- 18 Mayıs 2012
- 3.721
- 3.113
- 248
- Konu Sahibi ananotherlife
-
- #21
İlgisizlik vardi bir de . Son haftalarda sadece Günaydın ve iyi geceler mesajı vardı . Bu durumdan çok sıkıldım
kalbim göğüs kafesime sığmıyor diyosun ya hiç kalp krizi geçirdin mi konu sahibi. geçirince anlarsın kalbin göğüs kafesine nasıl sığmadığını. böyle aşk acısı gibi saçma şeylerle üzülmeyin. millet beni kaybettiğine üzülsün onlar üzülsün bana ne. hayatta değmeyecek kişiler için üzülme. üzüldüğün tek kişi annen baban olsunİyi geceler hanımlar ,
2 gün önce 16 aydır sürdürdüğüm ilişkiyi, uzak mesafeden dolayi karşılıklı anlaşarak bitirdik. Çok yipraniyorduk özellikle ben . Onun için bir sorun yoktu. Ben onun basının etini yiyordum. Burda herkes aşk acısı çekmiştir sanırım nasıl geçer ki ? Tabi ki zaman ama bu süre içinde ne yapmalıyım . Sanki bir defa sevemeyecekmisim gibi geliyor , hayatımdaki en iyi insanı kaybettim gibi ... sanki bundan sonra iyi bir insan çıkmayacak karşıma. Çok korkuyorum. Dertlesmek istedim
İlgisizlik vardi bir de . Son haftalarda sadece Günaydın ve iyi geceler mesajı vardı . Bu durumdan çok sıkıldım
AYRILIKİyi geceler hanımlar ,
2 gün önce 16 aydır sürdürdüğüm ilişkiyi, uzak mesafeden dolayi karşılıklı anlaşarak bitirdik. Çok yipraniyorduk özellikle ben . Onun için bir sorun yoktu. Ben onun basının etini yiyordum. Burda herkes aşk acısı çekmiştir sanırım nasıl geçer ki ? Tabi ki zaman ama bu süre içinde ne yapmalıyım . Sanki bir defa sevemeyecekmisim gibi geliyor , hayatımdaki en iyi insanı kaybettim gibi ... sanki bundan sonra iyi bir insan çıkmayacak karşıma. Çok korkuyorum. Dertlesmek istedim
Yok be canım, deneme yanılma yolu hep hayat... Mutlu olacağını bil sadece ve devam etUnutulur tabiki de ... ama hep kalbim onun gibisin bulamayacaksin diyor. Örneğin o düzenli ve titizdi. Sanki bundan sonra sevgilim veya eşim pasaklinin teki olacakmış gibi geliyor ...
Icimi karartti bu sözler valla insan ayrılınca okusa intihar eşiğine gelirAYRILIK
Tam göğsünüzün ortasında bir yeriniz acıyacak…
Evinizin sizi içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksiniz…
Sokağa fırlayacaksınız…
Sokaklar da dar gelecek…
Tıpkı vücudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi…
Ne denizin mavisi açacak içinizi, ne pırıl pırıl gökyüzü…
Kendinizi taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksiniz…
Birileri size bir şeyler anlatacak durmadan…
”Önemli olan sağlık.”
”Yaşamak güzel.”
”Boşver, her şey unutulur.”
Siz hiçbirini duymayacaksınız…
Gözyaşlarınızdan etrafı göremez hale geleceksiniz.
O’ndan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksiniz…
Hep ondan bahsetmek isteyeceksiniz…
”Ölüme çare bulundu” ya da ”Yarın kıyamet kopacakmış” deseler başınızı kaldırıp ”Ne dedin?” diye sormayacaksınız…
Yalnız kalmak isteyeceksiniz…
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak…
İkisi de yetmeyecek.
Geçmişi düşüneceksiniz…
Neredeyse dakika dakika…
Ama kötüleri atlayarak…
Onunla geçtiğiniz yerlerden geçmek isteyeceksiniz…
Gittiğiniz yerlere gitmek…
Bu size hiç iyi gelmeyecek…
Ama bile bile yapacaksınız.
Biri size içinizdeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksınız…
Aslında kurtulmak istediğiniz halde, o acıyı yaşamak için direneceksiniz.
Hayatınızın geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksiniz…
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksiniz…
Herkesi ona benzetip…
Kimseyi onun yerine koyamayacaksınız…
Hiçbir şey oyalamayacak sizi…
İlaçlara sığınacaksınız…
Birkaç saat kafanızı bulandıran ama asla onu unutturmayan…
Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren…
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek…
Boğazınız düğümlenecek, dinleyemeyeceksiniz…
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak…
Sabahı iple çekeceksiniz…
Bazen de ”Hiç güneş doğmasa” diyeceksiniz.
Ne geceler rahatlatacak sizi ne gündüzler…
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksiniz…
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önünüze çıkana sarılmak isteyeceksiniz…
Nafile…
Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek…
Rüyalar göreceksiniz, gerçek olmasını istediğiniz…
Her sıçrayarak uyandığınızda onun adını söylediğinizi fark edeceksiniz…
Telefonun çalmasını bekleyeceksiniz…
Aramayacağını bile bile…
Her çaldığında yüreğiniz ağzınıza gelecek…
Ağlamaklı konuşacaksınız arayanlarla…
Yüreğiniz burkulacak…
Canınız yanacak…
Bir daha sevmemeye yemin edeceksiniz. Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinizden…
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksınız…
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğiniz için kendinizden nefret edeceksiniz…
Yaşadığınız şehri terk etmek isteyeceksiniz…
Onunla hiçbir anınızın olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek…
Ama bir umut…
Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu…
Bu umut sizi gitmekten alıkoyacak…
Gel gitler içinde yaşayacaksınız…
Buna yaşamak denirse…
(Pakize Suda)
Bitti dedgim ask acisi alevlendi be, bu neydi...AYRILIK
Tam göğsünüzün ortasında bir yeriniz acıyacak…
Evinizin sizi içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksiniz…
Sokağa fırlayacaksınız…
Sokaklar da dar gelecek…
Tıpkı vücudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi…
Ne denizin mavisi açacak içinizi, ne pırıl pırıl gökyüzü…
Kendinizi taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksiniz…
Birileri size bir şeyler anlatacak durmadan…
”Önemli olan sağlık.”
”Yaşamak güzel.”
”Boşver, her şey unutulur.”
Siz hiçbirini duymayacaksınız…
Gözyaşlarınızdan etrafı göremez hale geleceksiniz.
O’ndan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksiniz…
Hep ondan bahsetmek isteyeceksiniz…
”Ölüme çare bulundu” ya da ”Yarın kıyamet kopacakmış” deseler başınızı kaldırıp ”Ne dedin?” diye sormayacaksınız…
Yalnız kalmak isteyeceksiniz…
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak…
İkisi de yetmeyecek.
Geçmişi düşüneceksiniz…
Neredeyse dakika dakika…
Ama kötüleri atlayarak…
Onunla geçtiğiniz yerlerden geçmek isteyeceksiniz…
Gittiğiniz yerlere gitmek…
Bu size hiç iyi gelmeyecek…
Ama bile bile yapacaksınız.
Biri size içinizdeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksınız…
Aslında kurtulmak istediğiniz halde, o acıyı yaşamak için direneceksiniz.
Hayatınızın geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksiniz…
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksiniz…
Herkesi ona benzetip…
Kimseyi onun yerine koyamayacaksınız…
Hiçbir şey oyalamayacak sizi…
İlaçlara sığınacaksınız…
Birkaç saat kafanızı bulandıran ama asla onu unutturmayan…
Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren…
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek…
Boğazınız düğümlenecek, dinleyemeyeceksiniz…
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak…
Sabahı iple çekeceksiniz…
Bazen de ”Hiç güneş doğmasa” diyeceksiniz.
Ne geceler rahatlatacak sizi ne gündüzler…
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksiniz…
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önünüze çıkana sarılmak isteyeceksiniz…
Nafile…
Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek…
Rüyalar göreceksiniz, gerçek olmasını istediğiniz…
Her sıçrayarak uyandığınızda onun adını söylediğinizi fark edeceksiniz…
Telefonun çalmasını bekleyeceksiniz…
Aramayacağını bile bile…
Her çaldığında yüreğiniz ağzınıza gelecek…
Ağlamaklı konuşacaksınız arayanlarla…
Yüreğiniz burkulacak…
Canınız yanacak…
Bir daha sevmemeye yemin edeceksiniz. Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinizden…
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksınız…
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğiniz için kendinizden nefret edeceksiniz…
Yaşadığınız şehri terk etmek isteyeceksiniz…
Onunla hiçbir anınızın olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek…
Ama bir umut…
Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu…
Bu umut sizi gitmekten alıkoyacak…
Gel gitler içinde yaşayacaksınız…
Buna yaşamak denirse…
(Pakize Suda)
İster sevinç ister üzüntü olsun, hiçbir duygu ilk günkü gibi kalmaz. Aksi olsaydı, insanlar yaşayamazdı. Bu hüzün gurbetinin doğal durağının unutmak, alışmak ve normallesmek olduğuna inanın. Eşyanın doğası bu çünkü.
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?