Hayırlı güzel geceler diliyorum hepinize kk :)
Bir yıla yakın bir zaman önce, kişilik olarak çok beğendiğim biriyle evlendim. O kadar ki ona olan saygım ve sevgimde en ufak olumsuz değişme olmadı. Çünkü beni hiçbir konuda hayal kırıklığına uğratmadı. Tam olarak evlilik için yaratılmış bir adam gibi. Sorumluluk sahibi, fedakar, dürüst, sevgi dolu, saygılı..
Sorun benim...
Evet sorun benim çünkü evliliğe hazır olmadığımı evlendikten sonra anladım. Eşimi her ne kadar sevsem dahi ailesini sevemedim mesela. Ve bu ne kadar büyük bir sorun tahmin edebilirsiniz. Ben rahatlığı seviyormuşum... Ne kaynana kasintiligini, ne büyük büyük sorumluluklari, ne evdeki binbir türlü işi...
Ben aşk insanıymisim. Evet aşık oldum. Bunu dibine kadar yaşamalıymisim. Gezmeli tozmali ama anasının her türlü saçmalığına katlanmak zorunda kalmamaliymisim.
Belki de boş bir insanmışım ben..
Eşimin babası İsviçreye gidiyor bir ay sonra iş için yaklaşık 2-3 yıl. Annesi haliyle yalnız kalicak. Ve eşim ara ara annesini bize getireceğini söyledi yatılı olarak bir haftalik sürelerle mesela. Ağzımdan ilk çıkan şey, yaaa hayır. Açıklayamadim bile. Sadece hazır değilim böyle bir şeye diyebildim. Şu an kpss çalışıyorum, evdeyim. Ama ciddi bir programım var. Gerek uyku düzenim, gerek çalışma sürem vs. Her şey mahvolacak. Ona hizmet mi edeceğim ders mi çalışacağım..
Çok büyük tartıştık. Bana dediği şey, inşallah bu durumu hayatında asla yaşamazsın. Dilim tutuldu ama yine de lafımdan dönmedim, içimden de gelmedi. Ben hiç hazır değilmişim kızlar... Bana akıl verin ne yapacağımı bilmiyorum.
İki kişinin tek düzende buluştuğu tüm durumlardan (evlilik, birlikte yaşama vs.) duyduğum huzurluk ve korkunun en büyük sebebi tam olarak bu ya, sizin derdinizi okurken kendime dertlendim, bencilce oldu sanki biraz ama affola.
Kendi hayatını yönetmeye, kendi dunyasını kendi düzeninde döndürmeye alışkın bi insan için ikinci ve üçüncü kişilerin yükü gerçekten çok ağır oluyor.
Şimdi kendimi sizin yerinize koyuyorum mesela, temiz ve basitçe düzenliyimdir ama asla aşırı titiz değilimdir. Asla günü gününe is yapmam. Bi hafta yavaş yavaş dagıtırım mesela, o sırada yapacak işlerim, hızlı bi sosyal hayatım vardır ya da sadece canım istemiyodur. Sonra bi girişirim işlere her şey eski yerine döner.
Asla iki gün üst üste düzenli üç ögün yemem, sürekli ev yemeginden haz etmem. Bazen mis gibi tencere yemegi yaparım, ertesi gün bütün akşam Netflix-Cips-Yogurtlu Sos'la geçer, yemek de neymiş.
Programımı spontane yaparım ama yaptıgım programa baglı kalmayı severim.
Ve en onemlisi evimin kapısından girdigim anda ne yapıyosam tamamen kendi keyfim ve kararım dogrultusunda yapıyorum; kimseyi mutlu etmek, hoş tutmak, ihtiyacını karsılamak, uyumlu davranmak gibi bi derdim yok.
Simdi benim şu hayatıma 7 gün 24 saat girecek her insan beni oyle ya da boyle daraltır, huzurumu kaçırır, o sorumluluktan kasılırım, nefes alamam. Duygusal bağlılıklarım yük olur, emrivaki olur. Karşımdakini kıramam da, içime içime atarım. Sonra sonuç bitkisel hayat.
Ki hadi aşık olduğum adamı bu denklemin dışında tutuyorum zira bu konuda tam olarak aynı kaygılara o da sahip biliyorum ve buba ragmen birlikte kaldıgımız zamanları çok iyi kotarıyoruz. Birbirimize nefes alacak, kasıntılıktan sorumluluktan kaçacak alan bırakıyoruz. Aynı evin içinde olduğumuz dönemlerde bazen uyumlu ama ihtiyacımız varsa da tamamen bagımsız bi hayat sürebiliyoruz.
Ama bunu yıllara yaysan ne olur hala emin degilim. Hele bu denkleme anne baba sokmak, Aman Tanrım.
Ki kendi anne babam bile beni benzer duygularla yoruyo ama adı üstünde kendi annem babam onlar. Nasıl çocuk da bazen anne babasını yorar bezdirir ama yine de sever yine de ilgilenirsin, aynı mantıktan onlara tüm sabrımı sevgimi verebilirim. Ama aynı şeyi asla sevgilimden/kocamdan beklemem mesela. Anne babamı sevse de beklemem, sevmese de beklemem. O benden boyle bi sey beklerse (hele de sizinki gibi zorunluluk arz etmeyen bi durumda)... hayal edemedim, havada oksijen azaldı resmen.