Gezi Parkı eyleminin sonuçları ;

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

ooooooff offff....DAHA ONCE BIR UYE YAZDIGIMI SIZE DE AYNEN ILETIYORUM


bılerek akpye oy verdım ben...tehdit de edilmedimm...makarna ya da burs da almadımm...ızmırın gobegın de dogdum yetıstım..3 ay oncesıne kadar belıme kadar roflelı saclarımla guzel ızmırım ın sokaklarında gezdımm..cok sukur allahım bana sonradan kapanmayı nasıp ettıı......kör de degılım...ıyı bır egıtım de aldım...hatta o kadar ıyı egıtım almısım kı akp sempatızanı olarak dıger partılere oy veren vatandaslara sızın gıbı asla hakareet etmedım..cunku ben demokrası ne demek cook ıyı bılıyorum...özgurluk ne demek ..secme ..secılme hakkı ne demek...secmen olmak demek ne demek cok ıyı bılıyorum....


Sızı ınsanlara resmen aptal..cahıl ..koyun muamelesı..hatta beyınsız muamelesı yapmanızdan dolayı kınıyorum...
Sızın cıddı bır kesım degıl dedıgınız ınsan kac mılyon ınsan bılıyor musunuz? 2011 de kac mılyon ınsan oy verdı..akp kac mılletvelılı cıkardı bılıyor musunuz??
 
akp ye oy veren biri olarak; görmeden kömür makarna aldığımı söyleyen herkesin ahirette iki elim yakasında. asla ve asla hakkım helal değildir.
 

bu sizin bulduğunuz makale ye cvp olabilecek nitelikte bir yorum.

Bir insan hem cahil hem de kör-kütürüm ideoloji sarhoşu ise kısaca orayı terk et.

O, bilgiye dayanmadan inanç sahibidir. Günün sonunda eve dönerken doğruları değil, kafasında getirdiği hurafeleri yanında alıp götürecektir.

Cahilin ve ideolojik amigoların sesinin gür çıktığı alanların başında, son 10 senedir plak gibi defalarca takıp dinlettikleri şu meşhur Türkiye'nin borç batağına saplandığı safsatası geliyor. Cahillerin saati anlaşılan 2001 krizinde durmuş, dönüp dönüp oraya bakıyorlar. Bu safsatalar yüzünden en detaylı analizimizi 22 Temmuz 2007 seçimlerinden hemen önce yaptık. Zira koca profesörler o zaman genel seçimlere giderken sırf kafa karıştırmak için bu saçmalıkların başını çekiyordu. Tam sayfa çok detaylı analizimizin başlığı 'Ekonomide gerçekler ve yalanlar (18 Temmuz 2007) idi. Lütfen Google'dan bulup okuyun. Kim haklı çıktı görün. Yine bulup okuyun, cahilin iftirası ile analiz farkını görün. Şimdi yine seçim zamanı, yine saçmalama zamanı. Bakalım Türkiye'nin borç defteri ne diyor?

İlk olarak, Türkiye'nin dış borçlarının içinde hem devletin, hem de özel kesimin payı var. Bir kere bu ikisini ayırmak lazım. Ayırmaz iseniz özelin yaptığı borcu devletin borcu gibi millete çakarak ahlaksızlık yapmış olurlar. Öyle ya, nasıl ki benim borçlarım sizi ilgilendirmez, borç alıp kâr rekorları kıran ve başarıyla ödeyen Koç ve Sabancı'nınkiler de bizi ilgilendirmez. Devlet bu borçlara garantörlük yapmıyor. Veren ile alanın sorunu. Bu yüzden özel sektörün borcunu nüfusa bölüp de 'bebeklerimizin şu kadar borcu var' diyen cahiller halt etmiş.

İkinci olarak da net ve brüt (AB ölçüsü bu) borç ayrımı yapılmalı. Brüt olan sadece borçları içerirken, alacaklarımızı hesaba katmaz. Şimdi Türkiye'nin şark kurnazları borcumuza bakıyor da alacağımıza bakmıyor. Borç borç da, alacak patlıcan mı? Bunun için borçlardan alacaklar çıkarılınca net borç oluşuyor ki buna bakmak lazım. O zaman önce bu ikisine göre bakalım.

Türkiye'nin toplam (kamu artı özel sektör) brüt borçları 2002 yılında 257 milyar TL'den, 2010 yılında 497 milyar TL (290 milyar dolar) olmuş. Alacaklarımızı düşersek (net) 317 milyar TL oluyor. Brüt 290 milyar dolar borcun sadece 89 milyar doları devletin. On sene önce de zaten 75 milyar dolardı. Yani pek artmış değil. Artan da bu kriz ortamında oldu. Bu borcun 84 milyar doları uzun vadeli. Risk yok.

Hükümetten bağımsız olan ve adeta bir şirket benzeri kâr-zarar açıklayan TCMB'nin de 12 milyar dolar borcu var. 10 milyarı uzun vadeli, yine hiçbir risk yok. Özel sektörün 190 milyar dolarlık borcunun da yine 117 milyar doları uzun vadeli.

Üçüncü bir ayrım da borcun GSYH'ya oranına bakılır. Mutlak miktarına değil. Zira borç alınmış da ne yapılmış, hangi katma değer oluşturulmuş, görmek lazım. Ancak Türkiye'de cahiller borcun 'miktarına' bakarken, bununla ne yapıldığına bakmıyor. Evim yoktu, borcum da yoktu. Çok mu iyi? Ev yaptırdım, artık borcum da var. Evimin birkaç katını satarsam tüm borcumu öder, üstelik cebimde de para kalır. Kötü mü? Katma değer oluşturmaktan habersiz cahil, miktar olarak borçtaki artışa bakıyor da GSYH'nın 200 milyar dolar bandından tam 750 milyar dolar bandına çıktığına bakmıyor. Şimdi bu gözle bakalım. Kamu ve TCMB'ninki bir arada GSYH'nın %13'ü kadar bir brüt dış borç stoku var. Neti %10'un altında. Demek ki, devletin dış borç riski yok.

Bir de devletin hem iç hem de dış borcu var. Bunun net olarak GSYH'ya oranı % 41,5 (Avrupa'da ortalama % 80 ve üzerinde), net olarak ise GSYH'ya oranı 2010'da % 28,7. Kısaca devletin ne iç borç, ne dış borç riski var.

Özel sektör ise sadece biraz borçlu. Ancak bunun da vadesi uzun. Sağlıklı borçlanmış, krizde bile takır takır ödemiş. 189 milyar dolarlık toplam özel borcunun 90 milyar doları bankaların, 100 milyar doları da reel sektörün. Peki cahil adam özel sektörün kim olduğunu biliyor mu? Türkiye'de faaliyet yapan tüm yerli yabancı firmalar 'özel sektör' olarak geçiyor. Buna göre 190 milyar dolarlık özel sektör borcunun ne kadarı yerlinin, ne kadarı bizim cahilin çenesini yoran yabancının borcudur acaba? Bunu kimse bilmiyor ve TCMB de maalesef şeffaf davranarak ya da tembellik yapıp düzenli olarak açıklamıyor. Ve yazık ediyor. Sonuç olarak özel ile kamunun toplam dış borcunun GSYH'ya oranı brüt % 39,5, net olarak ise % 23. Yani yine sorun yok. Sorun olmadığını nereden anlayacağız? Avrupa'ya, dünyaya, petrol zengini olmayan bizim gibi ülkelere bakarak. Baktılar mı, hayır! Kimin risk primi nerede? Kim batmış, kim ayakta, kimin notları düşerken kiminki çıkmış?
 
Son düzenleme:
o kadar yazdıklarımdan bır ona takılmana sasırmamak lazım hatun..:)

Ben diyorum videoyu izle, sandıktan oy nasıl çıkmış gör, senin verdiğin cevaba bak.

Böyle gözü kapalı devam et kardeşim.

O kadar yazdığında bir anekdot olsa yüreğim gam yemeyecek.
 
Son düzenleme:
Bir insan hem cahil hem de kör-kütürüm ideoloji sarhoşu ise kısaca orayı terk et.

O, bilgiye dayanmadan inanç sahibidir. Günün sonunda eve dönerken doğruları değil, kafasında getirdiği hurafeleri yanında alıp götürecektir.

Cahilin ve ideolojik amigoların sesinin gür çıktığı alanların başında, son 10 senedir plak gibi defalarca takıp dinlettikleri şu meşhur Türkiye'nin borç batağına saplandığı safsatası geliyor. Cahillerin saati anlaşılan 2001 krizinde durmuş, dönüp dönüp oraya bakıyorlar. Bu safsatalar yüzünden en detaylı analizimizi 22 Temmuz 2007 seçimlerinden hemen önce yaptık. Zira koca profesörler o zaman genel seçimlere giderken sırf kafa karıştırmak için bu saçmalıkların başını çekiyordu. Tam sayfa çok detaylı analizimizin başlığı 'Ekonomide gerçekler ve yalanlar (18 Temmuz 2007) idi. Lütfen Google'dan bulup okuyun. Kim haklı çıktı görün. Yine bulup okuyun, cahilin iftirası ile analiz farkını görün. Şimdi yine seçim zamanı, yine saçmalama zamanı. Bakalım Türkiye'nin borç defteri ne diyor?

İlk olarak, Türkiye'nin dış borçlarının içinde hem devletin, hem de özel kesimin payı var. Bir kere bu ikisini ayırmak lazım. Ayırmaz iseniz özelin yaptığı borcu devletin borcu gibi millete çakarak ahlaksızlık yapmış olurlar. Öyle ya, nasıl ki benim borçlarım sizi ilgilendirmez, borç alıp kâr rekorları kıran ve başarıyla ödeyen Koç ve Sabancı'nınkiler de bizi ilgilendirmez. Devlet bu borçlara garantörlük yapmıyor. Veren ile alanın sorunu. Bu yüzden özel sektörün borcunu nüfusa bölüp de 'bebeklerimizin şu kadar borcu var' diyen cahiller halt etmiş.

İkinci olarak da net ve brüt (AB ölçüsü bu) borç ayrımı yapılmalı. Brüt olan sadece borçları içerirken, alacaklarımızı hesaba katmaz. Şimdi Türkiye'nin şark kurnazları borcumuza bakıyor da alacağımıza bakmıyor. Borç borç da, alacak patlıcan mı? Bunun için borçlardan alacaklar çıkarılınca net borç oluşuyor ki buna bakmak lazım. O zaman önce bu ikisine göre bakalım.

Türkiye'nin toplam (kamu artı özel sektör) brüt borçları 2002 yılında 257 milyar TL'den, 2010 yılında 497 milyar TL (290 milyar dolar) olmuş. Alacaklarımızı düşersek (net) 317 milyar TL oluyor. Brüt 290 milyar dolar borcun sadece 89 milyar doları devletin. On sene önce de zaten 75 milyar dolardı. Yani pek artmış değil. Artan da bu kriz ortamında oldu. Bu borcun 84 milyar doları uzun vadeli. Risk yok.

Hükümetten bağımsız olan ve adeta bir şirket benzeri kâr-zarar açıklayan TCMB'nin de 12 milyar dolar borcu var. 10 milyarı uzun vadeli, yine hiçbir risk yok. Özel sektörün 190 milyar dolarlık borcunun da yine 117 milyar doları uzun vadeli.

Üçüncü bir ayrım da borcun GSYH'ya oranına bakılır. Mutlak miktarına değil. Zira borç alınmış da ne yapılmış, hangi katma değer oluşturulmuş, görmek lazım. Ancak Türkiye'de cahiller borcun 'miktarına' bakarken, bununla ne yapıldığına bakmıyor. Evim yoktu, borcum da yoktu. Çok mu iyi? Ev yaptırdım, artık borcum da var. Evimin birkaç katını satarsam tüm borcumu öder, üstelik cebimde de para kalır. Kötü mü? Katma değer oluşturmaktan habersiz cahil, miktar olarak borçtaki artışa bakıyor da GSYH'nın 200 milyar dolar bandından tam 750 milyar dolar bandına çıktığına bakmıyor. Şimdi bu gözle bakalım. Kamu ve TCMB'ninki bir arada GSYH'nın %13'ü kadar bir brüt dış borç stoku var. Neti %10'un altında. Demek ki, devletin dış borç riski yok.

Bir de devletin hem iç hem de dış borcu var. Bunun net olarak GSYH'ya oranı % 41,5 (Avrupa'da ortalama % 80 ve üzerinde), net olarak ise GSYH'ya oranı 2010'da % 28,7. Kısaca devletin ne iç borç, ne dış borç riski var.

Özel sektör ise sadece biraz borçlu. Ancak bunun da vadesi uzun. Sağlıklı borçlanmış, krizde bile takır takır ödemiş. 189 milyar dolarlık toplam özel borcunun 90 milyar doları bankaların, 100 milyar doları da reel sektörün. Peki cahil adam özel sektörün kim olduğunu biliyor mu? Türkiye'de faaliyet yapan tüm yerli yabancı firmalar 'özel sektör' olarak geçiyor. Buna göre 190 milyar dolarlık özel sektör borcunun ne kadarı yerlinin, ne kadarı bizim cahilin çenesini yoran yabancının borcudur acaba? Bunu kimse bilmiyor ve TCMB de maalesef şeffaf davranarak ya da tembellik yapıp düzenli olarak açıklamıyor. Ve yazık ediyor. Sonuç olarak özel ile kamunun toplam dış borcunun GSYH'ya oranı brüt % 39,5, net olarak ise % 23. Yani yine sorun yok. Sorun olmadığını nereden anlayacağız? Avrupa'ya, dünyaya, petrol zengini olmayan bizim gibi ülkelere bakarak. Baktılar mı, hayır! Kimin risk primi nerede? Kim batmış, kim ayakta, kimin notları düşerken kiminki çıkmış?
 
Son düzenleme:
Ben diyorum videoyu izle, sandıktan oy nasıl çıkmış gör, senin verdiğin cevaba bak.

Böyle gözü kapalı devam et kardeşim.

O kadar yazdığında bir anekdot olsa yüreğim gam yemeyecek.

iyide hacım sen neden cırkınlesıyorsun..yüreğinin cırkın olduguna ınanayım mı?
 
Eski Başbakan yardımcısı Abdullatif Şener Halk tv de konuşuyor dinlemenizi öneririm!!!! Kaçıranlar daha sonra baştan dinlemeli mutlaka!!!
 
Son düzenleme:
bütün bu olayların sonucunda tayyip gitsinde ne olursa olsun milletin derdi bu. o giderse ülkenin başına kim geçecek önemli değil yeterki gitsin.
 


Vallahi makro ölçüde ekonomi değerlendirmesi yapabilecek yeterlilikte değilim, aklım o kadarına çalışmıyor.

Ama etrafımda tanıyıp bildiğim kim varsa ve yolda belde rastladığım her kesimden, her meslekten insanların bir çoğunun dilinde olan bir şeyi merak ediyorum sadece.

- Şu anda bu ülkede neredeyse en son yapmış olduğu market alışverişini bile "içinde bulunduğu dönem veya bir sonraki ekstre dönemine" borçlanmayan kaç kişi var?

Artı,

- Beyaz eşya, ev eşyası, kılık kıyafet vb. küçük mutfak eşyası da dahil olmak üzere aylarca,

- Konut, emlak ve tüketici kredisi olarak yıllarca borçlanmış olmayan kaç kişi var? acaba.

Ben bunun cevabını hakikaten çok ama çok merak ediyorum gerçekten...
 

Şahsım adına, her aya eksiyle başlıyorum.

Kredi borcu olmayanın da hemen hemen yok denecek kadar az olduğunu düşünüyorum.
 
bütün bu olayların sonucunda tayyip gitsinde ne olursa olsun milletin derdi bu. o giderse ülkenin başına kim geçecek önemli değil yeterki gitsin.
Yeni biri gelicekse;
%50'nin oyu bende,o oylar sayesinde ben istediğimi yaparım diyen biri olmasın.
%50 değil %100 benim halkım,vatandaşım desin.
Özel alanıma girmesin,benim hayatımı değil ülkeyi yönettiğini unutmasın.
Benim şimdilik aklıma gelen naçizane beklentiler bunlar.
Halkın tamamını düşündüren konu ''o gitse ülkenin başına kim geçicek?'' Bu sorunun artık çözülmesi lazım.Diğer partiler değil iktidar olmak muhalefet bile olamadı.(Gerçi muhalefet olmak daha önemli ve zor olabilir,bilemedim şimdi)Olsaydı halk kendi işimi kendim görürüm diye sokaklarda olmazdı.
 
Son düzenleme:

Birkaç hafta önce tv'de bankalara borçlanan insanlarla yapılan röportajı seyretmiştim, borcunu kapatmak isteyenler kredi çekiyor, çektiği krediyi ödemek içinse tekrar kredi çekiyor, krediyi krediyle kapatmaya çalışanlar var, hatta bir adamcağıza epey üzülmüştüm, 8 bankaya tüketici, ihtiyaç kredisi borcu varmış, birini diğeriyle kapatayım derken borç üstüne borç binmiş



-------------
Hanımlar,
hazır sazı elime almışken birde uyarı yapayım, konuyu tartışıyorsunuz iyi güzel ama birbirinize kurduğunuz cümlelere dikkat ediniz.
 
Abdullatif Sener : Dis politika / ic politika felaket ekonomi felaket ekonomi yazarlari iktidarin verdigi rakamlar uzerinden yorum yapiyor
 
Açıkçası vergi konusunda şikayetçiyim.
ödediğim elektrikse kaçak kullanandan da alsın. Bulsun ve alsın.
Kaçırandan da alsın. Adaletse önce buna adalet getirilsin.
Millet yüzsüz kaçak elektrikle evine klima bile getirmiş.
Ben sıcakta pişiyorum neden başkasının faturasını ayrıca kendi faturamı ödediğim için.
Hak mı?

Ama şu kredi kartı meselesinde maalesef iğneyi biraz kendimize batıralım.
çünkü çokkk harcıyoruz.
Maaşımız kadar alsak aslında sıkışmayız.
Ama genel de nasılsa taksit yapılıyor diye düşünüp aşdıkça alıyoruz.
Halbuki o taksit muhakkak ödenecek ha bu ay ha bir daha ki ay.

Mesela bende çok harcarım sevgilim hep şikayet eder.
Ama onun kredi kartlarını n limitleri yüksek olmasına rağmen şu zamana kadar asgari değil hep ta ödemiş.
Hiç yakındığını da duymadım ama ben her ay faturayı açmamla sövmeye başlarım sanki o kadar şeyi alan ben değilmişim gibi
 
Abdullatif Sener : Dis politika / ic politika felaket ekonomi felaket ekonomi yazarlari iktidarin verdigi rakamlar uzerinden yorum yapiyor

Kendi kendime sus mune telkini veriyorum ama susamıyorum
Şimdi demezler mi adama el ele yürürken niye sustun? Şimdilerdeki çıkışın niye? Düşündürücü çok düşündürücü.
 
Son düzenleme:
Yaşı küçük olanlar pek bilmezler belki ama bundan 10 sene önce bankalardan değil kredi çekmek kredi kartı bile almak çok zordu. Banka vatandaşa güvenemiyordu ödeyebilir mi diye. Bir sürü kefil olacak bir çok prosedür. Krediyi alana kadar çatlarsın. Şimdi ise öyle mi banka zorla sana kredi veriyor. Almazsan dövecek sanki.


Cepten mesaj çek anında kredi diyor. Banka salak mı da böyle para dağıtıyor. Önceden salaktılarda şimdi mi akıllandılar. Hayır tabikide. Banka kar amacı güden bir şirkettir. Karşılığını alamayacağı işin riskine girmez. Zamanında Millet de para yoktu o yüzden bankalar kredi vermiyordu. Şimdi ise millet de zorlada olsa krediyi ödeyebilecek parası varda o yüzden kredi veriyor. Evine posta ile kredi kartı gönderiyor...

bu sene en çok kar eden şirketler de bankalar çıktı bilginize ....


baksanıza yaaa reklamlarda bile gecenin bi yarısı geceliği ile paran hazır diye para veriyor bankalar.yok artık biz sizden teferruat istemiyoruz bi msj la al kredini diyorlar :):):):)

haaa o eylemlerde bulunan ünlülerden biri de bi banka reklamında oynuyor ne kadar kazanıyor o banka reklamından ????
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…