Gezi Parkı eyleminin sonuçları ;

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Günlerdir son bulmasını en çok isteyenlerden biri olduğum halde, "Onu yıktı, bunu yaktı, devlete zarar verdi, bizi geri götürdü vs. lerin, kırılma noktası yaşayan ve bu fiileri aslen işlememiş olan gencecik insanlara fatura edilmesinin, büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyorum.

Evet, bu sonuç bir gerçektir. Ama bilançodaki (bu fiilleri işleyenlerin apaçık provakatif kişiler olduğu belli ayrıca) buna rağmen zarar birilerine yüklenecekse müşterek yüklenmelidir. Ve eğer böyle bir şey yapılacaksa, Sayın Başbakan'ın gerek bir ülke yöneticisi olarak, gerekse üslup problemi nedeniyle olayları daha da hararetlendirmiş olması ve süreci uzatması bakımından bu faturaya büyük ortak olması daha adil olacaktır kanısındayım. Ha, daha olayın başından tahmini hiç zor olmayan ve bir şekilde kendince nemalanmaya çalışanlara zaten değinmeye gerek yok.

Bu ülkede yaşanan küçük veya büyük tüm olumsuzluklarda vardığım sonuç neyse, gezi parkı eyleminde de yine aynı sonuca vardım kendi adıma.

Şöyle ki; Kim ne derse desin, ister kabul etsin ister reddetsin, Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşuyla birlikte aynı zamanda kendine yüzyıllarca yetebilecek reçeteleri de hazırlamış olan büyük bir lidere sahiptir.

A partisi, B partisi, C partisi, X Başbakan, Y Başbakan, şu iktidar bu muhalefet ayırt etmeksizin söylüyorum hepsi için söylüyorum, "eğer yıllardır bu görüşler ve ilkeler iyi anlaşılmış ve uygulanmış olsaydı" kesinlikle ülkemizin ve hepimizin çok çok daha iyi yerlerde olacağı muhakkak.

Örneğin;

"Millete efendilik yoktur. Hizmet vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur."
Mustafa Kemal Atatürk

Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasde ve fiile dayanan taassupkar hareketlerden sakınıyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk

Arkadaşlar ! Devrimimiz Türkiye'nin yüzyıllar için mutluluğunu üstlenmiştir. Bize düşen onu kavrayarak ve taktir ederek çalışmaktır.
Mustafa Kemal Atatürk

Sonuç olarak, böyle kutsal bir gecede hepimizin duaları yine hepimizin ve çoluk çocuğumuzun birlikte yaşadığımız- yaşayacakları kutsal vatanımız için, birbirimizle kucaklaşmak, sevgi anlayış ve hoşgörü içinde birbirimizi ve doğrularımızı dinleyebilmek, anlayabilmek, anlaşabilmek, neticede hepimiz için en doğru ve en faydalı olanda buluşabilmek üzerine olsun, öyle olsun ki -bu vatanı yönetmeye talip olan insanlar- da karşılarındaki halkın duruşunu her adımda bir kez daha düşünebilsinler, farkında olarak veya olmayarak yaptıkları hataları en aza indirebilsinler.

Yeni gün ve sonrası hepimiz için güzellikler ve hayırlar getirsin inşallah. Sevgimle
 

Ah ne güzel dedin be candancım

Herkesin kandili mübarek olsun.
Şiddetsiz, kavgasız, yönetiminden halkına herkesin vatan için bir vücut olduğu bir ülkede umutla ve ışıkla uyanalım sabahlara.

İyi geceler...
 

Evet çok çok haklısınız. Senelerce sen o'sun ,sen Bu'sun, sen X partilisin laiksin , sen Y' partilisin dindarsın gibi söylemlerden dolayı insanlarımızı ötekileştirdiler. Herşeyden önce İNSAN'ız. Hükümetin amacı bu olmamalı. Kardeşi kardeşe düşman etmek günahtır. Bu ve bunun gibi diye ayrım yapmalarına rağmen görüyorum ki bu direnişte gerçekten bir bütün olduğumuzu anladım. ( Provokatörler hariç tabi )

Biz tek bir çatı altında yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız. Dış güçlerin senelerce uğraşıpta iç çatışmaya süreklediği Biz'ler bu son olaylar sonucunda kardeşliğin ne demek olduğunu daha iyi anladık.

Umarım Türk halkının silkinmesine sebep olan bu olaylar daha güzel sonuçlar doğurur.
 
arkadaşlar ordunun saçma sapan kuralları vardır.subay kızıyım. bende kampa girememiştim. nedenmi. tam komedi.
kolumda ejder şeklindeki geçici dövme yüzünden. tam giriyorum asker bir dakika dedi. noldu dedim. kolunuzda dövme var dedi.
evet .var dedim. bu bir politik simgemi dedi. hayır ejder dedim. neden yaptınız diye hesap sordu. güzel diye dedim. siz giremezsiniz arkadaşlarınız girebilir dedi. 2 arkadaşım daha vardı. sabah kampa gideriz diye hazırlanmıışız. mayolar filan. siz gidin dedim. yok olmaz dediler. neyse aklıma geldi. karşıdaki eczaneye gittim. aseton ve pamuk aldım ve sildim. çıktı. askere geldim gösterdim. ve girdik.
bir subayın oğlunuda almadıklarını gördüm.bıyıklıydı. en komiği yukarı berber geldi ve adamı traş etti öyle girdiler.
almadıkları doğru. türbanlıyı. ha arada esnek olanlar vardır ama ben hayatım boyunca subay kampları ordu evlerine giren biri olarak bunları gördüm. kot pantalonla bir zamanlar geri dönen gençler bile. onların kurallar feci. katı. ve bu yüzden kartımın yenilenmesi lazım. girmem için. yıllardır yenilemiyorum. o yasaklardan gına geldi. oysa buradaki karpuzkaldıran kampı çok güzel. ama gitmiyorum. başka plajlarda denize giriyorum.
dipnot.
buralara girerken asla mantık aramayın. yoktur. :)
 
Son düzenleme:
Ya kimse sordu mu bilmiyorum da türban ile başörtüsü arasındaki fark nedir ? yani türban ne oluyor başörtüsü ne oluyor ?

benim annem iğne ile tutturur başörtüsünü, bu şimdi ne ?
 
ee pes budamı başladı.
 
Gezi Parki'nda bugún Kandil hazirliği var.Saat 21:00 de Kur'an okunacak, dua edilecek, Kandil simidi dağitilacak gelebilecek imkanı olsan herkesi bekliyorlar...
sanırım dinin birleştirici özelliği bu olsa gerek.hangi din olursa olsun kutsallığı bu olsa gerek.

daha sonraki sayfalarda konu çatallaşmış biraz bumuydu değilmiydi diye ama ben senin yorumuna yorum katayım, demekki böyle hassas anlarda birileri yangına körükle gitmek için fırsat bekliyor. ajanlar cirit atıyor




sevgili Mune, çok güzel şeyler yazmışsın. yalnız o dönemde kimseden destek görmediğimiz gibi aşağılayıcı hareketlerine maruz kaldık. herkes devletten çok devletçi, hükümettenn çok hükümetçi oldu. bizleri adeletin değil insanları kestiği parmaklar yaraladı. kaç amirimin odasında kovuldum. yüzüme bakılmadı. örütümü çıkartıp takacağım odalar kilitlendi, apartman köşeleirne itildim. Weis çok güzel yazmış, o zaman hak biizm hakkımız değil miydi? çok iyi hatırlıyorum, başörtüsü için özgürlük zinciri kurulmuştu. boğazda . genç kızlar sessiz sedasız el ele tutuşup boğazda bir zincir oluşturmuşlardı. hepsi hapse atıldı. kaç yıl hapiste yattılar. ne için. o zaman bizim hakkımız yok muydu? bir arkadaşım kelebek demiş. yahu bu insanı aşağılamak değildir de nedir ister kelebek yaparım, ister bukelmun, ister bilmem ne . " sen bağlamyı bilmiyosun , ben sana öğreteyim" bu , aşağılamak değildir de nedir. amacım bu konuyu uzatmak değil. ben bunları yaşadım diye birileride yaşasın değil. tam tersine ben yaşadım, aşağılandım, hükümetten çok hükümetçilerin duygusal , fiziksel linçlerine maruz kaldım ama artık kimse yaşamsın. bunun için elimden ne geliyorsa yapmayada hazırm. ama keşke herkez bizim gibi açık yürekli olsa. bugün böyle konuşup bir mekviye geçtiğinde yada büyük birileri sırtını sıvazladıında verdiği sözleri unutmasa.
 
Son düzenleme:
mantığın ollmadığı yerde adalet aramak , mantığı olmayanalra bel bağlamakta bir o kadar saçma sanırım
 

şu an kamuda görevliyim,yaklaşık bir yıldır başörtülüyüm. takmak için kimseden izin almadım. sonra benim aklım bugüne kadar nerdeymiş dedim. bana bakan arkadşlarımdan bir kaçı benden cesaret alıp takmaya başladı. şimdi herkes başörtülü çalışıyor.sendikalar kıyafette özgürlük çağrıları yapıyorlar. burakın dileyen dilediği gibi gelsin, diyorlar. özgrülük bir toplum hareketidir. haklar verilmez alınır. ayrıca tavizde tavizi getirir. ayrıca bazı konuları bazı kalıplara koyup raflara kaldırmayalım, gün gelir lazım olur.
 
Kişisel sonuçlarından:
-Tarihe ve siyasete merakım arttı, muhtemelen yaz tatilinde hep tarih kitapları okuyacağım
-Haklarımı nasıl kullanacağımı araştırmaya başladım.
 

başörtsüne iş hayatında hiiiç karşı değilim liseye kadar hariç geri kalan tüm yer ve konularda destekliyorum. binbir emekle okudular ettiler baş örtüleri yüzünden çalışmasınlar mı. ama bu ülke siyasetçilerinin ayarı yokki
 
İnsan haklarına saygı duyan kimsenin baş örtüsüne karşı olacağını zannetmiyorum.
Ancak din her zaman siyasete alet edilmiştir ve edilecektir.
Ne zaman ki insanları dine göre yargılamayı, sevmeyi ya da sevmemeyi bırakırız işte o zaman gerçekten demokratik oluruz.
 

konu başörtüsü değil elbet. özgülük, haklar, suistimallr, dayatmalar, iletişim, üslub. başörtüsü bu üst kateogirlerin altındaki bir başlık sadece.bir tecrübe. umarım diğer sorunlarda bu konu gibi çözüme kavuşur. daha fazla yakılıp yıkılmadan, gençler daha fazla hayal kırıklığına uğramadan, ülke olarak daha fazla kaybetmeden.
 
Son düzenleme:

cadım diğer msjlarını da okudum biraz,topiğin hepsine bakamadım o kadar zamanım olmadı ancak sen ne kadar hoş bir insansın ne güzel düşünceli ne objektif bir insansın..keşke herkes böyle düşünebilse,herkes..evet canım,dileklerine katılıyorum ve İnşallah diyorum..bu ülke hepimizin
 
hala olayın başlangıcına takılı kalmış insanlar var.
ama böyle başlamıştı diye.
evet öyle başlamıştı ama sonra olaylar değişti.
olayın geçmişine saplanıp kalıp yol alamayacak mıyız?
2.dünya savaşıda Almanya için iyi başlamıştı ama öyle mi bitti.
hayatınızda iyi niyetlerle çıktığınız yollar hiçbir zaman kötü sonuçlarla noktalanmadı mı.

twitter evet büyük bir nimet ama aynı zamanda büyükte bir yalan.
gerçek haberler olduğu gibi mesnetsiz iddialar ve bunlarıda inanıp paylaşan insanlar var.
atomda iyi niyetle parçalandı ama sonra hidrojen bombasına ilham verdi.
adı lazım değil bir sözlük sitesi justin bieberin ağzından sanki o demiş gibi "türk kızları ter kokuyor" diye bir haber yaydı. sonrada kenara geçip bu haberi inanıp paylaşanları kahkahalar içinde seyretti.

sanki suriyedeymişiz gibi bir hava yaratılıp diğer ülkelerden yardım isteniyor.
iş arkadaşımın dediğine göre millet lady gagaya justin biebere ulaşmaya çalışıyormuş ki yardım etsinler.
onlar kim yahu nedir onlar bu kadar mı düştük.
o ulaşılmaya çalışılan ülkelerdede bu tarz amacını aşmış olaylarda aynı yöntemler uygulanmadı mı.
bize demokrasi mi getirecek onlar.
forumda o yardım istenen ülkelerden birinde yaşayan arkadaş burda böyle bir olay olamaz olsa bile o sökülen yerlerin parası eylemciye ödetilir diyor.

polis orda uyarı yapıyor diyorki "arkadaşlar içinizde saldırı hazırlığında olanlar var şimdi dağılalım yarın yine görüşelim."
yok ama dağılınmıyor illa olaylar çirkinleşmeli.
sonra devreye taşlı sopalı eylemciler giriyor sonrası gaz bombası sonrasını biliyorsunuz.
başka bir yerde polis eylemciye "2911 nolu yasaya göre bu saatte eylem yasak" diyor.
eylemci diyorki "abi birşey yapmıyoruz sadece ses yapıyoruz."
polis "arkadaşlar sınav zamanı" diyor.
iyide o saatte ses yapmak normal mi.
uyuyanı var hasta olanı var ders çalışanı var, var oğlu var.

kızılay meydanındaki göstericiler dağıtıldı diyor.
kızılay meydanını bilen bilir
meydanda bir 4 yol var.
genel olarak bir yere gidecek olan işine giden evine giden o yolu kullanır.
oldukça işlek bir yoldur ana arterlerden biridir. otobüs yoludur.
sen diyorsun ki bu yolu kapat belirsiz bir süreliğine burada eylem yapılacak.
tamam hakkını arıyorsun ama benim evime işime giderken o yolu kullanma hakkımı neden elimden alıyorsun.
senin özgürlüğün hakkını kullanmanı desteklememe rağmen benim özgürlüğümü engelledi bak.

denilemez mi gerçek eylemciler sadece şu bölgede toplanıp burada eylem yapacaktır.
şu saatle şu saat aralığında ki kanuna göre ankara için üst limit 19:30 dur eylem yapılacaktır.
bu alan bu süre dışındaki taşlı sopalı gruplar provokatörlerdir ve içimizden ayıklanmalıdırlar.

olaylar uzadıkça haklı olan haksız duruma düşecek.
 

niye "külliyen yalan "dediğini anlayabilmiş değilim.sadece nasıl taktığın önemli.birebir yaşamasam sende bana yutturacaksın.ayrıca başörtüsü ve türban arasındaki farkı bilmeyenler var.açıklaman daha uygun olur.

kelebek şeklinde dediğin ise "t" şeklinde deniliyor.




raputable haklısın fakat çengeli iğne yasak ,türban da hani şekilli bi kafasının üstüne yapar eşarbnı yada ensesine çevirir böyle çeşit çeşit yapılır ya bunlar yasak sadece çene altından t şeklinde yapılılıyor.



ilk defa duyuyorum düzen de tertip te mantık aramamayı kaideler belli . ayrıca parmak arası terlik te yasak.

Ya kimse sordu mu bilmiyorum da türban ile başörtüsü arasındaki fark nedir ? yani türban ne oluyor başörtüsü ne oluyor ?

benim annem iğne ile tutturur başörtüsünü, bu şimdi ne ?

başörtüsü adı üzerinde başına örtü :) türban ise siyasi simge haline gelmiş..sadece nasıl taktığın önemli.kimileri de eşarbının iki uçunu ensesinden geçirir öyle kullanır mesela.

benim annem çenesinin altından t şeklinde yapıyor mesela.kayınvalidem ise iki ucunu çene altından birbiri içinde geçirerek yapıyor.
 
Son düzenleme:
Yaralı eylemciyle polisin güldüren diyaloğu

Adana’da, 5 gündür devam eden gösterilerde bugün de polis ile eylemciler karşı karşıya geldi.
Güncelleme:06 Haziran 2013 10:05

Adana AK Parti İl Başkanlığı’nda toplanan eylemcileri polis burada “müdahale yapacağız lütfen ayrılalım” anonsu yaptı ve bu uyarılara rağmen grup ayrılmadı. Polis son bir anons daha yaptı ve müdahalede bulundu. Bir eylemcinin TOMA aracından kaçarken ayağının kayıp düşmesi sonucu ayağını kırdı. Adana Emniyet Müdür Yardımcısı İsmail Bilen, ayağı kırık vatandaşa yardım etti ve ambulans çağırdı. Daha sonra Bilen, tepkisini söyle dile getirdi “ yüz defa bin defa anons ediyoruz neden uzaklaşmıyorsunuz, son 5 dakika dedim ama ayrılmıyorsunuz” dedi.

Ayağı kırık bir eylemcinin olduğunu öğrenen Adana Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan olay yerine geldi. Gürkan eylemciye, “Biraz kafan iyi onun için düştün sen” dedi. Eylemci ise kabul ederek, “ Ben yok diyecek adam değilim” şeklinde konuştu.

Daha sonra Gürkan’ın “ambulans çağırdınız mı?” sorusuna, eylemciden “Çağırdılar 20 dakika önce Tokyo’dan geliyormuş” diye cevap vermesi herkesi güldürdü. Ambulansın gelmesiyle eylemcinin tedavisi için en yakın hastaneye sevk edildi.
 
ya arkadaşlar sürekli aynı şeyleri yazmaktan ben bıktım benim gibi düşünenler bıktı
siz bıktınız sizin gibi düşünenler bıktı
hala birbirne suc atma davası devam ediyor her yerde
neyse ne artık aynı şeyleri yazmanın kimseye faydası yok

başından beri konuları okuyun lütfen hiçbir yere varılamadı
birileri bir şeyleri dayatmaktan lütfen vazgeçsin ve yazılanlar sadece bu forumda kaldıgı sürece de 1 adım ilerleyemeyecek kimse
bunaldık aynı seylerı okumaktan hepimiz
 
Günlerdir, gerek meydanda gerek balkonda destek verdiğimiz gezi eyleminin sonucunu en iyi yargıçlar sendikası açıklamış. Okuduğum en güzel özet.

Tarihteki gerici bir ayaklanmanın simgesi olan Taksim Topçu Kışlası’nın yeniden inşaası ve AVM yapımı için, anıtsal yeşil alan olan Taksim Gezi Parkı’nın yeniden düzenlenmesi projesinin gerçekleşmesi yolunda şahsınızın gösterdiği ısrar ve çabalar; İstanbul’da, Ülkenin ve Dünya’nın değişik yerlerinde düzenlenen örneği görülmedik toplantı ve gösterilerle protesto edilmektedir.

Her sınıftan, yaştan, meslekten, kökenden, düşünceden, inançtan insanın ortak irade ve paylaşım duygusu içinde katıldığı bu gösteriler; anlaşılmaz bir hırsla, ölçüsüz şiddet uygulanarak dağıtılmak istenmekte, polis kuvvetlerinin geri çekildiği yerlerde ise daha vahim sonuçlar yaşanması önlenmektedir.

Bu gösterilerde aşırılık gösterip kamu, kurum ve kişilere ait mallara zarar verenlerin eylemleri ise elbette ki kesinlikle onaylanamaz.

Bu toplantı ve gösterilere, toplumun barışçıl ve bugüne kadar tepkisiz kalmış kesimlerinin de yoğun ilgi ve duyarlılık göstermesi, başta siz olmak üzere hepimizi düşündürmelidir.

Tepki ve protestoların bu yoğunluk ve yaygınlıkta yaşanmasının nedenleri, hepimizce sorgulanmalıdır.

Tarihi bir sorumluluğun gereği olarak, biz gördüklerimizi, düşündüklerimizi söyleyelim:

-“İdeolojik, marjinal olmak” gibi sığ söylemlerle, kendinizden farklı düşünenleri ötekileştirip susturmaya çalıştınız.

-“Dinin emrettiğine neden karşı çıkıyorsunuz” türü ifadelerle, herkesin sizinle aynı inanç ve algılara sahip olması mecburiymiş gibi yaklaşım göstererek, başkalarının hukuk ve sosyal yaşam kurallarını kendi inanç referanslarınıza dayandırmayı alışkanlık hâline getirdiniz.

-Kendinizden görmediklerinizin iş, kariyer, özgür ve güvenli yaşam alanlarını gittikçe daralttınız. Parti referansı olmadan taşeron işçisi olmayı bile imkânsız hâle getirdiniz.

-Maksatlı, tek yanlı ağır vergi cezalarıyla; özgürlükçü, çok sesli basını, sesini çıkaramaz, demokratik işlevini yerine getiremez hâle getirdiniz.

-Batık gazeteleri devlet kurumları eliyle yandaşlara devredip iktidarınızın “hık deyicileri” yaptınız.

-Birkaç kadeh veya ne kadar içiyorsa içsin, içki içenleri “ayyaş-alkolik” diye aşağıladınız.

-Alkollü araç kullanmayı kabahatten cürme terfi ettirip hapisle cezalandırma niyetine girdiniz.

-Sigara içerek iyi bir şey yapmayan, ama asıl kendisine zarar verenlere, “gidin zehir odalarında için” diyerek kafes canlısı muamelesi yaptınız.

-Kentsel dönüşüm, imar planı değişimi gibi adlar altında birilerine tatlı rantlar sağlayan, beton yığını sitelerle, plazalarla, AVM’lerle her yeri doldurup fakirlik-zenginlik çelişkisini insanların gözüne gözüne soktunuz.

-5-10 yıl öncesinde hiçbiri yokken şimdi milyon TL’lerini nereye harcayacaklarını şaşırmış, iktidarcı dinsel kimliklerini kartvizit yapan, sonradan görmelerle etrafı doldurdunuz.

-“Başörtülüler dışlanıyor, ötekileştiriliyor” yakınmalarınızı, başı açıkları dışlayarak, ötekileştirerek giderdiniz.

-Devlet okullarında okuyan çoğunluğun çocuklarını, yetersiz kadro, donanım koşullarına, geçim zorluğu çeken öğretmenlerin bıkkınlığına terk ederken, nitelikli eğitim-öğretimi yüksek gelir sahiplerinin ayrıcalığına dönüştürdünüz.

-Artık iktidarınızın, bakanlıklarınızın, belediyelerinizin arzu ve taleplerine aykırı pek az yargı kararı çıkmasına rağmen, Taksim Gezi Parkı’yla ilgili “yürütmeyi durdurma” kararında olduğu gibi aleyhe çıkan tek tük mahkeme kararını bile sindiremeyip “maksatlı” bulduğunuzu beyan ettiniz; “sonunda yine de bizim dediğimiz olacak” diyerek yargıyı, hukuk devletini hiçe saydınız.

-Adalet Bakanınızın Müsteşarı eliyle oluşturulan yeni HSYK kararlarıyla, yargıyı tepeden tırnağa yeniden dizayn ettiniz; Yargıtay üyeliklerinde, özel görevli mahkemelerde nerdeyse size aykırı gelecek tek bir yargıca, savcıya yer vermediniz.

-Darbe planlarına katıldıkları iddiaları çerçevesinde adları öne sürülenlerden yargılanmadık, tutuklanmadık, en üstten en alt rütbeye kadar asker, bürokrat, akademisyen, gazeteci, sivil bırakmadınız. Kalabalık iddianame sayfalarına rağmen birçoğunun hangi terörist fiilleri işledikleri konusunda kamuoyuna somut bilgi aktarımında bulunmadınız.

-Genelkurmay Başkanı’nın, hükümet aleyhine internet sitelerini yayına sokarak “terörist şiddet yöntemleriyle hükümeti yıkmaya teşebbüs suçundan” özel görevli mahkemede yargılanmakta olmasını sorgulamazken, MİT Müsteşarınız için çok çabuk çözüm ürettiniz.

-Kesin delillere dayalı mahkeme kararıyla, “33 askerin şehit edilmesinin baş sorumlusu olduğu” sabit olan bölücü bir terörist şefinin, başka suçların failleri olan şahısların dahil olduğu kimi gizli tanıkların beyanlarıyla, üst düzey görevler yapmış insanların ağır suçlarla çok kolay suçlanmasına zemin hazırlayan düzenlemeler yaptınız.

-Tarihin en karanlık ve umutsuz günlerinde dahi Vatanın ve Ulusun umudu ve kurtarıcısı olmuş Türk ordusunun binlerce onurlu subayını, bu dava-tutuklama kaosu süreci içinde büyük bir moral, güven yıkımına uğratırken, ayaklar altına alınmış onurlarından başka bir şey düşünemez hâle getirdiniz.

-Halkın hiçbir onayını almadan, şehit yakınlarının ve gazilerin yaralarını yeterince sarmadan, yasal alt yapı oluşturmadan, kendi ordumuzun tutsak komutanlarına göstermediğiniz müsamaha ve anlayışla, bölücü terör örgütüyle müzakereler yaptınız.

-Bu Ülkenin her zaman asli unsuru olmuş milyonlarca Alevinin; “herkesin Sunni kurallara göre inancını yaşaması mecburiymiş” gibi “sapkınlık” olarak aşağılanmasına, hakarete uğramasına onay veren sözler sarf ettiniz.

-Bu aşağılama pervasızlığı üzerine; Alevi akıncıları ve yeniçerileri fetihten fetihe koşturup İmparatorluk topraklarını 2,5 kat büyütürken, diğer yandan 40 bin Alevi Türkmeni katleden bir padişahın adını “en uygunu bu” diyerek 3. Boğaz Köprüsüne vermeye niyetlendiniz.

-“Yasama, yürütme, yargı erklerinin, kendi içlerinde ve birbirlerine karşı ayrı görev ve sorumlulukları olmasını” ifade eden, “Devlette kuvvetler ayrılığı” ilkesini, “her şeye ilk önce ve en son kral karar verir” mantığına dayalı “kuvvetler birliği” ilkesine dönüştürmek isteyerek, “başkanlık despotizmi” tehlikesiyle toplumu son derece kaygılandırdınız.

-TV dizilerinin senaryolarını, oyuncu kıyafetlerini eleştirip baskılayıp değiştirecek, “kaç çocuk sahibi olmaları gerektiğini” söyleyecek kadar her konuya müdahil olarak, insanlarda özgürlüklerinin gırtlağına çöküldüğü duygusu yaratmaya başladınız.

- Kurucu önder Atatürk’ü getirdiği Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş, laik kimlik ve ilkelerini pek benimseyemediniz; Sık sık çıkmaya başlayan mazeretleriniz nedeniyle katılamadığınız Milli bayramları, bayram gibi kutlamamıza da izin vermediniz.

-Kendi savaşımız olmayan Suriye’de çıkan iç savaşta, Meclis kararı bile olmadan “fiili savaş tarafı” oldunuz.

-İleride belki de onbinlerce, yüzbinlerce çocuğumuzun canına mâl olacak, on yıllarca sürecek bir savaşa girmemize heveskâr olarak, geleceğe dair kaygılarımızı artırdınız.

-İktidarınız yenilendikçe, halkınıza daha yüksekten ve uzaktan bakmaya başladınız.

-“Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışın” hadisini unuttunuz, eski Yunan tanrıları gibi davranmaya başladınız.

-Ve daha sıralayabileceğimiz pek çok gönül ve umut kırıcı şeyler yaptınız.

Ama siz maalesef bunların tek birini dahi görmediniz, kabul etmediniz.

Sanki, bizler sizin kullarınızmışız gibi düşünmeye ve davranmaya başladınız.

Bu halkın düşünce ve iradesi, bir süre önce hararetle alkışladığınız başka ülkelerin meydanlarında toplanan halkların düşünce ve iradelerinden, çok daha demokratiktir, çok daha meşrudur ve çok daha az marjinaldir.

Siz bu halkın barış, özgürlük, güven içinde yaşama ve geleceğe umutla bakma duygularında travmalar ve korkular yarattınız; Onun için bardağı taşıran damlalardan birinin, Gezi Parkı’nda kesilen ağaçlar olmasına da çok şaşırmamak gerekir.

Saygılarımızla..
YARGIÇLAR SENDİKASI
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…