Kitap okumaya var mısınız ? Kafe Kitap



Yoksulluğu ve yoksunluğu en iyi anlatan yazarlarımızdan biri olan Orhan Kemal, Çamaşırcının Kızı'nda yer alan öykülerinde, yaşadıkları kıstırılmışlık ve imkânsızlığa karşın, gerçeğin acımasız soğuğundan, hayalleriyle umutlarını diri tutma uğraşı vererek korunmaya çalışan insanların içinden sesleniyor. Önümüze serilen panorama, bir kez daha, ne denli büyük bir yazarla karşı karşıya olduğumuzun önemli bir kanıtı...

(dr.com.tr)
 

okudum ben bunu
''okudum bu kitabı'' demenin hazzı da başka canımm
 


Çukurova'nın zorlu insan ilişkilerini ele alan Hanımın Çiftliği üçlemesinin ilk kitabı olan Vukuat Var, değişen sosyal ilişkilerin, insanların yaşamlarını ve bilinçlerini nasıl yönlendirip değiştirdiğini ele alan bir roman. Vukuat Var, toprağını kaybedip yoksullaşan köylülerle gittikçe güçlenen toprak ağaları arasında gerilen ilişkileri ele alırken kadın işçilerin de bu ilişki içinde kimliklerini yeniden oluşturmasına tanıklık ediyor.

(dr.com.tr)
 
Ölüm dıştaki herşeyinizi alır ve içsel olarak kendinizi geliştiremediğiniz taktirde doğal olarak hiçbir şeyi ölümden koruyamayacağınız ve sahip olduğunuz her şeyi yitireceğinize dair korku duyarsınız. Ancak içsel benliğinizi geliştirip, dış etkenlerden bağımsız olarak huzur, mutluluk, sükunet ve neşeye kavuşabilmişseniz, benliğinizin ait olduğu bahçeye varıp, saf bilincinizin açan çiçeklerini görebilmişseniz, ölüm korkusu diye bir konu sizin için söz konusu bile olamaz.Yaşayabildiğiniz kadar yoğun ve dolu dolu yaşayın ki, yaşamın tadı, ölümün neden korkulacak bir şey olmadığına dair bir ipucu sunsun size. Yaşamınızı tanıdığınız taktirde, onun ışığında ölüm diye bir şeyin olmadığını anlarsınız.Kişinin ancak dolu dolu yaşayarak tanıyacağı bu yaşam sonsuzdur. Siz yaşadıkça, bu sonsuzluk duygusu da eş zamanlı olarak ortaya çıkacaktır. Ne kadar yoğun yaşarsanız bu duyguyu da o kadar derinden hissedecek, ölümün olmadığını da o kadar hızlı kavrayacaksınız.Benim dinimde ölüm kutlanacak bir şeydir çünkü aslında ölüm diye bir şey yoktur. O yalnızca yeni bir yaşama açılan kapıdır.
 


Orhan Kemal'in en sevilen romanlarından biri olan Hanımın Çiftliği, ağalık sorununu olduğu kadar, sınıfsal çelişkileri de yetkinlikle anlatır. Paranın değişime uğrattığı hayatları, el değiştiren paranın yarattığı çelişkileri, insanın en soylu duygularından biri olan aşkın bile soysuzlaşmasını anlatan bu roman, okuru hiç beklemediği bir sona doğru peşi sıra sürükler. Bu usta yazarın kalemi insanı yargılamadan önce anlamaya, her şeye rağmen insana inanmaya, güvenmeye çağırır okuru.

(dr.com.tr)
 


Orhan Kemal, Hanımın Çiftliği adlı üçlemesinin son kitabı olan Kaçak'da, toprak ağalığının yarattığı sorunları, toprağın el değiştirmesini ve topraksız bırakılan insanların intikam duygularını ele almaya devam ediyor. Her zaman insana, umuda ve aydınlığa inanan Orhan Kemal bir kez daha en karanlık durumlarımızda bile bizi yücelten değerleri arıyor.

(dr.com.tr)
 
bugün hiç kitap okumadım, tembellik ettim şimdi kitap okumaya gidiyorum iyi akşamlar hepinize bilgeler
 


Türk edebiyatının en özgün ve gerçekçi yazarlarından Orhan Kemal, yazdığı roman, oyun ve öykülerin hepsinde yoksul, hayatla mücadele etmek zorunda olan ama umudunu, yaşama sevincini kaybetmeyen insanlardan söz eder. Aslan Tomson'daki yedi öykü, yine aynı dünyanın çocuklarını anlatıyor.

(dr.com.tr)
 
Daha önce insanların öldüğünü duymuştum, ama yalnızca duymuştum. Böyle bir şeyi görmemiştim,
gördüysem bile benim için hiç bir şey ifade etmemişti. Çok sevdiğiniz biri ölene dek ölümle tam olarak
karşılaşamazsınız. Bunun altı çizilmeli: ölümle yalnızca sevdiğiniz biri ölünce gerçekten yüz yüze
gelirsiniz.
 


Öyküleri, romanları, tiyatro oyunları ile yaygın okur kitleleri tarafından vazgeçilmez bir yazar olarak kabul edilen Orhan Kemal’in çok iyi bilinmeyen özelliklerinden biri sinemaya verdiği emekdir. Türk sinemasının en güzel filmlerine senarist olarak katkıda bulunan Orhan Kemal’in bu kitabı, sinema meraklılarına olduğu kadar, yazmaya da meraklı olanlara yeni ufuklar açacaktır.

(dr.com.tr)
 
Benim ölümle ilk karşılaşmam kolay bir deneyim değildi. Bir çok açıdan karmaşıktı. Çok sevdiğim,
baba yerine koyduğum adam ölüyordu. Beni mutlak bir özgürlükle, hiçbir baskı, buyruk ya da
kısıtlama olmaksızın büyütmüştü. Bir gün bile bana "Şunu yapma, bunu yapma" dememişti. Ancak
şimdi onun güzelliğini kavrayabiliyorum.

Onu seviyordum çünkü o da benim özgürlüğümü seviyordu. Yalnızca özgürlüğüme saygı gösterildiği
zaman sevebilirim. Pazarlık yapmak, sevginin karşılığını özgürlüğümle ödemek zorunda kalırsam, bu
benim için gerçek sevgi değildir. Bu bilenlere göre değil daha alt seviyedeki fanilere göredir
 
Sözlerimin sonunu duymadığın zaman.
Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman.
Değiştiriyorum son kelimelerimi.
Değiştiriyorum sonumu.


(Kinyas ve Kayra sf:23)
 
Ninemi rahatsız etmemek için hiçbir şey söylemiyordum. O da tek kelime etmiyordu. Bir
kaç dakika böyle geçti ve onun için endişelenmeye başlayıp, "Bir şeyler söyle, bu kadar sessiz olma,
dayanamıyorum."dedim.

İnanır mısınız, benim için bir şarkı söylemeye başladı! Ölümün kutlanması gereken bir şey olduğunu o
zaman anladım. Dedeme ilk aşık olduğunda söylediği şarkıyı söyledi.

Ayrılığın kendine özgü bir güzelliği vardır, tıpkı kavuşmanın olduğu gibi. Ayrılığın kendine özgü bir
şiirselliği vardır, kişinin onun dilini öğrenmesi ve derinliği içinde yaşaması gerekir. O zaman
üzüntünün içinden bambaşka türde bir sevinç doğacaktır. İmkansız gibi görünse de bu
gerçekleşebiliyor, başıma geldi, biliyorum.
 
Dedemin ölümünden önce de ciddi biriydim. Henüz dört yaşındayken insanların ömürlerinin sonuna
kadar ertelemeyi başardıkları sorular hakkında düşünmeye başlamıştım bile. Ertelemeye
inanmıyordum. Bu konularda dedeme sorular sormaya başladığımda bana, "Bu soruları sormak için
önünde koskoca bir ömür var. Hiç acele etme. Hem bunları düşünmek için daha çok küçüksün."
demişti.

Ona şöyle dedim: "Sen yaşlısın, yakında öleceksin. Yaşamın boyunca ne yaptın? Ölüm anında elinde
cehaletten başka hiçbir şey olmayacak. Bunlar önemsiz meseleler değil, hayati sorular. Tapınağa
gidiyorsun. Neden? Orada bulduğun bir şey mi var? Tüm hayatın boyunca gittin ve beni de seninle
gelmeye ikna etmeye çalışıyorsun." Tapınağı kendisi yapmıştı. Bir gün gerçeği itiraf etti: "Tapınağa
gidiyorum çünkü onu ben yaptım. Ben bile gitmezsem kim gidecek? Ama senin huzurunda, bunun
beyhude olduğunu kabul ediyorum. Bütün ömrüm boyunca oraya gittim ama bu bana hiçbir şey
kazandırmadı."

"O zaman başka bir şey dene." dedim. "Soruyla birlikte değil de yanıtıyla birlikte öl." Ama soruyla öldü.
Ölmeden yaklaşık on saat önce bana şöyle dedi: "Sen haklıydın, ertelemek doğru değil. Şimdi
kafamdaki tüm sorularla birlikte ölüyorum. Unutma, bütün tavsiyelerim yanlıştı. Sen haklısın, hiçbir
şeyi erteleme. Kafanda bir soru belirdiği zaman, yanıtını en kısa zamanda bulmaya çalış
 


Gerek büyük şehirlerde gerekse Anadolu'da yaşayan insanların zaaflarını, açmazlarını, içlerinde kıstırıldıkları döngüleri büyük bir ustalıkla anlatan Orhan Kemal, Müfettişler Müfettişi'nde, küçük bir şehrin yaşamını ele alıyor. Kim olduğunu bilmedikleri ama halinden, tavrından bir "devlet büyüğü" olduğuna karar verdikleri yabancıyla kurdukları ilişki, devletin, bu insanlarda uyandırdığı korkuyla karışık saygı ve ayakta kalma telaşları ile bu küçük şehrin insanları, Orhan Kemal'in usta kaleminden bir insanlık komedyasına dönüşüyor.

(dr.com.tr)
 
Tanıdığınız, sevdiğiniz, birlikte yaşadığınız, varlığınızın bir parçası haline gelmiş biri öldüğü zaman,
sizin de içinizde bir şeyler ölür. Tabii ki onu özleyecek, içinizde o boşluğu hissedeceksiniz, bu çok
doğal. Ama aynı boşluğu bir kapıya dönüştürmek de mümkündür. Ölüm Tanrı' ya açılan bir kapıdır.
Ölüm insanlar tarafından bozulamamış tek olgudur. İnsanoğlu onun dışında her şeyi bozmuş,
kirletmiştir. Kirletilememiş, el değmemiş, bakir kalan tek şeydir ölüm. İnsanlar onu da bozmak ister
ama onu ellerinde tutmaları, sahip olmaları mümkün değildir. Ele geçirilmez olduğu için hala
bilinmezliğini korur. İnsanoğlu ölüm karşısında ne yapacağını bilemediği için onun karşısında
kaybetmiştir. Onu kavrayamaz, bir bilim dalı haline getiremez, bu yüzden de ölüm hala bozulmamıştır.
Dünyada bozulmadan kalabilmiş tek şeydir ölüm.


ne kadarda doğru.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…