Siz evladınız için (babasız büyütmekten, baba ilgisinden mahrum kalmasından, çok büyümemiş bir hata olarak kalmış bir olay yüzünden babasız bırakmaktan, yeterince haklı olmadan babasız bırakmaktan) korktuğunuzdan yine bir şans vermediniz mi? Bu korkunun içinde derin bir sevgi de yok mu? (evladınız ve eşinize karşı). Güveniniz sarsıldı ama bir seçim yaptınız ve buna deyip değmediğini zamanla göreceksiniz. Eşinizde sağdan soldan duyduğu bir sitede macera yaşarken yakalanınca bunların ailesini kaybetmesine değecek kadar kıymetli şeyler olmadığını fark etmiş olmalı. O da korkmuş bu aptalca hareketim yüzünden yuvam mı yıkılacak diye? Tabi ki bu korku aslında gerçekte ne istediğini fark etmesinden kaynaklanıyor. Bu korku kötü bir şey değil. Yani işten atılırım korkusuyla patronun isteklerini yapan işçinin hissettiği korku gibi değil; çünkü o işçi korksa da bilir ki başka işte bulabilir. Tabi aile hele ki mutlu bir aile öyle hemen bulabileceğiniz güzellikte bir şey değil. Buradaki korkuyu (eşiniz için) doğru ve sağlıklı adımlar atmak için itici bir güç olarak tanımlayabiliriz. (İnsan arkadaşını kaybetmekten korktuğu için kendini frenler, anne-babasının sevgisini kaybetmemek için kardeşine karşı kendini frenler, derslerinde başarısız olmaktan korktuğu için derslerinde ilerler, birinin hakkına girerse hesap vereceği-vebal alacağından korktuğundan kendini frenler gibi çoğaltılabilir.) Korku var korku var diyelim. Sizi ve evladını kaybetmek korktuğu için hata yapmamaya çalışması -hatalı olduğu gerçeğini değiştirmesede- sevdiği şeyi ve gerçekte istediği şeyi göstermiş olmalı kendisine. Ama dediğim gibi maalesef yakalanmayıp daha öteye götürme riski de vardı. Eşiniz yatıp kalkıp şükretsin benim Rahmetlinin yerinde olmak vardı şimdi. O da anladı ama geç kalmış oldu. Sizinki en azından dönülemeyecek kabahatler noktasında değilmiş ki şans vermişsiniz.