*Kaplıca sözcüğü kaplı ve ılıca sözcüklerinin birleşiminden oluşmuştur.
*ılıman sözcüğü sanıldığı gibi ılı- f ilinden değil ;liman isminden gelmektedir. Ancak sözcüğün ılıman hale gelişinde ılı- fiilinin bir baskısı olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır.
*çirkef sözcüğü Farsça çirk (pis) ab(su) sözcüklerinin birleşiminden gelmektedir.
*Hoşaf sözcüğü hoş ab sözcüğünden gelmektedir.
*Seksen ve doksan sözcükleri sekiz on ve dokuz on sözcüklerinin birleşiminden gelmektedir.
*altmış ve yetmiş sözcükleri de altı ve yedi sözcüklerinin üzerine miş yani on anlamına gelen kelimenin eklenmesi suretiyle oluşmuş birleşik bir sözcüktür.
*oğlak sözcüğünün kökü oğuldur.
*Avrupalılar yoğurt ve ayranı Türklerden öğrenmişlerdir.Bu kavramlara karşılık kullandıkları sözcükler de Türkçedir.
*Bilezik sözcüğü bilek ve yüzük sözcüklerinin birleşiminden gelmektedir.
*böyle şöyle sözcükleri bu ve şu sözcüklerinin üzerine ile edatının eklenmesi suretiyle oluşmuş birleşik bir kelimedir.
*çeyrek sözcüğü aslen Farsça bir sözcüktür.Aslen Farsça çahar(dört)yek (bir) sözcüklerinin birleşiminden oluşmuştur.Sözcüğün anlamı da zaten dörtte bir demektir.
*cıncık sözcüğü, aslen inci sözcüğünün başına c sesi getirilmesi ve inci boncuk deyimindeki boncuk sözcüğünün sonundaki k ünsüzünün de inci sözcüğüne eklenmesi suretiyle oluşmuştur
*Domates sözcüğü aslen Meksika dillerinden olan Aztekçeye ait bir sözcüktür.orijinali de tomatı biçimindedir.
*Zerdali sözcüğü aslen Farsça bir sözcüktür, orijinali zerd-i alu (sarı erik) dir.
*Şeftali de aslen Farsça bir sözcüktür.Orijinali şeft-i alu biçimindedir.Anlamı ise etli erik demektir.
*Panjur sözcüğü abajur kelimesinin bozulmuş biçimidir.
*Salatalık kelimesi İtalyanca insalata kelimesinden gelmektedir. Anlamı ise tuzlu demektir. Salatalığın da sının sudan oluşması ilginçtir.
*Milli kelimesi aslen Arapça bir kelimedir ve anlamı şeriata ilişkin, şerri anlamındadır.Türkçede ise milli kelimesi ulusal anlamındadır.
*Aslen Türkçe bir kelime olan savcı ilk olarak söz getirip götüren anlamında kullanılmış, İslamiyete geçince peygamber anlamında kullanılmıştır.Günümüzde ise bir hukuk terimi olarak kullanılmaktadır.
*Türkçedeki yıldız kelimesinin sinema sanatçısı olarak kullanılması Fransızcanın etkisiyle olmuştur.
*Fransızcada tulipe İngilizcede tulip İtalyancada tulipa Portekizcede tulipa Almancada Tulpe sözcüklerilale anlamına gelmektedir.Bu sözcüğün de şöyle bir hikayesi vardır:Hollandalı A.G. Busneck , 16. yy ortalarında Edirnede gördüğü laleye (anlamından dolayı olsa gerek) tülbent (eşarp) demiştir ve tüm Avrupada adı bu şekilde yayılmıştır.Kullanmakta olduğumuz bu sözcük de aslen Farsça bir kelimedir.Orijinali dil-bent dir. Asıl anlamı ise gönül bağlayandır.
*Amerikan Para birimi dolar, Alman özel adıdır.da Almanyada Joachimstal maden ocağından çıkarılan gümüşten döktürülen bir sikke joachimstaler adıyla anılmıştır.Dolar da adını buradan almıştır.
*İzmir Güzelyalının ilk adı Kokaryalıdır.
*Giresun şehrinin asıl orijinal biçimi Kerasos (kirazlık) tır.Daha sonra Kerasos~ Kerasonde~Kerasunt~ Giresun biçiminde bir gelişim izlemiştir.
*Doğu Karadenizdeki Tirebolunun orijinal biçimi Tripolistir. Üç şehir anlamına gelmektedir.
*İstanbulun orijinal biçimi Eis ten polin Yunanca şehre doğru anlamındadır.Her ne kadar Evliya Çelebi İslam bola dayandırsa da bu doğru değildir.
*Bolunun orijinal biçimi polis dir.Polis Yunancada şehir demekti.
*Denizlinin çevresinde hiç deniz yokken bu şehre neden bu isim verilmiştir hiç merak ettiniz mi? Aslen 14. 15. yüzyıllarda bu şehre Tonuzlu(domuzlu) deniyordu.Daha sonraları halkın bu ismi pek estetik bulmamasından olacak şehrin ismi Denizli biçimine çevrilmiştir
Türkçeye benzeyen ama gerçekte başka dilden gelmiş olan sözcükler:
Bu bölümde işlenen sözcükler, başka dillerden dilimize girmiş ama Türkçe kök ya da sözcüklerden türemişe benzer bir hale sokularak (o Türkçe sözcüğün anlamını taşımasa bile) kullanılagelmiş sözcüklerdir. Bunların çoğu, geniş bir kesim tarafından Türkçe sanılmakta; hatta bir bölümü de Türkçede çağrıştırdığı anlamda hatalı biçimde kullanılmaktadır. Benim bu sözcükleri araştırmamdaki ana dürtüler de zaten sözcüklerle uyumsuz olan Türkçe anlamlardı. Bunlar arasında, son dönemlerde birçok komşudan duyduğum kardolabı lafı (gardrop demek istemişler), bu işin bazen ne kadar abartıldığına çok ilginç bir örnek!.. Daha sık kullanılan diğer sözcükleri aşağıda veriyorum. Bunların yanına, geldiği dilden dolayı şaşırtıcı olan yabancı kökenli bazı diğer sözcükler ekliyorum:
1- metelik: Sondaki -lik eki, türkçe sözcük çağrışımı yapıyor; yemeklik yağdaki gibi Aslı ise batı dillerinden geliyor: İngilizcede, metallic; yani metal para Biz kullanırken baştaki bölümü de bir türk ismiyle (mete) değiştirip kullanagelmişiz.
2- isterik: Biliyorum ki birçok kişi bu hatalı biçimiyle kullanmıyordur bu sözcüğü. Histeri nöbetlerine tutulan kişinin aldığı sıfattır ve ingilizcede histerical denir. Başarısızlığa ve bir şeyi elde edememeye dayanamama ve aşırı sinirlenme gibi (ruhbilimci değilim) etkileri olan bir ruh hastalığı olan kişi histerik olarak anılır. Oysa Türkçede isteme ile bağ kurulması ve bir şeyi çok isteyen anlamında kullanılması da çok yaygındır. Hatta bazen, isterik kadın lafı oldukça aşağılayıcı bir mantıkla kullanılır.
3- bendeniz: Bu sözcüğün ne ben adılıyla, ne de denizle bir ilgisi vardır; ancak sondaki -niz eki Türkçedir. Bende, Farsçada, kul, tutsak demektir. Yani kişi kendini sunarken eski dönemlerin aşırı nezaketiyle -, Ben kulunuz X kişi, diye sunar ya; bu da öyle konuşmalarla geçmişten günümüze gelmiş. Bu açıklama gösteriyor ki, Ben bendeniz X kişi, demek doğru olur ve yalnız kendimizi değil başkalarını da, Bu da naçizane bendeniz Yusuf Kenan DURMUŞOĞLU diye sunabiliriz (. Neyse, bu sözcüğe bu kadar açıklama fazla bile :)
4- kaldırım: Bunun kaldırmak ile bir ilgisi var gibi görünse de (otoyolun yükseğinde olması açısından), asıl kökeni Rumcadır. Rumcada kali, iyi anlamındadır (kalimera: günaydın, iyi günler). Dromos (sondaki s genelde okunmaz) ise yol anlamını taşır. Yani kali-dromos: iyi-yol; yani yürümeye elverişli, taşsız, tozsuz, çamursuz yol
5- sütyen: Genelde ilişki kurulmasa da, bu sözcük süt-meme ilişkisini çağrıştıracak bir yapıda kullanılmaktadır. İtiraf etmeliyim ki ben küçükken bu iç çamaşırının isminden dolayı sütün dış giysiye sızmasını engellemeye yaradığını sanıyordum. Asıl kökeni Fransızcadaki sous tiendir (aşağıdan tutan anlamında). Okunuşu: sutien.
6- lahmacun: Bu sözcüğün macunla ilgisi dolaylıdır. Arapçada acin yoğrulmuş (macun o kökten gelir), lahm ise et demektir. Lahm-i acin: yoğrulmuş et
7- boğa yılanı: Bu yılan, avını boğarak öldürmesi ve belki de boğa gibi iri ve güçlü olmasından dolayı, ismi Türkçe sanılmaya oldukça yatkın olan ilginç bir örnektir. Oysa aslı, şimdi kesinlikle hatırlayamayacağım bir Afrika dilinden geliyor: boa Sondaki yılanı sözcüğü gereksiz Kobra, piton der gibi, boa!..
8- vapur: İngilizce vapour (buhar) sözcüğünden geliyor. Önceleri buharlı gemilere verilen ingilizce isimden Aslında, dilimizde batı dillerinden uyarladığımız sözcüklerin genelde fransızca okunuşunu kullandığımızdan bunu da vapordan uyarlamışız.
9- anahtar: Bu sözcüğün kökü, yunanca anihto (açmak) eylemidir. Anihtiri ise açmaya yarayan anlamındadır; yani anahtar Yunanca kökenli sözcükler aslında dilimize Anadoluda konuşulan (konuşulmuş olan, demek daha doğru olur sanırım) Rumcadan geçmiştir. Gerçekte iki dil bir irine çok benzese de, Rumcadaki birçok sözcük Yunanlarca bilinmez. Bu yüzden bu sayfalardaki birçok grekçe sözcüğe Yunanca kökenli demek yerine Rumca kökenli demeyi yeğleyeceğim. Bu durumda ise Anadolu Rumlarının dili anlaşılmalıdır.
10 kilit: Yine Rumcadaki kleo (kapatmak) eyleminden türeyen kleidi (klidi diye okunur; kapamaya, kilitlemeye yarayan anlamında ) sözcüğünden gelmektedir.
11. safsata: Yunancadaki sophistes bilgili, bilgisi olan anlamına geliyor. Türkçe ve Arapçada ise gereksiz söz anlamında kullanılıyor.
12. entel: Tabii ki bu sözcük batı dillerindeki intellectual sözcüğünden bozularak toplumdan tümüyle kopuk, bilgisini yalnızca biliyor görünmek için edinen kişi anlamında kullanılıyor. Gerçek anlamı ise, birçok konuda bilgili olandır (sıfat).
13. kapuska: Slavcada lahana demektir. Bizde ise kıymalı lahana yemeğine denmektedir.
14. karyola: Bizde genelde yatağın üzerine serildiği, genelde metalden yapılan ayaklı mobilya anlamına geliyor. Oysa gerçek anlamı el arabasıdır (carriola: İtalyanca). İtalyan gemicilerden bizim kullanımımıza geçti; gemicilerin kullandığı taşınabilir tekerlekli yataklara denir;kökü taşımaktır (carri).
15. ameliyat: Arapçadaki amel (iş, eylem) sözcüğünden geliyor. Gerçek anlamı, işlemler, eylemlerdir. Bizde ise, yetkili uzmanın hastaya uyguladığı işlem (genelde cerrahi) olarak anlaşılır.
16. serbest: Gerçek anlamı başı bağlıdır (ser:baş, best:bağlı). Ancak sanırım bizde yanlış olarak kullanılıyor; gerçeği serbes (başıboş) olsa gerektir. Yine de bizdeki anlamı tam karşılamıyor. Biraz karışık bir durum yani
17. puşt: Farsçada arka, kıç anlamına geliyor. Pek masum bir laf
18. gebermek: Türkçede eski anlamı şişmek idi. Şimdi ise ölmenin kaba bir tabiri oldu. Ölüp beklemiş hayvanların şişmesinden geliyor olsa gerek. (Gebe ve göbek sözcükleri de aynı kökten geliyor)
19. pezevenk: Farsçadaki pejavend (kapı tokmağı, sürgü) sözcüğünden pezevenk (kapı arkasında bekleyen; anlam genişlemesiyle, kadın alışverişi yapan)
20. sıpa: Abazacada spau çocuk, yavru demektir. Bizde ise eşek yavrusu Arapçada da benzer biçimde sabi, sibyan çocuk anlamındadır.
21. kaltak: Türkçede alta konup üzerine oturulan anlamına geliyor. Eyer için de bu sözcük kullanılır. Önüne gelenin altına yatan kadın anlamında aşağılama sözcüğü olarak kullanılması ilginç
22. sosyete: Bizim kullandığımız söyleniş Fransızcadan alıntı Anlamı topluluktur. Bizde önceleri yüksek sosyete denen zengin tabakaya sonradan kısaca sosyete denmeye başlanmıştır.
15. kokona: Yunanca kokkonadan geliyor ve gerçek anlamı Hristiyan kadındır. Bizde ise giyimi ve süslenmesi aşırıya kaçan (yorumu yapanların düşüncesi böyle) yaşlı kadınlar nedense bu biçimde anılıyor.
23. tuvalet: Yalnız bizim dilimizde değil, birkaç dilde daha helaya verilen isim Aslı, Fransızca toilettetir ve temizlik anlamına gelir. Tuvalet kağıdı ve tuvalet masası temizlikle ilgili şeylerdir. Tuvalet kağıdını referans alarak mekana tuvalet ismini vermek yalnız bizim bulışumuz değil Yunanlar da bunu başarmış. (Yeri gelmişken Yunanlı diye bir ulus yoktur dünyada.)
24. yosma: Gerçek anlamı şen, güzel genç kadınken ne duruma düştüğünü ibretle izliyorum. Kadının neşe ve güzelliğinin gizli kalması gerektiği düşüncesinin bir sonucu
25. don: Elbette ki giysi anlamına geliyor ama külotun argosu yapılmış. Zaten ne zaman ki bir sözcüğün yabancı dildeki karşılığı moda olur, Türkçesi giderek argolaşır.
26Köstebek: gözsüz tebek sözcüklerinin birleşiminden oluşmaktadır.
Ilıman: liman sözcüğünün Türkçede bozulmuş şeklidir. ılı- fiiliyle bir bağı yoktur.
*ılıman sözcüğü sanıldığı gibi ılı- f ilinden değil ;liman isminden gelmektedir. Ancak sözcüğün ılıman hale gelişinde ılı- fiilinin bir baskısı olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır.
*çirkef sözcüğü Farsça çirk (pis) ab(su) sözcüklerinin birleşiminden gelmektedir.
*Hoşaf sözcüğü hoş ab sözcüğünden gelmektedir.
*Seksen ve doksan sözcükleri sekiz on ve dokuz on sözcüklerinin birleşiminden gelmektedir.
*altmış ve yetmiş sözcükleri de altı ve yedi sözcüklerinin üzerine miş yani on anlamına gelen kelimenin eklenmesi suretiyle oluşmuş birleşik bir sözcüktür.
*oğlak sözcüğünün kökü oğuldur.
*Avrupalılar yoğurt ve ayranı Türklerden öğrenmişlerdir.Bu kavramlara karşılık kullandıkları sözcükler de Türkçedir.
*Bilezik sözcüğü bilek ve yüzük sözcüklerinin birleşiminden gelmektedir.
*böyle şöyle sözcükleri bu ve şu sözcüklerinin üzerine ile edatının eklenmesi suretiyle oluşmuş birleşik bir kelimedir.
*çeyrek sözcüğü aslen Farsça bir sözcüktür.Aslen Farsça çahar(dört)yek (bir) sözcüklerinin birleşiminden oluşmuştur.Sözcüğün anlamı da zaten dörtte bir demektir.
*cıncık sözcüğü, aslen inci sözcüğünün başına c sesi getirilmesi ve inci boncuk deyimindeki boncuk sözcüğünün sonundaki k ünsüzünün de inci sözcüğüne eklenmesi suretiyle oluşmuştur
*Domates sözcüğü aslen Meksika dillerinden olan Aztekçeye ait bir sözcüktür.orijinali de tomatı biçimindedir.
*Zerdali sözcüğü aslen Farsça bir sözcüktür, orijinali zerd-i alu (sarı erik) dir.
*Şeftali de aslen Farsça bir sözcüktür.Orijinali şeft-i alu biçimindedir.Anlamı ise etli erik demektir.
*Panjur sözcüğü abajur kelimesinin bozulmuş biçimidir.
*Salatalık kelimesi İtalyanca insalata kelimesinden gelmektedir. Anlamı ise tuzlu demektir. Salatalığın da sının sudan oluşması ilginçtir.
*Milli kelimesi aslen Arapça bir kelimedir ve anlamı şeriata ilişkin, şerri anlamındadır.Türkçede ise milli kelimesi ulusal anlamındadır.
*Aslen Türkçe bir kelime olan savcı ilk olarak söz getirip götüren anlamında kullanılmış, İslamiyete geçince peygamber anlamında kullanılmıştır.Günümüzde ise bir hukuk terimi olarak kullanılmaktadır.
*Türkçedeki yıldız kelimesinin sinema sanatçısı olarak kullanılması Fransızcanın etkisiyle olmuştur.
*Fransızcada tulipe İngilizcede tulip İtalyancada tulipa Portekizcede tulipa Almancada Tulpe sözcüklerilale anlamına gelmektedir.Bu sözcüğün de şöyle bir hikayesi vardır:Hollandalı A.G. Busneck , 16. yy ortalarında Edirnede gördüğü laleye (anlamından dolayı olsa gerek) tülbent (eşarp) demiştir ve tüm Avrupada adı bu şekilde yayılmıştır.Kullanmakta olduğumuz bu sözcük de aslen Farsça bir kelimedir.Orijinali dil-bent dir. Asıl anlamı ise gönül bağlayandır.
*Amerikan Para birimi dolar, Alman özel adıdır.da Almanyada Joachimstal maden ocağından çıkarılan gümüşten döktürülen bir sikke joachimstaler adıyla anılmıştır.Dolar da adını buradan almıştır.
*İzmir Güzelyalının ilk adı Kokaryalıdır.
*Giresun şehrinin asıl orijinal biçimi Kerasos (kirazlık) tır.Daha sonra Kerasos~ Kerasonde~Kerasunt~ Giresun biçiminde bir gelişim izlemiştir.
*Doğu Karadenizdeki Tirebolunun orijinal biçimi Tripolistir. Üç şehir anlamına gelmektedir.
*İstanbulun orijinal biçimi Eis ten polin Yunanca şehre doğru anlamındadır.Her ne kadar Evliya Çelebi İslam bola dayandırsa da bu doğru değildir.
*Bolunun orijinal biçimi polis dir.Polis Yunancada şehir demekti.
*Denizlinin çevresinde hiç deniz yokken bu şehre neden bu isim verilmiştir hiç merak ettiniz mi? Aslen 14. 15. yüzyıllarda bu şehre Tonuzlu(domuzlu) deniyordu.Daha sonraları halkın bu ismi pek estetik bulmamasından olacak şehrin ismi Denizli biçimine çevrilmiştir
Türkçeye benzeyen ama gerçekte başka dilden gelmiş olan sözcükler:
Bu bölümde işlenen sözcükler, başka dillerden dilimize girmiş ama Türkçe kök ya da sözcüklerden türemişe benzer bir hale sokularak (o Türkçe sözcüğün anlamını taşımasa bile) kullanılagelmiş sözcüklerdir. Bunların çoğu, geniş bir kesim tarafından Türkçe sanılmakta; hatta bir bölümü de Türkçede çağrıştırdığı anlamda hatalı biçimde kullanılmaktadır. Benim bu sözcükleri araştırmamdaki ana dürtüler de zaten sözcüklerle uyumsuz olan Türkçe anlamlardı. Bunlar arasında, son dönemlerde birçok komşudan duyduğum kardolabı lafı (gardrop demek istemişler), bu işin bazen ne kadar abartıldığına çok ilginç bir örnek!.. Daha sık kullanılan diğer sözcükleri aşağıda veriyorum. Bunların yanına, geldiği dilden dolayı şaşırtıcı olan yabancı kökenli bazı diğer sözcükler ekliyorum:
1- metelik: Sondaki -lik eki, türkçe sözcük çağrışımı yapıyor; yemeklik yağdaki gibi Aslı ise batı dillerinden geliyor: İngilizcede, metallic; yani metal para Biz kullanırken baştaki bölümü de bir türk ismiyle (mete) değiştirip kullanagelmişiz.
2- isterik: Biliyorum ki birçok kişi bu hatalı biçimiyle kullanmıyordur bu sözcüğü. Histeri nöbetlerine tutulan kişinin aldığı sıfattır ve ingilizcede histerical denir. Başarısızlığa ve bir şeyi elde edememeye dayanamama ve aşırı sinirlenme gibi (ruhbilimci değilim) etkileri olan bir ruh hastalığı olan kişi histerik olarak anılır. Oysa Türkçede isteme ile bağ kurulması ve bir şeyi çok isteyen anlamında kullanılması da çok yaygındır. Hatta bazen, isterik kadın lafı oldukça aşağılayıcı bir mantıkla kullanılır.
3- bendeniz: Bu sözcüğün ne ben adılıyla, ne de denizle bir ilgisi vardır; ancak sondaki -niz eki Türkçedir. Bende, Farsçada, kul, tutsak demektir. Yani kişi kendini sunarken eski dönemlerin aşırı nezaketiyle -, Ben kulunuz X kişi, diye sunar ya; bu da öyle konuşmalarla geçmişten günümüze gelmiş. Bu açıklama gösteriyor ki, Ben bendeniz X kişi, demek doğru olur ve yalnız kendimizi değil başkalarını da, Bu da naçizane bendeniz Yusuf Kenan DURMUŞOĞLU diye sunabiliriz (. Neyse, bu sözcüğe bu kadar açıklama fazla bile :)
4- kaldırım: Bunun kaldırmak ile bir ilgisi var gibi görünse de (otoyolun yükseğinde olması açısından), asıl kökeni Rumcadır. Rumcada kali, iyi anlamındadır (kalimera: günaydın, iyi günler). Dromos (sondaki s genelde okunmaz) ise yol anlamını taşır. Yani kali-dromos: iyi-yol; yani yürümeye elverişli, taşsız, tozsuz, çamursuz yol
5- sütyen: Genelde ilişki kurulmasa da, bu sözcük süt-meme ilişkisini çağrıştıracak bir yapıda kullanılmaktadır. İtiraf etmeliyim ki ben küçükken bu iç çamaşırının isminden dolayı sütün dış giysiye sızmasını engellemeye yaradığını sanıyordum. Asıl kökeni Fransızcadaki sous tiendir (aşağıdan tutan anlamında). Okunuşu: sutien.
6- lahmacun: Bu sözcüğün macunla ilgisi dolaylıdır. Arapçada acin yoğrulmuş (macun o kökten gelir), lahm ise et demektir. Lahm-i acin: yoğrulmuş et
7- boğa yılanı: Bu yılan, avını boğarak öldürmesi ve belki de boğa gibi iri ve güçlü olmasından dolayı, ismi Türkçe sanılmaya oldukça yatkın olan ilginç bir örnektir. Oysa aslı, şimdi kesinlikle hatırlayamayacağım bir Afrika dilinden geliyor: boa Sondaki yılanı sözcüğü gereksiz Kobra, piton der gibi, boa!..
8- vapur: İngilizce vapour (buhar) sözcüğünden geliyor. Önceleri buharlı gemilere verilen ingilizce isimden Aslında, dilimizde batı dillerinden uyarladığımız sözcüklerin genelde fransızca okunuşunu kullandığımızdan bunu da vapordan uyarlamışız.
9- anahtar: Bu sözcüğün kökü, yunanca anihto (açmak) eylemidir. Anihtiri ise açmaya yarayan anlamındadır; yani anahtar Yunanca kökenli sözcükler aslında dilimize Anadoluda konuşulan (konuşulmuş olan, demek daha doğru olur sanırım) Rumcadan geçmiştir. Gerçekte iki dil bir irine çok benzese de, Rumcadaki birçok sözcük Yunanlarca bilinmez. Bu yüzden bu sayfalardaki birçok grekçe sözcüğe Yunanca kökenli demek yerine Rumca kökenli demeyi yeğleyeceğim. Bu durumda ise Anadolu Rumlarının dili anlaşılmalıdır.
10 kilit: Yine Rumcadaki kleo (kapatmak) eyleminden türeyen kleidi (klidi diye okunur; kapamaya, kilitlemeye yarayan anlamında ) sözcüğünden gelmektedir.
11. safsata: Yunancadaki sophistes bilgili, bilgisi olan anlamına geliyor. Türkçe ve Arapçada ise gereksiz söz anlamında kullanılıyor.
12. entel: Tabii ki bu sözcük batı dillerindeki intellectual sözcüğünden bozularak toplumdan tümüyle kopuk, bilgisini yalnızca biliyor görünmek için edinen kişi anlamında kullanılıyor. Gerçek anlamı ise, birçok konuda bilgili olandır (sıfat).
13. kapuska: Slavcada lahana demektir. Bizde ise kıymalı lahana yemeğine denmektedir.
14. karyola: Bizde genelde yatağın üzerine serildiği, genelde metalden yapılan ayaklı mobilya anlamına geliyor. Oysa gerçek anlamı el arabasıdır (carriola: İtalyanca). İtalyan gemicilerden bizim kullanımımıza geçti; gemicilerin kullandığı taşınabilir tekerlekli yataklara denir;kökü taşımaktır (carri).
15. ameliyat: Arapçadaki amel (iş, eylem) sözcüğünden geliyor. Gerçek anlamı, işlemler, eylemlerdir. Bizde ise, yetkili uzmanın hastaya uyguladığı işlem (genelde cerrahi) olarak anlaşılır.
16. serbest: Gerçek anlamı başı bağlıdır (ser:baş, best:bağlı). Ancak sanırım bizde yanlış olarak kullanılıyor; gerçeği serbes (başıboş) olsa gerektir. Yine de bizdeki anlamı tam karşılamıyor. Biraz karışık bir durum yani
17. puşt: Farsçada arka, kıç anlamına geliyor. Pek masum bir laf
18. gebermek: Türkçede eski anlamı şişmek idi. Şimdi ise ölmenin kaba bir tabiri oldu. Ölüp beklemiş hayvanların şişmesinden geliyor olsa gerek. (Gebe ve göbek sözcükleri de aynı kökten geliyor)
19. pezevenk: Farsçadaki pejavend (kapı tokmağı, sürgü) sözcüğünden pezevenk (kapı arkasında bekleyen; anlam genişlemesiyle, kadın alışverişi yapan)
20. sıpa: Abazacada spau çocuk, yavru demektir. Bizde ise eşek yavrusu Arapçada da benzer biçimde sabi, sibyan çocuk anlamındadır.
21. kaltak: Türkçede alta konup üzerine oturulan anlamına geliyor. Eyer için de bu sözcük kullanılır. Önüne gelenin altına yatan kadın anlamında aşağılama sözcüğü olarak kullanılması ilginç
22. sosyete: Bizim kullandığımız söyleniş Fransızcadan alıntı Anlamı topluluktur. Bizde önceleri yüksek sosyete denen zengin tabakaya sonradan kısaca sosyete denmeye başlanmıştır.
15. kokona: Yunanca kokkonadan geliyor ve gerçek anlamı Hristiyan kadındır. Bizde ise giyimi ve süslenmesi aşırıya kaçan (yorumu yapanların düşüncesi böyle) yaşlı kadınlar nedense bu biçimde anılıyor.
23. tuvalet: Yalnız bizim dilimizde değil, birkaç dilde daha helaya verilen isim Aslı, Fransızca toilettetir ve temizlik anlamına gelir. Tuvalet kağıdı ve tuvalet masası temizlikle ilgili şeylerdir. Tuvalet kağıdını referans alarak mekana tuvalet ismini vermek yalnız bizim bulışumuz değil Yunanlar da bunu başarmış. (Yeri gelmişken Yunanlı diye bir ulus yoktur dünyada.)
24. yosma: Gerçek anlamı şen, güzel genç kadınken ne duruma düştüğünü ibretle izliyorum. Kadının neşe ve güzelliğinin gizli kalması gerektiği düşüncesinin bir sonucu
25. don: Elbette ki giysi anlamına geliyor ama külotun argosu yapılmış. Zaten ne zaman ki bir sözcüğün yabancı dildeki karşılığı moda olur, Türkçesi giderek argolaşır.
26Köstebek: gözsüz tebek sözcüklerinin birleşiminden oluşmaktadır.
Ilıman: liman sözcüğünün Türkçede bozulmuş şeklidir. ılı- fiiliyle bir bağı yoktur.