Gezi Parkı eyleminin sonuçları ;

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
........................................
Küçük Türkiye istedikleri doğrudur ama bunu başta Amerika istiyor Bunlarla ilgili kaynaklara ulaşmak zor değildir biraz araştırmanız yeterlidri ben Dış Politika eğitimi aldım görünenlerin altında bir buzdağı yatıyor bazılarınızı aklınız hayaliniz almaz
 
Son düzenleme:

ttlım benım dedıgımı demıssın ıste olayların gorunmeyen kısmı var gorun dedım butun yazdıklarımda...sımdı sana bende su egıtımı aldım demeyeyım..ole benım babam senın babanı dover gıbı olur sonraa..komık olur
 

Ben onu siz güldüğünüz için söyledim komik geldiği için size yani desteksiz konuşmuyorum diye yoksa bugüne kadar belirtme gereğinde hiç bulunmadım
 
Bugün 12. gününe giren Gezi Parkı direnişi sürecinde Başbakan’ın ‘çapulcular’ diye tabir ettiği direnişçiler de konuştu, siyasi otorite de… Konuyu bir de direnişçilerle bizzat karşı karşıya gelen, gaz tabancasının tetiğine basan çevik kuvvete soralım dedik. Barikatın öbür tarafında neler oluyor? 5 yıllık polis M.A’yı bulmak zor, konuşturmak kolay oldu. “Sonuçta devlet memuruyuz, basına demeç veremiyoruz. Kurumumuz telefonlarımızı dinlemeye kadar işi ilerletti. Ancak aşırı derecede mobbing altındayız. Polisin hakkını savunacak bir yapılanma olmadığı için kendimizi riske atarak bir şeyler yapmaya çalışıyoruz” diyerek sürece dair düşündüklerini anlattı:

Polis tam gaz attığı esnada ne düşünür, ne hisseder diye soruyorsunuz. Çok basit: “Artık bitse de eve gidip biraz uyusak” diye düşünüyor, “Eşimizi görsek, çocuğumuzla beraber olsak” diyor. “Bu olayların sorumlusu ben değilim, ama günah keçisi hep ben oluyorum, eziyeti, sıkıntıyı çeken, gerçek hak kaybına uğrayan hep ben” diyor.

100 saate yakındır çalışıyorsunuz, kaldırım taşları üzerinde birkaç saatlik uykuyla ayaktasınız, kumanya gelmiyor, lavabo ihtiyacınızı karşılamakta zorluk çekiyorsunuz ve günlerdir duş alamadığınızdan artık kokuyorsunuz. Bu halde olan bir insana adını sorsanız söyleyemez. Kaldı ki siz bu canavarlaştırdığınız insandan insan haklarına uygun hizmet bekliyorsunuz. Polis artık düşünme kabiliyetini yitirmiş halde. Son bir haftada 5 arkadaşımızın intihar ettiğini biliyor muydunuz? Bir arkadaşım televizyon izlerken kendini görmüş, yerde yatan bir kadını tekmeliyormuş. “Aman Allah’ım” diyor, “Bu ben olamam, ben bu kadını tekmelediğimi hatırlamıyorum, bir insan bunu nasıl yapabilir?” İşte polisin ne hallere geldiğinin göstergesi…

Gezi Parkı eylemlerinde işi çığırından çıkaran, çadırların yakılması oldu. Polis veya değil, sivil giyimli, gaz maskeli şahısların suç teşkil eden emri uygulamaları olayları patlattı. Burada emri verenler ilk derece sorumlu. Zaten polis suç teşkil eden emri sorgulayamıyor ki robota dönmüş, “Benim tek seferde 8 saat, haftada 40 saatten fazla çalışmamam lazım” diyemiyor. “Ben gaz atmam” diyebilecek cesarete sahip bir polis memuru tanımıyorum, hayal bile edemiyorum. İtiraz durumunda polis sürgün yer, soruşturma geçirir, ceza alır, mobbing uygulanır, çok geçmeden intihar dahi edebilir. 16 sene okumuşsunuz, fakülte bitirip polis olmuşsunuz, sonra “Simit sat, onurlu yaşa!” Sistem yanlış, polis simit satsa ne olacak? Önemli olan polisin nasıl idare edileceğidir, polise suç telkin eden emir verildiğinde dik durabilecek, emri yerine getirmediğinde hakkını savunabilecek bir mekanizmanın oluşturulması lazım.

Bugün sola, yarın sağa...
Polisin topyekûn muhafazakâr olduğunu söylemek zor. Zaten biz, hak arayan polisler, her zaman “Bizler hem sağcı hem solcu hem de cemaatçi polisleriz” sloganıyla yola çıktık. Polislik mesleğine giren genç jenerasyonda muhafazakâr polislerin sayısı çoğunlukta. Ancak daha eski meslektaşlarımızda milliyetçi ve ülkücü polislerimiz ağırlıkta. Bunun yanında üniversite mezunu polis yani POMEM alımlarıyla solcu polis sayısı da eskiye nazaran artış gösterdi. Ancak sağcı, solcu, cemaatçi polis olmanın bir farkı bulunmuyor, yarın sol görüşlü bir hükümet gelip sağ görüşlü insanlarla polisi karşı karşıya getirse, yine aynı şeyler yaşanır. Çünkü ısrarla söylediğimiz gibi polis sorgulayamıyor, hakkını savunan bir mekanizma yok.

Linç edilen polis memuru arkadaşlarımız, yaralanan, olay sebebiyle kalp krizi geçiren ve hayatını kaybeden arkadaşlarımız var, dolayısıyla polis bunların sorumlusu olarak eylemcileri görüyor ve bir nefret oluşabiliyor eylemcilere karşı. (“Polise emri veren siyasi otorite. Asıl ona öfke duymanız gerekmiyor mu?” sorusuna cevaben) Emin olun bize o suç teşkil eden emri veren idarecilerimize, amirlerimize fazlasıyla öfke duyuyoruz. Siyasilere fazlasıyla alet oluyor amirlerimiz. Ama elden ne gelir? Ya itaat et ya terk et mantığı var. Ve hiç bilmediğiniz bir şey söyleyeyim: Polisin açık öğretim sınavına girmesi geçen hafta yasaklandı. Eğitim anayasal haktır ama polis teşkilatında müdürler kendini anayasadan üstün görebiliyor. Sonuçta hiçbir polis sınava giremedi ve hepsi sınıfta kaldı.

Gaz bir orantısızlık değildir, TOMA’dan sıkılan su orantısızlık değildir. Çünkü polisin başka alternatifi yok, nasıl dağıtacak taşkınlık yapan grupları? Bir düşünsenize üzerinize yağmur gibi taş yağıyor, havaifişekler atılıyor, buna karşılık polisin gaz ve sudan başka silahı yok. (Başbakan’ın bile orantısız gücü kabul ettiğini hatırlatıyoruz) Hükümet diğer hükümetlerin yaptığı gibi her zaman olduğu gibi suçu polise atıyor. Önce emir veriyor, sonra ‘Vur dedik öldürdün!’ moduna giriyor. Bu, tüm hükümetlerin siyasi taktiğidir.

Son haftada yaşananları, demokratik bir eylem olarak görmüyoruz. Demokratik bir eylemde yürüyüş yapılır, slogan atılır, ancak polise taş atılmaz, cam çerçeve indirilmez, işyerlerine saldırıp araçlar yakılmaz. Tek başına duran eylemciye tazyikli su sıkıp yaralanmasına neden olan veya yere düşmüş ve zaten etkisiz hale gelmiş eylemciyi yerdeyken hâlâ coplayan polis arkadaşlarımızı üzülerek izledik. Vatandaşa kötü davranan polisler tabii ki var, ancak bunları genellememek lazım. Zaten bizler kötü muamelede bulunan arkadaşlarımızı kesinlikle uyarıyor ve kendilerine bu bağlamda cephe alıyoruz. Tüm bu yaşananlara tabii ki üzülüyoruz, sonuçta yüzlerce meslektaşımız; aralarında polis yakınlarının da olduğu yüzlerce eylemci yaralandı, maddi zarar inanılmaz boyutlarda. Şimdi bu röportajı okuyan hiç kimse zaten eylemlerin ‘yeşili koruma’ adına olduğuna inanmıyordur. Maksatlarının hükümeti devirmeye çalışmak olduğunu düşünüyoruz. Bunun yolu bu değil, seçim.
 
bununla fazlasıyla örtüşecek bi yazı paylaşacaktım ama yine tepki alırım diye korktum. kendi polisine merhamet etmeyen bi yönetimden başkalarına merhamet etmesi nasıl beklenebilir ki. aynı zamanda bu durumda polisin sağlıklı düşünmesini beklemek. haklarını arayabilecekleri hiçbir platform yok. emniyetsen i kurmak isteyenleride görevden attılar.
 
benım demek ıstedıgım Emperyal guclerın Türkıye uzerındekı oyununa alet olmayın..

Buna cevap vermeden geçemeyeceğim.
Bu direniş aynı zamanda, bizi yıllardır emperyalistlerin kucağına oturtan yönetime başkaldırıdır.

BOP'un eşbaşkanıyım diye açıklama yapan bir başbakana direniliyor şu an.

Ve yıllardır biz de sizlere "yapmayın, etmeyin, biz emperyalistlere diz çöktüren bir liderin çocuklarıyız. ülkemi, topraklarımı ve ülkenin nice lokomotiflerini emperyalistlere yem edenleri desteklemeyin.." diye yalvardırk, anlatmaya çalıştık.
Ama başaramadık.

Bu vatan hepimizin.
Hak, özgürlük falan filan. Boşverin bunları.
Hepimizin ilk sıradaki değeri bu vatan olmalıdır.
Ve söz konusu vatansa, gerisi artık teferruattır. Öyle olmalıdır.
 
Ne konuşmaydı ama dimi elmi
Çarşıya aşık olmuştum, şimdi redhacke de aşığım

aynen bende ya ...
buarada ankarada altınparkta başbakan izleyici topluyor şuan ne için topluyor duyamadım ama miting arabası gibi arabalar duyuru yapıyo bilgisi olan var mı? izleyici topalnıyor ya yazık
 

ama yine de insanların kafasına nişan alıp gaz bombası sıkmak ve sakat bırakmak.......15 cm mesafeden gaz sıkmak.......iki kadını yerlerde sürüye sürüye dövmek...........doktorları ara sokaklara çekip dövmek(sanırım bu savaşta bile yok)......evlere gaz bombası atmak okan bayulgenin de dediği gibi bir tercih meselesidir değil mi

bari kask numaralarını kapatanlara bir ceza ne bileyim bir yaptırım uygulasalar.........nerdeeee........ne yazık ki lafı dolandırmaya gerek yok benim gördüğümü herkes görebiliyor
 
Türkiye de okuyan Kosovalı arkadaşlarımız var direnişe destek verdikleri için bursları kesilmekle tehdit edilmişler
 
.kımler tarafından tehdıt edilmişler merak ettım..

Ülkelerin de Ak partinin uzantılarından olan örgütler varmış siz nasıl direnişe katılırsınız bursunuzu hükümet veriyor desteğinizi çekin hemen demişler onlarda biz bursumuzu hükümetten değil devletten alıyoruz ayrıca Ak parti den öncede veriliyordu bu burs diye desteğe devam edeceğiz diye açık açıkta face sayfalarına yazmışlar hatta bizler de uyardık arkadaşlarımızı silin bu yazıları sıkıntı olmasın sizinler için diye istemeyiz sonuçta başlarına dert açılmasını
 
pazar gunu saat 4 de taksımde toplanacak herkes haberınız varmı kızlar
 
Çarşı sayfasına ilan verdim zaten.

Çarşıdan koca aranıyor diye

Ama red biraz sakat be canım, nasıl ulaşcan adamlara:26:

Bilgisayarıma mektuplar yazıcam, onlar bana ulaşcaklar Hackle beni Red dicem Parçala Behcet gibi bişi
 
Olaylar sırasında İzmir'de sahilde oturan yada sadece yürüyen kızların saçını çekip coplayan 3 polisin ceza olarak görev yeri değiştirilmiş! Şaka gibi!!!!
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…