Canım, aynı bölüm olduğumuz için hangi sorulardan bahsediyorsun anlıyorum, ve evet geçen dönemden sorular vardı şaka gibi. Osmanlıcada üç tane vezin-kalıp sorusu vardı, onlar güz döneminin sorularıydı, basittiler evet ama sonuçta sorulmaması gerekiyordu bence. Aynı şekilde halk edebiyatında da vardı, ben de şaşırdım açıkçası. Yeni türk edebiyatında 2 sorunun doğru cevapları cımbızla çekilmiş ayrıntı içeriyordu, çok soru çözmesem farklı kitaplardan, hayatta cevaplayamazdım.
Güz dönemi vizesi sadece a-b-c-d idi, güz dönemi finali ve bu vize a-b oldu. Tabii başka bölümlerde farklı olabilir, bizim bölümde böyleydi.
Cumartesi günü elimdeki kalem kutusuna baktılar ama üzerimi aramadılar, bir şey olsaydı farketmeyeceklerdi ama pazar günü de didik didik aradılar, hatta telefon varsa uğraştırma beni dedi polis, ben de yok dedim. Tek tek gözlerine baktı çantanın, metal kapaklı büyükçe bir aynam var çantamda, onu buldu "bu ne" dedi, dedim ayna. Neyse kazasız belasız girdik içeriye, ama zaten sorular uzun uzun ve sessizlik lazım, sınavın sonlarına doğru gözetmenler fısır fısır konuşmaya başladı. Ben de ters ters baktım ama umursayan olmadı beni, devam ettiler. Neyse sonra sustular da 3 kere okuduğum soruyu 4.kez okumak zorunda kalmadım.
Ben de sana katılıyorum, yine bizim bölüm için; kolay dersler (biçim bilgisi hariç) nispeten zor derslerin sınavlarına göre daha ayrıntılı sorulmuştu, zor geçer diye düşündüklerim de daha kolay geldi bana. Ya da onlara daha çok çalıştım diye de öyle gelmiş olabilir tabii, ama osmanlıcanın özellikle okuyamadığım sorusu olmadı, sadece 2 soruda kararsız kaldım, bir soruyu da tamamen kafadan attım ama tutmuş, baktım eve gelince.
Bu arada geçmişi okuyamadım, umarım herkesin beklediği, istediği gibi geçmiştir, hepimize geçmiş olsun...