Hayatımın kalanına devam etmek istemiyorum..

Şu “en kötü özelliğim insanlara güvenip kendim gibi zannetmem” mottosundan iğreti geldi.şu 6 yaşındaki prenses kafasından bir çıkın önce.
ister dikkate alın ister almayın bu tarz problemleri en çok yaşayanlar kafasının içinde hala kız-erkek çocuğu olarak yaşayan,büyümek istemeyen tipler.
Büyüyün, herkes her şeyi yapabilir.insanlardan kötülük gelir, insanoğlu nankördür vs.bunları hergün en az 75-100 kez bi tekrarlayın,iyice ezberleyip sindirin.
Aşk için bir şey diyemem.adeta cehennem zebanisi olarak işe alınacak tiplerin bile birileri tarafından sevilip nişanlandığını falan gördüğüm için o kısımdaki “ilahi işleyiş,mantık artık ne menemse” daha çözemedim.belki de sonunda kedileriyle kafayı yemiş,hiç evlenmemiş sokağın sonundaki evde yaşayan huysuz yaşlı kadın olarak ölecek olmayı şimdiden kabullenmeliyiz.
 
Öleceğin kesin değil o kadar çok vaka geliyor ki intihar etmiş yoğun bakıma düşen ..altını erkek veya kadın farketmez hasta bakicilar temizliyor( genelde erkek çünkü daha güçlü oluyolar) afedersin bazen dalga geçiyolar acımasızca biliyorum ama duyuyordum böyle bunları riske alma derim..birde çok canları yanıyor
 
Herkese merhaba,
Konuyu açmadan önce eski tüm konularımı okudum. Ne güzel heycanlı zamanlarım varmış, gerçi sonucunda bişey olmamış ama yine de mutlu günler yaşamışım.
Uzun zamandır içimde bastırmaya çalıştığım duygularım var. Şu an bu yazıyı işyerimde ağlayarak yazıyorum. Hassas bi dönemdeyim sanırım, hiç bu kadar güçsüz hissetmemiştim kendimi. Ama ben artık sabahları heycanlumutlulukla kalkmıyorum. Hiç bir şeye karşı bi isteğim yok. Ne iş konusunda bi başarı yakalayabildim ne aşk.
Eski işyerimde çok büyük haksızlıklar gördüm, arkadaş kazığı yedim hem de iki kere. Çok çabuk insanlara güvenip onları içime alıyorum, kötülük beklemiyorum. Bu huyum yüzünden defalarca kez üzüldüm, hayal kırıklığına uğradım.
Beni mutlu eden hiçbir şey yok. Bi 10 yıl sonrasını merak etmiyorum, heycanlanmıyorum. Evlenirimçocuk sahibi olurum gibi bir hayalim yok. Biliyorum çünkü onu da beceremem. İlk evliliğimi beceremediğim gibi. Girdiğim sınavları kazanamadıgım gibi..
sadeceailemi düşünüyorum. Onları mahveder bu durum.belki de kendilerini suçlarlar, hep neden ararlar nedenyaptı diye. Ama inanın sabah uyandıgımda ilk aklıma gelen ölmek oluyor. Eskiden yaptıgımda beni mutlu eden şeyler artık eskisi gibi mutlu etmiyor beni.
Şuan düşünüyorum neye sahip olsamhayatım değişir ve eski mutluluguma sahip olurum diye, kocaman bir hiçbirşey!
Psikologa git diyeceksiniz biliyorum, onların hiç yardımı olmuyor, hayatımdaki bütün olumsuzlukları sihirli değneğiyle dokunup değiştiremeyeceklerine göre boşuna gitmiş olurum. Sadece o anlık cesaretimin gelmesini bekliyorum. Buraya neden yazdım onu da bilmiyorum, kimseye anlatamadıgım için sanırım. Ama içimde artık hiç istek yok, hiçbişeye karşı. İlaçlarla uyuşup robot gibi de yaşamak istemiyorum. Keşke bu kadar korkmasam, canımın yanacağını düşünmeden o bikaç dakikalık cesareti yakalayabilsem..


Acilen psikolojik destek almanız gerekiyor.
 
Acilen psikolojik destek almanız gerekiyor.
Haftaya doktor randevusu aldım. Mutlaka ilaç tedavisi almak istiyorum. Bu zamana kadar hep kendim çözmeye çalıştım, ilaçlara bağlı kalmak istemedim ama kendim işin içinden çıkamıyorum artık.
 
Şu “en kötü özelliğim insanlara güvenip kendim gibi zannetmem” mottosundan iğreti geldi.şu 6 yaşındaki prenses kafasından bir çıkın önce.
ister dikkate alın ister almayın bu tarz problemleri en çok yaşayanlar kafasının içinde hala kız-erkek çocuğu olarak yaşayan,büyümek istemeyen tipler.
Büyüyün, herkes her şeyi yapabilir.insanlardan kötülük gelir, insanoğlu nankördür vs.bunları hergün en az 75-100 kez bi tekrarlayın,iyice ezberleyip sindirin.
Aşk için bir şey diyemem.adeta cehennem zebanisi olarak işe alınacak tiplerin bile birileri tarafından sevilip nişanlandığını falan gördüğüm için o kısımdaki “ilahi işleyiş,mantık artık ne menemse” daha çözemedim.belki de sonunda kedileriyle kafayı yemiş,hiç evlenmemiş sokağın sonundaki evde yaşayan huysuz yaşlı kadın olarak ölecek olmayı şimdiden kabullenmeliyiz.
adeta cehennem zebanisi olarak işe alınacak tiplerin bile birileri tarafından sevilip nişanlandığını falan gördüğüm için o kısımdaki “ilahi işleyiş,mantık artık ne menemse” daha çözemedim.
İşte bu mantık beni daha çok karamsarlığa itiyor. İyi olmak iyi kalmak güzel şeyler yaşayacağımız anlamına gelmiyor bu hayatta. Kötü insan olup herşeyi güzel yaşayan etrafında güzel insanların oldgnu görmek bende adaleti sorgulatıyor.
 
Regl dönemi gibi geldi bana :) daha önce senin konunda çok heyecanlanmıştık. Olmadıysa vardır bir hayır. Daha da güzeli olacaktır eminim. Umutsuzluğa yer yok.
Bu konuyu açtıktan sonra regl oldum, beklemediğim bir günde hatta. Ama bu durum bende bir günlük olay değil. Son zamanlarda hep bu fikir vardı. Gülüyorum arkadaşlarımla eğleniyor görünüyorum ama kafamın içinde bir yerlerde hep bu fikir var..
 
Seninle @Kazen in yeni paylaştığı,

“İşte mutluluk hormonlarının üretimini artırmanın en kolay yolları!” adlı yazıyı paylaşmak istedim. Bunu lütfen oku. Bütün isteksizliğinin ve halsizliğinin sebeplerini görüp sonuca ulaşmak için bir adım atabilirsin. Ve lütfen kan tahlili yaptırıp D vitamini ve demir seviyelerine baktır. Özellikle D vitamininin düşük olması insanları intihara meyilli yapıyor. Müthiş şekilde depresyon tetikleyen bir şey D vitamini eksikliği. Bir dönem yaşadığım kadarı bana yetersiye düşünürken bilgilerin hiçbirine sahip değildim. 4 şişe D vitamini bitiripte birden gözüm açılınca, sabahları uyanmak istemezken zımba gibi kalkmaya başlayınca ve içim enerjiyle dolunca pencerem de tamamen değişti. Aslında bana ne olduğunu o zaman idrak ettim. Muhtemelen hormonların yerlerde şu anda... Seviyelerine baktır ve hatta bizimle paylaş lütfen. İnan bana antidepresana falan gerek kalmadan kendini kendin toparlayacak güce ulaşacaksın vitamin takviyeleriyle. Bir adım daha atmak için isteğinin olmaması tamamen bu durumlarla ilgili. Yazıyı da lütfen oku. Hatta konuyla ilgili araştırmayı derinleştir, daha fazla kaynak bul ve oku. Toparlanacağına yürekten inanıyorum.



Endorfin

Endorfin, ağrı ve strese karşı savaşan bir hormondur. Anksiyete ve depresyonun hafifletilmesine yardımcı olur. Kuvvetli bir antrenman veya yarış sırasında tüm yorgunluğa karşın sporcuların son kez atağa geçmesi endorfin sayesinde mümkün olur. Morfine benzer şekilde, ağrı algımızı azaltarak, vücudumuzda analjezik ve yatıştırıcı görevi görürler.

Düzenli egzersizin yanı sıra, gülmek de endorfin salınımını tetiklemenin en kolay yollarından biridir. Örneğin, bir stand up gösterisi veya komedi filmi izleyerek kahkaha atmak ve her an kahkaha atma beklentisinde olmak endorfin seviyelerinizi arttırır. Komik videolar izlemek veya arada arkadaşlarınızla şakalaşmak da endorfin seviyenizi yükselten iyi bir yoldur.

Aromaterapi yapın! Vanilya ve lavanta kokuları endorfin üretimi ile doğrudan bağlantılıdır. Araştırmalar, bitter çikolata ve baharatlı yiyeceklerin beyne endorfin salgılatabildiğini göstermektedir. Hızlı bir endorfin takviyesi için masanızda birkaç farklı aromaterapik yağ ve biraz da bitter çikolata bulundurmayı ihmal etmeyin.

Dopamin

Dopamin, bizi hedeflere ulaşmak için harekete geçme konusunda motive eder ve onlara ulaşma isteğimizi arttırır. İşleri sürekli erteleme, kişinin kendinden şüphe duyması ve motivasyon eksikliği düşük dopamin seviyeleri ile bağlantılıdır.

Peki dopamini artırmak için neler yapabilirsiniz?

Büyük hedefleri küçük parçalara ayırarak başlayın. Sadece ana bitiş çizgisine geldiğinizde beyninizin kutlamasına izin vermek yerine, dopamini aşamalı olarak salgılayabilmek için bir dizi küçük bitiş çizgisi oluşturabilirsiniz. Ayrıca kutlamalar başlı başına çok önemlidir. Bu yüzden hedefinize ulaştığınızda, en sevdiğiniz şeylerle kendinizi ödüllendirmeyi ihmal etmeyin.

Hedefe ulaştıktan sonra dopamin yoksunluğu yaşamamak için mevcut olan hedefe ulaşmadan önce bir sonraki hedeflerinizi belirleyin. Bu, dopamin için sürekli bir akış sağlayacaktır. Bir işverenseniz, ekibinizin başarılarını takdir edin, örneğin onlara bir e-posta göndermek veya bir bonus vermek, dopamin üretimlerinin ve gelecekteki motivasyonlarının artmasını sağlayacaktır.

Serotonin

Serotonin kendimizi değerli hissettiğiniz zaman artar. Yalnızlık duygusu ve depresyon serotonin olmadığı zaman ortaya çıkar. İnsanların suç çetelerine dahil olma ve suç faaliyetlerinde bulunmalarının bir nedeni yetiştirilme tarzı olsa da bir diğer sebep de bu eylemlerin serotonin salınımını arttırmasıdır. Ayrıca antidepresanların çoğu da serotonin üretimini artırma prensibine dayanır.

Geçmişte gerçekleştirdiğiniz önemli başarılara odaklanmak, beynin bu deneyimi yeniden yaşamasına izin verir. Beynimiz, gerçek ve hayal edilen geçmiş arasındaki farkı anlatmakta güçlük çeker, bu yüzden her iki durumda da ayrım yapmaksızın serotonin üretir. Şükran günlükleri yazmak ve sevdiklerimize teşekkür notları göndermek de bu açıdan faydalıdır. Bize değerli olduğumuzu ve hayata da değer verdiğimizi hatırlatırlar. Stresli bir günde serotonin desteğine ihtiyacınız varsa, geçmiş başarıları ve zaferleri düşünmek için birkaç dakikanızı ayırın.

En az 20 dakika güneşlenmek de cildinizin D vitamini ve serotonin üretimini destekleyen UV ışınlarını emmesine yardımcı olur. Çok fazla ultraviyole ışın almak iyi olmamasına rağmen, her gün bir miktar güneş ışığı serotonin seviyelerini artırmak için gereklidir.

Oksitosin

Oksitosin samimiyeti yaratır, güven duyulan sağlıklı ilişkilerin temelini oluşturur. Erkek ve kadınlar tarafından orgazm sırasında, kadınlar tarafından da doğum sırasında salgılanır. Canlıları birbirine bağlayan oksitosinin salınması engellendiğinde hayvanlar yavrularını reddeder.

Oksitosin sadakati artırır.

Yapılan bir çalışmada, tek eşli erkeklerin bir kısmına oksitosin verildi ve diğerlerine böyle bir takviye yapılmadı. Daha sonra erkeklerin davranışları gözlendiğinde, oksitosin verilmiş olan erkeklerin oksitosin verilmemiş erkeklere kıyasla, bekar kadınlarla konuşurken fiziksel olarak daha uzak bir mesafede durduğu görüldü.

Oksitosin akışını sürdürmenin basit bir yolu ise birisine sarılmaktır. Paul Zak, kişilerarası iletişimin sadece oksitosin arttırmakla kalmayıp, kardiyovasküler stresi azalttığını ve bağışıklık sistemini güçlendirdiğini belirtmekte. Sadece uzaktan selamlaşmak yerine, sevdiğiniz birine sarılarak selam verin. Zak, her gün sekiz kez sevdiklerinize sarılmayı önermekte.

İnsanlar bir hediye aldıklarında, oksitosin seviyeleri yükselir. Bir doğum günü veya yıldönümü hediyesi vererek kişisel ilişkilerinizi ve iş ilişkilerinizi güçlendirebilirsiniz.
Evet bi dönem demir eksikliği ve d vitamini için ilaçlar kullandım. O dönem sizin de dediğiniz gibi yataktan zımba gibi kalkıyordum enerjim tavandı. Ama fiziksel olarak iyiydim. Ruhsal olarak değişen bişey olmadı. İlaç tedavisi benim için tek çare gibi gözüküyor malesef..
 
Neden bu kadar umutsuzsunuz?
Merak ettim mutluluğun tanımı ne sizin için?
Neyle eşdeğer mutluluk?
Tamam hepimiz dönem dönem dibe vuruyoruz bu bir gerçek ama ne kadar çabuk ayağa kalkarsak o kadar kolay atlatıyoruz.
Basit seylerden mutluluk duymayı,haz almayı öğrenmek gerek zira kimsenin hayatı zaten dört dörtlük değil,olamaz ki mümkün değil.
Birde hep olumsuz konuşmak,hissetmek,yaşamak olumsuzluğu getirir,siz farkında değilsiniz ama bu tam bir kısırdöngü.
 
Bosandin diye beceriksiz olmuyorsun.
Is veya ask hayatinin buyuk bir bolumu iyi gecmedi diye beceriksiz olmuyorsun.
Hem iyi günlerin de olmus. E hepimizin böyle degilmi? Herkes iyi kötü deneyimler yasiyor.

Oldugun gibi iyisin, guzelsin ve degerlisin. Dis etkenlere baglama degerini.
Bakis acini degistir.
Evet, mutlu bir evlilik veya evliligin kendisi...is hayatinda ki statün belirli bir yerdeyse insanlarin geneli ben cok iyi biriyim, becerikliyim vs diye dusunuyor..ama öyle degil.
Her insan degerlidir, hicbirseyi olmasa dahi.
Böyle dusunmeye baslarsan karni ac, evli olmayan veya belirlir bir statu sahibi olmayan kisilere hakaret etmis oluyorsun.. onlar degersiz mi? Ölsünler mi? iyi düsün...eminim öyle görmüyorsundur. Baskasi icin öyle düsünmuyorsan kendin icinde düsünme.
Kendinin en iyi dostu ol. Kendine iyi bak ve iyi davran.
Icindeki sevgiyi hisset yeniden. Dis etkenleri beklemeden mutlu ol. Genelde insanlar dis etkenlerin kendi kafalarinda ki sartlanmalara uygun ise kendilerine mutlu olmayi hak taniyor.. sen bunu beklemezsen icindeki mutlulugu ve sevgiyi sartsiz kosulsuz tekrar hissetmek icin kendine izin verirsen canlanirsin.

Hem hergünün de kötü gecmiyordur canim.. belkide sabahlari erken kalktigin icin bitkin hissediyorsundur kendini? Hemen baska seylere baglayip karalama kendini :KK70:
Sabahin köründe sevmedigin bir is icin kalkmak herkese ölüm gibi gelir...

Bakis acini da yavastan degistir. Odak noktani da. Mesela tatile cik veya cevrende ormanlik alanlar var ise yuruyus yap.
Ben nezaman mutsuz iken bir ormanda yuruyus yapsam kafam dert doluyken dertsiz bir sekilde o ormandan ciktigimi hissediyorum. Dertlerimin kayboldugundan degil enerjimin degistinden takmiyordum. Iyi geliyordu. Hem Kuslarin civilti seslerine odaklan. Agaclar suan yemyesil...gunesin altinda cesitli yesil tonlarinda parliyorlar...insan baktikca ici aciliyor :) böyle minik minik artik insanlarin görmezden geldigi seylere odaklan. Kendini ve cevreni dogayi yeniden kesfet ve gözlemle.
Mucizeler heryerde :)
Ama günümüzun insanlari okadar cok kafa odakli yasiyor ki artik...sen tek kafadan ibaret degilsin...tum vucudunu ve varligini hisset. An da var ol. Ayrica bu eski mutluluk diye kacirdigini ve gelmeyecegini sandigin sey hala icinde yatiyor...yeniden kesfedebilirsin. Kaybettigin hicbirsey yok, öyle düsünsen bile..
Tatilden bikaç gün önce döndüm. Saatlerce dediğiniz gibi ormanda yürüdüm gezdim deniz havası aldım bol bol. O an mutlu hissediyordum evet ama sonrasında yine aynı çöküş. Ben ilk başta yaşadığım şehirden mutlu değilim. Sanki biri her sabah boğazıma sarılıyor ve tüm günüm öyle geçiyor. Nefret ediyorum yaşadığım şehirden. Sadece ailemin yanında oldgm için bi nebze iyi hissediyorum.
 
Neden bu kadar umutsuzsunuz?
Merak ettim mutluluğun tanımı ne sizin için?
Neyle eşdeğer mutluluk?
Tamam hepimiz dönem dönem dibe vuruyoruz bu bir gerçek ama ne kadar çabuk ayağa kalkarsak o kadar kolay atlatıyoruz.
Basit seylerden mutluluk duymayı,haz almayı öğrenmek gerek zira kimsenin hayatı zaten dört dörtlük değil,olamaz ki mümkün değil.
Birde hep olumsuz konuşmak,hissetmek,yaşamak olumsuzluğu getirir,siz farkında değilsiniz ama bu tam bir kısırdöngü.
Bu kısırdöngüyü kıramıyorum. Yalnız hissediyorum kendimi çoğu zaman. Yalnızım da zaten. Üniversite zamanlarımda tek korktugum şey ilerde yalnız ölmekti. Hep böyle konuşurdum arkadaşlarımla. Hayattaki tek korkun ne diye sordukları zaman benim tek cevabım yalnız ölmek olurdu. Ve bu gidişle öyle olacak sanırım. Karşıma çıkan insanların hiç biri benim için doğru insanlar değildi, ya ben onlara bişeyler hissedemedim ya da onlarla aynı frekansı yakalayamadık.
Uzun süreli işsiz kalmadım evet, buna şükretmem lazım, ben çabalamadan bile hep bi şekilde işler çıktı karşıma hep çalıştım. Ama olmak istediğim şehir burası değil. Cesaretimi toplasam başka bi şehirde düzen kursam alacağım maaşla nasıl yapabilirim bunları bilmiyorum. Korkuyorum sanırım. İş konusunda başarısız hissediyorum kendimi. İstediğim, başvurdugum yerleri kazanamadım. Hayal ettiğim iş için mülakatı kazanmayı o kadar istemiştim ki çok çalışıp emek verdim yine olmadı. Tek şükredebildğim şey ailem yanımda, sağlıkları yerinde.
Benimde Fiziki olarak sağlığım yerinde evet ama ruhsal olarak kendimi 90 yaşında hissediyorum. Bi odaya kapansam günlerce hiç çıkmasam yorganı kafama çekip öylece kalabilirim.
.
 
Herkese merhaba,
Konuyu açmadan önce eski tüm konularımı okudum. Ne güzel heycanlı zamanlarım varmış, gerçi sonucunda bişey olmamış ama yine de mutlu günler yaşamışım.
Uzun zamandır içimde bastırmaya çalıştığım duygularım var. Şu an bu yazıyı işyerimde ağlayarak yazıyorum. Hassas bi dönemdeyim sanırım, hiç bu kadar güçsüz hissetmemiştim kendimi. Ama ben artık sabahları heycanlumutlulukla kalkmıyorum. Hiç bir şeye karşı bi isteğim yok. Ne iş konusunda bi başarı yakalayabildim ne aşk.
Eski işyerimde çok büyük haksızlıklar gördüm, arkadaş kazığı yedim hem de iki kere. Çok çabuk insanlara güvenip onları içime alıyorum, kötülük beklemiyorum. Bu huyum yüzünden defalarca kez üzüldüm, hayal kırıklığına uğradım.
Beni mutlu eden hiçbir şey yok. Bi 10 yıl sonrasını merak etmiyorum, heycanlanmıyorum. Evlenirimçocuk sahibi olurum gibi bir hayalim yok. Biliyorum çünkü onu da beceremem. İlk evliliğimi beceremediğim gibi. Girdiğim sınavları kazanamadıgım gibi..
sadeceailemi düşünüyorum. Onları mahveder bu durum.belki de kendilerini suçlarlar, hep neden ararlar nedenyaptı diye. Ama inanın sabah uyandıgımda ilk aklıma gelen ölmek oluyor. Eskiden yaptıgımda beni mutlu eden şeyler artık eskisi gibi mutlu etmiyor beni.
Şuan düşünüyorum neye sahip olsamhayatım değişir ve eski mutluluguma sahip olurum diye, kocaman bir hiçbirşey!
Psikologa git diyeceksiniz biliyorum, onların hiç yardımı olmuyor, hayatımdaki bütün olumsuzlukları sihirli değneğiyle dokunup değiştiremeyeceklerine göre boşuna gitmiş olurum. Sadece o anlık cesaretimin gelmesini bekliyorum. Buraya neden yazdım onu da bilmiyorum, kimseye anlatamadıgım için sanırım. Ama içimde artık hiç istek yok, hiçbişeye karşı. İlaçlarla uyuşup robot gibi de yaşamak istemiyorum. Keşke bu kadar korkmasam, canımın yanacağını düşünmeden o bikaç dakikalık cesareti yakalayabilsem..

yaşadıklarının benzerlerini yaşamış biri olarak söylüyorum ileride bu dediklerine Güler geçersin ne demek öyle çekip gitmek kendin için mücadele et inadına her şey için ayakta durmaya çalış yaşın küçük sanırım ben öyle akıl verenler gibi psikologa gitsin konuşma terapisine git demeyeceğim hepsini yaptım denedim psikoloğun bana söylediği Ben meslek hayatım boyunca böyle şeylerle karşılaşmadım adam bile kala kalmıştı bana cevap bile veremedim yaşadıklarım karşısında düşün o kadar kötü şeyler yaşadım ama çocuğum için ayakta durmak zorundayım daha da kötü şeyler yaşıyorum ama çekip gitmek çözüm değil kalanları düşünmek zorundasın seni üzen bu duruma getiren insanlarinekmeğine yağ sürer sin ama seni sevenlerin içi yanar..
 
Bu kısırdöngüyü kıramıyorum. Yalnız hissediyorum kendimi çoğu zaman. Yalnızım da zaten. Üniversite zamanlarımda tek korktugum şey ilerde yalnız ölmekti. Hep böyle konuşurdum arkadaşlarımla. Hayattaki tek korkun ne diye sordukları zaman benim tek cevabım yalnız ölmek olurdu. Ve bu gidişle öyle olacak sanırım. Karşıma çıkan insanların hiç biri benim için doğru insanlar değildi, ya ben onlara bişeyler hissedemedim ya da onlarla aynı frekansı yakalayamadık.
Uzun süreli işsiz kalmadım evet, buna şükretmem lazım, ben çabalamadan bile hep bi şekilde işler çıktı karşıma hep çalıştım. Ama olmak istediğim şehir burası değil. Cesaretimi toplasam başka bi şehirde düzen kursam alacağım maaşla nasıl yapabilirim bunları bilmiyorum. Korkuyorum sanırım. İş konusunda başarısız hissediyorum kendimi. İstediğim, başvurdugum yerleri kazanamadım. Hayal ettiğim iş için mülakatı kazanmayı o kadar istemiştim ki çok çalışıp emek verdim yine olmadı. Tek şükredebildğim şey ailem yanımda, sağlıkları yerinde.
Benimde Fiziki olarak sağlığım yerinde evet ama ruhsal olarak kendimi 90 yaşında hissediyorum. Bi odaya kapansam günlerce hiç çıkmasam yorganı kafama çekip öylece kalabilirim.
.
Bak sana ne diyeceğim,bende eskiden moralim bozuksa,çeker yorganı kafama günlerce uyurdum,kimseyi görmek istemezdim,uyku sanki dertlerimi unutturan,hafifleten birşeydi benim için. Hala da kafam bozuksa yatar uyurum,fırsatım varsa.
Bende çok dibe çöktüm,çok mutsuz oldum,kötü günler geçirdim.
Babamı kaybettim önce,sonra o evde duramadım,dayanamadım.
Hatta ailemin evinden ayrilıp,bambaşka bir semtte iş bulup,orda yaşamaya başladım ki ailemle bir sorunum yoktu,iş ve çevre konusundan rahatsızdım,birde babam olmadan o evde hicbirşeyin eskisi gibi tat vermemesinden.
Hemen güllük gülistanlık olmadı hayatım taşınınca kabul hatta daha da ıssızlaştı ama zamanla düzeldi. O dönem işimi de pek sevmiyordum ve inan bana haftada 3 gün uyuyakalır,son dakika uyanır koştur koştur yetişirdim/yada geç kalırdım işe.
Bak hepsi geçti gitti,şimdi 2 çocuklu bir anneyim,hep çok mu mutluyum hayır tabi ki değilim ama huzurluyum,bir bardak kahve içmekten keyif aliyorum mesela. Ne bileyim kuaföre gitmekten,alışveris yapmaktan. Kimseyle görüşemiyorum bu ara,sadece cekirdek ailem zira oglumla pek mümkün değil ama yine de mutluyum.
Kendini kapatma. Şartlandırma kimse istediğim gibi değil,işler istedigim gibi gitmiyor diye. Bilemezsin belkide senin için hayırlısı böyledir.
Psikolojik destek al muhakkak ama unutma sihirli değnek sensin bu hayatta,sen istemedikten,çabalamadıktan sonra kimse seni bu ruh halinden kurtaramaz.
 
Ne güzeliz böyle birbirimize destek olurken. Bir iki cümle de ben söylemek isterim.
İki sene önce işe giderken sabahın altısında o serviste ne kadar ağladım bir ben bilirim. Kulağımda kulaklık Sıla oluruna bırak dedi bende bıraktım.
Ne mi yaptım istifa ettim ne istiyorsam o gün bugündür onu yapıyorum. Akşam sitedeki kızların gazına geldim beğendiğim bir çocuğu sosyal medyadan takip ettim. Üstelik sevgilimden yeni ayrıldım. Şimdi bu çocuk dönerse benimdir dönmezse canım kendim❤
Sana tavsiyem, fazla düşünme yap. Hiçkimseyi hiçbir şeyi çok ciddiye alma.
Eğlenceli müzikler dinle.
Komik insanlarla takıl.
Sadece kendini düşün.
Spor yap.
İnsanlara yardım et.
Çocukları sevindir.
Gez.
Yeni insanlar tanı ama önce kendinle tanış.
Bana gelince bunların hepsini uyguluyor muyum? Tabi ki hayır. Ama oluruna bırakıp deniyorum. Hatasız kul olmaz derken Orhan Gencebay boşuna söylememiş.
Bayıldım size :KK36::KK36::KK36:
 
Psikoloğa gitme kız bana gel ben seni iyi ederim merak etme bende çok geçtim o zamanlardan seni anlayabiliyorum çık kapanma arkadaşlarına olmadı hobi bul kafanı meşgul et yoksa işin zor.
 
Psikolojik desteği yanlış biliyorsun. Hiçbir psikolog sana hayatını değiştirmeyi vaad etmez. Psikolojik destek hastalıklı düşünceleri ve olaylara bakışı degistirmeyi ve daha sağlıklı düşünmeye yardımcı olmak üzerine kuruludur. Mesela şu an sen hastalıklı bir ruh halinde ve düşüncedesin ve evet psikolojik destek almalısın
 
Bir şeyler yazmaya gelmiştim ama buradaki hanımlar benim yazacaklarımı yazmışlar neredeyse, eksiği yok fazlası var. Psikologların ve diğer psikolojik sağlık çalışanlarının görevlerinin doğru algılanmasına çok sevindim. Bir de ben tekrar edeyim yine de.

Bu dünyada kimsenin elinde sihirli değnek yok. Ne psikolojik sağlık çalışanlarının elinde var; ne de başka birinin. Başımıza gelen ne ise onunla mücadele etmek zorundayız, çünkü hayat belirsiz bir şekilde devam ediyor. Bazı insanlar kaygılarını azaltmak için dua etmeyi seçebilirler; kendilerini bu yolla ferahlatabilirler. Başka birisi kafasını dağıtmak için spor yapmayı seçebilir. Psikoterapi ise bambaşka bir deneyimdir. Ben burada hep söylüyorum, maddi durumunuz yeterliyse (keşke sigorta karşılasaydı), belli bir psikopatolojik sorununuz yoksa bile gidin, psikoterapi alın. Ben de alıyorum. Hayata bambaşka bir gözle bakacaksınız; "ufku genişlemek" diye bir terim var ya, aynen o gelecek başınıza.

Psikoterapinin amacı zaten sizin hayatınızı değiştirmek değildir; bunu kimse yapamaz. Dertlerinizin üstünü kapatmak da değildir, ya da ne bileyim "Aynen canım, sen haklısın, seni çok üzmüşler ya" diyerek Meriçlik yapmak da değildir. Amacı sizin kendinizi tanımanızı sağlamak ve hayattaki problemlerinize bir çıkış yolu üretebilmenizi sağlayacak noktaya getirmektir. Çünkü hayatta hiçbir zaman tek bir yol yoktur. O anda size tek bir yol varmış gibi gelebilir, depresif olduğunuzdan dolayı tünelin sonundaki ışığı göremiyor olabilirsiniz. Psikoterapist direkt size bu çözümü sunmaz, onu sizin kendi başınıza bulabilmeniz için yardımcı olur. Böylece kendi sorunlarınızla kendi başınıza başa çıkabilme becerisine sahip olursunuz.

İlaçlara gelince, ilaçlardan bu kadar korkmayın. Bir dönem psikologlardan da bizi korkuttular, deli doktoru dediler, deliler gider dediler. Sanki deli olmak ayıpmış, ölümcül bir günahmış gibi. İlaç kullanan herkesi zombi zannettiniz. İlaçlar sizin beyin kimyanızı düzenler, çünkü örnek veriyorum, depresif olma sebebiniz serotonin, dopamin gibi çeşitli hormonların az salgılanmasından kaynaklı olabilir. Bunu psikoterapi düzeltemez, dolayısıyla ilaç kullanmanız sizin kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olur. İlaç + psikoterapi beraber en iyi sonucu verirler.
 
Geçtiğimiz haftalarda, ablamın oturduğu sitede gencecik bir kadın yaşamına son verdi. Bende oradaydım o sıra. Hâlâ içim sızım sızım sızlıyor. Ailesinin o perişan hali gözümün önünden gitmiyor. Onun yaşamını sonlandırdığı saatlerde neler yaptığımı düşündüm. Ben kaç kat yabancı defalarca, "Ah be kızım madem derdin vardı çalsaydın birinin kapısını derdini dökseydin," dedim. En azından ben iyi değilim, deseydin. Kolay değil elbette birinin kapısını öyle çalmak ama çok koydu bana. Öyle böyle değil, oturduğu kattan geçemiyorum içim parçalanıyor.

Aklından bu düşünceleri çıkar lütfen. Ne zaman kötü olursan buraya yaz. İçini dök. Birileri ile paylaşmaktan çekinme. Ailene anlatmaktan korkma. İnsanlar beni yargılar deme. Etrafındaki insanların sana yardım etmesine izin ver. Hepimiz iyi ya da kötü günlerden geçiyoruz. Herkesin berbat dönemleri oluyor. Kıyaslamıyorum elbette. Her zaman derim; insanlar hayatı yaşamaktan değil, yaşadıkları hayattan kaçmak isterler. Fakat intihar yaşadığın hayattan kaçmak değil, bunu unutma!
 
Geçtiğimiz haftalarda, ablamın oturduğu sitede gencecik bir kadın yaşamına son verdi. Bende oradaydım o sıra. Hâlâ içim sızım sızım sızlıyor. Ailesinin o perişan hali gözümün önünden gitmiyor. Onun yaşamını sonlandırdığı saatlerde neler yaptığımı düşündüm. Ben kaç kat yabancı defalarca, "Ah be kızım madem derdin vardı çalsaydın birinin kapısını derdini dökseydin," dedim. En azından ben iyi değilim, deseydin. Kolay değil elbette birinin kapısını öyle çalmak ama çok koydu bana. Öyle böyle değil, oturduğu kattan geçemiyorum içim parçalanıyor.

Aklından bu düşünceleri çıkar lütfen. Ne zaman kötü olursan buraya yaz. İçini dök. Birileri ile paylaşmaktan çekinme. Ailene anlatmaktan korkma. İnsanlar beni yargılar deme. Etrafındaki insanların sana yardım etmesine izin ver. Hepimiz iyi ya da kötü günlerden geçiyoruz. Herkesin berbat dönemleri oluyor. Kıyaslamıyorum elbette. Her zaman derim; insanlar hayatı yaşamaktan değil, yaşadıkları hayattan kaçmak isterler. Fakat intihar yaşadığın hayattan kaçmak değil, bunu unutma!
Ne güzel demişsiniz, insanlar hayatı yaşamaktan değil yaşadıkları hayattan kaçmak isterler diye.. o kadar haklısınız ki.. geçmişe saplanıp kalmak, tüm olumsuzlukların sanki benim başıma geleceğini düşünmek, sürekli başarısız olacağımı düşünmek.. bu halimden ben de çok sıkıldım. Kesinlikle özenmek değil ama internette bi adamın videosunu izledim, aslında o kadar mantıklı şeyler söylediki, veda videosu bırakıp intihar etmiş. Dışardan baktıgımızda çoğu insana göre mükemmel bir hayatı varken üstelik. İnsan olarak neyi nasıl istiyoruz ya da içimizdeki bu boşluğu neden dolduramıyoruz bilmiyorum..
 
Bir şeyler yazmaya gelmiştim ama buradaki hanımlar benim yazacaklarımı yazmışlar neredeyse, eksiği yok fazlası var. Psikologların ve diğer psikolojik sağlık çalışanlarının görevlerinin doğru algılanmasına çok sevindim. Bir de ben tekrar edeyim yine de.

Bu dünyada kimsenin elinde sihirli değnek yok. Ne psikolojik sağlık çalışanlarının elinde var; ne de başka birinin. Başımıza gelen ne ise onunla mücadele etmek zorundayız, çünkü hayat belirsiz bir şekilde devam ediyor. Bazı insanlar kaygılarını azaltmak için dua etmeyi seçebilirler; kendilerini bu yolla ferahlatabilirler. Başka birisi kafasını dağıtmak için spor yapmayı seçebilir. Psikoterapi ise bambaşka bir deneyimdir. Ben burada hep söylüyorum, maddi durumunuz yeterliyse (keşke sigorta karşılasaydı), belli bir psikopatolojik sorununuz yoksa bile gidin, psikoterapi alın. Ben de alıyorum. Hayata bambaşka bir gözle bakacaksınız; "ufku genişlemek" diye bir terim var ya, aynen o gelecek başınıza.

Psikoterapinin amacı zaten sizin hayatınızı değiştirmek değildir; bunu kimse yapamaz. Dertlerinizin üstünü kapatmak da değildir, ya da ne bileyim "Aynen canım, sen haklısın, seni çok üzmüşler ya" diyerek Meriçlik yapmak da değildir. Amacı sizin kendinizi tanımanızı sağlamak ve hayattaki problemlerinize bir çıkış yolu üretebilmenizi sağlayacak noktaya getirmektir. Çünkü hayatta hiçbir zaman tek bir yol yoktur. O anda size tek bir yol varmış gibi gelebilir, depresif olduğunuzdan dolayı tünelin sonundaki ışığı göremiyor olabilirsiniz. Psikoterapist direkt size bu çözümü sunmaz, onu sizin kendi başınıza bulabilmeniz için yardımcı olur. Böylece kendi sorunlarınızla kendi başınıza başa çıkabilme becerisine sahip olursunuz.

İlaçlara gelince, ilaçlardan bu kadar korkmayın. Bir dönem psikologlardan da bizi korkuttular, deli doktoru dediler, deliler gider dediler. Sanki deli olmak ayıpmış, ölümcül bir günahmış gibi. İlaç kullanan herkesi zombi zannettiniz. İlaçlar sizin beyin kimyanızı düzenler, çünkü örnek veriyorum, depresif olma sebebiniz serotonin, dopamin gibi çeşitli hormonların az salgılanmasından kaynaklı olabilir. Bunu psikoterapi düzeltemez, dolayısıyla ilaç kullanmanız sizin kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olur. İlaç + psikoterapi beraber en iyi sonucu verirler.
Eskisi gibi düşünmüyorum artık, doktora gitme konusunda kararlıyım. İlaca gerek olup olmadıgını o karar verir tabi ki ama ben iyi olmak istiyorum. Bu ilaçla ya da terapiyle, nasıl olduğu hiç önemli değil artık. Bu ruh halinden çıkıyım, o yeter. Desteğiniz için teşekkür ederimm.
 
Bak sana ne diyeceğim,bende eskiden moralim bozuksa,çeker yorganı kafama günlerce uyurdum,kimseyi görmek istemezdim,uyku sanki dertlerimi unutturan,hafifleten birşeydi benim için. Hala da kafam bozuksa yatar uyurum,fırsatım varsa.
Bende çok dibe çöktüm,çok mutsuz oldum,kötü günler geçirdim.
Babamı kaybettim önce,sonra o evde duramadım,dayanamadım.
Hatta ailemin evinden ayrilıp,bambaşka bir semtte iş bulup,orda yaşamaya başladım ki ailemle bir sorunum yoktu,iş ve çevre konusundan rahatsızdım,birde babam olmadan o evde hicbirşeyin eskisi gibi tat vermemesinden.
Hemen güllük gülistanlık olmadı hayatım taşınınca kabul hatta daha da ıssızlaştı ama zamanla düzeldi. O dönem işimi de pek sevmiyordum ve inan bana haftada 3 gün uyuyakalır,son dakika uyanır koştur koştur yetişirdim/yada geç kalırdım işe.
Bak hepsi geçti gitti,şimdi 2 çocuklu bir anneyim,hep çok mu mutluyum hayır tabi ki değilim ama huzurluyum,bir bardak kahve içmekten keyif aliyorum mesela. Ne bileyim kuaföre gitmekten,alışveris yapmaktan. Kimseyle görüşemiyorum bu ara,sadece cekirdek ailem zira oglumla pek mümkün değil ama yine de mutluyum.
Kendini kapatma. Şartlandırma kimse istediğim gibi değil,işler istedigim gibi gitmiyor diye. Bilemezsin belkide senin için hayırlısı böyledir.
Psikolojik destek al muhakkak ama unutma sihirli değnek sensin bu hayatta,sen istemedikten,çabalamadıktan sonra kimse seni bu ruh halinden kurtaramaz.
Bir bardak kahve içmekten keyif almak istiyorum. İstediğim seviye sadece bu. Fazlası değil. Yaptığım şeylerden bulunduğum ortamlardan keyfi almak..
 
Back
X