağrısı çok çektim ilk defa şaşırmıştım niye ağrıyo diye sonra hamile olduğumu öğrendim kızımda hiç dikkatimi çekmemişti ama bu hamilelik belirtisi olabilir aklınızda bulunsun beli ağrıyanlar
 
mehtap bayağı sabırlıymış ayy şimdi almıştır dimi bebeğini kucağına öpüp kokluyodur ne kadar mutludur şimdi bizimde sıramız gelecek inşallah bizde tadacağız
 
sinannuray canım gözün aydın daha doğrusu gözümüz aydın olsun...inşallah herşey yolunda gider alırız bebişleri kucağımıza hepimiz...
yaşadıklarımız bizi bu hallere getirdi çok karamsar olduk benimde psikolojim kötü allah ıma şükürler olsun herzaman için ama korku beni hiç bırakmıyo.bişey yiyemiyorum,yiyince nasıl yedim acaba bişeymi oldu.yiyince çıkarıyorum ,bisefer çıkarmasam acaba niye çıkarmıyorum bişeymi oldu.tuvalette yaşanan korkular.hep halsizim azcık canlansam niye canlandım acaba bişeymi oldu...buna benzer şeyler kurup kaldırıyorum sürekli herşey iyi olacak diyorum ama inanki elimde değil karamsarlık gitmiyo içimden.sonra diyorum naparsam yapayım olacak olan oluyo...allah ım nasip etsin bize bebeşleri artık bizde bu karamsarlıklardan kurtulalım...

mehtap a ne mutlu şuan çok mutludur gözü aydın olsun allah ım sağlık nasip etsin onlara...
 

Canım ben de geçenlerde gazetede okumuştum John Travolta'nın geçen sene 16 yaşındaki oğlu ölmüş, eşi 48 yaşında bu sene tekrar hamile kalmış. Kibariye 50 küsur yaşında kadın geçen sene düşük yaptı bu sene umreye giderken Allah'tan çocuk dileyeceğim diye gidiyordu. Biraz magazin haberleri gibi oldu ama insanlar kaç yaşına gelirse gelsin anne olma sevdasından vazgeçmiyorlar. Bizse yaşımız 30'u geçince treni kaçırdım, bir daha anne olamayacağım psikolojisine giriyoruz. Canım biz de eninde sonunda anne olacağız. Belki bu ay, öbür ay değil hatta belki bu sene bile değil ama birgün Allah bunu bizim kaderimize yazdı. Ben ta içimde bunu hissediyorum ve tevekkülle o günü bekliyorum. Senin de böyle hissettiğini biliyorum hatta senin bunun gerçekleşeceğine inancın benden daha fazla. Sadece bu aralar bunu kendine daha çok hatırlatma gerekiyor. Unutma arkadaşım günün en karanlık anı güneş doğmadan önceki andır.
 

bende kendimi çok takıyo sanıyodum demekki yaşadıklarımız bize bunları hissettiriyo çok zor günler yaşadık inşallah sonunda birazda olsa rahata ereriz
 

inşallah güzelim hayırlısıysa olsun

 
ılk Şok
Filiz Baştüzel
Ölüm neden korkutucu? Gittiğimiz yeri bilmediğimizden mi? Dinlerden öğrendiğimiz dizi dizi korkutma senaryolarından mı? Yoksa toprağın altına gireceğiz böcekler bizi yiyecek korkutmalarından mı? Ya da bu dünyayı öyle seviyoruzdur ki (!) bir daha onu göremeyeceğimiz korkusundan mı? Ya da öldüğümüzde artık yakınlarımız bir daha göremeyeceğiz korkusundan mı? Veya karşılaşacağımız bilinmeyenin korkusundan mı?
Öyle ya da böyle hepimizin bildiği gibi, dünya da insanları birçok şeye motive eden hep bu ölüm korkusu olmuştur.

Peki, şimdi başka bir şey düşünelim bakalım, yakınlarınızı kaybetme korkusu nasıl geliyor size? O ölüm korkusundan daha mı baskın, daha mı fazla esir ediyor sizi yoksa içinizde?

Hiç size şimdiye kadar öğretilenlerin ötesinde, çevrenizde yaşananlara uymayan, bana olmaz dediğiniz ve ona rağmen bir anda sizinde başınıza geliveren bir şey oldu mu? Sadece sizin yaşadığınız trajik bir olay karşısında, “ya bu durum karşısında ne yapmam gerekir, bununla nasıl başa çıkarım?” diye hiç kendinize sordunuz mu?

Peki, hiç uzatmadan soracağım, sizin hiç oğlunuz öldü mü?

Evet benim oğlum öldü… Vefat etti bana çooook süslü geliyor. Diğer tarafa geçmeyi seçti ve öldü?

Bu bilgiyi başkasıyla paylaştığınızda ya suratınıza vah vah diye acıyarak bakar, ya özür dileyerek konuyu kapatır, ya da çoğunluğun yaptığı gibi peş peşe şu soruları sorup: Nasıl? Niçin? Neden? Sorularına verdiğiniz her cevaba da “Keşke… yapsaydın.” “Keşke… yapmasaydın” diye anlamsız akıl fikir verme cümleleri kurarlar...

Ne “keşke” si? Bunlar hep “Bana olmaz, benim başıma gelmez, ben çok iyiyim, ya da önlem aldım ben bak, o nedenle benim başıma gelmiyor böyle şeyler.” egosundan ya da korkusundan kaynaklanır genelde.

“Olanla ölene çare yok” diye bir atasözü vardır çok severim…

Bir de hızını alamayıp, şaşkınlık ve korkuyla zihni patinaj yapanların ağzından şu kelimeler savrulur. “Aaa halinden tavrından hiç belli olmuyor ama?”(!), “Sen hiç değişmemişsin, bozulmamışsın?”(!) O ne saçma bir dil kaymasıdır anlam veremezsin. Cevap vermeye söyleyecek laf bulamazsın. Nasıl giyinir, nasıl davranır, ne yer, ne içer ki insan bir evlat kaybedince ki, sen taaa karşıdan anlayasın, gönlünün nasıl yanmış olduğunu karşıdan sezesin… Mümkün mü bu acaba? Hiç kimse sormaz ne hissettin o haberi aldığın anda, nasıl atlattın, onu nasıl hatırlıyorsun, hayata bakışın nasıl oldu, ne öğrendin bu olayları yaşadıktan sonra diye…


Gerçekle yüzleşme anı…

Önce duymak istersin, tüm kalbinle” Yaşıyor, yok bir şey demelerini.” Meraklı ve umut dolu bakışlarınla tararsın karşında geçmiş sessizce duran her yüzü her sureti. Yaşıyor değil mi? Ölmemiştir değil mi? Kıpır kıpırdı daha 15 saat önce hopluyor, zıplıyor, yerlerde taklalar atıyordur herkesi güldürmek için. Neşesi kahkahası her yerde konuşuyordu, daha 6 ay önce ilk doğum gününü kutlamıştık, hem de iki kez, sevenleriyle. ıçinden yakarırsın Tanrıya, ne olur yok bir şey desinler, ne olur Allah’ım ölmemiş olsun diye… Bu bir kabus olsa gerek diye geçirirsin içinde, bak şimdi uyanacaksın işte… Bir yandan sen bunları yaparken, çevrendekiler gözlerini bir yere dikmiş, kilitlenmiş dua ettiğini görürler ve bir şey yapamazlar, söyleyemezler, kıyamazlar hayallerine… Neden sonra bakarsın, boşa çabalıyorsun zaten onlar demeden anlarsın, alırsın birden havadaki ölümün ağır tadını…

Sonra biri bu görevi üstlenir ve söyler sana gerçeği, olanı biteni…

Donarsın…

Söyle bir olduğun yerde yalpalarsın, anlamsızca sağa sola devinirsin, kalırsın öylece. Ağzından kimsenin duyamayacağı kısıklıkta birkaç söz dökülür, sen bile duyamazsın.

Yaşadığın tüm bu duygu fırtınasının bir Kabusun kalıntıları olması için dua edersin, kendini rüyadaymış gibi hissetmemeye çabalarsın, hissizleştirirsin vücudunu, dilini, zihnini, uyanmaya çabalarsın, ama nafile…

Sanki gök kararmıştır, sanki bahar havası, bir anda sonbaharın iç ürperten karanlık serinliğine bürünmüştür. Kuş cıvıltıları bile sana kuş çığlıkları, uğursuz kuş bağrışları gibi gelir, kulakların çınlar, için tırmalanır, yer ayağının altında sarsılır. Birden anlarsın, yapılabilecek hiçbir şey kalmamıştır, O gitmiştir.

Bir çığlık çıkar ağzından sonu gelmeyen. Sesin kendi içine kıvrılır, bir yerlerde düğümlenir. Sonunu getiremezsin ne çığlığın, ne içinden fışkıran haykırışın, ne yalvarışın, ne de isyanın… Her şey susar…

Her şey susar…

Kimse sormadı, hiçbir kitapta bulamadım, hiçbir haberde okuyamazsın… Bir anne çocuğunu kaybettiğinde ne hisseder, onu toprağa verirken hücreleri nasılda titrer onunla gitmek için, nasıl da aldığı her nefes için suçluluk duyması gerektiğini yakınları her fırsatta hatırlatırlar bilmezsin… Kimse de bilmez, anlayamaz senden başka ne hissettiğini çevremde, kimse sormaz kimseye oğlunu kaybedince sen neler hissettin diye. Bunlar paylaşsaydın azalırdı derler? Azalır mıydı bilmezsin, azalır mıydı, yoksa deli diye kliniğe mi kapatırlardı seni hiç bilmezsin…

Her şey susar…

ılk şok ve titreme, elin ayağın içinin tüm hücrelerinin titremesi…

Kocaman bir sessizlik…

ıçinde ve dışında kocaman ve çığ gibi büyüyen bir sessizlik… Hatta belki de fazla huzurlu bir dinginlik…

Her milimetrekarenin, ürpermesi, çekilmesi, büzüşmesi içe doğru her hücrenin…

Göğsünün tam ortasında kör bıçakla açılan kocaman bir delik ve içinden geçen soğuk hava tünelinin kalbini dondurması… O soğuk boşluğun sana kalbinde yeri doldurulamaz kaybını, içindeki boşluğun heybetini, sürekli içini ürperterek hatırlatması.

Akıl tutulması, zihin tutulması, dil tutulması, hissedilen, yaşanan ilk şokla beraber…

Sonrasında iç sesinle konuşmaya başlarsın. Neden oldu? Düşünür düşünür bulamazsın… Sana hep kötü şey yaparsan, kötü şeyler yaşarsın diye öğretilmiştir. Sen kötü bir şey yaşıyorsundur sonsuz acı çekiyorsundur. Ne yaptım ben neden oldu böyle bir şey diye kendini suçlamaya başlarsın. Ne yaptım ki bu neyin cezası diye muhasebeye eski kayıtlara bakmaya başlarsın…

Hiçbir şey bulmazsın. Birden anlarsın ki o senin yaptığın bir şeyin cezası değildir. O kimsenin yaptığı bir şeyin cezası değildir. O kimsenin yaptığı bir şey de değildir.

Sadece olmuştur…

O ölümü seçmiştir ve gitmiştir.

Sizin hiç oğlunuz öldü mü? Benim bir kere öldü, dünyam lâl oldu, zihnim lal oldu, dilim lal oldu. Oğlumun son nefesini verdiği gün, ben de kapılarımı mühürledim. Bebekken ben yıkardım onu, öldü; yıkadılar, aldılar, götürdüler. Onu yıkadıkları gün beni yıktılar. Onu gömdükleri gün yüreğimi paraladılar… Siz hiç ciğerinizin yandığını hissettiniz mi? Sizin hiç nefes almaya utandığınız anlar oldu mu? Benim oldu. Ve benim oğlum öldü.

(Oğlunu kaybettikten sonra kendisini aynı acıları yaşamış kişilere yardımcı olmaya ve onlara şifa dağıtmaya adamış bir annenin yazısından alıntıdır. Ben kenimden çok şey buldum, sizinle de paylaşmak istedim.)
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…