ZOR İNSANLAR
‘’Hayat bizi, bize ait olmayan problemler sorarak, zor koşullar ve zor insanlarla test eder!’’
Ünlü yazar Terry Brooks’un bu sözü, günlük hayatta yaşadığımız sıkıntıların önemli bir kaynağını, güzel özetler!
Gerçekten de yaşadığımız sıkıntıların birçoğu, çevremizdeki zor insanların yarattığı sorunlardan kaynaklanır.
Kimdir ‘’Zor İnsan’’?
Ne yapar?
Zor insan, size kendinizi kötü, dışlanmış, aşağılanmış, huzursuz, tükenmiş, öfkeli veya çaresiz hissettirir.
Kimisinin davranışları patlayıcıdır, etik ilke tanımaz!
Kimisi açık sözlü değildir ve onun gerçekten ne düşündüğünü ve hissettiğini anlayamadığınız için, içinizde derin bir güvensizlik yaratır.
Bazıları iş birliğinden kaçınır; sorumluluk üstlenmez.
Ters giden şeylerin sorumluluğunu size yıkar.
Zor insanlar, negatif ve aşırı eleştirel olabilir.
Yıkıcı eleştiri yaparken, yapıcı önerilerde bulunmaz, destek vermez.
Zor insan kimi kez annenizdir, kimi kez babanız.
Kıskanç kardeşiniz, ihmalkâr eşiniz ya da sevgiliniz, emeğinizin yanı sıra duygularınızı da sömüren patronunuz, paylaşım ve işbirliğinden kaçınan meslektaşınız, her şeyi eleştiren arkadaşınız, anlamsız zorluklar çıkaran müşteriniz, kural tanımaz çocuğunuz, zor insan olabilir.
Onlarla birlikteyken, her şeyin bir anda nasıl ters döndüğüne, neden ortada somut bir şey olmasa bile içinizin huzursuzlukla dolduğuna akıl erdiremezsiniz.
Kafanız karışır, kendiniz gibi olmamaya, tuhaf davranmaya başlarsınız.
Zor insan, hayatı mahvetmeye hazır zehirli bir gaz veya saatli bir bomba gibidir.
Zor insanlardan tamamen kaçınabilmek imkânsız olduğuna göre, yapmamız gereken şey, onlarla nasıl başa çıkılacağını öğrenmektir.
Bunun ilk adımı da, onları yakından tanımak, hangi koşullarda nasıl davrandıklarını bilmektir.
Çünkü zor insanlar her zaman açıkça saldırgan değildirler!
Büyük çoğunluğu bir tebessümün arkasına gizledikleri sinsi zorluklarla hayatınızın altını oyar.
Bir sonraki yazımla, zor insanların farklı gruplarına ve özelliklerine daha yakından bakmaya başlayacağız…
Uzun bir yazı dizisi olacak; çünkü zor insan çok!
Bu arada önemli bir noktayı da gözden kaçırmamakta yarar var:
Yazı dizisi, kendinizi tanımanıza da yardımcı olabilir.
Kim bilir, belki de zor olan insan, sizsinizdir!
İNSAN İNSANIN CEHENNEMİDİR
‘’Demek cehennem bu! Hiç aklıma getirmezdim böyle olacağını… Acı, ateş, kızgın ızgara, hepsi sizsiniz demek… Kızgın ızgaranın ne gereği var: Cehennem başkalarıdır.’’
20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden Fransız filozof Jean-Paul Sartre’a göre, insan, insanın cehennemidir.
Haklıdır da!
Mutluluk ve başarımız, büyük ölçüde başka insanlarla kurduğumuz ilişkilerin niteliğine bağlıdır.
Çünkü bizler, sosyal varlıklarız.
İlişkilerimizin içinde şekilleniyoruz.
Anlayışlı, sevmeyi ve dayanışmayı bilen, açık ve dürüst insanların yanında mutlu oluyor, aksi durumlarda ise, ruhen ve bedenen hastalanıyoruz.
‘’Zor İnsanlar’’ başlıklı kısımda, ‘’zor insan’’ tanımını yapmış ve bu insanların hemen her zaman yakınımızda ve hatta içimizde olabileceğinden söz etmiştim.
Birçok okur, zor insanlar karşısında kendisini çaresiz hissettiğinden, bazıları ise böylesi insanları bırakıp gitmenin en doğru yol olduğundan söz etti.
Elbette akla yakın olan, bize hayatı cehennem eden zor insanlardan uzaklaşmak.
Zor insan eğer alışveriş yaparken karşılaştığımız kaba bir tezgâhtarsa mağazayı terk ederek, telefonda bizi taciz eden bir pazarlamacıysa, telefonu kapatarak veya saygısız bir komşuysa ilişkiyi keserek, hayatımızdan çıkarılabilir.
Ama ya zor insan annemiz, babamız, kardeşimiz, eş veya sevgilimiz, patronumuz, meslektaşımız ya da çok eski bir dostumuzsa?
Onlarla da ilişkimizi kesmemiz, zor olsa da mümkündür!
Ama bu durum, hayatın normal akışını etkileyecek, çoğu kez de ağır bir bedel olarak iç huzurumuzu kaçıracaktır.
Unutulmaması gereken, zor insanlardan tamamen kurtulmanın imkânsız olduğu gerçeğidir!
Çok sevdiğim bir Hint atasözü şöyle der:
‘’Dünyanın her yeri dikenlerle kaplı! Diken batmaması için ya dünyadaki tüm dikenleri kesip biçip yok edeceğiz veya ayağımıza sağlam bir çizme giyip dolaşacağız!’’
İlk seçenek pek gerçekçi değil; çizme gerekli!
Bu yazı dizisiyle amacım, yakınınızdaki dikenlerden korunmanız için, hangi çizmeyi seçmeniz gerektiği konusunda size yardımcı olmak!
Onları tanımamız, onları değiştirebileceğimiz anlamına gelmez.
Tanımak, onlarla başa çıkmada doğru yöntemleri bulmamıza yardımcı olur.
Kendimizi suçladığımız, yetersiz ve beceriksiz gördüğümüz durumlarda, gerçeği aydınlatır.
Zor insanın -sevgi, güven, dostluk, anlayış, dayanışma gibi- vermeyeceği veya veremeyeceği şeyler için gereksiz beklentilere girmemizi engeller.
Başkalarının çıkardığı zorluklar karşısında tepki verirken, aslında sandığımızdan çok daha özgür olduğumuzu bize gösterir.
Duygu ve düşüncelerimizi, zor insanın esiri olmaktan çıkartır.
Nerede ne kadar özveride bulunacağımız, nasıl direneceğimiz ve ilişkide koşulları ne şekilde yeniden yapılandıracağımız konusunda bize yol gösterir.
‘’Çaresiz boyu eğme’’ ile ‘’ağır bedel ödeyerek terk etme’’ uçları dışında çözüm alternatifleri sunar.
Zor insanları kabaca üç gruba ayırmamız mümkündür:
• Saldırganlar (düşmanca davrananlar)
• Pasifler (İlgisiz ve sorumsuzlar)
• Pasif saldırganlar (Hilekâr, kendi çıkarları için başkalarını kullananlar)
SALDIRGAN ZOR İNSANLAR
Zor insanların, saldırgan, pasif ve pasif saldırgan şeklinde kabaca üç gruba ayrıldığından söz etmiştim (yazının sonunda, önceki bölümlere ait linkleri bulabilirsiniz).
Açık saldırganlar, zor insanlar arasında, zorluğu en kolay fark edilen gruptur.
Saldırgan kişilik, kısmen mizaç yapısı, kısmen de ailede ve çevrede saldırganlığın bir iletişim yolu olarak kullanıldığı durumlarda, öğrenme yoluyla ortaya çıkar.
Kişinin varlığıyla değerli olmadığı toplumlarda, kaba kuvvete, güce ve paraya bağlı saldırganlık daha yaygındır.
Böyle toplumların, devlet yapısı da saldırgandır.
Saldırganlık, kişinin kendi istek ve ihtiyaçlarını, bağırarak, hakaret ve tehdit ederek, hatta fiziksel şiddete başvurarak korku yoluyla sağlamasıdır.
Önemsiz konularda bile aşırı öfke vardır.
Saldırganlar, karşılarındaki tarafından önemsenmedikleri, ihmal edildikleri, umursanmadıkları, değer görmedikleri, aldatıldıkları duygusuna kolaylıkla kapılırlar.
Sabırsızdırlar; sözünüzü kesebilir ve fikirlerinizi önemsizleştirirler.
Her koşulda onlar haklıdır ve her tartışmayı onlar kazanmalıdır.
Özveri ve geri çekilme, genelde size düşer.
Başkalarına hükmedebildikleri sürece, kendilerini güçlü hissederler.
Ne kadar benmerkezci olurlarsa, o denli zorlaşırlar.
Saldırgan zor insanların enerji düzeyleri yüksektir ama bu, yapıcı değil yıkıcı bir enerjidir.
Vicdanlı olanları, yaptıklarından dolayı içten içe suçluluk duyarlar.
Davranışlarıyla çevrelerindekileri uzaklaştırdıklarından, yalnız kalabilirler.
Kendilerinden güçlü gördükleri kişilerin karşısında ise, çekinip silikleşirler.
Saldırgan zor insanlar beraberken, kendinizi gereksiz bir biçimde sürekli savunma durumunda bulabilirsiniz.
Üzerinizde kurdukları baskı, aşağılanmışlık, ezilmişlik duyguları yaratabilir.
Devamlı tehdit altında olmak, çaresizlik hissettirip, içe kapanmaya yol açabilir.
Saldırganla muhatap oluyorsanız, stres düzeyiniz muhtemelen yüksektir.
Buna bağlı olarak, ruh ve beden sağlığınız bozulabilir.
Bazı insanlar, saldırganlıkla, kendini açık bir biçimde cesaretle ifade etmeyi birbiriyle karıştırırlar.
Sakin iletişimi zayıflık zanneder, bu şekilde iletişim kurarlarsa sorunlarını çözemeyeceklerini düşünürler.
Oysa gerçek bunun tam da tersidir.
Saldırganlık, karşımızdakini ya saldırganlaştırır veya çekimserleştirir.
Böylece iletişim imkânsız hale gelir ve ortaya çıkan çözümsüzlük, saldırgandaki gerginliği büsbütün arttırır.
Trafikte saldırganlığın saldırganlığı tetiklediğine, kaçımız şahit olmamışızdır ki?
Diğer yandan saldırgan bir yönetici, sürekli sert davrandığında, işini kaybetmekten korkan elemanlarından sadece duymak istediği şeyleri duymaya başlar.
Kendisine sunulan şirket verileri mükemmeldir ama şirket batmak üzeredir.
Saldırganlıkla, sağlıklı dışa vurum arasındaki farkı anlamamızın, önemli olduğu kanısındayım.
Sağlıklı dışa vurum yapan insan, kendi istek ve ihtiyaçlarını açıkça ifade eder ama onun yaklaşımı farklıdır.
Kendi duygularını tanıdığı için, başkalarının duygularını da anlamakta zorlanmaz.
Dürüst ve açıktır. Ona güvenilebilir.
Değerleri vardır ve onlara bağlıdır. Sadece kendisinin değil, başkalarının da haklarını savunur.
Saldırganın, hep kendisinin kazanıp karşısındakinin kaybettiği tutumuna karşılık, sağlıklı dışa vurumcu, kazan-kazan ilkesini gözetir.
Savunduğu değerlerin zorla değil, anlayış ve uyum içinde kabulünü önemser.
Kendisine de, karşısındakine de saygılıdır; tehdit etmez, başkalarının da kendisini tehdidine izin vermez.
Saldırgan davranışın, sağlıklı dışa vurumculuğa dönüşmesi için, kişinin duygu ve iletişim konularında eğitilmesi gerekir.
Dizinin ilerleyen bölümlerinde, saldırgan insanlarla nasıl başa çıkılabileceğine değineceğiz.
Sıra geldi, pasif zor insanlara
PASİF ZOR İNSANLAR
Pasif insanların, nasıl zor olabileceğini kestirmek kolay olmayabilir!
Pasif zor insanlar, gerçek duygu, düşünce ve ihtiyaçlarını açıkça ifade edemeyenlerdir.
Pasif zorluk, farklı biçimlerde ortaya çıkar.
Bazı pasifler, kendi istek ve ihtiyaçlarını bir kenara bırakıp, onaylanmak, sevilmek ve takdir görmek için başkalarının istek ve ihtiyaçlarını karşılar ve onları memnun etmeye çalışırlar.
Eleştiri ve çatışmadan kaçınmak için, kendi istek ve ihtiyaçlarını gizlerler.
‘’Hayır’’ demek onlar için çok zordur.
Düşüncelerini ortaya koymaz, başkalarının ilk adımı atmasını beklerler.
Karşılarındakinin düşünce ve davranışlarını, içlerine sinmese bile onaylar, destekler, rahatsızlıklarını ifade etmezler.
Bazıları, güçlü buldukları insanlara, rahatsız edici biçimde yanaşıp yapışırlar.
Destek ve onayları, gerçek ve içten olmadığı için, çok zorlandıklarında, karşılarındaki insanları beklenmedik bir anda ansızın yüzüstü bırakmaları mümkündür.
Böyle davrandıklarında, ilişkiler zedelenir ve onlara güven duymak zorlaşır.
Bu durum adeta kendini gerçekleştiren bir kehanet gibidir!
Yalnız kalır, öfkeyi üstlerine çeker ve dışlanırlar.
Pasif davranışın bir başka biçimi ise, sorumluluktan kaçma şeklinde ortaya çıkar.
Gerçek anlamda sorumluluk üstlenmez, varla yok arasında gelir giderler!
Sıklıkla, ‘’Bilmem!’’, ‘’Önemli değil!’’, ’’Sen karar ver!’’ gibi sözlerle, sorumluluğu başkalarına bırakırlar.
Bu sözler, kendisinin gerçekten ne istediğini, düşündüğünü anlatmaktan uzaktır ve karşısındakinde yalnızlık, belirsizlik ve boşluk duygusu yaratır.
Genellikle baskın davranışlı ve kontrolcü ebeveynlerin ya da kardeşlerin olduğu ailelerde, özellikle mizacı içe dönük olan çocukların kendi istek ve ihtiyaçlarını ifade etmesinin engellenmesi, pasif kişiliğin gelişimine yol açabilir.
Kadınlar, geleneksel olarak pasif rollere daha fazla itilirler.
Bir çoğu bu durumu içselleştirerek, pasif zor kadın olur. Gergin, huzursuz bir annenin, özgüvenli ve özgür ruhlu çocuklar yetiştirmesi zorlaşır.
Baskıcı öğretmen ve eğitim sistemlerinin de sorumluluğu büyüktür.
Demokratik gelişimi yetersiz toplumlarda, halka ait her türlü kararı, ''devlet büyükleri,'' onların adına alır.
Halka söz düşmez!
Böyle bir sosyopolitik yapı, edilgen insan modelini, toplumsal boyuta taşır.
Pasifliğin maliyeti yüksektir!
Pasif insanlar, kendi gerçek benliklerini ortaya koyamadıkları için, başkalarını istismarına açık hale gelirler.
Bu durum onlarda bastırılmış güçlü bir öfke yaratır.
Geleceklerini belirleyen etkenleri kontrol edemedikleri için, endişelidirler.
Başkalarının saygısını kazanamadıklarından, kendilerine güvenleri giderek azalır.
Kendilerine yapılan övgüleri kabul etmekte zorlanır, samimiyetine inanmazlar.
İçe kapanıklık ve enerji düşüklüğüne sık rastlanır.
Duygu durumları sıklıkla olumsuzdur ve çevrelerindeki insanları uzaklaştırırlar.
Bir çok pasif insanda, çarpıntı, migren, ülser, sedef gibi psikosomatik yani zihinsel kökenli fiziksel hastalıklara rastlanır.
Pasif insanların, duygularını tanıma, yönetme ve ifade etme eğitiminden geçmesi, daha etkin ve kaliteli yaşamlar sürdürmelerinde yarar sağlar.
PASİF AGRESİF İNSANLAR
Zor insanların saldırgan, pasif ve pasif saldırgan şeklinde üç gruba ayrıldığından, saldırgan ve pasif zor insanların özelliklerinden söz etmiştim.
şimdi de, pasif saldırganları (pasif agresif) değerlendireceğim.
Zor insanlar arasında, fark edilmesi en zor olanı, pasif saldırganlardır.
İstek ve ihtiyaçlarını dolaylı yoldan gösterdikleri için, ne düşündüklerini ve hissettiklerini anlamak zordur.
Yüzeydeki pasif duruş, altta yatan saldırgan buzdağının görünen kısmıdır, adeta.
Yanıltıcıdır!
Karşısındakinde, belirsizliğin kaygısını yaratır.
Söylediğiyle, kast ettiği şeyler farklıdır, genellikle.
Ne düşündüğünü anlayamayıp sürekli tahmin etmeye çalışmak, ilişkide zamanla samimiyetsizliğe ve güvensizliğe yol açar.
Pasif saldırgan, açıkça ifade etmediği isteklerine, dolaylı yollardan, karşısındaki insanı kullanarak, ona direnerek ulaşır.
Sorularınıza cevapları, açık ve net değildir.
‘Dur bakalım!’’, ‘’daha sonra!’’, ‘’belki’’, ‘’bilmem’’ gibi belirsiz cevaplar verir.
Sorunlara çözüm için katkıda bulunmaz, işler ters gidince de ‘’biliyordum ben böyle olacağını’’ der ve sizi eleştirir.
Sorumlulukları erteleme sıktır.
Randevularına gecikir veya son anda mazeret beyan ederek gelmez.
''Unuttum'' der.
Arayacağını söyler, aramaz.
‘’Çok yoğundur’’ hep; aramaya zamanı yoktur.
Telefon nöbeti tutturur size!
Sizi sevip sevmediğini, konuşmayı isteyip istemediğini anlayamazsınız.
Olumsuz düşünme eğilimi güçlüdür.
Bunu, etrafa da bulaştırır.
Heves ve umutlarınızı kolayca kırar.
Kendisinden bir şey talep edilmesinden rahatsız olur.
Açıklarınızı ve hatalarınızı unutmaz, anında uyarmak yerine biriktirir, aylar ve yıllar sonra hiç ummadığınız bir anda yüzünüze vurarak sizi zor durumda ve savunmasız bırakır.
Aniden saldırganlaşabilir ve hedefindekiler genellikle, yakınındaki iyi niyetli ve olumlu insanlardır.
Samimiyetle paylaştığınız bir sırrınız, onun elinde ansızın büyük bir silaha dönüşebilir.
Söylediklerinizi kolaylıkla çarpıtır ve sizi suçlar.
Birden, anlam veremediğiniz biçimde uzak durmaya başlar.
Neden rahatsız olduğunu söylemediği için kafanız karışır, kendinizde kusur ararsınız.
Açıkça tartışmadan kaçınır, iğneleyici sözler sarf eder.
Somurtur, ters ters bakar, yüzünü çevirir, cevap vermez, küser.
Acıtıcı şakalar yapar; sonra da bunun sadece bir şaka olduğunu söyler.
Başkalarını eleştirirken, aslında hedefinde sizin olduğunuzu bilirsiniz; ‘’Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!’’
Bu tutumu, davranışındaki düşmanlığı kolayca inkâr etmesine yardımcı olur.
Yanlış anlamışsınızdır; sizi kast etmemiştir ki!
Siz de, ona kızdığınız için, kendinizi mahcup hissedersiniz!
Somurttuğunu görüp, gerginliğinin nedenini sorduğunuzda, anlatmaz; ‘’iyiyim, yok bir şey’’ diyerek savuşturur.
Sizi huzursuz ve çaresiz bırakır, etrafında pervane eder.
Kendisini sorun yaratmayan, asil ruhlu biri gibi görürken, karşılarındakini acıtıcı imalarla aşağılar.
Aynı zamanda sorunların yükünü taşıyan bir kurbandır o, kendi gözünde.
Olaylarda kendi sorumluluğunu sorgulamaz.
Başkalarını suçlar.
Dedikoduyu sever.
Size başkaları hakkında dedikodu yapıyorsa, sizin hakkınızda da dedikodu yapıyor olması, arkanızdan konuşması ihtimali çok yüksektir.
İltifatı bile bulanıktır: ‘’Yaşına göre iyi görünüyorsun!’’
Pasif saldırganlık, yapısal olmanın yanı sıra, kendi gerçek duygu ve düşüncelerini ifade etmenin zor olduğu ortamlarda yetişme sonucunda da ortaya çıkabilir.
Kendini açıkça ortaya koyma, gerilim ve çatışmayla başa çıkma becerilerinin yetersizliği, bu davranışın altında yatar.
Değişime istekli oldukları takdirde, duygu ve davranış eğitiminden geçmeleri yarar sağlayabilir.
ZOR İNSANLARLA YAŞANAN PROBLEMLERİN ÇÖZÜM YOLLARI
Zor insanları yeterince tanıdıktan sonra artık, çözümlerin ne olduğuna değinebiliriz.
İlkin saldırgan zor insanlarla başa çıkmanın yollarından söz edeceğim.
Saldırgan zor insanlar, her yerdedirler; ailemizde, okulumuzda, iş yerimizde, trafikte, devlet yapısında ve bazen de içimizde.
Saldırganların bu davranışlarına, genellikle farklı iki biçimde rastlarız.
Bunlardan ilki, saldırganlığı bir araç olarak kullanması, karşısındakini kontrol edip, baskı altına alarak, istediklerini elde etme çabasıdır.
Diğeri ise kişinin, istediği gerçekleşmediği zaman sergilediği saldırganlaşmadır ki buna tepkisel saldırganlık adı verilir.
Hangi biçimde olursa olsun, saldırgan zor insanlar, çatışmacı, öfkeli, hatta kaba tutumlarıyla size kendinizi, çaresiz, güçsüz ve kızgın hissettirirler.
Sizinse,
• Onların davranışlarını kabullenip, istediklerini yapmak,
• Çekip gitmek veya
• Akılcı yollarla başa çıkmak gibi farklı tepki seçenekleriniz vardır.
Kabullenmek, ruh-beden sağlığımızı bozacak, çekip gitmek ise, her zaman mümkün olmayacaktır.
Çoğu kez doğru çözüm, onlarla başa çıkmanın doğru yollarını geliştirmekte yatar.
Bu bağlamda bilinmesi gereken ilk gerçek, yaşanan problemin size değil, saldırgan kişiye ait olduğudur.
Saldırganlık problemi, onundur!
Dolayısıyla sizin üstlenmeniz gereken, problemin değil, kendi tepkinizin sorumluluğudur.
Tepkinizin niteliği, ilişkinin ve olayların niteliğini belirleyecektir.
Onlara vermeniz gereken ilk ve net mesaj, güçlü ve cesur olduğunuz mesajıdır.
Bunu yapmamanız, artan şiddete gönderilen davetiyedir.
Beden diliniz, bu mesajı ulaştırmanın en kolay yoludur.
Gerçekten güçlü hissetmeseniz bile, cesur bir insanın beden dilini kullanmalısınız!
Saldırgan zor insanlarla konuşurken:
• Dik durun veya dik oturun
• Başınızı eğmeyin, boynunuzu dik tutun
• Omuzlarınızı gevşetin
• Ağırlığınızı her iki bacağınıza eşit dağıtın, bir tarafa yüklenmeyin
• Doğrudan göz teması kurun
• Ses tonunuz sakin ve düşük olsun, yüksek tonda ve tiz sesle konuşmayın!
• Yavaş konuşun. Yavaş konuşmak, karşı tarafın hızlı ve saldırgan konuşmasının altını çizerek rahatsız ediciliğini teşhir eden en önemli araçtır.
Güzel olansa, bu davranışların en azından bir-iki tanesini bile sergilemenizin, sadece karşı tarafın tepkisini etkilemekle kalmayıp, kendi ruh halinizi de daha özgüvenli ve kararlı hale getirecek olmasıdır.
ZOR İNSANLARA KARŞI TAKINILACAK TAVIRLAR
Saldırgan zor insanlardan uzak durmanız mümkünse, elbette bu seçeneği değerlendirin!
Ama hayat size, her zaman bu seçeneği sunmayabilir ve çok yakınınızdakiler, hatta çocuklarınız zor insanlar olabilir.
Bu nedenle, onların mutluluğunuzu bozmalarına izin vermeden yaşamlarınızı birlikte sürdürebilmeyi öğrenmeniz gerekir.
Saldırgan zor insanlar, sizde korku ve kaygı yaratabilir ve bu duygu değişimi sonucu onlara, yerinde ve gerekli yanıtları veremeyebilirsiniz.
Böyle bir durumda, yavaş ve odaklı derin nefesler alarak içinizden birden ona kadar sayın!
Gerekiyorsa sakinleşmek üzere, cevabınızı birkaç dakika sonra vereceğinizi bildirin!
‘’Senden birkaç dakika zaman istiyorum! Birazdan konuşacağız!’’ gibi bir yanıt, size kendinizi toparlamanız için gereken zamanı kazandırabilir.
Saldırganın zihin hali, onun hayatı yansıtma biçimidir ve kendisine ait bir sorundur.
Söylediklerini kişiselleştirmeniz, kendinizi onun hayattaki duruşuna kurban etmeniz demektir!
Ataklarını karşılamanın iyi bir yolu, saldırganın neyi / neden hissettiğini anlamaya çalışmaktır.
Eşinizin, iş arkadaşınızın veya patronunuzun çatışmalı ailelerden veya çok yarışmacı okullardan geldiklerini fark etmeniz, üzerlerindeki performans baskısını görmeniz, onlara yönelik empati (duygudaşlık) geliştirmenize yardımcı olabilir.
Empati hiçbir biçimde, saldırganlığı hoş görmek demek değildir!
Empati, tepkisellik yerine akılcı davranmaya yönlenmenizin bir aracıdır.
Empati ayrıca, zor insanın kendisini açmasına, yaralarını, sıkıntılarını paylaşmasına da yardımcı olabilir.
Bu ise aranızda, öfke ve tepkiyle şekillenmiş hastalıklı bir ilişki yerine, insancıl ve sağlıklı bir ilişkinin kurulmasını sağlayabilir.
Sakinlik ve empati, saldırganın kendisini gözden geçirmesini sağlamanın en etkin yoludur; ama bu yolu izlemek, her iki tarafa da sorumluluk yükler!
Saldırganlık-sinme döngüsünü kırabilecek düzeyde bir bilinçlilik ve kararlılık gerektirir!
Saldırganların önemli bir özelliği, çözüm yerine sadece soruna odaklanarak, karşısındakini ezmektir.
Siz, soru sorarak çözüme işaret edebilirsiniz!
Saldırgan: ‘’Bu yemek tuzsuz!’’
Siz: ‘’Daha fazla tuz koymak istersen tuzluğu verebilirim! İster misin?’’
Saldırgan: Ne beceriksiz şeysin sen!’’
Siz: ‘’Bu şekilde saygısız bir dille konuşursan, seninle konuşmayacağım. İstediğin şey bu mu?’’
Sorularınızın alaycı değil akılcı olmasına dikkat edin!
Eğer ortam çok ağır değilse, espri yapmak, aranızdaki gerginliği azaltabilir.
Saldırgan zor insanlarla başa çıkmada, doğru iletişim kurabilmek elbette çok önemlidir!
Böylece, saldırgan zor insanları terk etmenin mümkün ya da zorunlu olmadığı durumlarda, özgüveniniz zedelenmeden, boyun eğmeden onlarla, daha sağlıklı ilişkiler kurmanız mümkündür.
Ama yetmez!
Saldırganlara maruz kalan insanların, insan hakları konusunda bilgi sahibi olması şarttır!
Her insanın, saygı görme, başkalarının haklarını gasp etmemek koşuluyla duygu ve düşüncelerini özgürce ifade edebilme, önceliklerini düzenleyebilme, suçluluk duymadan ‘’hayır’’ diyebilme, emeğinin karşılığını alabilme, ruhsal ve fiziksel şiddetten korunma, güven içinde yaşama hakkı vardır.
Bu haklar, yasalarla güvence altına alınmıştır.
Yasaların doğru uygulanması ise, bizlerin duyarlılığı ve ısrarlı takibi ile mümkündür.
Aile içi şiddetten, iş yerinde psikolojik tacize (mobbing) uzanan her tür saldırganlıkta, bilinçli olmak ve yasal haklarımızı aramak, bizim sorumluluğumuzdadır.
Toplumda kabalığın, sertliğin ve zorbalığın teşvik edilmemesi, bu tarzda davranan insanlara hoş görü gösterilmemesi, iletişim araçları yoluyla, aile, okul ve iş yerlerinde, sakin ve saygılı iletişim yolları öğretilmesi, bir devlet politikası olmalıdır!
İnsanların birbirini boyunduruk altına alıp saldırganca kontrol edebilecekleri sosyal ve ekonomik yapıların düzeltilmesi ise hayatidir.
Erkeğin kadına, yetişkinin çocuğa, işverenin işçiye, zenginin yoksula tahakkümünü ve saldırganlığını önlemek, sadece doğru iletişim değil, sağlıklı toplumsal değerler ve dengeli devlet yapılarını da gerektirir!
Unutmayın!
Saldırganlık, sadece ilişkilere değil, saldırganın kendisine de zarar veren, çok akıllıca olmayan, beceriksiz ve ilkel bir iletişim biçimidir!
PASİF ZOR İNSANLAR
Şimdi ise, pasif insanlarla yaşanan zorluklarda neler yapılabileceğini ele alacağım.
Bütünlüklü bir bilgi sahibi olabilmeniz için, önceki bölümleri de mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Sessiz, sakin, istek ve ihtiyaçlarını dile getirmeyen, başkalarına ‘’hayır’’ diyemeyip onların beklentilerini karşılamaya çalışan insanlar, nasıl zor olabilir?
Durum, sanıldığı gibi değildir!
Onların, gerçekten ne istediklerini bilememek, taleplere karşı koyamadıkları için aşırı sorumluluk üstlenip sonra da ortadan kayboluvermelerinin, kararsızlıklarının yarattığı güvensizlikle başa çıkabilmek, her zaman çok kolay değildir!
Örneğin, pasif bir yöneticinin, çalışanlar arasındaki sorunları kararlılıkla çözemeyip, yanlış yere haklıyı cezalandırması, ciddi sonuçlar yaratabilir.
Pasif arkadaşınız, davetinize katılmayı istemediği halde, reddetme cesareti gösteremediğinden, geleceğini söyleyip, gelmeyebilir!
Bazılarında pasiflik, arkada yatan aşırı tembelliği kamufle eder.
Önemli zamanlarınızda, onların yanınızda olup olmayacaklarına tam emin olamazsınız.
‘’Evet’’leri gerçek bir evet mi, ‘’hayır’’ları gerçek bir hayır mı; akıl erdiremezsiniz!
Adı konmamış bir rahatsızlık duyarsınız, pasiflerin yanında!
Pasif insanlarla beraberseniz, onlardan beklentilerinizi azaltmalı, çıtanızı makul bir seviyeye çekmelisiniz.
Beklentinizi gerçekçi zeminde, çok net sınırlarla belirtmeniz, istediğiniz şeyi kafalarında büyüterek, korkmalarını engelleyebilir.
Yüksek beklenti, onların daha fazla kaçınmasına ve güveninizi sarsmasına yol açacaktır.
Pasif insanlar, bağımlı ilişkiler kurmaya yatkındırlar.
Öyle ki, baştan hoşunuza giden itirazsız dostlukları, zamanla size özel alan bırakmayacak kadar yapışkan bir yakınlık çabasına dönüşebilir.
Baştan aranıza sağlıklı bir sınır çizmek, hem onların bağımlılık eğilimlerini zayıflatır, hem de sizi özgürleştirir.
Karşılıklı oluşacak gönül kırıklıklarını ve öfke patlamalarını engeller.
Pasif insanların size gerçek duygularını ifade edebilecekleri düzeyde içten ve açık bir ortam yaratmanız, aranızdaki ilişkiyi dengede tutar.
Baskıcı aile ve toplumlar, duygularını tanımayan, kendi istek ve ihtiyaçlarını özgürce ifade edemeyen bireylerin yetişmesine zemin hazırlar, maalesef!
Böyle insanların çoğunlukta oldukları toplumlarda, gerçek demokrasi gelişmez.
İlkeleri olmayan, kararlarının arkasında duramayan, kolay yönetilen bu tür insanların olduğu yerlerde, kabalık ve zorbalık, haksızlık ve hukuksuzluk her alanda hâkim olur.
Bireyleşme olmadığı için, özgün niteliklere sahip insanların ortaya çıkması zorlaşır.
Sıradanlık ve vasatlık, her yanı sarar.
Pasif insan olmak da zordur!
Kendilerine saygılarının olmaması ve başkalarının da onlara saygı ve güven duyamaması, pasifleri zorlayan ruhsal engellerdir.
Pasif insanların kişiliklerini geliştirmeleri, duygu ve düşüncelerini tanıyıp, ifade edebilme becerileri kazanmaları için, ruhsal gelişim eğitimlerinden yararlanmaları mümkündür.
PASİF SALDIRGANLARLA BAŞA ÇIKMANIN YOLLARI
Pasif saldırganlığın ne olduğunu kısaca hatırlayalım:
Her şey yolunda gitse bile mutlu olmayan, karamsar,
İğneleyici ve dolaylı mesajlarla konuşan,
Somurtan ve küsen,
İşleri sürüncemede bırakan, erteleyen,
İnatçı,
Alaycı ve aşağılayıcı konuşan,
İnsanları ayırıcı ve kamplaştırıcı,
Sıklıkla verdiği sözü tutmayan,
Başkalarının çabalarını sabote eden,
Sorumluluklarını yerine getirmemek için mazeretler üreten,
Yolunda gitmeyen şeyleri abartan,
Sürekli hakkının yendiğinden ve anlaşılamadığından şikâyet eden,
Eleştiriye kapalı,
Haklı olduğunuz halde sizi özür dileme durumunda bırakan ve
Kendi başarısızlıklarından hep başkalarını sorumlu tutan insanların davranışları, pasif saldırgan davranış olarak kabul edilir.
Onlardan uzaklaşma şansınız varsa, bu şansı elbette değerlendirebilirsiniz!
Ama bazen bu mümkün olmaz ve en yakınınızdaki insanların pasif saldırgan davranışlarıyla hayat boyu mücadele etmek ve bundan zarar görmek durumunda bulabilirsiniz, kendinizi.
Pasif saldırganlarla başa çıkmada ilk unsur, onları tanımanızdır.
Yaptıklarının, tanımlanmış bir davranış bozukluğu olduğunu görmeniz, gereksiz yere kendinizi suçlamayı sonlandırmanıza büyük katkıda bulunacaktır.
Sakin kalmanız ve onlarla mesafenizi korumanız önemlidir.
‘’İnsanları kamplaştırarak kendi çıkarları için kullanma’’ benzeri oyunlarına katılmayınız.
Suçlayıcı bir dil kullanırsanız, hemen kurban rolüne geçer ve sizi haklı olduğunuz halde haksız duruma düşürürler.
O nedenle, sözcüklerinizin temiz, net ve onu birey olarak suçlamak yerine kusurlu davranışlarına odaklı olmasına dikkat edin.
‘’Ne inatçı şeysin sen!’’ yerine, ‘’Tatil tarihi konusundaki bu ısrarının yanlış olduğunu düşünüyorum!’’ gibi.
Pasif saldırganlar dolaylı yollardan sizi incitecekleri ve sonra da bunu inkâr edecekleri için, mesajlarına iyi kulak verin.
Sonra da, sakladıkları kötü niyetli gerçek mesajı teşhir edin:
‘’Bana aslında vermek istediğin mesajın …….. olduğunu hissediyorum ve bundan rahatsızım!’’
Bu söylem, bir dürüstlük çağrısıdır!
Gerçek mesajı teşhir konusunda yeterince ısrarlı olmanız, sizinle diyaloğunda bu metodun çok işlemediğini, kötü niyetini fark ettiğinizi ona kavratmanıza yardım eder.
Size gerçekten değer veriyorsa, kendisini düzelteceklerdir.
Onlara, kendilerini güvende hissedebilecekleri konuşma ortamları yaratın.
Çünkü pasif saldırganların büyük çoğunluğu, gerçek duygularını, sevinç ve öfkelerini rahatça ifade edemedikleri ortamlarda yetişmişlerdir.
Okulların, toplumsal değerlerin ve devlet yapısının baskıcı ve saldırgan olduğu durumlarda, insanlar kendileri gibi olamadıklarından, duygularını dolaylı yollardan ifade etme yolunu izlemek zorunda kalırlar.
Ağır ayrımcılığa uğrayan, büyük çoğunluğu barışçıl, kendi halinde insanların, renk renk giysileri ve bayraklarıyla yapmaya çalıştıkları gay yürüyüşüne bile biber gazı ve su sıkarak saldırılması, farklılıklara tahammülsüz, başkalarının var oluş biçimlerine müdahale hakkını kendinde gören bir toplumda yaşadığımızı teşhir etmesi açısından güzel bir örnektir.
Pasif saldırgan kişilerin, gerçek duygularını tanıma ve özgüvenle kendilerini ifade edebilme konusunda eğitilecekleri bir ruhsal gelişim programından yararlanmaları mümkündür.
Şimdi de, zor olmayan insan tanımını yapacak ve öyle olmanın yolları üzerine konuşacağız.
ZOR İNSAN OLMAK DEĞİŞMEZ KADER DEĞİLDİR
Saldırgan, Pasif ve Pasif Saldırgan diye üç gruba ayırıp, başa çıkmada izlenecek yollara değindiğimiz yazı dizimizin son bölümünde, zor olmayan, pozitif insanın tasvirini yapacağız.
Bu tasvir, zor insanların, kendi davranışlarını pozitif insanlarınkiyle karşılaştırarak, neleri değiştirmeleri gerektiğini fark etmelerine yardımcı olacak.
Kimdir pozitif insan?
Sağlıklı dışa vurumcu pozitif insanların özelliklerini değerlendirirken, ilk sıraya rahatlıkla, başkalarının düşünce ve haklarına saygılı olmayı koyabiliriz.
Pozitif insanların, son sözü söyleyen, dediğini yaptıran kişi olmak gibi bir çabaları yoktur.
Saldırganlaşmaz, aşağılamaz, tehdit etmezler.
Hayata, herkesin haklarının teslim edildiği bir kazan-kazan mantığı ile yaklaşırlar.
Yeri geldiğinde özveride bulunurlar ama kendi haklarının ve sınırlarının çiğnenmesine izin vermezler.
Başkalarıyla aralarında bıraktıkları sağlıklı mesafe, tarafların kendilerini daha güvende hissetmelerine, özgür ve yaratıcı olmalarına fırsat verir.
Böylece, yapış yapış ve iç içe geçmiş ilişkilerde kolayca gözden kaçan başarıların, olumlu çabaların gerçek sahiplerinin görülmesi mümkün olur.
Emeği sizin sarf edip, ödülü başkasının kazanması gibi çarpıklıklar son bulur.
Bu yaklaşımları, hataların ve sorumluların da doğru bir biçimde saptanmasına ve sorunların çözülmesine katkıda bulunur.
Pozitif insanlar, kendi duygularının farkındadırlar ve bunu nasıl ifade edeceklerini bilirler.
Başkalarının duygularını da kolayca fark eder ve rahatça ifade edebilmelerine yardımcı olurlar.
İletişimleri dolambaçsız ve açıktır.
Söylediklerinin arkasında başka bir ima olup olmadığı kaygısını taşımazsınız. Elbette bu, ağızlarına geleni söylemeleri değil, düşüncelerini ve duygularını dürüstlükle ortaya koyabilme cesaretine sahip olmaları demektir.
Pozitif insanlar, olumsuz düşünce ve davranışların, hem kendilerini hem de etraflarını rahatsız etmesine izin vermezler.
Kendi sorunlarıyla başkalarını sürekli rahatsız etmenin, onların yaşam haklarına tecavüz etmek olduğunu bilirler.
Sorunlarına çözüm bulmak için sorumluluk üstlenir ve çaba harcarlar.
Anlamlı yaşamanın, ancak kendi kararlılıklarıyla mümkün olduğunu bilir, yapıcı hedefler belirler ve o hedeflere ulaşmak için emek sarf ederler.
Ruhsal ve kültürel gelişimlerine önem verirler.
Davranışları tutarlıdır; güven verir.
Yanlarında bulunanlar, hayata karşı daha çok ilgi ve heyecan hissederler. Çünkü pozitiflikleri bulaşıcıdır.
• Saldırgan insanlar çevrelerini ürküttükleri ve kızdırdıkları,
• Pasif insanlar amaç belirleyemedikleri ve inisiyatif kullanamadıkları,
• Ve pasif saldırganlar başkalarını dolaylı yollardan kullanıp güven oluşturamadıkları için genellikle nihai başarıya ulaşamazlar.
Pozitif insanlarsa, doğru duygu ve ilişki yönetimleri sayesinde, hem başarılı olur, hem de başarının tadını beraberce çıkaracakları sağlam bir sosyal destek ağı inşa ederler.
Bu yazı dizisi boyunca bazılarınız, zor insanlarla yaşadığını gördü ve sorunlarının adının konulmasıyla rahatladı!
Bazılarınızsa, kendilerinin zor insan olduğunu fark edip endişeye kapıldı!
Zor insan olmak, değiştirilemeyecek bir kader değildir!
Herkes, istediği takdirde değişebilir!
Ama bunun için, değişim isteğini derinden hissetmesi gerekir.
Değişim, başkalarının zorlamasıyla değil, kişinin kendisinin değişime karar vermesiyle gerçekleşir.
Zor insanlarla yaşamak zorunda olanlarsa, verilen hasarı durdurma konusunda gerekenleri elbette yapmalıdırlar.
Durmadan geriye bakıp kendilerine ve kaybettikleri zamana acımaları, uğradıkları zararı arttırmaktan başka bir işe yaramayacaktır!
Yaşananlardan ders çıkarılması gerekir.
Zor insanlar bize, nasıl ‘’olmamamız’’ gerektiğini öğretirler.
Bazen bilmeden, zorluklara direnme gücümüzü ve sabrımızı arttırıp, karakterimizi güzelleştirmemize de vesile olurlar.
Aynen şu sözdeki gibi:
‘’Zor insanlar adeta zımpara kâğıdı gibidir!
Size temas ettikleri sürece acıtır ve çizikler oluştururlar.
Sonunda siz pürüzsüz hale gelirken, zımpara kâğıdı dağılıp parçalanır!’’
‘’Hayat bizi, bize ait olmayan problemler sorarak, zor koşullar ve zor insanlarla test eder!’’
Ünlü yazar Terry Brooks’un bu sözü, günlük hayatta yaşadığımız sıkıntıların önemli bir kaynağını, güzel özetler!
Gerçekten de yaşadığımız sıkıntıların birçoğu, çevremizdeki zor insanların yarattığı sorunlardan kaynaklanır.
Kimdir ‘’Zor İnsan’’?
Ne yapar?
Zor insan, size kendinizi kötü, dışlanmış, aşağılanmış, huzursuz, tükenmiş, öfkeli veya çaresiz hissettirir.
Kimisinin davranışları patlayıcıdır, etik ilke tanımaz!
Kimisi açık sözlü değildir ve onun gerçekten ne düşündüğünü ve hissettiğini anlayamadığınız için, içinizde derin bir güvensizlik yaratır.
Bazıları iş birliğinden kaçınır; sorumluluk üstlenmez.
Ters giden şeylerin sorumluluğunu size yıkar.
Zor insanlar, negatif ve aşırı eleştirel olabilir.
Yıkıcı eleştiri yaparken, yapıcı önerilerde bulunmaz, destek vermez.
Zor insan kimi kez annenizdir, kimi kez babanız.
Kıskanç kardeşiniz, ihmalkâr eşiniz ya da sevgiliniz, emeğinizin yanı sıra duygularınızı da sömüren patronunuz, paylaşım ve işbirliğinden kaçınan meslektaşınız, her şeyi eleştiren arkadaşınız, anlamsız zorluklar çıkaran müşteriniz, kural tanımaz çocuğunuz, zor insan olabilir.
Onlarla birlikteyken, her şeyin bir anda nasıl ters döndüğüne, neden ortada somut bir şey olmasa bile içinizin huzursuzlukla dolduğuna akıl erdiremezsiniz.
Kafanız karışır, kendiniz gibi olmamaya, tuhaf davranmaya başlarsınız.
Zor insan, hayatı mahvetmeye hazır zehirli bir gaz veya saatli bir bomba gibidir.
Zor insanlardan tamamen kaçınabilmek imkânsız olduğuna göre, yapmamız gereken şey, onlarla nasıl başa çıkılacağını öğrenmektir.
Bunun ilk adımı da, onları yakından tanımak, hangi koşullarda nasıl davrandıklarını bilmektir.
Çünkü zor insanlar her zaman açıkça saldırgan değildirler!
Büyük çoğunluğu bir tebessümün arkasına gizledikleri sinsi zorluklarla hayatınızın altını oyar.
Bir sonraki yazımla, zor insanların farklı gruplarına ve özelliklerine daha yakından bakmaya başlayacağız…
Uzun bir yazı dizisi olacak; çünkü zor insan çok!
Bu arada önemli bir noktayı da gözden kaçırmamakta yarar var:
Yazı dizisi, kendinizi tanımanıza da yardımcı olabilir.
Kim bilir, belki de zor olan insan, sizsinizdir!
İNSAN İNSANIN CEHENNEMİDİR
‘’Demek cehennem bu! Hiç aklıma getirmezdim böyle olacağını… Acı, ateş, kızgın ızgara, hepsi sizsiniz demek… Kızgın ızgaranın ne gereği var: Cehennem başkalarıdır.’’
20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden Fransız filozof Jean-Paul Sartre’a göre, insan, insanın cehennemidir.
Haklıdır da!
Mutluluk ve başarımız, büyük ölçüde başka insanlarla kurduğumuz ilişkilerin niteliğine bağlıdır.
Çünkü bizler, sosyal varlıklarız.
İlişkilerimizin içinde şekilleniyoruz.
Anlayışlı, sevmeyi ve dayanışmayı bilen, açık ve dürüst insanların yanında mutlu oluyor, aksi durumlarda ise, ruhen ve bedenen hastalanıyoruz.
‘’Zor İnsanlar’’ başlıklı kısımda, ‘’zor insan’’ tanımını yapmış ve bu insanların hemen her zaman yakınımızda ve hatta içimizde olabileceğinden söz etmiştim.
Birçok okur, zor insanlar karşısında kendisini çaresiz hissettiğinden, bazıları ise böylesi insanları bırakıp gitmenin en doğru yol olduğundan söz etti.
Elbette akla yakın olan, bize hayatı cehennem eden zor insanlardan uzaklaşmak.
Zor insan eğer alışveriş yaparken karşılaştığımız kaba bir tezgâhtarsa mağazayı terk ederek, telefonda bizi taciz eden bir pazarlamacıysa, telefonu kapatarak veya saygısız bir komşuysa ilişkiyi keserek, hayatımızdan çıkarılabilir.
Ama ya zor insan annemiz, babamız, kardeşimiz, eş veya sevgilimiz, patronumuz, meslektaşımız ya da çok eski bir dostumuzsa?
Onlarla da ilişkimizi kesmemiz, zor olsa da mümkündür!
Ama bu durum, hayatın normal akışını etkileyecek, çoğu kez de ağır bir bedel olarak iç huzurumuzu kaçıracaktır.
Unutulmaması gereken, zor insanlardan tamamen kurtulmanın imkânsız olduğu gerçeğidir!
Çok sevdiğim bir Hint atasözü şöyle der:
‘’Dünyanın her yeri dikenlerle kaplı! Diken batmaması için ya dünyadaki tüm dikenleri kesip biçip yok edeceğiz veya ayağımıza sağlam bir çizme giyip dolaşacağız!’’
İlk seçenek pek gerçekçi değil; çizme gerekli!
Bu yazı dizisiyle amacım, yakınınızdaki dikenlerden korunmanız için, hangi çizmeyi seçmeniz gerektiği konusunda size yardımcı olmak!
Onları tanımamız, onları değiştirebileceğimiz anlamına gelmez.
Tanımak, onlarla başa çıkmada doğru yöntemleri bulmamıza yardımcı olur.
Kendimizi suçladığımız, yetersiz ve beceriksiz gördüğümüz durumlarda, gerçeği aydınlatır.
Zor insanın -sevgi, güven, dostluk, anlayış, dayanışma gibi- vermeyeceği veya veremeyeceği şeyler için gereksiz beklentilere girmemizi engeller.
Başkalarının çıkardığı zorluklar karşısında tepki verirken, aslında sandığımızdan çok daha özgür olduğumuzu bize gösterir.
Duygu ve düşüncelerimizi, zor insanın esiri olmaktan çıkartır.
Nerede ne kadar özveride bulunacağımız, nasıl direneceğimiz ve ilişkide koşulları ne şekilde yeniden yapılandıracağımız konusunda bize yol gösterir.
‘’Çaresiz boyu eğme’’ ile ‘’ağır bedel ödeyerek terk etme’’ uçları dışında çözüm alternatifleri sunar.
Zor insanları kabaca üç gruba ayırmamız mümkündür:
• Saldırganlar (düşmanca davrananlar)
• Pasifler (İlgisiz ve sorumsuzlar)
• Pasif saldırganlar (Hilekâr, kendi çıkarları için başkalarını kullananlar)
SALDIRGAN ZOR İNSANLAR
Zor insanların, saldırgan, pasif ve pasif saldırgan şeklinde kabaca üç gruba ayrıldığından söz etmiştim (yazının sonunda, önceki bölümlere ait linkleri bulabilirsiniz).
Açık saldırganlar, zor insanlar arasında, zorluğu en kolay fark edilen gruptur.
Saldırgan kişilik, kısmen mizaç yapısı, kısmen de ailede ve çevrede saldırganlığın bir iletişim yolu olarak kullanıldığı durumlarda, öğrenme yoluyla ortaya çıkar.
Kişinin varlığıyla değerli olmadığı toplumlarda, kaba kuvvete, güce ve paraya bağlı saldırganlık daha yaygındır.
Böyle toplumların, devlet yapısı da saldırgandır.
Saldırganlık, kişinin kendi istek ve ihtiyaçlarını, bağırarak, hakaret ve tehdit ederek, hatta fiziksel şiddete başvurarak korku yoluyla sağlamasıdır.
Önemsiz konularda bile aşırı öfke vardır.
Saldırganlar, karşılarındaki tarafından önemsenmedikleri, ihmal edildikleri, umursanmadıkları, değer görmedikleri, aldatıldıkları duygusuna kolaylıkla kapılırlar.
Sabırsızdırlar; sözünüzü kesebilir ve fikirlerinizi önemsizleştirirler.
Her koşulda onlar haklıdır ve her tartışmayı onlar kazanmalıdır.
Özveri ve geri çekilme, genelde size düşer.
Başkalarına hükmedebildikleri sürece, kendilerini güçlü hissederler.
Ne kadar benmerkezci olurlarsa, o denli zorlaşırlar.
Saldırgan zor insanların enerji düzeyleri yüksektir ama bu, yapıcı değil yıkıcı bir enerjidir.
Vicdanlı olanları, yaptıklarından dolayı içten içe suçluluk duyarlar.
Davranışlarıyla çevrelerindekileri uzaklaştırdıklarından, yalnız kalabilirler.
Kendilerinden güçlü gördükleri kişilerin karşısında ise, çekinip silikleşirler.
Saldırgan zor insanlar beraberken, kendinizi gereksiz bir biçimde sürekli savunma durumunda bulabilirsiniz.
Üzerinizde kurdukları baskı, aşağılanmışlık, ezilmişlik duyguları yaratabilir.
Devamlı tehdit altında olmak, çaresizlik hissettirip, içe kapanmaya yol açabilir.
Saldırganla muhatap oluyorsanız, stres düzeyiniz muhtemelen yüksektir.
Buna bağlı olarak, ruh ve beden sağlığınız bozulabilir.
Bazı insanlar, saldırganlıkla, kendini açık bir biçimde cesaretle ifade etmeyi birbiriyle karıştırırlar.
Sakin iletişimi zayıflık zanneder, bu şekilde iletişim kurarlarsa sorunlarını çözemeyeceklerini düşünürler.
Oysa gerçek bunun tam da tersidir.
Saldırganlık, karşımızdakini ya saldırganlaştırır veya çekimserleştirir.
Böylece iletişim imkânsız hale gelir ve ortaya çıkan çözümsüzlük, saldırgandaki gerginliği büsbütün arttırır.
Trafikte saldırganlığın saldırganlığı tetiklediğine, kaçımız şahit olmamışızdır ki?
Diğer yandan saldırgan bir yönetici, sürekli sert davrandığında, işini kaybetmekten korkan elemanlarından sadece duymak istediği şeyleri duymaya başlar.
Kendisine sunulan şirket verileri mükemmeldir ama şirket batmak üzeredir.
Saldırganlıkla, sağlıklı dışa vurum arasındaki farkı anlamamızın, önemli olduğu kanısındayım.
Sağlıklı dışa vurum yapan insan, kendi istek ve ihtiyaçlarını açıkça ifade eder ama onun yaklaşımı farklıdır.
Kendi duygularını tanıdığı için, başkalarının duygularını da anlamakta zorlanmaz.
Dürüst ve açıktır. Ona güvenilebilir.
Değerleri vardır ve onlara bağlıdır. Sadece kendisinin değil, başkalarının da haklarını savunur.
Saldırganın, hep kendisinin kazanıp karşısındakinin kaybettiği tutumuna karşılık, sağlıklı dışa vurumcu, kazan-kazan ilkesini gözetir.
Savunduğu değerlerin zorla değil, anlayış ve uyum içinde kabulünü önemser.
Kendisine de, karşısındakine de saygılıdır; tehdit etmez, başkalarının da kendisini tehdidine izin vermez.
Saldırgan davranışın, sağlıklı dışa vurumculuğa dönüşmesi için, kişinin duygu ve iletişim konularında eğitilmesi gerekir.
Dizinin ilerleyen bölümlerinde, saldırgan insanlarla nasıl başa çıkılabileceğine değineceğiz.
Sıra geldi, pasif zor insanlara
PASİF ZOR İNSANLAR
Pasif insanların, nasıl zor olabileceğini kestirmek kolay olmayabilir!
Pasif zor insanlar, gerçek duygu, düşünce ve ihtiyaçlarını açıkça ifade edemeyenlerdir.
Pasif zorluk, farklı biçimlerde ortaya çıkar.
Bazı pasifler, kendi istek ve ihtiyaçlarını bir kenara bırakıp, onaylanmak, sevilmek ve takdir görmek için başkalarının istek ve ihtiyaçlarını karşılar ve onları memnun etmeye çalışırlar.
Eleştiri ve çatışmadan kaçınmak için, kendi istek ve ihtiyaçlarını gizlerler.
‘’Hayır’’ demek onlar için çok zordur.
Düşüncelerini ortaya koymaz, başkalarının ilk adımı atmasını beklerler.
Karşılarındakinin düşünce ve davranışlarını, içlerine sinmese bile onaylar, destekler, rahatsızlıklarını ifade etmezler.
Bazıları, güçlü buldukları insanlara, rahatsız edici biçimde yanaşıp yapışırlar.
Destek ve onayları, gerçek ve içten olmadığı için, çok zorlandıklarında, karşılarındaki insanları beklenmedik bir anda ansızın yüzüstü bırakmaları mümkündür.
Böyle davrandıklarında, ilişkiler zedelenir ve onlara güven duymak zorlaşır.
Bu durum adeta kendini gerçekleştiren bir kehanet gibidir!
Yalnız kalır, öfkeyi üstlerine çeker ve dışlanırlar.
Pasif davranışın bir başka biçimi ise, sorumluluktan kaçma şeklinde ortaya çıkar.
Gerçek anlamda sorumluluk üstlenmez, varla yok arasında gelir giderler!
Sıklıkla, ‘’Bilmem!’’, ‘’Önemli değil!’’, ’’Sen karar ver!’’ gibi sözlerle, sorumluluğu başkalarına bırakırlar.
Bu sözler, kendisinin gerçekten ne istediğini, düşündüğünü anlatmaktan uzaktır ve karşısındakinde yalnızlık, belirsizlik ve boşluk duygusu yaratır.
Genellikle baskın davranışlı ve kontrolcü ebeveynlerin ya da kardeşlerin olduğu ailelerde, özellikle mizacı içe dönük olan çocukların kendi istek ve ihtiyaçlarını ifade etmesinin engellenmesi, pasif kişiliğin gelişimine yol açabilir.
Kadınlar, geleneksel olarak pasif rollere daha fazla itilirler.
Bir çoğu bu durumu içselleştirerek, pasif zor kadın olur. Gergin, huzursuz bir annenin, özgüvenli ve özgür ruhlu çocuklar yetiştirmesi zorlaşır.
Baskıcı öğretmen ve eğitim sistemlerinin de sorumluluğu büyüktür.
Demokratik gelişimi yetersiz toplumlarda, halka ait her türlü kararı, ''devlet büyükleri,'' onların adına alır.
Halka söz düşmez!
Böyle bir sosyopolitik yapı, edilgen insan modelini, toplumsal boyuta taşır.
Pasifliğin maliyeti yüksektir!
Pasif insanlar, kendi gerçek benliklerini ortaya koyamadıkları için, başkalarını istismarına açık hale gelirler.
Bu durum onlarda bastırılmış güçlü bir öfke yaratır.
Geleceklerini belirleyen etkenleri kontrol edemedikleri için, endişelidirler.
Başkalarının saygısını kazanamadıklarından, kendilerine güvenleri giderek azalır.
Kendilerine yapılan övgüleri kabul etmekte zorlanır, samimiyetine inanmazlar.
İçe kapanıklık ve enerji düşüklüğüne sık rastlanır.
Duygu durumları sıklıkla olumsuzdur ve çevrelerindeki insanları uzaklaştırırlar.
Bir çok pasif insanda, çarpıntı, migren, ülser, sedef gibi psikosomatik yani zihinsel kökenli fiziksel hastalıklara rastlanır.
Pasif insanların, duygularını tanıma, yönetme ve ifade etme eğitiminden geçmesi, daha etkin ve kaliteli yaşamlar sürdürmelerinde yarar sağlar.
PASİF AGRESİF İNSANLAR
Zor insanların saldırgan, pasif ve pasif saldırgan şeklinde üç gruba ayrıldığından, saldırgan ve pasif zor insanların özelliklerinden söz etmiştim.
şimdi de, pasif saldırganları (pasif agresif) değerlendireceğim.
Zor insanlar arasında, fark edilmesi en zor olanı, pasif saldırganlardır.
İstek ve ihtiyaçlarını dolaylı yoldan gösterdikleri için, ne düşündüklerini ve hissettiklerini anlamak zordur.
Yüzeydeki pasif duruş, altta yatan saldırgan buzdağının görünen kısmıdır, adeta.
Yanıltıcıdır!
Karşısındakinde, belirsizliğin kaygısını yaratır.
Söylediğiyle, kast ettiği şeyler farklıdır, genellikle.
Ne düşündüğünü anlayamayıp sürekli tahmin etmeye çalışmak, ilişkide zamanla samimiyetsizliğe ve güvensizliğe yol açar.
Pasif saldırgan, açıkça ifade etmediği isteklerine, dolaylı yollardan, karşısındaki insanı kullanarak, ona direnerek ulaşır.
Sorularınıza cevapları, açık ve net değildir.
‘Dur bakalım!’’, ‘’daha sonra!’’, ‘’belki’’, ‘’bilmem’’ gibi belirsiz cevaplar verir.
Sorunlara çözüm için katkıda bulunmaz, işler ters gidince de ‘’biliyordum ben böyle olacağını’’ der ve sizi eleştirir.
Sorumlulukları erteleme sıktır.
Randevularına gecikir veya son anda mazeret beyan ederek gelmez.
''Unuttum'' der.
Arayacağını söyler, aramaz.
‘’Çok yoğundur’’ hep; aramaya zamanı yoktur.
Telefon nöbeti tutturur size!
Sizi sevip sevmediğini, konuşmayı isteyip istemediğini anlayamazsınız.
Olumsuz düşünme eğilimi güçlüdür.
Bunu, etrafa da bulaştırır.
Heves ve umutlarınızı kolayca kırar.
Kendisinden bir şey talep edilmesinden rahatsız olur.
Açıklarınızı ve hatalarınızı unutmaz, anında uyarmak yerine biriktirir, aylar ve yıllar sonra hiç ummadığınız bir anda yüzünüze vurarak sizi zor durumda ve savunmasız bırakır.
Aniden saldırganlaşabilir ve hedefindekiler genellikle, yakınındaki iyi niyetli ve olumlu insanlardır.
Samimiyetle paylaştığınız bir sırrınız, onun elinde ansızın büyük bir silaha dönüşebilir.
Söylediklerinizi kolaylıkla çarpıtır ve sizi suçlar.
Birden, anlam veremediğiniz biçimde uzak durmaya başlar.
Neden rahatsız olduğunu söylemediği için kafanız karışır, kendinizde kusur ararsınız.
Açıkça tartışmadan kaçınır, iğneleyici sözler sarf eder.
Somurtur, ters ters bakar, yüzünü çevirir, cevap vermez, küser.
Acıtıcı şakalar yapar; sonra da bunun sadece bir şaka olduğunu söyler.
Başkalarını eleştirirken, aslında hedefinde sizin olduğunuzu bilirsiniz; ‘’Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!’’
Bu tutumu, davranışındaki düşmanlığı kolayca inkâr etmesine yardımcı olur.
Yanlış anlamışsınızdır; sizi kast etmemiştir ki!
Siz de, ona kızdığınız için, kendinizi mahcup hissedersiniz!
Somurttuğunu görüp, gerginliğinin nedenini sorduğunuzda, anlatmaz; ‘’iyiyim, yok bir şey’’ diyerek savuşturur.
Sizi huzursuz ve çaresiz bırakır, etrafında pervane eder.
Kendisini sorun yaratmayan, asil ruhlu biri gibi görürken, karşılarındakini acıtıcı imalarla aşağılar.
Aynı zamanda sorunların yükünü taşıyan bir kurbandır o, kendi gözünde.
Olaylarda kendi sorumluluğunu sorgulamaz.
Başkalarını suçlar.
Dedikoduyu sever.
Size başkaları hakkında dedikodu yapıyorsa, sizin hakkınızda da dedikodu yapıyor olması, arkanızdan konuşması ihtimali çok yüksektir.
İltifatı bile bulanıktır: ‘’Yaşına göre iyi görünüyorsun!’’
Pasif saldırganlık, yapısal olmanın yanı sıra, kendi gerçek duygu ve düşüncelerini ifade etmenin zor olduğu ortamlarda yetişme sonucunda da ortaya çıkabilir.
Kendini açıkça ortaya koyma, gerilim ve çatışmayla başa çıkma becerilerinin yetersizliği, bu davranışın altında yatar.
Değişime istekli oldukları takdirde, duygu ve davranış eğitiminden geçmeleri yarar sağlayabilir.
ZOR İNSANLARLA YAŞANAN PROBLEMLERİN ÇÖZÜM YOLLARI
Zor insanları yeterince tanıdıktan sonra artık, çözümlerin ne olduğuna değinebiliriz.
İlkin saldırgan zor insanlarla başa çıkmanın yollarından söz edeceğim.
Saldırgan zor insanlar, her yerdedirler; ailemizde, okulumuzda, iş yerimizde, trafikte, devlet yapısında ve bazen de içimizde.
Saldırganların bu davranışlarına, genellikle farklı iki biçimde rastlarız.
Bunlardan ilki, saldırganlığı bir araç olarak kullanması, karşısındakini kontrol edip, baskı altına alarak, istediklerini elde etme çabasıdır.
Diğeri ise kişinin, istediği gerçekleşmediği zaman sergilediği saldırganlaşmadır ki buna tepkisel saldırganlık adı verilir.
Hangi biçimde olursa olsun, saldırgan zor insanlar, çatışmacı, öfkeli, hatta kaba tutumlarıyla size kendinizi, çaresiz, güçsüz ve kızgın hissettirirler.
Sizinse,
• Onların davranışlarını kabullenip, istediklerini yapmak,
• Çekip gitmek veya
• Akılcı yollarla başa çıkmak gibi farklı tepki seçenekleriniz vardır.
Kabullenmek, ruh-beden sağlığımızı bozacak, çekip gitmek ise, her zaman mümkün olmayacaktır.
Çoğu kez doğru çözüm, onlarla başa çıkmanın doğru yollarını geliştirmekte yatar.
Bu bağlamda bilinmesi gereken ilk gerçek, yaşanan problemin size değil, saldırgan kişiye ait olduğudur.
Saldırganlık problemi, onundur!
Dolayısıyla sizin üstlenmeniz gereken, problemin değil, kendi tepkinizin sorumluluğudur.
Tepkinizin niteliği, ilişkinin ve olayların niteliğini belirleyecektir.
Onlara vermeniz gereken ilk ve net mesaj, güçlü ve cesur olduğunuz mesajıdır.
Bunu yapmamanız, artan şiddete gönderilen davetiyedir.
Beden diliniz, bu mesajı ulaştırmanın en kolay yoludur.
Gerçekten güçlü hissetmeseniz bile, cesur bir insanın beden dilini kullanmalısınız!
Saldırgan zor insanlarla konuşurken:
• Dik durun veya dik oturun
• Başınızı eğmeyin, boynunuzu dik tutun
• Omuzlarınızı gevşetin
• Ağırlığınızı her iki bacağınıza eşit dağıtın, bir tarafa yüklenmeyin
• Doğrudan göz teması kurun
• Ses tonunuz sakin ve düşük olsun, yüksek tonda ve tiz sesle konuşmayın!
• Yavaş konuşun. Yavaş konuşmak, karşı tarafın hızlı ve saldırgan konuşmasının altını çizerek rahatsız ediciliğini teşhir eden en önemli araçtır.
Güzel olansa, bu davranışların en azından bir-iki tanesini bile sergilemenizin, sadece karşı tarafın tepkisini etkilemekle kalmayıp, kendi ruh halinizi de daha özgüvenli ve kararlı hale getirecek olmasıdır.
ZOR İNSANLARA KARŞI TAKINILACAK TAVIRLAR
Saldırgan zor insanlardan uzak durmanız mümkünse, elbette bu seçeneği değerlendirin!
Ama hayat size, her zaman bu seçeneği sunmayabilir ve çok yakınınızdakiler, hatta çocuklarınız zor insanlar olabilir.
Bu nedenle, onların mutluluğunuzu bozmalarına izin vermeden yaşamlarınızı birlikte sürdürebilmeyi öğrenmeniz gerekir.
Saldırgan zor insanlar, sizde korku ve kaygı yaratabilir ve bu duygu değişimi sonucu onlara, yerinde ve gerekli yanıtları veremeyebilirsiniz.
Böyle bir durumda, yavaş ve odaklı derin nefesler alarak içinizden birden ona kadar sayın!
Gerekiyorsa sakinleşmek üzere, cevabınızı birkaç dakika sonra vereceğinizi bildirin!
‘’Senden birkaç dakika zaman istiyorum! Birazdan konuşacağız!’’ gibi bir yanıt, size kendinizi toparlamanız için gereken zamanı kazandırabilir.
Saldırganın zihin hali, onun hayatı yansıtma biçimidir ve kendisine ait bir sorundur.
Söylediklerini kişiselleştirmeniz, kendinizi onun hayattaki duruşuna kurban etmeniz demektir!
Ataklarını karşılamanın iyi bir yolu, saldırganın neyi / neden hissettiğini anlamaya çalışmaktır.
Eşinizin, iş arkadaşınızın veya patronunuzun çatışmalı ailelerden veya çok yarışmacı okullardan geldiklerini fark etmeniz, üzerlerindeki performans baskısını görmeniz, onlara yönelik empati (duygudaşlık) geliştirmenize yardımcı olabilir.
Empati hiçbir biçimde, saldırganlığı hoş görmek demek değildir!
Empati, tepkisellik yerine akılcı davranmaya yönlenmenizin bir aracıdır.
Empati ayrıca, zor insanın kendisini açmasına, yaralarını, sıkıntılarını paylaşmasına da yardımcı olabilir.
Bu ise aranızda, öfke ve tepkiyle şekillenmiş hastalıklı bir ilişki yerine, insancıl ve sağlıklı bir ilişkinin kurulmasını sağlayabilir.
Sakinlik ve empati, saldırganın kendisini gözden geçirmesini sağlamanın en etkin yoludur; ama bu yolu izlemek, her iki tarafa da sorumluluk yükler!
Saldırganlık-sinme döngüsünü kırabilecek düzeyde bir bilinçlilik ve kararlılık gerektirir!
Saldırganların önemli bir özelliği, çözüm yerine sadece soruna odaklanarak, karşısındakini ezmektir.
Siz, soru sorarak çözüme işaret edebilirsiniz!
Saldırgan: ‘’Bu yemek tuzsuz!’’
Siz: ‘’Daha fazla tuz koymak istersen tuzluğu verebilirim! İster misin?’’
Saldırgan: Ne beceriksiz şeysin sen!’’
Siz: ‘’Bu şekilde saygısız bir dille konuşursan, seninle konuşmayacağım. İstediğin şey bu mu?’’
Sorularınızın alaycı değil akılcı olmasına dikkat edin!
Eğer ortam çok ağır değilse, espri yapmak, aranızdaki gerginliği azaltabilir.
Saldırgan zor insanlarla başa çıkmada, doğru iletişim kurabilmek elbette çok önemlidir!
Böylece, saldırgan zor insanları terk etmenin mümkün ya da zorunlu olmadığı durumlarda, özgüveniniz zedelenmeden, boyun eğmeden onlarla, daha sağlıklı ilişkiler kurmanız mümkündür.
Ama yetmez!
Saldırganlara maruz kalan insanların, insan hakları konusunda bilgi sahibi olması şarttır!
Her insanın, saygı görme, başkalarının haklarını gasp etmemek koşuluyla duygu ve düşüncelerini özgürce ifade edebilme, önceliklerini düzenleyebilme, suçluluk duymadan ‘’hayır’’ diyebilme, emeğinin karşılığını alabilme, ruhsal ve fiziksel şiddetten korunma, güven içinde yaşama hakkı vardır.
Bu haklar, yasalarla güvence altına alınmıştır.
Yasaların doğru uygulanması ise, bizlerin duyarlılığı ve ısrarlı takibi ile mümkündür.
Aile içi şiddetten, iş yerinde psikolojik tacize (mobbing) uzanan her tür saldırganlıkta, bilinçli olmak ve yasal haklarımızı aramak, bizim sorumluluğumuzdadır.
Toplumda kabalığın, sertliğin ve zorbalığın teşvik edilmemesi, bu tarzda davranan insanlara hoş görü gösterilmemesi, iletişim araçları yoluyla, aile, okul ve iş yerlerinde, sakin ve saygılı iletişim yolları öğretilmesi, bir devlet politikası olmalıdır!
İnsanların birbirini boyunduruk altına alıp saldırganca kontrol edebilecekleri sosyal ve ekonomik yapıların düzeltilmesi ise hayatidir.
Erkeğin kadına, yetişkinin çocuğa, işverenin işçiye, zenginin yoksula tahakkümünü ve saldırganlığını önlemek, sadece doğru iletişim değil, sağlıklı toplumsal değerler ve dengeli devlet yapılarını da gerektirir!
Unutmayın!
Saldırganlık, sadece ilişkilere değil, saldırganın kendisine de zarar veren, çok akıllıca olmayan, beceriksiz ve ilkel bir iletişim biçimidir!
PASİF ZOR İNSANLAR
Şimdi ise, pasif insanlarla yaşanan zorluklarda neler yapılabileceğini ele alacağım.
Bütünlüklü bir bilgi sahibi olabilmeniz için, önceki bölümleri de mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Sessiz, sakin, istek ve ihtiyaçlarını dile getirmeyen, başkalarına ‘’hayır’’ diyemeyip onların beklentilerini karşılamaya çalışan insanlar, nasıl zor olabilir?
Durum, sanıldığı gibi değildir!
Onların, gerçekten ne istediklerini bilememek, taleplere karşı koyamadıkları için aşırı sorumluluk üstlenip sonra da ortadan kayboluvermelerinin, kararsızlıklarının yarattığı güvensizlikle başa çıkabilmek, her zaman çok kolay değildir!
Örneğin, pasif bir yöneticinin, çalışanlar arasındaki sorunları kararlılıkla çözemeyip, yanlış yere haklıyı cezalandırması, ciddi sonuçlar yaratabilir.
Pasif arkadaşınız, davetinize katılmayı istemediği halde, reddetme cesareti gösteremediğinden, geleceğini söyleyip, gelmeyebilir!
Bazılarında pasiflik, arkada yatan aşırı tembelliği kamufle eder.
Önemli zamanlarınızda, onların yanınızda olup olmayacaklarına tam emin olamazsınız.
‘’Evet’’leri gerçek bir evet mi, ‘’hayır’’ları gerçek bir hayır mı; akıl erdiremezsiniz!
Adı konmamış bir rahatsızlık duyarsınız, pasiflerin yanında!
Pasif insanlarla beraberseniz, onlardan beklentilerinizi azaltmalı, çıtanızı makul bir seviyeye çekmelisiniz.
Beklentinizi gerçekçi zeminde, çok net sınırlarla belirtmeniz, istediğiniz şeyi kafalarında büyüterek, korkmalarını engelleyebilir.
Yüksek beklenti, onların daha fazla kaçınmasına ve güveninizi sarsmasına yol açacaktır.
Pasif insanlar, bağımlı ilişkiler kurmaya yatkındırlar.
Öyle ki, baştan hoşunuza giden itirazsız dostlukları, zamanla size özel alan bırakmayacak kadar yapışkan bir yakınlık çabasına dönüşebilir.
Baştan aranıza sağlıklı bir sınır çizmek, hem onların bağımlılık eğilimlerini zayıflatır, hem de sizi özgürleştirir.
Karşılıklı oluşacak gönül kırıklıklarını ve öfke patlamalarını engeller.
Pasif insanların size gerçek duygularını ifade edebilecekleri düzeyde içten ve açık bir ortam yaratmanız, aranızdaki ilişkiyi dengede tutar.
Baskıcı aile ve toplumlar, duygularını tanımayan, kendi istek ve ihtiyaçlarını özgürce ifade edemeyen bireylerin yetişmesine zemin hazırlar, maalesef!
Böyle insanların çoğunlukta oldukları toplumlarda, gerçek demokrasi gelişmez.
İlkeleri olmayan, kararlarının arkasında duramayan, kolay yönetilen bu tür insanların olduğu yerlerde, kabalık ve zorbalık, haksızlık ve hukuksuzluk her alanda hâkim olur.
Bireyleşme olmadığı için, özgün niteliklere sahip insanların ortaya çıkması zorlaşır.
Sıradanlık ve vasatlık, her yanı sarar.
Pasif insan olmak da zordur!
Kendilerine saygılarının olmaması ve başkalarının da onlara saygı ve güven duyamaması, pasifleri zorlayan ruhsal engellerdir.
Pasif insanların kişiliklerini geliştirmeleri, duygu ve düşüncelerini tanıyıp, ifade edebilme becerileri kazanmaları için, ruhsal gelişim eğitimlerinden yararlanmaları mümkündür.
PASİF SALDIRGANLARLA BAŞA ÇIKMANIN YOLLARI
Pasif saldırganlığın ne olduğunu kısaca hatırlayalım:
Her şey yolunda gitse bile mutlu olmayan, karamsar,
İğneleyici ve dolaylı mesajlarla konuşan,
Somurtan ve küsen,
İşleri sürüncemede bırakan, erteleyen,
İnatçı,
Alaycı ve aşağılayıcı konuşan,
İnsanları ayırıcı ve kamplaştırıcı,
Sıklıkla verdiği sözü tutmayan,
Başkalarının çabalarını sabote eden,
Sorumluluklarını yerine getirmemek için mazeretler üreten,
Yolunda gitmeyen şeyleri abartan,
Sürekli hakkının yendiğinden ve anlaşılamadığından şikâyet eden,
Eleştiriye kapalı,
Haklı olduğunuz halde sizi özür dileme durumunda bırakan ve
Kendi başarısızlıklarından hep başkalarını sorumlu tutan insanların davranışları, pasif saldırgan davranış olarak kabul edilir.
Onlardan uzaklaşma şansınız varsa, bu şansı elbette değerlendirebilirsiniz!
Ama bazen bu mümkün olmaz ve en yakınınızdaki insanların pasif saldırgan davranışlarıyla hayat boyu mücadele etmek ve bundan zarar görmek durumunda bulabilirsiniz, kendinizi.
Pasif saldırganlarla başa çıkmada ilk unsur, onları tanımanızdır.
Yaptıklarının, tanımlanmış bir davranış bozukluğu olduğunu görmeniz, gereksiz yere kendinizi suçlamayı sonlandırmanıza büyük katkıda bulunacaktır.
Sakin kalmanız ve onlarla mesafenizi korumanız önemlidir.
‘’İnsanları kamplaştırarak kendi çıkarları için kullanma’’ benzeri oyunlarına katılmayınız.
Suçlayıcı bir dil kullanırsanız, hemen kurban rolüne geçer ve sizi haklı olduğunuz halde haksız duruma düşürürler.
O nedenle, sözcüklerinizin temiz, net ve onu birey olarak suçlamak yerine kusurlu davranışlarına odaklı olmasına dikkat edin.
‘’Ne inatçı şeysin sen!’’ yerine, ‘’Tatil tarihi konusundaki bu ısrarının yanlış olduğunu düşünüyorum!’’ gibi.
Pasif saldırganlar dolaylı yollardan sizi incitecekleri ve sonra da bunu inkâr edecekleri için, mesajlarına iyi kulak verin.
Sonra da, sakladıkları kötü niyetli gerçek mesajı teşhir edin:
‘’Bana aslında vermek istediğin mesajın …….. olduğunu hissediyorum ve bundan rahatsızım!’’
Bu söylem, bir dürüstlük çağrısıdır!
Gerçek mesajı teşhir konusunda yeterince ısrarlı olmanız, sizinle diyaloğunda bu metodun çok işlemediğini, kötü niyetini fark ettiğinizi ona kavratmanıza yardım eder.
Size gerçekten değer veriyorsa, kendisini düzelteceklerdir.
Onlara, kendilerini güvende hissedebilecekleri konuşma ortamları yaratın.
Çünkü pasif saldırganların büyük çoğunluğu, gerçek duygularını, sevinç ve öfkelerini rahatça ifade edemedikleri ortamlarda yetişmişlerdir.
Okulların, toplumsal değerlerin ve devlet yapısının baskıcı ve saldırgan olduğu durumlarda, insanlar kendileri gibi olamadıklarından, duygularını dolaylı yollardan ifade etme yolunu izlemek zorunda kalırlar.
Ağır ayrımcılığa uğrayan, büyük çoğunluğu barışçıl, kendi halinde insanların, renk renk giysileri ve bayraklarıyla yapmaya çalıştıkları gay yürüyüşüne bile biber gazı ve su sıkarak saldırılması, farklılıklara tahammülsüz, başkalarının var oluş biçimlerine müdahale hakkını kendinde gören bir toplumda yaşadığımızı teşhir etmesi açısından güzel bir örnektir.
Pasif saldırgan kişilerin, gerçek duygularını tanıma ve özgüvenle kendilerini ifade edebilme konusunda eğitilecekleri bir ruhsal gelişim programından yararlanmaları mümkündür.
Şimdi de, zor olmayan insan tanımını yapacak ve öyle olmanın yolları üzerine konuşacağız.
ZOR İNSAN OLMAK DEĞİŞMEZ KADER DEĞİLDİR
Saldırgan, Pasif ve Pasif Saldırgan diye üç gruba ayırıp, başa çıkmada izlenecek yollara değindiğimiz yazı dizimizin son bölümünde, zor olmayan, pozitif insanın tasvirini yapacağız.
Bu tasvir, zor insanların, kendi davranışlarını pozitif insanlarınkiyle karşılaştırarak, neleri değiştirmeleri gerektiğini fark etmelerine yardımcı olacak.
Kimdir pozitif insan?
Sağlıklı dışa vurumcu pozitif insanların özelliklerini değerlendirirken, ilk sıraya rahatlıkla, başkalarının düşünce ve haklarına saygılı olmayı koyabiliriz.
Pozitif insanların, son sözü söyleyen, dediğini yaptıran kişi olmak gibi bir çabaları yoktur.
Saldırganlaşmaz, aşağılamaz, tehdit etmezler.
Hayata, herkesin haklarının teslim edildiği bir kazan-kazan mantığı ile yaklaşırlar.
Yeri geldiğinde özveride bulunurlar ama kendi haklarının ve sınırlarının çiğnenmesine izin vermezler.
Başkalarıyla aralarında bıraktıkları sağlıklı mesafe, tarafların kendilerini daha güvende hissetmelerine, özgür ve yaratıcı olmalarına fırsat verir.
Böylece, yapış yapış ve iç içe geçmiş ilişkilerde kolayca gözden kaçan başarıların, olumlu çabaların gerçek sahiplerinin görülmesi mümkün olur.
Emeği sizin sarf edip, ödülü başkasının kazanması gibi çarpıklıklar son bulur.
Bu yaklaşımları, hataların ve sorumluların da doğru bir biçimde saptanmasına ve sorunların çözülmesine katkıda bulunur.
Pozitif insanlar, kendi duygularının farkındadırlar ve bunu nasıl ifade edeceklerini bilirler.
Başkalarının duygularını da kolayca fark eder ve rahatça ifade edebilmelerine yardımcı olurlar.
İletişimleri dolambaçsız ve açıktır.
Söylediklerinin arkasında başka bir ima olup olmadığı kaygısını taşımazsınız. Elbette bu, ağızlarına geleni söylemeleri değil, düşüncelerini ve duygularını dürüstlükle ortaya koyabilme cesaretine sahip olmaları demektir.
Pozitif insanlar, olumsuz düşünce ve davranışların, hem kendilerini hem de etraflarını rahatsız etmesine izin vermezler.
Kendi sorunlarıyla başkalarını sürekli rahatsız etmenin, onların yaşam haklarına tecavüz etmek olduğunu bilirler.
Sorunlarına çözüm bulmak için sorumluluk üstlenir ve çaba harcarlar.
Anlamlı yaşamanın, ancak kendi kararlılıklarıyla mümkün olduğunu bilir, yapıcı hedefler belirler ve o hedeflere ulaşmak için emek sarf ederler.
Ruhsal ve kültürel gelişimlerine önem verirler.
Davranışları tutarlıdır; güven verir.
Yanlarında bulunanlar, hayata karşı daha çok ilgi ve heyecan hissederler. Çünkü pozitiflikleri bulaşıcıdır.
• Saldırgan insanlar çevrelerini ürküttükleri ve kızdırdıkları,
• Pasif insanlar amaç belirleyemedikleri ve inisiyatif kullanamadıkları,
• Ve pasif saldırganlar başkalarını dolaylı yollardan kullanıp güven oluşturamadıkları için genellikle nihai başarıya ulaşamazlar.
Pozitif insanlarsa, doğru duygu ve ilişki yönetimleri sayesinde, hem başarılı olur, hem de başarının tadını beraberce çıkaracakları sağlam bir sosyal destek ağı inşa ederler.
Bu yazı dizisi boyunca bazılarınız, zor insanlarla yaşadığını gördü ve sorunlarının adının konulmasıyla rahatladı!
Bazılarınızsa, kendilerinin zor insan olduğunu fark edip endişeye kapıldı!
Zor insan olmak, değiştirilemeyecek bir kader değildir!
Herkes, istediği takdirde değişebilir!
Ama bunun için, değişim isteğini derinden hissetmesi gerekir.
Değişim, başkalarının zorlamasıyla değil, kişinin kendisinin değişime karar vermesiyle gerçekleşir.
Zor insanlarla yaşamak zorunda olanlarsa, verilen hasarı durdurma konusunda gerekenleri elbette yapmalıdırlar.
Durmadan geriye bakıp kendilerine ve kaybettikleri zamana acımaları, uğradıkları zararı arttırmaktan başka bir işe yaramayacaktır!
Yaşananlardan ders çıkarılması gerekir.
Zor insanlar bize, nasıl ‘’olmamamız’’ gerektiğini öğretirler.
Bazen bilmeden, zorluklara direnme gücümüzü ve sabrımızı arttırıp, karakterimizi güzelleştirmemize de vesile olurlar.
Aynen şu sözdeki gibi:
‘’Zor insanlar adeta zımpara kâğıdı gibidir!
Size temas ettikleri sürece acıtır ve çizikler oluştururlar.
Sonunda siz pürüzsüz hale gelirken, zımpara kâğıdı dağılıp parçalanır!’’