"İnsanlarla uğraşmak en rezil şeylerden biridir "derdi bir üniversite Hocam.İnsanlarımızda gerçekten sevgi,şefkat,anlayış,empati kalmamış.Hele hele siz iyi niyetli ve güler yüzlü iseniz kolay lokmasınız onlara göre.Çalıştığım bir çok iş yerinde bunu yaşadım.Sessiz,iyi olursam ezildim.Kendimden,isteklerimden,karakterimden taviz vermeyip" işinize gelirse" deyince çok saygı gördüm.İronik ama böyle.

Seneler evvel bir gazetede okuduğum UYSALLIĞIN SINIRI adlı bir hikayeyle bu durumu daha da iyi anlamaya başladım.
Alıntılayayım:
Bir yılan, kendi mekânı bellediği geniş bir alanda her gelen geçeni korkutmakta, ısırmaktaymış. Çocuk, kadın, yaşlı dinlemez, bölgesine giren herkese saldırırmış. Kendisini öldürmek için üstüne gelenlerden de her seferinde kurtulmayı başarırmış.
Sonunda çevrede yaşayanlar, bir türlü kurtulamadıkları bu yılandan iyice bıkmış. Gidip yörenin en bilge kişisinin kapısını çalmışlar. Yılanın yaptıklarını sıralamışlar, acımasızlığından yakınmışlar. Bütün olanı biteni anlatmış ve söz vermişler ki eğer insanlara zarar vermeden o bölgede yaşamaya devam ederse, kendileri için sakıncası yoktur, yılanı öldürmeye kalkışmayacaklardır.
Yaşlı bilge, kendisine başvuranların anlattıklarını dinledikten sonra yılanın mekânı olan bölgeye gitmiş ve beklemeye başlamış. Bir süre sonra yılan çalıların arasından çıkmış, bilgenin yanına sokulmuş. Bilge önce bir süre konuşmadan durmuş, yılanın kendisine güvenmesini beklemiş. Sonunda yılanın sakinleştiğini hissedince de ona güven verecek bir üslupla konuşmaya başlamış.
Bu dünyada yaşamak için, beslenmek için bu kadar şiddet kullanmaya ihtiyacı olmadığını, insanlara herhangi bir zarar vermeden de yaşayabileceğini söylemiş. Şiddet kullanmanın kötü bir şey olduğunu, canlı öldürmenin en büyük kötülük olduğunu tekrar tekrar anlatmış.
Bilge güzel güzel anlattıkça, yılan can kulağıyla dinlemeye başlamış.
Bilgenin sözleri bitince, çok etkilenmiş olan yılan, kafasının değiştiğini söylemiş, bambaşka bir yılan olacağına söz verip tekrar çalıların arasında kaybolmuş.
Ve sözünü de tutmuş. Bölgesinde sakin sakin geziyor, gelip geçen hiç kimseye saldırmıyormuş.
Ama, bu kez yılanın sözünü tuttuğunu, iyice uysallaştığını gören insanların havası değişmeye başlamış. Kimi geçerken bir tekme savuruyor, kimi de her şeye rağmen yanına yaklaşmaktan çekinerek uzaktan taş atıyormuş. Hatta bir süre sonra çocuklar, çalıların arasında bağıra çağıra yılanı kovalamayı kendilerine oyun edinmiş...
İnsanlardan devamlı kaçmaktan bezmiş, gövdesinin her yanı yediği tekmeler ve taşlardan yara bere içinde kalmış olan yılan, kendisine yapılanlar nedeniyle gururunun kırıldığını da düşünüyormuş.
Sonunda bilge ile konuşmaya karar vermiş. Gitmiş, olanı biteni anlatmış: “Bana söylediğin her şeyi, verdiğim sözün gereğini yaptım. Suç işlemeyi, insanlara zarar vermeyi, öldürmeyi bıraktım, bambaşka bir yılan oldum. Gel gör ki artık benden korkmayan insanlar, beni sürekli dövüyor, hırpalıyor. Ne yapayım ben şimdi?”
“Bunun cevabı çok basit” demiş bilge, “Ben sana ‘insanları ısırma, öldürme, gelen geçen herkese saldırma’ dedim. Ama ‘tıslama, dişlerini gösterme’ demedim...”