ömrüm hayatım boyunca unutamayacağım rezilliğin en gözdesini babamla yaşadım.
ah ah anlatırken bile utanç verici
ben ağız yoluyla yapılan seslere deli olurum.yani çay içerken ,yemek yerken en nefret ettiğim ve dayanamadığım şeydir şapırtı,gıcırtı,o, şu ,bu işte...
neyse babamın artık ezberlediğim bir çay içiş şekli varıdr.bardağın dibinde azcık kalan çayı 3 e böler.her yudumdan sonrada acaip sesler çıkarırı ardından biri kovalıyormuş gibi içer ve ahh uhhh bişiyler yapar.ben buna takmışım.yanımda her yaptığında sinirden ağlayacak kıvama geliyorum resmen.
neyse birgün ablamdayıs ,annem bbaam kardeşim ablamlar herkes masada çay içiyorlar.bende tezgahta bişiy doğruyorum.onlar konuşuyorlar bende işimi yapıyorum ama bir taraftanda onları dinliyorum.
yine herhalde bu ses konusu açıldı.işte benim dayanamadığım falan .bende kendi kendime düşünüyorum ama öyle kaptırmışım ki aklaımdakiler ağzımdan sesli olarak dökülüverdi...
'babam öyle bir çay içiyor ki sanki bardakla seks yapıyor ahhhhh uhhhhhhh' dedim ve tüm dünyam bir anda karardı.
kocaman bir sessizlik ,herkes önüne bakıyor...
hemen biri hatırlamıyorum lafa devam etmeye koyuldu.babam tek kelime etmedi,kızmadıda yani snaki hiç öle bişiy dememişim gibi herkes devam etti kaldığı yerden.
şimdi çıkarıyor mu o sesleri peki
Ben ilgilenir diye bekledim kalkıp çok zoruma gitti..Tekmüğü yedikten sonra kalktı sevdi bi okşadı bi horladı napıcağımı şaşırdım ölsemmi öldürsemmi bilemedim :26:errkeklerin duyarsızlığında sınır yok
ben de yöntemi buldum, anladıkları dilden konuşacaksın azizim, ne gerek var kibarlığa falan
biliyorum dedi ha sen bu konuyu bi araştır derim
O gece onbire kadar dışardaydık.Laptopum sizlere ömür olduğu için hem ekonomik,hem süper görünümlü, hem süpersonik çalışan bir laptop almak için (ki böylesi bir alet henüz icat edilmemişti) epey koş koş yapıp yorulduk ama neticesinde bir tane alıp eve geldik.Yorgunluktan ve hevesten hemen kurulum aşamasına geçtik.Kotumu çıkardım, altımda siyah kısa taytlardan don gibi bir şey var.Eşim de gömleğini çıkardı, atletle haşo ağa gibi oturuyor. Eşim "deprem oluyor" dediğinde hemen koltuğa attığım ceketimi giyip daha jelatini tam soyulmamış laptopumla öbür odaya koşup kedimizin taşıma çantasını kaptığım gibi sokak kapısına yöneldim.Eşimi görünce "olmaz böyle, beyaz atletle maho ağa gibi gelemezsin dışarı" dedim."Sen donla sokağa koşuyorsun, ayıp olmuyor da benim atlet mi ayıp olacak? Hem kedinin taşıma çantasını almışsın, kedi yok içinde" demesiyle bir baktım bir elde laptop, diğerinde kedi çantası, altta siyah don !
Mal canın yongası derken millet doğru demiş demek ! Hayır anlamıyorum, Allah korusun ciddi hasarlı bir deprem olsa ben 12 taksitli bir laptopla sokakta nereye bağlanacak, o durumda ne yapacaktım?Herhalde don niyetine o laptopla totomu falan kapatacaktım
Demliğe Çay koymadan çay ,tencereye mercimek koymadan mercimek çorbası yapmışlığımı,
bakla ile taze fasülyeyi ayıramayan minik beynimin varoluşunu daha önce yazmıştım.
Yani yemek yapmak konusunda süperim.
İki gün önce ıspanak ile ilk mücadelemi verdim.İnternetten gene tarifler karıştırıldı.
Biz evlenirken biraz maddi sıkışıklıktan, biraz da "zaten iki kişiyiz" mantığından
hep minik tencerelerden aldık.Her yemek evcilik oynuyormuş gibi mini mini tencerelerde pişiyor, günlük bitiyor böylece.
Tarifteki yarım kilo ıspanak, el ,avuç, kepçe hatta cezve dibiyle vurulmak suretiyle o minik tencereye yerleştirildi.Ispanakla kavgaya girişirken onun da bana acı bir şekilde karşılık vereceğinden haberdar değildim o sıra.(Boşuna sevginizi katın yemeklere demiyorlar, sen cezve dibiyle ıspanağa vurursan ne olacaktı ki sonuç zaten?)
Neyse, tarifi yazan abla yarım çay bardağı pirinç ekleyin demiş.Zaten ıspanakları sokuşturamıyorum, pirinç iyice zorluk çıkardı ama onu da iteledim tencereye.Sonra baktım ıspanak dağının içinde o bir avuç pirinç öksüz gibi kaybolup gitmiş.Ben zaten zamanın Meşhur Ümit ustasıyımya, dedim o kadın tarifi yanlış yazmış olmalı, bir su bardağı pirince çıkarayım ben bunu.
Attım, sevinçle tencere kapağını kapatıp, içeri gittim.
Yaklaşık on beş dakika sonra geri dönüp, kapağı bir açtımki; tenceredeki bildiğin pirinç pilavı!
O cezve dibiyle vura vura tencereye sokuşturduğum ıspanakları sanki birisi arkamdan çıkarmış, 1 su bardağı kadar piriçte mayoz- mitoz bölünmelerle çoğaldıkça çoğalmış.Ispanaklar da tel tel pilavın üzerinde ahenkle dans ediyorlar.
Olsun, bu da bir tecrübe oldu, bugün de hayattan bir şey öğrendim, heyyt üleeen modundayken eşimin mutfağa girip ıspanağı görüp ":Aaaaa ıspanaklı pilaaaav yapmışsın, ne kadar ilginç, Çin mutfağından mı deneme yaptın?" diye sorması, kah Emine Beder, kah Ümit usta gibi pozlara girişim ve onaylamamla durumu kurtardım.
Not 1: Eşim yaratıcılığıma hayran kalsa da cezve ile önceden hunharca dövülmüş ıspanağımı yemedi.
Not 2:Rabbim! Günah olur diye atmayıp iki gündür o ıspanağı yiyorum, yeminle ağzım dilim uzaylı gibi yeşil oldu.Sen, beni ve mutfakla alakası olmayanları, yeni evlileri, farklı ülke mutfaklarından, fazla yaratıcılıktan, tencereye bir avuç atınca 1 kazan olan yiyeceklerden, 1 kilo atınca 10 grama düşen sebzelerden koru yarabbim.Amin.
Amiiiiiiiiiiinnn . Yemek yapmayı bilmeden , kendini gurme sanan bir ben değilmişim çok şükür :)
Anınızı okuyunca , benimde bir mutfak maceram aklıma geldi .
Yeni ewliyliz . Yemek yapmayı bilmiyorum , deneğim sewgili eşim haliyle :)
O gün işten erken gelmiştim , eşime sürpriz yapayım dedim . O zamanlar benim yemek yapmam büyük olaydı :))
Şehriye çorbası ile nohutlu pilaw yapmaya karar werdim .
Netten bakıyorum tariflere , kendime göre uyarlıyorum . Çorba için yarım litre su yazıyor , ben yarına da kalsın diye 1 litre koyuyorum , şehriye 1 çay bardağı diyor ben su bardağı koyuyorum . Pilawda da aynı taktiği uyguluyorum . Öyle böyle derken ; pirinç we şehriye biz piştik dediler bana we kapattım ocağı .Telepatiyle yapıyordum yemeklerimi o zamanlar
Eşim geldi , bir hawalıyım sormayın , yemek yaptım hemde iki çeşit diye söyleyip duruyorum .
Öyle böyle derken sofrayı hazırladık . Son ana kadar tencerelerin ağzını açmak aklıma gelmedi .
Bir baktım ki ; benim çorba olmuş pilaw , pilawımın üzerindeyse nohutlar yüzüyor
Eşim hemen bilge edasını takındı we ; ' Canım sen suyu hangi tencereye koyacağını karıştırmışsın , sulu olan çorba olacaktı ' demişti .
Tabii akşam yine abonesi olduğumuz restauranta siparişlerimizi biraz gecikmeli olarak wermiştik
ayyy okuyup okuyup gülüyorum bu topiği hanımlar çok yaşayın düşününce ben de buldum tabi bu benim değil kocişimin rezilliğiydi.
bir gün arkadaş gurubumuzla tabu oynamaya gittik.tabi başladı oyun kakara kikiri oynuyoruz.sıra eşime geldi başladı anlatmaya:
-hani arka tarafta?
-toto
-içindeki?
-makat
-makatın yanında?
-ıııımmm pipi
-diğer adı
-:44::44::44::44:
kimseden ses yok.hepimiz yarı sırıtık yarı şoklanmış bi şekilde bakıyoruz. ver bakayım şunu bu kelimenin burda ne işi varmış deyip alıyorum kocişimin elinden, orda yazan kelime “buluğ(çağı)”tabi benim sivri zeka, şahin bakışlı kocam bunu “bü..ll..ük” diye okuyor.kısa bir sessizlik. ..bi daha tabu oynamaya gitmedik.....:44::44::44:
ömrüm hayatım boyunca unutamayacağım rezilliğin en gözdesini babamla yaşadım.
ah ah anlatırken bile utanç verici
ben ağız yoluyla yapılan seslere deli olurum.yani çay içerken ,yemek yerken en nefret ettiğim ve dayanamadığım şeydir şapırtı,gıcırtı,o, şu ,bu işte...
neyse babamın artık ezberlediğim bir çay içiş şekli varıdr.bardağın dibinde azcık kalan çayı 3 e böler.her yudumdan sonrada acaip sesler çıkarırı ardından biri kovalıyormuş gibi içer ve ahh uhhh bişiyler yapar.ben buna takmışım.yanımda her yaptığında sinirden ağlayacak kıvama geliyorum resmen.
neyse birgün ablamdayıs ,annem bbaam kardeşim ablamlar herkes masada çay içiyorlar.bende tezgahta bişiy doğruyorum.onlar konuşuyorlar bende işimi yapıyorum ama bir taraftanda onları dinliyorum.
yine herhalde bu ses konusu açıldı.işte benim dayanamadığım falan .bende kendi kendime düşünüyorum ama öyle kaptırmışım ki aklaımdakiler ağzımdan sesli olarak dökülüverdi...
'babam öyle bir çay içiyor ki sanki bardakla seks yapıyor ahhhhh uhhhhhhh' dedim ve tüm dünyam bir anda karardı.
kocaman bir sessizlik ,herkes önüne bakıyor...
hemen biri hatırlamıyorum lafa devam etmeye koyuldu.babam tek kelime etmedi,kızmadıda yani snaki hiç öle bişiy dememişim gibi herkes devam etti kaldığı yerden.
Taptaze iki rezilliğimi hemen anlatayım
Pazartesi günü kızkardeşim doğum yaptı,bebek ameliyathaneden çıktı kardeşimin çıkmasını bekliyoruz.Neyse 45 dk.sonra getirdiler odaya epidural yapıldığından ayıktı.İlk doğumu korkusundan gözleri dışarı fırlamış garibimin,yatağa yatırdılar ama dudakları büzülmüş ağladı ağlıyacak içime dokundu hali teyzemde yanımda hep bu erkeklerin yüzünden onların .....nin keyfinden kadınların çektiği çileye bak dedim veeee eniştem arkamdaymış öhöö demesiyle yerin dibine geçtim.Bir gözgöze geldik küçük emrah gibi boynunu bükmüş, nası yaaa dediOdadan nasıl kaçtım bilmiyorum,teyzem yarıldı gülerken Neyse akşam oldu kızın başında zaten üç kişiyiz enişteye sen git dinlen yarın sabah gelirsin dedik.Gitti garibim,o gün nasıl bir koşuşturma yorulmuşum,bir sürü gelen giden,bir gazlandım ama çıkmıyor bir türlü,şekilden şekile girdim yok çatlıycam.Teyzem uzan biraz belki dinlenip gevşersen çıkar dedi o arada uyumuşum.Bir ara uyandım baktım enişte dayanamamış gece geri gelmiş.Uykum açılmasın diye kapadım gözlerimi yatıyorum koltukta zaten gözlerimi açacak yüzüm yok 6 saat önce rezil omuşum adama:) sırtüstü döneyim dedim içimden bir gürültü koptu kelimenin tam anlamıyla nağmeli nağmeli bir zooorrrt Kardeşimin sesini duydum o an oleeeyy teyze gaz çıkardım ama hiç anladım dedi (sezeryandan sonra gazı bekliyorlar) güya uyku numarasına devam edicem ne mümkün teyzem bir an sustu sonra ;yok kızım, ablan üşütmüş herhalde dedi ama gülmekten zor konuşuyo.Gözümü açtım eniştem duvarın dibinde çömelmiş,katılıyor gülmekten.Rezillik diz boyu yani,ne yapacağımı bilemedim
[sıze="3"]ay çok komik burasııııııııııı[/sıze]
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?